-
Re: 1 Mayıs
Kanlı Mayıs’tan ‘Gazlı Mayıs’a
http://w10.gazetevatan.com/pics/yazarlar/122.jpg
Türkiye, 1977’den 2008’e çok değişti. Ama Türkiye’de iktidar koltuğuna oturan kafanın, demokrasi düşmanlığı, çünkü halk korkusu hiç değişmedi.
Dün İstanbul’da sergilenen rezalet, kimsenin üstünde durmadığı bir gerçeği açığa çıkardı: AKP iktidarının işçilerden ödü kopuyor!
179 ülkede barış içinde kutlanan 1 Mayıs İşçi Bayramı’nı, önce adını, ardından kutlama yerini değiştirip, sonunda ne kutlaması, daha işçiler toplanırken, adeta düşmana karşı eğitilmiş gibi kin ve nefretle dolu kolluk güçlerini üzerlerine saldırtmak, ancak muazzam bir korkunun ifadesidir.
Daha 30 Nisan’da demir barikatlarla temerküz kampı gibi çevrilip boşaltılan Taksim Meydanı, İstanbul’da ilan edilen sıkıyönetim...
Otobüs, metro ve vapur seferlerini durdurarak insanların toplanmasını önlemek...
Türkiye’nin en büyük kentini karantinaya alıp, salt işçiler giremesin diye şehirlerarası yolları kapamak...
Bütün bu önlemlerden sonra, zaten on bin kişiden fazla toplanamayacak bir insan kitlesine karşı, hazır olan copların, tazyikli su kamyonlarının, panzerlerin ve daha nice alet edevatın yanısıra, var olan binlerce gaz bombasının üstüne fazladan eklenen, bir gün önceden Ankara’dan tedarik edilen 5 bin gaz bombasıyla silahlanmak...
Zaten daha fazla toplanması, yürümesi, buluşması imkânsız hale getirilen on bin işçiye karşı 30 bin polisi “saldırmaya” koşullayıp, yine Ankara’dan tedarik edilen 3 bin polisi ve 2 bin jandarmayı yedekte bekletmek...
Ve böyle bir saldırı iradesini, Hrant Dink’in katlinden önce polis olmaması, katlinden sonra derhal görevden alınması gereken bir İstanbul Emniyet Müdürü’nün komando bıyıklarına asmak...
Borazanı zekâsı boyuna orantılı bir valiye tutturup, tehdit savurtturmak...
***
Korkudan öte bir paranoya böyle tezahür edince, sonuçları elbette utanç vericidir:
1 Mayıs İşçi Bayramı, dün dünyanın hiçbir ülkesinde işçilerin bir yerden bir yere yürümesi önlenerek kutlanmadı.
Dünyanın hiçbir ülkesinde, işçilere meydan yasaklanmadı, yollar kapatılmadı.
Dünyanın hiçbir ülkesinde polis, işçilere, halka böyle saldırmadı, hastane bahçesine gaz bombası atmadı.
Ama zaten dünyanın hiçbir ülkesinde, bir başbakan işçilere “Ayaklar başı yönetmeye kalkarsa kıyamet kopar!” diye haddini bildirmeye kalkışmadı.
Dün kopan kıyamet, hangi ayakların marifetiydi acaba?
Kendisinin tarife uyduğunu unutup, kopmayacak kıyameti hazırlayan tepedeki ayakların mı, yoksa ezilen, coplanan, gazlanan başların mı?
Oysa Türkiye’de daha geçen yıl, cumhuriyet mitingleri milyonları meydanlara topladı. İstanbul’da, Ankara’da, İzmir’de gösteri yürüyüşü yapan milyonlar işçiler, köylüler, memurlar değil miydi? Sendikalar yok muydu, cumhuriyet mitinglerinde? O günlerde nasıl barışçı bir coşku içinde toplanıp dağıldılarsa, dün de öyle yapacaklardı...
Ama AKP hükümeti, “sendika” sözünü duydu mu sararıyor. Sarı bile kesmiyor, yeşeriyor ve yeşertiyor.
