Terzi, Oduncu'ya göre "öteki"dir. ya da kontrası, farketmez. Uysa daaaa uymasa da.Alıntı:
Oldu mu milo? :o
Printable View
Terzi, Oduncu'ya göre "öteki"dir. ya da kontrası, farketmez. Uysa daaaa uymasa da.Alıntı:
Oldu mu milo? :o
Nereden nasıl başlayacağımı bilemiyorum.Benim yazılarım edebi eser niteliği taşımasa da,dilimin döndüğünce üzüntümü anlatmaya çalışacağım.
Beni bu sitede bilenler bilir,evet azıcık arızayımdır,deliyimdir ama kimseye zararım olmamıştır,doğru bildiğimi savunurum,iki yüzlülük yapmam,vatanımı milletimi kayıtsız ve şartsız, gözümü kırpmadan canımı verecek kadar da severim.Aklımda hiçbir zaman kötü niyet yoktur,zaten arızalanmamın sebebi de budur.İyi niyetimin her zaman kötüye kullanılması,anlaşıl(a)mamam,sırf şu şapşal,herkese güvenen kalbim yüzünden her seferinde benim canımın yanması,karşımdaki hayatını hiçbir şey olmamış,bir insanın kalbini kırmamış gibi idame ettirirken benim uykusuz geçen gecelerim vs...
Şimdi bu konuya niye girdi ki bu "arıza" diyecek birileri,belki de "gene arızalığını yaptı arıza" diyecek kimileri,bazıları da dalga geçmeye devam edecek "boşversene sen bu mavraları" diyecek, desinler bu benim onurumdan hiçbir şey kaybettirmez,ben gene doğru bildiğimin peşinden giderim varsın dalga geçsinler,varsın incitsinler,alışığım ben, hem dedim ya zaten bu yüzden arızalandım diye...
Meğer bir mesele varmış, bizim köyle yukarıki köy arasında,yukarıki köyün ahalisi bizim köyün ahalisinin bu konuyu bilinçli açtığını iddia ediyormuş kendilerine dokundurma yapmak için...Bu iddiaları ne kadar doğrudur,amaç nedir bilinmez ama (En azından ben bilmiyorum.), benimle öyle bir dalga geçmişler ki,beni küçülttüklerini sanmışlar,oysa ben bile şu arızalı halimle görüyorum ki küçülen kendileri ama ne acı ki bunu görecek ne göz ne de yürek var onlarda...
Bu köylerin aralarındaki mesele nedir, ne değildir bilmiyordum, buradaki bir üyenin bana KM gönderip, sizinle dalga geçiyorlar demesi üzerine bir uğrayayım dedim öteki köye.Gözlerime, okuduklarıma inanamadım,tanımadıkları bir kişi ile tamamen önyargılarıyla öyle dalga geçmişler ki hatta boylarını aşıp beni de kendilerinden saymışlar.Yooooo,işte buna izin veremem,dalga geçin,küçültmeye çalışın (Aslında küçülen siz olduğunuz için takmam kafaya),eğlenin ama beni kendinizden saymayın,ben sizin gibiler yüzünden bu hale geldim diyorum,siz kalkmışsınız sen bizdensin diyorsunuz,bunu asla kabul edemem. Çünkü ben insanları tanımadan yargıda bulunmam,çünkü ben karşımdakini dinlemeden hüküm vermem,çünkü ben karşımdakini küçültme çabasına girmem,çünkü ben herkesi kendim gibi iyi niyetli zannettiğim için kaybettim...Oysa siz,yani benimle dalga geçen,aslında kendisini küçülten zat-ı muhteremler, aynen bunları yaptınız...
Nasıl mı?
Fırsat buldukça uğradığım (Çok da fırsat bulduğum söylenemez) bu siteyi seviyorum çünkü kurallara uyduğum sürece istediğim kadar arıza çıkarabiliyorum,sağolsunlar beni kabullendiler ama hiçbir zaman benimle dalga geçmediler,itmediler...
