-
Ben aldatmayı ben kavramı ile özdeşleştiriyorum.Şahsileşen osyallikten uzaklaşan insan, zamanla kendi dar dünyasında çok büyük olduğunu düşünmeye başlıyor.Evrenin herhangi bir yerinde küçük bir noktadan ibaret olduğumuzun farkına varmaktan çok.Tüm evrenin bizim için yaratıldığını düşünmeye başladık.Bu düşünce yapısı ile biz her zaman haklıyız.Herşey bize göre olmalı, Bizim kabul ettiğimiz herşey doğru, reddettiğimiz herşey yanlıştır.
Bütün herşey bizim için yaratıldığına göre bunlardan mümkün olduğu kadar zevk almalıyız.Bu dünyaya tekrar mı geleceğiz.O halde bütün güzelliklerden faydalanıp, bütün zevkleri tatmalıyız.
Bu tarz düşünceler bizi aldatmaya yönlendiriyor olabilir.İnsan hayatında herşeyi en azından bir defa denemeli düşünceside bunu pekiştiriyor.Ve kendi kendimizle fazla konuştuğumuz için.Sosyal olmaktan uzak olduğumuz için vicdanımızı da çok çabuk kandırabiliyoruz.
Savunma mekanizmalarımız hemen harekete geçer.Bir yıl önce Dünya tatlısı dediğimiz artık basit bir Fah...şe, yada pe....venk olmuştur.Ve zaten o bunu haketmiştir de.Zamanla bu yalanlarımıza sadece cevremizdekiler değil, biz bile inanmaya başlarız.Ve artık alışmaya da başlamışızdır.Duyarsızlaşmaya bir kez deneyip hoşumuza giden bu olay, artık süreklilik kazanmıştır.Zamanla kendi düşüncelerimiz ve vicdanımız arasında boğulmaya başlasak da, hatanın kimde olduğunu bilemeyiz.Biz kendimizi bildiğimiz için, en çok önem verdiğim konu, insanlara olan güven duygumuz da kaybolmaya başlar.
Bütün sosyal etkenler bir araya gelir.Nez (sadece güzel bir kadın olduğu için örnek) karşımızda dans eder ve bize gülümser.Bizim ulaşabileceğimiz kadar yakındır.Bizde ona gülümseriz.Hele birde eşimizle kavga ettiysek.Bu fırsatı mutlaka değerlendirmemiz gerekmektedir.Çünkü arkadaşlarımız tarafından eşeklik yaptığımıza dair bir düşünce oluşabilir.
Örnekleri bayan olarak vermemdeki tek neden erkek olduğum içindir.Aynı şey bayanlar için de geçerli.
Ve bir sabah tüm aklımızı, mantığımızı, bedenimizi, insanlığımızı aldattığımız gibi eşimizi de aldatmış olarak uyanırız.Ve arkadaşlar lütfen eş olarak değerlendirelim.Cinsiyet ayrımı ortaçağda kaldı.Ve bu ayrımı Ortaçağın karanlığına gömelim artık
-
Verileri toparlayabilsek bir istatistik yapardık hem de çok basit bir istatistik.. Boşanmalarda ciddi bir artış olduğu gerçeğini göz önüne alarak boşanma yaş gruplarını ve evliliğin ne zaman başladığını görsek nedenler sapır sapır kendisi dökülür gibi geliyor bana. Birde boşananlara evlilikte öncelikleri sıralatsak ve evlenince nelerin değiştiğini sorsak boşanmanın nedenlerini buluruz.
Benimtahmini odurki günümüz gençleri çok hızlı ve yanlış önceliklerle evlenip evlenince gerçeklerle burun buruna gelip aynı süratte boşanıyorlar.
Kızlarımızın çoğu parası arabası evi olsun yakışıklı ve karizmatik olsunu ilk sıralarda erkeklerimizde seksi olsun fiziği düzgün olsun güzel konuşsun u ilk sıralarda tutuyorlar. Evlilikte ise bu sıralamalar ilk sıralardaki yerini uzun süre koruyamıyor. Sevgi güven sadakat paylaşabilme anlaşabilme ortak değerler evlilikte ortaya çıkıyor ve buna birde evliliğin meşakkatı ekleniyor. (Bekar olarak fazla salladımsa evli arkadaşlar düzeltsin :) İşte günümüz gençliği buna hazır olmadığından soluğu mahkemede alıyorlar gibi geliyor bana.
Bunda sayın pınark nın bahsettiği etkenin çok büyük olduğunuda söylemek zorunda kalıyorum. Maalesef ama çok doğru bir tespit yapmışlar kendileri. Özellikle görsel medyanın akılalmaz hayalciliği vede değerleri sarsan bir avuç kişiyi ekranlara taşıması gerçekle rüyayı bir birine katıyor. Uyduruk bir yarışmanın birincilerinin evlenip evlenmemeleri nedense toplumu ilgilendiriyor.
Ya da öyle gösteriliyor. Keşke çoğunluk sayın alisinkay'ın yaptığını yapıp kitap okusa. Bizde okuyanlarda sanıyorum gazetelerin uyduruk magazinini okuyup akşamda seyrediyor. 'a şu şunlaymış şu şunu terk etmiş gördünüz mü' ilk sıradayken TCK nın ne olduğunu bilen kalmıyor boşanmamı dediniz zaten evlenmemeliydiler ki...
-
Medyadaki akılalmaz çarpıklığın her geçen gün toplumun değer yargılarınıda değiştirdiğini düşünüyorum. Her hangi bir olayı ne kadar sık gördüğümüzle paralel olarak hak ve özgürlük anlayışımız da olayların akışına göre değişiyor. Ekranlardan düşmeyen magazin programları sayesinde artık "boşanmak" veya "evlenmek" o kadar sıradan şeylerki. Artık insanlar "aile" kavramının ne anlama geldiğini, nasıl korunması gerektiğini düşünmüyorlar, bunun için mücadele etmiyorlar.Çünkü öncelikle gerekliliğine inanmıyorlar.Gittikçe bireyselleşen bir toplum olma yolunda hızla ilerliyoruz.Tahammül gücümüz hiç yok, "hak" ve "özgüzlük" kavramlarını sadece kendi açımızdan değerlendiriyoruz.
Birde artık tepki vermiyoruz bir çok şeye. Yeni durumlara hemen uyum sağlayıp, belki biraz eleştiriyoruz ama sadece bu kadar işte, kaldığımız yerden devam ediyoruz. Tavır koymuyoruz.Örneğin, neden uykusuz kalmak yerine , "Ceviz Kabuğu" nun, bilmem ne magazin programı ile yer değiştirmesi için ısrar etmiyoruz?