Re: Siz hangisini yapıyorsunuz?
Alıntı:
Allah ın vallahi billahi ye ihtiyacı yok ol der olur. İnançta öyledir. Ben onu espri olsun tansiyon düşsün diye yazdım.
Hah işte- iş bu noktaya gelecekse eğer o "ol" dediğinde olacaksa, o zaman neyin mücadelesini veriyorsun yada veriyoruz ki? Bu sefer tekrar aksini iddia etmeye başlarsanız bilesiniz ki kendinizle ters düşmüş olacaksınız.
Bence de bu anlaşmazlığa giden akla zarar konuşmaları bir tarafa bırakalım... Ben çoktandır tuturdum bir türkü gidiyorum;)
- Hadi hadi ordan yandan yandan biz kormayız ondan bundan," " "...
yoksa hadi gülüm yandan yandan mıydı :) .. hatırlayamadım şimdi...
Re: Siz hangisini yapıyorsunuz?
Alıntı:
Humble rumuzlu üyeden alıntı
Hah işte- iş bu noktaya gelecekse eğer o "ol" dediğinde olacaksa, o zaman neyin mücadelesini veriyorsun yada veriyoruz ki? Bu sefer tekrar aksini iddia etmeye başlarsanız bilesiniz ki kendinizle ters düşmüş olacaksınız.
Bence de bu anlaşmazlığa giden akla zarar konuşmaları bir tarafa bırakalım... Ben çoktandır tuturdum bir türkü gidiyorum;)
- Hadi hadi ordan yandan yandan biz kormayız ondan bundan," " "...
yoksa hadi gülüm yandan yandan mıydı :) .. hatırlayamadım şimdi...
ok aynen dediğimi diyorum ALlah OL dediği an olur herşey. Bundan dolayı açık ve net diyorum ki İNSANI YARATAN YÜCE ALLAH TÜRBANA OL DEMEMİŞ. O yüzden olmuyor ya bir türlü zorlama çekiştirme itme dayatma ikna olmuyor olmuyor olmuyor. Neden Allah istemiyor. Bu böyle biline
Zaten demirden korksak trene binmezdik. Şeriatçıdan korksak gerçekleri yazmazdık...
Re: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
Abbas bey ;
Allah'ın sopası yok derler. Ne güzel benden yana hemen ispatı koydu. Artık sopa kime siz düşünün. Ben yasakçıyım AKP iyi özgürlükçü ya bakın bakalım...
Karabük Kültür-Sanat Festivali'nde kürsüye çıkıp AKP'nin enerji politikalarını eleştiren yazar Latife Tekin, Karabük Belediye Başkanı Hüseyin Erer tarafından sahneden nasıl indirildiğini anlattı.
Karabük Kültür Sanat Festivalinde kürsüye çıkıp AKP'nin enerji politikalarını eleştiren Yazar Latife Tekin, kürsüde konuşmasının engellenmesinin kendisine silah çekmekle eş değer olduğunu söyledi.
Yazar Latife Tekin olayı anlatırken şu ifadeleri kullandı: "AKP'nin bu aşağılık enerji politikaları dedim. O anda belediye başkanı ayağa fırladı. Ben konuşurken sabrediyormuş, onu da söyledi. 'Sen benim paramla buraya geldin. Konuşamazsın. Sen siyaset yapamazsın burada' dedi.''
Tekin, Belediye Başkanı Hüseyin Erer'in bu tepkisine, "Hayır siz vermediniz ben kendi paramla geldim" karşılığını verdi.
ACI BİR OLAYDI
Tekin, "Benim sesimin kesilmesi boğazımın sıkılması anlamına geliyor. 'İnin' dedi. 'Susun' dedi. Ben de dedim ki 'polis çağırın beni ancak böyle indirebilirsiniz.Siz beni susturamazsınz. Yazarları tanımıyorsunuz.' Bir kamera vardı. Onu kapattırdı. Mikrofonumu kapattılar. O aslında silah çekmek demek. Bana 'hadi bağır şimdi' dedi. Ben sadece acı bir biçimde gülümsedim. 'Ben söyleyeceğimi söyledim' dedim. Acı bir olaydı" diye olayı anlatırken, yazar arkadaşlarından bazılarının tehdit edildiğini de öne sürdü.
