Katledilişinin 16. yılında saygı ve özlemle anıyoruz.
Unutmadık, unutmayacağız, unutturmayacağız...
Printable View
Katledilişinin 16. yılında saygı ve özlemle anıyoruz.
Unutmadık, unutmayacağız, unutturmayacağız...
Sevgili Uğur Mumcu birçok ilde bir hafta boyunca söyleşi, açıkoturum, konser, film, tiyatro gösterileri gibi çeşitli etkinliklerle anılacak.
Gazeteci yazar Uğur Mumcu'yu bir kez daha saygıyla anıyor ve bu hassasiyeti esirgemeyecek olanlar için bu etkinliklere ilişkin detaylı haberi aşağıya ekliyorum;
Ankara- Uğur Mumcu Araştırma Gazetecilik Vakfı (um:ag) tarafından düzenlenecek Uğur Mumcu'yu anma etkinlikleri, "16. Adalet ve Demokrasi Haftası" adıyla, 24 Ocak itibariyle tüm hafta boyunca sürecek ve 31 Ocak 1990'da Ankara'da evinin önünde uğradığı silahlı saldırı sonucu öldürülen Prof. Dr. Muammer Aksoy'u anma etkinlikleri ile tamamlanacak.
Uğur Mumcu'nun öldürülmesinin 16. yıldönümü anma etkinlikleri, 24 Ocak saat 11.00'de, Batıkent Uğur Mumcu Parkı'nda bulunan anıta çelenk koyma töreni ile başlayacak. "Uğur Mumcu Sesleniyor: Sömürenler Demokrasisi, Hırsızlar Düzeni" sloganıyla, sevenleri aynı gün saat 13.00'da, karanfil ve mumlarla Uğur Mumcu'nun sokağında olacak. Burada, Ankara Çok Seli Müzik Derneğince, Çocuk Korosu Konseri gerçekleştirilecek. Konserin ardından, Mumcu'nun Cebeci Asri Mezarlığı'nda bulunan anıtmezarı ziyaret edilecek.
Cumhuriyet Gazetesi'nin düzenlediği "Dostları Uğur Mumcu'yu Anlatıyor" başlıklı söyleşi aynı gün saat 16.00'da Cumhuriyet Kültür Merkezi'nde yapılacak. Özgen Acar, Işık Kansu ve Nuri Yıldırım'ın katılacağı söyleşinin ardından Mumcu, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Farabi Salonu'nda "Uğur Mumcu Sesleniyor 2009; Siz Verin Hükmünüzü..." başlığı altında düzenlenecek dans ve sinevizyon gösterisi ve Leman Sam Konseri ile anılacak.
Uğur Mumcu'yu anma etkinlikleri, 25 0cak'ta Çağdaş Sanatlar Merkezi'nde saat 11.00'de düzenlenecek şiir ve müzik dinletileri ile devam edecek. Şairler, Özgen Seçkin, A. Kadir Paksoy, Selma Ağabeyoğlu, Arzu Alır, Gökhan Cengizhan, Ahmet Antmen, Bilge Öngöre, Ali Rıza Kars, Metin Turan, Neşe Ersoy'un katılacağı, etkinliğin ardından "Demokrasiye Selam, Hırsızlığa Devam" konulu açık oturum gerçekleştirilecek.
Açıkoturumun dikkat çeken konukları ise, yazar İlhan Taşçı, Tuncay Çelen ve CHP Grup Başkanvekili Kemal Kılıçdaroğlu olacak. 25 Ocak etkinlikleri, konuşmacıların Prof. Dr. Korkut Boratav, Porf. Dr. Mustafa Altıntaş, Prof. Dr. Yakup Kepenek, Prof. Dr. Birgül Ayman Güler, Yrd. Doç. Dr. Gökhan Günaydın olduğu söyleşi ve ardından düzenlenecek "Üç Anadolu" temalı konserle sona erecek.
