Cevap: Tüketici Mahkemesi kararına dayanılarak yapılan İlamlı İcra takibinin iptali
Sayın Av. Abdulkadir Aslan vermiş olduğunuz bilgiler için teşekkür ederim. Ancak Tüketici Mahkesine dava açmam için banka avukatının temyiz ettiği tüketici mahkemesi kararının sonucunu beklemem gerekir mi
Cevap: Tüketici Mahkemesi kararına dayanılarak yapılan İlamlı İcra takibinin iptali
Alıntı:
Av.Abdulkadir Aslan rumuzlu üyeden alıntı
THHK( Tüketici Hakem Heyeti Kararı)
Kafanızdaki karışıklığı baştan anlatarak gidereyim.
1160,00 TL nin altındaki THH Kararları ilam hükmündedir ve ilamlı icra ile tahsil edilebilir. Burada karşı tarafın bu karara 15 gün içerisinde Tüketici mahkemesinde itiraz hakkı vardır. Ancak bu itiraz THHK nı ilamlı icraya koymanızı engellemez. Burada Tüketici mahkemesi ihtiyati tedbire karar vermedikçe itiraz takibi durdurmaz.
Gelelim sizin kararınıza;
1160,00 TL nin üzerindeki THH Kararları yani sizin kararınız ilam hükmünde olmayıp, ancak kesin delil teşkil eder. Bu ne demektir; bu kararı aldıktan sonra kesinleşmesini bekliyoruz (karşı tarafın Tüketici Mahkemesinde yapmış olduğu itirazın sonuçlanması)ve sonrasında (THH kararını delil olarak dilekçemize ekleyerek) bu miktarın ödenmesini sağlamak için Tüketici mahkemesine davamızı açıyoruz. Sizin yaptığınız yanlış Tüketici mahkemesinde THH kararına itiraz eden karşı tarafın, itirazının reddi kararını ilamlı icraya koymak olmuştur. Halbuki bu itirazın reddi kararından sonra THH vermiş olduğu kararı dilekçemize ekleyerek Tüketici mahkemesinde dava açmalıydınız. Tüketici mahkemesinin vereceği bu kararı ilamlı icraya koymalıydınız. Sizin ilamlı icraya konu ettiğiniz karar karşı tarafın itirazının reddinden başka birşey değildir.
Bir başka deyişle 1160,00 TL ve 3.032,65 TL aralığındaki alacakları THH ne başvurmadan direk Tüketici mahkemesine dava açma yoluyla tahsil edilmesi gerekir. Ancak bu davada elinizde kesin bir delil olmasını istiyor iseniz THH ne başvurarak bu miktarın ödenmesi gerektiği yönünde bir karar alabilirsiniz ancak dediğim gibi bu karar sadece Tüketici mahkemesine açacağinız davada sadece delil olarak kullanılacaktır.
İnşallah yardımcı olabilmişimdir.
Sayın Abdulkadir Aslan ,
İyi çalışmalar,
Aynı hataya düşmemek için sormak siterim.
Ben özel bir bankadan aldığım krediden alınan dosya ,hesap işletim ücreti ve sigorta ücretinin toplamı olan 2.136 tl nin iadesi için Başakşehir tüketici hakem heyetine başvurdum.
Başvuru esnasında tüketici hakem heyeti yetkilisi verecekleri kararda 1.161.67 tl ye kadar olan kısmının bağlayıcı olduğunu söylemişti.
Karar lehime çıktı.
Ancak tekrar konuyu araştırdığımda 2012 yılı için değeri 1161,67-TL. ve üzerindeki uyuşmazlıklarda ise Tüketici Sorunları Hakem Heyetine başvurulabileceği gibi doğrudan Tüketici Mahkemesine de başvurulabilir. Bu değer ve üzerindeki uyuşmazlıklar için Hakem Heyetinin vereceği karar bağlayıcı olmayıp delil niteliği taşıdığından, taraflarca benimsenmemesi halinde yine Tüketici Mahkemesine başvurulması gerekiyormuş.
Benim öğrenmek istediğim bankanın ücretimi tamamını yani 2.136 tl yi iade etmemesi durumunda ne yapmam gerekiyor.Lehime verilen kararın 1.161.67 tl ye kadar yaptırımı yok mudur?1.161,67 tl yi icra dairesine başvurup ilamlı icra dosyası doldurarak alamaz mıyım?Eğer bu mümkünse bu şekilde paramın en azından 1.161,67 tl sini ilamlı icra ile almayı düşünüyorum.
bu mümkün değilse bunu delil olarak sunup tamamı için tüketici mahkemesine dava mı açmam gerekir?
