İrtica nedir, ne değildir? Somutlaştırmaları

Sayın Fırat; şu mutsuz geceme renk kattınız... Çok teşekkür ederim...
Aydınlatan lambam oldunuz... İsterdimki; Abbas beyde burada olsaydı o da renklenseydi...

Gerçi o Nasrettin Hoca fıkralarıyla kendince aydınlanma ve aydınlatma uğraşında...

Ve aklıma yeni bir somutlaştırma geldi...

GEÇMİŞ FIKRALARDAN YARARLANIRKEN, YENİLERE KULAĞI KAPALI OLMAKTA GERİCİLİKTİR...

((Mutlaka biri çıkıp kendince düşünecek; Bahattin ne yapmak istiyor diye... Bu adam hayra iş yapmaz diye... Acaba İrtica olayının içinşi mi boşaltmak istiyor?... Yok yok... Gerçekten samimiyim. Sanırım olan ve olacak iletilerden komple bir liste yapıp MANİFESTO ( Ne zaman manifesto kavramını kullansam başıma birşeyler gelmiştir) Halinde yayımlamayı düşünüyorum... Kaynak belitilecek... ))

Bilimin Ortaya Çıkardığı Gerçeklere, Bulgulara, Sonuçlara (aksi bilimce kanıtlanıncaya kadar) İnanmamakta Gericiliktir...

22.11.2003 Milliyet

Alıntı:

---

Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, "TÜBİTAK Başkanı ve 6 bilim kurulu üyesinin bir defaya mahsus olmak üzere Başbakan tarafından atanmasına" ilişkin yasayı veto etti. Sezer'in iade gerekçesinde "Anayasaya göre Başbakan'ın, Başkan ve üyelere ilişkin vesayet yetkisi, bu kişileri doğrudan seçme ya da belirleme hakkını içermemektedir" denildi.

---

Vallahi Bahattin Bey, her ne kadar sizin samimiyetinize güvensem de; ben YÖK çekişmesi (keşke çekişilecek tarafından olsaydı), rektör atamaları, 15 yeni üniversite vb. uygulamalarla temelde temsil ettiğiniz görüşe zaten azıcık olan inancımı tamamen yitirdim.

Laiklik yeniden tanım, bilim yeniden tanım, irtica yeniden tanım derken, korkarım yakında aynada kendimizi tanımaz hale geleceğiz.

Bu duruma uyan bir fıkra var ama, en azından size olan saygımdan bunu Ramazan sonrasına bırakıyorum.

Şu sizin manifesto böyle birşeyse ben altına imza atıyorum.

vicdanımız hep seslenir ama bizim onca işimiz varken
kim durup dinleyecek ki onu?
bir kocaman çarkın içinde, dişlilerden
biriyim belki
anladım bağlı hepimizin eli kolu

kimler sildi, kim süpürdü, kim eritti erdemleri?
kim kaçırdı, kim götürdü, kim yok etti sevgileri?

bir boşluğun ortasında, gerçekle doğru arasındayım.
artık yarın diyecek gücüm bile kalmadı.
ya sunulanı kabullenmeli, ya da kendi bildiğini okumalı
yaşam kiminse, onu o yaşamalı

kimler sildi, kim süpürdü, kim eritti erdemleri?
kim kaçırdı, kim götürdü, kim yok etti sevgileri?

bir sürü el uzanır amma, herkes çekmek ister kendi yoluna
hangi yoldan gitmeliyim? midem bulandı bu yalanlardan.

sevgisizsem suçlamayın, sizden kalan mirastır bu.
leş kokuyor yüreğiniz unutmuşsunuz yıkamayı.
salonun ışıklarını yakabilirsiniz çünkü;
perde kapandı ben yokum artık
hiç bir şey kalmadı bize sevmek için dünyayı.

(Renan Bilek- Leke albümünden)

Evet herşey dehil İrticanın bile Yeniden Tanımlanması gerekiyor... Sadece elle tutabileceğimiz, gözle görebileceğimiz konuma örneklerle ulaşmanın yararlı olacağı düşüncesindeyim...

