Saygıyla ve gururla anıyoruz.
Printable View
Saygıyla ve gururla anıyoruz.
Çanakkale geçilmez!
Gazi olmuş her taşı kan ile toprakları
Arındığı mekândır Çanakkale geçilmez!
En kanlı ve en şanlı tarihin yaprakları
Barındığı mekândır Çanakkale geçilmez!
Kınalı kuzu gibi başa kına yakarak
Mermisi bile yokken süngüsünü takarak
Şehadet aşkı ile öne doğru çıkarak
Yüründüğü mekândır Çanakkale geçilmez!
Topa silaha karşı etten duvar örülüp
Mağrur düşman askeri bir bir yere serilip
İmanın karşısında bel kemiği kırılıp
Süründüğü mekândır Çanakkale geçilmez!
Şehadede koştular komutuyla atanın
Gönlümüze taht kurdu ruhları şühedanın
Kanları pahasına şan, şerefi vatanın
Korunduğu mekândır Çanakkale geçilmez!
Topları sindirmişti Ya Allah naraları
Gazi beziyle sardık alınan yaraları
Türkün destan yazdığı dünyanın karaları
Büründüğü mekândır Çanakkale geçilmez!
Türk askeri kürüdü binlerce kadavrayı
Ellerinin tersiyle teptiler palavrayı
Türke kefen biçenin sonunda paçavrayı
Sarındığı mekândır Çanakkale geçilmez!
Kurtarıldı bu vatan cesaretle imanla
Bu gün dünümüz gibi değişmeyiz zamanla
Şahane abidenin harcı irfanla, kanla
Karındığı mekândır Çanakkale geçilmez!
Mikdat Bal
saygıdeğer esin hanım, son derece etkileyici resimlerle zihnimizde canlandırdığınız bu büyük muharebede canlarını veren tüm yiğitleri ve bu savaşta kahramanlık gösteren büyük atatürk ile tüm gazilerimizi minnetle ve saygıyla anıyorum...vatan onlara minnettardır...
ayrıca bugüzel ve anlamlı paylaşımnız için de size teşekkürlerimi sunuyorum...
saygılarımla...............
BİR ÇANAKKALE ŞEHİDİNİN SON MEKTUBU
.
.
Valideciğim,
Dört asker doğurmakla müftehir şanlı Türk annesi!
Nasihat-amiz mektubunu, Divrin Ovası gibi güzel, yeşillik bir ovacığın ortasından geçen derenin kenarındaki armut ağacının sayesinde otururken aldım. Tabiatın yeşillikleri içinde mest olmuş ruhumu bir kat daha takviye etti. Okudum, okudukça büyük dersler aldım. Tekrar okudum. Şöyle güzel ve mukaddes bir vazifenin içinde bulunduğumdan sevindim. Gözlerimi açtım, uzaklara doğru baktım. Yeşil yeşil ekinlerin rüzgara mukavemet edemeyerek eğilmesi, bana, annemden gelen mektubu selamlıyor gibi geldi. Hepsi benden tarafa doğru eğilip kalkıyordu ve beni, annemden mektup geldi diyerek tebrik ediyorlardı.
Gözlerimi biraz sağa çevirdim güzel bir yamacın eteklerindeki muhteşem çam ağaçları kendilerine mahsus bir seda ile beni tebşir ediyorlardı. Nazarlarımı sola çevirdim cığıl cığıl akan dere, bana validemden gelen mektuptan dolayı gülüyor, oynuyor, köpürüyordu... Başımı kaldırdım, gölgesinde istirahat ettiğim ağacın yapraklarına baktım. Hepsi benim sevincime iştirak ettiğini, yaptıkları rakslarla anlatmak istiyordu. Diğer bir dalına baktım, güzel bir bülbül, tatlı sedasile beni teşhir ediyor ve hissiyatıma iştirak ettiğini ince gagalarını açarak göstermek istiyordu.
İşte bu geçen dakikalar anında, hizmet eri:
-Efendim, çayınız, buyurunuz, içiniz, dedi.
-Pekala, dedim. Aldım baktım, sütlü çay...
-Mustafa bu sütü nereden aldın? dedim.
-Efendim, şu derenin kenarında yayıla yayıla giden sürü yok mu?
-Evet, dedim. Evet ne kadar güzel.
-İşte onun çobanından 10 paraya aldım.
Valideciğim, on paraya yüz dirhem süt, hem de su katılmamış. Koyundan şimdi sağılmış, aldım ve içtim.
