-
Sayın Sinkay;
Yazdıklarınızdan hiçbirşey anlamadım, pek anlayışsız bir insan olmadığım halde.
Ayrıca; insanların düşüncelerini değiştirmek niyetinde de değilim hiçbir zaman, sadece, bildiklerimi, düşünce süzgecinden geçirerek, ileri sürerim; kabul eden eder; etmeyen kendi bilir; bu nedenle de tartışmam.
Son olarak; İmam Şâfi'ye göre; başında serpuş olmayanın tanıklığı kabul olmaz. Hadi bakalım, ''neden'' diye düşünmeden, bunu sadece kabul edenlere ne diyeceğiz? ''Ya arkadaş, o zamanlar herkes kafasına birşey takıyor (serpuş), örtüyordu; bunu yapmayan kişi aklen maluldür ve o nedenle, tanıklığı makbul değildir'' demeyecek miyiz?
Serpuş başka birşey, kadınların başının, türbanla örtülmesi başka birşey, değil mi?
Mehmet Ali Kılıçbay'ın kim olduğunu, iyi bilirim. Türkçe'yi dahi sevmeyen, küçümseyen ve buna rağmen, çok önemli eserleri Türkçe'ye çevirme cür'etini gösterip; kitabın girişine de bunları yazan, iktisatçı (eski tüfek, yeni dönem liberali).
N'olur kaynakları kabul ederken, biraz Buhari'nin çalışma yöntemlerinden feyz alalım, derim.
Saygılarımla,
-
Sayın commodore, Ne zaman nasıl geldiği önemli değil. Sadece o tarihlerde başörtüsü yada türban yoktu kelimesi bence yanlış. Bunun dışında nereden nasıl geldiği benim için asla önemli değil. SOnuç olarak bir gerçeklik saygılar.
-
AHZAB SURESİ (33. SURE) 33. AYET:
''''''(Ey Peygamber Hanımları; evlerinizde oturun, eski cahiliye âdetinde olduğu gibi açılıp saçılmayın. Namazı kılın, zekâtı verin, Allah'a ve Resûlüne itaat edin. Ey Ehl-i Beyt! Allah sizden, sadece günahı gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor''''''
AHZAB SURESİ 59. AYET:
''''''Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve müminlerin kadınlarına (bir ihtiyaç için dışarı çıktıkları zaman) dış örtülerini üstlerine almalarını söyle. Onların tanınması ve incitilmemesi için en elverişli olan budur. Allah bağışlayandır, esirgeyendir''''''
Kur'an'da yer alan Allah sözüne göre;
1. Eski cahiliye döneminde, kadınlar açılıp saçılıyorlarmış;
2. Dışarı çıkarken üzerlerine örtü alınmasının emredilmesinin sebebi; onların tanınması ve incitilmemesiymiş.
Yani; yukarıda söylediklerim.
-
(Semyy'ye Not: Sanırım Kanun'un 5., Nizamnamenin 8. maddelerini, okurken istemeden de olsa gözden kaçırmışsın.)
Konu gitgide amacından sapmaya başlıyor, karşılıklı din ve tarih bilgilerinin sınanması noktasına doğru gidiyor. Bu husustaki genel fikirlerimi ve önerilerimi SON KEZ belirtmekte fayda görüyorum.
İnsanların inançlarına katılmasak da saygı göstermeliyiz. Bu inançlar dini inançlar da olabilir, ideolojik inanışlar da olabilir. İdeolojik inanışlar bir noktaya kadar tartışılabilir (Tartışılabilir ideolojik inanışların bile tartışılmasının nasıl kanlı bir iç savaşa dönüşebildiğini görebilmek için çok uzaklara gitmeye gerek yoktur. Bkz. 1980 öncesi )
Ancak dini inançlar birer dogmadır. Bunları tartışmak belli bir noktaya gelindiğinde inançsızlık-dinsizlik-Allah böyle emrediyor duvarına toslar. Başörtüsü konusundaki bu tartışmanın uzamasının da taraflar arası geleceği nokta budur. Aslolan bu inançların kul ile Allah arasında yaşanması, farklılıkların birbirinin gözüne sokulmaması, toplumda farklı düşünen, farklı dinlerden ve hatta bir dine mensup olmayan insanların birarada, birbirlerine müdahale etmeksizin, birbirlerini baskı altına almaya çalışmaksızın inanış ve ibadetlerini serbestçe yerine getirebilmesidir. İşte Devlet bu noktada üzerine düşen görevi yapacak, taraf olmadan, yukarıda açıkladığım düzeni sağlayacak tedbirleri alacaktır. İşte bunun adı laikliktir. Bu düşünceler içerisinde, dini görevlerini yerine getiren veya getirmeyen, kendi gibi düşünmeyenleri baskı altına almaya çalışmayan, Laik Devlete düzeni sağlamasında eylem ve davranışları ile yardımcı olan bireyler de laik bireylerdir.
