Re: 12 Eylül Darbesi veya 1980 Darbesi
Alıntı:
Av.Fırat Bayındır rumuzlu üyeden alıntı
Aşağıda yazdıklarımın,alıntı sahibi üyemiz ile bir ilgisi yoktur. Bahse konu zatın yazısı bu linktedir, aşağıda yazılanlar linkteki yazı çerçevesinde değerlendirilmelidir.
http://www.birgun.net/index.php?sayf...&article=10477
Söz konusu Birgün gazetesi olunca ihtiyatlı yaklaşmak gerekiyor. 12 Eylül fosillerinden olan ben hiç böyle bir hikaye duymamıştım, google da da bulamadım. Bu hikayenin kaynağını doğrusu merak ediyorum. Böylesi mini provokasyon senaryoları yazmak çok kolaydır.Zaten yazarı da bunun bir öykü olduğunu söylüyor ama acaba aynı zamanda 12 Eylülcüler bahaneyle TC vatandaşı Ermenilere de mi kötü davrandılar demek istiyor.Forumu açan arkadaşımız Tayfun bey hiç değilse istatistiki bir bilgi vermi, somut ve gerçek yani ama ya bu yazıdaki öykü neyin nesi? Yazarın makalesinde ayrıca Anadoludaki ritüellerin de 12 eylülcüler tarafından yok edildiğinden söz ediliyor. Merakmından soruyorum başka bir niyetim varsa namerdim. 1)Bu ıspanak hikayesi nerede oldu kimin başına geldi 2) Yok edilen etnik ritüeller nelerdi, etnik ritüelleri yok etmek bu kadar kolaymıydı,kolay olsaydı tekke ve zaviyelerin kapatılmasının ardından tarikatlar ve kimi tarikatların içindeki ritüeller 80 yıl sonra nasıl ve neden hala uygulanabiliyor?
İşte bizim sorunumuz da bu değil mi zaten, sorgulamadan,araştırmadan, üzerinde düşünmeden yazılanları söylenenleri doğru kabul etmek. Nitekim Ece Temelkuran hanımefendi de mal bulmuş mağribi gibi bu Ermeni hikayesine sarılmış bu günkü yazısında. Yani demem o deme ki, 12 Eylüle karşı çıkanların kimliklerine de, amaçlarına da dikkat etmek lazım.Darbeler hiçkimsenin benimseyeceği bir eylem olamaz, olmamalıdır.Ancak geçmişi böylesine eleştirenlerin asıl amacı Asker'i, Ordu'yu kötülemek, aşağılamak böylece toplum nazarındaki değerini küçültmektir. Bu günkü askeri yönetim anlayışı ile 12 Eylülcüleri aynı kefeye koymaya çalışmak kimse kusura bakmasın adiliğin, aşşağılıklığın daniskasıdır. Bence toplumdaki en büyük tehlike, aydın geçinen, ağzı laf yapan, bilgi birikimlerini toplumu dezenforme etmek suretiyle manipülasyona tabi tutmayı görev edinmiş bilinçli tarih, sosyoloji, iktisat, hukuk ve siyaset sözde bilimcilerinin ihanet eylemleridir.
Bu sadece bir hikayedir ama emin olunabilir ki yapılan aşağılık işkencelerin belki binde biri bile değildir. Şahsın ermeni oluşunun şu anki süreçle ilişkilendirilmesi de bence kolaycılıktan ve dikkati başka taraflara çekmekten başka birşey değildir. Bu gerçekleşen vahşetin simgesi haline gelen Diyarbakır Cezaevinde yaşanılanları işkencenin şahitlerinden Bayram BOZYEL Diyarbakır 5 Nolu kitabında derinlemesine anlatmış. Okunmasını şiddetle tavsiye ederim. Kitapla ilgili Can DÜNDAR'ın köşe yazısını aşağıda yazıyorum. vaktiniz varsa okuyun. Belki de işi sadece Ermenilik veya Türklük boyutuna indirgememek gerektiğini kavrayabiliriz. Bu yapılanlar herkese yapıldı.
"Can DÜNDAR"
Diyarbakır 5 Nolu
Dün Diyarbakır Cezaevi'nin önünde bir heyet "Diyarbakır Cezaevi Gerçeğini Araştırma ve Adalet Komisyonu"nun kurulduğunu ilan etti.
