-
Baro, Lübnan a askere karşı
İstanbul Barosu, Türkiye nin Lübnan a asker göndermesine karşı. Baro dan yapılan yazılı açıklamada, Amerika ve İsrail in gizli ve açık emellerine hizmet etmek için görevlendirilen bir güç içinde Mehmetçiğin de yer alması kabul edilemez denildi.
Lübnan da yaşanan savaşla ilgili ABD ve İsrail i suçlayan İstanbul Barosu, ABD ;nin genişletilmiş Ortadoğu Projesi yle Fas tan Endonezya ya kadar bölgenin doğal kaynaklarına el koymaya çalıştığını iddia etti.
İstanbul Barosu, İsrail in Lübnan ve Filistin e yönelik saldırılarının da bu projesinin bir parçası olduğunu ileri sürdü.
Hükümetin Bölgemizdeki olaylara seyirci kalamayız yönündeki açıklamalarının ABD nin girmemizi istediği bir savaşa girmezlik edemeyiz anlamına geldiğini savunan Baro, yazılı açıklamasında, Türkiye nin üzerine düşen, bu suça ortak olmamak ve Lübnan da konuşlanması öngörülen çatışma gücüne asla asker göndermemektir dedi.
Kaynak:www.ntvmsnbc.com
-
Söylenildiği gibi güvenliği sağlamak için değil,İsrail ve ABD ordularının piyonu olarak gönderilecek askerlerimiz.
Sayın Cumhurbaşkanımız Ahmet Necdet Sezer'in de işaret ettiği gibi Türkiye önce kendi iç güvenliğini sağlamalıdır.
Ortadoğu'daki bu yağmadan sebeplenmek isteyen ve avuçlanı ovuşturan tüccar zihniyeliler bugünlerde basında fazlasıyla ön plana çıktı.
Bölgede aktif rol oynamamız mantıkla açıklanabilecek bir şey değildir.Geçmiş deneyimlerden de yapılacak çıkarıma göre biz ancak o bölgede figüran rolü verir ABD,İsrail ve İngiltere.Zira kendileri başrolü kimselere kaptırmaz.
Bu gafletten kurtulalım.
Vahşete,cinayete ortak olmayalım.
Bu ahlaksız oyunlara devam etmeyelim(teşekkürler mor ve ötesi).
Lübnan topraklarından gelen al bayrağımıza sarılı şehitler görmek istemiyoruz.
-
SİLAHSIZLANDIRMA İSTENİRSE ASKERİMİZİ ÇEKERİZ
Başbakan Erdoğan, Lübnan'a gönderilmesi planlanan Türk askerinin göreviyle ilgili olarak açıklamalarda bulundu. Erdoğan "eğer bizden Hizbullah'ın silahsızlandırılması istenirse Lübnan'dan askerimizi çekeriz." dedi.
Recep Tayyip Erdoğan, İktisadi Araştırmalar Vakfı'nın Conrad Otel'de düzenlediği "İstanbul'a göçün yönetimi" konulu seminerin ardından basın mensuplarının sorularını cevapladı. Erdoğan, dün TBMM'ye gönderilen Lübnan'a asker gönderilmesine yönelik tezkere ile ilgili soruları yanıtladı. Erdoğan, Türk askeri ve Hizbullah'ın çatışma ihtimaline yönelik soru üzerine, "Bir şeyi açmakta fayda görüyorum. Gerek Dışişleri Bakanı'mız, gerek Genelkurmay Başkanı'mızın bu konu ile ilgili açıklamaları var. Halkımızı şu şekilde yönlendirmeyi doğru bulmuyorum. Biz Lünan'a çatışmaya gitmiyoruz. Biz Lübnan'daki barışı korumak için oraya gidiyoruz. Yapılmakta olan, yapılacak olan insani yardımları korumak, güvence altında sürdürmek için gidiyoruz." şeklinde konuştu.
