ikiz rumuzlu üyeden alıntı
YARGITAY CEZA GENEL KURULU
CEZA SORUMLULUĞUNUN ŞAHSÎLİĞİ, KAST VE TAKSİR
Ceza Sorumluluğunun Şahsîliği
MADDE 20.- (1) Ceza sorumluluğu şahsîdir. Kimse başkasının fiilinden dolayı sorumlu tutulamaz.
(2) Tüzel kişiler hakkında ceza yaptırımı uygulanamaz. Ancak, suç dolayısıyla kanunda öngörülen güvenlik tedbiri niteliğindeki yaptırımlar saklıdır.
KAST
MADDE 21. - (1) Suçun oluşması kastın varlığına bağlıdır. Kast, suçun kanunî tanımındaki unsurların bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesidir.
(2) Kişinin, suçun kanunî tanımındaki unsurların gerçekleşebileceğini öngörmesine rağmen, fiili işlemesi hâlinde olası kast vardır. Bu hâlde, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektiren suçlarda müebbet hapis cezasına, müebbet hapis cezasını gerektiren suçlarda yirmi yıldan yirmibeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur; diğer suçlarda ise temel ceza üçte birden yarısına kadar indirilir.
TAKSİR
MADDE 22. - (1) Taksirle işlenen fiiller, kanunun açıkça belirttiği hâllerde cezalandırılır.
(2) Taksir, dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla, bir davranışın suçun kanunî tanımında belirtilen neticesi öngörülmeyerek gerçekleştirilmesidir.
(3) Kişinin öngördüğü neticeyi istememesine karşın, neticenin meydana gelmesi hâlinde bilinçli taksir vardır; bu hâlde taksirli suça ilişkin ceza üçte birden yarısına kadar artırılır.
(4) Taksirle işlenen suçtan dolayı verilecek olan ceza failin kusuruna göre belirlenir.
(5) Birden fazla kişinin taksirle işlediği suçlarda, herkes kendi kusurundan dolayı sorumlu olur. Her failin cezası kusuruna göre ayrı ayrı belirlenir.
(6) Taksirli hareket sonucu neden olunan netice, münhasıran failin kişisel ve ailevî durumu bakımından, artık bir cezanın hükmedilmesini gereksiz kılacak derecede mağdur olmasına yol açmışsa ceza verilmez; bilinçli taksir hâlinde verilecek ceza yarıdan altıda bire kadar indirilebilir.
Netice Sebebiyle Ağırlaşmış Suç
MADDE 23. - (1) Bir fiilin, kastedilenden daha ağır veya başka bir neticenin oluşumuna sebebiyet vermesi hâlinde, kişinin bundan dolayı sorumlu tutulabilmesi için bu netice bakımından en azından taksirle hareket etmesi gerekir.
Kast, doğrudan kast ve olası kast olarak; taksir ise, taksir ve bilinçli taksir olarak ikiye ayrılmış ve bunlara ilişkin hükümlere yer verilmiştir (m. 21, 22).
12. Taksirle işlenen suçtan dolayı verilecek cezanın failin kusuruna göre belirlenmesi öngörülmüştür.
765 sayılı Kanunun 455. ve 459. maddelerinin son fıkralarına göre taksirle ölüme neden olma veya taksirle yaralama suçlarında failin cezasının tespitinde failin kusuru (8) oranı üzerinden tespit edilmektedir. Getirilen bu düzenleme ile kusurun matematiksel dağıtımının mümkün bulunmadığı ve kusurluluğun bir değerlendirmeyle olay hâkimi tarafından tespit edileceği esası benimsenmiş ve 765 sayılı Kanunun kusuru (8) üzerinden dağıtarak tespit eden ilkesinden vazgeçilmiştir .
Taksirli hareket sonucu neden olunan neticenin, münhasıran failin kişisel ve ailevî durumu bakımından, artık bir cezanın hükmedilmesini gereksiz kılacak derecede mağduriyetine yol açmış olması durumunda kişi hakkında ceza verilmeyeceği, bilinçli taksir hâlinde ise verilecek cezadan indirim yapılacağı hükme bağlanmıştır.
