Bekir Coşkun, Haber Türk'ten Atılışını Anlatıyor !........
http://www.vimeo.com/15340285
Printable View
Bekir Coşkun, Haber Türk'ten Atılışını Anlatıyor !........
http://www.vimeo.com/15340285
Bekir Coşkun"dan "seçimi tekrar AKP kazanırsa ne olur?" sorusuna cevap: Referandum benim yazı yazıp yazmamamla ilgiliydi. Seçim benim gibilerin Türkiye"de kalıp kalmamasıyla ilgilidir.
http://www.gazeteciler.com/gundem/be...cek-24497h.htm
'Seni kalbimizden kovamazlar Usta'
Habertürk´ten ayrıldıktan sonra Cumhuriyet´e geçen Bekir Coşkun ilk yazısında "Beni buradan kovamazlar da" "Çünkü şükür burada patron yok" diye yazdı.
Habertürk Gazetesi´nden ayrıldıktan sonra Cumhuriyet´e transfer olan Bekir Coşkun ilk yazısını kaleme aldı.
Bekir Coşkun, İlhan Selçuk´un ´Pencere´ isimli köşesinde yazılarına bugün başladı.
Daha önceki gibi yine köşesine ´Onuncu Köy´ adını veren Bekir Coşkun´un ilk yazısı şöyle:http://www.yenihaber.be/go.php?go=30...last_news&pg=1
Vikvikleme…
Bekir Coşkun
4 Aralık 2010
“Müfteriiii…”
“Alçakkkk…”
“Seviyesizzzz…”
Ne oluyor derseniz, Başbakanınız televizyonda WikiLeaks belgelerinde iddia edildiği gibi “Küstah bir gurur, azgın bir hırsı” olmadığını anlatıyor…
*
Yok eğer yine de anlamaz da vikviklemeye devam ederseniz, başınıza ne geleceğini de yine bizzat kendisi açıklıyor zaten:
“Biliyorsunuz benim bir milyar dolarım olduğunu söyleyen şimdi nerede?..”
“…….?”
“Ergenekon’dan içerde yatıyor…”
Ne denir bilmiyorum, Silivri’deki arkadaşımız da darbe yapmaya teşebbüsten içeride yattığını sanıyor…
Hadi bakalım…
Vikvikleyin görelim…
*
Fısıldayarak evdekilere “Niye kızdı?” diye sordum.
ABD Ankara Büyükelçiliği’nin Washington’a gönderdiği kriptolarda “Sekiz İsviçre bankasında hesabı var” denilmesini yazan gazetelere ve gazetecilere kızdığını da söylediler…
Ellerimi koltuk altlarıma sokuşturup karnımın üzerine yumularak ve sallanarak, alçak sesle fikrimi söyledim:
“Demek ki parasız…”
*
Zavallı Türkiye…
Bir gün anlayacaksın… Başına nelerin geldiğini, neye umut bağladığını, neye güvendiğini, neyin peşinden gittiğini…
Bir demokrasi kılığına girmiş faşizm; senin adına ağzını açanı, senin için sesini yükselteni, senin için dizine vuranı, senin için söylenen herkesi -işte böyle itiraf edildiği gibi- yok ederken, bunun sana neye mal olduğunu er geç bir gün anlayacaksın…
Gözünün nasıl boyandığını…
Denize düştüm diye sarıldığın kalasın seni nereye sürüklediğini…
*
Elimi ağzıma kapatarak, avucum televizyondan yana ve fısıldayarak:
“Peki, şimdi neye kızdı?..”
Muhterem karım Fransızca üzerinden Türkçeye çevirdi:
“Vikvikleyenlere söylüyor, sen de başlama, sonra biliyorsundur…”
Bir Teklif...
Teklifim şu:
Ayrılığı isteyen siyasetçilere ve televizyonlara çıkıp onları destekleyenlere birer kâğıt imzalatın.
O kâğıtta; Türkiye bölündüğünde, ülkenin batı tarafında yaşamayacaklarını taahhüt etsinler.
İstanbul’da, İzmir’de, Ankara’da, Adana’da, Antalya’da, Mersin’de, Muğla’da...