Özge Mumcu'dan "15 yıl önce bugün"
Uğur Mumcu 26 Ocak'ta da anılmaya devam edecek. Gün boyunca Çağdaş Sanatlar Merkezi'nde, öğretim görevlileri ve gazetecilerin katılacağı "Eğitim ve Sömürü", "Kültür Sömürgenleri", "Sömürü ve Yolsuzluğun Dünü Bugünü" başlıklarındaki açıkoturumlar gerçekleştirilecek.
Aynı gün saat 19.00'da Yunus Emre Kültür Merkezi'nde de, Uğur Mumcu'nun kızı Özge Mumcu tarafından hazırlanan "15 Yıl Önce Bugün" adlı belgesel film gösterilecek. Buradaki anma etkinlikleri, saz dinletisi ve ardından Özgen Acar, Erdal Sarızeybek, Doç. Dr. Ünsal Yavuz'un konuşmacı olarak katılacağı "Sömürenler Demokrasisi, Hırsızlar Düzeni" başlıklı açıkoturumla sona erecek.
27 Ocak Salı günü, Çağdaş Sanatlar Merkezi bu kez saat 14.30'da "Bankacılık Sisteminde Yabancılaşma, Üretici Köylü Sömürüsü" konusu etrafında birleşen, Yrd. Doç. Dr. Gökhan Günaydın, Yard. Doç. Dr. Oktay Gökdemir, Dr. Hulusi Tanman, Tuncay Mollaveisoğlu, Uğur Civelek'i konuk edecek. Açıkoturumun ardından, sırasıyla saz dinletisi, halk dansları topluluğu gösterisi, Türk Halk Müziği Konseri ile Necati Cumalı'nın "Gömü" adlı oyunu sahnelenecek.
28 Ocak Çarşamba günkü anma etkinlikleri de, Çağdaş Sanatlar Merkezi'nde saat 12.30'da gerçekleştirilecek, Öner Tanık, Makbule Cengiz, Emrah Konuralp, Osman Yılmaz'ın konuşmacı olarak katılacağı "Uğur Mumcu ve Gençlik" başlıklı açık oturumla başlayacak. Ardından, Özge Mumcu'nun "15 Yıl Önce Bugün" adlı belgesel filmi bu kez saat 16.30'da um:ag Konferans Salonu'nda gösterilecek. um:ag'daki etkinlikler, yazı-karikatür ile ahşap alçak kabartma sergisi, gitar dinletisi, YARSAV Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu'nun konuşmacı olarak yer alacağı "Küresel Saldırılara Karşı Hukukun Savunulması" başlıklı söyleşi ile sona erecek. Aynı gün saat 18.00 itibariyle Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Batıkent Şubesi'nde de gazeteci yazar Bahadır Selim Dilek ve Uluç Gürkan'ın katılacağı söyleşiler düzenlenecek.
Şarkılarla "uğur"lanacak
Uğur Mumcu'yu anma etkinlikleri, 29 Ocak Çarşamba günü, saat 13.00'de Çağdaş Sanatlar Merkezi'nde gerçekleştirilecek, Necla Ülkü Kuglin, Av. İlknur Kalan ile Yaşar Seyman'ın katılacağı, "Yoksulluk Kadınları Neden İki Kez Vurur?" konulu açıkoturumla devam edecek. Ardından, bu kez M. Emin Değer, A. Nejat Ölçen, Uluç Gürkan, Şengül Hablemitoğlu'nun aynı masayı paylaşacağı, "Yediveren Bağımsızlık Gülleri" başlıklı açıkoturum yapılacak. Aynı gün saat 20.00'de Ankara Sanat Tiyatrosu, Uğur Mumcu için, Ariel Dorfman'ın "Ölüm ve Kızı" adlı eserini sahneye koyacak.
