Re: Türban Neyimizi Özgürleştirecek?
Harun kardeş;
Diyanetin ne dediğini boş ver..
Sayın cognis'in ve benim verdiğim linkteki türbanlıların özgür resimlerine ne diyorsun? Özgürleşme (ya da özgürleştirme) bu mu yoksa?
Bir de biliyorsun, Deniz Baykal'la türbanlıların resmi vardı..
Sen biliyosun onu..
Re: Türban Neyimizi Özgürleştirecek?
Abbas kardeş,
Zaten Diyanetin veya Diyanet Vakfı'nın ne dediğinin önemi yok. Bu haberin yer aldığı internet sitesinde yorumlara şöyle bir göz attım, iş artık çığırından çıkmış, bazılarının gözü dönmüş. Bunlar yarın Diyaneti de "dinsiz" diye nitelerler.
Haberlere bakarken, senin oralara yakın Tarsus'ta iki lise öğrencisinin bacaklarına etekleri kısa diye şırınga ile kezzap püskürtüldüğünü de okudum. Gidiş hiç iyi bir gidiş değil, ömrümüz elverir de (bunları görmem inşallah) bir 10 sene sonra burkalı veya çarşaflıların , bu kez türbanlıları dinsizlikle suçladığını, açık yüzlerine kezzap atıldığını duyarsak hiç şaşırmam.
Gericilikte durmak yok, istismara devam...
Re: Türban Neyimizi Özgürleştirecek?
Alıntı:
Harun Gür rumuzlu üyeden alıntı
Türk Diyanet Vakfı'ndan türban yorumu
"Başörtüsü İslam'ın şartı değil.Örtünme şekli Kur'an-ı Kerim'de yazılmamış."
Konferansa katılan kadınların, İslam'da örtünme şekliyle ilgili net bir yanıt istemesi üzerine Sucu şöyle konuştu:
“Bir kadın kendisini nasıl dindar hissediyorsa, nasıl rahat hissediyorsa, kendini öyle ifade etmesi gerekiyor. Kuran-ı Kerim'de başörtüsü ile ilgili ayette örtünme şekliyle ilgili bir açılım yok, 'illa şöyle örteceksin, pardösü giyeceksin, şalvar giyeceksin' diye bir ibare var mı, yok. Türkiye'de yıllardır her insanı kendimiz gibi görmek istiyoruz. Asıl olan örtünmek midir, yoksa o örtünün arkasındaki manayı idrak ederek o bilinci oluşturmak mıdır?”
Tesettürün temelindeki esprinin ahlaklı insan olmak olduğunu vurgulayan Sucu, şunları kaydetti:
“Namuslu, iffetine sahip çıkan bir kadın örneğini öne çıkarmalıyız. Giyeceği kıyafet kadının kendisine bırakılmıştır, kendi tercihidir. Kadın olarak bizim dikkat etmemiz gereken husus, iffetli, namuslu kadın olmaktır. Bunu düşünmeliyiz. 'Başını örten namuslu, başını açan namussuz', sakın böyle bir yargıya varmayalım. İnsanın namusu, iffeti, ahlakı, kılık kıyafet üzerine bina edilemez. Diyanet İşleri Başkanımız da bunu açıkladı. Başörtüsü İslam'ın ön şartı değildir. Dileyen kadın dilediği gibi giyinmeli, başörtüsü nedeniyle kadınların eğitim hakkı elinden alınmamalı.”
Konferansa, Aksaray Valisi Sebati Buyuran'ın eşi Hazbiye Buyuran, İl Müftüsü İlhan Aydın, Yardımseverler Derneği Aksaray Şube Başkanı Dilek Terzioğlu ve çoğunluğu Kuran kursu öğrencilerinden oluşan yaklaşık 400 kişi katıldı.
A.A.
Eee ne oldu şimdi???
TDV 1975 yılında kurulmuş bir vakıf, hayli yüksek bütçeli bir vakıf vs. vs. şimdi nitelikliklerini bir kenara bırakalım da..,
Neden bugüne dek Millet yıllardır birbiriyle örtünme 'dinen' mi, 'siyasi' mi, 'keyfi' mi, diye tartışa tartışa ezer geçerken, 'türban' ından dini ve vicdani duyguları ile feragat edemeyip, eğitim hakkından feragat eden 'mazlum/mağdur' genç kızlarımızın islami sitelerde altyapısı ilahi müzik destekli, gözyaşları sel olmuş fotoğraflarından wallpaperler LCD ekranlara downland edilirken, reel ve sanal alemde,,,Bu Vakıf bu tespiti ile ortaya ÇIKMADI Kİ...Neden ŞİMDİ??