Çeşme’den, Bodrum’dan, Akçay’dan, Marmaris’ten, Pamukkale’den vazgeçtiklerini yazıp, altını imzalasınlar.
*
Ben imzalayamam...
Diyarbakır’a gitmekten, Van’ı görmekten, Tunceli’nden, Ağrı’dan vazgeçemem...
Vazgeçersem üzülürüm...
Canım sıkılır...
Oraların “başka yer” olmasına izin veremem...
Dostlarım, arkadaşlarım, akrabalarım var oralarda, onlarla “ayrı” olmak istemem... Dicle’nin kumlarında oynamıştım, yine oynama hayalim bana kalsın derim... Fırat kenarında çadır kurmaya götürecektim çocukları, hâlâ duruyor sözüm...
Tehditlerin yoğun olduğu bir gün, karımın kulağına eğilip sıkı sıkı tembihlemiştim:
“Başıma bir şey gelirse, beni Tülmen’e gömün...”
*
Ne çok hayalleri yıkıyorlar bilemezsiniz...
Bu bölünmeyi-parçalanmayı isteyenler, Tatvan’daki gencin bir gün İstanbul’a gitme hayalini de tekmeliyorlar. İstanbul dünyada en büyük Kürt kentidir, üç milyon Kürt yaşar...
Kaç milyon Türk-Kürt yuva var bilemeyiz...
Peki ne yapacaksınız çocukları?.. Bir anneanneye koşmak isteyecekler, bir büyükbabaya...
Gözle görülmeyen sevgi, aşk, özlem, umut halatlarıyla paketlenmiştir bu topraklar...
İçinde batısı da var, doğusu da var...
*
Teflik ediyorum:
Kim ki “ayrılık” üzerine ağzını açarsa... Kim bu güzel ülkenin doğusu ile batısını ayırmaya kalkarsa...
O an önüne koyun kâğıdı...
Ayrılmak istediği o yerlerde yaşamaktan vazgeçeceğini, gidip gelmeyeceğini, dönüp bakmayacağını, ayağını basmayacağını yazıp altını imzalasın...
İmzalamazsa, stüdyonun kapısından kovun gitsin sahtekârı...
Ben imzalayamam...
Eli titrer insanın...
BEKİR COŞKUN...
Çünkü O Benim Cumhurbaşkanım Değildi…
21 Aralık 2010
Seçildiği gün söylemiştim:“O benim cumhurbaşkanım değil…”
Başımıza gelmeyen kalmamıştı…
Oysa sizin de cumhurbaşkanınız değildi, hiç de olmadı, bundan sonra da olmayacak…
*
Laikliği toplumun önünde engel gören, yamaçlara Atatürk’ün sözlerinin yazılmasına kızan, türban için Türkiye’yi AİHM’ye şikâyet edip dava açan, Türkiye’yi tarikat ve cemaatlere teslim eden AKP’nin kurucusu ve teorisyeni…
Hepimizin “Cumhurbaşkanı” olabilir miydi?…
İşte bu yüzden; ana muhalefet partisinin TBMM’ye taşıdığı iddialar havada uçuşurken ve yargı henüz karar vermeden, o bir koşu yanına çağırıp “Ben belediye başkanıma kefilim” diyebildi…Siz de şaşırdınız!..
*
Orduların başkomutanı sıfatını taşıyor ama, gizli emelleri olmakla suçlanan Türk Silahlı Kuvvetleri’ne kefil olmadı…
Komutanlarına kefil olmadı…
Genelkurmay Başkanı televizyonlara çıkıp “Bu bize yapılan haksızlıktır” diye çığlık çığlığa bağırdığında kefil olmadı…
Saçından sürüklenen öğrencilere de… Süs havuzlarının içine doldurulan işçilere de… Evi basılan, yaşamı karartılan ak-pak aydınlara da… Suçu çocuk okutmak olan çağdaş Türk kadınlarına da kefil olmadı…
Tarikatların üzerine gittiği için süründürülen cumhuriyet savcılarına kefil olmadı…
Yargıçlara kefil olmadı…
Ama hakkındaki iddialar daha havalarda uçuşurken, Kayseri Belediye Başkanı’nı Çankaya’ya çağırıp “kefil” oluverdi…
Üstelik kimse sormadan geldi yanıt:
“Ben kefilim…”
Ben hiç böyle cumhurbaşkanı görmedim….
