Cevap: Bekir Coşkun Sayfası
Emzikli tesadüf!
TRT’ye program yapan ve çok yüksek paralar aldıkları halde; ödeme makbuzları gizlenen, saklanan, örtülen gazetecilerin çok ilginç bir benzerliği görüldü: “İktidar evetçiliği”...
TRT’ye program yapan ve çok yüksek paralar aldıkları (program başına net 10 bin TL deniyor) halde; ödeme makbuzları gizlenen, saklanan, örtülen gazetecilerin çok ilginç bir benzerliği görüldü.
Hepsi “Evetçi” çıktı!
İktidar ne diyorsa!
Bunlar tekrarlayıcı!
Bu “anlamlı tesadüf” Yüksek Seçim Kurulu’nun da (YSK) dikkatini çekti. TRT programlarında “Evet propagandası” sürdürülüyor; bu durum yayınlarında objektif, tarafsızlık, eşitlik, serbestlik ve dürüstlük ilkelerine uygun davranması gereken TRT’ye yakışmıyor. Devam ederse Cumhuriyet Savcılığı’na “suç duyurusunda” bulunacağını açıkladı.
Ben de merak ettim.
Kim bu ünlü gazeteciler?
Listenin tamamını öğrendim.
Meslektaş kayırması yapamam.
Çünkü TRT’nin bütçesine harcansın diye giren her 100 liranın 80 lirası halkın vergilerinden oluşuyor. Bu ekranların ünlü gazetecisi arkadaşlar, TRT’den yüksek paralar alıp, “iktidar evetçiliğinin propagandasını” yapıyorlarsa; “Hazine’den Geçinmeli Emzikli Gazeteciler” dir.
Onların bilinmesi gerekir.
* * *
Hepsini toptan buraya yazıyorum.
Fehmi Koru (TRT-Politik Açılım),
Derya Sazak (TRT-Politik Açılım),
Fuat Keyman (TRT-Politik Açılım),
Mustafa Erdoğan (TRT-Politik Açılım),
Mehmet Altan (Başka Yerde Yok-Cıne5 yayından kalktı),
Mehmemt Altan (Başka Yerde Yok-Cıne5 yayından kalktı),
Taha Akyol (TRT-Herkes İçin Adalet),
Mustafa Akyol (Taha Akyol’un oğlu-TRT-Yüz yüze ve Küresel Nabız),
Ergun Babahan (TRT-Çıkış Yolu),
Ekrem Dumanlı (TRT-Çıkış Yolu-para almayacağını açıkladı),
Oral Çalışlar (TRT-Kuşak Farkı),
Reşat Çalışlar (TRT-Kuşak Farkı),
Ferhat Kentel (TRT-Yüz yüze),
Beril Dedeoğlu (TRT-Yüz yüze),
Berat Özipek (TRT-Yüz yüze),
Mehmet Barlas (TRT-Sinerji),
Mecbure Canan Barlas (Mehmet Barlas’ın eşi-CINE 5-Kırmızı Hat),
Ahmet Kekeç (CINE 5-Memleket Meselesi-yayından kalktı),
Salih Tuna (CINE 5-Memleket Meselesi-yayından kalktı),
Mümtaz’er Türköne (TRT-Gündeme Dair),
İbrahim Kalın (TRT-Enine Boyuna),
Önder Aytaç (TRT-Sen-Siz Olmaz, Olur mu?),
Tamer Korkmaz (TRT-Ezberbozan),
Amberin Zaman (TRT-Gazeteci Gözüyle)
* * *
Ordunun Kozmik Odası’na girilen bir ülkede; Hazine parasıyla yani halkın vergileriyle TRT üzerinden halk parası emzikleyerek “iktidar evetçiliği” yapan gazetecilere ödemenin gizlenmesi olacak iş değil.
Program başına 10 bin TL. Haftada bir program. Ayda 4 program. Ayda eder 40 bin TL.