78'liler Girişimi öncülüğünde oluşturulan heyette odalar, dernekler, partiler, enstitüler var.
12 Eylül'de Diyarbakır cezaevinde neler yaşandığını araştıracaklar.
New York için "11 Eylül Komisyonu" ne ise, Diyarbakır için "12 Eylül Komisyonu" odur.
Hem yaşanan vahşeti sergileyebilir; hem bir daha yaşanmasını önleyebilir.
* * *
2 Nisan 1984'te Genelkurmay Başkanlığı, Diyarbakır Cezaevi'nde 12 Eylül'den o güne kadar 53 kişinin öldüğünü açıkladı.
14'ü kendini asmıştı.
23'ü çeşitli hastalıklardan ölmüştü.
7'si ölüm orucunda can vermişti.
7'si ise işkencede öldürülmüştü.
Peki, devletin kontrolü altındaki bir cezaevinde, 3 yıl içinde 53 kişinin ölmesiyle ilgili bir soruşturma yapıldı mı?
Görevliler sorgulandı mı?
Sorumlular hakkında kamu davası açıldı mı?
Sonucu ne oldu?
78'liler Vakfı, "Bilgi Edinme Yasası"na dayanarak bu sorulara cevap istiyor.
* * *
Ortada belge, bilgi, açıklama yok; iddianame de bulunmuyor.
Ama ölenler adına yazılmış, iddianame sayılabilecek bir kitabı geçen gece okudum ben...
Bayram Bozyel'in "Diyarbakır 5 Nolu" kitabı (Deng, 2007) bir vahşet romanı adeta...
Nazi kamplarını andıran sahnelerle dolu bir roman...
Yazılanların binde biri bile doğruysa, sadece dönemin sorumlularının yargılanmasını değil, konuya bunca yıl duyarsız kalmış herkesin utançla başını eğmesini gerektirecek bir roman...
* * *
Yazılanları nakletmem zor:
Bozyel, "Disko" denilen işkencehanede çırılçıplak Filistin askısına asılışını, cinsel organından ve serçeparmağından elektrik verilişini, kalaslarla öldürülesiye dövülüşünü, tabanları yarılıncaya dek falakada yatırılışını ayrıntılarıyla anlatıyor.
Kış soğuğunda üzerlerine hortumla basınçlı soğuk su fışkırtılan mahkûmların neden zatürre olup öldüğünü kestirmek zor değil.
Lağım çukurlarında yüzdürülüp başları postallarla suya batırılanların, makatına cop sokulanların, Co adlı köpeğe esas duruşta tekmil verdirilenlerin, eğlence için canlı kurbağa, fare dışkısı ya da kusmuk yedirilen, sidik içirilenlerin, niye intihar ettiklerini tahmin etmek de zor değil.
Falakadan sonra arkadaşını sırtına alıp durmaksızın koşması istenirken dövülenlerin, niye ölüm orucuna yattığını, sonra niye dağa çıktığını düşünebilmek de zor değil.
Hele İstiklal Marşı'nın bütün kıtalarını ezberleyemediği veya koğuş sorumlusunun cümle cümle okuduğu Atatürk'ün hayatını yeterince yüksek sesle tekrarlamadığı ya da koşarken "Her Türk asker doğar" diye haykırmaya mecali kalmadığı için öldüresiye dövülenleri öğrenince, bu toplumun cumhuriyetten, Atatürk'ten neden, nasıl soğutulduğunu anlamak da zor değil.
* * *
Dedim ya, bu belge kitapta anlatılanların binde biri bile doğruysa bugüne gelebildiğimize şükretmemiz gerekir.
PKK nasıl oldu da bu kadar insafsızlaşabildi, o kadar vahşi yöntemlerle nasıl oldu da bu kadar büyüyebildi, bunca halk desteğini nasıl sağlayabildi; merak ediyorsanız, onun "Diyarbakır 5 Nolu"da nasıl doğurtulduğunu okuyun.
Ve hem insan vicdanı hem toplumsal adalet adına, devletin bu katliamı soruşturması talebine destek olun.