KAST VE TAKSİR
Yeni TCK’nun 21. maddesinde düzenlenen “KAST” kavramı, suçun temel unsurlarındandır. (Suç, kasıt veya taksirle işlenebilir.)
Maddenin 2. fıkrasında ise, OLASI KAST yer almış bulunmaktadır. Buradan hareketle, suç terminolojisinde, üstten alta şöyle bir sıralama göze çarpıyor:
A- DOĞRUDAN KAST (En ağır şekli)
B- OLASI KAST,
C- BİLİNÇLİ TAKSİR,
D- TAKSİR.
TCK 50/4. MADDE BİLİNÇLİ TAKSİRDE, UZUN SÜRELİ HAPİS CEZASI PARAYA ÇEVRİLEMEZ!
2- (20. MADDE: CEZALARIN KİŞİSELLİĞİ)
Tüzel kişilerin yetkili organları, temsilcileri aracılığıyla işlediği suçlardan dolayı (Ltd. Şti adına çek kesen şirket müdürünün karşılıksız çek verilmesinden” dolayı veya iş güvenliği tedbirlerinin alınmamasından ötürü, işveren veya vekili cezalandırılması..)
Bilerek yapılan eylem, doğrudan kast içerir. Kast yoksa, yani bilmeden ise, manevi unsur yokluğu söz konusudur.
karşılıksız çek keşide etme suçu bakımından doktrinde failin çek keşide etme bilinç ve iradesiyle davranması halinde suçun oluşacağı, bu nedenle banka kredisinin hesaba işlenmemesi ya da yanlış işlenmesi, bankanın krediyi haber vermeden kesmesi gibi durumlarda suç kastının oluşmayacağı. Ancak uygulamada bu suçun kusurluluk unsuruna ilişkin ifadenin kanun koyucu tarafından muğlak olarak kullanılması dolayısıyla bazen taksir derecesinde kusur aranmadan sorumluluk yoluna gidilmektedir . Anayasanın 38. maddesine eklenen hüküm gereğince, karşılıksız çek keşide etme suçu bakımından hürriyeti bağlayıcı ceza uygulanabilmesi için failin "kasten" karşılıksız çek keşide etmesi gerekir. Böylece uygulamadaki gibi karşılıksız çek keşidesinin kasten olmadığı hallerde bu fiile hürriyeti bağlayıcı ceza uygulanması Anayasanın bu hükmüne açıkça aykırılık teşkil edecektir. Bu itibarla, bu suça ilişkin düzenlemede fiilin kasten işlenmesi gerektiği hususuna yer verilmiştir.
MADDE 21 (2): Kişinin, suçun kanunî tanımındaki unsurların gerçekleşebileceğini öngörmesine rağmen, fiili işlemesi hâlinde olası kast vardır. Bu hâlde, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektiren suçlarda müebbet hapis cezasına, müebbet hapis cezasını gerektiren suçlarda yirmi yıldan yirmibeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur; diğer suçlarda ise temel ceza üçte birden yarısına kadar indirilir.
KARAR:
ANAYASA MAHKEMESİ
5/107
Karşıyaka 1. Ağır Ceza Mahkemesi
26.9.2004 günlü, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 21. maddesinin (2) numaralı fıkrasının iptaline karar verilmesi istemi ve:
2006/72
Osmaniye Ağır Ceza Mahkemesi
26.9.2004 günlü, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 23. maddesinin iptaline karar verilmesi istemi ile başvuruda bulunmuş ve Yüksek Mahkeme 19 Şubat 2009 Perşembe Günü Saat 9.30’da Yapılacak Mahkeme Toplantısı Gündemine öncelikli almış ve esastan görüşmeye açmıştır.
Sonuç: Açıklanan nedenlerle;
Yüksek Mahkemenin 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 21. maddesinin (2) numaralı fıkrası hükmü doğrultusunda karar vermek gerektiği
Anayasa Mahkemesi’nin hükmünün beklenmesine ve buna göre hüküm kurulmasına oy çokluğuyla karar verildi.13/02/2009