Başbakan açıkladı.., Bu yola çıkıldı, 'ak çarşaf en baştan giyildi' açıklamadaki zamir olarak 'BİZ' ifadesi 'yola ak çarşafı giyerek çıkan' tekil olmayan çoğul taraftarlığın ifadesi...Hem bir ülkenin acil çözüm bekleyen 'kanayan yara'sı haline gelmek epey bir çoğunluğun muzdaripliği ile mümkün...
Yine de böylesi uğruna can konan, kefen giyilen, halk cephesinde büyük acılara, haksızlıklara sebep olan 'örtünme' mevzuuna sahip çıkanlarda, çözüm üretenlerde hep ve halen tuhaf bir kararsızlık hakim...
Neden?? Neden 'örtü'nün varlığı korunmalı.., örtüden vazgeçilmesi teklif dahi edilemiyor?
Başbakan taa İspanya'ya gidene kadar (Ocak 2008) 'türban SİYASİ SİMGE DEĞİL' diye diye iddialara öfke ile hitabet sanatını icra ederken.., orda ne oldu ki??
Yahut tartışma programlarında din alimleri bir sürü ayet, hadis sıralarken, örtünmenin 'dinin emri' olduğunu sabahlara dek anlatırken, bunun aksini söyleyen din alimlerini islami basın her fırsatta yerden yere vururken,,,bunca emek, bunca çaba boşuboşuna mı idi? TDV bu arada madem gerçeği biliyordu, neden düne kadar konuşmadı?
Ayşe Sucu 'tesettürün temelindeki esprinin ahlaklı insan olmak olduğunu'
beyan ediyor, ardından devam ediyor?
'Namuslu, iffetine sahip çıkan bir kadın örneğini öne çıkarmalıyız. Giyeceği kıyafet kadının kendisine bırakılmıştır, kendi tercihidir. Kadın olarak bizim dikkat etmemiz gereken husus, iffetli, namuslu kadın olmaktır. Bunu düşünmeliyiz.'
Ama ne diyor??
1- Tesettürün temelinde ahlaklı insan kavramı mutlak kavram,,,ki bunu böyle ifade etme cesaretinde yine de değil,,,'espri' tabirini kullanıyor,
Nedir espri?? Gülünecek detayı olan mı?
Nüans'mı?
Olsa da olur olmasa da olur mu?
Yani tesettür bir ASLOLAN.., ahlaklı, iffetli, namuslu kadın olmak TEFERRUAT MI? Yahut tam tersi mi? HANGİSİ?
O halde Ülkeme bunu NEDEN YAPTILAR??
Anayasa eliyle Cumhuriyetin temel ilkelerine Ahlaklı, iffetli, namuslu kadın 'espri'si ile mi tacizde tereddüt etmediler? Bunun için mi kefenleri yolun başında hazır ettiler? Namuslu, iffetli, ahlaklı Türk Kadını'nı temin etmenin yegane yolu
'tesettür'ü başına taç etmekle Atatürk ve Cumhuriyet İlkelerini baştan red eden genç kızlara, anayasal onay vermek, aynı Cumhuriyet'in demokratik imkanlarını evirip çevirip hak tesis etmek midir?
Üstelik namuslu, iffetli, ahlaklı Türk Kadın'ının standartı nedir?
Şimdi Çankaya Köşk'ü bu standarda, üniversiteler bu standartı yakalamak uğruna canla başla mücadele etmiş beyinleri eğitebilme şerefine mi kavuştular???
Bu sefer de Ayşe Sucu 'O' da değil diyor ve beyanatına devam ediyor
'Başını örten namuslu, başını açan namussuz', sakın böyle bir yargıya varmayalım. İnsanın namusu, iffeti, ahlakı, kılık kıyafet üzerine bina edilemez. Diyanet İşleri Başkanımız da bunu açıkladı. Başörtüsü İslam'ın ön şartı değildir. Dileyen kadın dilediği gibi giyinmeli, başörtüsü nedeniyle kadınların eğitim hakkı elinden alınmamalı.'
