Cevap: ÖmÜr boyu nafaka Ödemek
Alıntı:
Bill187 rumuzlu üyeden alıntı
Evliliğin ne kadar ciddi bir kurum olduğunu bir kez daha hatırlatıyor yoksulluk nafakası.Hukuktaki mantık şu; Sen bir insanla evlendin ve ömür boyu maddi ve manevi her şeyi paylaşacağını, iyi günde kötü günde beraber olacağını ifade ettin.Sonuçta birlikte yaşarken her türlü imkanını paylaşıp aynı standartta yaşayacaktın, ayrılınca bir tarafın mağdur olmaması için o kişi evlenene yada maddi durumunu düzeltene kadar yoksulluk nafakası ödüyorsun.Yani bencilce tek taraflı düşünülürse her durumda olduğu gibi bu durumda da kişiler kendilerini haklı ve mağdur görebilir.Ancak olaya karşı tarafın pencereseinden bakıldığı zaman gayet insan hakları çercevesinde bir durum.Bu konuda yapılması gereken ise fikrimce şudur, gaza gelip olmayacak evlilikler yapılmamalı ve yok yapılan evlilikler gerçekten büyük bir aşk ve birlikteliğin sonucuysa, birliktelikler bittiği zaman birbirine karşı hala sorumlu olmaktan gocunulmamalıdır.Yapacak bir şey yok.Yasalar ne derse o.Yasalrda şu an bencede doğru olan bu durama işaret ediyor.İyi forumlar.
Bir milletin sosyo-kültürel özelliklerini dikkata almadan medeni hukuk hazırlamak o millete zulmetmektir. Yukarda bahsettiğiniz durumun insan hakları ile alakasının olmadığı kanısındayım. Öncelikle Türk kültürünü devrime uğratmak yerine onu belli bir tekamülle sistematize etmek daha doğru olur. İnsan hakkı ise mesele, bir kişinin diğerine ömür boyu nafaka önemesi asla insan hakkı safında yer alamaz. Burada maddi zarar durumu nasıl hesaplanabilir. Uygulama maalesef Anayasanın eşitlik ilkesine de bariz bir şekilde aykırıdır. Kadını aciz bir varlık göstermek medeni kanunun kadına yaptığı en büyük kötülüktür. Eşitliğin kriterleri nelerdir bu hiç bir şekilde belirtilmemiş. Mesela, durum ne olursa olsun çocuk annesine bırakılıyor (Çok istisnai bir durum olmazsa). Neden? Çdcuk anneye daha muhtaç. Cevap bu. Bunu kim tespit etti peki mesala. Ya da kadın çalışmıyor ise nafaka vermez suçlu olsa bile. Neden? Çünkü erkek eve bakmakla yükümlüdür. Peki ama neden? Evlilik müşterek imzalanmış bir akittir. Öyleyse her iki tarafta aynı derece hak ve sorumluluğa sahiptir.. Aslında bunun gibi yüzlerce örnek sıralayabiliriz. Bu yazdıklarımı kültürel açıdan onaylıyor değilim. Bana göre erkek evinin nafakasını karşılamakla mükelleftir. Öyleyse kadının da mükellef oludğu durumalr olmalı değil mi? Günümüzde kadının medeni kanundadaki yeri maalesef erkeği safın dışına itmiş ve bu da aile yapısının ciddi anlamda bozulmasına neden olmuytur. Çünkü erkek, kadın beni dövdü diyemez. Bana hakaret etti diyemez, aldatılsa bile yüzü kızarır. Karım başkalarına bakıyor, gece geç geliyor diyemez. Yutar, kültürel baskı vardır üzerinde. Kadınsa tam tersi biri beş yapabilir ve bundan hiç çekinmez. İnsan psikilojisini, kültürel sosyolojiyi dikkate almayan bir medeni kanun olamaz.