Bir basın mensubunun BM Güvenlik Konseyi'nin aldığı 1701 Sayılı karara göre Hizbullah'ın silahsızlandırılmasının talep edildiği yönündeki sözleri üzerine Erdoğan, "Salı günkü tezkere metnini bakarsanız, bir defa o metinde böyle birşeyin olamayacağını görürsünüz. Böyle birşeyin olmasını kabul etmiyoruz. Çok açık ve net söylüyorum; böyle birşey bizim askerimizden talep edildiği anda Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti olarak biz askerimizi oradan çekeriz." dedi.
-
Lübnan'a asker gönderilmesine ilişkin tezkerenin tüm ayrıntıları...
Lübnan'da oluşturulacak barış gücüne Türk askerinin gönderilmesine ilişkin Meclis'e sunulan hükümet tezkeresi, Türk askerinin 1 yıl süreyle Lübnan'da görev yapmasını öngörüyor.
Hizbullah ile çatışma olasılığına ilişkin eleştirilere karşılık tezkerede, "Gönderilecek kuvvetin, bölgedeki silahlı unsurların silahtan arındırılması dahil olmak üzere belirtilen taahhütlerin dışında hiçbir görevde kullanılmayacağı" ifadesine yer verildi. Tezkereye göre bölgeye deniz gücü gönderilecek.
TBMM Başkanlığı'na dün gece sunulan 11 sayfalık tezkerede gereği, kapsamı, zamanı ve süresi hükümetçe belirlenecek şekilde Türk askerinin Lübnan'a gönderilmesi ve bununla ilgili gerekli düzenlemelerin Hükümet tarafından yapılması için TBMM'den 1 yıl süreyle yetki isteniyor. Hükümet tezkeresinde, Türk askerinin, BM Güvenlik Konseyinin ilgili kararında öngörülen amaçlar doğrultusunda görev yapacak BM Geçici Görev Gücü (UNIFIL) bünyesinde görevlendirileceği ifade ediliyor.
Tezkerede, Türk askerinin bölgede oluşturulacak barış gücüne katkısı şu şekilde sıralanıyor: ''Doğu Akdeniz'de devriye görevi yapacak Deniz Görev Gücü için yeterli kuvvet tahsisi; taleplerin tek tek değerlendirilmesi kaydıyla dost ve müttefik ülkeler için deniz ve hava ulaşım desteği sağlanması; Lübnan ordusuna eğitim verilmesi, bölgede Türkiye Cumhuriyeti Devleti adına icra edilecek insani yardım faaliyetlerinin gerektireceği ve başta bu unsurların güvenliğini sağlayacak kuvvet koruma birlikleri olmak üzere, hudut, şümul ve miktarı Hükümetçe belirlenecek askeri unsurlar, söz konusu kuvvet, bölgedeki silahlı unsurların silahtan arındırılması dahil olmak üzere belirtilen taahhütlerin dışında hiçbir görevde kullanılmayacaktır. Yeterli kuvvetle katılacağımız Deniz Görev Gücü, BM Güvenlik Konseyi'nin 1701 sayılı kararının verdiği yetkiye uygun olarak Doğu Akdeniz'de ve Lübnan kıyılarına mücavir bölgelerde deniz kontrolünü sağlamak için keşif ve devriye görevleri icra edecektir.''
ıÜüLübnan'a asker gönderilmesine ilişkin hazırlanan hükümet tezkeresinde, Türkiye'nin, bölgesinde istikrar unsuru olan güçlü bir ülke olduğu belirtilerek, içinde yaşadığımız bölgede hüküm süren gerginlik ve ihtilafların, Türkiye'nin güvenliği üzerinde olumsuz yansımaları olduğu ifade edildi.
Lübnan'da barış gücü oluşturulmasına ilişkin BM Güvenlik Konseyi kararının İsrail ve Lübnan hükümetleri ile bu hükümetleri oluşturan tüm koalisyon ortakları ve liderleri tarafından da kabul edildiği hatırlatılarak, BM Güvenlik Konseyi'nin anılan kararlarında yer alan görev yönergesi ve bilahare hazırlanan harekat konsepti ve çatışma kuralları belgesinin, UNIFIL'in meşru savunma ve çok istisnai durumlar dışında muharip görev üstlenmesini, çatışmalara girmesini öngörmediği kaydedildi.