Örtünme konusu ilkel toplumlar da dahil olmak üzere, tarihte birçok kültür ve inanç sisteminde çeşitli gerekçelerle varolmuştur. İslamiyet'te de vardır. Varolan bu örtünme, kimilerince tepeden tırnağa, kimilerince başörtüsü, kimilerince başka biçimlerde algılanmıştır. Kimileri örtünmenin farz ve mutlaka yerine getirilmesi gereken dini bir gereklilik olduğunu iddia etmekte, kimileri ise bunun bir zorunluluk teşkil etmediğini, hele bugünün toplumunda bir ihtiyaca da karşılık gelmediğini düşünmektedir. Nitekim Türk toplumunun ananelerinden gelen başörtüsü hiçbir dönemde toplumda bir gericilik simgesi sayılmamış, gereken saygıyı her zaman görmüştür. Sorun daha önceki mesajlarımda da değindiğim gibi, bazı iç ve dış mihrakların, örtünme konusunu tekellerine almaya çalışmaları ve TEK TİP bir örtünme tarzını, kendi siyasi rant düşünceleri gereği dini bir zorunluluk olarak topluma dayatmaya uğraşmaları sorunudur. Bunu kişisel özgürlüklerle ve dini gerekçelerle açıklamak mümkün değildir. Zira İslam diğer dinlerden farklı olarak; son din olarak indiği dönemde, indiği toplumun bozuk toplum hayatını düzene koymak misyonu ve Hz. Muhammet sonrası dönemde başta mezhepler ve tarikatlar yoluyla Devlet düzenini hakimiyetleri altına almak çabasında olan , bugünün demokratik sisteminde parti başkanına karşılık gelebilecek kişilerin, çabalarına dayanak geliştirme arzusu ile Kuran-ı Kerim'de yer alan hususları kendilerine göre yorumlamaları ve yer almayan hususları da varmış gibi ortaya koymaları neticesinde, bir devlet ve toplum düzeni kurma iddiasındadır. Bu iddia İslam veya Şeriat Hukuku'nu doğurmuştur. Bu hukuk düzeninde toplum hayatının her noktasına nüfuz edecek hükümler mevcuttur. Bunu biraz daha açıklayabilmek amacıyla örnek vermek gerekirse (örnekler kesinlikle bir aşağılama amacıyla seçilmemiş, hangi noktalara kadar nüfuz ettiğinin açıklanmasında en çarpıcılarından seçim yapılmaya çalışılmıştır.) , evlerdeki tuvalet taşlarının hangi yöne göre inşa edileceği, tuvalette nasıl taharetlenileceği, eşlerin yatak odalarında nasıl davranacakları bu toplum düzeni iddiasının parçalarıdır. Bu iddialar sadece ev hayatı ile sınırlı kalsa kişisel özgürlükler olarak yine bir noktaya kadar kabul edilebilir.Tarih incelendiğinde en kanlı savaşlar, din ve mezhep savaşlarıdır, zira yukarıda bahsettiğim gibi dayanağını tartışılmaz dogmalardan almış, tartışmaya ve karşı tarafa kabul ettirmeye çalışmak kan doğurmuştur.
Sonuç olarak; TEK TİP bir örtünme anlayışı bizim dinimizde yoktur, sonradan tamamen siyasi sebeplerle ve bir zorunluluk olarak topluma dayatılmaya çalışılmaktadır. Böyle bir şeye laik devletin izin vermesi mümkün değildir. Aksi düşünce, yukarıda belirttiğim şeriat hukukunun topluma dayattığı diğer konuların da tartışılmaya açılmasına neden olur, kişiler kişisel özgürlükler çerçevesinde!!? ben böyle inanıyorum dediklerinde bu kaidelerin de uygulanmasının yolu açılır. Rejim, ismi demokrasi de olsa fiilen başka bir hukukun uygulandığı , laikliğin ortadan kalktığı, asıl bu durumda kişisel hak ve özgürlüklerden söz edilemeyecek bir başka rejim haline gelir.