Harun Bey'in açmış olduğu bir forum vardı "Kavramların Evrilmesi ve Devrilmesi" başlıklı.Orada arkadaşlar bazı kavramların gerçek anlamları ile evrilmiş anlamlarını yazıyorlardı.Ben de defalarca tanım yapmak istediğim halde, konu bütünlüğünü bozmamak adına araya girmek istememiştim.Ne zaman ki bu konuda Sayın milo'nun (Kendileri de az arıza değildir hani.:) ) evrik tanım çağrısını gördüm, "Kavramların Evrilmesi ve Devrilmesi" başlıklı konuya atıfta bulunarak (Keşke konu başlığını belirtseydim,belki o zaman böyle acımasız olmazlardı ama ben nereden bileyim iki köy arasındaki meseleyi,her konuyu okuma bilme zorunluluğu yok ki) hah beklediğim sıra bana geldi diye başladım yazmaya...Bizim köyle, öteki köy arasındaki meseleden bile haberim yokken (Sonradan uyarı üzerine azıcık bakayım dedim ama gene arızalığım tutar diye sonunu getirmedim,getiremedim.) arada şamar oğlan olmam da işin cabası... Tabi öteki köydeki arkadaşlar bu sitenin öncesini,atıfta bulunduğum konuyu bilmedikleri ve bu adam ne demek istiyor ki deyip bir araştırma zahmetinde bulunmadıkları gibi,hakkımda hiçbir fikirleri olmayan yurdumun bu güzel insanları arkamdan bir güzel atıp tutmuşlar. Daha fenası ne biliyor musunuz? Köydeki arkadaşlarımız tam da bunu eleştiriyolarmış aslında,bir insanın hiç tanımadığı bir insan hakkında önyargılarına tutsak kalarak ileri geri konuşmasını hazmedemiyorlarmış...
-E söyleyin şimdi ben bunları nasıl hazmedeyim?
-Aman seninki de soru mu arıza,iç bir maden suyu bak ne de güzel hazmediyorsun.Hem de onların dediği gibi gak guklu...
-Doğru diyorsun,hemen içiyorum, oh be bak işe yaradı bile. Gaaakkk...guuukkk...
Kusura bakmayın arada böyle kendi kendime konuşurum da. :) Diyeceğim o ki,haktan hukuktan anlamayanlar için, her şey gak ve guktan ibarettir... Aşktan,sevgiden, insan sevgisinden nasibini almamışlar, acıların pişiremediği çiğ insanlar için de hayat lay lay lomdan ibarettir...
Siz siz olun sakın arızalanmayın olur mu? Yoksa işte böyle asıl tamir edilmesi gerekenlerin ağzına sakız olursunuz.
-Aslında çok konuşmayı da sevmem ama nedense yazasım geldi bugün, bir dokun bin ah işit dedikleri şey bu olsa gerek. Şaka maka şöyle bir başa dönüp okudum da yazdıklarımı aslında benden de iyi bir edebiyatçı olur galiba?
-Aman be arıza sen de kendini dev aynasında görmeye başladın,otur oturduğun yerde.
-Peki. :(
Önce insan olun,kendi adınızı savunurken bir başka "ad" a saldırma gafletinde bulunmayın,kendi kendinizle çelişmeyin...
Kalın sağlıcakla, bana dokunmayın bin yıl yaşayın emi...
