Re: Ergenekon'da yeni gözaltılar
Alıntı:
sdt23 rumuzlu üyeden alıntı
Hurşit Tolon, Şener Eruygur, Turhan Çömez vs. konularını bir yana bırakalım şimdilik. Önce şu isimler hakkında düşüncelerinizi alalım:
1. Veli Küçük
2. Muzaffer Tekin
3. Doğu Perinçek
4. Kemal Kerinçsiz
5. Fikri Karadağ
Bu isimler konuşmaya savunmaya başladı;
Ergenekon’un tutuklu sanıklarından Muzaffer Tekin bugün yaptığı savunmasında Ergenekon İddianamesi’nin Kurtlar Vadisi dizisi ile örtüştüğünü söyledi.
Silivri Cezaevi İnfaz Kurumları Kampüsü’nde görülen Ergenekon Davası’nın 14. duruşması saat 09.30’da başladı. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davada tutuklu ve tutuksuz sanıklar yerlerini aldıktan sonra yoklama yapıldı. Daha sonra tutuklu sanıklardan Muzaffer Tekin dün yapmaya başladığı savunmasına bugün kaldığı yerden devam etti.
Ergenekon’un tutuklu sanıklarından Muzaffer Tekin bugün yaptığı savunmasında Ergenekon İddianamesi’nin Kurtlar Vadisi dizisi ile örtüştüğünü söyledi.
Tekin, hayatının hiç bir döneminde bırakın gayrı yasal bir yapılanma içinde olmayı, yasal bir yapılanma içinde dahi yer almadığını söyledi.
“LAKABIM KOD ADIM OLDU”
Aile içinde kendisine “zafer” diye hitap edildiğini belirten Tekin bunun iddianameye kod adı olarak konulduğunu söyledi.
Soruşturma Savcısı Zekeriya Öz’e yardımcı olmak amacıyla 2007 Eylül ayına kadar çok sayıda mektup yazdığını belirten Tekin, şunları söyledi:
“Savcının şahsına gönderdiğim mektuplar soruşturma gizliliği olmasına rağmen bizzat savcının eliyle yandaş medyaya servis edildiğini ve tahrif edilerek yayınlandığını gördükten sonra yazmaktan vazgeçtiğim gibi, daha önce gönderdiğim mektuplar için de büyük pişmanlık yaşadım.
17 aylık tutukluluk dönemimde suçsuz bir insana suç yapıştırma adına her türlü hukuksuzluk yapıldı. Göz altına alınan insanların bir kısmı ile şahsım aleyhine ifade vermeleri karşılığında pazarlıklar yapıldı. En temel hukuk kuralı, delilden şüpheliye gitmek yerine delil imal etmek yöntemi uygulandı. En büyük teessürüm bu senaryonun savcı Zekeriya Öz tarafından vizyona sokulmasıdır. İddianamelerinden şüpheli ve sanıklar için 3 bin yıl istenen sanıklardan 3-3.5 ayda aklanan insanların olması düşündürücüdür.”
“BOMBALARIN ÖRGÜT SİLAHI OLDUĞUNA DAİR DELİL YOK”
Tekin, Ergenekon İddianamesinde bombaların örgüt silahı olduğuna dair hiçbir ciddi delilin olmadığı gibi, bağlantı da kurulamadığını söyledi.
Danıştay şehidi, Mustafa Yücel Özbilgin’in cenazesindeki tek bir kişinin dahi davanın sanıkları arasında gösterilmediğini kaydeden Tekin, “Savcı iddianamede böyle bir bağlantıdan bahsetmediğine göre, nasıl olur da sanıklarla cenazelerde tepki arasında bir bağ oluşturarak bu eylemlerden ötürü sanıkları sorumlu tutabilir? AKP iktidarına her muhalif eylemin sözde Ergenekon Örgütü tarafından düzenlendiği söylenerek kolaylığa kaçılmaktadır” diye konuştu.
“İDDİA ÇOK SUÇ YOK”
Tekin, Ergenekon İddianamesi’nde çok sayıda iddia bulunduğunu; ama suç olmadığını belirterek, “Ancak suçlamalar kabına sığmayacak şekilde ölçüsüz ve hesapsızdır” dedi. Esas çetenin mahkemenin huzurunda bulunan kişilerden oluşmadığını iddia eden Tekin şunları söyledi:
“Ergenekon soruşturması ve davası toplumun gözlerine indirilmiş bir perdedir. Esas çeteler perdenin arkasında cirit atan, devletin yönetiminde ve tüm kurumlarında kadrolaşmış küreselci ve tarikatçı kadrolardır. Bizleri sizlerin önüne oradan buradan toplayarak getiren, suçu ve delilleri masa başında yaratan, ülkenin rejimini ve anayasal düzenini tasfiye eden esas bu büyük çetedir. Türkiye’nin bu akıl tutulmasından bir an önce çıkıp Ergenekon oyununu sona erdirmesi gerekecektir.”
Savcının iddianamesini “siyasi bir belge” olarak niteleyen Tekin, “Maalesef bu savcıların yaptıkları hukuk ihtilaline Anayasal Kurumların tamamı seyirci kalmaktadır” diye konuştu.
Tekin, Danıştay saldırısını düzenleyen Alparslan Aslan’ın ifadelerinin savcıların anlatımlarını tamamen yalanladığını iddia ederek savcıların ilgisiz beyanlardan cımbızla çektikleri sözcükleri bir araya getirerek kağıttan bir şato kurma yoluna gittiklerini ileri sürdü.
----
Tekin, savunmasında "sözde Ergenekon Örgütü soruşturmasında, bürosunda çıkan içi boş iki adet kalemlik olarak kullandığı el bombasının sözde örgüt silahı olarak değerlendirildiğini" belirterek şunları söyledi:
“Kalemlik olarak kullanılan el bombası dökümleri bana Danıştay soruşturmasıyla ilgili emniyetteki ifadem sırasında da sorulmuştu. Bu el bombalarının fünye ve tahrip maddelerinin iptal edildiğini, yalnızca süs malzemesi olarak kullanıldığını, emekli olurken hatıra olarak aldığımı ifade etmeme rağmen, iddianamede bu süs bombalarına sözde örgütün silahı olarak yer verilmesine anlam vermek mümkün değildir.
Her nedense iddianame savcıları Danıştay dosyasına bir bütünlük içerisinde bakmaktan imtina etmişler, işlerine gelen bölümleri parça parça alarak kendi tezlerine dayanak yapmak istemişlerdir. Erhan Timuroğlu’nun Danıştay soruşturmasındaki ifadeleri, olayı büyük ölçüde aydınlatırken, iddianamenin 413’üncü sayfasında çok ilgisiz kısımlarından küçük üç cümlenin aktarılması aslında gerçekleri gizlemek amacıyla iddianameyi hazırlayan İstanbul Savcılarının maksatlı bir karartma uyguladıklarını ortaya koymaktadır.”
