Re: Yargıda Şemdinli krizi
Alıntı:
Av.Abbas Bilgili rumuzlu üyeden alıntı
Şemdinli davasının askeri mahkemeye gönderilmesi zaten yargılanan asker sanıklar ile itirafçı sanığın istediği bir şeydi. İstedikleri oldu. Bu mahkemenin kararını doğrusu merak ediyorum.
Sanırım bu mahkeme askeri mahkeme olduğundan tarafsız olamayacaktır demek istiyorsunuz, siz zaten kafanızda sanıkları mahkum etmişsiniz ya, herhangi bir karar veya belge sizi bu düşüncenizden alı koyamayacaktır nasıl olsa.
Yeni görevinizde başarılar diliyoruz.
Re: Yargıda Şemdinli krizi
Alıntı:
Av.Abbas Bilgili rumuzlu üyeden alıntı
Yargının bağımsız olduğu masalı hep anlatılır, ama bağımsız olmadığı bu davada da açıkça belli olmaktadır. Yargıya müdahale yapılmıştır. Sanıkların sivil mahkemeden kurtarılarak askeri mahkemeye gönderilmek istenmesi de ayrı bir garabettir. Aslında şu askeri mahkemelerin de sorgulanması ve hukuk sisteminedki yerinin tartışılması zamanı geldi geçiyor.
Sayın Bilgili,
Askeri mahkemeleri bırakın Eski DGM'lerde 3 - 5 sene öncesine kadar askeri yargıçlar vardı. Bereket bu utançtan kurtulduk. Askeri mahkemelerin de hukuk sistemindeki yerinin sorgulanması gerektiği fikrinize de katılıyorum. Şemdinli davasının sonucunu merakla bekliyorum. Sonuç belli gibi aslında çok merak etmesek mi acaba.
Büyükanıt'ın yakalanan Astsubay Ali Kaya için dediği gibi "kendisini tanırım, iyi çocuktur.":deli:
Saygılarımla.
Re: Yargıda Şemdinli krizi
Diyor ki: bendeniz Demokratım da,
Binecek bir şeyim vardır altımda.
Görmedim böyle şey hiç hayatımda,
Ne denir bilmem ki böyle herife!
Nasıl da kasılır bir bakın şuna,
Çenesini yorar boşu boşuna,
Ben onun sözüyle gitmem kenefe.Aziz Nesin.
xxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxx
Adalet, her kademede “azgınlaşmış iştahlara” dur demelidir, bu azgınlaşmış iştah sahipleri Başbakan’ın VIP’i olsalar bile adaletin temsilcisi devlet adamları, “onları kulaklarından yakalayıp” hapse koymalıdır.
Hatırlıyor musunuz?
3-4 yazı yazmıştım.
Başbakan’ın VIP’iydi, hani İngilizcedeki “Very Important Person” tabirinden Türkçe’ye “VIP” diye ya da “ÇÖK” (Çok Önemli Kişi) diye çevirilerek kullanılıyor.
***
Başbakan’ın VIP’iydi.
AKP’nin ÇÖK’üydü.
Salı günü Cumhurbaşkanı olacak Abdullah Gül ile aralarında İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu’nun, Sanayi Bakanı Ali Çoşkun’un da bulunduğu AKP kurucusu önde gelenlerin de VIP’iydi.
Sizi yanıltmayayım.
Gerçeğe saygılıyım.
“ydi... üydü...” diye yazarak; “sanki eskiden öyleydi, şimdi Başbakan’ın VIP’i olmaktan, AKP’nin ÇÖK’ü olmaktan ve Abdullah Gül’ün VIP’i olmaktan çıkmış gibi sunmayayım.
O, hâlâ Başbakan’ın VIP’i ve AKP’nin de ÇÖK’ü olmaya devam ediyordur. Çünkü ne Başbakan, ne salı günü yeni Cumhurbaşkanımız olacak Abdullah Gül, ne de AKP’nin önde gelenleri; “Arkadaş sen bizim VIP’imizsin, ÇÖK’ümüzsün, sen mahkûm oldun, el âlem ne der, gel teslim ol, hapse gir, cezanı çek...” dedi.
32 gün oldu.
Adaletten kaçıyor.
Gelip teslim olmuyor. Dursun Uyar, YİMPAŞ adlı bir holding kurdu, Almanya’ya işçi olarak gitmiş 100 bin emekçi aileden, imamları da komisyona bağlayıp “Mark toplayıcısı yaparak” ve başta Abdullah Gül ile Abdülkadir Aksu olmak üzere iktidar partisinin pek çok bakanını da Almanya’da işçilerin katıldığı toplantılara konuk olarak çağırıp destek bularak yaklaşık 5 milyar Alman Markı topladı.
Paraları buharlaştırdı.