Uyarı üzerine anılan siteye girince gözlerime inanamadım. Şu son yaşananlar nedeniyle kırıldığım ancak eski karşılıklı iletilerimiz ile aramızda bir hukuk bulunduğunu düşündüğüm anılan sitenin yöneticisine sesleniyorum:
Sizin insanları tanıyabilmeniz, neyi yapıp neyi yapmayacaklarını bilebilmeniz için kaç yüzyıllık dostluklarına ihtiyacınız var? Çok basit bir şekilde halledilebilecek bir yanlış anlamanın bu hale gelmesinde sorumluluğunuz olduğunu düşünüyorum. Evet, yazar haklı olduğu davada , bir yanlış anlamanın eseri olarak aşırı bir tepki vermiş, haksız ithamlarda bulunmuş olabilir. Bu durum, eserin sahibinin tepkisi olarak bir noktaya kadar mazur da görülebilir. Ancak site yöneticisi sıfatınız ve konunun diğer tarafındaki insanları yakından tanımanızın sırtınıza yüklediği sorumluluk: “hırsız ithamını intihalciye çevirmek değil”, yazara, karşı tarafı yakından tanıdığınızı belirtmek ve konuyla gerekirse bizzat ilgileneceğinizi, bu yanlış anlamadan kaynaklanan sorunu çözeceğinizi anlatmak, hukuksal olarak da cezai yaptırımı bulunan suç isnatları içeren yazıyı yazarı ikna ederek ve onayını alarak en azından hedefe oturtulan kişiden bir yanıt gelinceye kadar geçici olarak yayından kaldırmak olmalıydı. Ama olaylar sayenizde öyle bir gelişmiş ki, ne yazık ki bir çuval inciri berbat etmişsiniz.
Hiçbir zaman “kalemşor” olmadım. Beni “kalemşor” olarak tanımlamanızı gerektirecek iletilerim varsa, bunların içeriklerinin doğruluğu veya yanlışlığı konusunda tartışmaya daima hazırım.Kalemşorluk değil, duygu ve düşünce paylaşımında bulunuyorum. Biliyorum “kalem kılıçtan keskindir” ancak, siz de iyi bilirsiniz ki; kalemşorluk yapmaya kalkarsam, aynı gün UAEK Başkanı Baradei ile muhattap olmam ve ABD ambargosuna muhatap kalmam da mümkün... Bu nedenle süslü sözlerin sivriltip, keskinleştiremeyeceği tahta kılıçlarla oynamaktan vazgeçin artık...
Son söz de ; doğan görünümlü şahin misali, desperate housewives görünümlü edebiyatçı?!!! baylara (O sitenin aklı başında tüm diğer değerli üyelerini tenzih ederek) :
Düşünmek, insanın kendi iç alemine düşmesidir ki, alemin içinde düşmekten korur
Selamlar,
Aşağıdaki yazı http://www.otekileriz.com/Forum.asp?forum=oku&msgid=16066&yanilik=&page=3 alıntıdır.
Aşağıdaki yazı kendisini bir Sanat - Kültür-Edebiyat sitesi olarak tanımlayan sitenin bir üyesine aittir.
Aşağıdaki yazı ve aşağıda ekleyeceğim diğer alıntılar yurdumun sözümona Edebiyatçısının, Sanatçısının Kültürlü İnsanının hal-i pür melalini sergiler.
Aşağıdaki yazı, aşağıdaki bir yazıdır...Kırmızı renkli cümleler bana aittir.
İşte böyle, ağla sevgili yurdum insanı …Alıntı:
SİZ HALA ÖTEKİ OLMAMIŞSANIZ, KENDİNİZİ BOK İÇİNDE BİR BOK OLMUŞ BOŞUNA HİÇ SANMAYINIZ… (zeyno)
"Öteki"lerden olmak bok içinde pis kokusuyla, çeşitli renkleriyle, katı/sıvı halleriyle boklar içinde nev-i şahsına münhasır farklı bir tür "BOK" olmak demek midir?
Öteki olmak, utanmasıymış bir çocuğun, annesi, babası ve tüm öteki olanlardan.
Öteki olmak, hayatı namlunun ucunda gecelemekmiş. ( Namlunun ucundaki hedef de kim ola ki? Aşağıdaki diğer tanımlardan "berikilere" göre "bölücü terörist" "ötekiler"e göre "gerille anlamı çıkarttım ben, ya siz sevgili okuyucularımız?
Öteki olmak, küfür olmakmış dillerde, Rum tohumu, Ermeni dölü, Yahudi dönmesi. ( Ya "beriki"ler için "ötekiler"in tanımlamalarını da yazsaydılar keşke.Irkçılık karşıtı bu söylem de buram buram ırkçılık kokmuyor mu?)