Cevap: ÖmÜr boyu nafaka Ödemek
Alıntı:
poet19 rumuzlu üyeden alıntı
Bir milletin sosyo-kültürel özelliklerini dikkata almadan medeni hukuk hazırlamak o millete zulmetmektir. Yukarda bahsettiğiniz durumun insan hakları ile alakasının olmadığı kanısındayım. Öncelikle Türk kültürünü devrime uğratmak yerine onu belli bir tekamülle sistematize etmek daha doğru olur. İnsan hakkı ise mesele, bir kişinin diğerine ömür boyu nafaka önemesi asla insan hakkı safında yer alamaz. Burada maddi zarar durumu nasıl hesaplanabilir. Uygulama maalesef Anayasanın eşitlik ilkesine de bariz bir şekilde aykırıdır. Kadını aciz bir varlık göstermek medeni kanunun kadına yaptığı en büyük kötülüktür. Eşitliğin kriterleri nelerdir bu hiç bir şekilde belirtilmemiş. Mesela, durum ne olursa olsun çocuk annesine bırakılıyor (Çok istisnai bir durum olmazsa). Neden? Çdcuk anneye daha muhtaç. Cevap bu. Bunu kim tespit etti peki mesala. Ya da kadın çalışmıyor ise nafaka vermez suçlu olsa bile. Neden? Çünkü erkek eve bakmakla yükümlüdür. Peki ama neden? Evlilik müşterek imzalanmış bir akittir. Öyleyse her iki tarafta aynı derece hak ve sorumluluğa sahiptir.. Aslında bunun gibi yüzlerce örnek sıralayabiliriz. Bu yazdıklarımı kültürel açıdan onaylıyor değilim. Bana göre erkek evinin nafakasını karşılamakla mükelleftir. Öyleyse kadının da mükellef oludğu durumalr olmalı değil mi? Günümüzde kadının medeni kanundadaki yeri maalesef erkeği safın dışına itmiş ve bu da aile yapısının ciddi anlamda bozulmasına neden olmuytur. Çünkü erkek, kadın beni dövdü diyemez. Bana hakaret etti diyemez, aldatılsa bile yüzü kızarır. Karım başkalarına bakıyor, gece geç geliyor diyemez. Yutar, kültürel baskı vardır üzerinde. Kadınsa tam tersi biri beş yapabilir ve bundan hiç çekinmez. İnsan psikilojisini, kültürel sosyolojiyi dikkate almayan bir medeni kanun olamaz.
tebrik ederim doğru tesbit her konuda eşit oluyoruz iş ayrılmaya geldimmi sadece kadın madur oluyor ne yaman çelişki değilmi?
Cevap: ÖmÜr boyu nafaka Ödemek
artık erkekler işin kolayını buldu ömür boyu nafaka ödemektense karısını çoluğunu çocuğunu doğruyor sonra cinnet getirdi deniyor tedavi görüyor 3-5 sene sonra serbest hoop yeni bir hayat.bumu olmalı yani?
Cevap: ÖmÜr boyu nafaka Ödemek
Sosyal devlet ilkesi, eşitlik ilkesi ve insan haklarını savunurken bu uygulamaların hem nafaka alacaklısını hem de nafaka yükümlüsünü ve birlikte yaşadıkları insanları ve hatta devletin çeşitli kademeleri ile toplumun sosyal ve kültürel yaşam biçimini de mağdur etmekte olduğunu toplumda emsaller teşkil ettiğini şiddet olaylarının çoğaldığını görmemezlikten gelmemek gerekmektedir. Vurgulayarak belirtmek gerekir ki,var olduğu toplumun sosyolojik koşullarının yasa yapım sürecinde yasa koyucuyu münhasıran belli yönde davranmaya zorladığı,sosyal bir gerçektir.Nitekim,eğer toplum denen sosyolojik olgunun,kültürel ve sosyal yaşam tarzına aykırı nitelikte icrai ve uygulanması yaptırıma bağlanmış kurallar yasa hükmü olarak kabul edilse, uygulanma imkanının güçleşmesi ve normların içselleştirilmesi engellenmiş olacaktır.Bugün,din sosyolojisi denen bir sosyal inceleme alanının olması bize dinin de yaşam biçimini etkileyen asli sosyal olgulardan biri olduğunu ortaya koyan bilimsel emaredir. Dolayısıyla,toplumun genel eğilimini yansıtan bir sosyal olgu olarak dinin,yasa yapım sürecini etkilemesi kaçınılmaz bir durumdur.,hukuki nitelikleri açısından birbirinden farklı olan resepsiyon ve kodifikasyon kurumları arasındaki anlamsal farklılığın göz ardı edildiğini maalesef ortaya koyuyor.
