-
SEVGİLİ ŞENOL,
AHİM ve TÜRBAN OLAYI hakkında yazılanların 6 sayfayı doldurduğu doğrudur.Çünkü önemli bir konuydu ve ilgİlenenler tartıştılar.
Leyla Zana forumu da sayfalarca sürdü eğer okuduysanız. O da güncel bir konuydu ve ilgilenenler bildiklerince fikirlerini açtılar tartıştılar.
Ama sizin dediğiniz gibi bir çifte standart yok forumlarda.
Siz istediğiniz forumu açın ilgililer fikirlerini yazsınlar.
BİR ÇİÇEK AÇSIN BİN FİKİR YARIŞSIN!
ceteris paribus
-
"..... artan terör olayları kuzay ıraktaki türkmenler kıbrıs ve sizin de ekleyeceğiniz diğer konular kendime sormadan edemiyorum [u]Türkiye nereye gidiyor bence bir iç savaşa doğru hızla sürükleniyoruz</u>" düşüncesini dile getirenler acaba 12 eylül öncesini yaşadılar mı?
İç savaşın nasıl olduğunu biliyorlar mı? ki "FELAKET SENARYOLARI" yazıyorlar.
Bu ülkenin sahipsiz ve korumasız olduğunu mu düşünüyorlar?
Ülkemizde yanlış kararlar alınmış olabilir. Hatalı denilebilecek kanunlar çıkarılmış olabilir.
Hatta ve hatta Bülent Ersoy için bile "ÖZEL" kanun çıkarılmış olabilir.
Ama, bir iç savaş denildimi işte orada kırk kez düşünüp bir kez yazmak gerekir. "Tecrübe, hayatta yenen kazıkların bileşkesidir"
1960-1965 arası doğan ve yok edilmiş olan kuşak bunu çok iyi bilir. Çünkü o kuşak hem 12 eylül öncesini hem de sonrasını yaşadı.
Saygılarımla.
Saltuk
-
Sayın fırat bayındır, benim çifte standarttan kastım bu forumdaki bir çifte standart değildi. Genel olarak halkın olaylara yaklaşımı üzerineydi. Tabi dolaylı olarak halkın bir parçasıysak bu forumda bu eleştiriden nasibini alır ama maksadım o değil. Yazdıklarımı tekrar okursanız daha iyi anlayacaksınız.
-
sevgili saltuk
ben 1956 doğumluyum. Bu anlamda 27 Mayıs( çocuktum),12 Mart(ortaokuldaydım) 12 Eylül (Hukuk fakültesindeydim)
27 Mayıs' ı hayal meyal hatırlıyorum. En çok zihnimde yer eden şey Yassıada yargılamasının Radyodan naklen yayınıydı. Başkan Salim Başol ' sanıklar getirildi elleri bağlı olmadan yerlerine alındı' diye başlayan duruşmalar.
Yargılama adildi değildi ayrı konu ama 'siz isterseniz hilafeti bile geri getirebilirsiniz' düşüncesinin eseriydi, yani rejim tehlikedeydi.İdamlar doğruydu veya yanlıştı o da ayrı konu.
Bana göre sonunda çok güzel bir anayasayla da tanıştık.
Derken 12 Mart geldi. Evdekiler endişe içindeydi, kapı zilini biraz fazla çalsak fırça yerdik kötü haber mi var diye. Gösteriler, molotof kokteylleri,araba yakmalar, amerikalıları kaçırmalar ve üç bizden üç sizden idamlar.
Türkiye solun ve sağın aşırısıyla tanışmıştı.Terör ufak ufak dünyada ve Türkiye'de boy gösteriyordu.
Sermaye henüz bu günkü kadar devletlere egemen değildi ama Amerika Arjantinde darbe yaptırmış sosyalist iktidar düşmüştü. Eş dönemlerde arjantinde ve türkiyede işkence çığlıkları yükseldi.
12 Eylül öncesi hukuk öğrencisiydik. bukez durum iyice karışmıştı. Halklara özgürlük sloganları ilk kez duyuluyordu. Anlamıyorduk kimdi bu halklar. Halklara özgürlük isteyenlerle bağımsızlık ve özgürlük isteyenler meydanlarda taşlı sopalı birbirine giriyordu. Milliyetçiler ve devrimciler birbirlerini vuruyor,aydınlar teker teker ortadan kaldırılıyordu.Sağ sol yetmedi alevi sünni ayrımı yaratıldı. Yıllardır bir arada yaşayan insanlar düşman kesildiler.