Öteki olmak, sonsuz bir acı denizinde yaşamakmış.
Öteki olmak, eşkıya olmakmış harami gecelere. ( Yakındır, bir başka çeşit eşkiya da aynı harami gecelerde, namlunun ucunda geceleyecekler.)
Öteki olmak, kan davası, töreler demekmiş yaşama karşı.
Öteki olmak, linç demekmiş sokak ortasında.
Öteki olmak, 6-7 eylülde ölüm demekmiş, sürgün demekmiş bilinmedik diyarlara. ***
Öteki olmak, varlık vergisiyle soyulmak demekmiş. ***
Öteki olmak, yargısız infazmış, 33 kurşunla yürekte.
Öteki olmak, Adiloş Bebe’nin ninnisi demekmiş yeni yaşamlarda. ( Adiloş bebe sadece Diyarbakır'ın değil, Anadolu'da binlercesi var.)
Öteki olmak, alavere dalavere, Kürt Memet nöbete demekmiş.(Dilimize yerleşmiş bu deyimin bu yazıdaki amacı ise tek kelimeyle iğrenç.)
Öteki olmak, Çerkez tavuğundan ve güzel kızdan gayrısı olmamak demekmiş. ( Çerkezler aşağılanmakta görüldüğü üzere...)
Öteki olmak, sadece komik fıkralarda var olmakmış.
Öteki olmak, jandarma korkusu olmakmış uykusuz gecelerde. (Buna karşı yazılabilecekler ayrı bir konu, geçelim şimdilik...)
Öteki olmak, sözde vatandaş olmakmış resmi ağızlarda.( Kimler acaba sözde vatandaşlar?)
Öteki olmak, kocaman ülkede yurtsuz olmakmış sürgünlerde. ***
Öteki olmak, yük trenlerinde sürgüne yollanmakmış hayvandan beter. ***
Öteki olmak, işkence demekmiş askeri zamanlarda.
Öteki olmak hakarete boyun eğmekmiş çaresizlikten.
Öteki olmak, nefret demekmiş, kötü kara adamlar demekmiş metropollerde. ( Kimdir bu kötü kara adamlar metropollerde, mesela Paris, Münih, Stokholm, Brüksel gibi metropoller mi?
Öteki olmak, Maraş’larda ölüm, Sivas’larda yanmak demekmiş. ( Başbağlar' da ölenler? 3-4 gün önce minibüste taranan çoluk, çocuk, kadınlar, sırtından vuruluo su kanalında bulunan 15 yaşındaki delikanlı? "öteki"ler olmamak için direnen "öteki"lerin kanından olan binler?)
Öteki olmak aşsız işsiz ve duldasız yaşam demekmiş naylon barakalarda.
Öteki olmak efsane demekmiş, sonu olmayan masallarda.
Öteki olmak Halepçe’ymiş kimi zaman, kimi zaman Nevala kasaba. ( Yugoslavya 88 parçaya böldürülürken "kırım"a, işkenceye, sürgüne maruz kalanlar kimlerdi? "berikiler" mi? Hocalı katliamında can veren binler kimlerdi? "beriki"ler mi? Kıbrıs'ta topyekûn yok edilmeye çalışılan insanlar kimlerdi? "berikiler" mi? Ya Kerkük-Musul’dakiler,Batı Trakya’dakiler? Elbette bu zulme uğrayan insanların, bu bakış açısıyla bir kıymet-i harbiyesi olamaz.
Öteki olmak, mimli olmak da demekmiş memuriyetlerde.
Öteki olmak, Kürt olmak, Çerkez olmak, Ermeni olmak, Çingene olmak, Yahudi olmak, Rum olmak, Laz olmak, Süryani olmak, Acem olmak bil cümle başka ulustan ya da dinden olmakmış. işte… ( Ve yine telaffuzu bile "öteki"lere zul gelen bir ulusa hiç değinilmemiş. Öyle ya, tüm melanet "O" ulustan geliyor. )
Öteki olmak, rengârenk bir yaşam mozaiği demekmiş, siz gül olun ben kır çiçeği ezilmeyen.