Dün Türkiye, iki dünya birinciliği yazdı garabet tarihine: Dünyada ilk kez 1 Mayıs İşçi Bayramı, tekbir ve kurban kesimiyle Van’da kutlandı. Dünyada ilk kez 1 Mayıs İşçi Bayramı, tekbir ve kurban kesimi olmadan, kutlanamadı.
***
1 Mayıs 1977’de Taksim damlarından meydanda toplanan işçilerin üzerine, bizzat devlet ateş açtırmıştı.
1 Mayıs 2008’de yine devlet, bu kez Taksim meydanında toplanmasınlar diye işçileri, halkı ve hastaları gazladı.
Türkiye’nin demokratik haklar yolunda 31 yıldır aldığı mesafe, demek bu kadar: ‘Kanlı Mayıs’tan ‘Gazlı Mayıs’a.
AKP’nin yazdığı tarihe,
gaz yakışır.
Mine G. KIRIKKANAT Vatan
-
Re: 1 Mayıs
-
Re: 1 Mayıs
Aslında sorun nerede biliyor musunuz?
1 Mayıs 2007 yi düşünün İstanbul daha beter olmuştu Köprü kapanmıştı köprü tek şeritti yol. Dayak aynen vardı. başbakan gene şaçmalamış vali ara gazını almıştı...
Yetmedi Cumhuriyet mitingi oldu yollar doldu taştı. Sonra ne oldu 22 Temmuzda seçim oldu herles şokta. Bu işleri yapanlar inanılmaz farkla iktidara geldiler. Kadrolaşma çok hızlandı devlet ve medya ya el koyma şeriata gidiş faşist bir yönetimle hızlandı. Bu nasıl oldu?
DİE Nüfus müdürlüğü YSK işin içinden çıkamadı çıkmakta istemedi. Binlerce ihbar yağdı CHP nin kılı kımıldamadı halk sessiz kaldı Yerel seçim arifesinde 5 milyon 250 bin vatandaş aranmaya başlandı seçimde OY kullanan ama OLMAYAN bir 5 MİLYON 250 BİN KİŞİ... Bu oyların nerede olduğu belli başka hilelerle açık ve net...
Her türlü üçkağıtla iktidarda durmak mübahken dinle oynamak izlee yolda araçken ne olacak? Tütreyip kendimize gelme zamanı geldide geçiyor uyan ey halkım uyan...
-
Re: 1 Mayıs
Gaz vermek deyimi genellikle motivasyon için kullanılır..Bu 1 mayısta verilen motivasyon:) epey bir idare eder bizi artık:o
-
Re: 1 Mayıs
Şimdi okudumda burada 77 bir mayısını anlatan bir yazı daha olmalı diye düşünüyorum. Soner Yalçın'dan komplesi. Belki bazı şeyler daha iyi anlaşılır İçindeki dram dahil.
1 Mayıs 1977’de ölenler artık sadece bir istatistik mi? Onların birer adı, hayatları ve yaşam hikáyeleri yok mu? 54 yaşındaki Ermeni vatandaşımız Garabet Ahyan’dan 17 yaşındaki Jale Yeşilnil’e, 20 yaşındaki polis memuru Nazmi Arı’dan Rum vatandaşımız 57 yaşındaki Aleksandros Konteas’a kadar ölenlerin tümünün bir öyküsü var kuşkusuz. Tıpkı ilkokul öğretmeni Bayram Çıtak’ın olduğu gibi...
TARİH: 30 Nisan 1977. Yer: Ankara Mustafa Kemal Bulvarı. Bir öğretmenler derneği olan TÖB-DER’in organize ettiği onlarca otobüs saat 22.30’ta İstanbul’a hareket etti.
Otobüsler tıklım tıklım doluydu.
Her otobüsten türküler, marşlar duyuluyordu hep bir ağızdan söylenen.
"Bir Mayıs, Bir Mayıs
İşçinin, emekçinin bayramı..."