Neden 'tesettür', 'başörtüsü', 'türban' her ne ise..., VARLIĞININ KORUNMASI ihtiyacını açıklamak için bunca 'değer' ortaya atılıyor, bu değerlerle bütünleştirilen konuşmalar yapılıyor, yazılar yazılıyor, kitaplar çıkarılıyor, kamuoyları oluşturuluyor....,,,
ve en sonunda
- Hayır O da değil
Bu da değil....
Şu; eğitim hakkı...
( Eğitim hakkından istifadesi ekonomik, ailevi, sosyal pek çok nedenle mümkün olmamış tüm gençlere aynı hassasiyetin gösterilmesi temennisiyle..,)
Bence Şu: Hiçbir akla, felsefeye, bilime, itikate birebir gereklilik olmamasına bu yüzden varlığı izahsızlığıyla bütünleşmesine rağmen..., 'başörtüsü' istiyorum diye tutturan kadınların emrine sunulan bir Anayasa'mız ve Devlet politikamız...
Re: Türban Neyimizi Özgürleştirecek?
Ne yazık ki (şimdi) liberal demokratlar uyandı, sonra Din ile ilgilenenler de (öyle veya böyle) uyandı. Ama senelerdir gaz verilenleri artık uyandırmak mümkün değil...
Şunu tekrar etmekte fayda var: Türkiye Cumhuriyeti LAİK, demokratik, sosyal bir hukuk devletidir.
Türban konusunda bir hukuk sitesinde dini bir yorum yapmak bana zul geliyor. Ancak forumlarımız herkese açık, en azından bilgilendirme misyonu ile bu konudaki Dini yorumları da yazıyorum, alıntıları ekliyorum.
Hukuken bakarsak, Dinen emredilmeyenler, dinde yeri olmayanlar (türban vb.) bir yana, Dinen emredilenlerin dahi sırf Din emrediyor diye laik Devlet düzenine, hukuk sistemine girmesi mümkün değildir. Eğer "inancım gereği" söylemi herşeyden üste gelirse:
İnancım gereği;
Ben şeriat esaslarına göre yargılanmak istiyorum diyene,
Bu esaslara göre kızkardeşim mirastan bana göre yarım pay almalı diyene,
Kardeşimi öldürenin kısasa kısas mantığıyla kardeşini öldür/t/mek bana haktır diyene,
4 karı alacağım diyene,
İslam köleliği yasaklamamıştır, cariye veya köle alacağım diyene,
Bir erkeğin şahitliğine karşı iki kadının şahitliği ancak eşittir diyene ne yanıt vereceksiniz?
Ben söyleyeyim: Bu sorulara çok doğru ve çok açıklayıcı, günün şartlarına uyarlanmış yorumlar yapacak arkadaşlar, kadının şahitliği konusunda o dönemin ticaret ilişkilerinden girecekler, diğer konuda savaş zamanı yorumu yapacaklar, köle azadının teşvikinden dem vuracaklar, o zamanın şartlarında kadının toplumsal hayatta ortaya çıkmamasını şahitlik meselesi ile ilişkilendirecekler.
Tüm bunlara geçerli, çağdaş, günümüze uyarlanmış yorumları olacak ama "türban" konusunda yorum yap/a/mayacaklar.
SİZ KİMİ KANDIRMAYA ÇALIŞIYORSUNUZ? Hade, hade, hade....
Re: Türban Neyimizi Özgürleştirecek?
Kitabın adı : Evrensel ÇAĞRI
KUR'AN MEÂLİ
Hazırlayan : Mustafa SAĞ
Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi
(Yüksek İslam Enstitüsü Mezunu)
Bilimsel Araştırma Analisti
ISBN: 975-98565-1-4
Nisan 2006 İstanbul
Kitap Sayfa 372:
Nur Suresi 30 ve 31nci Ayetler
30. "Ey Muhammed! Erdemli erkeklere söyle, kadınlarla bir aradayken, gözleriyle kadınları rahatsız edecek şekilde davranmasınlar/bakmasınlar ve kişiliklerini edeplerini korusunlar. Bu onlar için daha temiz bir davranıştır. Elbette Allah yaptıklarından haberdardır."
