-
Cevap: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
Çalışan insanları bilirsiniz...
Hafta içi pek fırsatları olmadığından yemeklerini genelde haftasonları yaparlar...
Bizimkisi de o misal haftalık oluyor...
Hazırladığımız yemekler sindirim sisteminde bir problemi olmayan insanlar için, evrimini tamamlamış insanoğulları için hafiftir...
Yalnız sindirim sistemi bozuk olanların hazım güçlüğü çekeceğini hatırlatmadan edemeyeceğim...
Gelelim haftalık "yemek"imize...
Tartışma içinde yok yedi büyük günah, yok iki büyük günah gibi iddiaları görünce bir "günah yemek"i hazırlamanın FARZ olduğunu düşündüm...
Bütün semavi dinlerde neredeyse tıpkısının aynısı olan bir YARATILIŞ hikayesi vardır...
Hikayede der ki TANRI(mealen):
"Eyyy meleklerim, şeytanlarım...
Ben sizlerden farklı olan ADEMi yarattım ve ona nefsimden üfledim... ADEM sizlerden üstündür... Secde ediniz Ona!.."
Malum sonrasındaki olayları da bilirsiniz...
Melekler secde eder, İblis üstünlüğü reddederek secde etmez ve TANRI ile kıyamet gününe kadar bu üstünlük konusunda İDDİAya girerler...
"Yemek"in anlatılacak çok faydası, pardon yahu konunun tartışılacak çok yönü var ama bizim için önemli olan kısmına dönmek istiyorum ben...
Hikayenin bütün bu açıklığına rağmen semavi dinlere mensup insanlar bu üstünlükleri ile akıllı akıllı yaşayacakları yerde nedense hep kendisine secde olan meleklerden biri olmak için kıyasıya yarış halindedirler...
Öyle ki bu yarış sırasında yaşanan rekabette İblis ile ittifak edenden tutun da iç güdüden başka hiçbir şey üflenmemiş olan hayvanların durumuna düşenlerin hali içler acısıdır...
Bir de bu melek olmak isteyen ve insanlığı reddeden gürüh içinde elçilerini bile sollayan TANRININ AVUKATLIĞIna soyunan tilkiler de yok değil tabii...
Bu durumda yarattığı ilkeleri reddeden, benzetmek gibi olmasın ama travesti gibi ortalıkta dolaşan insanımsı yaratıkların TANRIyı ne kadar üzdüğünü söylememe bilmem gerek var mı?
Bir insan, namaz kılmıyor olabilir...
Bir insan, oruç tutmuyor olabilir...
Bir insan, başı açık gezebilir...
Bir insan, aç kalır hırsızlık yapmak zorunda kalabilir...
Bir insan, Tanrı yaratmış diye bir güzele hayranlıkla bakabilir...
Bir insan, yanıbaşında 3.5 milyon din kardeşi katledilirken gıkı çıkmayan yöneticisini eleştirebilir...
Bir insan, vatanının ulusunun nasıl kurtulduğunu unutanları UNUTMAYABİLİR...
Bir insan, kalpazanlıktan yargılanmaktan kaçan bir yöneticisine güven duymayabilir...
Bir insan, açım, ürünüm tarlada kaldı diyene Hz.Ömer sabrı ve ilgisi yerine "ananı da al git!" diyenden nefret edebilir...
Bir insan, yurdunun kapısını el oğluna sonuna kadar açarak, işverenini fabrikasından, işçisini işinden edenden ve halkını borç tuzağına düşürenden ve bu borç tuzağına düşürülen insanı görmemezlikten gelenlerden İĞRENEBİLİR...
Bir insan, MAİDE 51'e rağmen yahudi ve hıristiyanlardan dost edinenleri sevmeyebilir...
Bir insan, yurdunun topraklarını satışa çıkaran tüccarlardan NEFRET edebilir...
...
Bu onu TANRI nazarında İNSAN olmaktan çıkarmaz, bilakis yüceltir...
Ama bir insan ve onun peşinden gidenler bütün bu naneleri yerken bir de MELEK olma sevdasıyla (ki bu da yanlış) yola çıkıp .laşıyorsa TANRI ne yapsın?
Uzatmayım...
Uzattıkça sindirim sisteminde sorun olanların hazmı da zor oluyor...
Kısaca en büyük günah bir ve tektir...
İNSAN OLMAYI UNUTMAK...
VESSELAM!
-
Cevap: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
Alıntı:
senoleker rumuzlu üyeden alıntı
Bunda banak komik gelen; Örneğin elektrik bölümü
Bu lisenin "yükseği" elektrik mühendisliği değil mi :)
çok güzel tesbit. tebrik ederim sizi.
-
Cevap: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
Alıntı:
horasan rumuzlu üyeden alıntı
Çalışan insanları bilirsiniz...
Hafta içi pek fırsatları olmadığından yemeklerini genelde haftasonları yaparlar...
Bizimkisi de o misal haftalık oluyor...
Hazırladığımız yemekler sindirim sisteminde bir problemi olmayan insanlar için, evrimini tamamlamış insanoğulları için hafiftir...
Yalnız sindirim sistemi bozuk olanların hazım güçlüğü çekeceğini hatırlatmadan edemeyeceğim...
Gelelim haftalık "yemek"imize...
Tartışma içinde yok yedi büyük günah, yok iki büyük günah gibi iddiaları görünce bir "günah yemek"i hazırlamanın FARZ olduğunu düşündüm...
Bütün semavi dinlerde neredeyse tıpkısının aynısı olan bir YARATILIŞ hikayesi vardır...
Hikayede der ki TANRI(mealen):
"Eyyy meleklerim, şeytanlarım...
Ben sizlerden farklı olan ADEMi yarattım ve ona nefsimden üfledim... ADEM sizlerden üstündür... Secde ediniz Ona!.."
Malum sonrasındaki olayları da bilirsiniz...
Melekler secde eder, İblis üstünlüğü reddederek secde etmez ve TANRI ile kıyamet gününe kadar bu üstünlük konusunda İDDİAya girerler...
"Yemek"in anlatılacak çok faydası, pardon yahu konunun tartışılacak çok yönü var ama bizim için önemli olan kısmına dönmek istiyorum ben...
Hikayenin bütün bu açıklığına rağmen semavi dinlere mensup insanlar bu üstünlükleri ile akıllı akıllı yaşayacakları yerde nedense hep kendisine secde olan meleklerden biri olmak için kıyasıya yarış halindedirler...
Öyle ki bu yarış sırasında yaşanan rekabette İblis ile ittifak edenden tutun da iç güdüden başka hiçbir şey üflenmemiş olan hayvanların durumuna düşenlerin hali içler acısıdır...
Bir de bu melek olmak isteyen ve insanlığı reddeden gürüh içinde elçilerini bile sollayan TANRININ AVUKATLIĞIna soyunan tilkiler de yok değil tabii...
Bu durumda yarattığı ilkeleri reddeden, benzetmek gibi olmasın ama travesti gibi ortalıkta dolaşan insanımsı yaratıkların TANRIyı ne kadar üzdüğünü söylememe bilmem gerek var mı?
Bir insan, namaz kılmıyor olabilir...
Bir insan, oruç tutmuyor olabilir...
Bir insan, başı açık gezebilir...
Bir insan, aç kalır hırsızlık yapmak zorunda kalabilir...
Bir insan, Tanrı yaratmış diye bir güzele hayranlıkla bakabilir...
Bir insan, yanıbaşında 3.5 milyon din kardeşi katledilirken gıkı çıkmayan yöneticisini eleştirebilir...
Bir insan, vatanının ulusunun nasıl kurtulduğunu unutanları UNUTMAYABİLİR...
Bir insan, kalpazanlıktan yargılanmaktan kaçan bir yöneticisine güven duymayabilir...
Bir insan, açım, ürünüm tarlada kaldı diyene Hz.Ömer sabrı ve ilgisi yerine "ananı da al git!" diyenden nefret edebilir...
Bir insan, yurdunun kapısını el oğluna sonuna kadar açarak, işverenini fabrikasından, işçisini işinden edenden ve halkını borç tuzağına düşürenden ve bu borç tuzağına düşürülen insanı görmemezlikten gelenlerden İĞRENEBİLİR...
Bir insan, MAİDE 51'e rağmen yahudi ve hıristiyanlardan dost edinenleri sevmeyebilir...
Bir insan, yurdunun topraklarını satışa çıkaran tüccarlardan NEFRET edebilir...
...
Bu onu TANRI nazarında İNSAN olmaktan çıkarmaz, bilakis yüceltir...
Ama bir insan ve onun peşinden gidenler bütün bu naneleri yerken bir de MELEK olma sevdasıyla (ki bu da yanlış) yola çıkıp .laşıyorsa TANRI ne yapsın?
Uzatmayım...
Uzattıkça sindirim sisteminde sorun olanların hazmı da zor oluyor...
Kısaca en büyük günah bir ve tektir...
İNSAN OLMAYI UNUTMAK...
VESSELAM!
ahhh ahhh....gerçekten birşey bildiğinizi sanıyordum.....Allah(c.c)'ın 99 ismi arasında tanrı kelimesi olmaması ve bunun uydurma bir kelime olması sizin de bunu kullanmanız biraz sabrımı taşırdı diyemeyeceğim sizin zihninize sahip insanlar böyledir yanlış olan şeyleri doğru sanırlar....O halde, ALLAH(c.c)'a kendi istediği ismi söylemekten kaçıp, müşriklerin batıl mabudlarına koydukları Tanrı ismiyle onu çağırmanın ne kadar yanlış olduğu ortadadır.
İlah ve mabud demektir. Mesela, "Pek çok Hindu'nun tanrısı öküzdür", "Mecusilerin tanrısı ateştir" denilmektedir. Başka dilerde de ilah ve mabud manasında farklı kelimeler kullanılmıştır. ALLAH (c.c) ismi ise yabancı dillerde yapılan tercümelerde aynen kullanılmıştır. Çünkü bu ismin karşılığında hiçbir dilde hiçbir kelime yoktur.
Yine ALLAH (c.c)'a cömert manasında
"Cevad" denilir, ancak aynı manada olan "Sahi" ismi denilemez. Çünkü ALLAH (c.c)-u Teâlâ kendisini "Fakih" ve "Sahi" isimleriyle tanıtmamıştır. Bunun için ALLAH (c.c) yerine Tanrı demek de caiz değildir.(caiz değil demek :yapılmamalıdır yapılması sakıncalıdır demek)
en büyük günah insan olmayı unutmak değil HAYATININ AMACINI BİLMEMEK VE DİĞER TARAFI UNUTUP GERÇEKLERE KAYITSIZ KALMAKTIR....EN BÜYÜK GÜNAH GÜNAHLARI İNKAR ETMEKTİR...EN BÜYÜK GÜNAH BELLİDİR....BUNUN DA BİR BEDELİ VARDIR....
umarım yanlışınızı sürdürmessiniz syn horasan...insanlar bilmediği şeyi biliyorum diye üstelemekten utanmalı.....
-
Cevap: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
Bu haftasonu mesai yapmak icap etti...
İşte size en büyük günahlardan biri daha:
TANRI'YI İNSANLAŞTIRARAK ONA YALAKALIK VE HATTA AVUKATLIK YAPMAK...
Sitenin isminden yola çıkarak bu uğurda beğeni toplamaya çalışan zavallılara duyurulur...
-
Cevap: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
Alıntı:
esir_hayaller rumuzlu üyeden alıntı
Bunun için ALLAH (c.c) yerine Tanrı demek de caiz değildir. (caiz değil demek :yapılmamalıdır yapılması sakıncalıdır demek)
Başka dinde ve dilde olanların, kendi inanç ve dilleriyle söyleme / ifade etme hakları yok mudur yani?
-
Cevap: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
Alıntı:
çoban rumuzlu üyeden alıntı
Başka dinde ve dilde olanların, kendi inanç ve dilleriyle söyleme / ifade etme hakları yok mudur yani?
bunu islam dini için kastettim....ALLAH KELİMESİNİN DİĞER DİLLERDE BİR KARŞILIĞI YOKTUR VE OLDUĞU GİBİ GEÇER...syn horasan siz syn demeyi bile haketmiyorsunuz o yüzden horasan ALLAH'A (c.c) Hala tanrı diyorsan başka bir şey diyemiyorum yani (eğer dininiz İslam değilse tabi)....evet biraz önce eklediğiniz yeni günah sizin yaptığın ve gurur duyduğunuz en güzel şey olmalı değil mi?ayrıca ben Allah'a avukatlık yapmıyorum haşa....sizin KUR'AN a bile bakmaktan aciz olduğunuzu gördüğüm için ben yazıyorum avukat masumu vs...savunur..... Allah'ın kudretinden şüpheniz mi var(haşa)?Daha anlamlı cümleler bulun lütfen....Daha ağzınızdan çıkanı kulağınız duymuyor ya da duymak istemiyor....benimle Muhattap olabilmek içinde kelimelerinizi lütfen düzgün seçin için yanlış anlamlar olmasın.....
-
Cevap: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
Alıntı:
çoban rumuzlu üyeden alıntı
Başka dinde ve dilde olanların, kendi inanç ve dilleriyle söyleme / ifade etme hakları yok mudur yani?
Tanrı ilah kelimesinin Türkçedeki karşılığıdır.
La ilahe illa Allah: Yoktur tanrı, Allah'tan başka.
-
Cevap: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
"...
... Tanrı ismiyle onu çağırmanın ne kadar yanlış olduğu ortadadır.
..."
Hani TANRININ İNSANLAŞTIRILMASI diye bir günahtan bahsetmiştik ya...
Bu sözler de bu günahın delili olsun...
ÇAĞIRILAN TANRI... :(
Hani Tanrı her yerdeydi?