1 Mayıs Bayramı’nı kutlamak için yola düşen binlerce öğretmenden biriydi Bayram Çıtak...
Bayram Çıtak, 1940 yılında Sivas-Şarkışla Emlek Köyü’nde doğdu. Ailesi çok fakirdi. Savaş yılları yoksulluklarını daha da artırmıştı.
Üç kardeştiler. Anne babasının tek umudu vardı; çocuklarını okutmak, subay ya da öğretmen yapmaktı. Bayram Çıtak, ilkokulu köyünde okudu.
Öğretmen olmak istiyordu: Hasanoğlan Öğretmen Okulu’na yatılı öğrenci oldu. 22 yaşında öğretmen çıktı. İlk görev yeri Sivas-Zara’ya bağlı Karacahisar Köyü’ydü.
Zaman içinde Anadolu’nun birçok yoksul köyünde öğretmenlik yaptı. Köy çocuklarını okutabilmek için her türlü zorluğu göze aldı. Okuldan arta kalan zamanda tarlada, bahçede köylülere yardım ediyordu.
Son görev yeri Ankara Mamak Derbent İlkokulu oldu. Ataması bir hafta önce yapılmıştı. Eşi Selver ve üç oğlu, 13 yaşındaki Mete, 10 yaşındaki Metin ve 5 yaşındaki Mesut’la, Mamak’ta kiraladığı gecekonduda yeni hayatlarına başlamışlardı.
OĞLU BÖBREK HASTASI
Ankara’dan kalkan otobüsler yolu yarılamıştı. Öğretmenlerin çoğu uykuya dalmıştı. Bayram Çıtak, sigaranın birini bitirip diğerini yakıyordu. Canı sıkkındı.
5 yaşındaki oğlu Mesut’u düşünüyordu. Küçük Mesut hastaydı. Böbrek yetmezliği teşhisi konmuştu. Haftada iki üç kez diyaliz makinesine bağlanacaktı. Bu nedenle tayinini Ankara’ya çıkarmıştı.
Hastalık acısı, oğul üzüntüsü ayrı; tek öğretmen maaşıyla bu ekonomik yükün altından nasıl kalkacağını düşünüyordu. Bu düşüncelerle ağırlaşan göz kapakları yavaşça kapandı. Uykuya daldı.
Çok zaman geçmedi, arkadaşlarının söylediği türkülere uyandı. Otobüsler İstanbul’a varmıştı...
MEYDANDA 100 BİN KİŞİ
Saat 07.30.
1 Mayıs Taksim mitingini organize eden DİSK’in buluşma noktalarından biri de Beşiktaş Barbaros Meydanı’ydı.
Bayram Çıtak’ın da aralarında bulunduğu Ankara’dan gelen öğretmenler burada korteje katıldı. Saat 10.00.
Binlerce insan kol kola girip Taksim’e doğru yürüyüşe başladı. Önde DİSK’e mensup işçiler; arkada sırasıyla Türk Tabipler Birliği, TÖB-DER, Çağdaş Hukukçular gibi sivil toplum örgütleri ve en arkada Dev-Genç vardı.
Saat 14.30. Kortej Taksim’e ulaştı.
Meydanda 100 bini aşkın insan bulunuyordu. Ve hálá meydana, her yandan oluk oluk insan akıyordu. İstanbul, tarihi mitinglerinden birine tanıklık ediyordu.
KIRMIZI KAMYONET
Bayram Çıtak acıkmıştı. Bir simit aldı. Yorulmuştu. Meydandaki Intercontinental (bugünkü adıyla The Marmara) otelinin önüne gitti; yere çömelip simitini yemeye başladı.
Bu sırada DİSK Başkanı Kemal Türkler konuşma yapmak için kürsüye çıktı.
Saat 18.30’tu. Başkan Türkler konuşmasını, meydandaki insanları, eski DİSK Sekreteri İbrahim Güzelce anısına bir dakikalık saygı duruşuna çağırarak bitirdi.
Saat 19.45. Binlerce insan saygı duruşunda bulundu. Ortalıkta hiç ses yoktu. Birden nereden geldiği belli olmayan silahlar ardı ardına patlamaya başladı.