30 Ocak Cuma günü de Mumcu anısına Çağdaş Sanatlar Merkezi'nde açıkoturum, söyleşi ile şiir ve müzik dinletileri düzenlenecek. Hafta'nın ve anma programının son günü olan 31 Ocak'ta ise, bundan 18 yıl önce Ankara'da evinin önünde uğradığı silahlı saldırı sonucu öldürülen Prof. Dr. Muammer Aksoy, Cebeci Asri Mezarlığı'nda bulunan anıtmezarında saat 12.30 itibariyle ziyaret edilecek. Ardından Çağdaş Sanatlar Merkezi'nde, Av. Tuncay Alemdaroğlu, Av. Şevket Şahap İnce, Av.Reşat Yalın tarafından "Sömürüye Karşı Hukuk" tartışılacak.
Uğur Mumcu'yu anma etkinlikleri, "16. Adalet ve Demokrasi Haftası", Geleneksel Kapanış Gecesi ile son bulacak. Uğur Mumcu, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Farabi Salonu'nda saat 19.00'da Cahit Berkay, Çetin Gül, Emrah Karaca, Ufuk Karakoç, Grup Gündoğarken'in vereceği konserle bir kez daha "uğur"lanacak.
www.cumhuriyet.com.tr
Aslen, Ankaralı olan Uğur Mumcu, 22 Ağustos 1942 yılında, babasının memuriyeti dolayısıyla Kırşehir'de, dört kardeşin üçüncüsü olarak doğdu. Annesi Nadire Hanım, babası, Tapu Kadastro memuru Hakkı Şinasi Bey'di.
İlk ve orta okulları Ankara'da okuyan Mumcu çok aktif bir öğrenciydi. Bu hızlı yaşam Hukuk fakültesinde de devam etti. 1961 yılında baş1adığı Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni 1965 yılında tamamladı. Bir süre avukatlık yaptı; yabancı dil öğrenmek için İngiltere'ye gitti. 1969- 1972 yılları arasında Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde İdare Hukuku Profesörü Tahsin Bekir Balta'nın asistanı olarak çalıştı.
Yazmaya, üniversite öğrenciliği yıllarında, Doğan Avcıoğlu'nun yönetimindeki Yön Dergisinde başlayan Uğur Mumcu, 12 Mart döneminde bir yazısında kullandığı "ordu uyanık olmalı" sözleriyle, "orduya hakaret etmek", "sosyal bir sınıfın öteki sosyal sınıflar üzerinde tahakkümünü kurmak" suçunu işlediği iddasıyla gözaltına alındı. Uğur Mumcu bu davadan dolayı 7 yıl hapse mahkum edildi. Fakat yargıtayca karar bozuldu ve serbest bırakıldı. Bu olaydan sonra, Mumcu askerliğini, 1972-74 yılları arasında Ağrı'nın Patnos ilçesinde, resmi tanımıyla "sakıncalı piyade eri" olarak tamamladı.
Patnos'ta, ağır koşullar altında askerliğini yaparken, zaten uzun zamandan beri var olan ülseri yüzünden mide kanaması geçirdi.
İlk yazıları 1962'den itibaren Yön, Türk Solu, Devrim, Ant, KIM v.b. dergilerde yer alan Mumcu'nun, 1968-69-70 yıllarında Akşam, Milliyet, Cumhuriyet gazetelerinde zaman zaman çeşitli konularda inceleme yazıları da yayımlandı.
Köşe yazarlığına 1974 yılında haftalık Yeni Ortam dergisinde başladı. Daha sonra çalışmaya başladığı Anka Ajansında 1975 yılından itibaren Cumhuriyet'e de köşe yazıları yazdı. 1977 yılından sonra sadece Cumhuriyet için yazmaya başladı. gözlem başlıklı köşesinde 1991 yılının Kasım ayına kadar aralıksız olarak yazdı. 6 Kasım 1991'de İlhan Selçuk ve yaklaşık 80 Cumhuriyet çalışanı ile birlikte gazeteden ayrıldı. Bir süre işsiz kaldı. 1 Şubat - 3 Mayıs 1992 tarihleri arasında Milliyet Gazetesi'nde yazan Mumcu, Cumhuriyet Gazetesi'ndeki yönetim değişikliği üzerine 7 Mayıs 1992'de Cumhuriyet'e döndü.