*
Allah bilir ya siz orada herkesin “cumhurbaşkanı” var sanıyordunuz…
Oysa o bizim cumhurbaşkanımız değil…
Benim değildi…
Sizin de değil…
Olmadı, olmayacak da…
Atatürk Gelmemiş Gibi Yapmak…
Bekir Coşkun
28 Aralık 2010
“Atatürk’ün Ankara’ya gelişi…”
Bu küçük cümlenin Atatürk karşıtı yobazların ruhlarında ne denli travma yarattığını bilemezsiniz…
Çünkü her şey o “geliş” ile başlıyor…
Tarikatların, medreselerin, şıhların, mollaların, dergâhların hâkimiyeti… Din adı altında bir ulusun iliklerine kadar emilerek sömürülmesi… Yobazların ilkel kara düzeni…
Tümü o “geliş” ile gidiyor…
Onun için “gelişi” hiçbir zaman hoş karşılamadılar…
Kızdılar “geliş”e…
*
Ellerinden gelse her sene o gün, tam tersi için törenler-kutlamalar-şenlikler yapacaklar:
“Atatürk’ün Ankara’dan gidişi…”
*
Bu yüzden “Trafik tıkanıyor” bahanesiyle (ki İzmir’in bütçesi kadar alt-üst geçitlere para harcanan Ankara trafiğinin halini bir görseniz) dünkü “geliş” kutlamalarındaki koşuya güzergâh vermediler.
Ve geleneksel koşu iptal edildi.
Oysa ben o güzergâhın her gün iki kez yolcusuyum. AKP Genel Merkezi de o güzergâhtadır… Zırt pırt trafik durdurulur, yollar kesilir, ara çıkışlar engellenir, ambulanslar, hastalar, okul çocukları bekletilir…
Camdan başını uzatanlar sorar:
“Niye tıkandık?..”
“Geliş…”
“Kim?..”
“Tayyip Erdoğan, partiye geliyor…”
*
Atatürk’ün “geliş”ini sevmiyorlar…
Çünkü “gelişin” ruhu dahi gözükse, biliyorlar ki bu kendileri için “gidiş” anlamına gelir…
“Geliş” onlar açısından kötü haber…
Zaten 8 yıldan beri sinsi sinsi yaptıkları şey Atatürk’ün “gidişi”ni sağlamak değilse ne?..
Tam bunu başardıklarını sandıkları anda, demek ki o rüyalarına giren haberi alıyorlardır:
“Atatürk’ün temsili gelişi…”
O zaman kızıyorlardır “geliş”e…
Tüyleri diken diken oluyordur…
“Atatürk gelmemiş gibi” olsun istiyorlardır…
*
İşte; şimdi de “Atatürk’ün temsili gelişine” güzergâh vermediler…
Olsun…
“Geliş”ten bu kadar korkmaları dahi “gidiş”in teminatıdır…
http://www.ilk-kursun.com/2010/12/at...s-gibi-yapmak/
Açılımın Menteşesi…
Bekir Coşkun
22 Aralık 2010
Açılımların kararlılığını ve geri dönülmezliği kanıtlamak için şu benzetmeleri sıkça söylediler, bilirsiniz:
“Macun tüpten çıktı…”
“Ok yaydan fırladı…”
“Kavanoz çatladı…”
Anlamadığınız olursa sorarsınız artık:
“Beyefendi ya şu?..”
“Açılım…”
“O ne oldu?..”
“Altımızdan kaçtı…”
*
Açılımlarını tutamayıp kaçırdıkları için, demokrat aydınların da katkılarıyla önceki günkü istemlerini herhalde gördünüz:
- Ayrı bayrak…
- Ayrı güvenlik…
- Ayrı ekonomi…
Eh… Bu kadarı bir araya gelince, adı da kendiliğinden ortaya çıkıyor:
“Demokratik özerk Kürdistan…”
Bu tarafından bakınca da anlaşılacağı üzere:
“Bölünmüş Türkiye…”
*
AKP iktidarının ve cemaatin açılıma menteşe yaptığı sanatçılar, ünlüler, yazarlar, aydınlar başta olmak üzere, tüm olanların buraya varacağını anlamamak için geri zekâlı olmak gerekiyordu.