Ateş edenler sanki saygı duruşunu beklemişlerdi. Silah sesini duyan meydandaki binlerce insan panik halinde sağa sola koşmaya başladı.
Öğretmen Bayram Çıtak önce ne yapacağını kestiremedi. Arkadaşlarına bakındı, herkes bir yana koşuşuyordu.
O da otelin hemen yanındaki Kazancı Yokuşu’na doğru koştu. Dar sokağa ilk girenlerden biri oldu. Ama çıkamadı. Kimin getirip koyduğu bilinmeyen bir kırmızı kamyonet bu dar yolu tıkamıştı.
Ölümlerin çoğu, buradaki ezilmeler sonucu oldu. İlkokul öğretmeni Bayram Çıtak burada kaburgaları kırılmış halde bulundu. Ölmüştü...
30 YIL SONRA
DİSK, 1 Mayıs 1977 katliamının 30. yılını Taksim’de anmak istedi. İstanbul Valiliği izin vermedi. DİSK inat etti.
Polis, belli sayıda DİSK görevlisinin Taksim’e çıkıp anıta çiçek koymasına izin verdi. Ancak başka kimseyi Taksim’e sokmamaya kararlıydı.
1 Mayıs İşçi Bayramı’nı kutlamak ve 30 yıl önce ölenleri anmak için Ankara’dan gelen otobüsler, bu nedenle İstanbul’a sokulmadı.
Polis, otobüslerin Ankara’ya geri dönmesini istedi. Gelenler ısrarcıydı. Tartışma sürerken, otobüsten inen bir kişi, kimseye gözükmeden oradan uzaklaştı.
Ne yapıp edip Taksim’e ulaşmak istiyordu. Saatlerce yürüdü. Beşiktaş Dolmabahçe’de, polisin üzerine sıktığı biber gazı bile onu durduramadı.
Sonunda başardı; DİSK kortejine katıldı; Taksim’e ulaştı. Ve elindeki kırmızı karanfili Kazancı Yokuşu’nun bir köşesine bıraktı sessizce.
Sanki babasına kavuşmuş gibiydi. O kişi Mete Çıtak’tı... Öğretmen Bayram Çıtak’ın yaşayan iki oğlundan biri...
Bayram Çıtak’ın, İstanbul’a gelirken otobüste sabaha kadar düşündüğü küçük oğlu Mesut, babasının ölümünden bir yıl sonra böbrek yetmezliğinden vefat etmişti...
1 Mayıs 1977’de kaç kişi öldü?
NE hazin!
1 Mayıs 1977’de kaç kişinin öldüğünü bilmiyoruz. Bu nedenle herkes bir sayı uyduruyor. Genellikle rakamlar 34 ile 42 arasında değişiyor!
Devlete göre sayı 34. Soruşturmayı yürüten altı savcı yardımcısından oluşan kurul bu sayıyı vermektedir. Keza iddianamede de aynı sayı verilmektedir. Devlete göre ölenlerin isimleri şöyle:
Hasan Yıldırım, Niyazi Darı, Kadir Balcı, Nazmi Arı, Hikmet Özkürkçü, Garabet Ahyan, Sibel Açıkalın, Ömer Narman, Ali Sidal, Mehmet Ali Genç, Hüseyin Kırkın, Aleksandros Konteas, Kadriye Duman (Kocamış), Kahraman Alsancak, Hatice Altun, Mehmet Ali Elmas, Kenan Çatak, Ercüment Gürkut, Leyla Altıparmak, Mahmut Atilla Özbelen, Rasim Elmas, Bayram Çıtak, Jale Yeşilnil, Nazan Ünaldı, Hamdi Toka, Hacer İpek Saman, Ramazan Sarı, Diran Nigiz, Bayram Eyi, Ziya Baki, Ahmet Gözükara, Meral Cebren (Özkol), Mültezim Oltulu, hüviyeti meçhul 35 yaşlarında bir erkek.