Alman adaleti Dursun Uyar’ın peşine düştü, o Türkiye’ye kaçtı. Bizim adalet onu yakalayıp Alman adaletine teslim etmeyince Interpol aracılığıyla “Difüzyonla” yakalanması kararı çıktı.
Yakalanmadı.
Türkiye’de yaşadı.
İki yıl sonra bizim yüksek mahkeme Yargıtay, “Allah’ı ve kutsal kitabı alet ederek işçileri nitelikli dolandırıcılıkla dolandırdığı için Dursun Uyar’ın hakkındaki 2 yıllık hapis kararını” onayladı.
***
Gidip teslim olmadı.
Adaletten kaçtı.
Adaletten kaçtığı günlerde iktidar partisi AKP, Ankara’da “Tayyip Erdoğan’ın gurur projesi” diye takdim ettiği, Hazine’den Partiler Yasası uyarınca ödenen 36 trilyon liraya mal olmuş çok lüks plaza-saray karışımı genel merkez binasının açılışını yaptı. Dursun Uyar, bu açılışa davet edilen çok önemli kişiler (AKP’nin VIP’leri) arasındaydı, 32 gün geçti.
Nedense yakalanmadı.
Yakalanmıyor.
Kaçıyor.
Başbakan ve AKP önde gelenleri de kendi VIP’lerini tutup kulağından getirip adalete teslim etmiyor.
***
Adalet için titizlenmiyorlar.
Askerler ise adalete titiz.
Deniz Kuvvetleri Komutanıydı. İlhami Erdil, 1 yıl hapis yedi. İçeride yatıyor.
Rütbeleri söküldü.
Emekli albaydı.
Haksız mal edindi.
Recep Yılmaz, 3 yıl yedi.
Hapiste yatıyor.
Rütbeleri söküldü.
Yüzbaşıydı. Rüşvet yedi.
Hüseyin Ceylan, 16 ay yedi. Hapse atıldı, yatıyor.
Rütbeleri söküldü.
Albaydı, rüşvet aldı.
Mustafa Özer, 5 yıl yedi.
Hapis yatıyor.
Rütbeleri söküldü.
Yüzbaşıydı, rüşvet aldı.
Gökhan Bayrı, 1 yıl yedi.
Hapis yatıyor.
Rütbeleri söküldü.
Dursun Uyar, Başbakan’ın VIP’iydi, AKP’nin ÇÖK’üydü, nitelikli dolandırıcılıktan bir yıl yedi, 32 gündür yakalanmadı; rütbeleriyle, unvanlarıyla, partidaşlarıyla adaletten kaçıyor. Birikimleri dolandırılan Almanya’daki işçilerin avukatı Acun Papakçı, “Dursun Uyar Özbekistan’a kaçacak” diye uyarı yapıyor.
Kaçıyor mu?
Kaçırılıyor mu? Necati Dogru. Vatan
Re: Yargıda Şemdinli krizi
Sayın milo;
Askeri mahkemeler hakkındaki görüşünüzü merak ediyorum.
Re: Sanık avukatı: "Adalet tecelli etti"
Şemdinli Davası sanıklarının avukatlarından Vedat Gülşen, alınan tahliye kararıyla adaletin tecelli ettiğini belirterek, "Millet olarak hepimize hayırlı olsun" dedi.
Van Jandarma Asayiş Kolordu Komutanlığı Askeri Mahkemesi'nde görülen davanın ardından açıklama yapan sanık avukatlarından Vedat Gülşen, müvekkilerinin 9 Kasım 2005 tarihinden bu yana yapılan yargılamada tedbir amaçlı tutuklu kaldıklarını ifade etti.
Yapılan yargılamanın 4. celsesinde verilen mahkumiyet kararının temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 9. Ceza Dairesi'nce görevsizlik kararı verilerek dava dosyasının Askeri Mahkeme'ye gönderildiğini hatırlatan Gülşen, "Mahkeme bu dosyayı baştan sona tetkik ederek, tedbir mahiyetinde olan tutukluluk halinin artık amacını aştığı ve mevcut toplanan delillere göre isnad edilen suçun subutu hakkında da pek mahkumiyete yeterli delil görmediğinden bugün sanıklar tahliye edilmiştir. Mahkemenin yargılaması devam etmektedir. 14 Mart 2008 tarihine bırakılmıştır. Bundan sonraki aşamalarda yargılamanın adil ve adaletin tecellisi yönünde olacağı aşikardır. Adalet tecelli etmiştir. Millet olarak hepimize hayırlı uğurlu olsun" dedi.
