cumhuriyet...
cumhuriyetçi...
emperyalist...
kapitalist...
despot...
...
bu sözcükler iyimser olarak baktığımızda verilen emeğin karşılığı olsa gerek...
yakında nickler de değişir sayın gür...
che...
bolivar...
fidel...
mao...
kemal...
...
:) :) :)
Printable View
cumhuriyet...
cumhuriyetçi...
emperyalist...
kapitalist...
despot...
...
bu sözcükler iyimser olarak baktığımızda verilen emeğin karşılığı olsa gerek...
yakında nickler de değişir sayın gür...
che...
bolivar...
fidel...
mao...
kemal...
...
:) :) :)
-----------------------------------------------------
-Kaşla Göz gerisi boş söz: abdulmecid
Hem Müslümanız diyoruz.
Hem yolsuzlukta dünya sampiyonuyuz...
19 Mayıs 1919 Tarihi Esaretten sömürgeden kurtuluşun başlangacıdır.
ve bunu AB. liler geçmişi dedelerinden Tarihlerinden ögrendikleri için
1919 lara ve 1922'lere ve bu günlere gelmemize önderlik yapmış olan
Gazi Mustafa Kemal'in ögretileri ile yetişmiş olan Asker'lere ve Ulusalcılara Atatürk'cülere karşıdırlar.
Onun için AB liler Mustafa Kemal'i sevmeyenlerle iş birliği yaparlar.
OCU BUCU DEGİL ATATÜRK'CÜYÜM.
Cumhuriyet'i içselleştirmiş her kim varsa, hangi görüşte olursa olsun benim can ciğer dostumdur Sayın Abdulmecid.. Aksi kim varsa da benim kırk kat düşmanımdır. Demokraside düşmanlık yoktur, olmaz derseniz, vardır derim. Neden vardır, demokrasiyi yıkmak isteyenlere demokratça, e bu da farklı görüşün insanı diye hoşgörü ile bakılmaz da ondan.
Size haksızlık etmek istemem, bir evvelki eleştirim de o düşmanlaradır.
Ancak "hilafet" hariç diyorsanız, hilafeti iyi bilmiyorsunuz demektir.
Hilafet, Dinimizde 4 Halife dönemini anlatır. Hepsine saygı duyarız...
Emeviler, Muaviye ile gerçek hilafet sona ermiştir. Dini olmaktan çıkmış, siyasi olmuştur. Demokratik ve beyince hakedenin değil, kılıçla asıp kesenin olmuştur.
Yavuz Selim Memlüklülerden Hilafeti aldığında, aldığı Hilafet birleştirici değil, ayrıştırıcı idi, hiçbir fonksiyonel etkisi de yoktu. Allah'tan, "Kutsal Emanetleri" de aldı da bunlar telef olmadı, halen sayemizde korunuyorlar.
Yavuz Selim'den itibaren 18 ve hatta iki kere tahta geçen Padişahı sayarsak 19 Padişahın "Hilafet" ünvanını kullanmadığını dikkatinize sunarım.
İş sıkıya gelince, İmparatorluk gerilemeye başlayınca bu ünvan akla gelmiş, ancak İslam aleminde hiçbir etkisi olmamıştır.
Osmanlı Halifesi son gayretle "Cihat" ilan etmiş, ama Sünni Müslümanlar, İngilizlerle birlikte Halife Ordusu'nu kırmıştır.
Hilafetin hiçbir Dini fonksiyonu olmadığı gibi, milli bir fonksiyonu da yoktur. İslam aleminde birleştirici değil, parçalayıcıdır. Bu yeni de değildir, Sünni Halifeleri Şiiler tarih boyunca tanımamışlardır.
Halifelik, Hazreti Peygamber sonrası devlet yönetimi ile ilgilidir. Siyasi değildir. Saltanat anlamına gelmez. Ancak 4 Halife sonrası anlamından sapmış ve saltanatı tamamlayan bir güç odağı haline gelmiştir.
1924'de Hilafet kaldırıldı ise bu İslam'a en büyük hizmettir. Bugün Hilafet halen bizde olsaydı, Sünni İslam ülkeleri ile bu kadar yakın ilişkilerimiz olmayacağı gibi, Şiilerle özellikle komşumuz İran ile kedi köpek gibi olurduk.
Sünni- Şii meselesi de ayrı bir tartışma konusudur ve forumlar alır, ona hiç girmiyorum.
Hilafet bizi Yavuz Sultan Selim ile esir almış (Dini yönden değil Arap İslamı nedeniyle) ve en sonunda çökertmiştir. Oysa Türkler çok önceden İslamdı ve dönemlerinde ileriydi.
