Re: Yargıtay Başkanlar Kurulu diyor ki:
Yargi kurumlarin bariz bir sekilde belli bir ideolojinin "icra aygitlari" haline geldiler.
Kuvvetler ayriligi dengeleri yerinden oynuyor ... Görünen bu ...
Türkiyede olan nedir peki? Basit söylemek gerekirse ,
"Yargi" "Yasamaya" diyor ki,istedigin "kadar" yasama yapamazsin.
Yargi siyasallasti ve verdigi kararlar da maalesef siyasi ... Bariz görülüyor ...
Mesela ... Bir "Isci partisi" var ... lideri cetecelikten hapisde. Danistay cinayeti
dahil bir sürü suca karismis bir cete ve IP onun "legal kolu" gibi calisti ve hatta
aramalarda yine bir sürü dokümana el koyuldu ...
Terrör ve millete karsi yürütülen psikolojik savasin odagi haline gelmis bu partiyi
kapatmak aklindan gecmiyor,ama milletin %50sinin oy almis,hükümet olmus
partiyi eline tutusturulan gazete küpürlere istinaden kapatmak icin dava ac ...
Yargi mesruyetini kimden aliyor?
Valla Meclisde hakimiyetin milletden alindigi yaziyor ...
Meclis olusturdugu hükümet de milletin adina konusurken,
yargi kimin adina konusabilir ki?
Evet tüm devletlerde yargi sistemi hükümetleri de denetler ,
yasalarin sinirlarini korur ... Ama Türkiyede bazilari dokunulmaz.
Baykal "367 cikmazsa,catisma cikar" diyerek etkiledi aym ...
Ama bir sorusturma bile acilmadi bassavcilik tarafindan ...
Erdogan aynisini söyleseydi ne olurdu acaba?
T.Cölasan darbeyi övdü , darbe degil devrim dedi.
Tabi ki sorusturma yok yine ... Yargi mensubu Cölasan
danistay cinayetinde yalaniyla meshur. Ulusalci tetikcinin
"Allahuekber" bagirdigi yalani hafizalarda taze ...
"Degistirilemez ve degistirilmesi" teklif dahi edilemez prensibi
bir müslüman icin ancak kuran´da gecen ayetler icin gecerli
bir sey ...
Laiklik bir inanc ya da neredeyse bir din haline geldi. Dine yakin
bu "atakült" laikligi bir dogma olarak edinmis.
Al bir garabet daha ...
Türkiyede laiklik yok ...
Türkiye sözde laik , özde laik degil ...
"Resmi ideoloji" hem laikim diyor ,
hem de dini,devletin kurumu olan
Diyanet, temsilciligine hem de
seksenbin memur ile "irticai faaliyetler",
yani toplu namazlar icra ettiryor ...
Hani din ile devlet isleri ayri idi?
Hic de ayri degil ...
Laik devletin namaz kildiran memurlari ...
Yargi o kadar bagimsiz ki, taraf oldu ,
hükümetlere,siyasilere kafa tutuyor ...
Bu da Mogultayin zamaninda büyük
kadrolasmanin ve Sezerin ayrimci
atamalarin eseri.
Yargitay,Danistaya sahsen benim bir güvenim kalmadi ...
Köklü bir reforma ihtiyac var.
Ideolojisiyle hukuku birbirinden ayirabilen yargi mensublarina ihtiyacimiz var.
Re: Yargıtay Başkanlar Kurulu diyor ki:
Barack Obama'nın Demokrat parti başkan adayı gösterilmesinden sonra yaptığı konuşmadan :
Siyaset yaparken/konuşurken yapmamız gereken ilk değişim birbirimizin karakterini, vatanseverliğini, şerefini sorgulamaktan vazgeçmek olmalı.
M.E.Sezen: Ben bunu terstten düşünerek yorumlayıp hakkımı helal etmiyorum. Yani siyastci seçerken şerefsiz olabilir vatanını sevmeyebilir karektersiz biri olabilir her türlü melanet üstünde bulunabilir bunları sormayın vatanı bize saatsın diyor obama denen zat...
Sıradan bir vatandaş olarak hakkımı helal etmediklerim! Mustafa Mutlu
Dün, bunca Ergenekon tantanasının yarattığı karanlıkta, Meclis’te görüştükleri Tapu Yasası’na bir son dakika değişikliğiyle, daha önce Anayasa Mahkemesi’nin iptal ettiği “Ormanlık alanların yapılaşmaya açılmasını” öngören 2-B düzenlemesini ekleyenlere...
Bundan faydalanacak olanlara...
Ve “garip- gureba”nın hakkını “yasa tanımazlara yedirmek” anlamına gelen bu girişimde emeği geçen hiç kimseye... Hakkımı helal etmeyeceğimi yazmıştım.
Okur soruyor:
“Hakkını helal etmeyeceklerin sadece onlar mı?”
Elbette hayır:
***
- Halkın dinî duygularını siyaset ve ticarete alet edenlere...