“GİZLİ TANIK OSMAN’IN İFADELERİ GERÇEK DEĞİL”
Tekin, Osman Yıldırım ile Alparslan Arslan’ın Danıştay cinayetini planladıklarını ve Ankara’ya bu cinayetin işlenmesi maksadıyla gittiklerinin ortaya çıktığını iddia ederek, “Bu sebeple Osman Yıldırım’ın gerek gizli tanık olarak, gerekse açık tanık olarak verdiği 5 ifadenin hiçbirisinin gerçeği yansıtmadığı, Danıştay baskınından ceza almasının önlenmesi için savcılarla birlikte çalışma yaptığı ve atfı cürümde bulunduğu net bir şekilde görülmektedir” dedi.
Danıştay cinayetini ‘sözde azmettiriciler’ üzerine yıkmaya çalışmanın bir hukuk cinayeti işlemekten başka bir şey olmadığını belirten Tekin, “Savcılar burada hukukçu kimliğinden uzaklaşmışlar. Çirkin siyasetin bir parçası haline gelmişlerdir” dedi.
Osman Yıldırım’a ‘verdirilen’ ifadelerin adeta daha önce çizilen mizansene uydurulduğunu iddia eden Tekin, şöyle devam etti:
“Çünkü, Osman Yıldırım’ın ifade verdiği dönemde Veli Küçük ile çekilen bir fotoğrafta bulunan kişinin Alparslan Arslan olmadığı meselesi aydınlanmamıştı. Bu kişinin Arslan olmadığı ortaya çıkınca savcı aylarca yayını yapılan bu fotoğrafı iddianameye koymaktan dahi imtina etmiştir.”
“HABLEMİTOLĞU’NU ÖLDÜRMESİ İÇİN 1 MİLYON DOLARLIK TEKLİF”
Osman Yıldırım’ın yapılan bir toplantıda Osman Gürbüz’ün Necip Hablemitoğlu’nu öldürmesi konusunda 1 milyon dolarlık teklifini reddetmesinin bir ‘garabet’ olduğunu savunan Tekin, “Çünkü 2002 yılında 1 milyon doları kabul etmeyen Yıldırım, 2006 yılında 500 bin doları kabul ederek Cumhuriyet Gazetesi’ni bombalama işini kabul ediyor. Buradaki beyanda normal hayat kurallarına uygun düşmemektedir” diye konuştu.
Teklif edilen bu paranın kime ait olduğu, nereden temin edildiği veya edileceği, teklif edenin kim olduğunun anlaşılmadığına dikkat çeken Tekin, Osman Yıldırım’ın tetikçi olduğunu iddia etti. Tetikçi olarak nitelediği Yıldırım’ı çok rahatlıkla sözde örgütün, sözde lideri ile tanıştığını, toplantılar yaptığını ve kendisine suikastlar önerildiğini de kaydeden Tekin şöyle devam etti:
“Sözde örgütün gizliliğinden bahsedilmekte. Hiyerarşide yöneticilerle üyelerin birbirini tanımadığından bahsedilmektedir. Savcılar bu çelişmeyi nasıl izah edeceklerdir. Yanımda gezen korumam olduğu iddia edilen şahıs ile bir tek telefon konuşmamı acaba savcı bey delillendirebilir mi? Soruşturmanın son derece yüzeysel ve eksik yürütüldüğünü çalakalem alınan atfı cürüm içeren beyanlarla onlarca kişi mağdur edildi.”
Tekin, Yıldırım’ın amacının Danıştay cinayetinin sorumluluğunu üzerinden atarak etkin pişmanlık ve tanık koruma yasasından istifade ederek ceza evinden kurtulmayı amaçladığını da iddia etti.
Savcının Osman Yıldırım’ın beyanlarından başka ciddi bir delili olmadığını da iddia eden Tekin, şunları söyledi:
“Kaldı ki bu beyanlarla birlikte iddianamede belirttiği tüm deliller Ankara 11’inci Ağır Ceza Mahkemesi tarafından değerlendirilmiş ve söz konusu kişilerle sözde örgüt arasında hiçbir bağlantı olmadığına karar verilmiştir. Buna rağmen aynı delillerin iddianameye konularak bu defa, ek failler yoluyla Ankara’daki davanın İstanbul’a taşınmasında başarılı olunmuştur.”
BOMBALARIN BAĞLANTISI
Tekin ele geçirilen bombalar ile cumhuriyet gazetesine atalın bombalar arasında herhangi bir bağ olmadığını iddia ederek şunları belirtti:
“Savcılık; bomba bilgi merkezine gönderilen bilgiye göre Ümraniye’de bulunan MKE 169-5-85 kafile numaralı bomba ile Cumhuriyet Gazetesi’ne atılan patlamamış el bombasının üzerine yazılı 173-9-85 numaralı el bombasının benzer olduğunun tespit edildiğini, Ümraniye’de ele geçirilen 27 adet el bombasıyla Cumhuriyet gazetesine atılan el bombasının Oktay Yıldırım ile maddi bağlantısının maddi delili bulunduğunu belirterek büyük bir hataya düşmüştür. Ümraniye’de ele geçirilen 27 adet el bombası 1985 yılının beşinci ayında 15 bin 260 adet olarak üretilmiş olup, MKE tarafından Kara Kuvvetlerine teslim edilmiştir, kafile numarası 169’dur. Oysa Cumhuriyet Gazetesine atılan bomba 1985 yılının dokuzuncu ayında üretilmiş olup, kafile numarası 173’tür. Kafile numaraları aynı olsa bile aynı kafileden bombaların kullandığı olayların aynı fail ya da failler tarafından işlendiği anlamına gelmez. Çünkü aynı kafileden binlerce bomba üretmekte ve çeşitli kurumlara MKE tarafından dağıtılmaktadır. Yani, Ümraniye’de ele geçirilen 27 adet el bombasıyla Cumhuriyet gazetesine atılan bombalar arasında hiçbir maddi bağlantı bulunmamaktadır.”
TEKİN ERGENEKON FOTOĞFARAFLARINI AÇIKLADI
Tekin, Ergenekon tutuklu sanıklarından Rasim Görüm ile çekilen fotoğrafına da açıklık getirerek şunları söyledi:
“Benimle ortak noktasının olması mümkün değildir. Tanımak, görmek anlamında değildir. Bu toplantıda benimle Rasim Görüm’ün aynı fotoğrafta yer alması Osman Yıldırım’ın beyanlarının doğru olduğunu göstermez. Fotoğrafı ele geçiren savcılık elinin altındaki Osman Yıldırım’dan istediği gibi ifade alabilmektedir. Söz konusu ifade fotoğrafın bulunmasından sonra alınmıştır.”
Ergenekon davasına öğle yemeği için ara verildi. Tekin saat 13.30’da başlayacak olan duruşmada ifade vermeye devam edecek.
Re: Ergenekon'da yeni gözaltılar
Adem Yavuz ARSLAN - Bugün
Firari Levent Paşa dönüyor mu?
http://www.bugun.com.tr/yazar.asp?yaziID=46940
(...)
Malum, Ergenekon soruşturmasının en büyük dalgası 1 Temmuz'da yaşanmış ve çok sayıda önemli isim tutuklanmıştı. 'Bir iş görüşmesi için' operasyon sabahı 'tesadüfi' bir şekilde Rusya'ya giden Levent Ersöz '10 güne kadar dönecek'ti. Ama 5 aydır ses yok.