31."Ey Muhammed! Erdemli kadınlara da söyle, erkeklerle bir aradayken, gözleriyle erkekleri rahatsız edecek şekilde davranmasınlar/bakmasınlar, kişiliklerini edeplerini korusunlar ve doğal olması gereken yerler dışında, göğüslerinin üzerini örtüleriyle kapatsınlar. Ziynetlerini göstermesinler. Başkalarını cinsel tacize yol açacak ve tahrik edecek davranışlardan sakınsınlar. Ancak kocaları, babaları, kocalarının babaları, oğulları, kocalarının oğulları, kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, diğer kadınlar, cinsel iktidara sahip olmayan erkek hizmetçiler, kadın hizmetçiler ve kadınların cinsel yerlerini henüz anlamayan çocukların yanlarında, istedikleri gibi giyinip davranmalarında bir sakınca yoktur. Bunların dışındakilerin yanında, cinsel tacize yol açacak, tahrik edici yerlerini açıp, dikkat çekici davranışlarda bulunmasınlar/ ayaklarını yere vurmasınlar.
Ey inananlar, erkek, kadın-hepiniz Allah'a yöneliniz ki, mutlu olabilesiniz."
---
Mustafa Sağ'ın Bu ayetlerle ilgili olarak kitabının 373 ncü sayfasında yer alan açıklayıcı 417 no.lu dip notu da aynen şöyle:
" 24:31 Bu surenin 11nci ayetinde açıklanan, Peygamberimizin eşine iğrenç iftirayı yapan çetenin uzantılarının uydurdukları, çelişkili rivayetlerden hareketle, Kur'an öncesi cahiliye Arap toplumunun kadına bakış açısını, Kur'andaki örtünme ile ilgili ayetlere de yansıtmışlar ve o bakış açısı doğrultusunda ve erkekler lehine yorumlamışlardır.
Kur'an'ın mantığı ve bu surenin bütünlüğü içinde baktığımızda, kadınlarla erkeklerin toplum yaşamında yan yana olmak zorunda olduklarını, böyle bir çalışma ortamında, birbirlerine karşı davranışlarında olsun, giyimlerinde olsun ölçülü olmaları, dostane olmaları, aşırıya kaçmamaları öğütleniyor.Zaten, aile ve akrabalar arasında bir kısıtlamanın olmayıp, özgürce hareket edebileceklerini aynı ayetin devamı açıklıyor.
Kaldıki Kur'an ayetinde "baş örtüsü" diye bir kelime geçmemektedir. Buna rağmen, tüm Kur'an tefsirlerinde ve çevirilerinde Kur'an ayeti "baş örtüsü" olarak çevrilmiştir. Halbuki ayette geçen "HIMAR" kelimesi "baş örtmek" anlamına değil, sadece"örtmek" anlamına gelmektedir. Eğer herhangi bir şey örtülecek ise, o şeyin vurgulanması gerekir. Örneğin masa örtüsü derken, örtmek kelimesinin yanına masa kelimesinin gelmesi gibi, baş örtüsü dendiği zaman da "örtmek" "hımar" kelimesinin yanına "baş" "re's" kelimesinin "hımarü-re's" şeklinde gelmesi gerekir. Ayetteki "hımar" "örtü" kelimesinin yanında geçen ve vurgulayan kelime "cuyub" kelimesidir ki "yaka" veya "göğüs" anlamına gelir. Çünkü, aynı kelime "cuyub" bir başka ayette (28/32) Hz. Musa'nın "güğsüne/koynuna elini soktuğu" şeklinde geçer. Yani "cuyub" kelimesi, "hımar" örtmek kelimesi ile kullanıldığı zaman,"bihumûrihinne ala cuyubihinne" başını örtmek değil,"göğsünün üzerini örtmek" anlamına gelmektedir.
Geleneksel tüm yorumcular, Kur'an ayetini bilimsel bir bakışla değil de,birbirlerini taklit edip, "Baş örtülerini yakalarının üzerine kadar örtsünler" diyerek, "felyedribne" fiillini de "örtsünler" diye tercüme etmişlerdir. Bu geleneksel yorumcular "DaReBe" kökünden gelen bu kelimeyi burada " Baş örtülerini ....örtsünler" derken bir başka yerde aynı "DaRaBe" kelimesini "Kadınları DÖVÜN" (Bak.4/34) diye çevirmişlerdir. Özetle, Kur'an'ın orijinal ayeti tüm açıklığı ile ortadayken, elverişli bir siyasal kullanım malzemesi olarak, sürekli gündemde tutulan baş örtüsü, Kur'an'ın değil, geleneklerin, kişisel görüşlerin dinleştirilmesinden kaynaklanmaktadır."