Barış gücünün temel işlevinin, 'Lübnan Hükümetinin egemenliğinin tüm ülke sathında tesisinde ve Güney Lübnan'daki güvenlik sorumluluklarını yerine getirmesinde, Lübnan ordusuna yardım etmek' olduğu vurgulanan tezkerede, bu gücün, "Lübnan'a, Lübnan hükümetinin veya UNIFIL'ın yetkilendirmediği her türlü silah, mühimmat veya benzeri maddelerin satışını veya ulaşımını engellemek için gerekli önlemleri almaları ve bu tür teçhizatın kullanımına ilişkin teknik eğitimin sağlanmasının da engellenmesi" görevinin de üstleneceği kaydedildi.
BM Güvenlik Konseyi'nin 1701 sayılı kararından sonra BM Genel Sekreteri Kofi Annan'ın, BM üyesi ülkeleri barış gücüne katkıda bulunmaya çağırdığı hatırlatılarak, İtalya, İspanya, Almanya, Bangladeş, Belçika, Hırvatistan, Bulgaristan, Çin, Danimarka, Endonezya, Finlandiya, Fransa, Gana, Hindistan, Hollanda, İrlanda, İsveç, Malezya, Lüksemburg, Nepal, Norveç, Polonya, Portekiz, Slovenya, Ukrayna ve Yunanistan'ın barış gücüne asker verme kararı aldığı kaydedildi.
Barış gücünün, Güvenlik Konseyi kararında öngörülen görev ve işlevleri yerine getirmede başarılı olması, sürekli ateşkesin sağlanması, soruna kalıcı çözüm bulunmasının, Akdeniz ve Ortadoğu bölgelerinde güven ve istikrarın tesisi bakımından büyük önem taşıdığı dile getirildi. Tezkerede, Lübnan'da çatışmaların durdurulmasından sonra Türkiye'nin bu fırsat penceresinin çok iyi değerlendirilmesini teminen gerçekleştirilen diplomatik çabalarını yoğun biçimde sürdürdüğü belirtilerek, bu temeslardan, Lübnan'daki tüm grupların, İsrail, Suriye ve Filistin yetkililerinin; Türkiye'nin bölgede barış ve istikrarın tesisindeki rolüne ve UNIFIL'e katkı sağlamasına büyük önem verdiklerinin anlaşıldığı bildirildi.
Lübnan krizinin gündeme gelmesinden sonra hükümetin savunduğu 3 temel ilke olduğu belirtilerek, çatışmaların durdurulması, çözüme Türkiye'nin katkısını taraflarca istenmesi ve Türkiye'nin katkısının çatışmalara değil, barışa destek olaması şeklinde sıralanan üç önceliğin de gerçekleştiği dile getirildi.
Tezkere'de, "1701 sayılı BM Güvenlik Konseyi kararının kabulü ve ilgili bütün taraflarla gerçekleştirilen temaslar ışığında halihazırda oluşan ortamın her 3 ilke bakımından da hükümetimizin aradığı koşulları karşıladığı değerlendirilmektedir.Türkiye'nin, uluslararası barış ve istikrarın korunması konusundaki rolü ve ağırlığına ilişkin beklentilerin yüksek olmasında, TSK'nın, başta Balkanlar ve Afganistan olmak üzere çeşitli ihtilaf bölgelerinde üstün başarıyla yaptığı görevlerin büyük payı olduğu muhakkaktır. Türkiye, bölgesinde istikrar unsuru olan güçlü bir ülkedir. İçinde yaşadığımız bölgede hüküm süren gerginlik ve ihtilafların, Türkiye'nin güvenliği üzerinde olumsuz yansımaları olduğu bir vakıadır. Bu nedenle barış ve istikrarı tehlikeye düşürecek gelişmelere karşı kayıtsız ve ilgisiz kalmayacak olan Türkiye'nin, barış ortamının korunması yönündeki uluslararası çabalara etkin destek vermesi, milli Sorumluluğumuzun icabı olarak görülmektedir. Hükümetimiz, BM Güvenlik Konseyinin 1701 sayılı kararında üye ülkelere yapılan UNIFIL'e destek ve katkı kararını bu temel mülahazalar ışığında değerlendirmiştir'' ifadelerine yer verildi.