Turhan Çömez de Londra'da dil öğreniyor. Her iki isim ise 15 Ağustos'ta çıkarılan mahkeme kararıyla aranıyor. Ersöz ile ilgili gelişmelere geçmeden önce 'Sarı Levent'le ilgili kısa bir hatırlatma yapmakta fayda var. Jandarma İstihbarat Komutanı Ersöz'ün görev yaptığı her yer, bir bakıma faili meçhul olaylar ve karanlık ilişkilerin merkezi oldu.
Şırnak Alay Komutanı olduğu dönemde Hizbullah, bölgeyi 'saadet üssü' ilan ederken, iki HADEP'li Silopi Jandarma karakolundan 'kaybolmuştu'. Şemdinli'nin aktörlerinden Veysel Ateş'in de Levent Paşa'nın ekibindeydi. Levent Ersöz, başta kendi komutanı Org. Hilmi Özkök ile birlikte 4 bakanın telefonlarını dinletmişti.
Tuğg.Ersöz, Ankara'da çalıştığı dönemde ise makamında gazetecileri, medya patronlarını ağırlamış, hepsini gizli kameraya kaydetmiş, kayıtları da Şener Eruygur Paşa'ya vermişti. Kimler yoktu ki bu kayıtlarda? Tuncay Özkan, Mustafa Balbay, Nuray Başaran, M.Emin Karamehmet...
Ek iddianame açıklandığı zaman başka isimleri de göreceğimiz muhakkak. Özetle çok önemli bilgilere sahip Levent Paşa. Soruşturmanın seyri için de sorgulanması önemli. 'Koskoca adamlar neden göz altına alınıyor, çağrılsa gelirlerdi' diyenlere inat 5 aydır en ufak bir iz yok kendisinden.
Zaman zaman ailesi ile görüştüğü haberleri geliyor. Fakat, Ankara kulislerine göre Paşa dönme niyetinde ve dönüş için zemin hazırlıyor. Mesai arkadaşları ciddi kalp sorunu olmadığını anlatsalar da Levent Paşa'nın kalbi sıkıştırıyormuş. Ailesi Ersöz'ün mağdur edildiğini, bu yüzden sağlık sorunları yaşadığını iddia ediyor. Kalbine 2 stent takıldığı haberleri yayılıyor. Hatta 'babasının maruz kaldığı muameleyi içine sindiremeyen' kızı F. bileklerini keserek intihara kalkıştı.
F.E'nin intihar girişimine rağmen hastaneye gitmemesi ise ilginç bir nokta. Bir diğer nokta ise Levent Ersöz'ün eşi Muzaffer Ersöz'ün evde dinleme cihazı bulunduğu gerekçesi ile savcılığa başvurması. Ergenekon soruşturması kapsamında ele geçen belgelerden anlaşıldığı kadarıyla Ersöz Paşa dinleme konusunda uzman. Evinde böcek bulunması fazlasıyla kafa karıştıracak bir konu.
Ya mağdur gözükmek için bizzat kendisi koydu ya da mesleki alışkanlık olarak kendi evini de dinledi. Organize bir 'mağduriyet' tablosu çizilmeye çalışılıyor. Yine kulislere göre Levent Paşa, sağlık gerekçesiyle tahliye edilmeyi garanti ederse dönecek. Anlaşılan o ki, Ankara'da kimi mahfillerde sıkı bir Levent Paşa mesaisi yaşanıyor.
Turhan Çömez Asala ile neyi konuştu?
Gazetecilik ilginç bir meslek. Bazen şahit olunan bir olayın nereye oturduğunu ancak yıllar sonra kestirebiliyorsunuz. Ergenekon sanığı Turhan Çömez, vekil statüsüyle Haziran 2005'te birkaç günlük bir seyahat için Ermenistan'daydı.
Erivan Üniversitesi'nde konferans vermiş, çeşitli temaslarda bulunmuştu. Temaslarından en ilginci ise Mashdot Caddesi üzerinde bulunan bir kafede gerçekleşti. Tesadüfi bir havada gelişen bu buluşmada Çömez, Asala'nın kritik yöneticilerinden birisiyle uzun uzun konuşmuştu.
Tabi biz o günlerde Çömez'in Ergenekoncu, buluştuğu kişinin de Asala'nın yöneticisi olduğunu bilmiyorduk. Acaba Ergenekoncular, Asala ile neyi konuşmuş olabilir? Levent Ersöz ve Turhan Çömez konuşursa sorular cevap bulacak.
Re: Ergenekon'da yeni gözaltılar
O MiT’çi iddiası deprem yarattı
27 Kasım 2008
Toygun ATİLLA / İSTANBUL
HÜRRİYET
Tuncay Güney’in MİT elemanı olduğu iddiası, gözleri, bu iddia doğruysa tüm taşların belki de yerinden oynayacağı Ergenekon Davası’na çevirdi. MİT’in dün hakkındaki iddialarla ilgili, ’Belge doğru ama kayıtlı elamanımız değil’ açıklaması yaptığı Tuncay Güney, Ergenekon İddianamesi’nin ’en karanlık ve kafa karıştıran’ figürü. Çünkü, Ergenekon Davası’nın açılmasına yol açan iddiaların büyük bölümü, Ergenekon yapılanmasının şeması dahil birçok belge, ev ve işyerinde bulunan 6 çuvalda çıktı...
ERGENEKON Soruşturması’nın en ’kafa karıştıran’ figürlerinden ve Ergenekon yapılanmasıyla ilgili iddiaların ’temel isim ve dayanaklarından’ Tuncay Güney’in MİT elemanı olduğu iddiası, halen süren davayı da derinden sarsacak gibi. Ergenekon iddianamesine giren bir çok bilgi, Tuncay Güney’in arama yapılan ev ve ofisinden çıkan Ergenekon’la ilgili 6 çuval belgeye dayandırılıyor. Bu belgeler arasında, "Ergenekon Yeni Yapılanma Yönetim ve Geliştirme Projesi", "Lobi", "Ulusal Medya", "Birleşik Komün Girişimi" gibi dokümanlar da var. Bugün tutuklu bulunan çok sayıda kişinin ismi belgelerde geçiyor.
MİT Yanıt vermeden belge gazetede çıktı
Yine, son dönemde Türkiye’nin en çok konuştuğu bu iddianamenen şüpheli firarisi Tuncay Güney’in çizdiği ’Ergenekon Şeması’ üzerine düşülen "Tuncay Güney İpek" notu 10 Kasım’daki duruşmada dikkati çekince, mahkeme "Kim bu?" diye Milli İstihbarat Teşkilatı’na (MİT) sorma kararı aldı. Bundan tam 16 gün sonra, MİT henüz Ergenekon Davası’nın görüldüğü 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne cevap yazmadan, Sabah Gazetesi’nde üzerinde Tucay Güney (İpek) adının yeraldığı resmi bir MİT Kontr Terör belgesi yayınladı.
Açıklamaya göre, Güney bilgileri hayli ’şüpheli’
Belgeyle ilgili haberde ise ilginç bir dizi iddia yeraldı. Buna göre Tuncay İpek MİT elemanıydı. Kod adı "İpek"ti ve MİT tarafından Jitem’e sızmak için kullanılmıştı. Bu iddialara MİT’ten anında yanıt geldi.Dün, MİT Müsteşarlığı’ndan yıldırım hızıyla yapılan tuhaf bir açıklama geldi. MİT "Belge doğru ancak Güney MİT elemanı değil" dedi. Bu açıklamayla MİT, belgeyi sızdıran kaynağın Tuncay Güney hakkında ortaya attığı iddiaların ’oldukça şüpheli’ olduğunu da vurgulamış oldu.
