Re: çaba Mahkeme Başkanini Küçük Düşürme çabasidir
Alıntı:
SAİT YILMAZ rumuzlu üyeden alıntı
Mahkemece alınan ve kesinleşen kararı mahkeme başkanının bu hususta beyanat vermesi hem doğal karşılanmalı ve hem de bu onun temsili konumu itibariyle hakkıdır. Paksüt ve diğer arkadaşlarının aykırı beyanatta bulunması, mahkemenin işleyiş tarzına aykırı olduğu kadar, mahkemenin ciddi ve saygın en üst düzey yargı organı olma vasfını da küçümsenmiştir. Mahkeme başkanı Haşim Kılıç'ın kendilerinden olmaması ve kendileri gibi siyasi düşünmemesi nedeniyle sayın Başkan aleyhineson derece zararlı ve haksız bir eylem içerisine girilmiştir.Bu nedenle sayın Hukuk Severin son değerlendirmelerine katılmak mümkün değildir.
Ne kadar da bilgili ve bilimsel bir yazı. Gözlerim doldu ağlamak istedim. Ama başaramadım.
Anayasa mahkemesi'nin Kendi kuruluş kanununda verdikleri kararları yorumlama ve tavzih (düzeltme) yetkisi bulunmamaktadır. Dolayısı ile Anayasa mahkemesi başkanının yaptığı açıklama boş boğazlıktır.
Anayasa Mahkemesi başkanı bay badem bıyık bunu AKP istedi diye yaptığını düşünüyorum. Ortaya çıkan son gelişmeler kandırılmış kişilerin bile AKP den uzaklaştığını ve AKP nin eridiğini göztermektedir. Her türlü seçim hilesi devlet parasının çar çuru kaçak kömür dağıtma un kurabiye bulgur dağıtımına karşın bu böyledir. Ve ne hikmetse seçimden çıkarılan beldeler ve diğer yerlere hemen hemen tamamen AKP nin kaybettiği yerlerdir. RTE İzmir zaten''gevur'' seçime girmesin çıkışını ne zaman yapacak diye beklerken bu geldi. Açıklamayı yaparken daha bay badem bıyık kıyametin kopacağını kendisinin rezil olacağını biliyordu. Ama amaç o değil... Mazlumu oynayacak durumu sağlamak...
Ne ilginç değil mi zaten AKP nin seçimi kaybettiği küçük illerde ve beldelerde nüfus yok oluverdi... Seçime girmesini engelleyemeyecekleri yerlerde ise nüfus patladı...
Anayasa mahkemesi başkanı bay badem bıyık yetkisini aşmıştır. Anayasa'nın Anayasa’nın 138. maddesi son derece açıktır. Bay badem bıyık bunu bilmez mi? Bilirde işine gelmez...
Re: Anayasa Mahkemesinde karşı görüş
Taraf olunca insanlar nasıl sağduyusunu kaybederek, hukuku ve yasaları da çarpıtarak, kurumların işleyişlerini hukuksuz hale getirme çabalarına giriyorlar ya da destek veriyorlar, bu forum açık bir gösterge oldu değil mi?
Haşim Kılıç karşı görüş olmayanları toplayıp karar almış, sonra da topluma duyurma görevini yerine getirmiş.
Bu kadar açık seçik AYM nin işleyiş kurallarını ihlal ederek alınan karar doğrultusunda yapılan açıklama AYM üyeleri tarafından da red edilirken burada bazı çok bilenler hala savunma içinde.
Paksüt orada bostan korkuluğu mu? Ben olsam çok daha farklı açıklama yapardım. Yine aldığı devlet terbiyesi ile nezaket ölçülerinde yanıt verdiğinden bir kesim tarafından anlaşılamıyor.
Bir vatandaş olarak tek kelimeyle infial içerisindeyim.