MADIMAK BENZETMESİ
AKP'nin yazarlar konusunda farklı düşünceleri olduğunu iddia eden Tekin, olay sırasında aklına Sivas'taki Madımak olayının geldiğini de söyledi. Latife Tekin, "Madımak olayı evet aklıma geldi. Birden şeyi düşündüm. Orada başka yazarlar da var. Büyük bir gerginlik olabilir. Ben onu anladığım için yerimden sessizce kalktım. Ve Karabük'ten ayrıldım. Beni alkışlayan Onur Caymaz tehdit edildi. Rüzgarımız ve güneşimizi neden kullanmıyoruz deyince beni alkışlamış. Arkadan biri 'boynunu kırarım' diyordu. Evet yani gerçekten onu hissettim. Orada insanları nasıl yaktılar. Orada onu hissettim. Oradan ayrıldım" şeklinde konuştu.
Hala benim mi yasakçı olduğu mu düşünüyorsunuz ?
Re: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
Alıntı:
commodore1tr rumuzlu üyeden alıntı
Hala benim mi yasakçı olduğu mu düşünüyorsunuz ?
Tartışan iki taraftan birinin X olması, diğeri hakkındaki X olma iddiasının yanlış olduğunu göstermez.
Bir grubun içinde belli bir özelliğe sahip bir kişi varsa, buna dayanarak o grubun tamamının o özelliğe sahip olduğu iddia edilemez.
Mesela bir görme özürlü milletvekili varsa, bütün milletvekilleri görme özürlü müdür?
Karabük Belediye Başkanı'nın yasakçı olması commodore1tr'ın yasakçı olmadığına kanıt değildir.
Karabük Belediye Başkanı'nın yasakçı olması bütün AKP'lilerin yasakçı olduğuna kanıt değildir.
Karabük Belediye Başkanı'nın yasakçı olması başörtülülerin, üniversiteye başörtülü gidilmesini savunanların, başörtülü kadınların çalışmasını savunanların veya başka bir etiket yapıştırılacak grupların yasakçı olduğunu göstermez.
Kaldı ki, bir kültür sanat festivali iktidar veya muhalefet partisinin siyasetinin konuşulacağı yer değildir. Olaylar Latife Tekin'in ağzından anlatılmaktadır, başka tanık ifadelerini merak ediyorum. Alıntılanan sözleri fazlasıyla provokatif ve olay çıkarmaya yönelik. Ancak Latife Tekin'in provokatif tavırları Karabük Belediye Başkanı'nın yasakçı tavırlar içine girmesine bahane olamaz.
Re: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
Alıntı:
sadivarol; rumuzlu üyeden alıntı
hep aynı yanlışların içine düşüyoruz.
Alıntı:
Av.Abbas Bilgili rumuzlu üyeden alıntı
Sayın commoder1tr;
Bu dolambaçlı hikayelerinizin arkasında ?????
Alıntı:
sadivarol; rumuzlu üyeden alıntı
uzun uzun tespitler yapmışsınız. konu başlığınıda olduğu gibi(don-kurufasulye) yazılarınızın genelinde kullanıdığınız dil ve bazı kelimeler bu kadar itici ve saldırgan olmasaydı, daha yumuşak bir üslup ile yazılmış olsaydı , bu yazılarınızın gerçekten edebi bir değeri olup , kitap altında bile toplanabilirdi.
Alıntı:
sadivarol; rumuzlu üyeden alıntı
Türkiyedeki islami ve muhafazar kesimi eleştirerek ne topluma , ne bize nede kendinize hiç bir faydası olmaz. bu benim naçizane düşüncem.
Alıntı:
sadivarol; rumuzlu üyeden alıntı
dini sebepler ile türban takan kızların makyaj yapması, modayı takip etmesi gibi konuları mazeret gösterip , onların gerçekten dini inançları gereği değilde , siyasi amaçlı ve toplumu bölmeye yönelik , rejimi değiştirmeye yönelik bir simge olarak taktıklarını düşüne biliyorsunuz.
çünkü böyle düşünmek işinize geliyor.
Samimi olmak lazım ise;
AÇIKÇASI;
*İslami/dini/muhafazakar/türban vs. tüm kavramlardan SIKILDIM.
*İçinde bunların geçtiği tartışmalardan daha da SIKILDIM.