Resepsiyon deyimi, bir ülkenin sosyal ve kültürel normlarına göre şekillenmiş yasal hükümlerin, kendi toplum yapısını göz ardı etmeden aynen alınması ve yasal zemine kavuşturulması demek iken,
Kodifikasyon ise başka bir ülkenin kültürel normlarının etkili olduğu yasal hükümler ve kurumların, iktibas edilecek ülkenin sosyal ve kültürel yaşam biçimine uyarlanması şeklinde cereyan eden bir yasa yapım sürecini ifade ediyor. Olması gereken hukuk, yasa yapım sürecinde resepsiyon değil, kodifikasyon olgusunun hakim olmasını gerektiriyor. Yasaların büyük ölçüde ülkenin gelenek ve göreneklerinin hukuk çerçevesi altında yaptırıma bağlanan kurallar bütünü olarak tanımlanması mümkündür. Her ne kadar gelenek ve görenek ile yasal süreç arasındaki ilişki, mutlak olmasa da yasa koyucunun toplumsal normları süreçten dışlayarak yasa yapması sosyal gerçekliğe aykırı bir ifade olur. Şunu belirtmek isterim ki, yasa yapım sürecinde yasa koyucuları toplumsal nitelikte normlardan soyutlamak gerçekliğe aykırıdır, etkileşim mutlak nitelikte olmasa da uygulanabilir norm tesisinde etkin bir unsurdur. Ancak soyut açıdan yasa koyucunun bu kültürel normlarla çelişecek yasal tasarrufunda bulunması mümkündür. Nitekim münferit bazı vakalarda bize yasa koyucunun bu anlamda mutlak bağlı olmadığını gösteriyor..Olması gereken olgu,resepsiyon değil,kodifikasyon edilen yasal nitelikte kurumların ülkenin sosyal ve kültürel yaşam biçimine uyarlanmasıdır.Bu husustaki yanlış algı toplumsal anlamda meşruiyet kazanmış görünmektedir. Yürürlükteki normları göz önüne aldığımızda, toplumsal ve kültürel normlardan ve uygulanabilir olmaktan uzak yasal hükümler azımsanacak boyutta olmadığını görmek gerektiği düşüncesindeyim. Diğer taraftan takdir edersiniz ki hukuk normları adaleti tesis etmek açısından işlevsel uygulanmayınca bu soyut adalet fikri somutlaşmayınca hiçbir anlam ifade etmiyor.
Ayrıca sistemin aktif süjelerinden biri olarak şunu göz ardı etmemek gerekir ki nihai adaleti tesis etmekle görevli hâkimlerimizin hukuk yargılamalarında normları kadın lehine yorumlama şeklinde tezahür eden yaklaşımı bir gerçektir. Hatta Kanada hâkimleri de mütemadi olarak bu tavrı gösterince yargılamalarda bu durumu pariental alienation adında bir psikolojik bunalımla yani literatüre geçmeye değer bir olgu olarak görülmüş ve hâkimlere yargılama cinsiyet eşitliğini bozmamaları telakki edilmişti. Bürokratik mekanizmaların ruhuna da işleyen bu durumun salt ülkemiz adalet mekanizmasına tahsis edilmemesini, karşılaştırmalı hukukta da oldukça geçerlilik ifade eden olumsuz bir durum olduğu gerçeğini göz ardı etmemek gerekir diye düşünüyorum...
Cevap: ÖmÜr boyu nafaka Ödemek
Alıntı:
rpanatli rumuzlu üyeden alıntı
Sosyal devlet ilkesi, eşitlik ilkesi ve insan haklarını savunurken bu uygulamaların hem nafaka alacaklısını hem de nafaka yükümlüsünü ve birlikte yaşadıkları insanları ve hatta devletin çeşitli kademeleri ile toplumun sosyal ve kültürel yaşam biçimini de mağdur etmekte olduğunu toplumda emsaller teşkil ettiğini şiddet olaylarının çoğaldığını görmemezlikten gelmemek gerekmektedir. Vurgulayarak belirtmek gerekir ki,var olduğu toplumun sosyolojik koşullarının yasa yapım sürecinde yasa koyucuyu münhasıran belli yönde davranmaya zorladığı,sosyal bir gerçektir.Nitekim,eğer toplum denen sosyolojik olgunun,kültürel ve sosyal yaşam tarzına aykırı nitelikte icrai ve uygulanması yaptırıma bağlanmış kurallar yasa hükmü olarak kabul edilse, uygulanma imkanının güçleşmesi ve normların içselleştirilmesi engellenmiş olacaktır.Bugün,din sosyolojisi denen bir sosyal inceleme alanının olması bize dinin de yaşam biçimini etkileyen asli sosyal olgulardan biri olduğunu ortaya koyan bilimsel emaredir. Dolayısıyla,toplumun genel eğilimini yansıtan bir sosyal olgu olarak dinin,yasa yapım sürecini etkilemesi kaçınılmaz bir durumdur.,hukuki nitelikleri açısından birbirinden farklı olan resepsiyon ve kodifikasyon kurumları arasındaki anlamsal farklılığın göz ardı edildiğini maalesef ortaya koyuyor.