Bu doğruysa korkunç yüksek bir para; çok ballı emzik. Gazeteciliğe değil halkın parasını soymaya girer.
Bu yüzden çağrı yaptım.
Belgelerini koyun.
Köşenizde, “TRT’de program başına net olarak şunu alıyorum, ayda elime net şu geçiyor, vergisini de TRT’ye ödetiyorum” diye yazın istedim.
Hocaya sordum:
Emzikçilik haramdır dedi!
Dinimizce günahı büyük!
* Necati Doğru / Sözcü
Kaynak:02 Ağustos 2010 Selcan TAŞÇI
http://www.yg.yenicaggazetesi.com.tr...hp?haber=14312
Cevap: Bekir Coşkun Sayfası
Savcı, 'Emredersin Başbakanım' Pozisyonu alırsa!
CUMHURİYET kurulduğundan beri bizim toplum '' kaç kere feleğin çemberinden" diye diye bir bilene sorsak; "bin bir defa geçti.." diye söze başlayıp sayıp dökeceğiz biliyorum.
Dudaklar uçukladı.
Tahtalar vuruldu.
Sıkntılı kırizler yaşandı!
Yüzlerce engel aşıldı!
Siyaset ağalarını gördük. Diktatörlüğe soyunanları izledik.
Darbeler peş peşe geldi. Din olagarşisini meyledenleri, kan ve kafatası faşizmine gönül yatıranları, Anadolu'yu çift bayraklı, çift milletli yapmaya çalışanları seyrettik.
Bu kadarını görmemiştik.
Seçilmiş sivillerin dört kuvetten dördünü de; iktidar gücü, Meclis gücü, mahke gücü, basın gücünü tek elde toplamak isteyenine tanık olmamıştık.
Simdi Ankara'da olanı izliyoruz.
Tek elde toplamayı görüyoruz.
Ankara'da ordunun "terfi ve atamalarının" sürdüğü günlerde bazı savcıların; " Emredersin Başbakanım pozisyonuna" geçmiş olmaları da "yeni bir feleğin çemberinden geçme" durumudur.
Askeri vesayete son veriyoruz söylemi ile "komutan kıyafeti giymiş sünnet çocuğunun bile darbe yapabileceği korkusunu" yükseltiyorlar fakat savcılardan bir bölümünün; askerin terfisinin görüşüleceği toplantıya bir gün kala 102 ordu mehsupuna "yakalma emri çıkartarak" elemenin altyaıpsını iktidarla birlikte oluşturmaya başlamasını halkın gözünden kaçırmaya çalışıyorlar
İsimsiz gizli tanıklar!
İmzasız ihbar mektupları!
Kuru imza yalanları!
7 yıllık balyoz planları!
Ardından; savcıları da harekete geçirip; "şu generali isteriz. Bu generali istemeyiz. Şu orgenerale sıcak bakmayız." noktasına gelindi.
Birinci Ordu Komutanı Orgeneral Hasan Iğsız'ın; "İnternet sitelerini kullanarak darbecilik yapıyor" diye suçlanması 2009 yılının ekim ayında ortaya atıldı.
Basında yazıldı.
11 ay geçti. 11 ay boyunca beklendi.
Hiç bir savcı, Orgeneral Hasan Iğsız'a; "gel bakalım internet üzerinden darbecilik yapmışsın, elimizde belğeler var, ifadeni alacağız" demedi.
Tam Ankara'da Askeri Şura toplanıp, Orgeneral Hasan ığsız'ın Kara Kuvetleri Komutanı olacağı konuşulurken; "18 subayla birikte internet darbeciliğnden" ifadeye çağrıldı.
11 ay neden beklendi?
Niçin atama öncesi?
Bu Türkiye'de savcıların bir bölümünün belgesi sayılmalı.
İktidar, Ordu'nun komuta kademesini değiştirmek niyetinde ve bu niyeti için yargıyı kullanıyor.
12 Eylül'de sandığa gideceğiz.
Halk "Evet" derse yanar.