Gazetecilik hayatı başarılarla dolu olan Mumcu 24 Ocak 1993 yılında uğradığı silahlı saldırı sonucu öldü.
Uğurlar olsun Uğurlar Olsun
Hüzünlü bulutlar yoldaşın olsun
Bir keskin kalem bir kırık gözlük
Cesur yüreklere hatıran olsun
Mekanın cennet olsun cesur kalem
Keşke bu şekilde anmasaydık şimdi aramızda olsaydı saygıyla anıyorum.
Bu vesile İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin İsmet İnönü Sanat Merkezi Kültürpark'da Düzenlemiş olduğu söylesi konuşmacılar ÜMİT ZİLELELİ SERDAR KIZIK VE SUVAVİ KONSERİ . Başkanımız AZİZ KOCAOĞLU'na böyle bir etkinlik için teşekkürlerimi ve saygılarımı sunarım.
http://img255.imageshack.us/img255/4223/umiq7.jpg
Sevgili Uğur MUMCU,
Geldiğimiz noktada hala SAKINCALIsın...
Çünkü tıpkı Nazım'ın itibarının iadesinde olduğu gibi
seni sakıncasız yapmak isteyenler sakıncalı...
Ve biz ardıllarınız size borcunu yazık ki hala SAKINCALI olmak ile ödeyebilmekteyiz...
Umarım bu ülke ve onun güzel insanları layık olduğu SAKINCALILIK ayrıcalığından kurtulur...
Selam olsun siz yüzaklarımıza...
SELAM OLSUN...
Melih Aşık, 24 Ocak 1993’te evinin önünde uğradığı suikast sonucu hayatını kaybeden gazeteci Uğur Mumcu’ya yazdığı mektupta, 2009 Türkiye’sini “korku imparatorluğu”na dönüştüren olayları anlattı
Sevgili Uğur,
Sen aramızdan ayrılalı 15 yıl geçmiş... Zaman ne hızlı akıyor...
Oralarda ne var ne yok, dersen...
Doğrusu senin öngörülerinin doğru çıkması dışında yeni şey yok...
Siyaset, ticaret, tarikat üçgeni hem ülkeye, hem iktidara hakim oldu...
Hem de ne hakim olmak...
Bir de korku imparatorluğu kuruldu ki... Görmeye değer...
Artık cumhuriyetçi, Atatürkçü yurtseverler ikiye ayrılıyor...
Ergenekon’dan içeri alınanlar...
Ergenekon’dan içeri alınacaklar...
Bir yandan çetelerin üzerine gidilirken bir yandan da muhaliflerin avı sürüyor... İktidar muhalifleri çetelerle aynı kategoride muamele görüyor...
İktidar muhalifleri, teker teker içeri alınıyor... İçeri alınmayanlara korku salınıyor. Eğer sağ olsaydın sen de mutlaka topun ağzında olurdun...
İşler o raddeye vardı ki... Son dalgada İstiklal Savaşı Kahramanı Kılıç Ali’nin 80 küsur yaşındaki oğlunun da içeri alınacağı televizyonlardan alt yazı olarak geçti. Altemur ağabeyin suçu mu? İktidara muhalif yazılar yazmak...
F tipi cezaevleri Yedikule zindanlarına döndü. İçeri düşenin bir daha ne zaman çıkacağını kimse bilmiyor.
İnsanların neden gözaltına alındığı falan da açıklanmıyor.
Sen sık sık hukuktan, hukukun üstünlüğünden söz ederdin...
Hukuk artık sadece soyguncuları, vurguncuları korumaya yarıyor...
Türkiye’deki sisteme “katiller demokrasisi, hırsızlar düzeni” derdin...