DİSK’in kayıtlarına göre ise ölü sayısı 36. İlginçtir: DİSK’in Taksim’de öldüğünü açıkladığı Ali Yeşilgül, Mustafa Ertan, Yücel Elbistanlı, Tevfik Beysoy, Bayram Sürücü, Özcan Gürkan ve Hülya Emecan adlı isimlere savcılık iddianamesinde yer verilmemişti.
Keza: Savcılık iddianamesinde olan Ali Sidal, Hatica Altun, Ramazan Sarı, Mürtezim Oltulu ve kimliği meçhul kişi de DİSK listesinde yoktu!
Yani: DİSK listesinden 7 kişi iddianamede, iddianamedeki 5 kişi de DİSK listesinde yoktu. Her iki listedeki isimler toplandığında ölü sayısı 41 oluyor. Bitmedi.
Katliamdan 15 gün sonra çıkan Devrimci Yol Dergisi, ölü sayısını 27 olarak verdi. Verilen 26 isim yukarıda var. Ancak her iki listede, yani iddianamede ve DİSK kayıtlarında olmayan bir isim vardı: Mehmet Ali Kol. O halde ölü sayısı 42 kişiydi.
Peki dönemin gazeteleri ölü sayısını kaç kişi vermişti: Hürriyet: 34, Milliyet: 34, Cumhuriyet: 34, Tercüman: 34, Günaydın: 39, Son Havadis: 38, Hergün: 40, Dünya: 39, Milli Gazete: 40, Politika: 35.
30 yıl sonra TV’lerde ve gazetelerde herkes ayrı bir sayı veriyor. Ve ne yazık ki biz hálá kaç kişinin katledildiğini tam olarak bilemiyoruz!...
Kaç kişinin öldüğünü bilmediğimiz gibi, 1 Mayıs 1977 provokasyonunun neden yapıldığını da pek tartışmıyoruz...
30 yıllık derin sır
TARİH: 5 Nisan 1977
Yer: TBMM.
Meclis, 5 Haziran 1977 tarihinde erken seçim yapılması kararını aldı. Seçime katılacak tüm partiler yollara düştü. İktidar olmasına kesin gözüyle bakılan CHP’nin mitingleri nedense hep olaylı geçiyordu.
CHP Genel Başkanı Bülent Ecevit’i taşıyan otobüs, her gidilen yerde saldırılara uğruyordu. 26 Nisan’da Niksar’daki CHP mitingine ateş açıldı. On kişi yaralandı.
27 Nisan’da Gümüşhane Şiran’da CHP konvoyuna ateş açıldı. Seçim otobüsünün camları kırıldı. 28 Nisan’da Erzincan’daki CHP mitingine ateş açıldı. Yedi kişi yaralandı. Bu arada DİSK, seçimlerde CHP’yi destekleme kararı aldı.
1 Mayıs’ta Taksim Meydanı’nda toplanan binlerce insanın üzerine uzun namlulu silahlarla ateş açıldı. Savcılık iddianamesine göre 5’i kurşunla olmak üzere 34 kişi öldü.
"Birileri" erken seçimin yapılmasını istemiyordu. CHP’nin tek başına iktidar olması "bazı çevreleri" rahatsız ediyordu.
21 Mayıs’ta Malatya’da CHP mitingi sırasında bomba patladı. Paniği, kürsüden ayrılmayıp halkı sakinleştiren Ecevit önledi.
27 Mayıs’ta Mardin’de sağ-sol çatışmasında 4 kişi öldü.
29 Mayıs’ta İstanbul Yeşilköy Havalimanı ve Sirkeci Garı’nda valiz içine bırakılan saatli bombalar ardı ardına patladı. 5 kişi öldü, 41 kişi yaralandı.