Re: çaba Mahkeme Başkanini Küçük Düşürme çabasidir
Alıntı:
SAİT YILMAZ rumuzlu üyeden alıntı
Mahkemece alınan ve kesinleşen kararı mahkeme başkanının bu hususta beyanat vermesi hem doğal karşılanmalı ve hem de bu onun temsili konumu itibariyle hakkıdır. Paksüt ve diğer arkadaşlarının aykırı beyanatta bulunması, mahkemenin işleyiş tarzına aykırı olduğu kadar, mahkemenin ciddi ve saygın en üst düzey yargı organı olma vasfını da küçümsenmiştir. Mahkeme başkanı Haşim Kılıç'ın kendilerinden olmaması ve kendileri gibi siyasi düşünmemesi nedeniyle sayın Başkan aleyhineson derece zararlı ve haksız bir eylem içerisine girilmiştir.Bu nedenle sayın Hukuk Severin son değerlendirmelerine katılmak mümkün değildir.
Sayın Sait Yılmaz
Bir heyetin ne demek olduğunu isterseniz burada hiç tartışmayalım. Ben bir heyetin asıl ve tartışılmaz unsurlarından biri isem kimse ben yokmuşum gibi benim gıyabımda ve nezaketen bilgi dahi vermeden benim dahil olduğum heyet görüşü olarak açıklama yapamaz. Meselenin özü budur.
Sayın Başkan yasal sayıdaki üye ile heyeti toplayıp burada bir karar alarak basına açıklasa hiçbir kimsenin diyecek tek lafı olmazdı.
Bunun neden yapılmadığını, Başbakanın tepkisinden 2 saat sonra paldır küldür açıklama yapılmasını yargı bağımsızlığına inanan hiç kimse içine sindiremez.
Adamlık vasıflarını taşıyan herkes kendini aşan yok farzeden her makama aynı tepkiyi verir ve vermelidir. Sayın Haşim Kılıç kendi adına bu açıklamayı yapmamıştır. Mesele burada. Yukarıda sordum, şimdi Açıkça tekrar soruyorum Aynı Başkan AKP nin kapatılması davası sonrası biz karar verdik hala buna rağmen laiklik karşıtı eylemler yapıyorsunuz demek hakkına sahip midir?
Re: Anayasa Mahkemesinde karşı görüş
AYM hukuki kararlar alır. Başkanın yaptığı açıklama AYM'nin geçmişte aldığı kararın geçerli olduğuna dairdir.
AYM adına açıklama yapma konusunda kim yetkilidir?
AYM açıklama yaparken yine toplanıp karar almalı mıdır?
Açıklamanın içeriği itibarıyla yanlış olan bir şey var mıdır?
Anayasa Mahkemesi 6-5 şeklinde bir karar verdiğinde, (bazı kararlar için 7-4 gerekebilir) hoşumuza gitmese de bu karar geçerli oluyorsa, bu kararın geçerli olduğunu hatırlatmanın yanlış tarafı ne?
Re: Anayasa Mahkemesinde karşı görüş
Anayasa Mahkemesi başkanının Anayasa teamüllerine vede Etik kurallara uymadığı kesin. Anayasa mahkemesi aldığı her karardan sonra böyle çıkıp konuşuyor mu? Bu bir ilk ve Ne Tesadüftür ki Başbakan ın konuşmasından sonra Akşam saatlerine denk geldi. Fazla tesadüf kasta girer.
Sizin yazınızda da çok sık tesadük olmaya başladı. Dikkatsizliğiniz sıkça tekrarlanıyor.
''Kılıç açıklamanın 6 üyenin onayıyla yapıldığını söylüyor. 8 üye bu açıklamaya karşı çıkıyor.
6+8 = 14 > 11
Nasıl oluyor da oluyor?
Osman Paksüt'le birlikte karşı açıklama yapan asil üye sayısı 5. Diğer 3 tanesi yedek üye. Yani Kılıç'ın açıklamasında bir yanlışlık yok. Paksüt'ün açıklamasında ise yanıltıcı bir durum söz konusu.''
demişsiniz hiç bakmadan genelde yaptığınız gibi.