21.y.y; herşeyin yeniden tanımlanması gerektiğini getirdi.
Örneğin; Terör tanımı...
Örneğin; Bir kısım eski solcuların; sağ... Bir kısım eski sağcıların neredeyse sol olduğu örneği güzel bir örnektir. Ve sağ ve sol kavramları da yeniden tanımlanmayı bekliyor... Hatta bu konuyu da öksüz bırakmayalım diyeceğim ama iş iyice sarpa saracak... Belki ileride...

Sayın HRMRG;
Oruç tutmuyorum. Bu nedenle Ramazan bitimini beklemenize gerekyok.
Saygı ve sevgiyle kalın diyerek; Fıkranızı merakla beklediğimi bildiririm.
(Abbas beyin Nasrettin Hoca Fıkrasına benziyor mu diye de merak ediyorum)

BİR KONUYU-SONUCU TABULAŞTIRMAK; EVVELİYATTA KABUL GÖREN DURUMUYLA TARTIŞMASIZ KABULE DEVAM EDERKEN SORGULAMAMAK TA GERİCİLİKTİR...

Demokrasinin ve İnsanlığın (insani değerli olanından) geldiği bu nokta da; her ne amaçla olursa olsun Mussolini ve Hitler dönemi rejimlere özlem duymakta gericiliktir.

''Mutlaka biri çıkıp kendince düşünecek; Bahattin ne yapmak istiyor diye... Acaba İrtica olayının içinşi mi boşaltmak istiyor?''


O ''biri'' benim galiba Bahattin Bey. Tam da bu beyfendi ne yapmaya çalışıyor,amacı ne olabilir diye düşünürken bu yazınızı okudum ve cevabı buldum: DERVİŞİN FİKRİ NEYSE ZİKRİ DE ODUR !

Tanım önerim şu: bir fikirde saplantılı olma halini hakim kılma heyecanını sosyal baskı ile yayğınlaştırma...

Basuru iflah olmaz adama, doktorlar bakmışlar ki düzelecek gibi değil, başka birinden popo nakli yapmışlar. Gel zaman git zaman adamın orasını bir kaşıntı tutmuş, artık kaşıntıya dayanamamış, nakil yapan doktoru aramış. Doktor ilaç vermiş ama kaşıntı geçmemiş, aksine artmaya devam etmiş. Doktorun aklına gelmiş, dosyalardan popoyu aldıkları şahsa bakınca işi anlamış, poponun ilk sahibi TEM Otoyolu kenarında sanat icra edenlerdenmiş. Kaşıntısı artan adam yeniden arayınca, doktor çaresiz:

- "nasılsa popo senin değil, ..ktir gitsin"

Tatlısu demokratlarına, fıkradaki doktor misali çözüm bulmak kolay geliyor herhalde. Nasılsa popo kendilerinin değil...

Mesele birşeylerin tanımını güncellemek değil... Tanım güncelleme peşinde olanlara dönüp bir bakmak gerek... Globalizm bazı tanımları kendine uyduruyor, yeniden tanımlıyor diye, her fırsatta eleştirdiğiniz Süper Güç'ün kucağına oturup ondan sonra, gerçek niyetin ve son durağın herkesçe malum olan durumu, sözde tanım değişikliği ve demokrasi tramvayı ile adım adım meşrulaştırmaya çalışmak bana etik görünmüyor.

Şu mübarek günlerde bir kere olsun en azından kendi kendimize yalan söylemeyelim, ama takiye ne yazık ki içimize işlemiş. İrtica vardır diyenler yarın bir gün gider, emin olun o zaman tanımlarla falan kimse uğraşmaz, gerçek niyetler açıktan dillendirilir, kimse kendini kasıp edebiyata merak sarmaz, siz de biz de rahat ederiz.

Sevgi ve saygılarla,

Güzel bir fıkra... Hafıza haneme aldım... Gerektiğinde kullanabileceğim fıkralardan...

Kıymetli anlamlarda çıkardım...