Sorun basittir; masum kişisel özgürlükler olarak sunulan, dayanağı sadece "ben böyle yorumluyorum" olan türban kanalı ile, düzen değişikliğine yeşil ışık yakacak mıyız, yakmayacak mıyız? Aklı başında, gerçekten kişisel özgürlüklerininin değerini bilen hiçbir bireyin buna evet demeyeceğini düşünüyorum.
Farklılıklar güzeldir ve zenginliğimizdir, birbirimizi sevelim ve saygı duyalım, ama dolduruşa da gelmeyelim, tarihi ve dini gerçekleri objektif akıl yoluyla süzmesini bilelim.
Mesajlarım nedeniyle kırdığım, rencide ettiğim üyelerden tekrar özür diliyorum. Ancak gidiş de iyi bir gidiş değildir, herkesin takkeyi, külahı önüne koyup, ciddi ciddi düşünmesinde de fayda görüyorum, zira yarın çok geç olabilir...
Hepinize sevgi ve saygılar,
-
İnce çizgiyi oluşturan noktalar;
1. Başını örten kişiler devletimizin varlığı ve geleceği için bir tehlike mi oluşturmaktadırlar?Tehlike oluşturuyorsa başörtü yasağı bu tehlikeyi önlemek için yeterli mi?
2.Başörtü takmak mı tehlikedir, yoksa başörtüyü siyasi amaçlı takanlar ve savunanlar mı tehlikelidir?
3. Başını örten kişiler siyasi amaçlı mı,geleneklerimize göre yaşamak için mi yoksa gerçekten inançlarından dolayı mı başörtüyü kullanmaktadırlar?
4. Başını örten kişilerin niyetleri belirlenebilir mi?
5. Başörtü yasağı öncesi ile sonrası arasında ülkemizde değişen ne olmuştur?Yasak amacında ne kadar etkili olmuştur?
Başötünün hangi amaçlardan ve aşamalardan günümüze geldiği elbette önemlidir ancak şu zamanda asıl önemli olan başörtüyü tehlike oluşturan niyetlerle kullananlar bu yasaklar ile gerçekten engellenebilmiş midir?
Diyelim ki engellenmiştir ve niyetleri tehlike oluşturan kişiler gerekli yerlerde çalıştırılmaktan mahrum edilmiştir .Peki ya erkekler için ne gibi engelller düşünülmüştür :))
Benim düşünceme göre bir kural konuluyorsa amacı hiçbir soruda ya da sorunda tıkanmamalıdır ve tıkamaktan çok kurallar çözüm içindir.Eğer bu kural tıkanıyorsa demek ki kural daha da üzerinde düşünülmesi gerekir.Bana öyle geliyor ki bu yasak(kural) amacında çözüm değil çelişkiler yaratmıştır.
Örnek: Başörtü tehlikeyse bunu savunan erkeler için ne tür bir önleme gidilmektedir?[:0]
Sonuçta her ne kadar bu düşünceye katılmasam da şöyle bir düşünce çıkıyor ortaya;
Başörtü kullanan insanlar asla çalıştırılamaz ve mevki sahibi olamazlar.Bu insanların inançları kötü niyetlidir ve başörtmek kötü bir şeydir.Başını örten kişiler diğer kişleri de etkileyecek ve gelecekte kimisi doktor kimisi hakim kimisi de eğitmen kimisi de bakan olacak ve devleti ele geçirecekler.Sonra da herkesi başörtmeye zorlayacaklar ..:)))))))))
Gerçekten yasaklar bu düşünceyi yok etmek için mi konulmuştur?
Gelelim saygı kavramına.
Neye ve kimlere saygı gösterilmesi gerekiyor?
Saygı gösterirken duygu devereye girmez,duygu devreden çıkar.Kişilerin yaptıkları tasvip edilir ya da edilmez,saygı kişilerin inancına,ırkına,diline,bayrağına göre değişmez.
Elbette topluma zarar veren kişilere saygı gösterilemez ama buna hangi kriterler ile yaklaştığınız önemlidir.Bazı durumlarda bu kriterler bile belirlenemez.Başını örten kişilerin hangi niyet ile örtündüğü belirlenemediği gibi.
