albertobedelli rumuzlu üyeden alıntı
Siz, 1923'ten beri gelen ulus yaratma -ki itirazım yok- projesi dahilinden çıkamamış, kimlik konusunda hala o dönemlerin, dayatılan klişelerine biat eden insanlar. Şehitlerimiz, gazilerimiz, Türk tebaası -hanımefendinin biri yazmıştı bu tebaa kelimesini ve belli ki kullanmaktan gurur duyuyordu. Tebaa biat eden demektir- , her Türk asker doğar... Şimdi ben herhangi bir ülkü ocağına, alperenler ocağına, ya da atsızcılar sitesine -ki en üzücü örnek budur- gitsem ve bu konudaki fikirlerini sorsam, sizlerin yazdıklarından farklı cevaplar almam. Ne eksik ne fazla. Peki bu, o kurumların ve verdikleri cevapların yanlış olduğu anlamına gelir mi? Elbette ki hayır. Peki nedir mesele? Mesele, devir değişti. İnsanlar da insanların hayattan beklentileri de değişti. Amasya Tamimi döneminde değiliz artık. Yarın Anafartalar da muharabeye de gitmeyeceğiz. Efendim, bırakınız artık dört tarafımız düşmanlarla çevrili martavalını. O Fransız İhtilali'nden araklama -argo için özür- bir ulus yaratma projesinin kullandığı bir parametre idi. Hala kullanılmaya çalışılıyor ancak dünyaya henüz sadece etnik köken penceresinden bakabilen insanlar -genelde yeni yetme gençler- üzerinde işe yarıyor. Siz sanıyormusunuz ki bize düşman olanlar listesi verenler, aynı ülkelerle ticari, askeri, hukuki konularda anlaşmalar yapıp üzerine kadeh tokuşturmuyorlar. Zaten olması gereken de bu. Güneş bu ülke etrafında dönmüyor sadece. Hepimiz aynı gezegen üzerinde yaşıyoruz. Sınırlar yavaş yavaş belirsizleşiyor. Ticaret ile, internet ile... Ne anlatıyorsunuz bana. Her durumun, birden fazla sebebi, birden fazla bakış açısı, birden fazla sonucu ve birden fazla çözümü varken, siz bana sadece ''her Türk asker doğar'' mı diyeceksiniz yani. Bundan beş ya da on yıl sonra, bu ülkede, Avrupa Birliği uyum yasaları ya da İnsan Hakları Mahkemesi kararları doğrultusunda zorunlu askerlik kaldırılırsa ya da vicdani red kabul görürse ne yapacaksınız. O sloganlardan ibaret dimağınızdan bir slogan seçip, ''ya sev ya terket'' deyip terkedecek misiniz bu ülkeyi. Ülkede yasalar değişiyor. İnsanların bakış açıları değişiyor. Çünkü dünya değişiyor. Hiçbir şey 1923'teki gibi değil artık. O gün bir ulus yaratmak gerekiyordu. Çünkü imparatorluklar çağı sona ermişti. Ve eldeki tek model, ulus-devlet modeli idi. Tamam. Hayhay. Hiç itirazım yok. Gidin bir bakın Çanakkale Şehitliği'ne. Orada omuz omuza, kardeş kardeşe, bu topraklar için can vermiş Türk, Kürt, Rum (amele taburları ), Çerkez, Laz, Müslüman, Yahudi ve Hristiyan göreceksiniz. Peki bugün ne yapıyoruz? Orada bu topraklar için can vermiş Kürt'lerin torunlarını asit kuyularına atıyoruz. Atanlar kimler. Türk halkının bekasını kendilerine şiar edenler öyle mi? Neden? Çünkü bu çocuklar terörist. Peki ben ne yapıyorum? Polis olup yakalıyorum. Savcı olup sorguluyorum. Yargıç olup yargılıyorum. Cellat olup öldürüyorum. Bir de üstüne bunu saklama gereği duyup, asit kuyusuna atıyorum. Hepsini tek başıma yapıyorum. Hukuk mu? Söz konusu vatan ise gerisi teferruat değil mi?Peki bunu ne adına yapıyorum. Kutsal Türk milletinin bekası adına. Peki bugün ne yapıyorum. 85 yıl önce mübadele ile Rum'ların büyük bir kısmını gönderdim. Mübadele harici bırakılan Bozcaada, Gökçeada ve İstanbul Rum'larına, o dedeleri benim dedelerimle omuz omuza savaşıp yan yana düşmüş insanların torunlarına, hayatı en azından bu coğrafyada zindan etmeye çalışıyorum. Nasıl yapıyorum? Varlık vergisi ile yapıyorum. Nasıl yapıyorum? Bizzat Atam dediğim insanın evini bombalayarak ve ''Rum'lar Ata'mızın evini bombaladı'' söylentisi çıkararak, halkı galeyana getirerek, zaten ülkede az sayıda kalmış olan Rumları öldürerek, evlerini, dükkanlarını yağmalayarak yapıyorum. Şimdi ben bütün bu pisliğe bulaştıktan sonra, sen bana diyorsun ki al eline silahı, git bu bizden olmayan herkese doğrult. Çünkü bizim bizden başka dostumuz yok. Bizden başka herkes bize düşman. Çünkü bizim sivil yaşama hakkımız yok. Çünkü biz asker doğduk. Ve ülkede savaş var. En azından ihtimali var. Sizin gibi biat edenler, hiçbir şeyi sorgulamayanlar, yasa öyleyse doğrudur diyen hukukçular - ki yasalar değişiyor ama bu mantalitedeki hukuçuların cevapları değişmiyor -, ülkenin bütün sorunlarını kahvehane seviyesine indirgeyen, kafa yormayan, çözüm üretmeyen, elini taşın altına sokmayan insanlar varolduğu sürece, bu ülkede savaş ihtimali teorileri her daim varolacaktır. Bir coğrafyada bir terör sorunu varsa, problemin özü insanların ölüyor olmasıdır. Ve çözüm yolları ölümü değil yaşamı kutsamaktan geçer. Siz şimdi çözüm için ne yapıyorsunuz? Herhangi bir fikriniz var mı yoksa size söylenegelmiş sloganlar üzerinden mi hareket ediyorsunuz? Pardon ama SİZ KİMSİNİZ?