Aynı gün Ecevit’e İzmir Çiğli Havaalanı’nda suikast teşebbüsünde bulunuldu. Mehmet İsvan ayağından yaralandı. Ecevit, silahların gölgesinde seçim çalışması yapıyordu. Bütün bu olayların bir de psikolojik harbi vardı:
31 Mayıs 1977 tarihli Tercüman Gazetesi’nde "Almanya’da kurulduğu" bildirilen "Türkiye Sosyalist Devrim Konseyi" (TÜSDEK) imzalı bir bildirinin haberi yayımlandı. Bildiri, "Grevler 1977 seçim öncesi 39 BS 4 KK, 63 BKL eylemleri ile istenilen düzeye ulaşamazsa, süratle TH-4, DD-6, MEK-4 ve DİSK 19, 23, 27 eylemleri uygulamaya alınacaktır" gibi, şifreli izlenimler veren 11 maddeden oluşuyordu.
Bu arada terör, kan almayı sürdürüyordu. 1977 yılının ilk üç ayında terörden ölen insan sayısı 59 iken, seçim kararının alındığı nisandan haziran ayı başına kadar 133 kişi ölmüştü!
Bitmedi. CHP’nin 3 Haziran’da Taksim’de yapacağı mitingden önce, Başbakan Süleyman Demirel, Ecevit’i uyardı: "Taksim’e gitme, sana suikast yapılacak!"
1 Haziran’da, Türk Silahlı Kuvvetleri’nde sürpriz bir emeklilik gerçekleşti. Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Namık Kemal Ersun, ağustos şûrası beklenilmeden emekliye sevk edildi!..
İstanbul Göztepe Yeşil Çeşme Sokak’taki bir ev, nisan ayı boyunca hareketli gecelere tanıklık etmişti. Ev sahibi, ordu kökenli eski bir emniyet müdürü olan Rafet Kaplangı idi. Kaplangı ile Orgeneral Ersun uzun yıllar silah arkadaşlığı yapmışlar; ordu içindeki cunta Silahlı Kuvvetler Birliği’nde birlikte çalışmışlar; iki kez darbe teşebbüsünde bulunan Kurmay Albay Talat Aydemir’i desteklemişlerdi.
1977 yılında ise Ecevit’in tek başına iktidar olmasının, Türkiye için iyi olmayacağını düşünüyorlardı! Genelkurmay, cuntacı ekibi tasfiye etti. Ecevit, haziranda Taksim’e çıktı, büyük katılımlı, coşkulu bir miting yaptı. İki gün sonra seçimler gerçekleşti.
CHP tek başına iktidar olmaya yetecek kadar milletvekili çıkaramadı. Cuntacılar seçimi engelleyememişlerdi, ama "merkezdeki oyları korkutarak" CHP’nin gerekli oyu almasına engel olmuşlardı!..
Ve Türkiye üç yıl sonra büyük bir tsunamiyle, "emir komuta zinciri dahilinde" yapılan bir askeri darbeyle karşılaşacaktı: 12 Eylül 1980.
Bu arada TÜSDEK ve bildirisine ne oldu derseniz? Öyle bir örgüt, öyle bir bildiri hiçbir zaman olmamıştı... Bugün de örneklerini gördüğümüz gibi hepsi koca bir yalandı
-
Re: 1 Mayıs
1 Mayıs'ın bir günlük İşçi bayaramı olması istendiğinde Ekonemi'nin çok büyük zarara ugrayacağını söyleyenler o günlerde gazetelere cesitli hesaplar yapıp kendilerinin haklılığını göstermeye çalısanlar Bayramı 9 gün tatil edenlere sormak gerekmiyor mu? Bu Zihniniyet aynı zihniyet değil mi, değişen ne! sadece üç kağıt politikası...
-
Re: 1 Mayıs
Perhiz ve turşu
Akşam yediğin hurmalar sabah boğazımı tırmalar....
Bu söz, tedbirsiz yöneticilere iyi düşünmeden konuşmamayı öğütler.
Hatırlayacaksınız; 1 Mayıs'ın resmi tatil ilan edilmesi yolunda yükselen talepler üzerine Başbakan şu savunmayı yapmıştı:
"Türkiye bir resmi tatil ülkesi haline geldi. Bir günün maliyeti yaklaşık 2 katrilyon. Bir yanda emeğe daha fazla karşılk arayacağız, bir yandan da tatil diyeceğiz. 1 Mayıs'ı Emek ve Dayanışma Günü ilan ettik. Bu yeter, tatil gerekmez!"