12 eylül ile birlikte adeta solun üzerinden silindir geçiyordu.
Ama milliyetçileri de ihmal etmediler. Kısacası solun da sağın da pek çok lideri ve militanı nasiplerini aldılar.
61 anayasası bu millete bol gelmişti daralttılar.
Ama her darbenin veya müdahalenin arkasından güçlenerek çıkan tek kesim sermaye oldu.İstikrarlı (!) bir ülkede yatırım yapmak kolaydı.
1980 lerden sonra sermayenin uluslararasılaşması yoğunlaştı. Bu anlamda sermaye her zamankinden daha fazla iktidarlara nüfuz etmeye başladı.
1980 lerde en önemli kaynak petrol iken, bu günlerde su açıktan açığa daha fazla önem kazanmaya başladı.
Egemen uluslar ve onlara egemen olan şirketler politikalarını bunlara göre yönlendirdiler.
Bir türkün Almanya'da taşınmaz almasıyla bir ingiliz veya israillinin türkiye'den taşınmaz alması asla bir tutulamaz.
Forumdaki arkadaşlarımız bunu anlatmaya çalışıyorlar ve bunlar komplo teorileri değil. Bir endişeyi dile getiriyorlar iç savaş derken.
Yukarıda da anlattım Maraş ve Çorum olaylarını o günlerde yaşadık ve izledik. Aynı topraklarda yaşayan insanların nasıl olup da birbirlerine düşman edildiğini, satırlarla insanların öldürüldüğünü gördük. Neredeyse bir iç savaştı.
Sizin yaşınız gereği bilebileceğiniz en yakın olay Sivas'ta yakılalarak katledilen insanlardır. Evet 3 darbe gören birisi olarak ben de aynı endişeyi taşıyorum. İnsanlarımızın yeniden kandırılıp, kışkırtılıp düşman edilmelerinden korkuyorum. Bu günlerde (derken 1990'lardan sonrasından bahsediyorum) laiklik- antilaiklik, türk-kürt,alevi-sünni ayrımları ne yazık ki bu ülkenin yumuşak karnı ve çok rahat oynanabiliyor bunların üzerinde. Nasıl kandırılıyoruz anlam veremiyorum. Ama bu bir gerçek. Muhakeme gücünden mi yoksunuz, tarih bilgimiz mi kıt, hepimiz alzheimerlimiyiz bilemiyorum.
Eski bir laftır HAFIZA-İ BEŞER NİSYAN İLE MALULDÜR. Hepimiz mi hafıza yönünden malulüz.
Onun için sayın saltuk, size biraz abartılı da gelse yüreğimin ve aklımın derinliklerindeki o iç savaş, ülkemin bölünmesi gibi endişeler maalesef bende de var.
Aynı siyasi görüşte olunmasa bile belli konularda birlik ve dayanışma içinde hareket etmek zorunluluğu artık kaçınılmaz hale gelmiştir.İleride vakit çok geç olabilir.
ceteris paribus
-
Sayin Firat Bayindir, Bastan asagiya mukemmel bir yazi, son 2 cumleniz ise altin gibi. Yazinizi, editor'e kesip, aldim, tekrar, tekrar okudum. :-)
-
Av. Şenol'a,
"Aynı siyasi görüşte olunmasa bile belli konularda birlik ve dayanışma içinde hareket etmek zorunluluğu artık kaçınılmaz hale gelmiştir.İleride vakit çok geç olabilir."
Tamamıyla mutabıkım. 1962 doğumluyum. İyi de tahmin etmişsiniz. Sevgili büyüğüm, Sayın Meslektaşım, inanın sizinle aynı görüşleri ve üzüntüleri paylaşmakla birlikte olaylara daha sakin bir biçimde bakılmasını, kullanılan kelimelerde daha da gerekli özenin gösterilmesini vurgulamaktı amacım.
Saygılarımla
Saltuk
-
Sayın saltuk, şiddeti teşvik edip özendirmedikçe, tüm görüşlere saygılıyım. Sitede yazılarımı okuduysanız göreceksiniz bunu. Hoşgörü, anlayış, çok güzel kavramlar ama herşeyin olduğu gibi onlarında bir sınırı var.