1) ÇÜRÜYEN POPONUN YERİNE YENİSİNDEN TAKTIRAN; DİKKAT ET; GAY POPOSU OLMASIN!...

2) DİKKAT!... HER YENİ; SALT YENİ OLDUĞU İÇİN KABUL EDİLMEMELİ...
BAZEN YENİLİK FETİŞİZMİ .... MENİ DOĞURABİLİR...!

Forumu açanın sıfatının avukat olması yani hukuki bir kimlik taşıması beni düşüncelere sevk etti.
Eğer bu forumu açan biz gibi birisi olsaydı somutlaştırmaya katkıda bulunmak isterdim amma bir hukukçu olunca başka konuları öne çıkarmak gerekliliği hasıl olmuştur bendenizde.
Sayın Av. Bahattin Yıldız ;
Gerek mesleki kimliğiniz gerekse medleğinizin getirdiği eğitim düzeyiniz ve kültürünüzle aşağıda kısaca bahsettiğim konuları çok iyi bilmeniz gerekir. Dolayısıyla somutlaştırılacak bir irtica tanımını aramak sizin için yersizdir. Yapmanız gereken bu gerçekleri kişilere sunmak olmalıdır diye düşünüyorum.
Türkiye bence Başbakanın geçiş dönemi aldatmacası olarak gereksiz bir yere 'irtica yoktur vardır tartışması ile İrticanın tanımı' tartışmasına sokulmuştur. Ve başbakan irticanın tanımı yok demektedir.
2005 yılında yayımlanan 'Milli Güvenlik Strateji Belgesi'nde halihazır başbakanın imzası ve onayı vardır. Bu belgede ' Türkiye'nin tehdit algılamasında birinci sırada irtica, ikinci sırada bölücü terör '' vardır denilmektedir. Şimdi Başbakan tanımını anlamını bilmediği ve Türkiye ye yön veren bir bildirinin altınamı imza atmış oluyor. Eğer öyleyse derhal istifa etmesi gerekmez mi? Düşünsenize buna benzer nice anlamını bilmediği kavram olarak algılayamadığı belgenin altına T.C başbakanı sıfatı ile imza atarsa ne olur ???
T.C Anayasa Mahkemesi Milli nizam partisinden fazilet partisine kadar olan parti kapatmalarında İRTİCA nın tanımını yapmış ve gerek partileri kapatmışve gerekse ilgili milletvekillerinin hakkında idari cezai işlem yapılmasını sağlamıştır. Demekki hukuksal olarak İRTİCA nın tanımı En üst mahkemece yapılmıştır.
T.C Yargıtay ı da çeşitli tarihlerde ve olaylar nedeniyle ve özellikle eski TCK 163 uyarınca olan davalar da İRTİCA tanımını son derece açık yapmış. Neyin irtica olduğu saptanmıştır.
Uluslararası mahkemelerden olan İnsan Hakları Mahkemesi de özellikle Türkiye hakkında ki davalarda Ve nitelemek gerekirse Fazilet Partisinin Kapatılması davası İle Erbakan Hakkında ki kararında İRTİCA tanımını bir kez daha yapmıştır.
Bu bilgi ve belgeleri incelediğimizde irtica nın ne olduğu hakkında şüphe götürmez somut bir tanıma ve neyin irticai faileyet sayıldığını açık ve net anlayabiliyoruz.
Yakşalış dört denedir her Yüksek Askeri Şüra (YAŞ) toplantısına giren ve girdiği her toplantıda İRTİCAİ FAİLEYETLERDEN dolayı TSK ile ilişiği kesilen subayların dosyasını gören ve ŞERH koyan başbakanın en azından burada neyin irticai faileyet sayıldığını somut olarak gördüğünü okuduğunu anlatıldığını biliyoruz. Bunlara karşı BUNLAR ASLINDA İRTİCA DEĞİLİR anlamına gelecek biçimde ŞERH koyan başbakanın aslında neyin ne olduğunu bildiğini biliyoruz Bu bağlamda yaptığı Takiye den öteye gitmeyen bir kişinin kuyruğuna takılmamak lazım gelir diye düşünüyorum.