Gerekçeli perhiz budur, 3 günlük Şeker Bayramı için 9 günlük tatil kararı vermek de önümüze konulan lahana turşusu!...
Başbakan yoruldu mu yoksa ekonemik kriz ortamında devleti ve ekonomiyi tatil edecek başka bir zorlayıcı neden mi var?
Korkarız Deniz Feneri'ne toslayan AKP bayrama sarılıp siyaseti tatil etmek istedi.
1 Mayıs'ta bir günlük tatilin ekonomik maliyetine katlanamayan iktidarın rahat etmek uğruna 3 günlük tatili 9 güne çıkarması fazla hovardalık değil mi?
Güngör Mengi 28/ eylül/2008 Vatan Gzt
-
Re: 1 Mayıs
1 Mayıs bayramı ve onların ruhları şad olsun...
Önceki gece saat 01.00’de teşekkür etti DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi, 1 Mayıs’ı Emek ve Dayanışma Bayramı yapılmasına kabul edenlere...
Elbette bu uğurda mücadele edenleri, ölenleri, yaralananları, polis coplarını yiyenleri, sıkılan gazlardan, gözyaşartıcı bombalardan nasibini alanları anarak...
***
Bundan sonraki kuşaklar 1 Mayıs’ı Emek ve Dayanışma Bayramı olarak kutlayacaklar, tatil yapacaklar, sevgilileriyle el ele gezerken muhtemelen “Biz de emeğimizle yaşıyoruz... Bu bizim bayramımız...” diyecekler ve sevgililerine daha bir sıkı sarılacaklar...
O günü bir “emek” bayramı olarak kutlayabilmek için, kendilerinden önceki kuşakların kaç 1 Mayıs’ta Taksim’de yerlerde tekmelendiğini bilecekler mi acaba?..
Otellerin tepesinden açılan ateşten kaçmaya çalışan “dönemin gençlerinin Kazancı Yokuşu’nda nasıl birbirlerinin altında kaldıklarını, o yokuşta, oracıkta birbirlerini ezerek öldüklerini” biri onlara söyleyecek mi acaba?..
Sevgililer 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Bayramı’nda birbirlerine sıkı sıkıya sarılır ve çay bahçesinde çaylarını yudumlarken, 1 Mayıs’ın İşçi Bayram’ı olmaması için, nice politikacının, nice devlet adamının “olmaz” dediğini, “yasak” çektiğini hatırlayacaklar mı acaba?..
***
Yaşanan o dramların, trajedilerin, ölen o gençlerin, yaralanan, hapislerde çürüyen gencecik hayatların, önünde sonunda istediği tek şeyin “1 Mayıs gününü bahar bayramı değil, işçi ve emekçi bayramı olarak kutlamak” olduğunu fark edebilecekler mi?..
Acaba ne düşünecekler?..
Eskiden hayat ne kadar “barbarmış” mı diyecekler?..
Birbirlerine sarılıp Ayaspaşa tepelerinden, Gümüşsuyu’ndan Boğaz’ı seyrederken, aşk sözcükleri fısıldarken, buralardan her 1 Mayıs’ta panzer sesleri, siren sesleri, feryatlar ve dayaklar yükseldiğini duyabilecekler mi?..
Muhtemelen hiçbirini duymayacaklar ve yine muhtemelen hiçbirini doğru düzgün bilmeyecekler...
Ama olsun...
Barış içinde sevgiyle birbirlerine sokulacaklar ve kendilerinden önceki kuşakların onlar için sağladığı Emek Bayramı’nı sevgiyle yaşayacaklar...
Tek bir gün, evet, tek bir gün...
Bu yazı o tek bir günlük Bayram için yok olan ve mahvolan hayatların anısına yazıldı...
Ruhları şad olsun!..
Reha Muhtar 23/NİSAN/2009 Vatan G.Z.T
M.E.Sezen: Bu uğurda mücadele eden hayatlarını kaybenlere Allah rahmet eylesin. Öncelikle bu uğurda mucadele edenlerin hayatını kaybedenlerin yakınlarının ve emeğe saygı duyan herkesin bayramını kutlarım.
