büyük bir ustayı kaybettik başımız sağolsun
Gazanfer Özcan sevdiğimiz büyük usta bir sanatçıydı.Allah rahmet eylesin
Printable View
büyük bir ustayı kaybettik başımız sağolsun
Gazanfer Özcan sevdiğimiz büyük usta bir sanatçıydı.Allah rahmet eylesin
20 Şubat Cuma 2009/MİLLİYET
Taha Akyol
t.akyol@milliyet.com.tr
Gazanfer Özcan’a saygı
TİYATRO ve komedi dünyamızın büyük bir ismini kaybettik. Tanıştığımız günü hatırlıyorum. Evimize yakın olan Mecidiyeköy Efe Sanat Merkezi’nde onun “Öp Babanın Elini” oyununu izlemeye gitmiştik, eşim ve çocuklarımla birlikte.
Oyundan sonra bekledim, tanışmak ve kutlamak istedim. Öyle tanıştık. Kan ter içindeydi, sevimli ve nazik bir beyefendiydi. Çok beğendiğimizi anlattığımızda adeta mahcup oluyordu.
Sonra kendisiyle bir program yapılmasını CNN Türk’te arkadaşlardan rica etmiştim; onlar da zaten düşünüyorlarmış.
Programın çekimi sırasında arkadaşlar da Gazanfer Özcan’ın ne kadar mahcup, saygılı bir insan olduğunu görmüşlerdi. Sanki ben istediğim için kendisiyle program yapılıyormuş gibi bir mahcubiyet içindeymiş. Halbuki arkadaşlar zaten öyle bir programı düşünüyordu, Özcan da kendisiyle program yapılmayı bin defa hak eden büyük bir sanatçıydı.
Mahcup beyefendi
Tiyatro ve komedi dünyamızda Gazanfer Özcan’ın dehası ve üstün başarısı onun yaradılışındaydı: Tam tarihsel anlamıyla “müeddep ve mahcup” bir İstanbul Efendisi’ydi. Bu yüksek kalitesini bozmadan hepimizi güldürmeyi başarmıştı.
İzleyeni güldürmek için eli yüzü açılmadık laflara tenezzül etmedi. Sahnesinde en ‘komik’ bölümleri izlerken bile onun yüzündeki mahcubiyeti, hatta hüznü görürdünüz.
Daima iyi niyetli, saf, masum bir insanın sahnedeki hareketleriyle ve başına gelen tuhaf olaylarla bizleri güldürürdü.
Hayatımıza büyük renk ve kalite katan saf, masum, dürüst tuhaflıklarımız...
“Gazanfer Özcan / Gönül Ülkü” tiyatrosu sahne tarihimizde bir okuldur, telif ve tercüme oyunlarda daima masum ve temiz tuhaflıkları, insan olmamızın bu özelliklerini en güzel şekilde temsil ederek...
Belki de hayatının en büyük acısı, kendisinin de masum bir tuhaflığın mağduru olmasıydı...
Ona büyük acılar veren vergi meselesinden bahsediyorum.
Ve hazin son
Halil Menteş’e şöyle anlatmıştı:
“2002 senesinde Gönül Ülkü hastalandı. Üç yıl onun tedavisi için büyük harcamalar yaptık. Ben baypas ameliyatı geçirdim. O dönemde vergimizi ödeyemedik. 30-40 bin YTL’lik vergi borcu, faizle katlanarak birkaç yıl içinde 500 bin küsur YTL oldu! 78 yaşındayım ve 500 bin YTL bu hayatta ödeyebileceğim bir meblağ değil...”
Şöyle devam ediyordu:
“Biz milletimize hep hürmet ettik, vergimizi de hep ödedik. Fakat insanlık hali, şimdi hastalık dolayısıyla kabaran vergi borçlarımızın faizine yetişemiyoruz.
Büyük üzüntü içindeyiz, mahcup oluyoruz. Bu durum bana ağır geliyor. Vaktimiz yaklaşıyor artık. Yaşımız kemale erdi. Bu gidişle, öbür tarafta rahata ereceğiz!”
Hazin...
Masum, mahcup bir sanat beyefendisi hayatı boyunca hepimize yaşama sevinci kazandırdı... Kendisi hüzün içinde gitti...
Hem de büyük bir mahcubiyet korkusu içinde... “Avrupa Yakası’ndan gelen bütün parayı vergi borcuna yatırıyorum. Allah göstermesin, yayından kalksa, defterdarlığa verdiğim ödeme planına uyamam” diye adeta kıvranıyordu.
Bu paraya para demeyecek nice zenginimiz var ama böyle bir sanatsever çıkmadı!
Sanat hayatımızın mahcup, masum, saf beyefendisine Allah’tan rahmet diliyorum.