*Uzun zamandır T.C. Hükümetini temsil(!) eden kimliklerin beyanatlarını dahi dinlemek istemiyorum,,, kısmen azarlanıyor, kısmen taciz ediliyor,,, en çok millet olarak HAKETMEDİĞİMİZ bir uslup ve zihniyetin muhatabı olduğumuzu düşündüğümden hem şahsi hem milli olarak buna tahammül de zorlanıyorum.
Üstelik tüm bu beyanatları veren kişiler konuşurken; gerek konuşma dilleri, gerek beden dilleri, gerekse konuşma içerikleri muhataplarına karşı aleni bir saygı ve bağlılıktan öte,,, nefret ve red saçıyor.
*Tüm ezberlerimiz, tüm değerlerimiz, tüm MİLLİ ÖĞELERİMİZ reel olarak hem saldırıya uğruyor hem de takiyyenin tüm nimetlerinden istifade edilerek alaya alınıyor.
Bugün; milli değerler adına çocuklarımızın, torunlarımızın benliğine aktarılmaya haiz nitelikler taşıyan HERŞEY sarsılmakta.., geleceğe taşınacak değerler isim ve kimlik değiştirmekte...
*Türkiye geleceğini göremiyor,,, bilmiyor,,,
-----------------------
Allah, dünyevi yaşam, ahret, ibadet, din, inanç vs. vs. tüm bunların BU ÜLKEDE SAHİP ÇIKILMAYA İHTİYACI YOK.
Bu kavramlara bir saldırı/taciz/red ise HİÇ YOK.
Kul olarak dini inancıma HİZMET EDEN BİR İKTİDAR'a ihtiyacım da YOK. Kitabım ve vicdanım zaten var.
Herhangi bir yasanın, partinin İSLAMİ inancıma sağladığı toplumsal faydalar, özerklikler, ayrıcalıklardan istifade ederek KİŞİSEL sevap, ahlak, cennet etme fikrini 'insan' olarak kendime layık bulmuyorum, ilaveten bunları bana temin edeceğini vaadedenlerin ise benim inancımdan şeytani bir kurnazlıkla muazzam bir menfaat sağladıklarının farkındayım.
Benim kendi aklım, ruhum, bilgim, vicdanım kendi kendine Allah'a ya da şeytana
yakın olup olmayacağımı belirlemeye kafi...
Zaten aslında kim olduğumu, ne düşündüğümü, neye niyaz edip, niyetimi bozup bozmadığımı, vs. vs. vs. BİR ALLAH BİLİR, BİR DE BEN....
B yüzden hem, hem de hani çiğ süt ile katıklandığımızdan Allah'ım ile kalbim arasında komisyoncu istemiyorum.
Komisyonculara itibar etmiyorum. Hatta bu 'komisyonculuğun' istifadeciliğin en bayağı hali olduğuna inanıyorum.
-----------------
İsrafil sur'a üflemeden, mahşere ermeden, sırat'ı görmeden..,
daha bugünden evde, işte, okulda, sokakta kendini 'cennet ahalisi' kılığında sanan, bu kılığa bürünmeyenleri de 'mel'un' gibi tu kakalayan insanların onaylanmasını, bu onayı alamayan insanların ise zimni bir biçimde gerek hükümet dilinde gerek halk içinde bilumum varsayımlara malzeme edilmesini kınıyorum.
-----------------
vs. vs. vs.
-----------------
Başka şeyler duymak, konuşmak, okumak, söylemek, düşünmek istiyorum.
Bu aralar; Mustafa Kemal Atatürk'ün söylemlerini daha sık okuyorum. Kendimi bir süre bile olsa daha iyi, daha güçlü, daha değerli hissetmemi sağlıyor. Herhangi bir insan'ın, Türk'ün Mustafa Kemal Atatürk'ün cümlelerinden rahatsızlık duymayı nasıl sağladığını, buna nasıl taraftar olduğunu anlayamıyorum.
Özgürlük kavramı çok da 'özgür' bir kavram değildir. Tekil bir kavramdır, çoğalmaz, çoğaltılamaz...
Ancak paylaştırılabilir...
Paylaşım adil ve insani bir 'dünyaevi' yaşamı temin etmek kaydıyla anlamlıdır.