Re: 12 Eylül Darbesi veya 1980 Darbesi
İyi günler,
Konu hakkında göndermiş olduğum bir önceki yanıtın hangi gerekçelerle yayınlanmadığını merak ediyorum. Sn. BAYINDIR' ın yazısına cevap niteliğinde olan yazımın yayınlanmasını istiyorum. Sitenize demokrat yapınızdan dolayı üye olmuştum fakat yazımda herhangi bir suç unsuru olmadığı halde ve hatta imla kurallarına da uyduğum halde acaba bir yöneticinin yazısına karşı bir yazı yazdığım için mi yayınlanmadı.
Teşekkürler.
Re: 12 Eylül Darbesi veya 1980 Darbesi
https://www.hukuki.net/forum/showthread.php?t=23311
İletileriniz yönetimimiz tarafından onaylanmak suretiyle yayınlanır ve onaylama işlemi günün 24 saati yapılmamaktadır. Kaldı ki onay tamamen yönetimin inisiyatifindedir.
Halen yayınlanmamış olan bir iletiniz var ise, lütfen yönetime bildiriniz.
Bunun için bu forumu değil destek masamızı ( http://yardim.hukuki.net ) veya site hakkındaki bölümümüzü ( https://www.hukuki.net/forum/forumdisplay.php?f=13 ) kullanınız.
Re: 12 Eylül Darbesi veya 1980 Darbesi
Onaylanmamış bir yazınız gözükmemektedir . Hangi yazı olduğunu bildirmenizi.
Re: 12 Eylül Darbesi veya 1980 Darbesi
Alıntı:
acaba bir yöneticinin yazısına karşı bir yazı yazdığım için mi yayınlanmadı.
Yöneticinin yazısına karşı yazılan iletilerin hangi hallerde yayınlanmayacağı veya silineceği https://www.hukuki.net/forum/showthread.php?t=26801 açıklanmıştır.İletinizde ise linkteki örneğe benzer bir durum söz konusu değildir, içiniz rahat olsun.Bu forumlar zaten fikirlerin özgürce ama düzeyli ve ahlaka, adaba, yasaya aykırı olmayacak biçimde ortaya konulması için vardır.
Gelelim diğer yazdıklarınıza.
12 Mart döneminde sanırım lise 1. sınıftaydım.
12 Eylülde ise Ankara Hukuk son sınıftaydım. 27 Mayıs ve sonrasında yapılmak istenen darbe girişimlerini hayal meyal hatırlıyorum. Onun için kimse bana darbeleri anlatmaya kalkmasın. Askeri müdahalelerin onaylanacak hiç bir yönü olmadığını kabul etmemek ve söylememek mümkün değildir. Darbe sonrası insanların neler yaşadıklarını gayet iyi biliriz.Ancak benim bir türlü kabul edemediği ve beni isyan noktasına getiren hadise,bu gün askeri darbelere karşı çıkan bazılarının geçmişte hiç de bu düşüncede olmadıkları, aksine ellerine fırsat geçse idi Ordu ile birlikte bir halk ihtilali ile devleti ele geçirmeyi amaçladıkları günleri unutup, 180 derece dönerek ve eğilerek bu milleti var eden, Cumhuriyeti ve TBMM kuran Orduyu şerefsizce eleştirerek, itham ederek, kötüleyerek, değersizleştirmeye uğraşarak Atatürk ve Cumhuriyet kazanımlarının yok edilmeye çalışılmasıdır.
Alıntı yaptığınız yazının tümünü lütfen bir kez daha her kelimesinin üstünde durarark tekrar okuyun. O zaman
Alıntı:
Şahsın ermeni oluşunun şu anki süreçle ilişkilendirilmesi de bence kolaycılıktan ve dikkati başka taraflara çekmekten başka birşey değildir.
asıl kolaycılığın, iğrençliğin ve çirkefliğin, dikkati başka yöne çekmenin bizzat bu yazı olduğunu göreceksiniz.