Başkanvekili Osman Alifeyyaz Paksüt, üyeler Fulya Kantarcıoğlu, Mehmet Erten, Cafet Şat, A. Necmi Özler, Fettah Oto, Şevket Apalak ve Zehra Ayla Perktaş karşı görüş bildirmişler. Bunlardan Başkanvekili Osman Alifeyyaz Paksüt, üyeler Fulya Kantarcıoğlu, Mehmet Erten, Cafet Şat, A. Necmi Özler, Fettah Oto asil üyeler. saydığımızda 6 kişi ediyorlar.
Anayasa Mahkemesinin 6 oyla aldığı karara katılanlardan birisi de başkanın bu tavrını beğenmemiş. Yani dediğiniz gibi değil.
Kaldıki zaten Başkanın bu çıkışı çok yersiz ve gereksiz. Ne oldu şimdi İnsanların yüksek yargıya olan güvenleri sarsıldı. Düşünün bakalım bu en çok kimin işine gelir ?
Zaten bu Anayasa Mahkemesi başkanı AKP nin her çıkardığı kanuna açıkça ihlal olsada uygun diyor. Korkarım AKP Türkiye Şeriat devletidir. diye Anayasayı değiştirse. Bu kişi bu anayasaya uygun der. Bende ki görünümü bu.
Ben kendilerinin zaten hukukçu olmadığından başkan olmasına sıcak bakmıyordum. Ama artık hiç bir değeri kalmadı gözümde. Yapacağı en iyi şey istifa edip çok sevdiği AKP saflarından siyasete atılmaktır.
Re: Anayasa Mahkemesinde karşı görüş
Tartışmanın hukuk eksenin kayıp siyasi yöne çekilmek istendiğini üzülerek görüyorum.
Mahkeme kararı gerekçe ve hüküm fıkrasından oluşur. Hüküm fıkrası ilgilileri ve gerektiğinde herkesi bağlamakla birlikte, gerekçe için aynı şeyi söylemek mümkün değildir. Özetle mahkeme kararlarının gerekçeleri kesin olmayıp, bağlayıcı da değildir. Dava açma süresinin hangi tarihten itibaren başlayacağını tespit etmek İdari Yargının görev sınırları içerisindedir. O nedenle mahkeme başkanın isabetsiz açıklamasına katılmıyorum ancak kendisini de yadırgamıyorum, nihayetinde hukuk ile alakalı olmayan bir şahsiyet.
Re: Anayasa Mahkemesinde karşı görüş
Sayın Ulaş Değirmenci'nin bu mesajına katılıyorum.
Tartışmanın bu zeminde devam etmesine taraftarım.
Bu şekildeki bir açıklama (henüz anlayamadığım birkaç konu da açıklığa kavuşturulursa) görüşümün değişmesine neden olabilir.
Alıntı:
Ulaş Değirmenci rumuzlu üyeden alıntı
Tartışmanın hukuk eksenin kayıp siyasi yöne çekilmek istendiğini üzülerek görüyorum.
Mahkeme kararı gerekçe ve hüküm fıkrasından oluşur. Hüküm fıkrası ilgilileri ve gerektiğinde herkesi bağlamakla birlikte, gerekçe için aynı şeyi söylemek mümkün değildir. Özetle mahkeme kararlarının gerekçeleri kesin olmayıp, bağlayıcı da değildir. Dava açma süresinin hangi tarihten itibaren başlayacağını tespit etmek İdari Yargının görev sınırları içerisindedir. O nedenle mahkeme başkanın isabetsiz açıklamasına katılmıyorum ancak kendisini de yadırgamıyorum, nihayetinde hukuk ile alakalı olmayan bir şahsiyet.
Ben konunun esasıyla ilgileniyorum. Usul açısından hoş olmayan şeyler ikinci planda. Ayrıca Anayasa Mahkemesi'nin kararlarını beğenmek ya da beğenmemek tamamıyla farklı bir konu. Pek çok karar oy birliği olmadan alınıyor.