Saygılarımla,
Cevap: Tüketici Mahkemesi kararına dayanılarak yapılan İlamlı İcra takibinin iptali
Yargıtay 13.Hukuk Dairesinin 15.11.2012 tarih 2012/25177-25689 E-K sayılı bozma kararında
KARAR
DAVACI ; davalının, davacı bankanın Kırşehir Şubesinden Kredi Kullandığını, kullanmış olduğu krediden yapılandırma bedeli altında tahsil edilen 2768.08 TL'nin tarafına iadesi talebiyle yaptığı müracaat neticesinde, Kırşehir Tüketici Sorunları Hakem Heyetinin 02.04.2012 tarih ve 536 karar sayılı kararı ile söz konusu meblağın davalıya iade edilmesine karar verildiğini, ilgili kararın hukuka aykırı olduğunu belirtirek bu nedenle Kırşehir Tüketici Sorunları Hakem Heyeti Başkanlığının 536 karar sayılı 02/04/2012 tarihli kararının iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
DAVALI: Davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece; davacı bankanın dava konusu giderlerin kredinin verilmesinde veya yeniden yapılandırılmasında zorunlu masraf niteliğinde bulunduğu hususunu kanıtlayamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.
1-) Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-) Standart sözleşmeler içeriğini kısmen veya tamamen genel işlem koşullarının oluşturduğu, tarafların karşılıklı müzakareleri sonucu değil, aksine, tarafların biri veya üçüncü kişi tarafından önceden hazırlanmış hükümlerin kullanıldığı sözleşme tipi olarak tanımlanmakta olup, 4077 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun'un 4822 Sayılı Kanunla Değişik 6.Maddesi ile, Avrupa Konseyinin 05.04.1993 tarihli, 1993/AET yönergesinde ve bu yönergeyi iç hukuklarına aktaran Avrupa Birliği ülkelerinde, standart sözleşmelerde yer alan hükümlerin özellikle bu sözleşmelerin içeriğini oluşturan genel işlem koşullarının, haksız şart olduğuna ilişkin bir karine öngürülmüştür.
Tüketicinin Korunması Hakkkında Kanunun 6.maddesinin 3.fıkrasına göre " Bir sözleşme şartı önceden hazırlanmışsa ve özellikle standart sözleşmede yer alması nedeniyle tüketici içeriğine etki edememişse, o sözleşme şartının tüketiciyle müzakare edilemediği kabul edilir.Sözleşmenin bütün olarak değerlendirilmesinden, standart sözleşme olduğu sonucuna varılırsa, bu sözleşmedeki bir şartın belirli unsurlarının veya münferit bir hükmünün müzakare edilmiş olması, sözleşmenin kalan kısmına bu maddenin uygulanmasını engellemez" hükmü yer almaktadır.
Yine 4077 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun'un 4822 Sayılı Kanunla değişik 6.Maddesi ile sözleşmelerdeki " haksız şartı" kurumu düzenlenmiş ve satıcı ve sağlayıcının tüketiciyle müzakere etmeden, tek taraflı olarak sözleşmeye koyduğu, tarafların sözleşmeden doğan hak ve yükümlülüklerinde iyi niyet kurallarına aykırı düşecek biçimde tüketici aleyhine dengesizliğe neden olan sözleşme koşullarının haksız şart olup, taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu her türlü sözleşmede yer alan haksız şartlar tüketici için bağlayıcı olmadığı belirtilerek, satıcı veya sağlayacının, bir standart şartın münferiden tartışıldığını ileri sürüyorsa, bunu ispat yükünün ise ona ait olduğu belirtilmiştir. 4077 Sayılı Kanunun değişik 6. ve 31. maddelerine dayanılarak hazırlanan tüketici sözleşmelerindeki Haksız ŞArtlar Hakkında Yönetmeliğin 7.Maddesinde ise "satıcı, sağlayıcı veya kredi veren tarafından tüketici ile akdedilen sözleşmede kullanılan haksız şartların batıl olduğu" hükmü getirilmiştir. Ne varki incelenen dosya içeriğine göre, davalıdan yapılan tahsilatlar içerisinde, dosya masrafı ve komisyon ödemeleri dışında, sözleşme kapsamında alınan sigorta pirim bedelinin de bulunduğu anlaşılmaktadır.