Bugünleri görseydin ne diyeceğini çok merak ediyorum...
15 yıl sensiz yaşamak, bu ülke için kayıp oldu Sevgili Uğur...
Ama sen aramızdan erken ayrılmakla bir şey kaybetmedin.
Şan ve şeref kazandın...
Nur içinde yat...
* Melih Aşık / Milliyet
Sayın Editör Yusuf Aydın Şahine yazısı için teşekkür ederim son bölümünü kopyalayacaktım doğrusu beceremedim.
Uğur Mumcu; demişken isterseniz bizde okuduklarımızın dışında yaşadıklarımızdan bahisle bir hikâyecik ve düşündüklerim ile ilgili bir iki satırla, okuyanların belki kafasını ağrıtmak pahasına: Doğru anlaşılmak, bilinmek, yorumlanmak, yazılmak, değerlendirilmek adına herkesin her şeyin en iyisi ile de karşılaşması yanında benim dışımdakilerin, benim için düşündüklerinin bin katının kendilerine olması dileğiyle…
Kendimden bahis etmeyi sevmem ama şöyle başlayabilirim sanırım, o zaman çevremdekilerin sayesinde toplam on kişiyi bulmayan bir çoğunluktaydık, bizim de okuduğumuz bir gazete’ye özgü yazıları yayınlanıyordu.
Bu yazılar diğer gazete ve dergilerdeki yazılarından farklı konular içeriyordu. Açıkça ben hayret ediyordum, bu kadar farklı alanda bu kadar çok yazıyı nasıl yazabiliyordu? Oradakilerin en küçük olanı bendim. Çoğu akrabam hepsi tanıdıktı, iyi hatırlıyorum, İnsanı üstün tutan anlatımlarının yanında, sömürü ve soygun düzeninden muzdarip konuşmasının bitiminden sonra kendisine hayretimi açıkladım.
Bana şöyle dedi; “tabiî ki bunların hepsine biz yetişemeyiz ancak kendisine çok güvendiğim yazılarından emin olduğum kişiler, arkadaşlar çeşitli sebeplerle yayınlayamıyor ya da araştırmasını bulunduğu köşede yayınlatamıyor bu şekilde de çok yazılar geliyor” demişti bana cevap olarak. Benimde bu sitede yer bulamayan elimde kalan az da olsa yazılar gibi.
Ancak orada ilgimi çeken bir büyüğümüzün sorusuydu, çok samimilerdi tabi o zaman da aydın olmanın başka bir kriteri vardı, geldiği yer ve zaman olarak da çokça önceye dayanır ya
Meşhur aydınlanma = ti inanmama ya, sorulan soru bununla ilgiliydi, eğer şehit olmanın kıstaslarını tam olarak bilseydim kendisi için bunu diye bilirdim. Cevabı şöyleydi Allah’a peygamberi “Hz Muhammed’e inanıyorum Müslüman’ım” dedi.
Tabii İnsan ölünce bir başka sahipleniliyor bir başka anlatılıyor, küremizde adamı öldürürler ondan sonrada alırlar omuzlarına sanki başkası öldürmüş gibi, k…sun, korktukları şey neyse o diye kendi emellerini yürürlüğe koyarlar. Ama gerçekten memleket için önemli, yararlı her şeyden önce araştırmacı bir kişiliğe sahipti. Allah Rahmet eylesin.
Ne mutlu cana kıymayana değil… Cana kıymayı bile düşünmeyene… Nasıl ki iki yüz yirimi yeterde, biraz daha abartılı diyelim, seksen bin wolt elektriğin geçtiği bilindiği bir yüksek gerilim hattına dokunmayı değil, yaklaşmak bile düşünülmediği gibi.
Selam en temel hak olan yaşama hakkı’na saygı duyanlara olsun.
--------------------------------------
EKŞİ
Engin Ardıç yazısı:
Solcu olunca salak da olmak şart mıdır?