Kötülüğü kendine yapar.
Bütün savcılar "Emret Başbakanım pozisyonuna" ve bütün hakimleri de "emredersiniz Sayın Başbakanım acizliğine" dönüştürme imkanı ANAYASA'ya YAZILMIŞ OLUR.
5 AĞUSTOS 2010 PERŞEMBE SÖZCÜ G Z T
Cevap: Bekir Coşkun Sayfası
Necati Doğru http://www9.gazetevatan.com/pics/yazarlar/108.jpg
Başbakan villa doğurtuyor! İşsiz sayısı hızla artıyor!
Hiç vefa duygusu yok! Vefa duygusu yok diyelim, eşit dağıtım kuralına da sahip değil. Hani birine kepçeyle dağıtır, anlarım. Onu korur
Hiç vefa duygusu yok! Vefa duygusu yok diyelim, eşit dağıtım kuralına da sahip değil. Hani birine kepçeyle dağıtır, anlarım. Onu korur.
Gözetir.
Başarılı bulur.
Ödüllendirir.
Başarılı bulduğuna "kepçeyle" ancak öbürüne de hiç değilse "kaşıkla" ver... Kaşıkla veremiyorsan bile vicdanlı ol, bir parmakçık ver.
Vermiyor.
Koklatmıyor.
Başbakan'ın değil, ekonomideki büyümenin vicdanı yok, insafı yok, vefa duygusu hiç yok. Ekonomideki pırlanta iyileşme, büyüme, istikrar, ihracattaki artış, ithalattaki patlayış, bütçe açığındaki azalış, faizlerdeki iniş, özelleştirmenin tarihi rekorlar kırması, ülkeye dövizin akması, döviz rezervlerinin büyümesi "halka hiç mi hiç" yansımadı.
***
Yansımıyor.
Zenginlere, yükünü tutmuşlara, cazibe merkezi olabilmişlere yansıyor. Bir de Başbakan'a yarıyor. Geçen gün gazetelerde haber oldu. Fotoğrafını da çekip bastılar. Başbakan, Mehmet Gür adlı memleketlisi, hemşehrisi bir inşaatçıdan İstanbul'un Kısıklı semtinde 5 villa birden satın aldı.
2,5 milyon dolar!
Üç katlıymış villalar, her biri 300 metre kareden büyükmüş. Özel lazerli alarm sistemleri ile korunuyormuş. Yüksek duvarlarla çevriliymiş, yüzme havuzları da varmış. Ayrıca 2'si de "doğum yapma yeteneğine" sahipmiş.
Başbakan villaları!
Doğuran cinsten!
2'sini ustalar yarısından ikiye bölüp, bir villayı iki villa yapmışlar. Böylece villa sayısı 5'ten 7'ye yükselmiş. Bütün aile; oğullar, kızlar, kardeşler ayrı birer villada oturacakmış. Villaların içleri de marka olmuş bir mobilyacıdan döşeniyor. Başbakan ve ailesi bayram sonu villalarına taşınacak.
***
Hayırlı olsun.
Güle güle otursunlar.
İşte gelişme!
İşte ekonomideki iyileşmeden, büyümeden, istikrardan, sanayinin motoru haline gelen ihracatın patlamasından, döviz rezervinin artmasından, bütçe açığının kapanma temposuna girmesinden, özelleştirmeyle devletin elinde ne varsa rekor hızla satılmasından doğan "olumlu gelişmenin" kişinin hayatına yansıması diye ben buna derim!
Başbakan'a yansıdı!
Ailesini villalandırdı.
Halka yansımıyor!
İşsiz sayısı artıyor.
İşsizlik, ekonomik krizin patladığı 2001'de yüzde 6,7 idi, bu yılın ilk 10 ayı itibariyle yüzde 9,2'ye çıktı. Yıl sonu yüzde 10'u bulur. İşsizlik artıyor, işi olanların ise geliri, ücreti, maaşı çakıldı kaldı.
***
Memurlar mutsuz.