Resepsiyon deyimi, bir ülkenin sosyal ve kültürel normlarına göre şekillenmiş yasal hükümlerin, kendi toplum yapısını göz ardı etmeden aynen alınması ve yasal zemine kavuşturulması demek iken,
Kodifikasyon ise başka bir ülkenin kültürel normlarının etkili olduğu yasal hükümler ve kurumların, iktibas edilecek ülkenin sosyal ve kültürel yaşam biçimine uyarlanması şeklinde cereyan eden bir yasa yapım sürecini ifade ediyor. Olması gereken hukuk, yasa yapım sürecinde resepsiyon değil, kodifikasyon olgusunun hakim olmasını gerektiriyor. Yasaların büyük ölçüde ülkenin gelenek ve göreneklerinin hukuk çerçevesi altında yaptırıma bağlanan kurallar bütünü olarak tanımlanması mümkündür. Her ne kadar gelenek ve görenek ile yasal süreç arasındaki ilişki, mutlak olmasa da yasa koyucunun toplumsal normları süreçten dışlayarak yasa yapması sosyal gerçekliğe aykırı bir ifade olur. Şunu belirtmek isterim ki, yasa yapım sürecinde yasa koyucuları toplumsal nitelikte normlardan soyutlamak gerçekliğe aykırıdır, etkileşim mutlak nitelikte olmasa da uygulanabilir norm tesisinde etkin bir unsurdur. Ancak soyut açıdan yasa koyucunun bu kültürel normlarla çelişecek yasal tasarrufunda bulunması mümkündür. Nitekim münferit bazı vakalarda bize yasa koyucunun bu anlamda mutlak bağlı olmadığını gösteriyor..Olması gereken olgu,resepsiyon değil,kodifikasyon edilen yasal nitelikte kurumların ülkenin sosyal ve kültürel yaşam biçimine uyarlanmasıdır.Bu husustaki yanlış algı toplumsal anlamda meşruiyet kazanmış görünmektedir. Yürürlükteki normları göz önüne aldığımızda, toplumsal ve kültürel normlardan ve uygulanabilir olmaktan uzak yasal hükümler azımsanacak boyutta olmadığını görmek gerektiği düşüncesindeyim. Diğer taraftan takdir edersiniz ki hukuk normları adaleti tesis etmek açısından işlevsel uygulanmayınca bu soyut adalet fikri somutlaşmayınca hiçbir anlam ifade etmiyor.
Ayrıca sistemin aktif süjelerinden biri olarak şunu göz ardı etmemek gerekir ki nihai adaleti tesis etmekle görevli hâkimlerimizin hukuk yargılamalarında normları kadın lehine yorumlama şeklinde tezahür eden yaklaşımı bir gerçektir. Hatta Kanada hâkimleri de mütemadi olarak bu tavrı gösterince yargılamalarda bu durumu pariental alienation adında bir psikolojik bunalımla yani literatüre geçmeye değer bir olgu olarak görülmüş ve hâkimlere yargılama cinsiyet eşitliğini bozmamaları telakki edilmişti. Bürokratik mekanizmaların ruhuna da işleyen bu durumun salt ülkemiz adalet mekanizmasına tahsis edilmemesini, karşılaştırmalı hukukta da oldukça geçerlilik ifade eden olumsuz bir durum olduğu gerçeğini göz ardı etmemek gerekir diye düşünüyorum...
Takdir ve tebriklerimle... İşkem-i kübradan dem vurmak yerine gerçekten oldukça tatmin edici bir yazı...
Cevap: ÖmÜr boyu nafaka Ödemek
Yoksulluk nafakası kaldırılamaz mı?
Eşim eski eşime yoksulluk nafakası ödüyor. Ancak eski eşi Almanya'da ölen babasından maaş alıyor ve eskiden eşimle ortak oturdukları ev ona ait. Boşanma esnasında eşim evle ilgili hiçbir talepte bulunmadı, mal paylaşımı yada değer artışına gidilmedi yani. Ayrıca eşimin 2 kızı da eşlerinden ayrıldı ve anneleri ile oturuyorlar, yani kısacası eşimin eski eşinin evine kızların maaşları ve 3 nafaka ve kendisinin babasından aldığı maaş giriyor. Eşim ise boşanma sonrası verilen 20.000 TL tazminat için bankadan kredi çekti, kirada oturuyoruz. Eşim şu sıralar yoksulluk nafakasını kaldırmak için dava açmayı düşünüyor ama bende körü körüne birşeyin içine girmek istemiyorum. Acaba böyle bir durum olabilir mi ? Yoksulluk nafakası bu durumda kalkar mı?
