Re: Yargıtay: Türban laikliğe aykırıdır...
Türkiyenin en önemli bilim kadınlarından,sosyal-psikoloji nin duayeni Prof.Dr.Çiğdem Kağıtçıbaşı diyor ki:
''Türbanın Türk kızlarının başına geçmesinin kısa bir zaman içerisinde gerçekleşmesi, bilimsellik ve sosyololojik açıdan imkansızdır...
Çünkü kültürün büyük bir devamlılığı vardır ve toplum,sosyolojik olarak kendi kendine yavaş değişir...Dünyanın hiç bir yerinde kendi haline bırakılan bir toplum birkaç on yılda değişmez...
Bu ancak sosyal politikalarla yapılabilir...Türkiye'de türbana geçiş de bütün o liberallerimizin bildiğinin aksine,tabandan yukarıya doğru yavaş yavaş olmadı...Toplumda olan başörtüsüydü,yemeniydi vs'ydi ve onlar vardı zaten...
BU DEĞİŞİM TEPEDEN İNME oldu...
Ve bu değişim kırlardan ve küçük şehirlerden gelmedi...Değişim radikal bir biçimde büyük şehirlerde başladı...''
Laik Cumhuriyeti kuranların bunu Jakoben bir yöntemle yaptıklarını biliyoruz..
Ancak şimdi bilim;
Kendi kafalarına cinsiyetleri nedeniyle , antilaisizmin bayrağı türbanı takamayan karşı devrimci erkeklerin...Bu siyasal simgeyi kızların başına geçirererek II.Jakoben Devrimi gerçekleştirmek üzere olduklarını söylüyor...
Re: Yargıtay: Türban laikliğe aykırıdır...
Maalesefeki kocaaa Türkiyemde öğretmenlerım atanamazken türban acaba unilere gırsınmı girmesin mi tartışmasındayız.Türban zaten Unilerdeydı ,üstüne perukla çok da şık oluyordu:) artııı türban yasağı kalksın ne olurki kaç tanesı ÖSS de yeterlı puan alıp gırecek sanıyorlar.2 mılyonu gırıp bunun 400 bını ıyı kotu yerlere yerleşırken yuzde kaçı türbanlı olabılırkı.zaten puanı yeten,zeki tipler turbanı bahane edipmi kayıt yaptırmıyordu sanıyorsunuz.Puanı yuksek olanlar turbanını takıp bir şekılde kampuse de gırıyordu(peruk vs..) ÖSS yi kazanamayanlarda 'ayy bizim turbanımız vardı ondan almıyorlar nasılsa' dıyerekten kapılarda eylem yapıyordu.
Siz bır de Florya da .URC kolejine uğrayın .turban nerelere kadar girmiş görün
Re: Yargıtay: Türban laikliğe aykırıdır...
Alıntı:
SEYREALEM1 rumuzlu üyeden alıntı
Maalesefeki kocaaa Türkiyemde öğretmenlerım atanamazken türban acaba unilere gırsınmı girmesin mi tartışmasındayız.Türban zaten Unilerdeydı ,üstüne perukla çok da şık oluyordu:) artııı türban yasağı kalksın ne olurki kaç tanesı ÖSS de yeterlı puan alıp gırecek sanıyorlar.2 mılyonu gırıp bunun 400 bını ıyı kotu yerlere yerleşırken yuzde kaçı türbanlı olabılırkı.zaten puanı yeten,zeki tipler turbanı bahane edipmi kayıt yaptırmıyordu sanıyorsunuz.Puanı yuksek olanlar turbanını takıp bir şekılde kampuse de gırıyordu(peruk vs..) ÖSS yi kazanamayanlarda 'ayy bizim turbanımız vardı ondan almıyorlar nasılsa' dıyerekten kapılarda eylem yapıyordu.
Siz bır de Florya da . URC kolejine uğrayın . turban nerelere kadar girmiş görün
Bu kadar güzel bir açıklama hatırlamıyorum bu konuda. Olaya bu şekilde baktığımız zaman ortamı germenin ne kadar manasız olduğu daha açık şekilde görülüyor.