Re: Türban Neyimizi Özgürleştirecek?
Re: Türban Neyimizi Özgürleştirecek?
http://www.turksolu.org/156/foto/seriat-6.jpgZina yaptıkları için taşlanarak öldürülen kadın ve erkek.
http://www.turksolu.org/156/foto/seriat-7.jpgDağıtılan yemek yardımını almak için sıraya girmiş burkalı kadınlar
http://www.turksolu.org/156/foto/seriat-8.jpgBurkasını sokak arkasında çıkardığı için din polisi tarafından anında
cezalandırılan kadınlar
Re: Türban Neyimizi Özgürleştirecek?
http://www.turksolu.org/156/foto/seriat-9.jpgZina yapan bir kadın stat ortasında kafasına kurşun sıkılarak öldürülüyor. Bu infaz kadının çocukları ve kocası tarafından da izleniyordu.
http://www.turksolu.org/156/foto/seriat-10.jpgŞeriatçı zorbalık “put” diye her tür tarihsel kültür mirasını bile düşman görüp yok etti: 1700 yıllık 55 metre yüksekliğindeki dünyanın en büyük Buda heykelleri 2001 yılında topçu ateşiyle yıkıldı.
Re: Türban Neyimizi Özgürleştirecek?
http://www.turksolu.org/156/foto/seriat-11.jpg
http://www.turksolu.org/156/foto/seriat-12.jpg1992’de Kabil’deki Darül Aman Sarayı yıkıldı.
http://www.turksolu.org/156/foto/seriat-13.jpg1993’te ise zengin Kabil Kütüphanesi dağıtıldı.
http://www.turksolu.org/156/foto/seriat-14.jpgMüze MüdürYardımcısı Necibullah Popal yıkıntılar arasında görülüyor.
Türk Solu sitesinden alıntılanmıştır
Re: Türban Neyimizi Özgürleştirecek?
http://www.jurnalturk.com/foto/kadin-dayak.jpg
Kadınlar bu kez de erkeklerle eşit haklara sahip olmak için 2006’nın Ağustos ayında başlattıkları “1 milyon imza” kampanyası doğrultusunda Tahran’daki Lale Parkı’nda eylem düzenledi.
Fakat hemcinslerinin hışmına uğradı. İran’da Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinecad’ın direktifiyle sayıları artırılan din polisi eylemin yapıldığı parka baskın düzenledi. Elleri coplu kadın polisler hemcinslerini önce uyardı, direnmeleri üzerine kalabalığı dağıtmak için cop kullanmaya başladı.
Evleri didik didik arandı
Kampanyanın öncülüğünü yürüten 4 kadın yaka paça tutuklandı ve din polisi eşliğinde evleri didik didik arandı. Evlerdeki bilgisayarlara da el konulmasının ardından İran’ın ünlü Evin hapishanesinde kendileri için oluşturulan “209” nolu koğuşa götürüldüler.
1 yılda tam 6 bin İranlı kadın gözaltına alındı
*İran İnsan Hakları Dayanışma Komitesi verilerine göre son 1 yılda İran’da 5 bin 978 kadın tutuklandı, 8 kadın taşlandı veya infaz edildi, 19 bini yabancı ülkelere satıldı.
* 317 bin kadın sokakta giyiniş tarzlarından ve hareketlerinden dolayı uyarıldı.
* İran’da şiddet olaylarının yüzde 76’sı cinsel şiddet. Evden kaçanların sayısı ise 300 bini aşıyor.
* İşsiz kadınların sayısı da 1 milyon 300 bin.
“ABD YARDIMI ALIYORLAR” İDDİASI
Ahmedinecad yönetimi, ABD’nin İran’da demokratik hareketleri güçlendirmek için ayırdığı 85 milyon dolarlık fonun kadın hareketlerine gittiğini belirterek bu derneklerin kökünü kazımak için sert tedbirler alıyor.
vatan
04.04.2007 - 12:04