Eymür: JİTEM ve Ergenekon’a sızmış, ipliğiniz pazara çıkmış
Sabah Gazetesi’nde yayınlanan, oldukça ilginç iddialar ise şöyle:
Tuncay Güney, MİT İstanbul Bölge Başkanı Galip Tuğcu tarafından keşfedildi. 1990’lı yıllarda önce "Gerici Faaliyetler Şubesi" sonra da İran Masası’na bağlı çalıştı. O sıralar, genç bir gazeteci kimliğiyle, Ortadoğu’daki liderlerle yüzyüze görüşmeler yaptı.
Küçük ’içeriden’ kurtardı Atasagun ABD’ye gönderdi
1992 yılında MİT Güney’i, JİTEM ve Ergenekon’a sızdırdı. Eski MİT Kontrterör Daire Başkan Yardımcısı Mehmet Eymür, Atin.org adlı sitesinde, Aydınlık dergisi ve avukat Ceyhan Mumcu’ya yazdığı yanıtta "Tuncay Güney’den bahsetmişsin. Bir istihbarat elemanı. Yetenekli birisi. Sizin ekibe başarılı bir şekilde sızmış. İpliğinizi pazara çıkarmış. Zokayı fena yemişsiniz" demişti.
Tuncay Güney, Güney, o sıralar Ağrı’da görev yapan Albay Veli Küçük’le tanıştı. Susurluk skandalı sırasında MİT için önemli bir bilgi kaynağıydı. Tuncay Güney’in kimliği 2001 yılında, dönemin İstanbul Organize Suçlar Şubesi Müdürü Adil Serdar Saçan tarafından yapılan sorguda deşifre edildi. Güney’in JİTEM kimliğinin deşifre olmasını istemeyen Veli Küçük, Güney’in serbest kalmasını sağladı. Tam bu noktada MİT de devreye girdi.
MİT Müsteşarı Şenkal Atasagun, Güney’i ABD’ye gönderdi. Atasagun, Amerikan Merkezi Haberalma Teşkilatı (CIA) ile temas kurarak Güney’e 10 yıllık ABD vizesi aldı. Güney kendi adına pasaport ile MİT İstanbul Bölge Başkanı Kubilay Günay’ın ekibi eşliğinde THY’nin New York tarifeli uçağıyla ABD’ye gitti. Güney, Manhattan 301 East 94 Street adresindeki The Marmara Oteli’ne yerleştirildi. Bir hafta sonra, bir yıl boyunca yaşayacağı, Manhattan Postanesi’nin yanındaki gökdelende, Türk istihbaratının kullandığı daireye geçti.
Tuncay Güney, ABD’ye gittikten bir yıl sonra Başbakanlık’a gönderdiği raporda MİT, 2002’de postayla ulaşan 6 adet CD ve 2 sayfalık isimsiz mektupta Ergenekon ile ilgili istihbarat alındığını yazdı.
Re: Ergenekon'da yeni gözaltılar
Kimler şüpheli, kimler değil hala anlaşılamadı mı, kimler kimlerden icazet alarak bu dosyaya hükmediyor görünmüyor mu?
Bu kadar şüphenin hakim olduğu bir dosyaya hukukta ne ad verilir?
Bildiğim evrensel hukuk kuralı şüpheden sanık yararlanır ve beraat sebebidir. İkincisi bir masumun tutuklanması yerine 1000 suçlunun dışarda kalması evladır.
Bu neyin davası, neyi kanıtlayacak fikriniz var mı?
Ancak hukuk-adalet-yargı ve Anayasal görev vatandaşın onurunu korumak, güvenini sağlamak adına çok şey yitirildiği, bu zaiyatların telafisinin mümkün olmadığı asıl gerçek değil mi?
Re: Ergenekon'da yeni gözaltılar
AP'den Ankara'ya Ergenekon çağrısı
27.11.2008
BRÜKSEL - Avrupa Parlamentosu Türkiye Raportörü Ria Oomen-Ruijten tarafından kaleme alınan Türkiye raporu taslağında, ''Ergenekon'' sanıklarının yargılanmaya başlanmasından memnuniyet duyulduğu belirtilerek, ''örgütün devlet kurumlarına sızan uzantılarının bütünüyle ortaya çıkarılması için soruşturmanın sürdürülmesi'' çağrısı yapılıyor.
AP Dış İlişkiler Komitesi üyelerine sunulan taslak belgede, Türkiye'nin AB reformlarında son 3 yıldır devam eden yavaşlamadan endişe duyulduğu belirtilerek, Türk hükümetinden ''2005 yılında taahhüt ettiği reform sürecine devam konusunda siyasi iradesini ispatlaması'' isteniyor.
Türk toplumunda ve önde gelen siyasi partiler arasında süren kutuplaşmanın 2008 yılında daha da derinleştiği savunulan raporda, bunun siyasi kurumların işleyişini ve reform sürecinde ilerlemeyi olumsuz etkilediği kaydediliyor.
Siyasi parti liderlerine ''ciddi şekilde diyalog aramaları ve uzlaşma ruhu içinde Türkiye'nin modernleşmesi gündemi üzErinde uzlaşmaları'' çağrısı yapılan taslak raporda, reformların ''hukukun üstünlüğüne dayalı, insan haklarına ve temel özgürlüklere bağlı, istikrarlı, demokratik, çoğulcu ve müreffeh bir toplum'' hedefine yönelik olması gereği vurgulanıyor.
Taslak raporda, ''Daha önceki kapsamlı Anayasa reformu çabalarının başörtüsü tartışmasıyla sonuçlanmasından ve toplumu daha fazla kutuplaşmasına yol açmasından üzüntü duyuyoruz. Temel özgürlükler ve insan haklarının korunmasını merkeze alacak yeni ve sivil anayasa çalışmalarına yeniden başlaması için hükümete çağrı yapıyoruz'' deniliyor.
Yeni anayasa çalışmalarına ''etnik ve dini azınlıklar dahil sivil toplumun ve siyasi partilerin de katkı yapması'' talep edilen taslak belgede, AK Parti ve DTP hakkında açılmış olan kapatma davalarıyla ilgili şu ifadelere yer veriliyor:
''2008 yılında TBMM'deki iki partinin kapatılması istemiyle açılan davalardan endişe ediyoruz. Siyasi partiler kanununun öncelikli olarak değiştirilerek Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararları ve Avrupa Konseyinin Venedik Komisyonu önerilerine bütünüyle uyumlu hale getirilmesi gerektiğini vurguluyoruz.''
Belgede, ''Ordu üzerinde tam sistematik sivil gözetim sağlanması konusunda ilerleme kaydedilememesinden'' ve ''TBMM'nin ordu ve savunma politikasını denetlemesinin güçlendirilememesinden'' kaygı duyulduğu ifade ediliyor.