Şimdi anlamış olabilirler mi:
Açılımın ne olduğunu?..
ABD-AKP-tarikat tezgâhını?..
TSK’nin niye hırpalanıp sindirildiğini?..
Açılımı ortaya atan Başbakan’ın, açılımın içinde ne olduğunu niçin çıkıp söyleyemediğini…
Bin yıldır bir arada yaşayan aileler, yuvalar, şirketler, kasabalar, şehirler oluşturmuş Türklerin ve Kürtlerin neden birbirlerine düşman biçildiğini?..
Ve işin bundan sonra nereye varacağını?..
*
Peki kim hesabını verecek bu parçalanmanın?..
Bu yıkım ve muhtemel kıyametin?..
Hadi anlamak ve anlaşmak için “ayrı dil”i anladım da o “ayrı bayrak” ne oluyor?..
Ne diyecek açılımın menteşesi?..
Hadi bakalım Bekir Coşkun hastaları, gene iyisiniz.
Bekir abinizin yeni kitabı çıktı.
Bilgi Yayınevinden "Başın Öne Eğilmesin" isimli kitap.
Bu yazarı beğenmesem de sizlerin hatırı için kitabı hatırlatatım istedim.
Bu kıyağımı da unutmayın.
Kitabı aşağıdaki linkten daha yakın tanıyabilirsiniz.
Alıp baş köşeye koyun, her akşam yatmadan dua niyetine 3 sayfa okumayı da unutmayın.
http://www.ilknokta.com/kitap/115880...Egilmesin.html
Üç Günden Beri Galatasaraylıyım…
Bekir Coşkun
18 Ocak 2011
Galatasaraylılar kömürü kabul etmediler…
Niçin?..
Çünkü; üniversitesinden medyasına, ordusundan yargısına, aydınından halkına kadar herkesin sindirildiği ve susturulduğu bir zamanda, Galatasaraylıların önlerine konulan 600 trilyonluk ikrama(!) kanmayıp, demokratik
tepkilerini bir ağızdan göstermeleri az şey midir?..
http://www.ilk-kursun.com/2011/01/uc...iyim%E2%80%A6/
**************************
http://www.uslanmam.com/images/smilies/whistleislik.gif
Islıklar…
Bekir Coşkun
20 Ocak 2011
Anladığım kadarıyla vali ve görevliler şu sıralar oturmuş, ellerinde büyüteçler, kamera görüntülerine bakıyorlar; kim ses çıkarttı?..
Islık çalanı yakalayacaklar…
İyi mi?..
O zaman bundan böyle maç öncesi gişelerdeki üst-baş aramalarında, içeri ıslık sokmayı da yasaklarlar…
*
Bence bu olanlar, sıradan bir ıslıklama olayından öte, Türkiye’de neler olduğunu anlatıyor bize…
Türkiye’nin başına ne geldiğini…
Bir koca ulusun nasıl bu hale düştüğünü…
Aydınların, kitle önderlerinin, işadamlarının, akademisyenlerin, üniversitelerin, sivil toplum örgütlerinin, sendikaların nasıl sindirildiğini…
Gazetecilerin-yazarların-yayıncıların işlerinden nasıl kovdurulduklarını…
Medyanın nasıl böyle susturulduğunu…
Şafak vakitleri insanların niye evlerinden toplatıldığını…
Ergenekon’u…
Yargının sinişini…
Hukukun bitişini…
Kısacası; memleketin nasıl bu hale düştüğünü…
(………)
Tümünü bize açıkladılar, ıslık çalanlar…
Hazin öykümüzü ıslıklardan dinledik…
http://www.ilk-kursun.com/2011/01/isliklar/
http://www.uslanmam.com/images/smilies/whistleislik.gif