Re: Nurettin Veren ve İddiaları
Sayın Harun Gür,
islamiyetin bir şekilde kullanıldığı, yüzlerce kafadan yüzlerce farklı islami yorumların çıktığı ve aslolan Kur'an-ı Kerim'in bir kenara bırakılıp cemaat liderlerinin kitaplarının kutsal kitap yerine konması ve buna verdiğiniz tepkide hemfikiriz.
Belirtmek istediğim bir durum ortaya konulurken ve ispatlanamamışken anti tezleri ile birlikte yorumlanması gerektiğine olan inancımdır. Burada bir iddia ortaya atıldı, karşı iddia da eksiklik olduğunu düşünüp ekledim. Olayı tahlil edebiliriz. Karşılıklı anlayış içerisinde mantık süzgecinden geçiririz. Büyük bir ihtimalle de varacağımız yol sizin belirttiğiniz yolun ta kendisi olacaktır. Ancak objektifliğimizi koruyabilmek ve doğru tahlil de bulunabilmek için iki tarafın da bu konu ile ilgili görüş ve iddialarını bilmek de yarar var.
Sayın Nurettin Veren hakkında bir bilgim yoktu. Bu yazı üzerine titizlikle sitesini ve iddialarını inceledim. Bir görş oluşturdum. Ardından karşı tarafın bu konu ile ilgili söylediklerini araştırdım. Bulmak biraz zaman aldı ve onları da değerlendirmeye kattım.
Yorumlara yada sonuca bir itirazım yok. itirazım yönteme ve yöntemdeki eksikliğeydi. Karşı iddialardan bir kısmını Ahmet hakan'ın yazısında gördüm. Fehullah Gülen'in sitesinde de tamamen inkar edildiği ve neden böyle bir davranış içerisine girdiği anlatılıyor. Olay irdelenecekse tüm yolları ile irdelenmeli ve sonuca ulaşılmalı diye düşünüyorum.
Saygılarla....
Re: Nurettin Veren ve İddiaları
Benim anlamadığım okumuş ve de aklı olan kişilerin KENDİ AKLINI BİR BAŞKASININ KILAVUZLUĞUNA BAŞVURMAKSIZIN KULLANMAYIŞIDIR.
ALLAH bana da göz vermiş herkesin gördüğünü ben de görüyorum ağaç yeşilse bunu ben de görüyorum Okumaksa oku oku Kendi Aklını kullan
KUR'AN- KERİM OKU
Nurettin veren kendisi de beraber olduğu zamanda haram yediyse yanıdakiler de kör değildi ya onca zaman barındırmışlar yanında, uyanmadılarsa onlarada yazık?
Cevap: Re: Nurettin Veren ve İddiaları
KUTLU EGEMENLİK HAFTASI
Haberler, Suay Karaman
18 Nisan 2010
Kökleri Kuvayı Milliye’ye ve Ulusal Kurtuluş Savaşı’mıza dayanan Türkiye Büyük Millet Meclisi’mizin kuruluşunun 90. yılını kutlamaktayız. Ulusal Egemenliğimiz, 90 yıldır bağımsızlığımızın ve özgürlüğümüzün simgesi olmuştur.
23 Nisan 1920 tarihinde açılan TBMM, hem ülkemizin kurtuluşuna, hem de yeni bir devletin kuruluşuna öncülük eden tarihi bir olguya sahiptir. Çürümüş ve yozlaşmış bir imparatorluktan yepyeni bir Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulması, demokratik ve laik bir yönetim biçiminin gerçekleşmesi, çağdaş ve aydınlık bir yaşam biçiminin belirlenmesi ve bunun için yapılan tüm yenilikler, 23 Nisan 1920 tarihinde Mustafa Kemal’in liderlik ettiği TBMM’nin attığı adımlarla gerçekleşmişti.
Ulusal egemenlik ve tam bağımsızlık olmak üzere devletimizin başlıca iki temel niteliği bulunmaktadır. Ulusal egemenlik, ulusun kendi kendisini yönetmesidir. Tam bağımsızlık ise başka bir devletin yönetimi altına girmemektir. Egemenliğin ülke içinde kullanımı ulusal egemenlik, ülke dışında kullanımı ise tam bağımsızlıktır. Bu iki temel nitelik, bazılarının anlamakta çekindiği emperyalizmin bilinen oyunlarıyla yok edilmek istenmektedir. Yurt dışı emperyalist güçlerin ve yurt içindeki işbirlikçilerin yoğun çabalarına karşılık, bu iki temel nitelik, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesine bağlı olarak, hep var olacaktır.