Madem çağırılacak kadar bir mesafede atlayıp yanına gidiversen olmaz mı?
"AVUKAT"LIK GURURUNUZ MU İNCİNİR?
Hadi aslanım beşeri hakimler gelmeden en iyisi sen uzaaaa...
TANRI GÜNAHLARINI AFFETSİN!
-
Cevap: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
Uzun yıllar ezanı "Tanrı uludur" diye okuyanlar (okutanlar) da galiba yanlış türkçeleştirmiş.
"Tanrı uludur" yerine "Allah büyüktür" demek daha doğru değil mi?
(Birileri "karşı devrim" dese de; ben orijinal ezanı tercih ederim).
-
Cevap: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
Karışmayayım karışmayayım diyorum ama başaramıyorum okudukça sinirleniyorum aslında sinirlenmem yazılara değil nasıl bir eğitim sistemidir ki bu insanlarımızı bu hale getirmiştir..
Hemen bana uygun olan bir tersten giriş yapayım önce...
Eğer esir_hayaller'in söylediği doğruysa ve ''islamla Allah başladıysa'' Nasıl oluyorda Cahiliye dediğimiz bir dönemde ve putlara tapılırken buna benzer isimler oluyor ? Örneksiz bırakırsam esir_hayaller yok öyle bir şey diyeceğinden çok ''meşhur'' bir örnek vereyim.
İslam peygamberinin babası daha peygamber ana rahminde altı aylıkken vefat etmiştir. Adı nedir ? ABDULLAH Abdullah ne demektir ? Allah'a kulluk eden demektir. E nasıl oluyorda islam dininin doğmasına daha yaklaşık 40 sene varken bu tip isimler oluyor??? Demek ki kabul etmemiz gereken ilk şey İSLAMDAN ÖNCE ALLAH KAVRAMI VARDI...
Şimdi normal gidelim...
Arap dilinin tüm İslam dünyasına armağan ettiği Allah sözcüğü tipik semitik (Sami kökenli) bir sözcüktür. İslamdan çok daha çok öncelere dayanır. Allah sözcüğü aslında bir kök sözcük değildir. Sözcüğün kökü “ilah” sözcüğüdür. İlah İbranicede Eloh olarak bilinir. Tevrat’ta Elohim olarak çoğul şekilde kullanılır. Sözcüğün çoğul olmasının sebebi bir saygı vurgusudur.Elohim, çoğul bir sözcük olmasına rağmen metin içinde hep tekil olarak çekilir Tevrat’ta anıldığı her yerde. Aynı sözcük Süryanicede Aloho, Aramicede Eloh/Elah olarak bilinir. ALlah adının bu şekilde kullanımını İncil’in Matta 27:46 ve Markos 15:34 bölümlerinde İsa Peygamber’in ağzından “Elohi Elohi Lama Sabakhtani” (Tanrım Tanrım, neden beni bıraktın) serzenişinden biliyoruz. Bütün bu semitik adlandırmaların ortak özelliği her birinin aynı harflerle (Elif-Lam(ed)-He) yazılıyor olmalarıdır.
İslam öncesi, çok tanrılı Arap dünyasında ilah sözcüğü, kendi baş tanrılarını diğer “tanrı”lardan ayırmak için başına bir harfitarif (artikel, tanımlık) getirilerek El-İlah yapılmıştır. Zamanla elifi düşen El-ilah, Ellah/Allah (Elif, lam, lam, he) biçimini almıştır. İslam’ın doğuşu ve öncelikli olarak Araplar arasında yayılışının ardından bu sözcük, pagan tanrıları için kullanılmaz olmuş, tek ve semavi olan Allh’ın adı olarak, geçmişten gelen dilsel bir alışkanlıkla, benimsenmiştir.
Görüldüğü gibi ALLAH ve İLAH sözcükleri ARAPÇADIR. Yani daha özel bir deyişle dinle teolojiyle ilgisi yoktur. Tamamen sözcük bilgisi üzerinedir. Yani en genel tanımlamayla ''gramer/dil bilimi '' sorunudur.
Tanrı sözcüğünün kökeni olan Tengri, tam olarak “engin mavilik” karşılığı olarak kullanılagelmiştir. Eski Türklerin yaşadıkları coğrafya itibarıyla bu sözcüğün göğe karşılık geldiğini söylemek çok iddialı olmaz. Eski Türklerde Göktanrı inancının varlığı da bu bilgiyi pekiştirir niteliktedir. Sumer dilinde Tanrı anlamına gelen ve uzunca bir süre bölge halklarının çivi yazılarında Tanrı determinatifi olarak kullanılan DINGIR sözcüğüyle de akrabalığı bulunduğu varsayılan Tengri sözcüğü halen Asya’nın Türki dil konuşan kimi halklarında Tanrı anlamlarında kullanılır ve yine engin bir mavilik olan denize de atalık eder. Örneğin Kırgızcada deniz “Tengiz” olarak söylenir. Hatta daha uzak bir örnek verecek olursak, Asyalı kökenlerinin varlığı kuvvetle muhtemel Macarlarda dahi bugün deniz, “tenger” sözcüğüyle adlandırılır. Bugün Türkçede ise, olasılıkla İslam’la tanıştıktan sonra dağarcığa giren Tengri Teala tamlaması sebebiyle, ses uyumu yaratma eğiliminden kaynaklı olarak Tanrı’ya dönüşmüştür.
Görüldüğü gibi geçmişten gelen iki sözcük ALLAH (ARAPÇA) ile TANRI (TÜRKÇE) aynı anlamı ifade etmektedir. Yani bugünün ''güncel '' söylenişi ile YARADAN ı ...
Dolayısı ile esir_hayaller'in şuana kadar yaptığı tartışma (en kibarını kullandım) aslında abesle iştigaldir. Yani dinle filan ilgisi yoktur. Tamamen Arapça Türkçe tartışmasıdır.
''bunu islam dini için kastettim....ALLAH KELİMESİNİN DİĞER DİLLERDE BİR KARŞILIĞI YOKTUR VE OLDUĞU GİBİ GEÇER...'' cümlesine katılmak mümkün değildir. Çünkü cümlenin mantıklı bir çıkarı yoktur.. Ne İngilizce de ne almanca da nede diğer batı dillerinde ALLAH demezler... Kendi dillerinde ki karşılığını söyerler ki mantıklısı normalide budur. Sadece ''islam''dan bahsederken ALLAH sözcüğünü kullanırlar ...
Bir İngiliz yada Amerikalı yada İngilizce konuşulan her hangi bir yerde ki bir insan şaşırdığında heycanlandığında
'' OOoo my God...''' der bu '' Aman ALLAHIM/ Aman TANRIM'' olarak tercüme edilir... Bunu söylemiştir o kişi... Ama asla ortalarda '' OOOOO MY ALLAH OOO MY ALLAH'' diye dolaşmazlar... Komik olurlar muhtemelen ruh ve sinir bölümüne götürülürler...
ALLAH/ İLAH Arapça
TANRI Türkçe dir. Olayın özeti budur....
Kaldıki her şeyi yarattığına inanılan tanrı'nın/allah'ın sözcüklerle uğraştığını düşünmek şaçmalamaktan öte Tanrı'yı/Allah'ı insanileştirme çabasıdır ki kabul edilemez. esir_hayaller bu yoldadır ancak bu yolda olduğunun farkında bile değildir. Çünkü kırmızıyla yazdığı kendisine öğretilen doğmalardan sadece birazıdır.
''Allahü teâlânın isimleri Tevkifidir. Yani, İslamiyet’te bildirilen isimleri söylemek caiz, bunlardan başkasını söylemek caiz değildir.'' gibi akla zarar bir öğreti ile büyüyen yada bu kafasına sokulan kişinin doğal davranışıdır. İslamiyetten önce ki ALLAH ın ne olduğunu açıklayamazlar. Çünkü kendileriyle çelişirler. Kaldı ki arapça olan RAB da ALLAH a eş isimdir... Tıpkı Halik, Hüda, Hu, Oğan ın da ALLAH olduğu gibi...
Arap kökenli olmayan bir diğer kalabalık Müslüman topluluk olan Farslarda Allah karşılığı olarak kullanılan sözcük Hoda’dır. (H sesi bizdeki h’ye kıyasla daha hırıltılıdır, belki de X olarak gösterilmelidir.) Hoda, Türkçeye de geçmiş haliyle Huda, Farsçada “kendi” anlamına gelen “Hod” (Xod) sözcüğünden türer. Hod sözcüğünü, biraz eski sözcükler olmakla birlikte, Türkçede hodbin (bencil), hodendiş (kendini düşünen) sözcüklerinde görebilmekteyiz. Hoda, kendi kendini var eden, kendiliğinden olan, yaratılmamış anlamına gelir. Ve Fars düşüncesinin Tanrı’yı algılama biçimini yansıtır....
Latincedeki Deus sözcüğü ile eski Yunan baş tanrısı Zeus’un adının benzerliği dikkat çekicidir. Deus ALLAh karşılığıdır... Zaten İslam dahil semavi dinler incelendiğinde Eski Yunan Tanrılarının esintilerini çok rahat görebiliyoruz... Amam bu konu apayrı bir yazı dizisi oluşturacağından burada kesiyorum...
Din kişilerin inançları çerçevesinde Tanrı ya yaklaşım yollarıdır. Burada hiç bir insanoğlu yek diğerine ALLAH demelisin RAB demelisin GOD demelisin diyemez... Dediği an günah işlemiş olur...Her insan ANADİLİNDE ibadet yapma hak ve yetkisine sahiptir. Ha kendisi beğenmez ARAPÇA yapar SANKRİSÇE yapar o o kişiyle Tanrı arasında dır... Buna müdahale etmek kendini Tanrının koruyucusu düzelticisi saymaktır ki izlenen yol DOĞRU BİLE OLSA GÜNAHTIR. Tanrı nın hiç bir aciz kulunun koruyuculuğuna ihtiyacı yoktur. Hiç bilmediğimiz bir toplulukta tek tanrı inancı olsa ve tek tanrı diye adlandırdıkları SÜPÜRGE diye bir sözcük olsa O süpürge sözcüğü o dil için ALLAH TANRI GOD İLAH RAB YARADAN HÜDA ... ile eş anlamlıdır... Gerisinin taktirini bırakın Tanrı yapsın... Haddimizi aşmamakta yarar var...
Bu arada sayın SDT23 e selam olsun... Yaz sıcaklarından olsa gerek kızma yerine açıklayıp duruyorum... Bundan sonra bedava bilgi yok... Kaç senenin birikimi bunlar...
-
Cevap: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
Alıntı:
commodore1tr rumuzlu üyeden alıntı
Karışmayayım karışmayayım diyorum ama başaramıyorum okudukça sinirleniyorum aslında sinirlenmem yazılara değil nasıl bir eğitim sistemidir ki bu insanlarımızı bu hale getirmiştir..
Hemen bana uygun olan bir tersten giriş yapayım önce...
Eğer esir_hayaller'in söylediği doğruysa ve ''islamla Allah başladıysa'' Nasıl oluyorda Cahiliye dediğimiz bir dönemde ve putlara tapılırken buna benzer isimler oluyor ? Örneksiz bırakırsam esir_hayaller yok öyle bir şey diyeceğinden çok ''meşhur'' bir örnek vereyim.
İslam peygamberinin babası daha peygamber ana rahminde altı aylıkken vefat etmiştir. Adı nedir ? ABDULLAH Abdullah ne demektir ? Allah'a kulluk eden demektir. E nasıl oluyorda islam dininin doğmasına daha yaklaşık 40 sene varken bu tip isimler oluyor??? Demek ki kabul etmemiz gereken ilk şey İSLAMDAN ÖNCE ALLAH KAVRAMI VARDI...
Şimdi normal gidelim...
Arap dilinin tüm İslam dünyasına armağan ettiği Allah sözcüğü tipik semitik (Sami kökenli) bir sözcüktür. İslamdan çok daha çok öncelere dayanır. Allah sözcüğü aslında bir kök sözcük değildir. Sözcüğün kökü “ilah” sözcüğüdür. İlah İbranicede Eloh olarak bilinir. Tevrat’ta Elohim olarak çoğul şekilde kullanılır. Sözcüğün çoğul olmasının sebebi bir saygı vurgusudur.Elohim, çoğul bir sözcük olmasına rağmen metin içinde hep tekil olarak çekilir Tevrat’ta anıldığı her yerde. Aynı sözcük Süryanicede Aloho, Aramicede Eloh/Elah olarak bilinir. ALlah adının bu şekilde kullanımını İncil’in Matta 27:46 ve Markos 15:34 bölümlerinde İsa Peygamber’in ağzından “Elohi Elohi Lama Sabakhtani” (Tanrım Tanrım, neden beni bıraktın) serzenişinden biliyoruz. Bütün bu semitik adlandırmaların ortak özelliği her birinin aynı harflerle (Elif-Lam(ed)-He) yazılıyor olmalarıdır.
İslam öncesi, çok tanrılı Arap dünyasında ilah sözcüğü, kendi baş tanrılarını diğer “tanrı”lardan ayırmak için başına bir harfitarif (artikel, tanımlık) getirilerek El-İlah yapılmıştır. Zamanla elifi düşen El-ilah, Ellah/Allah (Elif, lam, lam, he) biçimini almıştır. İslam’ın doğuşu ve öncelikli olarak Araplar arasında yayılışının ardından bu sözcük, pagan tanrıları için kullanılmaz olmuş, tek ve semavi olan Allh’ın adı olarak, geçmişten gelen dilsel bir alışkanlıkla, benimsenmiştir.