İşçiler kaygılı.
Çiftçiler kızgın.
Emekliler süzgün.
Esnaflar bezgin.
Enflasyondan arındırılmış gerçek (reel) ücretler 2002 yılında düştü, 2003 yılında düştü, 2004 yılında yerinde saydı... Servet, gelir, zenginlik, para çok küçük bir azınlığın elinde birikti. Bankalardaki her 100 liranın 65 lirası, tasarruf sahiplerinin yüzde 1'inin elinde. Gayrimenkul gelirlerinin yüzde 70'ini, faiz ve kâr gelirlerinin yüzde 80'nini en üst gelir grubu cebine atıyor.
Büyümenin insafı yok!
Vicdanı yok!
Adaleti hiç yok!
Başbakan villa doğurtuyor.
İşsiz sayısı ise artıyor!
17.10.2005
Cevap: Bekir Coşkun Sayfası
Göbeğini kaşıyan adam
Göbeğini kaşıyan adamı nasıl tarif edersiniz?
Göbeğini kaşıyan adam Türkiye’nin ta kendisidir. Bunları söyledikçe baskı geliyor birçok yerden ama ben söylemeye devam edeceğim. Bu tipin çok iyi incelenmesi lazım. Bu gerçeği kabul etmediğimiz sürece Türkiye düzelmez. Çünkü göbeğini kaşıyan adam; görmeyen, duymayan, tartışmayan, konuşmayan, sorgulamayan, kömür ve nohutla oyunu satan, dizi seyredip şükreden, kaderci ve ‘asla kafasını kaşımayan adamdır...’
Göbeğini kaşıyan adamı küçümsediğiniz yönünde eleştiriler aldınız ne düşünüyorsunuz?
Göbeğini kaşıyan adamı küçümsüyorum, saygı duymuyorum ve kızıyorum. Çünkü eğer biz ‘göbeğini kaşıyan adama’ razı olursak, Türkiye’nin aydınlık geleceğinin olmasını beklememeliyiz.
Göbeğini kaşıyan adamı nasıl tarif edersiniz?
Göbeğini kaşıyan adam Türkiye’nin ta kendisidir. Bunları söyledikçe baskı geliyor birçok yerden ama ben söylemeye devam edeceğim. Bu tipin çok iyi incelenmesi lazım. Bu gerçeği kabul etmediğimiz sürece Türkiye düzelmez. Çünkü göbeğini kaşıyan adam; görmeyen, duymayan, tartışmayan, konuşmayan, sorgulamayan, kömür ve nohutla oyunu satan, dizi seyredip şükreden, kaderci ve ‘asla kafasını kaşımayan adamdır...’
Göbeğini kaşıyan adamı küçümsediğiniz yönünde eleştiriler aldınız ne düşünüyorsunuz?
Göbeğini kaşıyan adamı küçümsüyorum, saygı duymuyorum ve kızıyorum. Çünkü eğer biz ‘göbeğini kaşıyan adama’ razı olursak, Türkiye’nin aydınlık geleceğinin olmasını beklememeliyiz.
Bekir Coşkun
Cevap: Bekir Coşkun Sayfası
Göbeğini kaşıyan adamın oy vermesi yasaklansa çözüm olur mu acaba? Kafasını kaşıyanlar oy versin, ama göbeğini kaşıyanlar oy vermesin. Bunu Bekir Coşkun efendiye sormak lazım.
Cevap: Bekir Coşkun Sayfası
Alıntı:
Av.Abbas Bilgili rumuzlu üyeden alıntı
Göbeğini kaşıyan adamın oy vermesi yasaklansa çözüm olur mu acaba? Kafasını kaşıyanlar oy versin, ama göbeğini kaşıyanlar oy vermesin. Bunu Bekir Coşkun efendiye sormak lazım.
Bekir Çoşkun sayfasındayım.. Ama bu yazınıza başka bir yazı ile cevap vermek istiyorum.