Anlaşılmayan konuların anlaşılması için şu soruları sormak istiyorum.
1. Anayasa Mahkemesi Başkanı'nın "Bizim 6-5 şeklinde aldığımız bir kesin karar var. Danıştay bu karara aykırı bir karar alamaz." şeklindeki açıklamasına esas yönünden bir itirazınız var mı?
2. Anayasa Mahkemesi ne karar almıştır? Danıştay ne karar almıştır? Danıştay'ın aldığı kararda AYM kararına aykırı bir yer var mıdır?
3. Osman Paksüt ve diğer üyelerinin karşı açıklamasında esas yönünden bir itiraz var mı?
4. Osman Paksüt ve diğer üyeler "Anayasa Mahkemesi'nin bizim katılmadığımız karar kesin değildir, Danıştay bunun aksine karar alabilir." şeklinde bir açıklaması var mı?
Savunduğunuz görüş bu dört sorunun cevabıyla desteklenmeli bence.
Okuduklarımdan sonra benim bu dört sorunun cevabı konusunda kafam karıştı.
Bu dört soruya verilecek net cevaplar fikrimin değişmesine neden olabilir.
Re: Anayasa Mahkemesinde karşı görüş
Sayın sdt23 ;
Sözcük oyunlarına girmeden salt hukuksal boyutta olayı ele alalım.
Burada iki kanun maddesi çok önemlidir. İlki TC Anayasasının138. Maddesi.
''Hakimler, görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanı kanaatlerine göre hüküm verirler.Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hakimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz.
Görülmekte olan bir dava hakkında Yasama Meclisinde yargı yetkisinin kullanılması ile ilgili soru sorulamaz, görüşme yapılamaz veya herhangi bir beyanda bulunulamaz.Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez.''
İkincisi ise Gene TC Anayasası'nın 155. Maddesi..
''Danıştay, idari mahkemelerce verilen ve Kanunun başka bir idari yargı merciine bırakmadığı karar ve hükümlerin son inceleme merciidir. Kanunla gösterilen belli davalara da ilk ve son derece mahkemesi olarak bakar.
(Değişik ikinci fıkra:13/8/1999-4446/3 md.) Danıştay, davaları görmek, Başbakan ve Bakanlar Kurulunca gönderilen kanun tasarıları, kamu hizmetleri ile ilgili imtiyaz şartlaşma ve sözleşmeleri hakkında iki ay içinde düşüncesini bildirmek, tüzük tasarılarını incelemek, idari uyuşmazlıkları çözmek ve kanunla gösterilen diğer işleri yapmakla görevlidir.'' ( kanun maddesinin devamının konumuzla ilgisi yoktur.)
Burada birde bizi ilhilendiren bir kanun daha vardır. Oda Anayasanın 148, maddesidir.
''kanunların, kanun hükmünde kararnamelerin ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Anayasaya şekil ve esas bakımlarından uygunluğunu denetler''
Ve neticede de verdiği kararlar HERKES İÇİN bağlayıcıdır.
Buraya kadar hiç bir sorun yok.
Sorun nereden çıkmaktadır. Sorun aslında Aynı anda danıştayda da olan belde seçimlerine olan itirazın Anayasa Mahkemesinde görüşülmesinden dolayı bakılmamasından doğan bir karmaşadır.
Taktir edilir ki Kanunun Anayasaya Uygun Olmadığı yönünde ki itiraz Anayasa mahkemesine yapılmalıdır. Bu itirazda Ana muhalefet Partisi tarafından yapılmıştır.
Ancak aynı zamanda İdari yönden kanunun ''sakat'' olduğu gerekçesi ile bu konuda ki son karar mercii olan Danıştaya da davalar açılmıştır. Ve açılmaya devam eden davalar '' Yüksek yargı olan Anayasa mahkemesinde Kanunun Anayasaya Uygun Olup olmadığı davası'' ile örtüştüğünden ''Aynı konuda dava açılamayacağı'' gerekçesi ile dondurulmuştur.