Mahkemece görevsizlik taleplerinin reddedilmesinin ardından salonu terk eden müdahil avukatlarının tutumu ile ilgili Gülşen, "Türkiye Cumhuriyeti Devleti bir hukuk devletidir. Bu davada müdahil arkadaşların şahsi tasarrufu olarak görülen duruşmalardan çekilme hakkına benim bir yorum getirmem mümkün değildir. Ancak biz isterdik ki davanın seyri ve davanın değerlendirmesinde müdahil arkadaşlarımızın da hukuki olarak katkıları olsun. Duruşmalarda bulunmaları, bizim için bir etki veya yargılamanın etkilenmesi yönünde negatif bir sonuç doğurmayacaktı. Ben bir hukukçu ve meslektaş olarak üzüldüm. Çünkü insan haklarını, barışı davada bu kadar gündeme getiren bu arkadaşlarımızın, insan hakları derneği üyesi olarak bu davayı takip etmelerini ve mücadele vermesini dilerdim. Maalesef yarıda bırakıp gittiler. Halbuki askeri mahkemeler anayasanın 145. maddesi gereğince anayasal bir kuruluştur. Şuanda yargı yetkisine sahiptir. Bu yargı yetkisini de Türk milleti adına adli yargı gibi yapmaktadır. Askeri Mahkemeleri töhmet altında bırakmaya kimsenin gücü yetmez. Kimsenin de böyle bir hakkı yoktur. Askeri mahkemeler polemik konusu yapılamaz" diye konuştu.
Mynet
Re: Yargıda Şemdinli krizi
Sivil mahkemenin yanlış hatırlamıyorsam 39 yılla yargıaldığı sanıklar askeri mahkemede tahliye edildiler.
Sanıkların ısrarla askeri mahkemeyi tercih etmelerinin sebebi de şimdi daha iyi anlaşılıyor. (Gerçi bu sebep bizce biliniyordu ve bu forumda dile getirmiştik).
Yargılayan askerler, yargılanan askerleri serbest bıraktılar. Bunun adına da hukuk deniyor. Komutanlarının "iyi çocuk" dediğine onlar "kötü çocuk" diyecek değiller ya...
Re: Yargıda Şemdinli krizi
Ne ilginç değil mi Abbas bey ;
Bende tutuklandıkları gün bu hüküm verildiğinde de aynı şeyi demiştim. Hukuk mu bu ?
Re: Yargıda Şemdinli krizi
Bodrum da uzun süre birlikte çalıstığımız bir arkadaşım vardı iyi bir insandı.
Ben izmir'e tayin oldum sonra duydum ki zimmetine para geçirmiş.
Bunu da orada bulunan o arkadaşın çok yakından tanıdığı korsan TV kanalı anında görüntülü olarak yayınlamış.
Olay duyulur duyulmaz meraklı halkımızda hemen olay yerine koşmuş
O arada oradan geçmekte olan sivil bir aracı görüp içindekinlerin tipini beyenmediklerinden parayı bunlar çaldı diyerek bağırıp araçın etrafını sarmışlar ama aracın içindekiler kedilerinden emin oldukları için (yapmadıkları bir iş) Aracın gazına basıp bir kaç tanesini ezip geçerek en yakın yunan adasına iltiça etmemişler. Ama halk suçluyu bulmustu arabayı darmadağın yapmışlardı bile birde arabada ne görsünler kurokiler;haritalar deniz malzemeleri çıkmazmı bu sefer adamlara kızıp bir de döğmüşler burda denizmi var ne işi var bu malzemelerin bu araç ta hem de hepsi de faturalı siz salakmısınız burda deniz yokki demişler hem kaptan diplamanızda var bizim buralarda hem deniz yollarında görevli kaptan olcan
herşeyinde faturalı belgeli olacak birde bizim gemiyi batırcan ha güpe gündüz inşanlar sahilde cirit atarkan ha Allahım kafyı yemek üzereyim.
Bir uyandım ter içinde meyer rüyamış soförde bendim .tahtaya vurdum üç sefer daha işe gitmeye çok vardı. tekrar uyudum
Re: Yargıda Şemdinli krizi
Suçsuz insanın tutuklu kalması, suçlunun da tahliyesi tasvip edilecek şey değil.
Biz kimin suçlu kimin suçsuz olduğunu bilecek durumda değiliz.
Bu nedenle kimin suçlu kimin suçsuz olduğundan çok, mahkemelerin ne kadar bağımsız oldukları tartışılmalı.
Şu anda sivil yargı ile ilgili yoğun bir tartışma var. Son çıkan yasa ile de "yargı bağımsızlığı" yoğun şekilde tartışılıyor. Geçen gün Barolar Birliği'nin ve başka kuruluşların müşterek yaptığı Tandoğan Mitingi de bununla ilgili idi.