Re: Yargıtay: Türban laikliğe aykırıdır...
Alıntı:
commodore1tr rumuzlu üyeden alıntı
... yalnız Avusturya'dan ithal ettiğimiz feslerin senede altın tutarı 5 milyon lirayı bulmaktaydı... Diğer yabancı ülkelerden ithal edilen feslerinde maliyetini eklersek her yıl 7-8 milyon liralık bir servetin dışarıya aktığı görülür ki bunun kağıt para olarak karşılığı 40 milyon lira demektir...
Bunu düşünürken benim aklıma başka bir şey geldi.
Şapka devrimiyle ithal ettiğimiz şapkaların maliyeti.
Eminim commodoretr bunun hakkında da bir araştırma yapmıştır.
Re: Yargıtay: Türban laikliğe aykırıdır...
Türban protostalarında depremi ima ederek 7.4 yetmedimi diye pankart taşıyan türbanlı kıza
Gani Müjde'nin yanıtı...
7,4 Yetmedi mi ?
Bir hafta önce türban protestoların sırasında '7.4 yetmedi mi?' pankartını açan sevgili kardeşime seslenmek
istiyorum bugün... 20 bin insanın acısı ve cenazesi
üzerine politika yapmaya kalkan 'o güzel insana'
bir çift sorum var. Ey mantosu uzun,aklı kısa kardeşim benim. 7.0 yetmedi mi?
Senin okuduğun gazeteler yazdı mı bilmiyorum ama Amerika'nın,hani o gavur ve Hıristiyan Amerika
Birleşik Devletleri'nin,hani o Siyonistlerle iş birliği yaptığı için her yerde bayrağını yaktınız
ABD'nin Los Angeles şehrinde 7.0 büyüklüğünde bir deprem oldu bacım...
Neredeyse bizimkine yakın bir deprem. Bizde ayni şiddetteki bir deprem 20 bin kişi ölup
20 bin kişi sakat kalırken,gavur,Hıristiyan ve Siyonist dostu Amerika'da sadece 2 kişi
yaralandı güzel ablam. Şimdi türbanlı başını ellerinin arasına alıp düşünüyor musun acaba?
Sakaryagibi muhafazakar bir bölgede Allah binlerce Muslumanı öldürerekcezalandırıyorsa eğer,Hıristiyanlara ve Siyonist dostlarına niye kıyakgeçiyor?
Seks shoplarıyla,porno filmleriyle tüm dünyaya 'seks','uyuşturucu' ve 'günah'
ihraç eden bu ülkenin Allah katında ayrıcalığı ne olabilir ki güzel annem?
Oysa adım gibi eminim Sakarya'da,Gölcük'te hayatlarını kaybedenlerin çoğu ölmeselerdi eğer
sabah ezanı ile birlikte camilerin yolunu tutacaklardı.
Üç aylarda oruç tutacak,Ramazan'da devrilmeyen minarelerin ışıklarıyla birlikte
senin ağzına adı bile yakışmayan Allah'ın adı ile birlikte oruçlarını açacaklardı.
E nooldu şimdi? 7.0 yetmedi mi güzel ninem? Eğer her coğrafya olayını,her doğal afeti
bilimin ve aklın süzgecinden geçirmeden böyle yorumlarsan bu ülkenin yarısı her deprem felaketinden
sonra dinsiz olur güzel hala kızım...
Fay hattında 10 katlı binalara izin veren şapşal belediyecilik anlayısını,deniz
kumundan
inşaat yapan edebiyatçı muteahitleri,depreme dayanıklı konut üretme çabalarını,
hırsızları,uğursuzları bir kenara bırakıp her şey ilahi kudretin intikamı olarak
açıklarsan bu deprem 10 yıl sonra gene aramızdan binlerce 'dinsizi' alır gider güzel amca kızım..
. Beynin var mı bilmiyorum,betonların altında inleyerek can veren 20 bin insanı,kadını,çocuğu
ve bebeği bir kalemde günahkar diye silip atan kuş beynini
türbanın altında görmek mümkün
olamıyor cünkü ama bence bu yazıyı oku ve bütün gece uyumadan düşün.