Anayasa mahkemesi ''6.3.2008 günlü, 5747 sayılı “Büyükşehir Belediyesi Sınırları içerisinde İlçe Kurulması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un” bazı maddelerinin iptali istemiyle açılan dava hakkında ki başvuruyu 2008/34 Esas 2008/153 sayılı kararla sonuçlandırarak gerekçeli kararını 6 Aralık 2008 günlü Resmi Gazetede yayınlamıştır.'' ve bu kararda ilgili kanunun bazı maddelerini iptal etmiş ve bazılarınıda kabul etmiştir. BU HUSUSTA DA KİMSENİN İTİRAZI BULUNMAMAKTADIR BULUNAMAZ.
Ancak Anayasa mahkemesi kararları Resni gazete de yayım tarihinden itibaren yürürlüğe girer maddeside temel bir ilke olarak karşımızda durmaktadır. Dolayısı ile bir kanunun anayasaya uygun olup olmadığı Anayasa mahkemesinde görüşülürken o konuda itiraz olması yada mahkeme yapılması OLMAYANA ERGİ durumu oluşturur ki kabul edilemez. Budan dolayı ANAYASA MAHKEMESİNDE görüşülen ( veya herhangi başka bir yüksek yargıda görüşülen ) konu ile ilgili itiraz ve davalar durur. Mahkeme kararı beklenir.
Zaten anayasa mahkemeside kendi kararında bile ''Mahkemeye dava gelene kadar ki itirazları kabul etmiş'' bulunmaktadır. Sanıyorum ki ayrışma buradan sonraki maddede ortaya çıkmıştır. Çünkü Anayasa mahkemesine dava açıldığında ''yasal süre olan 60 günlük itiraz süresinin'' dolmamasına hiç aldırmamıştır. Bu da aslında ''İdari yüksek yargıya tecavüzdür'' Çok bütyük olasılıkla 6-5 oranı burada ortaya çıkmıştır. Çünkü Anayasa Mahkemesi ikinci fıkra ile yani ''itiraz süresini kanunun çıkış tarihi sayması'' hak gasbıdır. Unutulmamalıdır ki tüzel kişilerin dava açması aynı konudaki dava yüksek yargıda olduğundan engellenmiştir.
Aslında Anayasa mahkemesi çıkan kanunun Anayasa ya uygunluğunu onamıştır. Zaten sırf yapması gerekende budur. Diğer düzenlemeler bu karar doğrultusunda idari yargı tarafından icra edilmelidir ki yetki aşımı olmasın. Kanunu komple anayasaya aykırı diyerek iptal etseydi hiç bir sorun yaşanmayacaktı çünkü bu kanundan dolayı ''hakkının gittiğine'' inanan bir tüzel kişilik olmayacak dolayısı ile itiraz olmayacaktı. Ancak kanunun anayasaya uygun olarak onanması ve özellikle o tarihe kadar bu kanunun uygulanmasına itiraz eden tüm beldelerin haklı bulunması itirazların gerçekte yasal ve haklı olduğunun zımni kabulüdür. Bu neyi gerektirir şunu gerektirir. '' Çıkarılan kanun Anayasaya uygun olduğundan yürürlükte olacaktır. Ancak kendince haklı olan beldeler idari yönden yasal sınır içerisinde itiraz edebileceklerdir.'' Bu durumda ne oluyor ? Yine Anayasa gereği Anayasa mahkemesi kararları yayım tarihinden itibaren yürürlükte olduğundan bu kararın 6 Aralık olması gerekliliğini ortaya koyuyor.