Görüldüğü gibi ALLAH ve İLAH sözcükleri ARAPÇADIR. Yani daha özel bir deyişle dinle teolojiyle ilgisi yoktur. Tamamen sözcük bilgisi üzerinedir. Yani en genel tanımlamayla ''gramer/dil bilimi '' sorunudur.
Tanrı sözcüğünün kökeni olan Tengri, tam olarak “engin mavilik” karşılığı olarak kullanılagelmiştir. Eski Türklerin yaşadıkları coğrafya itibarıyla bu sözcüğün göğe karşılık geldiğini söylemek çok iddialı olmaz. Eski Türklerde Göktanrı inancının varlığı da bu bilgiyi pekiştirir niteliktedir. Sumer dilinde Tanrı anlamına gelen ve uzunca bir süre bölge halklarının çivi yazılarında Tanrı determinatifi olarak kullanılan DINGIR sözcüğüyle de akrabalığı bulunduğu varsayılan Tengri sözcüğü halen Asya’nın Türki dil konuşan kimi halklarında Tanrı anlamlarında kullanılır ve yine engin bir mavilik olan denize de atalık eder. Örneğin Kırgızcada deniz “Tengiz” olarak söylenir. Hatta daha uzak bir örnek verecek olursak, Asyalı kökenlerinin varlığı kuvvetle muhtemel Macarlarda dahi bugün deniz, “tenger” sözcüğüyle adlandırılır. Bugün Türkçede ise, olasılıkla İslam’la tanıştıktan sonra dağarcığa giren Tengri Teala tamlaması sebebiyle, ses uyumu yaratma eğiliminden kaynaklı olarak Tanrı’ya dönüşmüştür.
Görüldüğü gibi geçmişten gelen iki sözcük ALLAH (ARAPÇA) ile TANRI (TÜRKÇE) aynı anlamı ifade etmektedir. Yani bugünün ''güncel '' söylenişi ile YARADAN ı ...
Dolayısı ile esir_hayaller'in şuana kadar yaptığı tartışma (en kibarını kullandım) aslında abesle iştigaldir. Yani dinle filan ilgisi yoktur. Tamamen Arapça Türkçe tartışmasıdır.
''bunu islam dini için kastettim....ALLAH KELİMESİNİN DİĞER DİLLERDE BİR KARŞILIĞI YOKTUR VE OLDUĞU GİBİ GEÇER...'' cümlesine katılmak mümkün değildir. Çünkü cümlenin mantıklı bir çıkarı yoktur.. Ne İngilizce de ne almanca da nede diğer batı dillerinde ALLAH demezler... Kendi dillerinde ki karşılığını söyerler ki mantıklısı normalide budur. Sadece ''islam''dan bahsederken ALLAH sözcüğünü kullanırlar ...
Bir İngiliz yada Amerikalı yada İngilizce konuşulan her hangi bir yerde ki bir insan şaşırdığında heycanlandığında
'' OOoo my God...''' der bu '' Aman ALLAHIM/ Aman TANRIM'' olarak tercüme edilir... Bunu söylemiştir o kişi... Ama asla ortalarda '' OOOOO MY ALLAH OOO MY ALLAH'' diye doşalmazlar... Komik olurlar muhtemelen ruh ve sinir bölümüne götürülürler...
ALLAH/ İLAH Arapça
TANRI Türkçe dir. Olayın özeti budur....
Kaldıki her şeyi yarattığına inanılan tantı'nın/allah'ın sözcüklerle uğraştığını düşünmek şaçmalamaktan öte Tanrı'yı/Allah'ı insanileştirme çabasıdır ki kabul edilemez. esir_hayaller bu yoldadır ancak bu yolda olduğunun farkında bile değildir. Çünkü kırmızıyla yazdığı kendisine öğretilen doğmalardan sadece birazıdır.
''Allahü teâlânın isimleri Tevkifidir. Yani, İslamiyet’te bildirilen isimleri söylemek caiz, bunlardan başkasını söylemek caiz değildir.'' gibi akla zarar bir öğreti ile büyüyen yada bu kafasına sokulan kişinin doğal davranışıdır. İslamiyetten önce ki ALLAH ın ne olduğunu açıklayamazlar. Çünkü kendileriyle çelişirler. Kaldı ki arapça olan RAB da ALLAH a eş isimdir... Tıpkı Halik, Hüda, Hu, Oğan ın da ALLAH olduğu gibi...
Arap kökenli olmayan bir diğer kalabalık Müslüman topluluk olan Farslarda Allah karşılığı olarak kullanılan sözcük Hoda’dır. (H sesi bizdeki h’ye kıyasla daha hırıltılıdır, belki de X olarak gösterilmelidir.) Hoda, Türkçeye de geçmiş haliyle Huda, Farsçada “kendi” anlamına gelen “Hod” (Xod) sözcüğünden türer. Hod sözcüğünü, biraz eski sözcükler olmakla birlikte, Türkçede hodbin (bencil), hodendiş (kendini düşünen) sözcüklerinde görebilmekteyiz. Hoda, kendi kendini var eden, kendiliğinden olan, yaratılmamış anlamına gelir. Ve Fars düşüncesinin Tanrı’yı algılama biçimini yansıtır....
Latincedeki Deus sözcüğü ile eski Yunan baş tanrısı Zeus’un adının benzerliği dikkat çekicidir. Deus ALLAh karşılığıdır... Zaten İslam dahil semavi dinler incelendiğinde Eski Yunan Tanrılarının esintilerini çok rahat görebiliyoruz... Amam bu konu apayrı bir yazı dizisi oluşturacağından burada kesiyorum...
Din kişilerin inançları çerçevesinde Tanrı ya yaklaşım yollarıdır. Burada hiç bir insanoğlu yek diğerine ALLAH demelisin RAB demelisin GOD demelisin diyemez... Dediği an günah işlemiş olur...Her insan ANADİLİNDE ibadet yapma hak ve yetkisine sahiptir. Ha kendisi beğenmez ARAPÇA yapar SANKRİSÇE yapar o o kişiyle Tanrı arasında dır... Buna müdahale etmek kendini Tanrının koruyucusu düzelticisi saymaktır ki izlenen yol DOĞRU BİLE OLSA GÜNAHTIR. Tanrı nın hiç bir aciz kulunun koruyuculuğuna ihtiyacı yoktur. Hiç bilmediğimiz bir toplulukta tek tanrı inancı olsa ve tek tanrı diye adlandırdıkları SÜPÜRGE diye bir sözcük olsa O süpürge sözcüğü o dil için ALLAH TANRI GOD İLAH RAB YARADAN HÜDA ... ile eş anlamlıdır... Gerisinin taktirini bırakın Tanrı yapsın... Haddimizi aşmamakta yarar var...
Bu arada sayın SDT23 e selam olsun... Yaz sıcaklarından olsa gerek kızma yerine açıklayıp duruyorum... Bundan sonra bedava bilgi yok... Kaç senenin birikimi bunlar...
Dediklerinizin Bir Kismina Katiliyorum Zaten Ben Allah Kelimesinin Türkçe Bir Kelime Olduğunu Söylemedim Bu Kelimenin Türkçe Ingilizce Vs.karşiliği Yoktur Bu Yüzden De Böyle Geçer Dedim...dünyadaki Insanlarin Yaradani Ayniyken Bu Islam Da Allah
Hristiyanlik,yahudilik Vs... De Tanri Olarak Geçiyor....eğer Tevrat Zebur Ve Incil Insanlar Tarafindan Değiştirilmeseydi Belki De Tanri
Kelimesi Olmayacakti Yada Tanri Kelimesi Tanri Olarak Kalacakti Ama Kalmadi Biz şimdi Insanlar Tarafindan Değiştirilmeyen Değiştirilemeyeceği Garanti Edilen Bir Kitabi Rehber Edindik Ve Yaradanina Kulluk Ediyoruz...o Da Allah(c.c) 99 Adini Bize Vermiş Bunlar Bizim Allaha Dua Ederken Yalvarirken Vs.kullanmamizin Sakincasi Olmayan Adlardir Allah Kendi Adlari Dişinda Kendisine Başka Bir Kelimeyle Hitap Edilmesinin Istememiştir Ve üstelik Bize Kolayliklar Tanimiştir....tanri Diyorsunuz 99 Isim Süsmüde Tanri Kelimesiyle Hitap Ediyorsunuz Allah Allah ....... Siz Hiç Bir Hrsitiyanin Allah Dediğini Veya Bir Yahudinin Allah Dediğini Gördünüz Mü? Görmediniz....demek Ki Allah Kelimesi Islam La Gelen Bir şeydi...abdullah Isminin Manasi Belkide Tanriya Kulluk Etmekken Allah A Kulluk Etmek Diye Değiştirildi....madem Allah Kelimesi Islamiyetten önce Vardi Neden Biz Diğer Dinde Olanlardan Hiç Allah Lafzini Işitmedik?
...
Yönetim Notu: Büyük harfle yazmanın bağırarak konuşmak anlamına geldiğini, forum kuralları gereği bilmeniz gerekirdi ! Tekrarlanmaması dileği ile...
-
Cevap: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
Alıntı:
Av.Abbas Bilgili rumuzlu üyeden alıntı
Uzun yıllar ezanı "Tanrı uludur" diye okuyanlar (okutanlar) da galiba yanlış türkçeleştirmiş.
"Tanrı uludur" yerine "Allah büyüktür" demek daha doğru değil mi?
(Birileri "karşı devrim" dese de; ben orijinal ezanı tercih ederim).
Tanrı da Ulu da türkçe sözcükler. Allah Arapça'dır. Büyük ise sıfat olmasına karşın Tanrı'için kullanılamayacak kadar ''küçüktür''. Kaldı ki Ulu nun karşıtı değildir büyüklük. Çok alışılmış şekliyle olsa olsa ''Allah Ulu'dur'' denebilirdiki.. o zaman Arapça ile Türkçe olurdu.
Eğer doğduğumuz gün ezanı Türkçe olarak duyup bu günlere gelseydik tercihimiz ne olurdu ? Önemli olan budur. Bunu içsel olarak bilmeden en azından kendimize söylemeden bir tercih yapmak hatalıdır diye düşünüyorum. Ben bile doğduğum günden bu güne günde beş vakit dinlediğim ezanın dilinin bir anda değiştirilip Türkçe okunduğunda yadırgarım ''Ne ya bu?'' derim. Bu doğal bir psikolojik tepkidir. Acaba ezanı ilk Türkçe duyanlar belirli bir yaşa geldiğinde bir gün içerisinde ezanı Arapça duyunca ne tepki verdiler ne hissetiler işte yanıt buradadır. Ama buna dürüstçe yanıt verecek var mıdır ? Bilemem.
Her zaman dediğimi bir kez daha diyorum ezan ibadete bir çağrıdır. Hangi dilde olduğunun öneminden çok duyulduğunda hissedilen yapılan şey önemlidir. Allah ın dil sorunu olamayacağına göre Kur'an ı ve islamı zoraki Arapça tutmanın anlamı yoktur. Bu Allah'a da Türk insanına da yapılan saygısızlıktır aslında. (Ezandan bahsetmiyorum)
-
Cevap: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
Allah birdir , eşi / benzeri de yoktur ise ,
O halde neden "Ulu Önder " diyoruz?
:rolleyes:
Teşekkür ederim.
Saygılarımla,
-
Cevap: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
Eğer doğduğumuz gün ezanı Türkçe olarak duyup bu günlere gelseydik tercihimiz ne olurdu ? Önemli olan budur. Bunu içsel olarak bilmeden en azından kendimize söylemeden bir tercih yapmak hatalıdır diye düşünüyorum. Ben bile doğduğum günden bu güne günde beş vakit dinlediğim ezanın dilinin bir anda değiştirilip Türkçe okunduğunda yadırgarım ''Ne ya bu?'' derim. Bu doğal bir psikolojik tepkidir. Acaba ezanı ilk Türkçe duyanlar belirli bir yaşa geldiğinde bir gün içerisinde ezanı Arapça duyunca ne tepki verdiler ne hissetiler işte yanıt buradadır. Ama buna dürüstçe yanıt verecek var mıdır ? Bilemem.
Her zaman dediğimi bir kez daha diyorum ezan ibadete bir çağrıdır. Hangi dilde olduğunun öneminden çok duyulduğunda hissedilen yapılan şey önemlidir. Allah ın dil sorunu olamayacağına göre Kur'an ı ve islamı zoraki Arapça tutmanın anlamı yoktur. Bu Allah'a da Türk insanına da yapılan saygısızlıktır aslında. (Ezandan bahsetmiyorum)[/QUOTE]
1.PARAGRAFTA DEDİĞİNİZE KATILIYORUM...
2.PARAGRAFTA İSE ZATEN KUR'ANI VE İSLAMI ARAPÇA TUTAN KİM SADECE YANLIŞLAR DOĞRULAŞTIRILMAYA ÇALIŞIYOR.....KUR'NI ARAPÇA TUTAN VARSA NEDEN KUR'ANIN TÜRKÇE MEALLERİ VAR?ARAPÇA TUTMAK İSTEYEN TÜRKÇEYE DE ÇEVİRMEZ....