12 Eylül döneminde işkence yapılmıştır, bu bir sır değildir, yargı kararlarına dahi geçmiştir. Ancak o dönemde sebepli sebepsiz göz altına alınanlar arasında kendini devrime adamış nice yiğitler olduğu gibi ışığı hiç sönmesin Uğur Mumcu' nun tanık olduğu "Anayasayı tangır tungur eden" ( meali eski TCK' da ünlü 141-142-146. maddelerinde geçen Anayasayı tahrif tağyir ve ilga etmektir) hiç bir şeyden habersiz saf köylü dahi aynı kötü muamelelere maruz kalmışlardır.Siz bilirmisiniz ki Deniz'lerle birlikte 20' ye yakın ülkücü de idam edilmiş ve tıpkı diğerleri gibi ülkücü kesim de ağır işkencelere maruz kalmışlardır. Daha 17 yaşındaki fidan idam edilmiştir de gıkı bile çıkmamıştır.O dönemi anlayabilmek için çok okumak lazım.Biz yaşadık ve hala da okumaktayız. Yine o günleri anlayabilmek için Deniz Gezmiş'in mahkeme savunmalarını da okumak lazımdır. Devrin en büyük devrimcisinin Cumhuriyet, Atatürk ve Ordu hakkındaki düşüncelerini bilmek lazımdır.
Alıntı yaptığınız yazar sanki o dönemde işkence görenlerin sırf Ermeni olduklarıiçin nedensiz gözaltına alındığını, ıspanağından başka kaybedecek bir şeyi olmadığını söyelemektedir.Bunca yaşadığıma ve okuduklarıma baktım, internette aradım bu hikayeyi başka hiç bir yerde göremedim. O nedenle de açık ifade edeyim, yazarı tarafından uydurulduğu kanısına vardım.Yine yazar, işkencenin sanki sadece Diyarbakırda yapıldığı veya en ağırının orada olduğu gibi bir izlenim uyandırmaya çalışmaktadır.İşte benim isyanım da bu 2 noktada toplanmaktadır. O dönemde işkenceye uğrayan tüm insanlar çok şeyler kaybetmişlerdir.Ama bunu 2 kesimin uğradığı haksızlık diye lanse etmek, geçmişi bilerek ve isteyerek çarpıtmak demektir. Benim halkım balık hafızalı olduğu için de ne yazarsan yaz yutturmak kolaydır,çünkü okumaz, araştırmaz, irdelemez, ama daha doğrusu DÜŞÜNMEZ.
Yazar, geçmişte olan olayları böylece çarpıtarak aslında günümüz konjonktürüne uygun bir senaryo çizmiştir.Ne kadar ağır bir ithamdır Anadolu'daki ritüellerin de yok edildiği iddiası, bunu yazarına sorma şansımız yok ama dilerseniz siz sorup bize aktarabileceğiniz gibi, onun yerine eğer bilginiz var ise bizimle paylaşırsınız biz de bir şey daha öğrenmiş oluruz. Ama özellikle tekrar söylüyorum, şu Ermeni-ıspanak hikayesi kimin başından ne zaman ve nerede geçmiştir, bilmek istiyorum.
Sayın ilkine,eğitimli bir insan olduğunuz anlaşılıyor ama sizden rica ediyorum yakın geçmişimizi lütfen iyi değerlendiriniz.Ve son 5 yılda gelişen olayları iyi tahlil ediniz.
Saygılarımla
Re: 12 Eylül Darbesi veya 1980 Darbesi
Alıntı:
Av.Fırat Bayındır rumuzlu üyeden alıntı
Yine o günleri anlayabilmek için Deniz Gezmiş'in mahkeme savunmalarını da okumak lazımdır. Devrin en büyük devrimcisinin Cumhuriyet, Atatürk ve Ordu hakkındaki düşüncelerini bilmek lazımdır.