Cevap: ÖmÜr boyu nafaka Ödemek
Yoksulluk nafakasının kaldırılma halleri oldukça lkısıtlı hatta imkansız gibi bir şey.Ancak kaldırıma halleri karşı tarafın hasiyetsiz yaşam sürmesi,Evlenmesi veya durumunun iyileşmesidir.
Dediğinize göre eğer karşı tarafın geliri olmuşsa ve bunu isbat edebilirseniz en azından nafaka kalkmasada düşürme yoluna gidilebilir.
Maalesef medeni kanun böyle bir nafaka alacaklısını korurken nafaka yükümlüsünü ve yanındakileri mağdur etmektedir.
Sizin yinede bir hukukçudan yardım almanız lehinize olacaktır.
Diğer taraftan takdir edersinizki bu ve bu gibi konularda somut adım atmak düşünceden çok daha iyidir.Nafaka konusunun bu denli katı olması kişilerin fiili yol izlemediklerinden de kaynaklanmaktadır.Siz adım atın ve sonucunu mutlaka buraya yazın.
Cevap: ÖmÜr boyu nafaka Ödemek
teşekkürler, eğer bu konuda herhangi bir sürecin içine girersek kesinlikle sonucunu sizlere bildireceğim.
Cevap: ÖmÜr boyu nafaka Ödemek
Alıntı:
Bill187 rumuzlu üyeden alıntı
Evliliğin ne kadar ciddi bir kurum olduğunu bir kez daha hatırlatıyor yoksulluk nafakası.Hukuktaki mantık şu; Sen bir insanla evlendin ve ömür boyu maddi ve manevi her şeyi paylaşacağını, iyi günde kötü günde beraber olacağını ifade ettin.Sonuçta birlikte yaşarken her türlü imkanını paylaşıp aynı standartta yaşayacaktın, ayrılınca bir tarafın mağdur olmaması için o kişi evlenene yada maddi durumunu düzeltene kadar yoksulluk nafakası ödüyorsun.Yani bencilce tek taraflı düşünülürse her durumda olduğu gibi bu durumda da kişiler kendilerini haklı ve mağdur görebilir.Ancak olaya karşı tarafın pencereseinden bakıldığı zaman gayet insan hakları çercevesinde bir durum.Bu konuda yapılması gereken ise fikrimce şudur, gaza gelip olmayacak evlilikler yapılmamalı ve yok yapılan evlilikler gerçekten büyük bir aşk ve birlikteliğin sonucuysa, birliktelikler bittiği zaman birbirine karşı hala sorumlu olmaktan gocunulmamalıdır.Yapacak bir şey yok.Yasalar ne derse o.Yasalrda şu an bencede doğru olan bu durama işaret ediyor.İyi forumlar.
Dikkat edin ömür boyu ibaresi var kısaca hataen kimsenin evlenmediği bir sahtekar yada şirret ile evlendiğin zaman kendini çiçek gibi gösteren bir kaktüs yada sinsi yılan ..........
hangi hukuk hangi evrensellik ?
- - - Updated - - -
13 sayfa olmuş ben yine mi atladım:)
Cevap: ÖmÜr boyu nafaka Ödemek
Syn İsmail32;
Dikkat ederseniz hiç bir yazımda konuya tek taraflı bakmadım ve yazmadımda Yoksulluk nafakasına dair Kanunlarda oldukça fazla çelişkilerin olduğu herkes tarafından bilinmektedir.
"Boşanmadan kaynaklanan bir nafaka alacağının varlığının belli koşullar altında nafaka borçlusunun veya nafaka alacaklısının yaşamı boyunca sanki mülkiyet hakkıymış gibi sürekli olması hak düşürücü süre ve zaman aşımı kavramlarının kabul edildiği bir hukuk sisteminde adalet duygusunu da zedelemektedir. Tarihin hiçbir döneminde hiç bir hukuk sistemi boşanan eşlerden biri yoksulluğa düşecek diye diğeri için ömür boyu sürebilecek yoksulluk nafakası yükümlülüğü öngörmemiştir. Dolayısı ile yoksulluk nafakasının süresiz uygulanmasının nedeni ahlaki ve sosyal gerçeklerle açıklanamaz."
Başkaca ne denilebilir Yorum Sizlerin.Ancak Burada yazmakla Çizmeklede olmuyor elbette SOMUT Adımlar atılmalı diye düşünüyorum.