-
Cevap: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
Alıntı:
esir_hayaller rumuzlu üyeden alıntı
DEDİKLERİNİZİN BİR KISMINA KATILIYORUM ZATEN BEN ALLAH KELİMESİNİN TÜRKÇE BİR KELİME OLDUĞUNU SÖYLEMEDİM BU KELİMENİN TÜRKÇE İNGİLİZCE VS.KARŞILIĞI YOKTUR BU YÜZDEN DE BÖYLE GEÇER DEDİM...DÜNYADAKİ İNSANLARIN YARADANI AYNIYKEN BU İSLAM DA ALLAH
HRİSTİYANLIK,YAHUDİLİK VS... DE TANRI OLARAK GEÇİYOR....EĞER TEVRAT ZEBUR VE İNCİL İNSANLAR TARAFINDAN DEĞİŞTİRİLMESEYDİ BELKİ DE TANRI
KELİMESİ OLMAYACAKTI YADA TANRI KELİMESİ TANRI OLARAK KALACAKTI AMA KALMADI BİZ ŞİMDİ İNSANLAR TARAFINDAN DEĞİŞTİRİLMEYEN DEĞİŞTİRİLEMEYECEĞİ GARANTİ EDİLEN BİR KİTABI REHBER EDİNDİK VE YARADANINA KULLUK EDİYORUZ...O DA ALLAH(C.C) 99 ADINI BİZE VERMİŞ BUNLAR BİZİM ALLAHA DUA EDERKEN YALVARIRKEN VS.KULLANMAMIZIN SAKINCASI OLMAYAN ADLARDIR ALLAH KENDİ ADLARI DIŞINDA KENDİSİNE BAŞKA BİR KELİMEYLE HİTAP EDİLMESİNİN İSTEMEMİŞTİR VE ÜSTELİK BİZE KOLAYLIKLAR TANIMIŞTIR....TANRI DİYORSUNUZ 99 İSİM SÜSMÜDE TANRI KELİMESİYLE HİTAP EDİYORSUNUZ ALLAH ALLAH ....... SİZ HİÇ BİR HRSİTİYANIN ALLAH DEDİĞİNİ VEYA BİR YAHUDİNİN ALLAH DEDİĞİNİ GÖRDÜNÜZ MÜ? GÖRMEDİNİZ....DEMEK Kİ ALLAH KELİMESİ İSLAM LA GELEN BİR ŞEYDİ...ABDULLAH İSMİNİN MANASI BELKİDE TANRIYA KULLUK ETMEKKEN ALLAH A KULLUK ETMEK DİYE DEĞİŞTİRİLDİ....MADEM ALLAH KELİMESİ İSLAMİYETTEN ÖNCE VARDI NEDEN BİZ DİĞER DİNDE OLANLARDAN HİÇ ALLAH LAFZINI İŞİTMEDİK?
Önceliklee büyük harflerle yazdığınız için uyarı alır atılırsanız ben karışmam...
İletinizi defaaten okudum ama net olarak ne demek istediğinizi anlayamadım. Bir şey diyorsunuz sanırım ama ben anlamıyorum.
Ekmek Türkçe bir sözcüktür. Bunun İngilizce de Arapça da Fransızca da söylenii yoktur. Yani ekmek demezler... Ama onlarda aynı bizim ekmek dediğimiz şeye kendi dillerinde bir şey derler. Bread dedikleri nesnenin tam karşılığı bizim Türkçe de ekmek olunca sözlüklerde de bu böyle geçmeye başlar. Böyle böyle farklı diller konuşan insanlar birbirleriyle anlaşabilirler..Yoksa herkes kendi dilinin konuşulmadığı yerde acından ölür...
Aynı ekmek örneğinde olduğu gibi Allah ta Arapçadır. Allah bir sözcüktür sözcük...Arapça bir sözcük o kadar...
''DÜNYADAKİ İNSANLARIN YARADANI AYNIYKEN BU İSLAM DA ALLAH
HRİSTİYANLIK,YAHUDİLİK VS... DE TANRI OLARAK GEÇİYOR....''
demişsiniz!! Buna siz inanıyor musunuz? (Allah kısmı da kısmi doğru) Tanrı Türkçe dir. Elin yahudisi Türkçe mi konuşuor ki Tanrı desin ! Yada Fransız Alman İtalyan Venedikte ikamet edenler... ''GOD'''diyorlar tanrı değil... ''God ne ?'' diye sorduğunuzda aldığınız yanıt Türkçe de Tanrı Arapça da Allah a karşılık geliyor... Ben daha hayatımda Tanrı diyen yahudi görmedim... Bilmez ki Türkçeyi Tanrı desin... Ha İslamda da Allah olarak geçmediğini yukarıda çok açık sözcük kökleriyle verdim. Arapça da ALlah diye geçer ve doğrudur Arapça dır çünkü söyleyenlerde Arap...
Allah inancı çok içsel bir şeydir sorgulanamaz bile. Bu kadar içsel olan bir konuda sözcüklere takılmak çok yanlıştır ve insanı hatalara götürür. Siz inançla dil bilimini birbirine katmışsınız. Arapça da YALLAH olsaydı ne yapacaktık ? Önemli olan sözcüğün sizin dilinizde ne anlattığıdır. Allah ta tanrı da God da aynıdır. Diğer dillerde nasıl deniyorsa ki onu yazmıştım bir yerde odur. İçsel olan çok büyük bir inancı dil bilimine dökerek tartışma yaratmak kafa karıştırmak kimseye bir yarar sağlamaz...
Kur'an dili Arapça değildir. Kur'an oraya indiği araplarla dolu bir yere indiği için arapçadır. Tanrı islam peygamberi olarak Bir Eskimo Bir Kızılderili Bir Hindu Bir Meksikalı veya bir Türk seçseydi Kur'an dili o kişinin dilinde inecekti. TANRI'NIN DİL SORUNU YOKTUR . İNSANLARIN VARDIR.Bu gerçeği hiç unutmamak gereklidir. Yoksa şu dildi bu dildi tartışıp durur insanoğlu.. Önemli olan ruhtur önemli olan inançtır. İnsanlara zorla bir şey dedirtmeye çalışmak veya onun dediğini çürütmeye çalışmak iyi bir şey değildir eğer doğru değilse... Örneğin ben Allah denmesine karşı çıkıyor muyum? Asla haddim değil... Yılların alışkanlığı kulakta yer edinmesi öyle duyulması ezanlarda öyle geçmesi... EEE sakıncası da damla yok... İstediğini de kardeşim istediğini de... yeterki karşındakinede aynı saygıyı göster... Hayıt Tanrı değil Allah deme... İşte daha başlarken kavganın çıktığı yer.. İşin garibi dinle teolojiyle ilgisiz bir kavga... Ama onlar adına gibi süslenmiş...
''ABDULLAH İSMİNİN MANASI BELKİDE TANRIYA KULLUK ETMEKKEN ALLAH A KULLUK ETMEK DİYE DEĞİŞTİRİLDİ....MADEM ALLAH KELİMESİ İSLAMİYETTEN ÖNCE VARDI NEDEN BİZ DİĞER DİNDE OLANLARDAN HİÇ ALLAH LAFZINI İŞİTMEDİK?''
Bu dediğinizden siz bir şey anladıysanız bana da söyleyin. Yahu ismin içinde ALLAH var.. kim neyi değiştiriyor ? Araplar neden Tanrı desin ? Dillerinde öyle bir sözcük yok... İşitmez olur musun? İşittin kaç kerede işine gelmedi... Tevrat ta işittin Zebur da işittin İncilde işittin... Hatta kızılderili filmlerinde bile işittin... Manitu diyorlar.. Birebir Tanrının ve Allah ın karşılığı ama kendi dillerinde...
Yapma güzel kardeşim yapma tüm dünyada yaşayan insanların Arapça bilmesini ve konuşmasını bekleme insafsızlık ve ayıp olur...
-
Cevap: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
Alıntı:
çoban rumuzlu üyeden alıntı
Allah birdir , eşi / benzeri de yoktur ise ,
O halde neden "Ulu Önder " diyoruz?
:rolleyes:
Teşekkür ederim.
Saygılarımla,
Hoppala Hasan dayı..
Genelde ''ulu önder'' tamlaması Maraşal Gazi Mustafa kemal Atatürk için kullanılır... Ben hiç Tanrı'ya ulu önder diyeni duymadım... Duysamda çok yadırgamam inançtır saygı duyarım...
Aslında bir bakıma EN ulu önder bizzat Tanrı oluyor.... Her türlü yolu göstermiş uyarmış ikaz etmiş şapşallık yapma demiş.. Daha ne..
-
Cevap: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
Bunca ders niteliğindeki açıklamalardan sonra,
Tanrı'nın,
Sevgili commodore1tr kadar sabırlı olabileceğini düşünemiyorum...
Hz.Ali hatırına* faydalanmak gerek...
*: BANA BİR HARF ÖĞRETENİN KÖLESİ OLURUM...
(Köle olmak, kastın abartılarak vurgulanması ve öne çıkarılmasıdır... Burada kast öğrenme ihtiyacının önemidir...)
-
Cevap: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
Sayın Horasan iletisinde ,
Alıntı:
horasan rumuzlu üyeden alıntı
Bir de bu melek olmak isteyen ve insanlığı reddeden gürüh içinde elçilerini bile sollayan TANRININ AVUKATLIĞIna soyunan tilkiler de yok değil tabii...
Bu durumda yarattığı ilkeleri reddeden, benzetmek gibi olmasın ama travesti gibi ortalıkta dolaşan insanımsı yaratıkların TANRIyı ne kadar üzdüğünü söylememe bilmem gerek var mı?
Bir insan, namaz kılmıyor olabilir...
Bir insan, oruç tutmuyor olabilir...
Bir insan, başı açık gezebilir...
Bir insan, aç kalır hırsızlık yapmak zorunda kalabilir...
Bir insan, Tanrı yaratmış diye bir güzele hayranlıkla bakabilir...
Bir insan, yanıbaşında 3.5 milyon din kardeşi katledilirken gıkı çıkmayan yöneticisini eleştirebilir...
Bir insan, vatanının ulusunun nasıl kurtulduğunu unutanları UNUTMAYABİLİR...
Bir insan, kalpazanlıktan yargılanmaktan kaçan bir yöneticisine güven duymayabilir...
Bir insan, açım, ürünüm tarlada kaldı diyene Hz.Ömer sabrı ve ilgisi yerine "ananı da al git!" diyenden nefret edebilir...
Bir insan, yurdunun kapısını el oğluna sonuna kadar açarak, işverenini fabrikasından, işçisini işinden edenden ve halkını borç tuzağına düşürenden ve bu borç tuzağına düşürülen insanı görmemezlikten gelenlerden İĞRENEBİLİR...
Bir insan, MAİDE 51'e rağmen yahudi ve hıristiyanlardan dost edinenleri sevmeyebilir...
Bir insan, yurdunun topraklarını satışa çıkaran tüccarlardan NEFRET edebilir...
...
Bu onu TANRI nazarında İNSAN olmaktan çıkarmaz, bilakis yüceltir...
Ama bir insan ve onun peşinden gidenler bütün bu naneleri yerken bir de MELEK olma sevdasıyla (ki bu da yanlış) yola çıkıp .laşıyorsa TANRI ne yapsın?
Uzatmayım...
Uzattıkça sindirim sisteminde sorun olanların hazmı da zor oluyor...
Kısaca en büyük günah bir ve tektir...
İNSAN OLMAYI UNUTMAK...
VESSELAM!
demiş.
Şimdi bu iletiye katılabiliriz katılmayabiliriz. Amma anlatılanı bir yere bırakıp TANRI/ALLAH tartışmasına döndürmek biraz ayıp olmuş. Zarfa takılıp kalmış
esir_hayaller içeriğe hiç bakmamış... O konuda bir kelamını duyamadık... Çok gereksiz bir yere kaymış konu bu sayede sadece sözcüklerin kökenlerinide tutup foruma sokmuş olduk...
Alıntı:
bende diyorim ki ALLAH DİNDEN İMANDAN AYIRMASIN(AMİN....)
bunu okuyup sayın horasan ın
Alıntı:
Hz.Ali hatırına* faydalanmak gerek...
*: BANA BİR HARF ÖĞRETENİN KÖLESİ OLURUM...
lafına karşılık geldiğini görünce Nereden aklıma geldi bilemem benim de aklıma bir cümle geldi... Hemde ALLAH lı Tanrı yok!!!
''Allah ıslah etsin...''
Şimdi Tanrı/Allah tartışmasını bir kenara bırakırsak yada Tanrı yazan yerleri isteyen Allah olarak okursa sorun çözülür. Öze döneriz....
Sayın Horasan'ın en büyük ve tek günah olarak betimlediği ''İNSAN OLMAYI UNUTMAK'' CÜMLESİ DOĞRU MUDUR ? YANLIŞ MI? Bence çok yerinde bir tespit... Bakalım
Gerçek anlamıyla islam da yedi büyük günah kabul edilir . Diyanetin sitesinden aynen aldığımız da
Alıntı:
Arapça'da kebîre (çoğulu kebâir) kelimesi ile ifade edilen büyük günah, bozgunculuğa sebep olan, hakkında tehdit edici bir nas (âyet ve hadis) bulunan, işleyenin dünyada veya âhirette cezalandırılmasına sebep olan büyük suçlar ve davranışlara denir.
Büyük günahların en büyüğü Allah'a şirk koşmak ve O'nu inkâr etmektir (küfür). Büyük günahların neler olduğu konusunda hadislerde çeşitli bilgiler vardır. Peygamberimiz bir hadisinde, "Size büyük günahların en büyüklerinden haber vereyim mi? Onlar: Allah'a ortak tanımak, ana babaya itaatsizlik ve yalancı şahitliktir" (Buhârî, “Edeb”, 6; Müslim, “Îmân”, 38; Tirmizî, “Tefsîr”, 5) buyurmuş, bir başka hadislerinde "Mahveden yedi günahtan sakınınız. Onlar: Allah'a ortak koşmak, sihir yapmak, haksız yere adam öldürmek, yetim malı yemek, ribâ (faiz), savaştan kaçmak, iffetli ve iman sahibi bir kadına zina iftirasında bulunmaktır" (Buhârî, “Vesâyâ”, 23; Müslim, “Îmân”, 38; Ebû Dâvûd, “Vesâyâ”, 10) diyerek, büyük günahların yedi tanesini zikretmiştir. Bir başka hadiste büyük günahların sayısı dokuz olarak belirtilmiş, ana babaya itaatsizlik ve Mescid-i Harâm'da yapılması yasak bir fiili işlemek de bunlara eklenmiştir (Ebû Dâvûd, “Vesâyâ”, 10).
