Sayın metingökçe;
Lütfen bu kaçıncı ricam beş iletinizde beş rica ayıp oluyor ama . Yazılarınızı aldığınız yerden kopya yaparken lütfen kontrol ediniz. Okunmuyor . Kaldıki bu kişi İzin veriyor muki yazısının yayımlanmasına birde o var...
Printable View
Sayın metingökçe;
Lütfen bu kaçıncı ricam beş iletinizde beş rica ayıp oluyor ama . Yazılarınızı aldığınız yerden kopya yaparken lütfen kontrol ediniz. Okunmuyor . Kaldıki bu kişi İzin veriyor muki yazısının yayımlanmasına birde o var...
Tepkimiz dünyaya böyle yansıdı !
Her zamankinden daha çok birliğe, beraberliğe ihtiyacımız olan şu günlerde ideolojimiz ne olursa olsun hep böyle tek yürek, tek ses olmak dileğiyle...
http://image.haber3.com/haber/57053.jpg
http://image.haber3.com/haber/57039.jpg
http://image.haber3.com/haber/57046.jpg
http://image.haber3.com/haber/57041.jpg
http://image.haber3.com/haber/57040.jpg
http://image.haber3.com/haber/57043.jpg
http://image.haber3.com/haber/57042.jpg
http://image.haber3.com/haber/57044.jpg
http://image.haber3.com/haber/57045.jpg
http://image.haber3.com/haber/57047.jpg
http://image.haber3.com/haber/57049.jpg
http://image.haber3.com/haber/57050.jpg
Söz konusu yasa tasarısının Fransız Meclisinin gündemine alındığı tarihte Erivan'ı ziyaret eden mösyö başkan,tasarı yasalaştığında tüm dünyanın soykırım hakkında inkardan kaçınacağını,Fransa olarak bunu sağlayarak Türkiye'ye de iyilik yaptıklarını v.s. anlatmakta (Kaynak:Fransa Dış İşleri İnternet sitesi-Almanca versiyonu)
Mösyö'nün Fransız yasası da olsa,geçerlik ve yürülük alanının en fazla ülkesinin sınırları ile sınırlı olduğunu bilmeyecek kadar cahil olması mümkün değil.Yani,mösyö bir sır ifşa etmiş,ağzından kaçırmıştır.Bu veya benzeri mahiyetteki yasalar yakın gelecekte diğer batılı ülke meclislerinin gündemini işgal edecek beklentisi içinde olmalıyız.
Aslında 2001 yılında soykırımın tanınması ile ilgili yasa hazırlanırken gösterilmesi gereken fakat ne yazık ki gösterilemeyen tepkiler,bu güne kadar cesaret kaynakları olmuş,daha da önemlisi Orly katliamı sanıkları serbest bırakıldığında uluslar arası hukuk ve siyaset arenasında sessiz kalınarak bu günlere gelinmiştir.
İğrenç hukuk ihlalleri karşısında zanlıyı yargılamadan linç etme tepkisinden de ilkel ve gülünç tarzlarda ,örn. Cezayir Yasa Tasarısı,tepkiler görünürdeki ciddiyetimizi de sıfırlamakta,alaya alınmamıza neden olmaktadır.
Bir tarihte bu tür saldırılar için yasa dışı örgütlenmelerden medet umanların,sonradan yanılgılarını anlayıp ders çıkarmış olduklarını ümit ediyorum.Vatan için bir tek mermi de atsa sonuna kadar sahip çıkarım edasıyla devlet işlerini eteklerine dolaştıranların devri son bulmalıdır.
Sömürgelerinde nükleer silah denemleriyle ilgili araştırma yapan Greenpeace görevlilierini gemileriyle birlikte havaya uçuran ve katleden mösyönün ülkesi (ve onun Karadenizdeki Üssü/Uydusu) hakkında da eminim düşünülebilecek daha akıllıca karşı tedbirler vardır.İşgal edilen Dağlık Karabağ'ın hukuki statüsünün iadesi ve uluslar arası platformlara taşınmasından tutun da,stratejik çıkar ve projelerinin engellenmesine kadar çok çeşitli ve etkili fikirler üretebilecek Stratejik Araştırma merkezlerimiz var artık.