Uzun yıllardır Kemalist Devrimlere karşı olan siyasi iktidarlar döneminde ulusal bayramlar gereği gibi kutlanamamaktadır. Doksan yıl sonra ülkemizde ulusal egemenlik ve tam bağımsızlık kavramları unutturulmak istenmektedir. Laikliğe karşı eylemlerin odağı olduğu Anayasa Mahkemesi’nin verdiği kararla kesinleşen AKP’nin ve AKP’yi yaratan daha önceki iktidarların sayesinde, 1989 yılından beri Kutlu Doğum Haftası adı altında peygamberin doğum günü kutlamaları yapılmaktadır.
Peygamberin esas doğumunun kutlandığı Mevlit Kandili, Hicri takvime göre kutlanmaktadır. Bu kandil, Hicri Takvim, Miladi Takvim`den on bir gün kısa olduğu için, her yıl on bir gün geri gidilerek kutlanılmaktadır. Buna göre Mevlit Kandili, 2008 yılında 19 Mart, 2009 yılında 8 Mart, 2010 yılında 25 Şubat günlerinde kutlanmıştır. Bunun gibi ramazan ayı, şeker bayramı ve kurban bayramı da her yıl on bir gün geri gidilerek kutlanılmaktadır.
Kutlu doğum haftası önceleri 20-26 Nisan tarihleri arasında kutlanıyordu. Sonra bu tarih değişti ve 14-20 Nisan arasında kutlanmaya başladı. Peygamberin doğum gününün kutlandığı bu haftanın da, Miladi takvime göre her yıl farklı bir tarihte kutlanması gerekmektedir. Ancak Kutlu Doğum Haftası, diğer dini günlerin aksine, her yıl aynı zamanda kutlanmaktadır. İşte bu yüzden Kutlu Doğum Haftasının her yıl aynı tarihte kutlanması, 23 Nisan tarihinde kutlanan Ulusal Egemenlik Bayramına gölge düşürmek için özellikle yapıldığını düşündürmektedir.
Hem Mevlit Kandili ve hem Kutlu Doğum Haftası ile peygamberin doğum günü yılda iki kez kutlanmış olmaktadır. İnsanların kafasını kurcalayan bu sorun özellikle din insanları arasında da tartışılmaktadır. Bizden başka hiçbir Müslüman ülkede kutlanmayan bu hafta için eski Diyanet İşleri Başkanlarından Prof. Dr. Süleyman Ateş, Kutlu Doğum Haftasının uydurma olduğunu söylemektedir.
Kutlu Doğum Haftası, 23 Nisan Ulusal Egemenlik Bayramına denk getirilmesi, okullarda öğrencilerin zorunlu tutulması ve çocuklara türban giydirilerek ilahilerin söyletildiği bir takım etkinlikler düzenlenmesi nedeniyle, yıllardır kamuoyunda tepkilere neden olmaktadır. Diyanet İşleri Başkanlığı yetkilileri, Kutlu Doğum Haftasının diğer dini gün ve bayramların aksine, miladi takvime göre kutlanmasının nedeninin sadece her yıl bu tarihi sabitlemek olduğunu belirtmiştir. Neden diğer dini günler sabitlenmiyor ve neden 1989 yılından önce böyle bir hafta kutlanmıyordu da, sonra icat edildi bunu anlamak mümkün değildir. Kutlu Doğum Haftasının, Mevlit Kandilini de içine alan bir günde kutlanması gerekir. Bu kutlamanın emperyalizmden beslenen, ABD’de yaşayan ve 27 Nisan 1941 tarihinde doğduğu bilinen emekli bir vaiz için yapıldığı sorusu kafaları karıştırmaktadır.
Mustafa Kemal Atatürk’ün Aydınlanma Devrimini ortadan kaldırmak için var gücüyle çalışanlar, ortaçağın karanlığına dönülmesi için büyük çaba harcayanlar ve emperyalizmin maşası olanlar ne yaparlarsa yapsınlar, sonunda yenileceklerdir. Bu kesimler şunu çok iyi bilmelidirler ki, başaramayacaklardır..
İLK KURŞUN GAZETESİ
Cevap: Re: Nurettin Veren ve İddiaları