DENİZ GEZMİŞ'İN DEVRİM GAZETESİNE VERDİĞİ RÖPORTAJ
Atatürk’ün, “Tam bağımsızlık” ülküsünü kendilerine şiar edinen devrimci gençleri sindirmek için cinayet tedbirlerine kadar varan planlar yapılıyor şu günlerde. Tertipçilerin baş hedeflerinden biri de gençliğin önde gelen liderlerinden Deniz Gezmiş, son olayları şöyle yorumladı:
- Türkiye ekonomisi tam bir çıkmaz içindedir. Zamlara rağmen, bütçenin açığı 2,5 milyardır. Bu, tutucular koalisyonunun iflasını açıkça ortaya koymuştur. Tutucu güçler, egemenliklerini uzun süre devam ettiremeyeceklerini anlamış olmanın telaşı içindedir. Devrimci gençlik eylemini engellemek için tertiplere girişmeleri bundandır. Fakat umduklarının tersi olmuş ve bu olaylar bizi daha örgütlü, daha disiplinli ve daha güçlü eylemlere hazırlamıştır. Tertipleriyle gençliği ordunun karşısına düşürmek hedefine ulaşamadıkları gibi, devrimci gençlik eylemi, Mustafa Kemal’ci zinde güçler saflarını biribirlerine kenetlemiştir. Mustafa Kemal adı, geniş öğrenci kitlelerinde daha fazla ağızdan ağza dolaşır olmuş, forumlarda Bursa Nutku ve Gençliğe Hitabe tekrarlanmış ve bunlar uygulanmıştır. Emperyalistler ve işbirlikçileri, Gazi Mustafa Kemal’in çizgisinin geniş kitlelerde ve bütün zinde güçlerde yankılanmasından korkmuşlardır bugün.
Gençlik eylemleri içinde önemli bir yerin var ve tutucu güçler senin okuldan atılmış olmanı sürekli istismar konusu ediyorlar. Bu durumda senin söyleyeceklerin neler?
- Üniversite öğrenimi yapmak Anayasa’nın verdiği bir haktır. Öğrenci olarak devrimci mücadeleye katılmak ise, Mustafa Kemal’in bize yüklediği bir görevdir. Dünyanın bütün gericileri bir araya gelseler bu hakkımızı ve görevimizi elimizden alamayacaklardır.
Mustafa Kemal’in gençliğe yüklediği devrimci görevler nelerdir, biraz daha açıklar mısın?
- Türkiye ilk Kurtuluş Savaşı’ndan 50 yıl sonra tekrar yarı-sömürge durumdadır. Ve Kemalist bir Cumhuriyetin başına anti-Kemalist politikacılar geçmiştir. Politikacı, anti-Kemalist karşı devrim hareketine yeşil ışık yakmaktadır. Bu koşullarda gençlik, emperyalizme ve anti-Kemalist gidişe karşı verilen savaşta somut olarak ön safta bulunmaktadır. Elbette tarihi önderlik sorunu ayrı bir konudur. Bugün için gençlik, mümkün olduğu kadar geniş halk kitlelerini emperyalizme karşı mücadeleye katmak için devrimci eylemde bulunacaktır. Kemalist Devrim tamamlanacak ve onun emperyalizmle çelişen bütün milli sınıf ve tabakalara mal edilmesi sağlanacaktır. Gençlik bütün Kemalist güçlerle yek vücut olmak zorundadır.
Halk kitlelerini emperyalizme karşı mücadeleye katmak için gençliğin dayanışma içinde bulunacağı Kemalist güçler kimlerdir?
- Bugün Türkiye’de Kemalist Devrim’in bekçiliğini yüklenen güçler arasında başta ordu, 27 Mayıs’ı yapan güçlerin önemli bir yeri vardır. Anti-Kemalist karşı devrim hareketine karşı gençlik bütün zinde güçlerle el eledir. Emperyalizmin işbirlikçileri gençlik ile öteki zinde güçlerin arasını açmak istemektedir. Fakat aynı inançta olan, yani emperyalizmi kovmuş, feodal unsurları tasfiye etmiş bir Kemalist Türkiye isteyen bu ilerici güçlerin arasını anti-Kemalist karşı devrimi tezgahlayanlar açmayı başaramayacaklardır.
Emperyalizme karşı nasıl bir mücadele verilecektir?
- Bugün Amerikan emperyalizmi saldırganlık yolunu seçmiştir. Buna karşı biz de, emperyalizmin parmağının bulunduğu her yerde ona karşı aynı silahlarla mücadele yolunu seçtik: tıpkı Mustafa Kemal’in 50 yıl önce yaptığı gibi. Emperyalizm bugün millici güçleri tasfiye etmek için listeler hazırlamakta ve bütün kurumlarımıza elini uzatmaktadır. Bizse onları defterden sileli çok oldu. Milli kurumlarımıza uzanan elleri de kırmakta kararlıyız.