Ancak bundan sonra okuyacaklarınız pek hoşunuza gitmeyebilir ;
hemen her konuda en üst düzeyde ikli istişarelerde bulunan Almanya ve Fransa'nın birbirinden bağımsız kararlar alabileceğine inanmak çok zordur.Büyük bir tesadüf sonucu söz konusu yasanın oylandığı gün resmi ziyaret için Fransada mösyö ile bir araya gelen bayan Merkel'in Türkiye'nin tam üyeliğine karşı çıkmaktan (ve yerine güçlendirilmiş ortaklık sabukluğu önermesinden) birden vazgeçip,koşulları yerine getirdiğinde Türkiye'nin tam üyeliğine karşı olmadıklarını açıklaması da yine çok büyük bir tesadüf değil mi sizce ?
ABD'nin Avrupadaki vekili,temsilcisi,ajanı ya da adına ne denirse densin,1 numaralı adamı olan İngiltere'nin tam anlamıyla dışlanmasa da yaşlı kıtanın yönetimi,AB'nin de çekirdeğini oluşturan Fransa ve Almanya'dan sorulmakta ; kelimenin tam anlamıyla AB'nin tüm önemli strateji ve yörüngesini bu ikili belirlemektedir.
Türkiye Maastricht Kriterlerini yerine getirmek uğruna ne kadar ödün verirse versin,yönetimi elinde tutanlar,nüfus/temsil gücü ile yanlarına 3. bir ortak istemezler.Tam üye oldun denildiğinde dahi,parlamentoda temsil ve oy hakkınız kısıtlanacak,tadil görecektir.BMde o kadar üye ülkenin oy hakkının olması,Güvenlik Konseyi üyelerini ne kadar etkiliyorsa,bizim tam üyeliğimiz de AB yönetim ve fonlarında belirleyici güçlerini ancak o kadar etkileyecektir.
AB'nin görünmeyen bu yönetim yüzünü ancak ve ancak onların hamlelerini ,güncel gelişmeleri tarihi perspektif içinde etüt ederek önceden tahminle görebilir,yem veya piyon olmaktan kurtulabiliriz.
Türkiye bu gün bulunduğu coğrafik,demografik,sanayi/ticaret ve savunma gücüyle batının hazmedemediği,sıcak denizler yolunda batının önünde duran en büyük engel ve keza en iştah kabartıcı pasta dilimidir.Bırakın onunla aynı parlamento çatısı altında ortak yasalar çıkarmayı ve sınırları ortadan kaldırmayı,her türlü yasal (!) engellemelerle kendinden uzak tutması dahi sonuçta onları huzura/rahata erdirmemekte.Batı'ya rağmen Batı derken,emanet aldığımız şeyi kaybetme tehlikesine karşı dik ve uyanık duralım.Saygı ve sevgilerimle
Türk Milleti kendisine savaş açılsa bu kadar rendice olmazdı.Kahramanca savaşır ölür veya öldürürdü.
Salak fransızlar ve içimizdeki salak Ödül avcıları akılları sıra böyle bir yasa ile özgürlük,kardeşlik v.s dersi verdiklerini sanıyorlar.Bizim böyle bir derse ihtiyacımız yok.Olan oldu.Şimdi yapılması gereken acil şey,bu alçak yasa yı iptal eden yeni bir yasa çıkıncaya kadar Türkiyenin AB Masasından kalkması,Gümrük Birliğini askıya alması ve tüm AB büyükelçilerini Ankaraya çekerek derhal tüm AB ülkelerine ve de ABD ye ekonomik ambargo uygulamasıdır.Marlboro yerine sarma cıgara içilir,kadife giyilir,ama bu bela kökten defedilir.Yoksa arkası geliyorrrr...Türkiyemiz elden de ayak altından da gidiyor.Vatan elden gidiyor.Kalk EY!!! Ehli VATAN
Tamam Fransızlar saçma sapan bir yasa yaptı. Türkiye'de benzer bir yasa yok. En azından yazılı olarka yok.