Hemen belirtmek gerekir ki; her ne kadar mahkemece, kredi sözleşmesi kapsamında yapılan hayat sigortasına ilişkin hükümlerin ve bu kapsamda alınan sigorta priminin davacıdan tahsil edilmesinin tüketici aleyhine haksız şart oluşturduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği anlaşılmakta ise de, bir sözleşme hükmünün haksız şart olarak kabulü için gerekli bulunan açık ve haksız oransızlık unsurunun gerçekleşen somut olayda bulunmadığı anlaşılmaktadır. Zira sözleşmenin bir hükmünün, tüketicinin bir menfatini ihlal etmekle birlikte, ona önemli avantajlar da sağladığı anlaşılıyor ise bu kaydın tüketicinin zararına olduğunu söylemek olanaklı değildir.
Davacı bankanın kredi borçlusuna hayat sigortası yaptırmasındaki asıl amacının, kredi borucunu teminat altına almak olduğu ve hayat sigortası nedeni ile kredi borçlusunun belli bir prim ödeme borcu altına girdiği anlaşılmakla birlikte, hayat sigortası kapsamına alınmasında davalı sigortalının da bir menfaatinin olduğu açıktır. Hal böyle olunca, sözleşme kapsamında davalıdan tahsil edilen sigorta primlerine ilişkin kayıtların haksız şart niteliğinde olduğu gerekçesiyle ödenen primlerin davalından tahsiline karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bozma nedenidir.
SONUÇ : Yukarıda 1.Bentte açıklanan nedenlerle davacının sair temyiz itirazlarının REDDİNE, 2.bentte açıklanan nedenle davacının temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, HUMK'nun 440/111-2 maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 15.11.2012 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
Yargıtay ilamı yukarıdaki gibidir. Dosya tüketici mahkemesinde yeni esas numarası alarak 13.03.2013 tarihine duruşma günü verilmiştir. Bu aşamada nasıl bir yol izlemeleyim.
- - - Updated - - -
Yargıtay 13.Hukuk Dairesinin 15.11.2012 tarih 2012/25177-25689 E-K sayılı bozma kararında
KARAR
DAVACI ; davalının, davacı bankanın Kırşehir Şubesinden Kredi Kullandığını, kullanmış olduğu krediden yapılandırma bedeli altında tahsil edilen 2768.08 TL'nin tarafına iadesi talebiyle yaptığı müracaat neticesinde, Kırşehir Tüketici Sorunları Hakem Heyetinin 02.04.2012 tarih ve 536 karar sayılı kararı ile söz konusu meblağın davalıya iade edilmesine karar verildiğini, ilgili kararın hukuka aykırı olduğunu belirtirek bu nedenle Kırşehir Tüketici Sorunları Hakem Heyeti Başkanlığının 536 karar sayılı 02/04/2012 tarihli kararının iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
DAVALI: Davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece; davacı bankanın dava konusu giderlerin kredinin verilmesinde veya yeniden yapılandırılmasında zorunlu masraf niteliğinde bulunduğu hususunu kanıtlayamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.
1-) Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-) Standart sözleşmeler içeriğini kısmen veya tamamen genel işlem koşullarının oluşturduğu, tarafların karşılıklı müzakareleri sonucu değil, aksine, tarafların biri veya üçüncü kişi tarafından önceden hazırlanmış hükümlerin kullanıldığı sözleşme tipi olarak tanımlanmakta olup, 4077 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun'un 4822 Sayılı Kanunla Değişik 6.Maddesi ile, Avrupa Konseyinin 05.04.1993 tarihli, 1993/AET yönergesinde ve bu yönergeyi iç hukuklarına aktaran Avrupa Birliği ülkelerinde, standart sözleşmelerde yer alan hükümlerin özellikle bu sözleşmelerin içeriğini oluşturan genel işlem koşullarının, haksız şart olduğuna ilişkin bir karine öngürülmüştür.