Danıştay da Anayasa Mahkemesinin Gerekçeli kararına Aynen uymuş ve bu kanunun Anayasaya uygun olduğundan dolayı yürürlükte olduğunu yüksek yargıda bulunan davadan dolayı itirazların yapılamadığının kabulünü ve yine Anayasaya göre yürürlüğe ''esas'' girişin 6 Aralık 2008 olduğunu ve bu tarihten sonra yasal itiraz süresi olan 60 günün başladığını bildirmiştir. (Karar No: 2008/8384)
Dolayısı ile Danıştay Anayasa Mahkemesinin talebine uymuş kanunu kabul etmiştir. Kendi yetkisinde ve korumasında olan Anayasal itiraz süresinide işletmeye koymuştur... Olay aslında budur.
Anayasa mahkemesi Başkanı sıfatına haiz bir kişi bu güne kadar kalkıp asla böyle konuşmamıştır. Konuşmamasıda gerekir. Konuşma nedeni kendi kanımca asla hukuki değil tamamen politiktir. AKP e RTE ye direk destek vermek ve mazlumu oynatmaktır.
Hiç düşündünüz mü Aynı badem bıyık Türkiye yi birbirine katan ''üniversitede türban '' davasında çıkıp..
'' Yahu ortada Danıştay Yargıtay Anayasa mahkemesi kararları yetmezmiş gibi AİHM kararları dururken bu ülkeyi karıştırmaktan öteye gitmez anayasaya aylırıdır.Bu konuda kararlar var dedi mi?''
Tam aksini dedi... Gördük ulusça onanmaz yaraları..
Dolayısı ile Anayasa mahkemesi başkanının yapmış olduğu açıklamaya esas yönünden de şekil yönünden de itirazım var. En azından Anayasa Mahkemesinin saygınlığını düşürmemeliydi. Hadi kendisini önemsemiyor...
Re: Anayasa Mahkemesinde karşı görüş
Sorularıma tek tek yanıt olmasa da sayın commodore1tr'ın açıklamasının ilk kısmı beni tatmin etti. İşte tartışma bu şekilde siyasi mülahazalardan bağımsız yürütülse konu çok daha iyi anlaşılacak.
Alıntı:
commodore1tr rumuzlu üyeden alıntı
Burada iki kanun maddesi çok önemlidir. İlki TC Anayasasının138. Maddesi.
''Hakimler, görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanı kanaatlerine göre hüküm verirler.Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hakimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz.
Görülmekte olan bir dava hakkında Yasama Meclisinde yargı yetkisinin kullanılması ile ilgili soru sorulamaz, görüşme yapılamaz veya herhangi bir beyanda bulunulamaz.Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez.''
İkincisi ise Gene TC Anayasası'nın 155. Maddesi..
''Danıştay, idari mahkemelerce verilen ve Kanunun başka bir idari yargı merciine bırakmadığı karar ve hükümlerin son inceleme merciidir. Kanunla gösterilen belli davalara da ilk ve son derece mahkemesi olarak bakar.
(Değişik ikinci fıkra:13/8/1999-4446/3 md.) Danıştay, davaları görmek, Başbakan ve Bakanlar Kurulunca gönderilen kanun tasarıları, kamu hizmetleri ile ilgili imtiyaz şartlaşma ve sözleşmeleri hakkında iki ay içinde düşüncesini bildirmek, tüzük tasarılarını incelemek, idari uyuşmazlıkları çözmek ve kanunla gösterilen diğer işleri yapmakla görevlidir.'' ( kanun maddesinin devamının konumuzla ilgisi yoktur.)
Burada birde bizi ilhilendiren bir kanun daha vardır. Oda Anayasanın 148, maddesidir.
''kanunların, kanun hükmünde kararnamelerin ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Anayasaya şekil ve esas bakımlarından uygunluğunu denetler''
Ve neticede de verdiği kararlar HERKES İÇİN bağlayıcıdır.
Buraya kadar hiç bir sorun yok.
Sorun nereden çıkmaktadır. Sorun aslında Aynı anda danıştayda da olan belde seçimlerine olan itirazın Anayasa Mahkemesinde görüşülmesinden dolayı bakılmamasından doğan bir karmaşadır.