Öteki olmak, hiç yaşanmamış gibi yaşamışlıkmış bu topraklarda.
Siz hiç öteki oldunuz mu?(EVET, OLDUM... BEN DE SİZE GÖRE "ÖTEKİ"YİM. BU GÜNE KADAR SESİMİZİN ÇIKMADIĞINA DA ALDANMAYIN SAKIN)
Kaynak; blog.milliyet.com'du, ben sadece MİŞ LEDİM. beriiki olup bok içinde sinek olanlar geri dönüp bir arı gibi konmasın diye...
anlar nasılsa öteki olan, ötekiyle bir bütün olan burdaki dilci.. yeryüzünde henüz olmayan ama doğmaya namzet bir din gibi tek vücut hisseden kardeş..
“Ötekiler” i tanımlamak için Bir blogdan alıntı yaparken gördüğünüz gibi bloga batmış durumda bu kültür-sanat-edebiyatsever kardeşimiz.. Blogdaki ırkçılığa, husumete aynen katılıyorsa cevabımız budur, yok eğer arama motorlarında bulduğu ve okumadan aktardığı bir yazı ise, Merdi Kıpti şecaat arz ederken sirkatin söylermiş ki bir kültür-sanat-edebiyatsevere yakıştıramayız.
Bu alıntımız da aynı sitede mariacallas kullanıcı adlı üyesine ait ve “ötekileşme” nin evrilip devrilmiş formunu pek güzel açıklıyor:Alıntı:
Bir Perihan Mağden yazısındaki şu ibareler konuyu özetliyor/örnekliyor;
"Ortalama mutlaka ortalamayı tercih ediyor.
Vasatın Dayanışması/Ortamlamanın Birbirini Tercihi ve Kendilerini Mühim Addetmek İsteyenlerin İşbirliği"
Yukarıdaki 11 sayfalık iletiden çıkarttığım (ki, ilk sayfayı birkaç gün evvel okumuştum) özetle bu "vasatın müthiş dayanışmasından" başkaca bir şey değil...!
Hukuki.nette yazılanları görünce; "konu"yla ilgilenen birkaç kişi dışında hemen herkesin bu garip takımcılık ruhuyla "kişi"ye yönelmiş olması şaşırtıcı mı bilemedim; alıştık artık mı demeliyim, keşke alışkanlıklarımızı kıracak iradi ve vicdani birliklerimiz olsaydı...!
İnternette yazıp çizerken yazdıklarımın herkes tarafından "çalınabileceğini", bunun da hiçbir kurum ya da mesleki vicdanla/etikle değişmeyeceğini çıkarttım.
Es kaza bir tepki/hak arama gösterirsem, cinsiyetimden tutunuz da edebi kişiliğime, ûslubuma kadar her türlü "eleştiri"yi (ki ben hakaret diyorum) haketmiş ve direkt sindirme hedefiyle on ikiye yerleştirilmiş olabilirim.
Sinizm yöntemi, vasati dayanışmanın mühim "araç"larından...!
Nietzsche'den biz sözle bitireyim; "Yığınların egemenliğinden daha tiksinti verici başka bir şey olamaz"...!
“BERİKİLER” VASAT (ORTALAMA) İNSANLARDIR (Artık bu vasat tanımını nereye kadar çekersiniz bilemem) “ÖTEKİLER” ise vasatlara tiksintiyle bakma onları küçümseme, aşağılama hakkını elinde bulunduran seçkin insanlardır.
Seçkinler Sinizm yapabilir, bir üyelerini savunmak için vasat insan dayanışması gösterebilir, hakaret edebilir, suç isnad edebilir ama bu güzellikler vasatlara kapalıdır, onlar yaparsa fevkalade ayıp etmiş olurlar.