''Yargı mensuplarının siyasi tartışmalara müdahil olmamasını güvence altına alarak yargının tarafsızlığını ve mesleki yetkinliğini güçlendirecek sistematik çabalara acil ihtiyaç duyulduğu'' vurgulanan belgede, hükümetin yargıda reform çabalarını sürdürmesinin önemine işaret ediliyor.
Taslak raporda ''Ergenekon suç örgütü sanıklarının yargılanmaya başlamasından memnuniyet duyuyoruz. Örgütün devlet kurumlarına sızan uzantılarının bütünüyle ortaya çıkarılması için yetkilileri soruşturmayı sürdürmeye teşvik ediyoruz. Sanıklara muameleyle ilgili (olumsuz) haberlerden endişe duyuyor, Türk makamlarından sanıklara adil yargılanma hakkı sunmalarını ve hukukun üstünlüğü ilkelerine sıkıca bağlı kalmalarını istiyoruz'' deniliyor.
'DTP ÜYELERİ PKK'YLA ARALARINA MESAFE KOYMALI'
Türkiye raporu taslağında DTP'ye ve tüm seçilmiş parti üyelerine, ''PKK ve terör eylemleriyle aralarına açıkça mesafe koymaları'' çağrısı yapılıyor.
Belgede, PKK ve diğer terör örgütlerinin Türkiye topraklarındaki terör eylemleri kınanarak, ''terörle mücadelesinde Türkiye ile dayanışma içinde olunduğu'' tekrar ediliyor.
Terör örgütü PKK'nın ''derhal ve ön koşulsuz'' silah bırakması istenilen raporda, Irak'ın kuzeyindeki bölgesel yönetim dahil Türkiye ile Irak makamları arasında geliştirilen diyalog ve işbirliğinin memnuniyetle karşılandığı belirtiliyor.
Irak makamlarının Türkiye ile işbirliğini yoğunlaştırarak, topraklarından komşu ülkelere terör saldırısı yapılmamasını güvence altına almaları talep edilen belgede, Türkiye'nin de sınır ötesi askeri operasyonlarında ''Irak'ın toprak bütünlüğüne, insan haklarına ve hukukun üstünlüğüne saygı göstererek sivillere zarar görmemesini garanti altına alması'' isteniyor.
Taslak raporda, ''Demokratik Toplum Partisi ve tüm seçilmiş üyeleri PKK ve terör eylemleriyle aralarına açıkça mesafe koymalıdır. Tüm siyasi partiler, Türk devletinin istikrarı, refahı ve bütünlüğünü güçlendirecek bir çözüme katkı yapmalıdır'' deniliyor.
Belgede hükümete ''Kürt meselesinin nihai çözümü için öncelikli olarak siyasi inisiyatif göstermesi'' çağrısı yapılarak, bu yöndeki girişimin ''Kürt kökenli vatandaşlar için ekonomik ve sosyal fırsatlar sunarak devlet ve özel okullarında Kürtçe öğrenmeyi gerçekten mümkün kılacak ve Kürtçe yayına izin verecek şekilde kültürel hakları somut şekilde iyileştirmesinin'' beklendiği dile getiriliyor.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün Ermenistan ziyaretinin memnuniyetle karşılandığı ifade edilen raporda, bu girişimin iki ülkenin ilişkilerini normalleştirmesine gerçek katkı sunacağı umudu dile getiriliyor.
1915 olaylarına ilişkin Ermeni tezlerine yer verilmeyen belgede Türkiye'nin ''sınırı yeniden açarak Ermenistan ile ekonomik ve siyasi ilişkileri bütünüyle tesis etmesi'' talep ediliyor.
Raporda, bu kapsamda Türk ve Ermeni hükümetlerine yapılan çağrıda, ''bugüne ve geçmişe saygı göstererek, geçmiş olayların açıklıkla ve samimi olarak tartışılmasına izin vererek uzlaşma sürecinin başlatılması ve AB Komisyonunun bu sürece katkı yapması'' isteniyor.
Türkiye'nin Kıbrıs'taki ''müzakere atmosferini kolaylaştırmak için askerlerini çekmesi ve her iki lidere kendi ülkelerinin geleceklerini özgürce müzakere izni vermesi'' gerektiği görüşü de raporda yer alıyor.
Hollandalı Hristiyan Demokrat Oomen-Ruijten'in Türkiye raporu, Salı günü AP Dış İlişkiler Komitesinde tartışılacak. (AA)
Re: Ergenekon'da yeni gözaltılar
Kaynak:Gazeteport (A.A)
Ergenekon'un bugünkü duruşmasına Kuvva-i Milliye Derneği Genel Başkanı Bekir Öztürk'ün sorgusu ile başlandı. Öztürk "Doğu Perinçek, Kemal Alemdaroğlu, İlhan Selçuk'un alınmasıyla eşeğin gözüne su kaçırılmıştır, yıldırma, yıpratma amaçlı bir polis darbesine dönüştürülmüştür" diyerek savunmasına başladı.
İSTANBUL - ''Ergenekon'' davasının bugünkü duruşması başladı.
Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi'ndeki salonda, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesince görülen duruşmaya, Nusret Senem, Orhan Tunç, Abdullah Arapoğulları ve Sevgi Erenerol dışındaki 41 tutuklu sanık katıldı. Tutuksuz sanıklardan da Güler Kömürcü Öztürk ile Yusuf Görüm duruşmada hazır bulundu.
Duruşma, tutuklu sanıklardan Kuvva-i Milliye Derneği Genel Başkanı Bekir Öztürk'ün sorgusunun yapılmasıyla devam ediyor.
İddianamede, Öztürk, ''silahlı terör örgütüne üye olmak'', 'Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'ne karşı silahlı isyana tahrik' ve ''askerleri itaatsizliğe teşvik etmek''le suçlanıyor.
''Ergenekon'' davasının bugünkü duruşmasında ifade veren Kuvvai Milliye Derneği Genel Başkanı tutuklu sanık Bekir Öztürk, ''Yargılama sonunda burada bulunan insanların kurgulanan terör örgütüyle bir ilgi ve irtibatlarının olmadığının anlaşılacağına eminim'' dedi.
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi Heyeti Başkanı Köksal Şengün, sorgusu öncesi tutuklu sanıklardan Bekir Öztürk'e haklarını hatırlattı.
SAVCILAR BİLGİSAYARLARIN ARKASINA SAKLANIYOR
Haklarını bildiğini belirterek, mahkeme heyeti, sanıklar, sanık avukatları ve gazetecilere saygılarını ileten Öztürk, ''Yargılama sonunda burada bulunan insanların kurgulanan terör örgütüyle bir ilgi ve irtibatlarının olmadığının anlaşılacağına eminim'' diye konuştu.
Duruşma salonundaki savcıların kendileriyle göz göze gelmemek için bilgisayar ekranlarının arkasında durduğunu öne süren Öztürk, ''Ergenekon terör örgütü'' diye bir örgüt olmadığını iddia etti.
Öztürk, şöyle konuştu:
''Daha önceden bilinen terör örgütleriyle hiçbir benzerliği olmayan, adalet mekanizmasının içinde, polis teşkilatının içinde, hatta devletin en önemli noktalarında üye ve yöneticileri olan ahlaksız, vicdansız, ufuksuz, beceriksiz, çapsız bir terör örgütü vardır. Ancak burada yargılanan insanlardan, TCK'nın 221'inci maddesi ile kandırılmış, devşirilmiş birkaç zavallı dışında hiç biri, gerilimden beslenen Ergenekon terör örgütünün üyesi ya da yöneticisi değildir.''