Arap İslamı, gerçek İslamiyetin karşısındadır, ona bulaşan da yok olmaya mahkumdur. Türkler İslamın hem koruyucusu olmuş, hem de gerçek İslamı en iyi özümsemiş milllettir. Bunda genlerindeki gelenek ve törenin önemli bir yeri vardır. Gelenekleri ile İslamı harmanlamışlardır.
Vahhabiler bunu anlayamaz...
Vahhabiler deyince, bunlar Hazreti Peygamberin ve Sahabelerin mezarını da yıkmaya kalkmıştır.
Buna en büyük tepki ve rest de o beğenmediğiniz Mustafa Kemal'den gelmiştir.
Aynı Vahhabiler, Kabe'yi koruyan Türk müfrezesinin bulunduğu tarihi Ecyad Kalesi'ni de buldozerlerle yıkıp yerine otel inşaa etmiştir.
O Vahhabiler bugün Hamas'ın en büyük finansörüdür. Bizim şimdiki Başbakanla Cumhurbaşkanı da o Vahhabilerin başının ayağına kadar otel odalarına gitmiş aymazlardır.
Türkleri de, İslam' ı da, Mustafa Kemal'i de iyi öğreniniz Sayın abdulmecid...
Bu forumlarda amacımız kimseyi üzmek değil Sayın Abdulmecid, ancak gerçekler üzücüdür.
Başlık altındaki görüşleri okudum, bir kaç kavramın altını kendimce doldurmak istedim. (Bendeniz uluslararası ilişkiler/siyasi bilimler mezunuyumda.)
Cumhuriyet kavramı ile demokrasi kavramını çoğu zaman karıştırıldığı bir gerçektir. Hem cumhuriyet bir demokrasiye sahip olmadığı gibi (eski doğu bloğu ülkeleri yada Çin Halk Cum, Kuzey Kore Cumhuriyeti), bazı demokrasinin geçerli olduğu ülkelerde de cumhuriyet sistemi yoktur. (Birleşik krallık, İngiltere monarşisi..)
Bizim hedefimiz, batı ülkelerinin eriştiği medeniyet seviyesini her zaman diliminde yakalamak ve halkımıza bu seviyeyi yaşatmak ise, cumhuriyetin dışında demokrasiyede aynı hassasiyetle sarılmak gerekiyor. Yanlız buradaki esas soru, demokrasinin yani sistemin, anti-demokratik sistem savunan görüşlerin varlığına izin verip vermemesi gereğidir.
Burada gerçekten zor bir çelişki bulunuyor. Demokratsanız, çoğunluk görüşüne sadık kalmanız gerekir, ya çoğunluk görüşü anti-demokratik ise?
Bir kaç kavramın üzerinden kısaca ve yüzeysel şekilde geçmek istedim, belli bir tarafın savunucusu olmadan, konuya üstten bakma gayreti ile. (kişisel bir görüşüm elbet var, ancak konuya taraf olarak dahil olmak isteğim yok.)
Bundan sonraki yazılacak görüşlere az da olsa katkısı olur umarım.
Önemli bir soru:
Bir insanın, etrafında gelişen önemli olaylara ve hareketlere karşı, "taraf olma" zorunluluğu nerede başlar?
Sn. İsmail Ufuk,
Konuya farklı bir boyut getirmişsiniz, sanırım buna "Cumhuriyet'in içselleştirilmesi" ile ilgili Sayın abdulmecid'e yazdıklarım yol açmış.
Bu konudaki görüşlerimi çeşitli forumlarda yazmış olmama rağmen yeniden biraraya toparlamakta yarar görüyorum.
"Cumhuriyet-Demokrasi" konusu, üzerinde fazla felsefe yapılmamış bir alanken, Regis Debray'ın Le Nouvel Observateur Dergisi'nde 1995 sonlarında yayınlanan "Demokrat mısınız, Cumhuriyetçi misiniz?" adlı makalesi Fransa'da pek bir etki bırakmamışken, bizim malum çevreler bu makalenin üzerine atladılar.
Batıda gayet doğal olarak Cumhuriyet ve demokrasi birbirine özdeş ve birbirini tamamlayan kavramlar olarak bilinir. Türk Devrimi ve Cumhuriyeti için de bu böyledir. Bu nedenle Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş felsefesi ile Batı tipi demokrasilerin kuruluş felsefeleri arasında hiçbir fark yoktur.
Batı ile 3 temel farkımız :
1- Dinsel farklılık,
2- Aydınlanma
3- Sanayi devrimidir.
1- Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş felsefesi; Dini farklılıkları dikkate alırken, bir demokrasi için olmazsa olmaz "laiklik" ilkesini diğer İslam ülkelerinden farklı olarak ortaya koymasıdır. Bugün İslam ülkeleri içerisinde tek laik demokratik düzen Türkiye Cumhuriyeti'ndedir.