Egemen Bağış'tan ŞAŞIRTAN SÖZLER: 'Hayır' diyenin AKLINDAN ZORU VAR ya da VATAN SEVGİSİYLE'
http://nethaber.com/Haber/157438/Ege...N-SOZLER-Hayir
Söyleminiz yukarıdaki haber ile örtüşmektedir.
Benim ise konuya yorumum Bekir Çoşkun stili ile olacaktır:
Referandumda Hayır diyenin aklından zoru vardır diyen kişinin, zoru olacak bir aklı varmıdır acaba?
Herhalde vardır!
Cevap: Bekir Coşkun Sayfası
Referandumda "evet" diyene de "hayır" diyene de saygı duyarım. Kişilerin tercihine saygı duymak lazım. Ama biz toplum olarak aşırı çatışmacı bir toplumuz ve ne yazık ki kendimiz gibi düşünmeyenlere saygı duyacağımıza "vatan haini" olarak bakıyoruz. Bu hastalıklı bir bakış açısıdır. Kimsenin vatanı benden daha fazla sevdiği iddiasını katılamam. Bizim gibi düşünmeyen insanları vatan haini olarak suçlamaya hakkımız yok. Bu vatan benim olduğu kadar, benim gibi düşünmeyenlerin de.. Bekir Coşkun, kendisi gibi düşünmeyen halkın bir kesimini küçümseyen, alay eden ifadeler kullanıyor. Onun gibi düşünen bir başka "vasat" yazar da halkın o kesimine "bidon kafalılar" demişti. Bunların ortak yönü halkı küçük görmek.
Cevap: Bekir Coşkun Sayfası
Alıntı:
Av.Abbas Bilgili rumuzlu üyeden alıntı
Referandumda "evet" diyene de "hayır" diyene de saygı duyarım. Kişilerin tercihine saygı duymak lazım. Ama biz toplum olarak aşırı çatışmacı bir toplumuz ve ne yazık ki kendimiz gibi düşünmeyenlere saygı duyacağımıza "vatan haini" olarak bakıyoruz. Bu hastalıklı bir bakış açısıdır. Kimsenin vatanı benden daha fazla sevdiği iddiasını katılamam. Bizim gibi düşünmeyen insanları vatan haini olarak suçlamaya hakkımız yok. Bu vatan benim olduğu kadar, benim gibi düşünmeyenlerin de.. Bekir Coşkun, kendisi gibi düşünmeyen halkın bir kesimini küçümseyen, alay eden ifadeler kullanıyor. Onun gibi düşünen bir başka "vasat" yazar da halkın o kesimine "bidon kafalılar" demişti. Bunların ortak yönü halkı küçük görmek.
Konuya Bekir Çoşkun'un GÖBEĞİNİ KAŞIYAN ADAMLAR yazısı ile geldim..Konudan uzaklaşılıyor.
Burada Bekir çoşkun halk ile alay etmiyor. Yazıyı farklı anlyoruz sizinle.
Burada Bekir Çoşkun Halkın aklını kullanmasını,TÜRKİYE GÜNDEMİNE SAHİP ÇIKMASI GEREKTİĞİNDEN BAHSEDİYOR ASLINDA.
Yazıda Bekir Çoşkun
"Çünkü göbeğini kaşıyan adam; görmeyen, duymayan, tartışmayan, konuşmayan, sorgulamayan, kömür ve nohutla oyunu satan, dizi seyredip şükreden, kaderci ve ‘asla kafasını kaşımayan adamdır...’
Oyunu satan adamlardan bahsetmektedir.
Oyunu vicdanı ile değilde 3 torba kömüre satarak veren "göbeğini kaşıyan adama" saygı duyulabilir mi?Ben ne yazık ki saygı duymuyorum. Sizi bilemem..
Siyaset , muhtaç insanlara yardım dağıtmak için değil , muhtaçlığı tamamen ortadan kaldırmak için yapılmalıdır.