***
-
Re: 1 Mayıs
O günlerin ve bu uğurda can verenlerin anısına...
Günlerin bugün getirdiği baskı zulüm ve kandır
Ancak bu böyle gitmez sömürü devam etmez
Yepyeni bir hayat gelir bizde ve her yerde
1 Mayıs 1 Mayıs işçinin emekçinin bayramı
Devrimin şanlı yolunda ilerleyen halkların bayramı
Yepyeni bir güneş doğar dağların doruklarından
Mutlu bir hayat filizlenir kavganın ufuklarından
Yurdumun mutlu günleri mutlak gelen gündedir
1 Mayıs 1 Mayıs işçinin emekçinin bayramı
Devrimin şanlı yolunda ilerleyen halkların bayramı
Vermeyin insana izin kanması ve susması için
Hakkını alması için kitleyi bilinçlendirin
Bizlerin ellerindedir gelen ışıklı günler
1 Mayıs 1 Mayıs işçinin emekçinin bayramı
Devrimin şanlı yolunda ilerleyen halkların bayramı
Ulusların gürleyen sesi yeri göğü sarsıyor
Halkların nasırlı yumruğu balyoz gibi patlıyor
Devrimin şanlı dalgası dünyamızı kaplıyor
Gün gelir gün gelir zorbalar kalmaz gider
Devrimin şanlı yolunda bir kağıt gibi erir gider (gül gibi savrulur gider)
http://www.gitarakor.com/video/1_may...izle-35630.htm
-
Re: 1 Mayıs
İstanbul - 1977'den sonra ilk kez işçiler Taksim'de...
1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü, bugün ilk kez resmi tatil olarak, başta İstanbul, bir çok yerde kutlanıyor. İşçiler yaşanan olayların gölgesinde 32 yıl sonra Taksim'e bir kez daha çıkabilmenin coşkusunu yaşıyor...
İzmir'de 1 Mayıs
İZMİR Gündoğdu Meydanı'nda yapılan 1 Mayıs kutlamaları için gelen yaklaşık 5 bin kişi dört ayrı giriş noktasındaki polislerce aranarak alana alındı. Gündoğdu Meydanı'nda İşçi Partisi üyeleri ile Sosyalist Demokrasi Partisi (SDP), Ezilenlerin Sosyalist Platformu (ESP) ve kendilerini Dev-Liseliler olarak adlandırılan grup arasında taşlı sopalı kavga çıktı. Çevik kuvvetin araya girerek ayırdığı her iki gruptan yaralananlar oldu.
Ankara'da 1 Mayıs
Sıhhiye Meydanı'ndaki mitinge girmek üzere arama noktasına geldikleri sırada üzerlerini aratmak istemeyen halk evleri grubu ile polis arasında çıkan arbede sırasında 15 polis yaralandı. Yaralı polisler, ambulanslarla Numune Hastanesi'ne taşındı. Yaralanan polislerden 14'ünün ayakta tedavi edildiği, kafasına taş isabet eden bir polisin ise hayati tehlikesinin bulunduğu kaydedildi.
Güneydoğu'da 1 Mayıs Emek ve İşçi Bayramı, Coşku ile Kutlandı
Güneydoğu'da 1 Mayıs Emek ve İşçi Bayramı, coşku ile kutlandı. Diyarbakır'daki kutlamalara katılanlar davul - zurna eşliğinde halay çekerken, bölgenin diğer illerinde de kutlamalar sağduyu içerisinde geçti.
Yabancı ajanslar bu sabah sakin başlayan ancak gergin devam eden 1 Mayıs'la ilgili dünyaya çarpıcı kareler geçti.
Provokatörler işbaşında!
1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü dolayısıyla Taksim ve çevresinde güvenlik önlemleri alan İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne bağlı polisler, Cihangir ve Kurtuluş’ta yüzleri maskeli gruplara müdahale etti.