Siz 'teröristin cesedi' sözüne taktınız bence. Bu konuda göstermiş olduğunuz hassasiyeti her konuda gösterdiğinizden şüphem yok!
Ancak bu terör belası yüzünden o kadar çok masum kanı döküldü ki bu konuyla ilgili bir tabirime takılıp olayın özüne dokunmamaınızı anlayabilmiş de değilim.
-
Sevgili Üstadım Av. Şenol,
İnanın ki tamamıyla sizinle tam bir görüşbirliği içindeyim.
Saygılarımla
Saltuk
-
türkiyenin parsel parsel satıldığı görüşünüze çokta katılmıyorum bu ülke üzerine
çok planlar yapıldı ve uygulandı tanrının bir lütfü sonucu belkide bunca olana karşı hala ayaktaysak kolay kolay sırtımızın yere geleceğini sanmam
kürt meselesi ile ilgili düşüncelerinize ben farklı bi açıdan bakmak istiyorum:sorunun temeline inerek
bataklığı kurutmadan sinek avına çıkarsanız belli bi dönem sinek sayısı azalabilir ama o bataklık varolduğu sürece sayı nekadar azalsa da uygun bir ortamını bulduğu anda sinekler yeniden üreyecektir yıllardır hükümetlerimizin uyguladığı politika bu oldu:sinek öldürme :BATAKLIĞIN NEDENİNİ SORGULAMAKSIZIN sinek öldürme
peki ne oldu terör bitti
hayır sadece bi bekleme sürecinde
bataklığın nedeni ne peki ülkenin bir parçasını ayrı tutar hala orta asya zihniyetini güder ve gerekli kalkınmayı yapmazsanız öğretmeniniz doktorunuz doğuya tayni çıkyığında bunu bir cezaymış gibi görüp isyan ederse sonucun böyle olması kaçınılmazdır aç insan herşeyi yapar bunu unutmayın ve acil insanını kafasını doldurmakta çok kolaydır işte terör bunu yaptı kendi insanımızı bize düşman etti
şunu sormalı bide abdullah öcalanın ölümü ile herşey düzelecek mi ya da tek sorumlu o mu?
vatanseverlik naraları atan bazı başbakanlarımızı hatırlayalım şöyle demişyi birisi
'bu ülke için canını vermeye hazır binlerce evladım sırada belkiyor'
peki kendi oğlu nerde bekliyordu
cevap:yalını karşısında
o sırada bekleyen binlerce genç neoldu?
birçoğu mum gibi gözümüzün önünde eridi
şimdi sorarım size kim VATANSEVER KİM VATAN HAİNİ
HEPİNİZDEN RİCAM LÜTFEN OLAYLARA TRK Bİ AÇIDAN BAKMAYIN
ve butür konularda fikir yürütürken neden niçin sorularını hep sorun
nilgul
-
Türkiye bağımsız mı?
1980'de yok denecek kadar az olan borç stokumuz, her yıl bütçemizin yüzde 40-50'sini vermemize rağmen 300 milyar dolara dayandı...
2001 yılında Türkiye IMF tarafından atanan '1977 raporu yazarına' teslim edildi ve dünya üzerinde görülmemiş bir dolar faizini tefecilere aktarmaya başlarken, IMF'ye en borçlu üç ülkeden biri oldu...
2004 yılında ülkenin Merkez Bankası hükümete 'IMF ile anlaşmazsanız haa!' diye ültimatom verirken, ülke toprakları da AB'de bile uygulanmayan şekliyle yabancılara satılmaya başlandı...
1839 Baltalimanı Anlaşması 'Gümrük Birliği' adı altında yeniden hortlamıştı ve cari açık hızla artarken nedense kimse Gümrük Birliği'ni sorgulamayı akıl edemedi...
30 Ağustos tarihinde soruyorum sizlere 'Türkiye bağımsız mı?
Uykudakiler uyansın belki yanmak vaktidir. Gerçekleri görenler toplansın, şimdi vermek vaktidir!
Yiğit Bulut'un yazisindan alinti (Bazi cumleler kisaltilmis olarak)
Butunu icin: http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=126461