Bazı çevreler bu görüşleri, “devrim yobazlığı” sayıyorlar. Bu sence nasıl açıklanabilir?
- Devrimcilik demek halk dalkavukluğu demek değildir. Her şeyden önce devrimcilerin görevi halkın önünde gitmek, halkın gerçek özlemleri için mücadele etmektir. Halk için düzen değişikliği isteyen gençliğe halk karşıdır gibi saçma bir iddiayla Kanlı Pazarları görmezlikten gelen ve gerçek devrimciyi yobazlıkla suçlamaya kalkışan tatlısu devrimciliğine özenmiş politikacı, aslında tutucu güçler koalisyonunun usta propagandalarının esiri olmaktadır. Politikacı, “halk kızar” diye, halk düşmanlarının uşaklığını yapmaktadır. Değirmenköy, Elmalı, Göllüce köyleri, davalarını desteklediğimiz bu topraksız köylüler bize hiç kızmadı, aksine gençliği bağrına bastı. Demir Döküm işçileri de öyle yaptı. Devrimci gençliği halkçı görünüp, egemen sınıflara göz kırpan tatlısu devrimcisi politikacı anlamaz ama işçi ve köylü anlar. Devrimci gençlik de onlara dalkavukluk etmez, gerçek kurtuluş yolunda onlarla birlikte mücadele eder. Hem egemen sınıflara göz kırpan oy goygoyculuğu, hem devrimcilik olmaz. Bugün bizi devrim yobazı olarak nitelendiren birkaç CHP yöneticisi Ortanın Solu tabanını temsil etmemektedir. Anti-Kemalist karşı devrimcilerin yanında yer alan bu birkaç yöneticiyle ortak bir mücadele söz konusu değildir. Fakat şuna inanıyoruz ki, tam bağımsızlık isteyen dürüst Ortanın Solu tabanı Kemalist bir Türkiye’nin kurulması için bizimle birlikte mücadele edecektir.”
(Doğan Avcıoğlu’nun çıkardığı Devrim Gazetesi - 23 Aralık 1969 - Sayı: 10 - Sayfa: 2-7)
Neredeyse 40 yıl sonra ne benzerlik değil mi!!!
Re: 12 Eylül Darbesi veya 1980 Darbesi
12 Eylül dardesi her darbe gibi demokrasiye vurulmuş bir darbedir. Solcu ve ülkücü gençliği ezmiştir. Ancak, Diyarbakır Cezaevi'ndeki işkenceler tam olarak aydınlatılmamış olmakla birlikte, bilinen kadarı ile dahi bir faciadır. Bu cezaevindeki işkencelerin PKK'nın büyümesinde çok büyük rolü olmuştur.
Re: 12 Eylül Darbesi veya 1980 Darbesi
Alıntı:
Av.Fırat Bayındır rumuzlu üyeden alıntı
12 Eylül döneminde işkence yapılmıştır, bu bir sır değildir, yargı kararlarına dahi geçmiştir. Ancak o dönemde sebepli sebepsiz göz altına alınanlar arasında kendini devrime adamış nice yiğitler olduğu gibi ışığı hiç sönmesin Uğur Mumcu' nun tanık olduğu "Anayasayı tangır tungur eden" ( meali eski TCK' da ünlü 141-142-146. maddelerinde geçen Anayasayı tahrif tağyir ve ilga etmektir) hiç bir şeyden habersiz saf köylü dahi aynı kötü muamelelere maruz kalmışlardır.Siz bilirmisiniz ki Deniz'lerle birlikte 20' ye yakın ülkücü de idam edilmiş ve tıpkı diğerleri gibi ülkücü kesim de ağır işkencelere maruz kalmışlardır. Daha 17 yaşındaki fidan idam edilmiştir de gıkı bile çıkmamıştır.O dönemi anlayabilmek için çok okumak lazım.Biz yaşadık ve hala da okumaktayız. Yine o günleri anlayabilmek için Deniz Gezmiş'in mahkeme savunmalarını da okumak lazımdır. Devrin en büyük devrimcisinin Cumhuriyet, Atatürk ve Ordu hakkındaki düşüncelerini bilmek lazımdır.