haber3.com
-
kesinlikle gönderlmemelidir.
-
1959 yılında Kore' ye asker gönderme kararı alan Adnan Menderes için yazdığı NAZIM HİKMET'in bu şiiri sanki bir kehanet gibi
DİYET
Gözlerinizin ikisi de yerinde, Adnan Bey,
iki gözünüzle bakarsınız,
iki kurnaz,
iki hayın,
ve zeytini yağlı iki gözünüzle
bakarsınız kürsüden Meclis#8217;e kibirli kibirli
ve topraklarına çiftliklerinizin
ve çek defterinize.
Ellerinizin ikisi de yerinde, Adnan Bey,
iki elinizle okşarsınız,
iki tombul,
iki ak,
vıcık vıcık terli iki elinizle
okşarsınız pomadlı saçlarınızı,
dövizlerinizi,
ve memelerini metreslerinizin.
İki bacağınızın ikisi de yerinde, Adnan Bey,
iki bacağınız taşır geniş kalçalarınızı,
iki bacağınızla çıkarsınız huzuruna Eisenhower#8217;in,
ve bütün kaygınız
iki bacağınızın arkadan birleştiği yeri
halkın tekmesinden korumaktır.
Benim gözlerimin ikisi de yok.
Benim ellerimin ikisi de yok.
Benim bacaklarımın ikisi de yok.
Ben yokum.
Beni, üniversiteli yedek subayı,
Kore#8217;de harcadınız, Adnan Bey.
Elleriniz itti beni ölüme,
vıcık vıcık terli, tombul elleriniz.
Gözleriniz şöyle bir baktı arkamdan
ve ben al kan içinde ölürken
çığlığımı duymamanız için
kaçırdı bacaklarınız sizi arabanıza bindirip.
Ama ben peşinizdeyim, Adnan Bey,
ölüler otomobilden hızlı gider,
kör gözlerim,
kopuk ellerim,
kesik bacaklarımla peşinizdeyim.
Diyetimi istiyorum Adnan Bey,
göze göz,
ele el,
bacağa bacak,
diyetimi istiyorum,
alacağım da.
NAZIM HİKMET
-
<Hizbullah'ın silahsızlandırılması istenirse biz çekiliriz>
Bu söz başbakan'ın basına yansıyan sözleri...
Sormazlar mı size; ya niçin BM askeri güç gönderiyor oraya...
İsrail'i silahsızlandırma için mi gönderiliyor?...
İsrail ateşkese rağmen hala saldırılarına devam ederken, siz neden çağrılıyorsunuz?...
İsrail, Hizbullah'a karşı askeri başarı tamamen elde etseydi, ve Lübnan'ı işgal etseydi BM Lübnan'a barış gücü gönderecek miydi?...
A.B.D.nin ve şürekasının sıçtığı Irak'ta mezhep ve etnik iç çatışmalara Barış gücü göndermeyen BM ne kadar samimidir?...
Askerlik konusunda ufak bir bilgisi olan emir-komuta zincirini bilirken, ülkemizin azınlığını temsil eden oylarıyla seçilen başbakanın bilmemesi mümkün müdür?...
Bile bile bataklığa girmeden önce; bataksa çıkarım, diyen bir zatın, denemesinden sonra yani bataklığa saplandıktan sonra geri çekilmesi mümkün müdür?...