Kurunun yanında yaşın da yanması misali.
Kötü niyetli kişiler ile iyi niyetli kişiler neden aynı muamele görmektedir.
Zaten kötü niyetli kişiler bu yasak ile ne kadar engellenebildi ki iyi niyetli kişilere bu yasağı çekmektedirler?
Yasak hiç birşeyi engellemedi ve engellemeyecektir.Bari İyi Niyetli kişiler bu sıkıntıyı çekmesinler ve inançları gereğince yaşamalarına izin verilsin.
Tuğba ARSLAN
-
Madde 5 - Türkiye Devleti nezdine MEMUR bulunanların kıyafetleri beynelmilel mer'i ADETLERE tabidir.
Madde 8 - Mektep ve başka bilgi müesseselerine devam edenlerin bir kıyafet, alamet ve levazım KULLANMALARINA LÜZUM GÖRÜLDÜĞÜ takdirde tip tayini bu mektep ve müesseselerin merbut bulundukları VEKİLLİKÇE talimatname yapılır. Bu gibi mektep ve müesseseler için kabul olunacak alametleri mektep ve müesseselerden mezun olanlar da taşıyabilirler.
SAYIN HRMRG; KANUN VE NİZAMNAMENİN BELİRTTİĞİNİZ MADDELERİNİ ALINTI YAPTIM. ANCAK BELİRTTİĞİNİZ ŞEKİLDE BİRŞEYE RASTLAYAMADIM. SİZE TAVSİYEM DAHA DİKKATLİ OKUMANIZ.İLK BAKIŞTA BİRŞEY ANLAŞILMIYOR AMA AYRINTIYA GİRDİĞİNİZDE SANDIĞINIZ ŞEYLERİN YAZMADIĞINI GÖRECEKSİNİZ. VE SİZE YARDIMCI OLMAK İÇİN CÜMLERLERİN ÖNEMLİ YERLERİNİ BÜYÜK HARFLERLE YAZDIM.
ŞU CÜMLENİZİ İSE ÇOK BEĞENDİM:Farklılıklar güzeldir ve zenginliğimizdir, birbirimizi sevelim ve saygı duyalım, ama dolduruşa da gelmeyelim, tarihi ve dini gerçekleri objektif akıl yoluyla süzmesini bilelim.
SAYIN HRMGR; TEK TİP TOPLUM ARAYIŞI İÇİNDE DEĞİLİZ. YASAKLARIN OLMAMASI YÖNÜNDE FİKİRLERİMİZİ BEYAN ETMEYE ÇALIŞIYORUZ. BİRÇOK ŞEYİ AYNI YAZDIĞIMIZ HALDE FARKLI YORUMLUYORUZ. BAKIN ŞU CÜMLENİZ:İnsanların inançlarına katılmasak da saygı göstermeliyiz. Bu inançlar dini inançlar da olabilir, ideolojik inanışlar da olabilir. İdeolojik inanışlar bir noktaya kadar tartışılabilir. BU NOKTAYI BULABİLMEK ÖNEMLİ. YASAKLANAN KONU İDEOLOJİK ÇATIŞMAYA MAHAL VERİRMİ, ONUDA BİLMEK LAZIM. AMA ANKET İSTATSTİKLERİNE BAKTIĞIMIZDA BU BİR ÇATIŞMA DEĞİL. ÇOĞUNLUĞUN İRADESİNİ YOK SAYARAK VEYA ONLAR GERÇEĞİ KAVRAYAMIYOR DİYEREK GERÇEĞİ ANLATTIĞINI SANMAKTIR.
YANLIŞ İFADELER KULLANIYORSAM LÜTFEN KUSURUMA BAKMAYIN.
-
Bence Ülkmemizde baş örtüsü kulanılıyor.Halbusiki Laik bir Ülkede yaşıyouz siyasete alet edline baş örtüsü dinizmizde geçmekte dir ama çerveye göre(kamu ve alanlarıan göre) yasaktır bunada her kez uymalıdır.Serbeste insanlar giyebilir ama bu konun bu kadar ciidi boyutlarda tartışılması hala bizim bazı şeyleri aşammızdan kaynaklanmıştır.. Halbusiki yanıt çok açık zorunlu değil mecburu ama şuda vardırki Dinimiz İslam dini geçiyor. onun içinde uyulmalı ama kamu alanlarında değil serbest yaşamda bence.Başörtüsü siyasi bir simde degildir dini bir emirdir. Teşekürler..