Allah'ın kullarına böyle cezalar verebileceğini hala düşünüyorsan da git Hıristiyan ol...
Çünkü senin bu mantığına göre Allah onları daha çok seviyor. 'Gavurlar' hem senden
daha zengin,hem de evleri tepelerine yıkılmıyor.
Gani MUJDE
Re: Yargıtay: Türban laikliğe aykırıdır...
Kadınların tek özgürlüğü türban takmak mı? Başka özgürlükleri olamaz mı? Madem din tek referans oldu artık. (Laikliği benimsiyorum diyenleri bile buna alıştırdılar. Şaka maka derken. Her konuda düşünceler Kuranla desteklenir oldu. Cemaat toplantılarında yerlere yatıyorlardır gülerken. Gülen bile bu kadar atıf yapmıyordur kitaba....)
Örnek mi? Aşağıda başka bir özgürlük talebi var!!!
Kumalı yaşam hakkımı kimse elimden alamaz. Kocam ikinciye evlensin. Evliliğin sorumluluklarını tek başına taşımak istemiyorum. -Dört çocuğun ikisini o doğursun. Her gece dayak yemek istemiyorum. Bir gece beni bir gece onu dövsün. Ev işi yemek ve bilumum kadınlık görevlerimi! paylaşma hakkım var. Özel hayatıma kimse karışmasın. Vallahi kamusal alana da girmeyiz hep beraber. Bir o gider doğuma hastaneye bir ben. Lütfen özgürlüğümün önündeki engeli kaldırın!!!
ozgürlüksavaşcısı
Alıntıdır
Re: Yargıtay: Türban laikliğe aykırıdır...
Alıntı:
myimran rumuzlu üyeden alıntı
Bunu düşünürken benim aklıma başka bir şey geldi.
Şapka devrimiyle ithal ettiğimiz şapkaların maliyeti.
Eminim commodoretr bunun hakkında da bir araştırma yapmıştır.
Sayın myimran ;
İki iletinizinde sadece benim yazılarıma olması beni sevindirdi diyemeyeceğim çünkü ben genelde karşı bile olsa akla mantığa uygun bir itiraz önerme çıkarım beklerim.
İletiyi iyi okuduysanız alıntı yaptığınız bölümü benim siteye yazmam dışında benim değildir. TBMM tutanaklarıdır. Bu sözünüzün muhattabıda bu sözü eden kişilerdir. ( Emin ve Şevket beyler ) Keşke orada olsaydınız da bu soruyu zat-ı aliniz direk onlara sorsaydı.
Kaldıki bu site armut piş ağzıma düş sitesi değildir. Bir zahmet langır lungur yazacağınıza onuda siz araştırıverin bizde sizin bir araştırmanızdan yararlanalım...
Re: Yargıtay: Türban laikliğe aykırıdır...
Türbana serbestliği eskiden buyana savunan bir köşe yazarının ilginç endişesi..
13.02.2008 - MİLLİYET
Taha AKYOL Objektif
Çankaya ve türban
CUMHURBAŞKANI Sayın Abdullah Gül'ün üniversitelerde başörtüsü yasağını kaldıran anayasa değişikliği konusunda nasıl bir karar vereceğini bilmiyorum. Fakat dünkü gazetelerde bir açıklaması var:
"Kaygıları dikkate alırım... AB üyesi Türkiye'de bu kaygılar kendiliğinden kalkar!"
Bu konuda Sayın Gül'e hitaben görüşlerimi yazmak istiyorum.
En son söyleyeceğimi baştan söyleyeyim: Evet, "kaygıları dikkate almak" gerekiyor.
Türban ya da başörtüsü yasağı konulduğu günden beri karşı çıkıyorum. Bu yasağın hiçbir bilimsel araştırmaya dayanmadığını, sadece pozitivist hurafelere, gardırop ilericiliğinin önyargılarına dayandığını söylüyorum. Zaten yargının yasak kararlarının hiçbirinde tek bilimsel araştırmaya atıf yapılmamış, malum önyargılar tekrarlanarak ve parlamentonun yetkisine tecavüz edilerek bu yasak konulmuştur.