BM'nin askeri gücünün salt LÜbnan olmadığı, Suriye'nin ve İran'ın birbirinden izolasyonun sağlanması olduğu, İran'ın ileri karakolu Hizbullah'ın etksizleştirilmesi olduğu ve hatta basında ve internette açık açık çıkan ve ABD kurmayları tarafından hazırlanmış haritalarla sıranın Türkiye'ye geleceği açıkken, dostunu düşmanını tanımayan bir iktidarın içine düştüğü gaflet ve dalaletin zararlarını ülkemizdeki halklar neden çeksin?...
Evet elimizde yasal yetkiler yok... Sadece internette tepkilerimizi gösterebiliyoruz.
Sayın Ak Parti Milletvekilleri; RECEPLEŞMEYİN, GÜLLLEŞMEYİN...
ERTUĞRUL(AŞIN) YALÇINBAYIR(LAŞIN) millet sizi sevsin, halklar sizi sevsin, dünya sizi sevsin...
VE SAYIN CUMHURBAŞKANIMIZ; ANAYASAMIZDA YORUMA AÇIK OLDUĞU SÖYLENEN MADDELERİ İNSANLIĞIN, DEMOKRASİNİN, LAİKLİĞİN LEHİNE YORUMLAYARAK TEZKERENİN VE ALLAH GÖSTERMESİN ONAYLANIRSA; ONAYLANMIŞ TEZKERENİN HAYATA GEÇİRİLMEMESİ İÇİN TÜM YETKİLERİNİZİ KULLANACAĞINIZA İNANIYORUZ... TÜM MİLLET SİZİNLE BERABER...
VE HATTA ÇIKARSA MECLİSTEN TEZKERE; HUKUKSAL YOLLARDAN NE GEREKİYORSA YAPARAK KANI, TECAVÜZÜ, ÖLÜMÜ AYDINLATMAYA DÖNÜŞECEK AMPÜLÜ SÖNDÜRMEK İÇİN SİZİN PUF DEMENİZİN ARDINDAN MİLYONLAR PUF DİYTECEKTİR...
PUF TEZKEREYE!!!... PUF ONU ONAYLAYACAKLARA....
Üst linkte Sayın Fırat'ın sunduğu Nazım Hikmet'in şiirini bir kez daha acıyla okumamak için Puf!!!...
-
Büyük devlet adamları başka olur...
BAŞBAKAN, Lübnan'da huzuru sağlamak için asker göndermek istiyor.
Adama demezler mi; öyle bir yeteneğin-becerin varsa, sen önce kendi topraklarında huzuru sağla...
Biliyorsunuz: Başbakan büyük bir devlet adamıdır.
Özellikle dış politikada büyük bir dehadır.
Uyguladığı dış politikaların eşi görülmemiştir.
(Misal HAMAS liderlerini Ankara'ya çağırıp, sonra ABD kızınca, onlarla karşılaşmamak için havaalanı yolundaki möble fabrikasına saklanması gibi.)
Lübnan'a asker gönderme konusunda ise diyor ki:
"Oraya birileri ile çatışmak için asker göndermiyoruz..."
Devam:
"Biliyorsunuz, istikrar sağlanmadan yatırım ortamı olmaz. Önce istikrarı sağlayacaksın ki bölgeye yatırım yapabilesin..."
*
O zaman Ali Dibo uzmanı yandaş müteahhitler general kılığına sokulup gönderilebilir oraya.
Madem ki çatışma yok, maksat yatırım...
Ameleler paraşütle atılır.
Lübnanlılar çimento karma makinesine bakıp sorarlarsa:
"Bu ne kardeş Türkiye..."
"Tank..."
Ama daha önemlisi; henüz çocuklarının cesedini yıkıntıların arasından çıkartamamış bir halka yardım söz konusu olduğunda, bunu "yatırımcı" gibi görmek yakışır mı Türk'e?...
*
Pekiiiii...
Güneydoğu'ya yatırım yapılmayıp, yol asfaltlanmadığı için iki polisimizin parçalandığı daha dün Hürriyet'in manşetindeydi.