İşte böyle, kültür-sanat-edebiyat böylesi “Ötekiler” in elinde oldukça, ağlamaya devam et yurdumun insanı.
Yukarıdaki 2 yazı birer " Les Fleurs du mal" örneği idi. Ancak kendi üyelerinin davranış ve üslubunu eleştiren sağduyulu, aklı selim sahibi üyeler de bu kötülük çiçeklerinden nasiplerini aldılar.
Ben bu sitenin 2004 yılından buyana üyesi ve delisiyim. Deliliğim yalnızca kendime.Kimseye zarar verdiğimi, rencide ettiğimi düşünmüyorum ama ola ki böyle bir gaflette bulunmuş isem özür dilerim.
Bu forumu açmaktaki amacım aslında diğer siteye gönderme yapmak, istihzada bulunmak vs değildi. Ötekileşmek, özellikle bu iktidar ile birlikte toplumda giderek yaygınlaşan bir inanış, farklılaşma, bir zıtlık ifade eder hale gelmeye başladı. Onlar gibi değilseniz yada onlardan değilseniz "ötekisiniz" i yaygınlaştırmaya, dinsel motifli bir yaşam ve yönetim tarzını dayatmaya kadar uzandı. Ancak ne zaman ki adı geçen sitede benim forumumu kendilerine istihza amacıyla yazıldığı söylendi ve kalemsorlukla suçlandık, o zaman biz de kalemlerimizi çekmeliydik, VASAT'tık ne de olsa biz berikiler.
Biz ne edebikodu:) yapıyorduk ( hoş iyi de oldu edebikodu sayesinde bazı ötekilerin kim olduklarını görme fırsatımız oldu) ne de kimseye huruç harekatı düzenlemiştik.
Bu vesile ile, Ötekileriz Biz sitesinin gerçekten saygın üyelerini tenzih ederek nadiren yazdığımız akıllı uslu :p üsluplu bu yazılarımızı yazdığımızı ifade etmek istedik.
Demiş asumanatakuman isimli üye. Yazdıklarını okumayan, ne yaptığının farkında bile olmayan bu fukaradan da başka cevap beklemezdim zaten.Alıntı:
ne yapmışız efendim biz?
kendi adını koymuş birine "adı yakıştı." demişiz.
ne gelmiş karşılığında?
"bir dokun bin ah işit." misali, sayfalar dolusu dertlenme.
hem de: "dert değil yaptığınız" diyerek. dert değilse bizce de dert değil efendim. zahmetler etmişsiniz yazarak.
kıymetli zamanlarınızı harcamışsınız yazık olmuş.
Sizin gibilerle uğraşmak bana yakışmaz, varın kendinizi rezil etmeye devam edin.
Son söz olarak, sizin savunmanıza binaen ve sizin seviyenize inerek diyorum ki; Ben de kendi adını koymuş siz "ötekiler"e yukarıda sizinle ilgili olmadan yaptığım tanımın nasıl da cuk diye oturduğunu şimdi fark ettim. Evet kendi koyduğunuz adınız size de çok yakışmış efendim, adınızla yaşayın...
Sevinerek görüyorum ki barış çubukları yakılmış, kahveler, gazozlar söylenmiş ve konu bir anlamda tatlıya bağlanmış. Olması gereken de bu idi... Çok basit bir mevzu birkaç gündür çok fazla yer tuttu hayatımızda. Bir yandan haksız ithamlardan üzüntü duyduk, diğer yanda dost gördüğümüz insanların yaklaşımı koca koca acabalar oluşturdu zihnimizde...