2- Batı aydınlanması, 200 yıl süren Rönesans ile olmuştur. Türkiye Cumhuriyeti'nin Rönesans'ı Kemalist devrimlere tekabül eder.
3- Batıda sanayi devrimi toplumsal yapıda değişiklikleri, burjuva sınıfını, sınıf ideolojisini, sermaye birikimini, kentleşmeyi beraberinde getirdi. Türkiye Cumhuriyeti kuruluş felsefesi ile o döneme kadar varolamamış bir sermaye birikimi sağlamaya yönelmiş ve bunun için Devleti öncü kuvvet olarak kullanmıştır. Devlet bu öncülüğü yanında "sosyal Devlet" olmanın da gereklerini yerine getirmeye çalışmıştır.
Batıda birkaç yüzyıl süren bu gelişmeler , genç Türkiye Cumhuriyeti'nde neredeyse 20-25 yıla sığdırılmıştır.
Şimdi konumuza dönersek; Türkiye Cumhuriyeti için (kurucu felsefe bağlamında) Cumhuriyet mi, demokrasi mi diye bir çelişki yoktur.
Bu çelişki suni olarak yaratılmaya çalışılmaktadır. Bunu yaratmaya çalışanlar, kendilerine liberal diyen bir grup ile, Cumhuriyet'e kin güden gerici tayfasıdır.
Türkiye Cumhuriyeti demokrasisini daha da geliştirecek ve ideal demokrasiye ulaşacaktır. Ancak Batı'dan farklı olarak soru ve sorun şudur :
Bireysel, özgür iradeyi hiçe sayan tarikat cemaat yapılanması, Batı tipi demokrasilerin neresine tekabül eder?
Aynı şekilde bireysel, özgür iradeyi hiçe sayan feodal, aşiret yapılanması Batı tipi demokrasilerin neresine tekabül eder?
Bugün Cumhuriyet-Demokrasi suni çelişkisini vurgulayanlara bakıldığında, bunların ya tarikat-cemaat veya aşiret yapılarından gelmesi ya da daha önemlisi bazı liberal geçinenlerin asıl sorunu gizleyerek bu iki tür yapı ile tamamen duygusal nedenlerle can ciğer kuzu sarması olmaları, bizim demokrasimizin ve aslan liberal demokratlarımızın asıl çelişkisidir.
Selamlar,
Sayın Mehmet Emin Sezen : Bu gün İ.G nin "mukaddime" adli eseri Amerika da üniversitelerde ders kitabi olarak okutuluyor, katılırsınız katılmazsınız,Akademik anlamda,kaynakları, mesnetleri üzerinde,çoğu yanlış da olsa , insana okuyunca haz veren ileriye donuk,sonsuza kadar insanların refahı için hayatini vermiş oka dar çok filozof var ki dünyada, bunlar(isimler gerekmez) sadece kendi aileler inimi düşünmüşler....? Yada sadece kendi ülkeler inimi düşünmüşler....?Bakın Sayın Sezen "VERME DUYALARI ALSANDA BU CENNET VATANİ”.ma.e...
Ben bu güne gelmem için, ne babamın ne annemin ne fatih lerin nede yavuzların nede diğer Devleti aliye büyüklerinin /kaderci anlayışım/ hiç bir rolü yoktur. /inancım budur/ sebepleri .......yaratır. Bu benim devleti âliye büyüklerime saygısız olduğum anlamına gelmez sonuç itibarı ile imtihandayım iyilerde, varsa kötülerde olacak...
Sayın Sezen Ben hayat boyu öğrenci istemde İlkokulu bitireli çok oldu biz bunları vallahi ilkokuldan hatırlıyorum. Bizim birçok değerlerimizi köklerimizden kopmamız için, altı yüz yıl daha hüküm sürmeyelim diye maalesef bize enjekte ettiler. Onun için birçok imparatorluk' un mezarı Fransız devrimi ile kazıldı. Her zaman söylerim "Sierra in inpera" taktikleri ile de imparatorluklar in külleri üzerinde ulus devlet modellerine, razı olmaktan başka yollarda yoktu zaten. Şuan devlet başkanlarına tavsiye edebilmem mümkün olsaydı birçok ulusun kayıtsız şartsız birleşmesini tavsiye ederdim. Bırakınız ulusların birleşmesini birçok ulus başkanı komşusunu ziyaret etmekten korkar durumda bırakılmış bereket versin yiğit ve kahraman ecdadın başkanları, başbakanlari ile tüm devlet erkânı ölümsüz ve korkusuz, onun içinde sayılı uluslardan en öndekiyiz.