Tunceli Emniyet Müdürlüğü, o yolun asfaltlanması için iktidarın işbaşına getirdiği adamlara dört kez yazı yazmış.
Yolun uzunluğu 2 kilometre...
Ama gözetleme noktasına giden o yol toprak kaldığı için PKK rahatça mayın döşeyebildi, iki genç polis gitti, aileleri, çocukları ortada kaldı...
*
Şimdi Başbakan Lübnan'a asker gönderecekmiş, çatışma için değil, bu biliyorsunuz yatırım için...
Hem de Lübnan'ı bu hale getiren ABD ile İsrail'in emir kulu ola ola...
Devlet adamlığı başka oluyor.
Kendi ülkesinde huzuru sağladı, Lübnan'a yetişecek arkadaş.
Böyle büyük devlet adamlarımız vardır.
Bekir COŞKUN
Hürriyet
-
Büyük devlet adamları başka olur...
BAŞBAKAN, Lübnan'da huzuru sağlamak için asker göndermek istiyor.
Adama demezler mi; öyle bir yeteneğin-becerin varsa, sen önce kendi topraklarında huzuru sağla...
Biliyorsunuz: Başbakan büyük bir devlet adamıdır.
Özellikle dış politikada büyük bir dehadır.
Uyguladığı dış politikaların eşi görülmemiştir.
(Misal HAMAS liderlerini Ankara'ya çağırıp, sonra ABD kızınca, onlarla karşılaşmamak için havaalanı yolundaki möble fabrikasına saklanması gibi.)
Lübnan'a asker gönderme konusunda ise diyor ki:
"Oraya birileri ile çatışmak için asker göndermiyoruz..."
Devam:
"Biliyorsunuz, istikrar sağlanmadan yatırım ortamı olmaz. Önce istikrarı sağlayacaksın ki bölgeye yatırım yapabilesin..."
*
O zaman Ali Dibo uzmanı yandaş müteahhitler general kılığına sokulup gönderilebilir oraya.
Madem ki çatışma yok, maksat yatırım...
Ameleler paraşütle atılır.
Lübnanlılar çimento karma makinesine bakıp sorarlarsa:
"Bu ne kardeş Türkiye..."
"Tank..."
Ama daha önemlisi; henüz çocuklarının cesedini yıkıntıların arasından çıkartamamış bir halka yardım söz konusu olduğunda, bunu "yatırımcı" gibi görmek yakışır mı Türk'e?...
*
Pekiiiii...
Güneydoğu'ya yatırım yapılmayıp, yol asfaltlanmadığı için iki polisimizin parçalandığı daha dün Hürriyet'in manşetindeydi.
Tunceli Emniyet Müdürlüğü, o yolun asfaltlanması için iktidarın işbaşına getirdiği adamlara dört kez yazı yazmış.
Yolun uzunluğu 2 kilometre...
Ama gözetleme noktasına giden o yol toprak kaldığı için PKK rahatça mayın döşeyebildi, iki genç polis gitti, aileleri, çocukları ortada kaldı...
*
Şimdi Başbakan Lübnan'a asker gönderecekmiş, çatışma için değil, bu biliyorsunuz yatırım için...
Hem de Lübnan'ı bu hale getiren ABD ile İsrail'in emir kulu ola ola...
Devlet adamlığı başka oluyor.
Kendi ülkesinde huzuru sağladı, Lübnan'a yetişecek arkadaş.
Böyle büyük devlet adamlarımız vardır.
Bekir COŞKUN
Hürriyet
-
Galiba bugün asker kararı çıkacak. Vatana millete hayırlı olsun. Umarım biz yanılmışızdır. Zaten Türk milleti sorgulamamaya alışkın. Bugün kore gazileri için övünüyoruz. Büyük işler yaptılar diye gurur duyuyoruz. Elbette büyük işler yaptılar ama neden hiç kimse, Oraya niye gittik ve dedelerimiz niye öldü diye sormuyor.