"BAZI GÖZALTILARLA EŞEĞİN GÖZÜNE SU KAÇIRILDI"
Öztürk, Savcı Zekeriya Öz'e yönelik olarak ''Beşiktaş'taki makamında senaryo yazmaya devam eden Öz, bazı sanık ve sanık yakınlarının mektuplarını basına servis etmiştir. Benim kendisine gönderdiğim savunmaları da basına servis edebilirdi ama etmedi'' dedi.
Öztürk, Savcı Öz'e hitaben yazılan ve ''Sayın Öz, bu Ergenekon balonu patladığında bütün fatura size kesilecektir'' ve ''Kimseyi terörist iddiasıyla hakim karşısına çıkartmayın'' şeklindeki ifadelerinin yer aldığı 30 Mayıs 2008 tarihli dilekçesini okudu.
Soruşturma savcılarına hitaben yazdığı bir başka dilekçeyi de okuyan Öztürk, dilekçesinde ''Ergenekon soruşturması meslekten atılmanızla sonuçlanabilir. Durumu daha da içinden çıkılmaz hale getirmektesiniz. Doğu Perinçek, Kemal Alemdaroğlu, İlhan Selçuk'un alınmasıyla eşeğin gözüne su kaçırılmıştır, yıldırma, yıpratma amaçlı bir polis darbesine dönüştürülmüştür, Ergenekon balonu patladığında Türk hukuk sistemi yara alacak'' şeklindeki sözlere yer verdi.
''TÜRKLER ERGENEKON'DAN ÇIKACAKTIR''
''Her türlü engele rağmen Türkler Ergenekon'dan çıkacaktır. Bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın'' diye konuşan Öztürk, Kuvvai Milliye Derneği'nin kurucusu ve genel başkanı olduğunu belirterek, ''Dernek kurmak anayasal bir haktır'' dedi.
''Veli Küçük'ün, Güler Kömürcü Öztürk üzerinden yönlendirmeleriyle bu dernek kurulmuş. Bunlar yalan'' diyen Öztürk, Halil Behiç Gürcihan'a gönderdiği ''7 gün 24 saat emrindeyim'' şeklindeki mesajı açıklarken de bir grafik ihtiyacını karşıladığı Gürcihan'ın teşekkürüne böyle bir cevap yazdığını söyledi.
Öztürk, ''Ben bunu sadece Gürcihan'a demedim ki. Ben 'Türk milletinin emrindeyim' dedim. Bekir Öztürk, 42 yıllık hayatı boyunca babasından bile emir almamış bir kişidir. Kimseden emir almadım almam... Bekir Öztürk'ü bu davanın dışına çıkarttığınızda İsmail Yıldız'a ulaşamazsınız. Yıldız'a ulaşmak için Öztürk alınmıştır. Oradan Ergün Poyraz'a ulaşılmıştır'' şeklinde konuştu.
''Kuvvaimilliye.net'' sitesinde 4 yılda 21 bin adet yazının yayımlandığını söyleyen Öztürk, bu yazılardan hiçbirine herhangi bir suçlama ya da dava açılmadığını anlattı. Öztürk, ''Hikayeden bir sebeple burada bulunmam hukuk katliamıdır'' dedi.
KUVVAİ MİLLİYE DERNEĞİ
Genel Başkanı olduğu derneğe ilişkin açıklamalarda da bulunan Öztürk, ''Bizi bir yönlendiren varsa, adına karar verdiğiniz Türk milletidir'' diye konuştu.
''Kuvvaimilliye.net'' internet sitesinin 20 bine yakın üyesinin dosyanın ek klasörlerine konularak fişlendiğini söyleyen Öztürk, internet sitesine gelen bazı mesajları okuyarak ''Sayın iddia makamı Türk milliyetçiliğinin karşısındadır'' dedi.
Öztürk, internet sitesinin derneğin resmi sitesi olmadığını, sitenin dernek kurulduktan sonra haber sitesi olarak devam ettiğini anlattı.
Derneğin kira giderleri için bankalardan 3 ayrı kredi çektiğini söyleyen Öztürk, bir toplantıda kızı ve oğlundan sonra 3. çocuğu gibi gördüğü derneğin feshedilmesini istemeyi düşündüğünü ifade etti. Öztürk, bu toplantıdan 5 gün önce Oktay Yıldırım'ın gözaltına alındığını anlattı.
''DERNEĞİN FESHİNİ SAVUNDUM''
Daha sonra emniyetin dernekte arama yaptığını ancak sadece bilgisayarların alındığını kaydeden Öztürk, ''Toplantıyı yaptık. Ben yine derneğin feshedilmesini savundum. Birçok arkadaşımız ise 'böyle bir dönemde feshedersek onursuzluk olur' dediler. Bu nedenle küçültmeye karar verdik'' ifadesini kullandı.
Öztürk, Oktay Yıldırım'ın da bu derneğin il başkanlığını yaptığını dile getirdi.
Daha sonra gözaltına alınabileceği öngörüsüyle bir bankadan kredi çekip diğer banka kredilerini kapattığını söyleyen Öztürk, bu arada bazı kişilerin kendisini telefonla arayarak gözaltına alınıp alınmadığını sorduğunu dile getirdi.
ŞUBEYE TESLİM OLMAK İÇİN GİDİŞİ
Öztürk, bunun üzerine Ankara Emniyet Müdürülüğü'ne giderek kendisini gözaltına alacak bir makam aradığını söyleyerek, soruşturmayı Terörle Mücadele Şube Müdürlüğünün yürüttüğünü öğrenip bu şubeye gidip teslim olduğunu ifade etti.
Görevli emniyet amirine ''Ben, Bekir Öztürk yakalandı diye bir haberi kaldıramam. Benim için onur kırıcı olur. Lazımsam geldim. Gözaltına alacaksanız alın'' dediğini anlattı.
Emniyet amirinin görüşmeler yaptıktan sonra kendisine ''Bekir Bey sizinle ilgili bir şey yok'' dediğini savunan Öztürk, iddia makamının köşesini çok iyi takip ettiğini bildiği için köşesinden de mesaj yazdığını dile getirdi.
Bekir Öztürk, ''Benim kanundan kaçmak gibi bir durumum olamaz. Ben bir misyon taşıyorum, ben bir Türk'üm her şeyden önce'' şeklinde konuştu.
GÖZALTINA ALINIŞI
Mersin Devlet Hastanesi'ndeki görevine dönünce gözaltına alındığını ve tarifeli uçakla İstanbul'a getirildiğini söyleyen Öztürk, ''Sayın Savcı bana deseydi ki, 'Bekir Bey gelin'... Ben cebimden otobüs biletini karşılar gelirdim'' dedi.
Şubedeki polislerden birinin ''Bunlar bir süreçtir'' diyerek 28 Şubat'ın intikamının alındığını söylediğini ileri süren Öztürk, Cumhuriyet Savcılığına gittiğinde de kendisine sorulan ilk sorunun ''Neden o yazıları yazdın?'' olduğunu iddia etti.