Fakat bu sırada düşünüyorum. Ben validemin sayesinde onun gönderdiği para ile böyle süt içeyim de, annem içmesin, olur mu? Şevket neden içmiyor?
Fakat yukarıdaki bülbül bağırıyordu: "Validen kaderine küssün, ne yapalım. O da erkek olsaydı, bu çiçeklerden koklayacak, bu sütten içecek, bu ekinlerin secdelerini görecek ve derenin aheste akışını tetkik edecek ve çıkardığı sesleri duyacak idi."
Şevket merak etmesin, o görür, belki de daha güzellerini görür.
Fakat valideciğim, sen yine müteessir olma. Ben seni, evet seni mutlaka buralara getireceğim. Ve şu tabii manzarayı göstereceğim. Şevket, Hilmi de senin sayende görecektir.
O güzel çayırın koyu yeşil bir tarafında, çamaşır yıkayan askerlerim saf saf dizilmişler. Gayet güzel sesli biri ezan okuyordu.
Ey Allah'ım, bu ovada onun sesi be kadar güzeldi. Bülbül bile sustu, ekinler bile hareketten kesildi, dere bile sesini çıkarmıyordu.
Herkes, her şey, bütün mevcudat onu, o mukaddes sesi dinliyordu. Ezan bitti. O dereden ben de bir abdest aldım. Cemaat ile namazı kıldık. O güzel yeşil çayırların üzerine diz çöktüm.
Bütün dünyanın dağdağa ve debdebelerini unuttum.
Ellerimi kaldırdım, gözlerimi yukarı diktim, ağzımı açtım ve dedim :
-Ey Türklerin Ulu Tanrısı! Ey şu öten kuşun, şu gezen ve meleyen koyunun, şu secde eden yeşil ekin ve otların, şu heybetli dağların Halkı! Sen bütün bunları Türklere verdin. Yine Türklerde bırak. Çünkü böyle güzel yerler, seni takdis eden ve seni ulu tanıyan Türklere mahsustur.
"Ey benim Yarabbim! Şu kahraman askerlerin bütün dilekleri; ism-i celalini İngilizlere ve Fransızlara tanıtmaktır. Sen bu şerefli dileği ihsan eyle, ve huzurunda titreyerek, böyle güzel ve sakin bir yerde sana dua eden biz askerlerin süngülerini keskin, düşmanlarını zaten kahrettin ya, bütün bütün mahveyle!"
Diyerek bir dua ettim ve kalktım. Artık benim kadar mes'ut, benim kadar mesrur bir kimse tasavvur edilemezdi.
Dünyanın en güzel yerleri burası imiş. Yalnız bu memleketlerde düğün olmuyor. İnşallah düşman asker çıkarır da, bizi de götürürler, bir düğün yaparız, olmaz mı?
Kadir'e mektup yazdım.
Valideciğim, evdeki senet vesaireyi kimselere kat'iyyen vermeyin ve sorarlarsa biz bilmiyoruz deyin.
Çantayı al, sandığa koy. Ben sana vaktiyle anlatmış idim., bu dünya böyledir.
Fakat sen merak etme. O parayı vermese, adliyedeki adam vermezdi. Hani nasıl aldık. Yalnız zaman ister.
Valideciğim, çamaşır falan istemem, paralarım duruyor, Allah razı olsun.
Oğlun
Hasan Etem
4 Nisan 1331
(17 Nisan 1915)
''Bugün vatan bizden razı olacak Nefer şehit,ordu gazi olacak'' boyabatlı aşık mustafa (şehit)
Onlar sonlarını düşünmediler, ölüme güle oynaya marşlar eşiliğinde gittiler.Çanakkale Bir nesilin yok olduğu,ancak bağımsız bir milletin doğduğu,
emperyalizmin durduğu ilk nokta.
Askerin milletin bayrağınla çok yaşa Gazi Mustafa Kemal Paşa.
nasıl ödüysek çanakkalede galiçyada ve yemende
ondan önce eski kıtanın dört yanında hiç durmadan nasıl öldüysek
bugün kuzey ırakta gabarda nasıl ölüyorsak yine ölürüz
türklere en çok ölmek yakışıyor ve en güzel türkler ölüyor diye biz yine ölürüz
dalgalan sen nazlı hilal, uğruna biz durmadan yine ölürüz
sen rahat uyu paşam. kurduğun son uç türk kalesi uğruna biz yine ölürüz
Hepsinin ruları şad olsun