Kalbinde inancı olduğu halde inancını diliyle söyleyen, fakat çeşitli sebeplerle ameli terkeden, dolayısıyla şirk ve küfür dışındaki büyük günahlardan birini işleyen (fâsık ve fâcir) kimse, işlediği günahı helâl saymıyorsa mümindir, kâfir değildir. Fakat büyük günah işlediği için ceza görecektir. Ancak bu kimse için tövbe kapısı açıktır. Yüce Allah böyle bir kimseyi âhirette dilerse affeder, şefaat olunmasına izin verir, dilerse günahı ölçüsünde cezalandırır. Neticede ise, kalbinde inancı bulunduğu için cennete girdirir.
Sahâbîlerden Ebû Zer el-Gıfârî'nin anlattığına göre, Hz. Peygamber: "Allah'tan başka hiçbir Tanrı yoktur deyip de bu inancı üzere ölen kimse cennete girer" buyurmuş, Ebû Zer, "O kişi zina yapsa, çalsa da mı?" diye sormuş, "Evet, zina yapmış, hırsızlık etmiş de olsa cennete girer" cevabını vermiştir. Ebû Zer soruyu üç kez tekrar edip aynı karşılığı alınca, dördüncü sorusunda Allah elçisi, "Ebû Zer bu durumdan hoşlanmasa bile o kimse cennete girer" buyurmuştur (Buhârî, “Tevhîd”, 33; “Rikak”, 16; Müslim, “Îmân”, 40; Tirmizî, “Îmân”, 18).
olarak görüyoruz. Ebu Davud da buna iki tane eklemiş olmuş dokuz... Aslında diyanetin yazısını biraz dikkatli okuyunca bu sayının 10 olduğunu görüyoruz!! Ama nedense diyanet dahil kimse lütfedip hadislerdeki günahları saymamış... Nedir bunlar
1. Allah'a ortak tanımak (Şirk)
2. ana babaya itaatsizlik
3. Yalancı Şahitlik
4. Sihir Yapmak
5. Haksız Yere adam öldürmek
6. Yetim malı yeme
7. Faiz (riba)
8. Savaştan Kaçmak
9. İffetli ve iman sahibi bir kadına zina iftirasında bulunmak
10. Mescid-i Harâm'da yapılması yasak bir fiili işlemek
Sayıyı bir türlü tutturamayan diyanetin sitesindeki büyük günahlar bunlar...
Ha bir sürü dandik dinci sitede canı sıkılan buna ekleme yapmış o ayrı 54 e çıkaran 72 ye varan hatta 100 lü rakamları bulan bile var... Bazıları o kadar abartmış ki çok komik '' büyük günahlar ortaya çıkmış. Bazılarında ise 2002 den sonra günah değişikliği olmuş !!!
Teganni etmek yani şarkı söylemek, fazla gülmek, Mecburiyet olmadan/özürsüz elin/başkasının avretine (avradına)/karısına kızına şehvetle bakmak ( mecburiyet nasıl oluyor orası karışık karştırmamak lazım...),Kadınlar, erkeklerinin yatağından kaçmak ( yani kadın hasta da olsa o an istemese de kocası hadi diyince olacak o iş...) , Karnı doyduktan onra yemeye devam etmek ( Doyan kişi neden yemek yesin ki? Orasıda ayrı..) gibi uydurup uydurup yazmışlar (Sorularla islamiyet sitesi...)
Şimdi bu ve benzeri sitelerin yaptıklarının aslında ciddi günah olduğunu ayıp olduğunu kişilerin din duygularını sömürdüklerini filan bir yana bırakalım esas 10 maddeye bakalım...
10 maddenin tamamıda ''İNSAN GİBİ İNSANIN'' YAPMAYACAĞI ŞEYLER.. Kişi ateist bile olsa insan gibi insansa değerlere saygı duyduğundan konuşmamaktadır teoloji hakkında daha açık deyimi ile Tanrı kavramını inanalarla tartışmamakta şirk koşmamaktadır...
Dolayısı ile İNSAN GİBİ BİR İNSAN büyük günahlar bir yana küçük günahlardan bile sakınan insanlığın erdemiyle yaşayan bir kişiliktir. İnsan olabilmenin onuru çok büyüktür. Onun için adam gibi adam , kadın gibi kadın yani toplamı olan insan gibi insan bulmak çok zordur... En büyük günah ''İNSAN OLDUĞUNU UNUTMAK'' aslında anlatılmak istenen öz budur.
Ne demek istediğimi daha net anlamak isterseniz eğer sadece şu an ülkeyi yöneten zihniyete, yaşam tarzlarına ve nasıl zengin olduklarına bir bakmanız yeterlidir...
-
Cevap: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
Alıntı:
commodore1tr rumuzlu üyeden alıntı
Hoppala Hasan dayı..
Genelde ''ulu önder'' tamlaması Maraşal Gazi Mustafa kemal Atatürk için kullanılır... Ben hiç Tanrı'ya ulu önder diyeni duymadım... Duysamda çok yadırgamam inançtır saygı duyarım...
Aslında bir bakıma EN ulu önder bizzat Tanrı oluyor.... Her türlü yolu göstermiş uyarmış ikaz etmiş şapşallık yapma demiş.. Daha ne..
Tekrar teşekkür ederim Sayın commodore1tr ,
Hasan dayı soru sormazsa / şapşallık yapmazsa nasıl öğrenecek peki :)
Kula kul mu olsun. Hangi kul kendinden üstün ki... Allahın elçisi bile kendini üstün görmemiş iken...
Şimdilerde "ulu..."
Eskiden " hazret..."
Zaten " ulu" ile "hazret" de hemen hemen aynı anlamda sayılır.
"Ulu Tanrı" kulağa hoş fakat
"Ulu Allah" demek biraz da değil, çok garip bir hal alıyor, ya da bana öyle geliyor...
Belki de
Allah, ruhunu insanlara üfürmüş ya, ondan olsa gerek ki O'nun için kullanılan sıfatlar insanlar için de kullanılıyor olabilir.
Bence de tamamen dil sorunu ile ilgili bir durum.
Şahsen ezanı da ilk hangi dilde dile getirilmişse o dilde dinlemeyi tercih ederim.
Saygılarımla ,
-
Cevap: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
Alıntı:
horasan rumuzlu üyeden alıntı
Şimdi de TANRI'ya yaranma ve yalakalıkta Hz. Muhammed'in tahtına mı göz diktin...
Bence çok ağır sözler bunlar. Nik arkasına sığınıp istediğiniz gibi ortamı kirletemezsiniz.
-
Cevap: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
-
Cevap: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
Alıntı:
Mehtap Deniz rumuzlu üyeden alıntı
Şimdi bu sahte peygamber kadındı anımsadığım kadarıyla şimdi kadın peygambere ne diyeceğiz? Bu kadın ayaklarını yalatıyordu sanırım. Yalatma peygamberi.
-
Cevap: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
Memlekette gerçek ne kaldı ki?
-
Cevap: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
-
Cevap: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
Alıntı:
commodore1tr rumuzlu üyeden alıntı
Tanrı da Ulu da türkçe sözcükler. Allah Arapça'dır. Büyük ise sıfat olmasına karşın Tanrı'için kullanılamayacak kadar ''küçüktür''. Kaldı ki Ulu nun karşıtı değildir büyüklük. Çok alışılmış şekliyle olsa olsa ''Allah Ulu'dur'' denebilirdiki.. o zaman Arapça ile Türkçe olurdu.
Eğer doğduğumuz gün ezanı Türkçe olarak duyup bu günlere gelseydik tercihimiz ne olurdu ? Önemli olan budur. Bunu içsel olarak bilmeden en azından kendimize söylemeden bir tercih yapmak hatalıdır diye düşünüyorum. Ben bile doğduğum günden bu güne günde beş vakit dinlediğim ezanın dilinin bir anda değiştirilip Türkçe okunduğunda yadırgarım ''Ne ya bu?'' derim. Bu doğal bir psikolojik tepkidir. Acaba ezanı ilk Türkçe duyanlar belirli bir yaşa geldiğinde bir gün içerisinde ezanı Arapça duyunca ne tepki verdiler ne hissetiler işte yanıt buradadır. Ama buna dürüstçe yanıt verecek var mıdır ? Bilemem.
Her zaman dediğimi bir kez daha diyorum ezan ibadete bir çağrıdır. Hangi dilde olduğunun öneminden çok duyulduğunda hissedilen yapılan şey önemlidir. Allah ın dil sorunu olamayacağına göre Kur'an ı ve islamı zoraki Arapça tutmanın anlamı yoktur. Bu Allah'a da Türk insanına da yapılan saygısızlıktır aslında. (Ezandan bahsetmiyorum)
Sayın commodore1tr;
Anladığım kadarı ile "Tanrı uludur" sözlerinin Türkçe olduğu için doğru kavramlar olduğunu vurgulamaya çalışıyorsunuz. "Allah" kavramının ise Arapça olduğunu belirtiyorsunuz. Bir kelimenin Türkçe olması için etimolojik (köken) olarak Türkçeden mi gelmesi gerekiyor? Köken olarak yabancı olup da Türkçeleşmiş olanları Türkçe kabul etmeyecek miyiz? Bugün kökenine bakarsak Türkçenin sanırım yarısnı atmak gerekir. O zaman da dil fakirleşmiş olmaz mı?
Ezanı Türkçeye çevirenler sanıyorum 18 yıl aşağıdaki şekilde okunmasını sağladılar;
"Tanrı uludur;
Şüphesiz bilirim, bildiririm:
Tanrı'dan başka yoktur tapacak,
Şüphesiz bilirim, bildiririm
Tanrı'nın elçisidir Muhammed
Haydin namaza, haydin felaha
Namaz uykudan hayırlıdır."
Siz bu metindeki Arapça "Allah" yerine, Türkçe "Tanrı" kelimesinin kullanıldığını söylüyorsunuz. Peki bu metindeki tüm kavramlar Türkçe mi? Gördüğüm kadarı ile Türkçe olmayanlar var. Örneğin "felah" kelimesinin neresi Türkçe? Arapça olduğu her halinden belli.. Ama bizim Türkçe ezan sevdalıları onu Arapça olarak kullanmayı tercih etmişler. Bu nasıl Türkçeleştirme?
Siz, öteden beri ezanın Türkçe okunmasını savunuyorsunuz. Bunu savunanların iddiası da hep "Allah'ın dil sorunu yok" diyerek, "dil sorunu olanlar insanlardır"; o halde insanlara anlamını bildikleri dilde hitap etmek gerekir, o halde ezanın da Türkçe okunması gerekir diyorlar. Bu mantıkla bakacak olursak ezanın Diyarbakır'da Kürçe, Urfa'nın Akçakale ilçesinde Arapça, Çankaya'da öztürkçe, Konya'da Türkeç, Hatay'da hem Türkçe hem Arapçça okunması gerekmez mi? İngiltere'de; İngiliz, Pakistan, Hindistan, Türkiye, İran, Kıbrıs, Malezya, fas, Tunus, vs. kökenli müslümanlar var. Orada hangi dilde okunmalı sizce? Acaba sırayla mı yoksa kura ile mi okumalılar? Bütün bu sorular dahi ezanın Türkçe okunmasının saçmalığını göstermiyor mu?
-
Cevap: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
namaz: Farsça
hayır: Arapça
hayır-lı: Türkçe-Arapça melezi
felah: kurtuluş
Ezanın Türkçe okunmasının nedeni anlaşılması ise, neden "haydi kurtuluşa" diye çevrilmedi?
-
Cevap: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
1 Ekim 2009 19:26
Dün İzmir'de Dokuz Eylül Üniversitesi'nin akademik açılışına katılan Başbakan Erdoğan üniversite gençliğinin iş kaygısıyla ilgili olarak yine çok tartışılacak sözler söyleyerek dikkatleri üzerine çekti.
Peki Başbakan'ın o tartışılan sözü neydi?
"Kriz bizi teğet geçti" diyerek akıllara zarar bir tespitte bulunan Erdoğan, dün de "Her üniversite mezunu iş bulacak diye bir kaide yok" sözüyle bardağı taşırdı.
İşsizlik tırpanı içinde boğuşan ve birçoğı psikolojik dengesini yitiren üniversite mezunlarını hiddetlendiren bu açıklama sonrası bakalım AKP'nin Bakan çocukları ne iş yapar, nelerle uğraşır hep birlikte görelim... (Milletvekillerini, il ve ilçe başkanlarını kapsam dışı tuttuk. Zira günlerce uğraşsak da işin içinden çıkmamız mümkün olmaz!)
Bilal Erdoğan (Recep Tayyip Erdoğan'ın oğlu): Harvard Üniversitesi'ndeki eğitiminden sonra Dünya Bankası'nda çalışmaya başladı.
Burak Erdoğan (Recep Tayyip Erdoğan'ın oğlu): İngiltere'deki eğitiminden sonra, Türkiye'de 2.5 milyon dolara 'gemicik' aldı!
Abdullah Unakıtan (Kemal Unakıtan'ın oğlu): Eğitiminden sonra hemen iş hayatına atıldı. Bugün 7 şirketin sahibi durumunda.
Murat Aksu (Abdülkadir Aksu'nun oğlu: Babası Abdülkadir Aksu'nun bakanlığı döneminde TJK hakkında soruşturma açılmış ve hemen ardından avukatlık yapması için TJK bünyesine alınmıştır! 2005 yılında hayali ihracaattan ifade vermiştir.