Peki 301'in uygulanması...
Bu yasayı sadece Fransa çıkarmadı. Lübnana asker göndermeye can atıyorduk. Lübnan da soykırımı tanıdı. Dünyanın hepsini mi karşımıza alacağız. Yada her zaman yaptığımız ikiyüzlülüğü gene mi yapacağız.
Sadece Fransaya tepki gösterip diğerlerinin başı sıkışınca ilk koşan biz mi olacağız.
Unutulacak olan bir Fransa tepkisinde yalnızsınız. Ben şahsen 1 ay sonra unutulacak Fransaya boykota yada bu dalgalanmaya karşıyım ve destek vermiyorum
Ama bana deyin ki, biz bu kararı alan tüm ülkelere boykot yapacağız onlarla ilişkilerimizi mümkün olduğunca soğutacağız. O zaman sonuna kadar yanınızdayım.Eğer sadece Fransa ise ben zaten kendimce tüm ülkeleri boykot ediyorum ve Fransa ermeni soykırımını tanıdığından beri bu boykotun içindeydi.
bu sitedeki filmi (en sonda ) izlemenizi öneririm..yazıklar olsun diyorum...
http://www.fransizkalma.org/
Özetle barkodu 30-37 arası olanlar fransız mallarıdır. Almayınız.
Sakın halihazır gaflet delalet ve hatta hiyanet içinde olanlara da kanmayınız. ( Örneğim başbakan ve dış işleri bakanı.... )
YÖK Başkanı Prof. Dr. Teziç, Fransa'nın en yüksek nişanını Fransa'ya iade etti.
YÖK Başkanı Prof. Dr. Erdoğan Teziç, 2 yıl önce Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac'ın kararıyla kendisine verilen ve Fransa'da en yüksek nişan olarak kabul edilen liyakat nişanını, Fransa'daki yasa teklifinin kabulüne tepki amacıyla, yazdığı bir mektupla iade etti.
YÖK'ten yapılan açıklamada, Teziç'in, Chirac'ın kararıyla 17 Eylül 2004 tarihinde kendisine verilen Legion d'Honneur'ün en üst derecelerinden biri olan Commandeur Liyakat Nişanı'nı Fransa'ya iade ettiği bildirildi. Teziç, 1. Napolyon döneminde başlayan ve dünyada çok az sayıda kişiye verilen bu nişanın Türkiye'deki tek sahibi.
CHIRAC'A MEKTUP
Teziç, Chirac'a gönderdiği mektupta, Fransa Ulusal Meclisi'nin, 12 Ekim 2006'da gerçekleştirdiği toplantıda "Ermeni soykırımının inkarını suç sayan" kanun tasarısını kabul ettiğini anımsatarak, şunları kaydetti: "Sayın Cumhurbaşkanı, yapılan açıklamalarda bu önerinin milletvekillerinin girişimi ile gündemde yer aldığı, hükümetin bunun dışında kaldığı, yer yer tarafınızdan dile getirilmektedir. Oysa Ekim başında Ermenistan'a gerçekleştirdiğiniz resmi ziyarette "Türklerin Ermeni soykırımı yapmış olduğunu" ifade etmekle bu konunun Fransa'nın bir devlet politikası olduğu, hukuken bütün açıklığıyla teyit edilmiştir. Ermeni soykırımının inkarını suç sayan metin, henüz kanunlaşmamış olsa da bu konunun Fransa'nın bir devlet politikası haline gelmiş olması karşısında sizin tarafınızdan Türkiye'deki büyükelçiliğiniz aracılığı ile bana tevdi edilen Fransa'nın en yüksek devlet nişanlarından biri olan Commandeur de la Legion d'Honneur'ü taşıyamayacağım için mektubumla iade ediyorum."
Hürriyet
Aşağıdaki anekdotu kimin aktardığını, gerçek olup olmadığını bilmiyorum ama konuyu çok güzel özetlediği için paylaşmak istedim.
