Cevap: Icra ve Iflas Hukukunda Anlasilmasi Zor Noktalar
Alıntı:
Av.Engin Oğuz rumuzlu üyeden alıntı
Dünyanın geldiği noktada medeni ülkelerin durumunu görüyoruz. Millet ortaçağ adaletini mumla arar oldu.
Geçenlerde ekonomist dergisinde vardı. Batı dillerinde iflas (borcunu ödeyememe) için kullanılan ifade italyanca ve Venedik kökenli olup, kırık tezgah anlamına geliyormuş. O devirlerde bir tacir borcunu ödeyemeyince adamın tezgahını başında paralıyorlarmış. Örnek alınması gereken bir tedbir.
Cevap: Icra ve Iflas Hukukunda Anlasilmasi Zor Noktalar
Cemil bey sizin işin sonuna ben işin başına bakıyorum sorun burda. Bir eylemin sonunda can yakıcı bir tedbir varsa önüne gelen o işe atlamaz. Eskiden babalar çocuklarına bir dükkan bırakırlardı veya biraz sermaye çocuk da onunla hayatını geçindirirdi. Şimdi bir tanıdık bul bankadan çek karnesi al sıfır parayla trilyonluk sermaye. Müeyyide ağır olur ama yargılama yapılır bakılır söz konusu kişi borçlu satış yapamamış veya çalışmış zarar etmiş ekonomik kriz etki neyse o kişiye o cezai müeyyide elbette o katılığıyla uygulanmaz.
Masamın üstünde bir sürü dosya var bakıp söylüyorum şimdi size mesela; banka şubesi anadolu yakasında borçlu şirket avrupa yakasında kıytırık bir şirket hiç bir çekini ödememiş üstelik çekleri şirket sahibi ciro edip para karşılığı satmış gerçek alış verişler değil yani benim müvekkilime ise mal sattığı müşterisi vermiş. Şirket yok ya da bedeli tahsil etmek mümkün değil. Şu anda ülkemizde borçlu dediğimiz kimselerin kahir çoğunluğu budur. Basit bir şirket ya da şahıs firması kurup çekle senetle piyasayı dolandırmak. Sizin düşündüğünüz bir avuç gerçek esnaf mağdur insanlar için cılızlatılan müeyyidelerden alçaklar istifade ediyor. Esasen bu gerçek esnafı da bu alçaklar mağdur ediyor iflasa sürüklüyor.
Şimdi misal hırsızlığın cezası idam olsa elbette çok insan idam edilir ama benim dediğim farklı bir şey o cezanın kanunda yeri hırsızlığın bittiği noktadır.
Cevap: Icra ve Iflas Hukukunda Anlasilmasi Zor Noktalar
Alıntı:
senoleker rumuzlu üyeden alıntı
Alacaklı avukatının borcu tahsil için derhal haciz yoluna başvurmaması alacaklının iyi niyetini gösterir, borçluya yapılmış bir "jest" tir diye düşünüyorum.
Borçlu ne kadar borcu olduğunu ve ödemediği her zaman dilimi için ne kadar faiz ödeyeceğini zaten bilmektedir. Borcu ne zaman ödeyeceği de kendine bırakıldığına göre -daha doğrusu çok geniş bir zaman bırakıldığına göre- kendi hesabını yapar, eğer bu faizi ödemek kendisi için daha avantajlı ise borcu geciktirir, faiz ödemek zararına ise, borcunu bir an önce öder. Bu da borçluya seçme hakkı verdiğinden, borçlunun lehine bir durumdur.
Ben ya bahsettiğiniz olayı anlamadım, ama anladıysam alacaklı avukatının tahsil için borçluyu "cendereye" sokmamasında hukuki bir sorun yok, ben de ayrıca etik dışı ya da vicdan dışı bir durum görmüyorum.
Sayın Eker,
Ticari faaliyette alınan paranın geri gelmesi mecburiyet arz eden bir durumdur.Alınan bu para geri gelmediği zaman eksik olduğu tarafı oldukça büyük sıkıntıya sokmaktadır.Alcakalı avukatının tahsil için borçluyu cendereye sokmamasında hukukı,etik ve vicdanen bir sorun yok diyorsunuz.Peki o zaman yine icra davalarında alacaklı tarafın avukatları neden tebligatın 7 gunluk suresi biter bitmez sıradan vatandaşın evinin kapısına dayanarak perdeden ütüye kadar herşeyi haczediyordu?Bu eski uygulama ülkemizde çok meşhurdu ve hepiniz bunu iyi biliyorsunuz.Aynı İcra Davasında iş alacaklı tüccar ve borçlu tüccara gelince neden uygulama değişiyor?Benim itiraz ettiğim nokta bu.Alacaklı ve borçlu kim olursa olsun uygulama net ve kesin olmalıdır.