Ahmet Çağrı Çiçek (Cemil Çiçek'in oğlu): TBMM'de Özelleştirme İdaresi Başkanlığı'nda görev yapmaktadır. Eşi de kamuda çalışmakta.
Mehdi Eker'in çocukları: Halen eğitimlerine devam etmekteler.
Kürşad Tüzmen'in oğlu: Lisede okumaktadır.
Nimet Çubukçu'nun oğlu: Üniversite eğitimine devam etmekte.
Cem Şahin (Mehmet Ali Şahin'in oğlu): AKP'ye yakınlığıyla bilinen Çalık Grubu'nun avukatlığını yapıyor.
Veysi Şimşek (Mehmet Şimşek'in amcasının torunu): Mehmet Şimşek tarafından danışmanı olarak atandı eğitiminden sonra.
Mehmet Emre Gül (Abdullah Gül'ün oğlu): 16 yaşında e-ticarete başladı.
Erkan Yıldırım (Binali Yıldırım'ın oğlu): Denizcilik şirketi sahibi. Kısa bir süre önce İtalya'da 445 bin euroya gemi satın aldı. Verdiği fiyatın bir kısmının şaibeli olduğu iddia edildi.
İsmail Pepe (Osman Pepe'nin oğlu): Müteahhitlik yapıyor. Yaptığı evlerde siyasetçiler oturuyor genelde.
Ali Ersin Kelleci
renkhaber.com
01.10.2009
m.e.sezen Notu.
Dün bugünkü Gençlere("Her Üniversite mezunu iş bulacak diye bir kaide yok") diyen sayın Başbakanımız RecepTayyip Eerdoğan buğün 10-10-2009
Gene ÜÇ ÇOCUK YAPIN cağrısında bulundu!!:alala
-
Cevap: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
Utanıyorum
Şehidin kanını hiçe sayanlardan
UTANIYORUM!
Kanlı katili konuşturanlardan
UTANIYORUM!
Kanlı katilin temsilcileriyle konuşanlardan UTANIYORUM!
Tükürdüğünü yalayanlardan
UTANIYORUM!
Tükürdüğünü yalayanların tepemizde oturmasından UTANIYORUM!
Çifte sıfat kullanan, çifte kimliklerden
UTANIYORUM!
Çifte kimliklerin koltuklara kurulmasından UTANIYORUM!
Açılım diye diye açılanlardan
UTANIYORUM!
Vatanın bağrına hançer gibi saplananlardan UTANIYORUM!
Bağrımıza dayanmış hançerlerin söz sahibi olmasından UTANIYORUM! Utanıyorum söz bulamamaktan, utanıyorum haykıramamaktan!
İşte nesrin susup şiirin konuştuğu an!
İşte sözün yitip lanetin bağrı deştiği an!
LANET OLSUN!
Sinsi bir açılımı aça aça,
Vatanı bölmek için bilmem kaça,
İti köpeği üstüme alçakça
Salana, saldırana lanet olsun!
Mehmetçiğe saldırılırken hissiz,
Şehitler toprağa girerken yassız,
Türk vatanı parçalanırken sessiz
Kalana, kaldırana lanet olsun!
Memleketin toprağını, taşını,
Yaylanın, dağın kurdunu, kuşunu,
Fukaranın ekmeğini, aşını
Çalana, çaldırana lanet olsun!
Ülke malını beleşe, ucuza,
Ahlaksıza, uğursuza, hırsıza;
Utanmaza, hayâsıza, arsıza;
Alana, aldırana lanet olsun!
Sivas’ı, Erzurum’u, Erzincan’ı;
Diyarbakır’ı, Hakkâri’yi, Van’ı;
Denizi, toprağı, bütün vatanı
Bölene, böldürene lanet olsun!
Ahmet Bican Ercilasun. 8-Ağustos-2009 Yeniçağ G.Z.T
-
Cevap: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
Bölücülük korkusunu çoktan aşmış olmamız gerekir, modası geçti onun.
Şimdi geriye kaldı "ileri" ye bakabilmeyi başarmak, onun da dinle alakası yok ama imanla var sanırım.
Bu halk kendi ayağıyla yürümesini bilir.
Bi şeycik olmaz yeter ki terör belalarından kurtulalım bi an evvel !!!
-
Cevap: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
Alıntı:
Av.Abbas Bilgili rumuzlu üyeden alıntı
Sayın commodore1tr;
Anladığım kadarı ile "Tanrı uludur" sözlerinin Türkçe olduğu için doğru kavramlar olduğunu vurgulamaya çalışıyorsunuz. "Allah" kavramının ise Arapça olduğunu belirtiyorsunuz. Bir kelimenin Türkçe olması için etimolojik (köken) olarak Türkçeden mi gelmesi gerekiyor? Köken olarak yabancı olup da Türkçeleşmiş olanları Türkçe kabul etmeyecek miyiz? Bugün kökenine bakarsak Türkçenin sanırım yarısnı atmak gerekir. O zaman da dil fakirleşmiş olmaz mı?
Ezanı Türkçeye çevirenler sanıyorum 18 yıl aşağıdaki şekilde okunmasını sağladılar;
"Tanrı uludur;
Şüphesiz bilirim, bildiririm:
Tanrı'dan başka yoktur tapacak,
Şüphesiz bilirim, bildiririm
Tanrı'nın elçisidir Muhammed
Haydin namaza, haydin felaha
Namaz uykudan hayırlıdır."
Siz bu metindeki Arapça "Allah" yerine, Türkçe "Tanrı" kelimesinin kullanıldığını söylüyorsunuz. Peki bu metindeki tüm kavramlar Türkçe mi? Gördüğüm kadarı ile Türkçe olmayanlar var. Örneğin "felah" kelimesinin neresi Türkçe? Arapça olduğu her halinden belli.. Ama bizim Türkçe ezan sevdalıları onu Arapça olarak kullanmayı tercih etmişler. Bu nasıl Türkçeleştirme?
Siz, öteden beri ezanın Türkçe okunmasını savunuyorsunuz. Bunu savunanların iddiası da hep "Allah'ın dil sorunu yok" diyerek, "dil sorunu olanlar insanlardır"; o halde insanlara anlamını bildikleri dilde hitap etmek gerekir, o halde ezanın da Türkçe okunması gerekir diyorlar. Bu mantıkla bakacak olursak ezanın Diyarbakır'da Kürçe, Urfa'nın Akçakale ilçesinde Arapça, Çankaya'da öztürkçe, Konya'da Türkeç, Hatay'da hem Türkçe hem Arapçça okunması gerekmez mi? İngiltere'de; İngiliz, Pakistan, Hindistan, Türkiye, İran, Kıbrıs, Malezya, fas, Tunus, vs. kökenli müslümanlar var. Orada hangi dilde okunmalı sizce? Acaba sırayla mı yoksa kura ile mi okumalılar? Bütün bu sorular dahi ezanın Türkçe okunmasının saçmalığını göstermiyor mu?
Buna harfiyen katılıyorum, ve diğer mesajdan aldığım şu alıntıya birkaç yanıt vermek istiyorum, alıntı ( Her zaman dediğimi bir kez daha diyorum ezan ibadete bir çağrıdır. Hangi dilde olduğunun öneminden çok duyulduğunda hissedilen yapılan şey önemlidir. Allah ın dil sorunu olamayacağına göre Kur'an ı ve islamı zoraki Arapça tutmanın anlamı yoktur. Bu Allah'a da Türk insanına da yapılan saygısızlıktır aslında. (Ezandan bahsetmiyorum) )
ezandan bahsetmiyorum diye parantez içine almışsınız, geriye tek kur'an kalıyor. ve burda zaten kimse kimseyi zorla arapça diye dayatma yapmıyor, istediğinniz yerden türkçe mealini alıp okuyabilirsiniz, ancak !! hiç bir türkçe meal ile kur'an ı anlayamazsınız, çünkü, kur'an tıpkı şifre gibidir, anlamları harflerde gizlidir, harflerin okunuşunda gizlidir, Kur'an arapça olarak inmiştir, tam olarak anlamak için arap olmak veya arapça bilmek de yeterli değildir,
Kur'an ı anlayabilmek için tam olarak yaşamak hissetmek gerekir, aksi halde tartışmak, saçma sapan konuşmaktan ileri olmayacaktır,
Ve yine Allah,ın dil sorunu olmadığı gibi , dil sorunu olan biz insanlarız, bu yüzden kainatta var olan tüm alemlere ayrı ayrı dilde Kur'an inmeyeceğine göre, orjinal indirildiği dilde öğrenmek anlamak zorundayız, buna da Allah,ın kulları olarak mecburuz,
Ama ne yazıkki günümüzde artık insanlarımız öğrenmek bir yana dursun, arapça türkçe tartışmasına girmiş, herkez kendi bildiğince hükümler koymaya ve vermeye başlamış.
Son olarak başka bir mesaj dikkatimi çekti, sahte peygambere hapis cezası üstelik bayan peygamber, bayandan peygamber olur mu ? .
Bu mesaja da birkaç yanıtlar gelmiş,
Günümüzde her türden insanların olduğunu, ve medyanın gerçeklerle alakası olmayan taraflı haber ve yorumlarının olduğunu hepimiz biliyoruz.
Asıl önemli olan ve bilmemiz gereken , Peygamerimiz HZ.Muhammed SAV. efendimizin son peygamber olduğunu da biliyoruz, peki neden hala böyle haberlere itimat ediyoruz, Kur'an ve hadislere itimatımız mı yok, onlar yalan mı söylüyor, ya da herhangi bir çelişki mi gördünüz ?
neyse daha fazla uzatmadan kısa kesiyorum, herkesin görüşüne saygım vardır, kalın sağlıcakla, Saygılar
-
Cevap: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
Allah kulları arasında ayrım yapar mı?
Anadilim Arapça olmadığına göre, doğumundan itibaren herhangi bir Arap, bu din işine neden benden bir adım önde başlıyor? "Bir gün herkes Arap olacak" mı demeli, "Arap olunmaz Arap doğulur" mu demeli?
Size ne demeli?...
-
Cevap: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
Bu forum döndü dolaştı gene ilgisiz yerlere geldi... Bu aslında kafamızın ne kadar karışık olduğunun bir göstergesi olduğu gibi kafayı karıştırmak isteyenlerin de olduğunun bir göstergesidir.
Forumun amacı ikinci sınıf bile olmayan kadının gelişimini haklarını eşitliğini vurgulamaktı doğal olarakta bir takım dini görüşlere ters düşeceği aşikardı. Forumun yazarı olarak konunun sadece bu alanda kalmasını isterdim ama ne cevşeni kaldı ne azanı ne başka bir şeyi... Neticede gördüğüm şudur ki dinimizden bihaberiz... Kulaktan dolma bilgilerle yada BİZE ÖĞRETİLMEK İSTENİLENLE yetinmişiz. Hatta çoğunluk dini işine geldiği gibi yorumlamış... Bu ne biçim iş diyince de dinsiz denmiş... Tıpkı bu forumda geldiğimiz noktada olduğu gibi... Zaten dini iyi bilsek suç cenneti bir ülkede yaşar mıyız? Yetim hakkını hevengiyle götüren dinci bir hükümet başta olur mu? Bu kadar çok tecavüz olur mu? Bu kadar çok ensest our mu? Git sor bu suçları işleyenlerin hepsi ''elhamdülillah müslüman....''
Bu forumda son bir kez ezana dönersek... Mavigece78 rumuzlu değerli üyenin yazılarına katılmak mümkün değil. Kur'an Ezan kargaşasında ki ezan ile Kur'an ın aynı olmadığını anlatmak bile olanaksız hale gelmiş...
Ezan hakkında ilk bilmemiz gereken EZAN ALLAHIN KELAMI DEĞİLDİR. Dolayısı ile hiç bir şekilde Kur'an ile örnekleme yapılamaz.. Kaldı ki Kur'an hakkında dediği ''burda zaten kimse kimseyi zorla arapça diye dayatma yapmıyor, istediğinniz yerden türkçe mealini alıp okuyabilirsiniz, ancak !! hiç bir türkçe meal ile kur'an ı anlayamazsınız, çünkü, kur'an tıpkı şifre gibidir, anlamları harflerde gizlidir, harflerin okunuşunda gizlidir, Kur'an arapça olarak inmiştir, tam olarak anlamak için arap olmak veya arapça bilmek de yeterli değildir,
Kur'an ı anlayabilmek için tam olarak yaşamak hissetmek gerekir, aksi halde tartışmak, saçma sapan konuşmaktan ileri olmayacaktır,'' sözcükler de aslında anlamsız ve saygısız...Yanlış anlaşılmasın saygısızlık bana yada site üyelerine değil... Hiç farkına varmadan bizzat Allah'a... Kur'an ın ruhu Allah'ın insanlara son bir peygamber göndererek yaptığı uyarı ve düzenlemedir. Ve arkadaşımızın dediğini doğru kabul edersek Allah bunu kimsenin anlayamayacağı bir şekilde yapmış... Anlayacağımız şekilde örneklersek 3 yaşında ki çocuğa anatomi sınavına sokmak gibi... Yahu daha yazmasını okumasını bilmiyor.... İşin aslı şudur ki Kur'an Cin Ali kitaplarından daha anlaşılabilir bir kelam içerir.... İçermelidir... Çünkü Allah göndermiş kullarını uyarmış düzeltmiş bir nevi talimat vermiştir... EEE kimse anlamıyor ne olacak ? Bu olamayacağına göre bu sözcükler dizini anlamsızdır... Kendimize sormamız gereken soru aslında şudur. Acaba Allah İslam Peygamberi olarak bir Eskimo ya da bir kızılderili ya da Yeni Gineli veya Norveçli gönderseydi Kur'an Arapça mı olacaktı yine ? Bu sorunun yanıtı evet ise mavigece78 in yazıları tamamen doğrudur. Ama aklı başında hiçbirkişi bu soruya evet diyemez... Yahu Kur'an ın indiği yer Arabistan... Halk arapça biliyor çoğu yazamıyor bile... Nece inecekti ? Flemenkçe inse islam peygamberi bile anlamayacaktı... Hiç olur mu böyle şey ... Ama islam genişledi yayıldı... Başka başka yerlerde başka başka dilleri konuşan renkleri kültürleri farklı insanlar islam olmaya başladı... Ve bu gelişme arapça olarak olmadı... 1050 yıllarında Uygur Türkçesiyle Göktürk Türkçesiyle Türklere anlatıldı... Türk inancı oldukça yakın bir inançtı buna rağmen çok kanlı bir geçiş oldu.... Bazılarının dediği gibi Türkler Öbek Öbek müslüman olmadı ama öbek öbek katledildi arp akıncılarca... Neyse konumuz bu değil...