Aslında "yargı bağımsızlığı" yeni tartışılan bir konu da değildir. Yıllardır, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun Adalet Bakanı ve müsteşarı nedeni ile bağımsız olmadığı söylenir. Hakimlerin ve savcıların Adalet Bakanlığı müfettişlerince denetlenmesinin yargı bağımsızlığını zedelediği söylenir. Hakimlerin ve savcıların Adalet bakanlığı bürokratlarınca mülakat sınavına tabi tutulması şu anda da yoğun şekilde eleştirilmektedir. Bunlar eleştiri noktalarından bazılarıdır.
Sivil yargı ile ilgili eleştirilerini sürekli gündeme getiren hukukçu arkadaşlar, aynı sebeplerin daha ağırlarını içinde barındıran askeri yargı konusunda neden sessiz kalmayı tercih ediyorlar merak ediyorum. Sessiz kalmak "askeri yargıdan memnun kalmak" anlamına mı geliyor? Birini (daha hafifini) eleştirirken, diğerine (daha ağırına) ses çıkarmamak, samimiyeti tartışılır duruma getirmiyor mu?
Askeri yargının bugün değil, eskiden beri tartışıldığı, bu konuda zengin bir literatür oluştuğu bilindiği halde, bunları görmezlikten mi gelelim? Askeri mahkemelerin askerleri yargılayarak mahkum ettiği bazı davaları gözümüze sokarak "bak askerler askerleri de mahkum ediyor" demekle askeri mahkemelerin tarafsızlığı kanıtlanamaz. Sivil mahkemelerde de binlerce doğru ve yanlış karar vardır. Önemli olan olaylar değil, sistemdir.
Vijdanlı bir insa sivil yargıdaki sistemi eleştiriyorsa, aynı sistemin daha ağırını içinde taşıyan askeri yargıyı daha fazla eleştirmeldir.
Re: Yargıda Şemdinli krizi
Abbas Bey ;
Askeri yargıya temelde karşı olduğumu salt askeri suçlara bakacak disiplin mahkemelerinin yeterli olacağı görüşümü defaeten dile getirdim. Ancak bu asla sivil yargıya güvendiğim anlamına gelmesin. Ben sivil yargıya parmağımın ucu kadar GÜVENMİYORUM.
Somut olayı anımsarsanız O zmanki kkk nın 'tanırım bu astsubayı iyi çocuktur'' demesi manşetlere çıkmış. Bundan bir şey çıkacak sanan RTE bu olaya balıklama atlamış siyasi irade beyan etmiş. Kendini ve haddini bilmez bir savcı GenelKurmaya Jandarmaya direk yazı yazarak abuk yazışmalar yapmış iş şirazesinden saptırılmıştı. Özel tim görevlisinin özel tim sahasında tüfekle bulunması '' Çok anormal'' bir olay gibi gösterilerek yargısız infaz ve siyasi rant oluşturulmaya çalışılmıştı. Mevcut iktidarın baskısıyla abuklaşan olayın bu hale geleceğini daha o zamandan söylemiştim. Hiç sevmem ama söylemiştim. Hatta bir garip hukuk sitesinde mahkeme kararı büyük bir coşkuyla karşılanmış bitti denmişti anlamamıştım avukatların bazılarının temyizden nasıl haberi olmadığını.... Nitekim döndü dolaştı olması gereken oldu. Keşke bunu sivil yargı yapabilseydi. Bir takım çıkar beklentili kişiler yüzünden sağduyusunu kaybeden yargı çığlıklar atmaya başlayınca işte böyle bir garabet ortaya çıktı. Ortaya çıkan delillere bakıp sıradan bir vatandaş olarak ben anlamamıştım mahkeme nasıl böyle bir karar verdi?
Askeri yargı tartışılmalıdır elbette hakimmi subay mı olduğunu karıştıran kişilerden kurtulunmalıdır. Bu kişiler çok fazla olmasada vardır askeri yargının içerisinde .
Örneğin benim en çok karşı oluşumun nedeni askeri savcı ve hakimlerin rütbeleri yani tecrübeleri ne olursa olsun aslında acemi olduklarıdır. Askeri ceza kanununun bilmemkaçıncı maddesi delaletiyle TCK nın diye başlayan askeri mahkeme kararlarından korkarım ben. Tam anlamazlar bilmezler Cinayet tecavüz gasp hırsızlık rüşvet askeri yargının tam bilmediği konulardır. Bakış duruş acemicedir. İhtisaslı olanı yoktur hata çıkabilir. Hatta Askerlik şerefi işin içine giriyorsa olmasa bile hata çıktığı sıklıkla görülen bir olaydır...
Bir başka karşı oluş nedenimse Olayın başının sonunun Askeri yargıtay olmasıdır. Yeni delil ortaya çıkması veya şartların oluşması durumunda Askeri mahkemeye müracaat yoktur. Yargıtaya vardır. Yani son merci ilk merci de olmaktadır. hayır denince gidecek yolların tıkanmasının hukuki olmadığını düşünüyorum.
Bilmem siz neden karşısınız...
Selam.