Bundan on dört yıl kadar önce, o sıralar yorumculuk yaptığım televizyon kanalındaki haberci arkadaşlar, Uğur Mumcu'nun katilini ortaya çıkardılar! Arabaya bombayı koyan herifi...
Pardon, "iddia olunan" diyecekmişiz bundan böyle... "Sözde Ermeni kırımı" gibi bir şey...
"Sözde katile" yakalanırsa deli numarası yapması öğretilmişti, o da öyle yaptı.
O zamanın başsavcısı, adamı içeri almadı, hayır, tuttu bizim arkadaşları içeri aldı.
Emekli olunca da gitti, bizi hiç şaşırtmayan bir şey yaptı, MHP'ye üye oldu. Fakat oraya da nizam ve intizam vermeye kalkınca, fazla barınamadı partide...
Konu da kapandı. "Sözde katile" ne oldu, öğrenemedik. Umarım geçici bir süre içeri alınan arkadaşlar o günleri anlatırlar da hem biz ayrıntıları hatırlarız, hem de halk öğrenir.
Uğur Mumcu, ölümünün on altıncı yıldönümünde törenlerle anılıyor.
On altı yıldır birçok ahmak da Uğur Mumcu'nun "Atatürkçü olduğu için öldürüldüğünü" sanıyor!
Çünkü katilleri, cinayetin toplumda böyle algılanmasını istemişlerdi... Yazıya oturunca papağan gibi "Emeç, Üçok, Cömert, Hablemitoğlu, Kışlalı, Mumcu" isimlerini ardarda sıralamayı marifet sanan birçok basın ahmağı da buna farkında olmadan pek güzel çanak tuttu...
Uğur Mumcu, "kontrgerillayı deşifre etmeye çok yaklaştığı" için öldürüldü. Özellikle örgütün uyuşturucu ve silah trafiği üzerinde duruyor, mafya bağlantılarını inceliyordu. 12 Eylül ortamını yaratmak için kurulmuş tezgâhlarda örgütün "öncü parmağını" ortaya çıkarmak üzereydi.
Yani bugünkü "Ergenekon var mı yok mu" tartışmasını daha o zamanlar "aşmıştı", bu da onun sonunu getirdi, alçakça katledildi.
Pardon yahu, "iddia olunan Ergenekon örgütü" diyecektik.
Törenlerle anılıyor. "Atam, izindeyiz" muhabbeti gibi "Mumcu, izindeyiz" nutukları atılıyor.
Sonra da dönüp Ergenekon soruşturması sulandırılmaya, saptırılmaya, küçümsenmeye çalışılıyor.
Hükümete duydukları nefret gözlerini öyle bir karartmış ki, utanç verici saçmalıklar ve aymazlıklar sergiliyorlar.
Patronları ve yöneticileri tarafından hangi çıkar kavgasında kullanıldıklarını da ya görmezden geliyorlar ya da göremeyecek kadar zavallı bunlar.
Atıp tutuyorlar: Yiğidim aslanım, sana söz veriyoruz, yemin ediyoruz, gerekirse gittiğin yolda biz de öleceğiz ama dönmeyeceğiz!
Sonra da hükümete, savcılara, polislere "giydirmece" ... Atatürkçüler baskı altındaymış.
Uğur Mumcu'yu, Atatürkçülük maskesini senin gibilere pek güzel yutturanlar öldürdüler, bre salak!
Pardon, "öyle olduğu iddia olunuyor" diyelim de başımıza dert almayalım.
Faşistlerle ittifak yapmanın ayıbı da solcu bozuntularına yetsin.
Engin Ardic kendisini ne guzel de ifade etmis! Yazi gercekten de sahibinin sesi olmus..Ciddiyetsiz, laubali, tutarsiz..
Kosesinden gazetecilik oynamaya calisiyor akli sira..
Transfer icin aldigi paranin bedelini odemek zorunda elbette..
"Para evrensel bir p...venktir" der Shakespeare..
Ne kadar da hakli..