Ezan İslamiyet doğduktan seneler sonra bir Çağrı ihtiyacı olarak ortaya çıkan bir olgudur. Yani Kur'an la ilgisi yoktur... yobaz sitelerde doğuşuyla ilgili olarak çok sık yazılan
''Abdullah bin Zeyd bir rüya gördü.
Rüyasında iki kişi gökten inip abdest aldılar. Biri ezan okudu ve kamet getirdi. Diğeri de, imam oldu. Namaz kıldılar. Ondan sonra da göğe yükselip gittiler.
Abdullah bin Zeyd ertesi sabah, peygamber efendimize rüyasını anlattı, cemaatı ile oturan Peygamberimiz buyurdu ki; O gördüğün melek ne dedi?
“O melek, iki elini kulağına koyup: “Allahu Ekber,Allahu Ekber,Allahu Ekber,Allahu Ekber
Eşhedü en la İlahe İllallah,Eşhedü en la İlahe İllallah,Eşhedü en ne Muhammenden
Resulullah eşhedü en ne Muhammenden Resulullah,Hayyealessalah. Hayyealelfelah,
Hayyealelfelah, Allahu Ekber, Alla hu Ekber La İlahe İllallah… diye tarif etti.
O sırada gelen Hz. Ömer de bir rüya gördüğünü söyleyip rüyasını anlatınca, onun da aynı sözleri tekrar ettiğini gördüler. Ashabdan birkaç kişi daha gelip, gördükleri rüyayı anlatınca, hepsinin aynı rüyayı gördükleri anlaşıldı.
Peygamber Efendimiz “ O ezan okuyan kardeşim Cebrail’dir. Namazın vakitlerini öğretti. Diğeri de, Mikail’dir,imam olup namaz kıldılar buyurdu. ''
safsatasıyla ilgisi yoktur. Bu tamamen uydurma ve kandırmacadır... Gerçek islamda bunu reddeder....
Ezan Medinede Bugün Mescid olan yerde islamların toplanması ve Hz. Hamza Hz.Ömer ve islam peygamberininde bulunduğu bir ortamda müslümanlara namaz vaktini nasıl duyursak konuşmasıyla ortaya çıkmıştır. İlk Öneri ''Çan çalmaktır'' ancak bu hristiyan diye kabul görmemiştir.. İkinci Öneri ''borzandır'' bu da ''yahudilere has'' olduğundan kabul görmemiştir. Üçüncü öneri ''davul çalmaktır'' (Belki de ramazan aylarında uyandırmak için bundan dolayı davul çalınır) Ancak bunada Hz. Hamza '' davul arap geleneği ama savaşı çağrıştırıyor'' diye karşı çıkmıştır...Ve en sonunda 'insan sesine'' karar vermişlerdir. İslam Peygamberide Bilal i ilk ezanı okumakla görevlendirmiştir... Açık ve net anlaşılan şudur ki... Ezan Kur'an kelamı değil Arap toplantısı sonucu alınan bir karardır. Kur'an la tek benzerliği ilk kabul edildiği yerin Araplarla dolu olan Arapça konuşulan bir yerde olmasından dolayı Arapça olmasıdır... O zaman için sadece araplarla sınırlı ufak bir din için çok iyi bir seçim olduğu kuşkusuzdur... Ancak günümüz islamında bu çok tartışılabilir...
Abbas Beyin demogojik yaklaşımı ile ''Diyarbakır'da Kürçe, Urfa'nın Akçakale ilçesinde Arapça, Çankaya'da öztürkçe, Konya'da Türkeç, Hatay'da hem Türkçe hem Arapçça okunması gerekmez mi?'' sorusu da yukarda ki gerçeği örtbas etme çabasıdır. İngiltere'de hangi dilde okunması gerektiğini sormuş... İlginç bir soru... Kendileride çok iyi bilir ki İngiltere dahil bir çok Avrupa ülkesinde özel günlerde yerel yönetimlerden izin alınmadıkça ezan okunmaz... yasaktır... İşin daha komiği dünyanın üçüncü büyük islam Nüfusunu barındıran Hindistan da üç bölge hariç ezan gene okunmaz.... Okunan yerde de Urdu ca okunur ki... Arapça değildir... Eğer konyada Türkeç çe konuşan ,Hatay da Arapça konuşan, Diyarbakırda Kürtçe konuşan, Çankayada Öztürkçe konuşan (Ne demekse!!) kişiler Türkçe anlamıyorsa ecet kendi dillerinde okunsun ezan... yeterki anlasınlar... Her türlü abuk açılıma destek veren sizler bu konuda neden bu kadar rijitsiniz ?
Kur'an a Allah kelamı kabul edildiğinden bir şey denemez. En azından İslamlar diyemez... Amma Ezanın Kur'an la ilgisi yoktur çağrıdır sadece namaza çağrı... Ve anladığım odur ki Medinede toplanan Araplar İnsan sesi olmasında karar vererek yanlış yapmışlardır. Her ne kadar ezan sesi bende de alışkanlık yapmışsa da bu gerçek değişmez... Dünyanın geoid olduğu gibi... Belkide bu yüzden Hristiyanlar yahudiler kavram kargaşası olmasın tartışma çıkmasın diye evrensel sesleri seçmişlerdir.. Lokal le sınırlı kalmak islama ayıptır ayıp...
-
Cevap: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
Türkiye'de dindarlık araştırması
“Türkiye'de Dindarlık: Uluslararası Bir Karşılaştırma” araştırmasının sonuçları açıklandı. İlginç sonuçlara ulaşılan araştırmanın en çarpıcı yanlarından biri, “devlet memuru kadınlar isterlerse başlarını örtmelerine izin verilmeli” diyenlerin oranı 1999 yılında yüzde 74 iken, bu oranın bu yıl yüzde 69'a, “Üniversite öğrencisi kızların isterlerse başlarını örtmelerine izin verilmeli” diyenlerin oranının da 1999 yılında yüzde 76 iken 2009'da yüzde 70'e indiği sonucu oldu.
Sabancı Üniversitesi Sanat ve Sosyal Bilimler Fakültesi öğretim üyeleri Prof. Dr. Ali Çarkoğlu ve Prof. Dr. Ersin Kalaycıoğlu, 2008-2009 yıllarını kapsayan ve Türkiye İstatistik Kurumu verileri kullanılarak, örnekleme yöntemiyle bin 453 denekle, 53 ilde gerçekleştirdikleri araştırmanın sonuçlarına ilişkin bir basın toplantısı düzenledi.
Çarkoğlu, ISSP'nin uluslararası konjonktürde dindarlığın araştırılması amacıyla 43 ülkede de aynı soruları yönettiğini kaydetti.
Araştırma yapılan birçok ülkedeki verilerin raporlanması sürecinin henüz tamamlanmadığını belirten Çarkoğlu, bu nedenle Türkiye'deki veri sonuçlarının ISSP'nin 1998 yılında aynı konuda yaptığı dünya sonuçlarıyla kıyaslamasının yapıldığını ifade etti.
Hazırlanan rapora göre, deneklerin yüzde 82'si “Allah var olduğu için hayatın anlamı olduğuna”, yüzde 28'i “hayatın akışını kendisinin değiştirebileceğine” inandığını bildirirken, yüzde 50'lik bir grup ise “hayatı değiştirebilmek için yapabileceğimiz çok az şey vardır” görüşüne katılıyor.
Çarkoğlu, bu sonucun kadercilik veya metafizik güçler tarafından belirlenen bir hayat algısının toplumda yaygın olarak paylaşıldığı izlenimini ortaya koyduğunu ifade etti.
ALLAH'A İNANÇ
Katılımcıların yüzde 95'i Allah'a olan inancını küçük yaşta edindiğini bildirdi. Allah'ın tasavvuru hakkındaki inanç incelemesinde ise “Allah tasavvurunun, baskıcı, cezalandıran, yargılayıcı ve otoriter bir babadan çok sevecen, destekleyen, esirgeyen, hayatı kolaylaştırmaya destek veren bir baba imajına daha yakın” değerlendirmesi öne çıktı.
Anket sorularını yanıtlayanlardan, “bilimin insanlığa yararlı olup olmadığı ve dine olan inancı aşındırıp aşındırmadığı”na ilişkin soruya da yüzde 50 oranında bir kesim bilimin yararlı olduğunu düşünüyor.
Bir diğer sonuca göre de katılımcıların yüzde 89'u “kendi inanışlarında olmayan dinlere saygı gösterilmesi” gerektiği görüşünde. Ancak, “Sizden farklı bir dine mensup olan veya hakkındaki görüşleri sizden farklı olan birisinin seçimlerde oy vermeyi düşündüğünüz siyasi partiden aday olmasını kabul eder miydiniz?” sorusuna katılımcıların yüzde 37'si, “kesinlikle kabul etmem”, yüzde 23'ü “kesinlikle kabul ederim” yanıtını verdi.
“Bu kişilerin kamuya açık toplantılar düzenleyerek görüşlerini açıklamalarına izin verilmeli mi?” şeklindeki soruya karşılık olarak da yüzde 36 “Hayır kesinlikle verilmemeli”, yüzde 11 oranınında da “Mutlaka verilmeli” yanıtı alındı.
CEMAATLERİN GÜCÜ
Prof. Dr. Çarkoğlu, bu cevapların, Türkiye'de farklı dinlere saygı gösterilmesi ifadesinin kabul edilmekle birlikte, uygulamada bu kişilerin kitap yazıp yayınlamalarına veya fikirlerini açıklamalarına sıcak bakılmadığı gibi bir durumu ortaya koyduğunu ifade etti.
Deneklerin yüzde 44'ü “cemaatlerin gücünün çok olduğu”, yüzde 28'i “olması gerektiği kadar olduğu” ve yüzde 18'i de “olması gerektiğinden az olduğu” görüşünü savunuyor.
Bu arada, “tek bir dinin gerçek olduğuna inananların oranı” araştırmada yüzde 57 olarak görülürken, deneklerin yüzde 34'ü “birçok dinde temel doğrular mevcuttur”, yüzde 6'lik bölüm ise “herhangi bir dinin öğretilerinde çok az gerçek payı vardır” görüşünde.
YATIR ZİYARETLERİ
Katılımcıların yüzde 41'i türbe, yatır gibi dinen kutsal kabul edilen yerleri yılda en az bir kere ziyaret ediyor, yüzde 36'lık bir kesim hayatı boyunca türbe veya yatır ziyareti yapmamış.
Araştırmaya katılanların yüzde 80'i dua ettiğini beyan ederken, dua etme nedenleri arasında yüzde 97 ile “felaketten korunmak” ön plana çıkıyor. Denekler bunun yanı sıra 'iyi bir eş bulup evlenmek”, “bir sınavda başarılı olmak” ve “taraftarı olduğu futbol takımının kazanması” gibi nedenlerle de dua ediyor.
Araştırmaya katılanların yüzde 90'ı Müslümanlara hoşgörüyle yaklaşırken, bu oran Hristiyanlara karşı yüzde 29, Budistlere yüzde 18,7, Hindulara yüzde 19,4 ve Musevilere ise yüzde 21,9 düzeyinde. Prof. Dr. Çarkoğlu, “bu durumun Müslümanlar dışındaki dinlere ve inanmayanlara karşı karşı büyük bir olumsuz görüş ortamı bulunduğu sonucunu çıkarttığını, Türkiye'de sık sık ifade edilen din ve vicdan özgürlüğüne karşı saygı ve tarihten gelen dini hoşgörü savlarını doğrulamaktan uzak bir görüntü çizdiği” görüşünü aktardı.
Araştırmanın bir diğer sonucuna göre, katılımcıların yüzde 35'i nazara inanırken, yüzde 10'luk bir kesim ise faal, büyü, yıldızlarının konumunu gibi
şeylerin insanın geleceğini tayin ettiği görüşünde.
Katılımcılar, “Dini ilkelerinize uymayan bir kanunun Meclis tarafından kabul edilmesi durumunda nasıl davranırdınız?” şeklindeki soruya da yüzde 35 oranında “kesinlikle kendi dini ilkelerime uygun davranmaya devam ederim”, yüzde 32 oranında “muhtemelen kendi dini ilkelerime uygun davranmaya devam ederim”, yüzde 13 oranında ise “Kesinlikle kanuna uyarım” yanıtını verdiler.
TÜRBAN ARAŞTIRMA SONUÇLARI
Türban yasağına ilişkin olarak 1999-2009 yılı arasındaki görüşlere de yer verilen araştırma sonuç raporunda, “devlet memuru kadınlar isterlerse başlarını örtmelerine izin verilmeli” diyenlerin oranı 1999 yılında yüzde 74 iken, bu oranın bu yıl yüzde 69'a gerilediğine yer verildi. Raporda, “Üniversite öğrencisi kızların isterlerse başlarını örtmelerine izin verilmeli” diyenlerin oranının da 1999 yılında yüzde 76 iken 2009'da yüzde 70'e indiği ifade edildi.