Konu kapanırken, bunca açıklamaya, bunca iyiniyetli kendimizi anlatma çabalarımıza rağmen, hala aynı boruyu açıktan veya zihinlerinde çalmaya devam edenler varsa, son bir açıklama yapmak da farz oldu. Anlayana artık, anlama özürlülere ne dense, ne söylense zaten kalıcı özürlerinde bir iyileşme beklemiyoruz. Konunun çıkış noktasına gidelim şimdi:
Hukukinet sitesinde “Yaşam - Sohbet - Forum Oyunları” ana başlığı altında, bir üye o dönemde internette isimsiz gezinen yazılardan olduğunu bildiğimiz “İsimsiz sevgiler” adlı bir forum başlığı açmış, yazısının altında doğal olarak yazar ismi yok. Sonra Ragıp Bey, yine o dönemde internette çok popüler olan “Geçen gün işten eve dönerken,genellikle kitap okuduğum halde o gün canım kitap okumak istemedi...” diye başlayan hepimizin bildiği ve altında isim olmamakla birlikte Ragıp Bey’in de olmadığını bildiğimiz, internetten alıntı olduğu su götürmez yazıyı eklemiş. Bir sonra da Ragıp Bey yine muhtemelen internetten bulduğu , bulduğu sitede yazar hakkında bilgi olmayan “Sonra sen geldin” isimli yazıyı kendisinin olduğunu iddia etmeden eklemiş. Şunu hemen belirtmekte fayda var; Hukukinet’te ayrıca bir de içinde 230 konu başlığı ve 1235 iletinin bulunduğu “Kültür – Sanat – Edebiyat” ana başlıklı bir forum alanı var. Burada üyeler kendi şiirlerini, düz yazıları veya başka şair ve yazarlara ait şiir ve yazıları ekliyorlar. Eser sahibi olduğunu iddia eden yazarın hassasiyeti, diğer forum alanlarında olduğundan çok daha fazla özellikle o forum alanında forum yöneticilerimizce de paylaşılıyor, zaman zaman gerekli düzeltme ve ikazlar yapılıyor..
“Yaşam – Sohbet – Forum Oyunları” bölümü altında ileti ekleyenlerin kendilerinin olmadığı hepimizce bilinen, internetten alındığı kesin paylaşımlardan birinin yazarı olduğunu iddia eden kişi, bu durumda haklı olarak bu benim yazım diyor, eserine sahip çıkıyor. Bunda hiçbir gariplik yok, hakkı haklıya teslim etmeliyiz, emeğin en yüce değer olduğuna inanıyorsak... Başta Ragıp Bey olmak üzere çoğumuzun dünyaya bakışı, dünya görüşleri de bu yönde... Kaldı ki Ragıp Bey, forumun gidişatının etkisi ve o noktada eklediği yazının yazarını gerçekten bilmiyor olmasının bir sonucu olarak bir isim verememiş yazının altına... Yazının altına “Alıntıdır” ibaresi eklense daha doğru, ancak o forum başlığı altındaki yazıların alıntı olduğu zaten hepimizce biliniyor ve anlaşılıyor. Buna rağmen Ragıp Bey, bu küçük ihmali için özür dilemeyi de bilmiş.
Haklının hakkını savunmasına hiçbir diyecek yok ama hakkı savunma biçimi itibarıyla hele ki bunu yapan edebi şahsiyet iddiasında biri olunca insan gerçekten üzülüyor. Oysa biraz empati yapılsa , ne bir site ve sitenin yöneticileri hedef alınarak “hırsız, intihalci, zorba, laf ebesi, cehennemin dibi” tarzı peşin hükümlü laflar edilir, ne de konu gereğinden fazla, bu kadar uzar. Tepkimiz de sadece ve sadece bunaydı bunca zamandır.
Sonuç olarak kırıldık, belki şu son birkaç günde bazı insanları ve hatta dostlarımızı da kırdık. Edebiyatı seviyoruz, edebiyatçıları seviyoruz ama daha önce "insan olan insanları" seviyoruz. Bu gerçeği hiç kimse ve hiçbir şey değiştiremez.
Kalın sağlıcakla,
Ben Ragıp beyin özürü dışında bir özür göremiyorum hırsız, intihalci, zorba, laf ebesi, cehennemin dibi sözlerini yazanın her hangi bir özrünü görmüyorum. Dua etsin ki karşısında ragıp bey var. Bana kalsa çoktan savcının karşısında ifade veriyor olurdu