Cevap: Bekir Coşkun Sayfası
18 Ağustos 2010 Çarşamba, 12:10:00
Tabii ki AKP"nin mitingleri daha görkemli ve kalabalık...
Hortumla gülsuyu püskürtüyorlar insanların üzerine...
Herkese şapka...
Tişört...
Şemsiye...
Yelpaze...
Mendil...
Yani üryan katıl, donanmış biçimde başında şapka, üstünde tişört, elinde şemsiye, boynunda fular çık git, gülsuyu koka koka...
Sadece kıçı açık kalır insanın...
Zaten eve dönüyorsun ki, kömür, gıda paketi, sabun, nohut, makarna gelmiş bile, senden önce...
?
Nitekim yoklamalara göre AKP"nin oyları arttı, CHP"nin oyları düştü...
"Ne yaptı da iktidarın oyları arttı?.. Ne gibi bir şey oldu da CHP"nin oyları düştü?" demeyin...
Oy verme zamanı her yaklaştığında bu böyle oluyor...
O güne kadar yerlerde sürünen dış politika... Telefon dinlemelerinden, hapishanelere doldurulmuş muhaliflere kadar peş peşe patlayan rezaletler... Bozulan ulusal barış... Fiyaskoyla biten açılımlar... Sadece yandaşların zenginleştiği hormonlu ekonomi... Giderek büyüyen işsizlik, yoksulluk...
Ama bir anda tüm şikâyetler ve şikâyetçiler ortadan kayboluyor...
Durmadan iktidardan yakınanlar, yaka silkenler, kulakları Türkiye"nin kötü yönetildiğini fısıldayanlar, iktidar hayranı kesiliyorlar esrarengiz biçimde...
Ve sanki o anda iyi bir şeyler olmuş gibi duyuruluyor:
"AKP öne geçti..."
"Millet AKP diyor..."
"AKP fırladı..."
?
Ama yararı yok...
Bu kez yolcudur Abbas...
Bekir Coşkun
bcoskun@ http://htgazete.com.tr
Cevap: Bekir Coşkun Sayfası
Korkarsanız İstiklal Marşı’nı okuyun…
Bekir Coşkun
21 Ağustos 2010
“Bitaraf olan bertaraf olur…”
Eşek değiliz ya…
“Bertaraf” olmamak için,
gidip “evet” mi demeli korka korka…
Arkasından okursunuz İstiklal Marşı’nı:
“Korkmaa…”
★
Bertaraf etmenin sözlük anlamı; tarafın dışına çıkartmak, yok etmek, ortadan kaldırmak…
Yabancı değil aslında…
Şimdiye kadar; medyanın, gazetecilerin, bilim adamlarının, Atatürkçülerin, laik cumhuriyeti savunanların, onurlu askerlerin, yürekli yargıçların, vicdanı olan işadamlarının…
YÖK’ün, TRT’nin, RTÜK’ün, TÜBİTAK’ın…
Çağdaş devletten yana olması gereken cumhuriyet kavram ve kurumlarının başlarına bir şey geldiğini biliyorduk da, olanın adını bilmiyorduk sadece…
Başbakan açıkladı size: “Bitaraf
olan bertaraf olur… ”
★
Tabii ki sadece TÜSİAD için değildi bu, kızım sana söyledim…
Bundan sonra da referanduma kalkıp “Hayır” diyen olursa, elbette aklına ilk gelen bu olacaktır:
“Bertaraf… ”
Başınıza bir şey geldiğinde soranlara söylersiniz artık:
“Ne oldu sana?..”
“Bertaraf… ”
★
Bu dahi; Anayasa değişikliğinin niyetini kavrayamamışlar için… Demokrat-özgür bir birey için… Kendisine ve ülkesine saygısı olanlar için… Referandumda sandığa gidip de “hayır” demeye yetmez mi?…
Şantaj, sopa, gözdağı, tehdit…
Hepsi var içinde…
Yine de korkarsanız, içinizden İstiklal Marşı’nı okuyun…
“Korkma” diye başlıyor…