Taktir edilir ki Kanunun Anayasaya Uygun Olmadığı yönünde ki itiraz Anayasa mahkemesine yapılmalıdır. Bu itirazda Ana muhalefet Partisi tarafından yapılmıştır.
Ancak aynı zamanda İdari yönden kanunun ''sakat'' olduğu gerekçesi ile bu konuda ki son karar mercii olan Danıştaya da davalar açılmıştır. Ve açılmaya devam eden davalar '' Yüksek yargı olan Anayasa mahkemesinde Kanunun Anayasaya Uygun Olup olmadığı davası'' ile örtüştüğünden ''Aynı konuda dava açılamayacağı'' gerekçesi ile dondurulmuştur.
Anayasa mahkemesi ''6.3.2008 günlü, 5747 sayılı “Büyükşehir Belediyesi Sınırları içerisinde İlçe Kurulması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un” bazı maddelerinin iptali istemiyle açılan dava hakkında ki başvuruyu 2008/34 Esas 2008/153 sayılı kararla sonuçlandırarak gerekçeli kararını 6 Aralık 2008 günlü Resmi Gazetede yayınlamıştır.'' ve bu kararda ilgili kanunun bazı maddelerini iptal etmiş ve bazılarınıda kabul etmiştir. BU HUSUSTA DA KİMSENİN İTİRAZI BULUNMAMAKTADIR BULUNAMAZ.
Ancak Anayasa mahkemesi kararları Resni gazete de yayım tarihinden itibaren yürürlüğe girer maddeside temel bir ilke olarak karşımızda durmaktadır. Dolayısı ile bir kanunun anayasaya uygun olup olmadığı Anayasa mahkemesinde görüşülürken o konuda itiraz olması yada mahkeme yapılması OLMAYANA ERGİ durumu oluşturur ki kabul edilemez. Budan dolayı ANAYASA MAHKEMESİNDE görüşülen ( veya herhangi başka bir yüksek yargıda görüşülen ) konu ile ilgili itiraz ve davalar durur. Mahkeme kararı beklenir.
Zaten anayasa mahkemeside kendi kararında bile ''Mahkemeye dava gelene kadar ki itirazları kabul etmiş'' bulunmaktadır. Sanıyorum ki ayrışma buradan sonraki maddede ortaya çıkmıştır. Çünkü Anayasa mahkemesine dava açıldığında ''yasal süre olan 60 günlük itiraz süresinin'' dolmamasına hiç aldırmamıştır. Bu da aslında ''İdari yüksek yargıya tecavüzdür'' Çok bütyük olasılıkla 6-5 oranı burada ortaya çıkmıştır. Çünkü Anayasa Mahkemesi ikinci fıkra ile yani ''itiraz süresini kanunun çıkış tarihi sayması'' hak gasbıdır. Unutulmamalıdır ki tüzel kişilerin dava açması aynı konudaki dava yüksek yargıda olduğundan engellenmiştir.
Aslında Anayasa mahkemesi çıkan kanunun Anayasa ya uygunluğunu onamıştır. Zaten sırf yapması gerekende budur. Diğer düzenlemeler bu karar doğrultusunda idari yargı tarafından icra edilmelidir ki yetki aşımı olmasın. Kanunu komple anayasaya aykırı diyerek iptal etseydi hiç bir sorun yaşanmayacaktı çünkü bu kanundan dolayı ''hakkının gittiğine'' inanan bir tüzel kişilik olmayacak dolayısı ile itiraz olmayacaktı. Ancak kanunun anayasaya uygun olarak onanması ve özellikle o tarihe kadar bu kanunun uygulanmasına itiraz eden tüm beldelerin haklı bulunması itirazların gerçekte yasal ve haklı olduğunun zımni kabulüdür. Bu neyi gerektirir şunu gerektirir. '' Çıkarılan kanun Anayasaya uygun olduğundan yürürlükte olacaktır. Ancak kendince haklı olan beldeler idari yönden yasal sınır içerisinde itiraz edebileceklerdir.'' Bu durumda ne oluyor ? Yine Anayasa gereği Anayasa mahkemesi kararları yayım tarihinden itibaren yürürlükte olduğundan bu kararın 6 Aralık olması gerekliliğini ortaya koyuyor.