İlahi alemde 'kul' olarak daha iyi koşulları temin etmek 'kul'un kendi nefsinin vazifesidir.
Re: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
Bir tartışmada mantık silsilesinin doğru kurgulanması lazım.
Mesela sayın commodore1tr diyor ki:
Falanca okuldan mezun oldu, çalışıyordu, evlendi, kapandı, evinin hanımı oldu.
Filanca okuldan mezun oldu, çalışıyordu, evlendi, kapandı, evinin hanımı oldu.
Üstü kapalı olarak veya apaçık olarak şu soruları soruyor:
1. Madem çalışmayacaktı, neden okudu?
2. Madem evlenmeden önce başı açıktı, evlenince neden kapandı?
Tabii verdiği örnekler arasında evlenmeden önce de başı kapalı olanlar, başı kapalı olarak okuyanlar da var. (Erbakan ve Erdoğan'ın kızları) Ama olsun, diğerlerinin arasında bunları fark eden çıkmaz. :o
Yukarıdaki kalıptan bir kelimeyi değiştirerek şöyle de yazabiliriz:
Falanca okuldan mezun oldu, çalışıyordu, evlendi, hala başı açık ama işi bıraktı, evinin hanımı oldu.
Filanca okuldan mezun oldu, çalışıyordu, evlendi, hala başı açık ama işi bıraktı, evinin hanımı oldu.
Demek ki bu sadece başı kapalı kadınların değil, başı açık kadınlar için de geçerli bir durum. Ayrıca bugünün Türkiyesinde başı açık ve başı kapalı kadınlar ekonomik sıkıntı çekiyorlarsa vasıflı veya vasıfsız işlerde çalışıyorlar.
Üstü kapalı sorular sormaktansa şu soruları sormak lazım:
1. Okumak iyi bir şey mi?
2. Çalışmak iyi bir şey mi?
3. Herkes diplomasına uygun bir işte çalışıyor mu, çalışmalı mı?
4. Başı örtülü bir kadın başını açmadan okuyabilir mi?
5. Başı örtülü bir kadın başını açmadan diplomasında uygun her işte çalışabilir mi?
İlk iki soruya "evet" diyorsanız kadınların neden okumadığını ve neden çalışmadığını sorgulamaya başlayabiliriz.
Üçüncü sorunun cevabı sanırım elini vicdanına koyacak herkes için "hayır".
4. ve 5. soruların cevapları ise neden Elif Erbakan veya Sümeyye Erdoğan'ın çalışmadığını açıklıyor ve commodore1tr'ın üstü kapalı sorularını anlamsız kılıyor.
Re: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
Alıntı:
ama alıntı yaptığım yazıdaki mantıkla düşünürsek,
o zamanda demokrat değilsiniz, laik değilsiniz, müslüman değilsiniz...
siz bunları olamdığınızı kabul ederseniz , bende türban takanların dini sebeplerle değil irticai sebepler türban takıtıklarını kabul edeceğim.
Demokrat olmak zorunda değilim,
Müslüman olmak zorunda değilim,
Laik olmak zorunda değilim,
Türban takanlara saygı göstermek zorunda değilim,
Velhasıl herkes kadar bende özgürüm,,,
Türban takanlar;
kimileri belki dini sebeplerle türban takıyorlar.., BANA NE??? Diyelim 'türban' takanlar cennetlik, takmayanlar cehennemlik...faraza böyle de bir 'farz' varmış diye gerçek dışı bir varsayım türetelim.., sahiden BANA NE??
"Türban takanlar irticai sebeplerle takıyorlar'sa" bu mühim bir hadisedir. Bunun kabulü/reddi aksi fikri dikte edenlerin 'demokratlığının, laikliğinin, müslümanlığının' yokluğunun ikrarına mı endeksli??? Vahim çooook vahim!!!!
Burda mevzuu başka....,
Türban TAKTIRANLAR'dan BAHSEDİYORUZ....
Re: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
Alıntı:
sdt23 rumuzlu üyeden alıntı
Bir tartışmada mantık silsilesinin doğru kurgulanması lazım.
Mesela sayın commodore1tr diyor ki:
Falanca okuldan mezun oldu, çalışıyordu, evlendi, kapandı, evinin hanımı oldu.
