Terbiyeden yoksum yorum, suçlayıcı davranışlar(?!?) Genellemenize hayran oldum.
Nereyi okuyorsunuz sayın sly?
Printable View
Sanırım dergiler okumuş da, Playboy ile malum dergi arasında kalmış sevgili üye...
Bence de Playboy... En azından cinsel terbiye anlamında... Diğeri gerçekten terbiye bozucu (sol derken, herşey bir yana, insanı insanlıktan çıkarıcı-sol insandan ayrı? Olur olur burası Türkiye)...
Selam falan da yok, böylelerine,
Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunmaz diye bir söz var.
Siyaset biliminde, bazı kavramlar vardır. Bu kavramların karşılıkları bellidir. Çeşitli ideolojik akımlara göre, az çok yorum farklılıkları olsa da, genel olarak kavramların karşılığı bellidir. Buna göre, sosyalizimin ne olduğu, militarizmin ne olduğu, faşizmin ne olduğu, falanjizmin ne olduğu vs. belli kalıplara oturtulmuştur.
Genel hatları ile, Faşizm(Mussolini tarafından uygulanan bir sistem) Nazizm(Hitler tarafından uygulanan bir sistem) Falanjizm(İspanyada Franko tarafından uygulanan sistem) aynıdır. Ancak, siyeset bilimi bunları ayormaktadır. Yine aynı biçimde, öz olarak, bunların Faşist ideoloji olduğu ve bu şekilde anılmasının da gerekliliğini vurgulamaktadır.
Faşizmin en belirgin özelliği, baskıcı bir sistem olmasıdır. Ancak, Özellikle düşünce tembelliği içersinde olan "şark zihniyeti", tüm baskıcı oluşumları Faşizm olarak nitelemektedir. Aynı hatayı Empeyalizm konusunda da gördük.
Sosyalizmi baskıcı bir iktidar olarak görebilirsiniz. Ancak buna Faşim etiketi vuramazsınız. Ya da teokratik temele dayalı bir ortadoğu ya da uzakdoğu ülkesini de, sırf totaliter yönetiminden dolayı faşist olarak ilan edemezsiniz. Bu arada taraflı yazdığım düşünülmesin. Sosyalizmin literatüredki adı: Proletarya diktatörlüğüdür.
Bu nedenle, kim faşist, kim değil tartışması yapılırken daha bilimsel yaklaşmakta yarar var.
Sayın sly siz nereyi okudunuz da bu yorumu yaptınız ?
Sayın Ragıp Atay'ın, siyaset biliminde faşizmin daha çok sağ (ırkçı milliyetçi) diktatörlükler için kullanılan bir kavram olduğu şeklindeki tespitine tamamen katılmaktayım. Ancak, bu kavramı daha çok sol kesimin kullandığı ve kullanırken de siyaset biliminin belirlediği sınırlar içinde kalmadığı da görülmektedir. Şöyle ki, sol kesimin içinden bazıları kavramı yerli yerli yerinde kullanırken, bazıları da tüm sağı kapsayacak şekilde kullanmaktadır. Hatta bazı daha radikak solcular ise kendilerinden olmayanaların tamamı için bu kavramı kullanmaktadır. Çok iyi hatırlanacağı üzere bir sol grup diğer bir sol grup için "sosyal faşist" kavramını kullanmıştı.
Aslında faşizmin solla olan akrabalığını da yabana atmamak gerek. Mussolini ve Hitlerin soldan gelip faşist totaliter yönetimler kurduğu unutulmasın. Hitler faşizminin (nazizm) esas ismi "nasyonal sosyalizm"dir. Amblemleri olan gamalı haç içerisinde önceleri orak çekiç resmi de vardı. Yani solun çok uzağından gelmiş değiller.
Bu nedenle sol, kendini faşist diktatörlüklerden uzakta zannediyorsa aldanıyor.
Diktatörlükler sağ (faşist) diktatörlüklerden ibaret değil. Stalin, Mao, Pol Pot gibi sol diktatörlerin kendi halklarına yaptığı zulüm sanıyorum Mussolini ya da Hitleri aratmayacaktır. Siyaset biliminde sol diktatörlüklere faşist denmediği doğrudur. Siyaste biliminde dinsel (teokratik) diktatörlükler yada kabile diktatörlükleri de de faşist olarak isimlendirilmez.
Bu arada sayın Ragıp Atay'ın "sosyalizmin literatürdeki adı proleterya diktatörlüğüdür" şeklindeki değerlendirmesine de değinmeden geçemeyeceğim. Proleterya diktatörlüğü, solun teorisinde vardır ama pratiğinde hiç rastlanmamıştır ve bundan sonra da rastlanacağını hiç zannetmiyorum. Sovyetler Birliği de bir "proleterya diktatörlüğü" değil, tam anlamıyla bir "komüminist parti ve bürokrasi diktatörlüğü" idi. Zaten Stalin'in yakın arkadaşı Yugoslav komünisti Milovan Cilas, bu durumu görünce, rejimin kaymağını yiyen bu bürokrat ve partili "yoldaşlar" için "yeni sınıf" tespitini yapmıştı. Milovan Cilas'ın Sovyetlerdeki bu görgüye dayalı tespitleri için "Yeni Sınıf" ve "Stalinle Konuşmalar" isimli eserlerine bakılabilir.
Esasen ben, hep şunu iddia ediyorum. İster sağ olsun, ister sol olsun, ya da dinsel olsun; tüm diktatörlüklerin aslında isimleri ya da makyajları farklıdır. Bu makyajı kazıyınca altından aynı korkunç yüz çıkar. Hepsinde de temel hak ve özgürlükleri bir yana bırakın, insanlara zulüm, işkence, ölüm, kan vardır. Bu nedenle bu diktatörlükler birbirlerinin ikiz kardeşleri gibidir. Bunların adı faşizm olmuş, komünizm olmuş çok da önemli değil diye düşünüyorum. Hepsinin de insana verdiği değer sıfırın altındadır.
Sayın Bilgili,
sanırım söylemek istediklerimiz çakışıyor. Ben faşzimin ayrı bir kavram olduğunu, her baskı rejiminin faşizm olmadığını belirttim. Yanlış kavramı kimin kullandığı önemli değil. Sağ,soliaydın cahil farketmez.
Bir zamanlar, demokrat ve aydın geçinen bir dışışleri bakanı " hep amerikan emperyalizminden bahsediyorsunuz. Yunan emperyalizmini söylemiyorsunuz" demişti. Garibim bakan, Batı trakyadaki türklerin ezilmesini emperyalizm olarak algılıyordu.
Proletarya diktatörlüğü deyimini, diktatörlüğü vurgulamak için yazdım. Sonuç olarak, taşlar yerli yerine oturursa tartışma sağlıklı olur diyebilirim
Sayın Atay;
Kavramların anlamı ve yerli yerinde kullanılması gerektiği konusunda sizinle hemfikirim. Saygılar.