Danıştay da Anayasa Mahkemesinin Gerekçeli kararına Aynen uymuş ve bu kanunun Anayasaya uygun olduğundan dolayı yürürlükte olduğunu yüksek yargıda bulunan davadan dolayı itirazların yapılamadığının kabulünü ve yine Anayasaya göre yürürlüğe ''esas'' girişin 6 Aralık 2008 olduğunu ve bu tarihten sonra yasal itiraz süresi olan 60 günün başladığını bildirmiştir. (Karar No: 2008/8384)
Dolayısı ile Danıştay Anayasa Mahkemesinin talebine uymuş kanunu kabul etmiştir. Kendi yetkisinde ve korumasında olan Anayasal itiraz süresinide işletmeye koymuştur... Olay aslında budur.
Bu güzel hukuki açıklamalardan sonra söylenen aşağıdaki sözlerin eleştiri sınırlarını aştığını düşünüyorum. Bu konuda Hz. İsa'nın "ilk taşı günahsız olan atsın." sözünü hatırladım.
Haşim Kılıç'ın açıklaması siyasi diyelim. Osman Paksüt'ün veya Danıştay cinayeti sonrasında Tansel Çölaşan'ın açıklamaları daha siyasi değil miydi?
Evet, yargıda siyasileşmeye hep beraber karşı çıkalım. Ama önce kapımızın önünü süpürelim.
"En azından Anayasa Mahkemesi'nin saygınlığını düşünmek" herkesin görevi olmalı, sadece Kılıç'ın değil.
Alıntı:
commodore1tr rumuzlu üyeden alıntı
Anayasa mahkemesi Başkanı sıfatına haiz bir kişi bu güne kadar kalkıp asla böyle konuşmamıştır. Konuşmamasıda gerekir. Konuşma nedeni kendi kanımca asla hukuki değil tamamen politiktir. AKP e RTE ye direk destek vermek ve mazlumu oynatmaktır.
Hiç düşündünüz mü Aynı badem bıyık Türkiye yi birbirine katan ''üniversitede türban '' davasında çıkıp..
'' Yahu ortada Danıştay Yargıtay Anayasa mahkemesi kararları yetmezmiş gibi AİHM kararları dururken bu ülkeyi karıştırmaktan öteye gitmez anayasaya aylırıdır.Bu konuda kararlar var dedi mi?''
Tam aksini dedi... Gördük ulusça onanmaz yaraları..
Dolayısı ile Anayasa mahkemesi başkanının yapmış olduğu açıklamaya esas yönünden de şekil yönünden de itirazım var. En azından Anayasa Mahkemesinin saygınlığını düşürmemeliydi. Hadi kendisini önemsemiyor...
Re: Anayasa Mahkemesinde karşı görüş
Badem bıyığı bir kenara bırakarak devamına ilişkin veciz sözlerinizi ve kerameti kendinden menkul yorumlarınızı da ekleseydiniz bence daha yararlı olurdu.
Badem bıyık dışında kalan açık soru ve bilgilendirmeler de ilginç değil mi?
Bence aslında gaflet halinizi itiraf etmiş oldunuz....
Danıştay ın ne karar verdiğini anlamadan yazmak ve eleştirmek çok anlamlı olmuş. Yanlız tatmin oldum sözü hafif kalıyor. En azından PARDON demeniz de gerekiyor.
Sayın Commodore 1 TR bu açıklamayı yapmasa sizde Danıştay ın kararını ve asıl konuyu kaçıracaktınız öylemi? Konunun özünü bilmeden neyin eleştirisi yada yorumunu yaptınız ki?
Oysa Sayın Ulaş Değirmenci nin en başta anlatmak istediği ve tartışılmasını istediği durum bu değilmiydi?