Tüketicinin Korunması Hakkkında Kanunun 6.maddesinin 3.fıkrasına göre " Bir sözleşme şartı önceden hazırlanmışsa ve özellikle standart sözleşmede yer alması nedeniyle tüketici içeriğine etki edememişse, o sözleşme şartının tüketiciyle müzakare edilemediği kabul edilir.Sözleşmenin bütün olarak değerlendirilmesinden, standart sözleşme olduğu sonucuna varılırsa, bu sözleşmedeki bir şartın belirli unsurlarının veya münferit bir hükmünün müzakare edilmiş olması, sözleşmenin kalan kısmına bu maddenin uygulanmasını engellemez" hükmü yer almaktadır.
Yine 4077 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun'un 4822 Sayılı Kanunla değişik 6.Maddesi ile sözleşmelerdeki " haksız şartı" kurumu düzenlenmiş ve satıcı ve sağlayıcının tüketiciyle müzakere etmeden, tek taraflı olarak sözleşmeye koyduğu, tarafların sözleşmeden doğan hak ve yükümlülüklerinde iyi niyet kurallarına aykırı düşecek biçimde tüketici aleyhine dengesizliğe neden olan sözleşme koşullarının haksız şart olup, taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu her türlü sözleşmede yer alan haksız şartlar tüketici için bağlayıcı olmadığı belirtilerek, satıcı veya sağlayacının, bir standart şartın münferiden tartışıldığını ileri sürüyorsa, bunu ispat yükünün ise ona ait olduğu belirtilmiştir. 4077 Sayılı Kanunun değişik 6. ve 31. maddelerine dayanılarak hazırlanan tüketici sözleşmelerindeki Haksız ŞArtlar Hakkında Yönetmeliğin 7.Maddesinde ise "satıcı, sağlayıcı veya kredi veren tarafından tüketici ile akdedilen sözleşmede kullanılan haksız şartların batıl olduğu" hükmü getirilmiştir. Ne varki incelenen dosya içeriğine göre, davalıdan yapılan tahsilatlar içerisinde, dosya masrafı ve komisyon ödemeleri dışında, sözleşme kapsamında alınan sigorta pirim bedelinin de bulunduğu anlaşılmaktadır.
Hemen belirtmek gerekir ki; her ne kadar mahkemece, kredi sözleşmesi kapsamında yapılan hayat sigortasına ilişkin hükümlerin ve bu kapsamda alınan sigorta priminin davacıdan tahsil edilmesinin tüketici aleyhine haksız şart oluşturduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği anlaşılmakta ise de, bir sözleşme hükmünün haksız şart olarak kabulü için gerekli bulunan açık ve haksız oransızlık unsurunun gerçekleşen somut olayda bulunmadığı anlaşılmaktadır. Zira sözleşmenin bir hükmünün, tüketicinin bir menfatini ihlal etmekle birlikte, ona önemli avantajlar da sağladığı anlaşılıyor ise bu kaydın tüketicinin zararına olduğunu söylemek olanaklı değildir.
Davacı bankanın kredi borçlusuna hayat sigortası yaptırmasındaki asıl amacının, kredi borucunu teminat altına almak olduğu ve hayat sigortası nedeni ile kredi borçlusunun belli bir prim ödeme borcu altına girdiği anlaşılmakla birlikte, hayat sigortası kapsamına alınmasında davalı sigortalının da bir menfaatinin olduğu açıktır. Hal böyle olunca, sözleşme kapsamında davalıdan tahsil edilen sigorta primlerine ilişkin kayıtların haksız şart niteliğinde olduğu gerekçesiyle ödenen primlerin davalından tahsiline karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bozma nedenidir.
SONUÇ : Yukarıda 1.Bentte açıklanan nedenlerle davacının sair temyiz itirazlarının REDDİNE, 2.bentte açıklanan nedenle davacının temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, HUMK'nun 440/111-2 maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 15.11.2012 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
Yargıtay ilamı yukarıdaki gibidir. Dosya tüketici mahkemesinde yeni esas numarası alarak 13.03.2013 tarihine duruşma günü verilmiştir. Bu aşamada nasıl bir yol izlemeleyim.
Cevap: Tüketici Mahkemesi kararına dayanılarak yapılan İlamlı İcra takibinin iptali
Tüketici mahkemesi yargıtay ilamı sonucudan tarafıma tekrar karşı tarafa ödenmek üzere mahkeme masrafları ile vekalet ücretine hükmedir mi ?