-
Çok haklsınız hocam talibanlı bir yönetim istemek aklıcı değildir amaç sadece türkiyey içten fet etmek yüreğinize saplık yazılarınızın devamını dilerim Teşekürler..
-
[quote]Bence Ülkmemizde baş örtüsü kulanılıyor.Halbusiki Laik bir Ülkede yaşıyouz siyasete alet edline baş örtüsü dinizmizde geçmekte dir ama çerveye göre(kamu ve alanlarıan göre) yasaktır bunada her kez uymalıdır.BORA GÜVEN
Sayın Bora GÜVEN,
Şimdi siz genel çevrede insanların özgürce dinini yaşayabileceğini ancak kamu çevresinde yaşayamacaklarını mı dile getirdiniz?Herkesin dini inançları farklıdır.Kimisi Örtünülmesi gerektiğine inanır,kimisi Allah a kalben inanmanın yeterli olduğunu düşünür, kimis de islami inancın sadece ibadetler ile olabileceğine inanır v.s
Şimdi kişi örtülü diye kamu çevresinde çalışamıyor zaten itiraz edip de çalışan yok ki bu krala uyulması gerekir diye bir tabir kullanılmış.
Soru başörtü yasaklanmalı mı yasaklanmamalı mı?
Soru şu şekilde anlaşılmasın;Kamu çevresindeki başörtü yasağına uyulsun mu uyulmasın mı?:)))))))
Sınır neden kamu çevresi olarak çiziliyor bundaki asıl etken nedir?
Benim asıl anlamadığım nokta burası.Devlete ait olan parklar,bölgeler ve kamusal alan
Kamusal alan nedir????????
[^] kamu otoritesinin geçerli olduğu her alan mıdır?Meselâ, sokaklar da kamu otoritesinin geçerli olduğu yerlerdir, öyleyse, sokakta da başörtüsünün yasak olması gerekir. Bu kadar değil, dahası var: Evimiz elbette bizim özel alanımızdır, lâkin orada da, duruma bağlı olarak, kamu otoritelerinin yetkileri vardır. Eşinize veya çocuğunuza kötü muamele ederseniz, kamu adına evinize müdahalede bulunulabilir. Yâni eviniz de bir kamusal alana dönüşebilir. Bu durumda, evlerde bile başörtüsü yasağının bulunması gerekmez mi
[^]Yoksa, bir kamu görevinin ifa edildiği yer midir? üniversiteler yanında parklar, vergi daireleri ve hastaneler de başörtüsünün yasak olduğu yerler arasında olmalıdır
Veya, bir kamu görevlisinin bulunduğu mekân mıdır?
[^] başörtü yasağı haklılaştırıcı bir sonuca ulaşılamaz
Laiklik bir din değildir,BİR SİSTEMDİR.
Teşekkürler..
-
Sayın fenerlitibus;
Siz, evinizde, aynanın karşısına geçip; dilinizi dışarı çıkartabilirsiniz ve bu eyleminiz, bir suç teşkil etmez.
Ancak; karakolda, bir polisin karşısına geçip dilinizi çıkartırsanız; bu eyleminiz, hakaret (ya da küfür) sayılacak ve bu suçtan dolayı cezalandırılacaksınızdır.
Evinizin içinde, ister karaçarşaf giyersiniz, ister çıplak dolaşırsınız. Perdelerinizin tam kapalı olması halinde; bu eylemleriniz suç teşkil etmez. Ancak; sokağa böyle çıkar ya da perdeleriniz açık olursa; görülen bu eylemleriniz suç teşkil eder.
İşte, kamusal alan, böyle birşeydir. Anayasa'ya, Kanunlara ve bağlı mevzuata aykırı biçimde; evinizin içinde türban takabilirsiniz; ama, bu eyleminizi, tüm bu yaşananlara rağmen, kamusal alanda, toplumun hassasiyetlerine aldırmadan, onların gözüne sokarcasına ve üzerine giderek yaparsanız; eyleminiz bir suç olarak şekillenir.
Tıpkı; bir şiir okumanın suç olmaması, ama, halkın içinde, bir lider olarak, halka karşı okuduğunuz şiirle verdiğiniz mesaj gibi ve sonu da, muhakkak cezaevi olur!
Saygılarımla,