Yazılar dışında kendisine hiçbir şey sorulmadığını belirten Öztürk, ne ile suçlandığını tutuklandıktan 3 ay sonra cezaevindeyken öğrendiğini anlatarak ''Anayasal düzene karşı suçlar işlediğim iddiasıyla tutuklanmışım'' dedi.
Mahkeme heyetine elindeki kalemleri gösteren Öztürk, ''Sayın heyet, bunlar silah gibi mi görülüyor? Bizim kalem dışında silahımız yoktur'' şeklinde konuştu.
Hakkındaki birçok kararın altında aynı hakim ve savcının imzasının olduğunu ifade eden Öztürk, ''örgüt üyeliği'' suçundan tutuklandığını hatırlatarak, ''Savcı beni Roma'yı yakma suçundan da sevk etseydi, yine tutuklanacaktım'' dedi.
Tutuksuz yargılanan sanıklardan Fuat Ermiş'le suçlandıkları ceza maddelerinin aynı olduğunu ifade eden Öztürk, ''Benim de tahliye olmam gerekiyordu. Fuat Ermiş benim sahip olduğum siteye yazısı eklendiği, ben de o sitenin sahibi olduğum için buradayım'' diye konuştu.
Öztürk, cumhuriyet savcılarının devam eden soruşturmaya malzeme toplamak için mahkemede olduklarını, sorularıyla da bu amaçlarını ifşa ettiklerini öne sürdü.
HEYET BAŞKANI'NDAN UYARI
Mahkeme Heyeti Başkanı Köksal Şengün, yüksek sesle konuşan Öztürk'ü ses tonuna dikkat etmesi konusunda uyararak, kendisini duyduklarını söyledi.
Öztürk, HSYK'ya hakim Metin Özçelik'in ''Ergenekon'' soruşturmasını yürütenlerle arkadaşlık, dostluk, hemşehrilik ilişkisi olup olmadığı konusunda soru sorduğunu ancak cevap gelmediğini söyledi.
Tutuklu sanıklardan Gazi Güder'in tahliye edilmemesini de eleştiren Öztürk, ''(Bu adamlar ne yaptı) diye vicdanınıza sordunuz mu? Vicdanınız rahat mı?'' dedi.
Öztürk, ''Biz 18 aydır Türk hukuk sistemine isyana tahrik edildik'' diye konuştu.
İddianameyi hazırlayan 3 savcıdan biri olan Cumhuriyet Savcısı Zekeriya Öz'ü tekrar eleştiren Öztürk, ''Savcı Öz, istifa gibi onurlu bir davranış sergilerse yapabileceği en iyi iş Kurtlar Vadisi dizisine senaryo yazmaktır'' diye konuştu.
Kuddusi Okkır'ı tanımadığını da söyleyen Öztürk, ''Kuddusi Okkır'ın katili savcı'' iddiasında bulundu. Bu aşamada Öztürk'ün savunmasına öğle arası verildi.
DURUŞMANIN ÖĞLEDEN SONRAKİ BÖLÜMÜ BAŞLADI
Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi'ndeki duruşma salonunda İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesince görülen davanın öğleden sonraki oturumunda, tutuklu sanıklardan Kuvva-i Milliye Derneği Genel Başkanı Bekir Öztürk'ün savunmasının alınmasına, kaldığı yerden devam ediliyor.
Bu arada, başka suçtan hükümlü sanık Sedat Peker'in de duruşmaya geldiği görüldü.
''ERGENEKON KONULU ŞEMANIN'' AÇIK ŞEKLİ MAHKEMEYE ULAŞTIRILDI
'Ergenekon'' davasının bugünkü duruşmasında, Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) tarafından gönderilen ''Ergenekon konulu şemanın'' açık şeklinin savcılıkça mahkemeye ulaştırıldığı bildirildi.
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmanın öğleden sonraki bölümünde savunmasına devam eden tutuklu sanıklardan Kuvva-i Milliye Derneği Genel Başkanı Bekir Öztürk, kendi çizdiği, çok kafası olan bir canavar karikatürünü de göstererek, ''Bunun kopmayan kafasının birinin TSK, diğerinin de Türk hukuk sistemi olduğunu düşünüyorum'' dedi.
Tutuklu bulunduğu 17 aylık süreçte, kendisini ziyaret için cezaevine bir arkadaşının geldiğini belirten Öztürk, bu arkadaşına bir daha gelmemesi yönünde uyarıda bulunduğunu anlatarak, ''Bazı sanıkların ziyaret listesinde bulunan kişiler soruşturma kapsamında tutuklandı ya da tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı'' dedi.
Öztürk, ''Ergenekon''a ilişkin devam eden soruşturma kapsamında tutuklanan eski İstanbul Organize Şuçlarla Mücadele Şube Müdürü Adil Serdar Saçan'ın, 2001'de Tuncay Güney'in ilk ifadesini alan ve ''Ergenekon'' soruşturmasını başlatan kişi olduğunu belirterek, Saçan'ın, süren soruşturmanın iddianamesinin hazırlanması beklenmeden tanık olarak dinlenmesini talep etti.
''Komedi iddiaları manzumesi'' olarak gördüğünü söylediği iddianamede kendisiyle irtibatlandırılan 12 kişi olduğunu, ancak bunlardan 10'unun hukuki durumlarının anlatıldığı bölümlerde kendisinden söz edilmediğini belirten Öztürk, ''Burada bana 'kiminle ilişkiniz var?' diye sorsanız, Oktay Yıldırım diye bağırırım'' dedi.
Öztürk, çok kez telefonla görüştüğü Yıldırım ile iddianameye göre bir ilişkisinin belirtilmediğini de kaydetti. Hayatı boyunca tanıdığı muvazzaf subay ve astsubay sayısının 10 olduğunu belirten Öztürk, ''İçine girdiğim tek kışla da bilgisayar tamiri için gittiğim, ilçemdeki jandarma kışlasıdır'' dedi.
SAVUNMASINI ''ERGENEKON DESTANI'' ADLI ŞİİRİYLE BİTİRDİ
Tutuklu sanık Bekir Öztürk, daha sonra cezaevinde yazmaya devam ettiği ''Ergenekon Şiirleri'' isimli kitabında yer alan ''Ergenekon Destanı'' adlı şiirinin bir bölümünü okuyarak, savunmasını tamamladı.
Ardından çapraz sorgusuna geçilen Öztürk, bir soru üzerine, Kuvva-i Milliye Derneğinin, Büyük Hukukçular Birliğiyle bir bağlantısı olmadığını savundu.
''Bir yerde geçen Sinan adlı kişi, ATO Başkanı Sinan Aygün'' diyen Öztürk, Aygün ile ATO'nun çok sayıda üyesi olduğu için kendilerine yardımcı olabileceği düşüncesiyle görüştüğünü söyledi. Öztürk, yine ''Abdüllatif'' diye söz ettiği kişinin de hemşehrisi olan Abdüllatif Şener olduğunu kaydetti. Öztürk, sorular üzerine, Güler Kömürcü Öztürk'ün aracılığıyla, tayin konusunda eski milletvekili Turhan Çömez ile de görüştüğünü anlattı.
Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın'ın, ''Size atılan maillerde, 'bu uğurda canımı feda edeceğimden emin olabilirsiniz' şeklinde yazılar var. Fikri ve kültürel mücadele amacını taşıyan bir dernek olduğunuzu söylüyorsunuz'' şeklindeki sözleri üzerine Öztürk, siteye gelen bütün yazıları titizlikle okuduğunu belirtti.
Öztürk, şiddete karşı olduklarını ve bu maillere cevap bile vermediğini ifade ederek, ''4 yıllık süreçte internet sitemize 20 bin başvuru oldu. Bu mailler dernekle ilgili değil, siteyle ilgilidir'' dedi.
Duruşmada, sanıklardan Bekir Öztürk'ün çapraz sorgusunun yapılmasının ardından diğer sanık ve sanık avukatlarının talepleri dinlenildi.
Cumhuriyet Savcısının taleplere ilişkin görüşünü açıklamasından sonra mahkeme heyeti duruşmaya kısa bir süre ara verdi.
MİT, ''ERGENEKON KONULU ŞEMANIN'' AÇIK ŞEKLİNİ GÖNDERDİ
Bu arada, Mahkeme Heyeti Başkanı Köksal Şengün, bir sanık avukatının ''mahkemenin reddine'' yönelik talebine istinaden, İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinin ret kararı verdiğinin görüldüğünü belirtti.
Başkan Şengün, MİT tarafından gönderilen ''Ergenekon konulu şemanın'' açık şeklinin Cumhuriyet Savcılığınca mahkemeye ulaştırıldığını kaydetti. Başkan Şengün, bu evrakın mahkemece incelemeye alındığını bildirdi.
Şengün, sanıklara ait ses dosyalarının bir kısmının DVD ortamına aktarıldığını ve talepte bulunanlara verilmekte olduğunu kaydetti.
DURUŞMA, YARIN SAAT 09.30'A ERTELENDİ
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen davanın bugünkü duruşması tamamlandı. Mahkeme heyeti, bir sonraki duruşmanın yarın saat 09.30'da yapılmasına karar verdi.
Duruşmada verilen aranın ardından ara kararları açıklayan mahkeme heyeti, MİT Müsteşarlığından gelen belgeye ilişkin dosyada isimleri geçen sanıklar dışında belgedeki başka isimlerle ilgili herhangi bir soruşturma olup olmadığı konusunun, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığından sorulmasını kararlaştırdı.
Mahkeme, buradan cevap geldikten sonra evrakın incelemeye alınarak, açık şekliyle talepte bulunanlara verilip verilmeyeceğinin kararlaştırılacağını bildirdi. (A.A)
Re: Ergenekon'da yeni gözaltılar
Ergenekon'da 21. duruşma
28.11.2008 (A.A)
''Ergenekon'' davasının bugünkü duruşması başladı.
İlgili Haberler
İSTANBUL - ''Ergenekon'' davasının bugünkü duruşması başladı.
İstanbul 13 Ağır Ceza Mahkemesince, Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi'ndeki duruşma salonda görülen davanın bugün 21'incisi gerçekleştirilen duruşmasına, aralarında emekli Tuğgeneral Veli Küçük'ün de bulunduğu 41 tutuklu sanık getirildi. Diğer tutuklu sanıklar Orhan Tunç, Sevgi Erenerol, Nusret Senem ve Abdulmuttalip Tonçer ise duruşmaya gelmedi.
Başka suçtan tutuklu Semih Tufan Gülaltay ile tutuksuz sanıklar İsmail Eksik ve Zeki Yurdakul Çağman da duruşmada hazır bulundu.
Duruşma, ''silahlı terör örgütüne üye olmak'', ''devletin güvenliğine ilişkin belgeleri temin etmek ve tahsis edildiği amacı dışında kullanmak'' suçlarından tutuklu yargılanan Mete Yalazangil'in savunması ile devam ediyor.
DURUŞMAYA SAAT 13.30'A KADAR ARA VERİLDİ
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesince, Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi'nde görülen davanın bugün yapılan 21'inci duruşmasının öğleden önceki bölümü tamamlandı. Mahkeme heyeti, duruşmaya saat 13.30'a kadar öğle arası verdi. (A.A)
Re: Ergenekon'da yeni gözaltılar
Gazetelerden:
Ergenekon davasında aranan emekli Tuğgeneral Ersöz ile eski AK Parti Milletvekili Çömez hakkında kırmızı bülten veya difüzyon için Türk İnterpol Dairesi'ne hiçbir başvuru yapılmadığı öğrenildi.
Medyaya yansıyan haberlere göre, yurtdışında oldukları için Ergenekon soruşturması kapsamında düzenlenen operasyonlarda gözaltına alınamayan emekli Tuğgeneral Levent Ersöz ile eski Ak Parti Milletvekili Turhan Çömez'le ilgili olarak herhangi bir uluslararası arama işleminin olmadığı anlaşıldı.
Re: Ergenekon'da yeni gözaltılar
Sayın Sdt23 neden işlem yapılmamış,yaptırılmamış fikrinizi de söyleyin de bilelim.
Benim varsayımlarım, AKP den ayrıldığı için gelmesi bu davada sakıncalı olabilir, ne dersiniz!!!!!Deniz fenerindeki gibi usul hatalarımı olmuş?
Yoksa yurt dışında iddianamenin aslına, nereden gönderildiğine mi ulaştılar, yoksa kasıtlı mı yurtdışına gönderildiler?
internet Ulusal kanal'da Ergenekon Gladyosu diye bir video dizi yayınlanıyor.İzleyip üzerinden de yorumlarınızı yazıp,fikir üretebilirsiniz.
Bu davada yargı yara almıştır.Hukuk dışı olduğunu hukukçular söylüyor.Herşey şüpheli.Şüpheden sanık yararlanır ilkesi evrensel hukuk kuralıdır.
Yanlış mı düşünüyorum?
Re: Ergenekon'da yeni gözaltılar
Neden işlem yapılmamış bilmiyorum. Araştırıyorum. Merak ediyorum.
Onların tutuklanıp Türkiye'ye getirilmelerine engel olan her kimse bunun hesabını vermelidir.
Sizin Turhan Çömez ve Levent Ersöz hakkındaki düşünceniz nedir?
Masumlarsa neden masumiyetlerini ispat eden belgeleri sunmuyorlar?
Neden kaçıyorlar, geri dönmüyorlar?
Kasıtlı olarak yurtdışına gönderildilerse, kim gönderdi?
Gönderenlerin niyeti neydi? Gönderenler ile Çömez ve Ersöz ortak mı hareket ediyorlar?
Ulusal kanaldaki dezenformasyon dolu yayınları izlemiyorum.
Siz belli bir programa atıfta bulunmadan düşüncenizi yazarsanız tartışma imkanı olur.
Turhan Çömez ve Levent Ersöz'ün büyük resimde yeri nedir?
Benim hakkımda haksız bir iddia olsa, bu iddiadan dolayı idam edileceğimi, idam edilmeden önce türlü işkencelere tabi tutulacağımı bilsem, yine de adalete teslim olurum, kaçmam. Mağduriyetim ve masumiyetim en sonunda anlaşılacaktır ve kahraman olurum.