"Geçen gün bir Fransız müşterimle sözde "Ermeni Soykırımı" yasası ile ilgili konuşurken ona şunu söyledim,
-"Anlamadığım bir şey var, biz kimsenin işine karışmazken özellikle Avrupa ülkelerinde Türkiye hakkında kendi kendilerine kararlar almak gibi bir alışkanlık var. Üstelik siz Fransızlar Cezayir'de yaşadıklarınızı unutuyorsunuz, nasıl olup da bir numaralı demokrasi savunucusu olduğunuzu iddia ediyorsunuz anlamıyorum"
Bunun üzerine müşterim sordu,
-"Fransa'nın sembolü neden horozdur biliyor musun?"
-"Neden?" dedim. Cevabı aynen şöyleydi hiçbir kelimeyi değiştirmiyorum
-"Kendi ayakları b.kun içindeyken şarkı söyleyen tek hayvan horozdur da ondan."
Sanırım durumu hiçbir cümle daha iyi özetleyemezdi. .."
Avukatlardan Chirac hakkında suç duyurusu
Ankara Barosuna kayıtlı üç avukat, Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac hakkında ''Türklüğü ve Türkiye Cumhuriyeti Devletini aşağıladığı'' iddiasıyla suç duyurusunda bulundu.
Avukat Cemal Emir, Esra Yaycı ve Güngör Tanrıverdi tarafından Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına verilen suç duyurusu dilekçesinde, Chirac'ın,
Ermenistan'da yaptığı konuşmalarda, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni ve Türklüğü hiçbir somut veriye dayalı olmayan iddialarla basın yoluyla alenen aşağıladığı iddia edildi.
Dilekçede, ''Chirac'ın, tamamen asılsız ve sadece ABD ile Ermeni diasporasının 100 yıl önce planladığı Türkiye Cumhuriyeti'ni bölme planları
içinde AB'nin de olduğunu gösteren bu iftiralar nedeniyle yargılanarak, cezalandırılması gerekmektedir'' denildi.
Chirac'ın, dünya kamuoyu önünde soykırıma yönelik iddialarını kanıtlamaya davet edildiği suç duyurusu dilekçesinde, şunlar kaydedildi:
''Asılsız olan iddialarıyla insanlık tarihi kadar şanlı geçmişi olan Türk ulusunu suçlamak, işin kolayına kaçmaktır. Biz, gerek Türk yargı organlarında, gerekse uluslararası bağımsız yargı önünde, tarihi delillerle bu yalanın ortaya çıkarılmasından yanayız.Chirac'ın öncelikle kendi ülkesinin tarihine bakması gerekmektedir. Boşuna Fransızları horoza benzetmemişler ki bugün sayın Chirac, bu benzetmeyi bir kez
daha doğrulamıştır. Horoz, dizlerine kadar pisliğe batıp şarkı söyleyen tek hayvan olarak bilinir.''
Dilekçede, Chirac'ın, Anayasa ve Türk Ceza Kanununun 299. ve devamı maddeleri gereğince cezalandırılması istemiyle dava açılması talep edildi.
FRANSA ULUSAL MECLİSİ'NE FAKS
Suç duyurusunda bulunan avukatlardan Cemal Emir, Fransa Ulusal Meclisi'ne de ''Türkler ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti Soykırım Yapmamıştır ve Böyle Bir Soykırım Yoktur'' başlıklı faks göndererek, tepkisini dile getirdi.Emir, faksta, ''Şimdi hadi sayın savcılarınıza ve yargıçlarınıza söyleyin, beni yargılasın ve cezalandırsınlar. Benim gibi 80 milyon insanı ve daha sonra gelecekleri cezalandırma hakkını kendinizde görüyorsanız buyurun'' ifadelerini kullandı.
Avukat Emir ve suç duyurusunda bulunan diğer avukatlar, Türk vatandaşlarına çağrıda bulunarak, protesto içerikli faksları, Fransa Ulusal Meclisi'ne göndermelerini istediler.
Alıntı