Uygar Bey, gerçekten İş Kanunu'nda tartışmalı bir konuya değinmiş. Forumda yer alan başka bir soruya verdiğim yanıtta, 1 yıllık kıdeme sahip olmayan ancak talebi ile 1 hafta yıllık izin kullanmış birinin 11.ayda işten ayrılışında, hakedişlerinden bu 1 haftalık kullandığı iznin ücretinin kesilmesi gerektiğini belirtmiştim. Bu düşüncemi devam ettirmekteyim. Şöyle ki;Alıntı:
Bence mahsuben,özellikle daha hiç izin hakkı doğmamış yani bir yıl kıdemi bulunmayan çalışana izin verilmesi hukuken mümkün değil. (Toplu izinler bir istisnayı oluşturur,ancak orada bile bu şekilde izin kullananlar ile ilgili boşluk var diye düşünüyorum)Varsa bu şekilde verilen izinler ücretli izindir. Yıllık ücretli izin hakkı doğmaz ise bunun ücreti kesilemez.
Çalışanın yazılı talebi ve talepte "yıllık ücretli izin veya ücretine mahsuben" ibaresinin bulunması ile şekli şartın yerine geleceğini ve bunun, işverene, bir mahsup yapma imkanı yoksa (yıllık izin hakedilmeden fesihlerde) , ücret karşılığını çalışanın diğer hakedişlerinden kesme hakkı vereceğini düşünüyorum. Kanunda her ne kadar yıllık ücretli izine 1 tam yıl çalışma sonunda HAK kazanılıyorsa da, işçinin yazılı talebini ve işverenin iyi niyeti ile bu hakkın erken kullandırılmasının , iyi niyetli işverenin zararına bir sonuç vermesi hakkaniyet ile bağdaşmayacaktır. Sonuçta yıllık ücretli izin İş Kanunu'nun AKÇELİ maddelerinden biridir. Bu konuda alacağa mahsubun, aynı ücret avansı ve ücretten kesinti örneğinde olduğu gibi değerlendirilmesi bence daha adil olacaktır. Direkt ilgili olmasa da 56. maddede sürekli olarak verilmesi zorunlu olduğu belirtilen ve işçinin onayı ile en çok 3 parçaya , parçalardan birinin 10 günden az olmamasına hükmedilen yıllık ücretli izin hususunda Yargıtay, 10 günden az kullandırılmış iznin de yıllık ücretli izin olarak kabul edilmesi gerektiğini çeşitli kararları ile belirtmektedir. Sonuçta yasada bu hususta bir boşluk bulunmakla birlikte, yıllık ücretli izine mahsup edileceği konusunda tarafların anlaşması halinde, iyiniyetle verilmiş kazanılmamış bir hakkın, yasada belirtilen sürenin dolmaması nedeniyle, iyiniyetli taraf aleyhine çalışmasını hukukun korumayacağını düşünüyorum. Kaldı ki bu konu Borçlar Kanunu 62. madde çerçevesinde de değerlendirilemez. Zira, kazanılmamış hak İşverenin ihtiyariyle verilmiştir ancak, mahsup edileceği hususunda taraflar anlaşmıştır.
Ancak yine de Uygar Bey'in belirttiği gibi, konu tartışmalıdır ve nihayetinde uygulama Yargıtay kararları ile yön bulacaktır.
Selamlar,