Filanca okuldan mezun oldu, çalışıyordu, evlendi, kapandı, evinin hanımı oldu.
Üstü kapalı olarak veya apaçık olarak şu soruları soruyor:
1. Madem çalışmayacaktı, neden okudu?
2. Madem evlenmeden önce başı açıktı, evlenince neden kapandı?
Tabii verdiği örnekler arasında evlenmeden önce de başı kapalı olanlar, başı kapalı olarak okuyanlar da var. (Erbakan ve Erdoğan'ın kızları) Ama olsun, diğerlerinin arasında bunları fark eden çıkmaz. :o
Yukarıdaki kalıptan bir kelimeyi değiştirerek şöyle de yazabiliriz:
Falanca okuldan mezun oldu, çalışıyordu, evlendi, hala başı açık ama işi bıraktı, evinin hanımı oldu.
Filanca okuldan mezun oldu, çalışıyordu, evlendi, hala başı açık ama işi bıraktı, evinin hanımı oldu.
Demek ki bu sadece başı kapalı kadınların değil, başı açık kadınlar için de geçerli bir durum. Ayrıca bugünün Türkiyesinde başı açık ve başı kapalı kadınlar ekonomik sıkıntı çekiyorlarsa vasıflı veya vasıfsız işlerde çalışıyorlar.
Üstü kapalı sorular sormaktansa şu soruları sormak lazım:
1. Okumak iyi bir şey mi?
2. Çalışmak iyi bir şey mi?
3. Herkes diplomasına uygun bir işte çalışıyor mu, çalışmalı mı?
4. Başı örtülü bir kadın başını açmadan okuyabilir mi?
5. Başı örtülü bir kadın başını açmadan diplomasında uygun her işte çalışabilir mi?
İlk iki soruya "evet" diyorsanız kadınların neden okumadığını ve neden çalışmadığını sorgulamaya başlayabiliriz.
Üçüncü sorunun cevabı sanırım elini vicdanına koyacak herkes için "hayır".
4. ve 5. soruların cevapları ise neden Elif Erbakan veya Sümeyye Erdoğan'ın çalışmadığını açıklıyor ve commodore1tr'ın üstü kapalı sorularını anlamsız kılıyor.
Kepner ve Tegoe’nun tanımına göre problem:
“Sorunlar ancak işler yolunda gitmediği zaman var olur” olmaması gereken bir şeyler oluyor ise, ya da olması gereken bir şey olmuyor ise ortada bir sorun vardır.
Gözardı edilen problemleri belirlerken şu kriterlere dikkat edilir:
- Önemli hedefler tespit edilir.
- Nasıl ve ne zaman ölçeceğiniz tespit edilir.
- Ölçütler kullanarak problemler tespit edilir.
Problem çözme yolu ile etkili kararlara ulaşmak başarılı yönetimin gereklerindendir.
Yöneticinin problem çözme yeteneğini geliştirmesi gerekir. Bu yeteneği geliştirmenin ön basamakları;
- Sorunları görebilmek
- Sorunları incelemeye istekli olmak
- Sorunların çözümünde, bilimsel sorun çözme yaklaşımını uygulamaktır.
Vic Hall “Problemlerin daima tek bir çözümü vardır, ta ki bir başkası, bir başka çözüm buluncaya kadar”
Problem çözümü konusunda, günümüzde uygulana gelen bir takım teoriler, modeller, yöntemler vardır.
Bunların bazıları:
- Problem çözümüne yardımcı düşünme yöntemleri
- Iraksamalı düşünme
- Yakınsamalı düşünme
- Beyin fırtınası
- DAADİ modeli
Problem Çözme Aşamaları
- Ulaşılamayan hedefi belirleyin.
- Mevcut bilgiyi sorgulayın.
- Muhtemel nedenleri bulun.
- Muhtemel nedenleri deneyin, birini seçin.
- Muhtemel çözüm yolları geliştirin.
- Çözüm yollarının sonuçlarını belirleyin.
- Muhtemel en iyi çözüm yolunu seçin.