- Seksen altı yıl önce kurulan ve laik, demokratik, sosyal hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’ni “din devleti”ne dönüştürmeye çalışanlara...
- Bu ülkenin en üst yargı organı olan Anayasa Mahkemesi tarafından, “laiklik karşıtı eylemlerin odağı” oldukları tespit edildiği halde bu uyarıya aldırış etmeyip devletin tüm kurumlarını ele geçirmeye çalışanlara....
- “Amacımıza ulaşacağımız güne kadar tüm kurumlara sızacağız ama bunu belli etmeyeceğiz” diye sinsi planlar yapan tarikat ağalarına...
- Devletin olanaklarını kullanıp; bu tarikat ağalarına güç, para ve saygınlık kazandırmak için ellerinden geleni esirgemeyenlere...
- Maaşlarını, bu devletin fakir halkının ödediği vergilerden kazandıkları halde; asıl amaçları bu devleti yıkmak olanlara....
- Hukuk ve adalet kavramlarının içini boşaltanlara...
- Eğitim politikalarıyla oynayarak, çocuklarımızı kaderci bireyler haline getirmeye çalışanlara....
- Rejimi değiştirmek için başka devletlerin yöneticilerinin güdümüne girip, onların ağızlarından çıkan her sözü emir olarak kabul edenlere...
- Deneyimi, bilgisi, eğitimi yeterli olmadığı halde, sırf badem bıyık bırakıp, karısına türban taktırarak makam-mevki elde edenlere ve o makam ve mevkileri onlara verenlere...
- Esrardan, eroinden, silah kaçakçılığından, hortumculuktan, rüşvetten kazandıkları paraları yurda getiremeyenlere, “Allah aşkına getirin o paraları” diye yalvaranlara...
- Hayatında bir gün bile çalışmayıp, ömür boyu siyaset (!) yaptığı halde, torunlarının torunlarına yetecek kadar mal-mülk biriktirenlere...
- Halkı yoksullaştırdıktan sonra, sadaka kültürünü yayarak bununla övünenlere...
- Atatürk’ün gösterdiği “Batılı çağdaş bir ülke” olma hedefini umursamayıp, ABD’nin dayattığı “Ortadoğulu ülke” olma hedefini hayata geçirmeye çalışanlara...
- Bu ülkenin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarından “deccal” diye söz edenlere...
- Ülkenin dört bir yanındaki tarikat odalarında haftada bir buluşup, bugün varlıklarını borçlu oldukları devletin yıkılması için proje üstüne proje üretenlere...
- Kadını hâlâ ikinci sınıf insan olarak görenlere...
- Tüyü bitmemiş çocukları dinci ve bölücü mücadelelerine alet edenlere...
- Kendileri jet-ski’li tatil yaparken, 13-14 yaşlarındaki kızlara cinsel tacizde bulunurken; çevresine ahlak ve erdemden söz edebilenlere...
- Çağdaş Türkiye Cumhuriyeti’ni savunan aydınların, gazetecilerin, siyasetçilerin, bilim adamlarının katledilmeleri için fetva verenlere...
- Yasadışı dinlemelerle, uyduruk davalara delil toplamaya çalışanlara...
- Tüm güçlü devletlerin “Avrupa Birliği” örneğinde olduğu gibi “birleşerek güç kazanmaya” çalıştıkları bir asırda, yine o güçlerin oyunlarına gelerek ülkeyi bölmeye soyunanlara...
- Kırk bine yakın vatandaşımızın ölümüne neden olanlara...
- Meclis çatısı altında ülkenin bölünmez bütünlüğü üzerine namusları ve şerefleri üzerine yemin ettikleri halde, eli kanlı katillere “Kardeşimiz” diyerek sahip çıkanlara...
Sırf üç-beş kuruş daha fazla kazanmak için; Türkiye’yi bölmek, parçalamak, güçsüzleştirmek isteyen lobilerin, gizli örgütlerin emirlerine giren sahte aydınlara...
Hakkımı helal etmiyorum...
***
Bugüne kadar tek kuruşluk vergi kaçırmamış, devletine hiçbir borcu olmayan, kendisine düşen bütün vatandaşlık görevlerini yerine getirmiş “sıradan” bir vatandaş olarak söylüyorum bunları!
Alnı ak ama ülkesinin düşürülmek istendiği durumu gören yüreği isyan dolu biri olarak söylüyorum:
İçimizdeki o satılmışlara...
O yobazlara... O bölücülere, o kan emicilere, o hainlere...
O dini kullanan ateistlere...
Vatan toprağını kimyasal formülle tanımlamaya çalışan o ruhsuz bedenlere...
Hakkımı helal etmiyorum!
Peki; helallik vermemem onlr için önemli mi?
Hiç sanmam...Çünkü bunca kötülüğü yapabilenlerin gerçekten dindar olduklarına bile ihtimal vermiyorum!
18 OCAK 2009 Vatan G.Z.T