'İnsanlar Müslümanlığın gereği olan ibadetlerini serbestçe yerine getirebiliyor mu?” şeklindeki soruya 1999 yılında 'evet' diyenlerin oranı yüzde 65'ten 2009 yılında yüzde 78'e çıkarken, 'Hayır' diyenlerin oranı ise yüzde 31'den yüzde 19'a geriledi.
“Türkiye'de dindar insanlara baskı yapılıyor mu?” sorusuna da 1999 yılında yüzde 50 'Hayır' diyenlerin oranı 2009 yılında yüzde 71'e, 'evet' diyenlerin oranı da yüzde 45'ten yüzde 24'e indi.
“Laik kesimden insanlar hayatlarını serbestçe yaşıyor mu?” sorusuna karşılık olarak da 2006 yılında yüzde 79 olan 'evet' oranı, 2009 yılında yüzde 86'ya çıkarken, “bugün Türkiye'de laik kesimden insanlara baskı yapılıyor mu?” sorusuna verilen yüzde 83 'Hayır' cevabı yüzde 87'e çıkarken, 'Evet' yanıtı da yüzde 8'den 9'a yükseldi.
Araştırma sonucuna göre, “dindar kesime yapılan baskılar” arasında “Türban dayatması” ve “ibadet özgürlüğünün engellenmesi” ön plana çıkarken, “laikler üzerindeki baskı” da ise “ibadet baskısı” ve “ifade özgürlüğünün engellenmesi” dikkat çekiyor.
Türkiye'de “şeriat düzeni” isteyenlerin oranı ise 1999 yılında yüzde 26'lar düzeyinde iken bugün bu oran yüzde 10'lara düştü.
Prof. Dr. Ersin Kalaycıoğlu, Türkiye'deki verilerin Şili, İrlanda, Filipinler, Slovakya gibi Katolik ağırlıklı nüfusa sahip olan ülkeler ile Rusya, Güney Kıbrıs gibi Ortodoks, Hristiyan nüfusa sahip ülkelerle büyük benzerlik gösterdiğini kaydetti.
http://www.hurriyet.com.tr/gundem/12972433.asp
-
Cevap: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
Hakkında ihraç talebi bulunan Elazığ Milletvekili Fevzi İşbaşaran'ın istifasıyla AKP'nin Meclis'teki milletvekili sayısı 337'ye düştü. Bağımsız milletvekili sayısı ise 11 oldu.
Elazığ Milletvekili Fevzi İşbaşaran'ın istifasıyla Meclis'teki son sandalye dağılımı şöyle oldu:
AKP: 337
CHP: 97
MHP: 69
Barış ve Demokrasi Partisi: 20
Bağımsız milletvekili :11
DSP: 8
Demokrat Parti: 1
Türkiye Partisi 1
Toplam: 544
Cumhuriyet
26 Aralık 2009
-
Cevap: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
-
Din, iman ve avanta:))
Sayın Hukukcular,
Eczacıların başına gelenleri biliyorsunuz. İlaçlar marketlerde satılacak. Hukukcular olarak bazı güruhu kızdırırsanız, barolar kapanacak, terziler avukatlık yapacak diye kanunda çıkartabilirler:))))
-
Cevap: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
Helal olsun size!
http://foto.gazetevatan.com/pics/yazarlar/102.jpg
Dindarlaşma eğiliminin arttığını gören uyanıklar yıllar önce ilk olarak faizin adını “kâr payı” olarak değiştirip “helal”leştirdiler...
Dini inanışlara göre taklit ya da sahtecilik furyası böyle başladı!
Şakır şakır tefecilik yapıp, faizden para kazandılar...
Sonra “İslami bankacılığı” keşfettiler...
***
“Helal ürün” modası tutunca, ürünlerin sayısı da hızla arttı, fuarı bile düzenlendi:
Helal sucuk, helal pastırma, helal sosis, helal peynir, helal sirke, helal cola, helal gazoz, helal gofret...
“Helal ürün” sektörü böylesine hızla büyürken, “kadın”ı da ihmal edemezdi... Çünkü kadın, tüm dünyada üreticilerin en çok sevdiği “tüketici” tipiydi... Doğal olarak güzellik malzemelerine yöneldiler:
Helal kadın bakım kremi, helal şampuan, helal saç kremi, helal deodorant, helal parfüm, helal saç boyası, helal ruj, helal rimel, helal pudra...
Giyimi unutmadılar elbette: Dünyanın ve Türkiye’nin en popüler mankenlerini kullanarak “tesettür modası” yarattılar...
Oyuncak sektörüne girdiler, Barbie bebek yerine dua okuyan türbanlı bebeği ürettiler:
“Sağ elini sık İhlas Suresi’ni, sol elini sık Sübhaneke’yi, göğsüne bastır Fatiha’yı, sol ayağını sık Türkçe ilahi okusun... Sağ ayağını sık dua etsin...”
***
Helal üniversiteleri, helal şarkıları, helal şiir kasetlerini, helal kitapları zaten biliyorsunuz:
Helal elektronikten ve helal bilgisayardan birkaç örnek de ben vereyim:
“Ev Tipi Küçük Boy Ezan Okuyan Dijital İmsakiye, Nurkart Sesli Risale-i Nur ve Kuran-ı Kerim Kartı, Charston Kia 100 (Sesli) Elektronik Kur’an-ı Kerim Öğretmeni, Kur’an MP4, nur kalem, Cep Nur Dijital Risale-i Nur Külliyatı...”
***
Alkollü bira reklamı yasaklanınca, alkolsüz birayı piyasa sürmüşlerdi.
Şimdi duyduk ki “helal şarap” da üretmişler...
Şarap eksik kalsaydı, öleceklerdi sanki!
***
Ve en sonunda devlet büyüğümüzün camiye yetişememesi üzerine dün 12.25’te okunması gereken ezan Eyüp Camii’nde 12.40’ta okundu...
Böylece “alternatif ezan” saatini bile buldular, ezanı 15 dakika geciktirdiler:
Bunun adı da, helal gecikme!
***
Hepsine eyvallah da...
Acaba “cennet”in de taklidini ya da sahtesini yapabilecekler mi?
13-02-2010 VATAN. G.Z.T Mustafa Mutlu
-
Cevap: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
Alıntı:
mehmet emin sezen rumuzlu üyeden alıntı
Helal olsun size!
http://foto.gazetevatan.com/pics/yazarlar/102.jpg
Dindarlaşma eğiliminin arttığını gören uyanıklar yıllar önce ilk olarak faizin adını “kâr payı” olarak değiştirip “helal”leştirdiler...
Dini inanışlara göre taklit ya da sahtecilik furyası böyle başladı!
Şakır şakır tefecilik yapıp, faizden para kazandılar...
Sonra “İslami bankacılığı” keşfettiler...
***
“Helal ürün” modası tutunca, ürünlerin sayısı da hızla arttı, fuarı bile düzenlendi:
Helal sucuk, helal pastırma, helal sosis, helal peynir, helal sirke, helal cola, helal gazoz, helal gofret...
“Helal ürün” sektörü böylesine hızla büyürken, “kadın”ı da ihmal edemezdi... Çünkü kadın, tüm dünyada üreticilerin en çok sevdiği “tüketici” tipiydi... Doğal olarak güzellik malzemelerine yöneldiler:
Helal kadın bakım kremi, helal şampuan, helal saç kremi, helal deodorant, helal parfüm, helal saç boyası, helal ruj, helal rimel, helal pudra...
Giyimi unutmadılar elbette: Dünyanın ve Türkiye’nin en popüler mankenlerini kullanarak “tesettür modası” yarattılar...
Oyuncak sektörüne girdiler, Barbie bebek yerine dua okuyan türbanlı bebeği ürettiler:
“Sağ elini sık İhlas Suresi’ni, sol elini sık Sübhaneke’yi, göğsüne bastır Fatiha’yı, sol ayağını sık Türkçe ilahi okusun... Sağ ayağını sık dua etsin...”
***
Helal üniversiteleri, helal şarkıları, helal şiir kasetlerini, helal kitapları zaten biliyorsunuz:
Helal elektronikten ve helal bilgisayardan birkaç örnek de ben vereyim:
“Ev Tipi Küçük Boy Ezan Okuyan Dijital İmsakiye, Nurkart Sesli Risale-i Nur ve Kuran-ı Kerim Kartı, Charston Kia 100 (Sesli) Elektronik Kur’an-ı Kerim Öğretmeni, Kur’an MP4, nur kalem, Cep Nur Dijital Risale-i Nur Külliyatı...”
***
Alkollü bira reklamı yasaklanınca, alkolsüz birayı piyasa sürmüşlerdi.
Şimdi duyduk ki “helal şarap” da üretmişler...
Şarap eksik kalsaydı, öleceklerdi sanki!
***
Ve en sonunda devlet büyüğümüzün camiye yetişememesi üzerine dün 12.25’te okunması gereken ezan Eyüp Camii’nde 12.40’ta okundu...
Böylece “alternatif ezan” saatini bile buldular, ezanı 15 dakika geciktirdiler:
Bunun adı da, helal gecikme!
***
Hepsine eyvallah da...
Acaba “cennet”in de taklidini ya da sahtesini yapabilecekler mi?
13-02-2010 VATAN. G.Z.T Mustafa Mutlu
Ayıptır yahu! Belli hayatında hiç cuma namazı kılmamışsın bari iftira etmeden önce bir bak araştır. Cuma namazında bir dış ezan bir iç ezan okunur. Gazeteye haber olan işte o iç ezandır. (Ha bu arada iç ezan da dışarıdan duyulur. Sadece ismi iç ezan)
Helal ürünlere gelince; bu bir ticarettir. Yediğinin helal olup olmadığını bilmek isteyen tüketici varsa bunu bildiren üreticinin olması da garip gelmemelidir. Bunda rahatsız eden nedir? Almazsın helal olur biter. Kimse seni zorlamıyor ki.
Oyuncaklara bile kafayı takmışsın. Hani dindarlar gericiydi, teknolojiyi kullanmaya başladılar zoruna mı gitti? Ama tabi, başörtüyü takan hizmetçi olduğu müddetçe, sakalı bırakan kapıcı olduğu müddetçe sorun değil. Ama doktor olunca, avukat olunca durdurmak lazım değil mi. Haydi kızlar okula diye halktan paraları toplayıp sonra okula gelen kızları ama senin siyasi simgen var, ve bu simge benim siyasimi ifade etmiyor sen okuyamazsın diye okullara almazlar.
Çakma demokrat tavrıdır bu; benim gibi düşünüyorsan her şey serbest, ama farklı düşünüyorsan, farklı inanıyorsan, farklı yaşıyorsan yok arkadaş. Gücüm yetiyorsa darbe yaparım, olmadı tahkir ederim, o da çok sırıtıyorsa alay ederim.
-
Cevap: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
Alıntı:
henien rumuzlu üyeden alıntı
Ayıptır yahu! Belli hayatında hiç cuma namazı kılmamışsın bari iftira etmeden önce bir bak araştır. Cuma namazında bir dış ezan bir iç ezan okunur. Gazeteye haber olan işte o iç ezandır. (Ha bu arada iç ezan da dışarıdan duyulur. Sadece ismi iç ezan)
Helal ürünlere gelince; bu bir ticarettir. Yediğinin helal olup olmadığını bilmek isteyen tüketici varsa bunu bildiren üreticinin olması da garip gelmemelidir. Bunda rahatsız eden nedir? Almazsın helal olur biter. Kimse seni zorlamıyor ki.
Oyuncaklara bile kafayı takmışsın. Hani dindarlar gericiydi, teknolojiyi kullanmaya başladılar zoruna mı gitti? Ama tabi, başörtüyü takan hizmetçi olduğu müddetçe, sakalı bırakan kapıcı olduğu müddetçe sorun değil. Ama doktor olunca, avukat olunca durdurmak lazım değil mi. Haydi kızlar okula diye halktan paraları toplayıp sonra okula gelen kızları ama senin siyasi simgen var, ve bu simge benim siyasimi ifade etmiyor sen okuyamazsın diye okullara almazlar.
Çakma demokrat tavrıdır bu; benim gibi düşünüyorsan her şey serbest, ama farklı düşünüyorsan, farklı inanıyorsan, farklı yaşıyorsan yok arkadaş. Gücüm yetiyorsa darbe yaparım, olmadı tahkir ederim, o da çok sırıtıyorsa alay ederim.
Sayın henien yorumunuza tamamen katılmakla birlikte teşekkür ediyorum...
Sözün bitmesi gereken yer burası olmalı...
-
Cevap: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
Daha önce de yazdım yine yazayım.
Türban özgürlük değildir. Hem yasak hem özgürlük aynı anda olmaz. Bir yandan, başını örtmeyi mecbur tutacaksın zira bu size göre bir emirdir. Bir yandan da, bu yasağı özgürlük diye yutturacaksın Yok öyle.
Türbanın serbest olduğu tek müslüman çoğunluğa sahip ülke Türkiye'dir. hadi gidin bakalım Mısır'da, Arabistan'da, İran'da, Afganistan'da türban takın.
Takamazsınız zira çarşaf giymek zorundasınız.
Bu arada, sözü geçen ezanın iç ezan olduğunu nerden çıkardınız. Farzedelim ki iç ezandı. İç ezan ne zaman okunur. Vakit ezanı okunduktan sonra, 4 rekat sünnet kılınır ve ezan okunur. Hiç namaz kılmadığın belli. 4 rekat sünnet 15 dakika sürer mi? Öyle olsa ikindi vakti, cuma namazı bitmezdi.