Iraksamalı Düşünce;
Belirtileri düşünün. Bunları, bütün tabloyu birden görebileceğiniz şekilde, varsayımsal bağlantılar ile birbirine bağlayın. Bu sürecin bir yerinde, sorunu tanımlamayı başarabilirsiniz. Bu bir anlamda da, bir ressamın elindeki boyalar ile boş bir tuvali doldurmasına benzer. Ele aldığınız durumun içerdiği çeşitli anlamlar ve ilk başta kopardığınız nedenler bağlantılar, yaptığınız tabloda tekrar ortaya çıkar. Sorunu tanımlama süreci içinde, çözümü de görmeniz ya da sezmeniz muhtemeldir .
Yakınsamalı düşünme;
bazen sorunun bir parçasını çözmekle, tümünü çözebilecek duruma gelirsiniz. Önce, sorunu yapabileceğiniz kadar küçük parçalara bölersiniz. Sonra her parçayı inceleyerek, en çok hangisinin üzerinde çalışmaya değecek kadar önemli olduğuna karar vermeye çalışırsınız. Özellikle yayılmış sorunlar, bazen parçaları alışılmamış bir tarzda birleştirme yolu ile de çözülebilir .
Beyin Fırtınası;
1938’de Alex Osborn’un ortaya attığı bir yöntemdir. Beyin fırtınasında yapıcı, üretici düşüncenin her türlüsünü soruna uygulayabilirsiniz, ama kontrollü ve sistematik bir şekilde . Çok sayıda fikri, bir grup insandan kısa sürede elde etme tekniklerinden biridir. İyi yürütülen bir seans sonunda yüzlerce fikir oluşturulacaktır. Bu fikirlerin hepsi hesaba katılır, en akla uygun olmayan hatta aptalca fikirlerin bile işe yaradığı bir yer vardır –en azından, kahkahalara zemin hazırlayarak gerginliği azaltırlar-.
DAADİ Modeli;
Problemlerin etkili bir şekilde çözümü için önerilen modellerden biri de DAADİ (Dinleme, Araştırma, Amaç Tespit Etme, Destekleme, İzleme) modelidir. DAADİ sistematik olma ve süreç içinde geribesleme sağlama kriterlerini karşılar.
Model, katı olmak şöyle dursun, yöneticiye nerede olduğunu göstereceği için, ona çok daha büyük bir özgürlük tanır. Ortaya çıkabilecek tali sorunlarında gerektiği gibi ele alınmasını ve her aşamanın başarıyla tamamlanıp tamamlanmadığının kontrol edilmesini sağlar.
DAADİ, sorunun çözülmesi için gerekenden daha fazla zaman harcanmasına neden olmaz. Etkisiz yöntemler kullanmanın neden olacağı zaman israfını önler.
(Derleme)
Re: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
Sayın sdt23 ;
Mantığınızı çok fazla yalanlamayacağım çünkü demogojiyi sevmem girmeyide sevmem. Sadece yazdıklarınızın değerini anlatabilmek için bir örnek ve söz yazacağım o kadar.
Alıntı:
Tabii verdiği örnekler arasında evlenmeden önce de başı kapalı olanlar, başı kapalı olarak okuyanlar da var. (Erbakan ve Erdoğan'ın kızları) Ama olsun, diğerlerinin arasında bunları fark eden çıkmaz.
Burada ben çıktım Commodore1tr sallıyor yakaladım sizide uyandırıyorum. Diyorsunuz diğerlerine!!
Hatice Nermin Erbakan 1943 yılında Balıkesirli saatçi oğullarının kızı olarak dünyaya geldi.
TOBB liğinde uzman olarak görev yaparken tanıştığı Necmettin Erbakanla 10 Ocak 1967 de evlendi. 1968 yılının başlarına kadar başı açıkken 1968 yılında önce Türban taktı daha sonra da tesettür pardösüsünü giydi....
Demekki neymiş Rahmetli Nermin Erbakan 1968 yılına kadar yani 25 yaşına kadar başı açıkmış ne zaman örtünmüş? Evlendikten sonra. Kızlarını filanda anlatırım ama neyse rahatsız etme hakkımız yok.
Diğer gerçeklerinizde tıpkı bunun gibi.
Unutmayın kör halkın lideride kör olursa hepsi aynı kuyuya düşerler... Kör kör dolaşmayalım....
Ananıda al git diyen de bu belediye başkanının partisinin genel başkanı bilmem ne iş yapıyor şimdi bilir misiniz.?
Ben size göre özgürlük yasak listesi çıkaracağım merak buyurmayınız .