Merhaba,
Öncelikle zaman ve kişilerde biraz karışıklık olduğunu düşünüyorum. 12 Eylülle Denizlerin idamını eşleştiremedim. Denizlerle beraber 20'ye yakın ülkücü idam edildiği yazılmış fakat tekrardan acaba ben mi yanlış hatırlıyorum diye yaptığım incelemelerde hiçbir ülkücünün asıldığına rastlayamadım. Benim bildiğim kadarıyla 12 Eylül döneminde 18 sol görüşlü, 8 sağ görüşlü(yani 10' yakın), 23 adli ve 1 Ermeni idam edilmişti.
Alıntı:
Av.Fırat Bayındır rumuzlu üyeden alıntı
Alıntı yaptığınız yazar sanki o dönemde işkence görenlerin sırf Ermeni olduklarıiçin nedensiz gözaltına alındığını, ıspanağından başka kaybedecek bir şeyi olmadığını söyelemektedir.Bunca yaşadığıma ve okuduklarıma baktım, internette aradım bu hikayeyi başka hiç bir yerde göremedim. O nedenle de açık ifade edeyim, yazarı tarafından uydurulduğu kanısına vardım.Yine yazar, işkencenin sanki sadece Diyarbakırda yapıldığı veya en ağırının orada olduğu gibi bir izlenim uyandırmaya çalışmaktadır.İşte benim isyanım da bu 2 noktada toplanmaktadır. O dönemde işkenceye uğrayan tüm insanlar çok şeyler kaybetmişlerdir.Ama bunu 2 kesimin uğradığı haksızlık diye lanse etmek, geçmişi bilerek ve isteyerek çarpıtmak demektir. Benim halkım balık hafızalı olduğu için de ne yazarsan yaz yutturmak kolaydır,çünkü okumaz, araştırmaz, irdelemez, ama daha doğrusu DÜŞÜNMEZ.
Enis RIZA'nın yazısını tekrar okuduğum halde Diyarbakır Cezaevinden bahsedildiğini yazının içinde göremedim. http://www.birgun.net/index.php?sayf...&article=10477 Diyarbakır cezaevinden bahseden bendim ve benim kendi fikrimdi. Yazımda da bahsettiğim gibi Diyarbakır cezaevi işkencelerin yapıldığı tek yer değil aksine binlerce işkencehane içinde simgeydi. Ayrıca Enis RIZA'nın yazısını tekrar tekrar okuduğum halde yazının içinde sadece Ermenilerden bahsedildiğini ne yazık ki göremedim.
Son olarak askeri darbelere karşıyım ve bundan sonrada karşı olmaya devam edeceğim.
Saygılarımla.
Re: 12 Eylül Darbesi veya 1980 Darbesi
Alıntı:
ilkine rumuzlu üyeden alıntı
Son olarak askeri darbelere karşıyım ve bundan sonrada karşı olmaya devam edeceğim.
Bende askeri olsun sivil olsun tüm darbelere karşıyım. Aldığı oy oranına güvenip ülkeyi hallaç pamuğu gibi atanlara karşıyım. rejimi değiştirmeye sinsi sinsi gidenlere karşıyım. halkı uyutarak usul usul alıştıra alıştıra refleks gösteremez hale getirerek Cumhuriyeti yok etmek isteyenlerede karşıyım hemde bunlara darbelerden daha çok karşıyım. Çünkü bunlar darbenin nedenide oluyor aynı zamanda.
Re: 12 Eylül Darbesi veya 1980 Darbesi
Alıntı:
commodore1tr rumuzlu üyeden alıntı
Bende askeri olsun sivil olsun tüm darbelere karşıyım. Aldığı oy oranına güvenip ülkeyi hallaç pamuğu gibi atanlara karşıyım. rejimi değiştirmeye sinsi sinsi gidenlere karşıyım. halkı uyutarak usul usul alıştıra alıştıra refleks gösteremez hale getirerek Cumhuriyeti yok etmek isteyenlerede karşıyım hemde bunlara darbelerden daha çok karşıyım. Çünkü bunlar darbenin nedenide oluyor aynı zamanda.
Peki bu kadar karşı olduğunuz bir konuda siz ne yaptınız. Yoksa sadece CHP'ye oy atarak mı tepkinizi gösterdiniz? Ya da Cumhuriyet mitinglerine giderek mi?
Saygılarımla.