Benim endişelerim
Yasak, tanım sınırlarını da aşarak uygulanmış, anneler kızlarının diploma törenlerine alınmamıştır. Prof. Kemal Gürüz, "Yasak öğrenciler içindir, üniversite giriş sınavına giren gençler öğrenci değildir, yasak kapsamına girmez" diye doğru bir yorum yaparken, ertesi yıl, bahçelerde bile yasak uygulanmış, çok gözyaşı döktürülmüş, çok gencin hayatı karartılmıştır.
İnsaf ve merhamet duyguları rafa kaldırılmış, gencecik kızlara iç düşman muamelesi yapılmıştır.
Türban yasağının kaldırılması değil, bu şekilde uygulanması bir zorbalıktır.
Bunları "bilgi" olarak bilen, "vicdan" olarak hisseden ve yıllardır mücadelesini veren bir yazar olarak, Sayın Gül'ün bu anayasa değişikliğini onaylamayıp Meclis'e geri göndermesini gerekli buluyorum!
Çünkü gerilimin büyümesinden endişeliyim! Gözü dönmüş fanatiklerin her türlü provokasyonu yapabileceklerini hissediyorum! Gerilim tırmandıkça çatışmaya yönelmesinden kaygılıyım!..
Dahası... Böyle bir "McCarthy'ci ortam"da yargının rahat ve vicdani karar vermekte zorlanacağını düşünüyorum. Hukuk tarihimizde örnekleri az değildir; özgürlüğü genişletelim derken daha da daralmasından, reformların bile çıkmaza girmesinden ciddi olarak endişe ediyorum.
Özgürlükçü bir gerekçeyle
Hayrünnisa Gül Hanımefendi'nin başörtülü olması, bu yasayı Meclis'e geri göndermeyi zorlaştırmaz, aksine kolaylaştırır. Çünkü bu merhametsiz yasağın kalkmasını isteyen yüzde 76'lık çoğunluk, böyle bir vetoyu "düşmanca bir tavır" olarak görmeyecek, ciddi siyasi sebeplere, gerekçelere dayandığını takdir edecektir.
Üniversitede başörtülü kızların da bilim öğrenmesinin laikliğe aykırı olmadığını, liyakat dışında hiçbir sebeple üniversite öğreniminin engellenemeyeceğini belirten özgürlükçü bir gerekçe... Aynı zamanda Türkiye'de geniş bir kesimde derin kaygılar uyandığına dikkat çekerek, bu kaygıları giderici ek düzenlemelerin yapılmasını ve reformların hızlandırılmasını tavsiye eden siyasi bir gerekçe...
Birçok yazar ve akademisyen "Üniversitede yasağa karşıyım ama bu şekilde kaldırılmamalı" falan demiyor mu? Onların da katılımına imkân verecek bir gerekçe...
Özgürlükçü laiklik anlayışını bilimsel literatüre geçirecek tarihsel bir gerekçeyle bu yasayı Meclis'e göndermek ülkeye de özgürlükçü demokrasiye de zaman içinde büyük kazanç sağlayacaktır.
Sayın Cumhurbaşkanı'nın dikkatine sunuyorum.
t.akyol@milliyet.com.tr
Re: Yargıtay: Türban laikliğe aykırıdır...
****Mustafa Kemal’in şapka devriminden çok önceleri (7-8 Temmuz 1919), Erzurum ve Sivas Kongresi arasında Mazhar Müfit ile bir mülakatı bize, şapkakonusundaki görüşlerini yansıtır. Erzurum Kongresi sona erdikten sonra Mustafa Kemal ve arkadaşları her gün ve her gece bir araya gelerek yapılan çalışmaları değerlendiriyor, Sivas Kongresine sunulacak belgeleri hazırlıyorlardı. Yine böyle bir gece Gazi Paşa ile İbrahim Süreyya Yiğit, baş başa vermiş çalışıyorlardı. Paşanın aklına Mazhar Müfit geldi. Emir eri Ali ile haber gönderip onu da odasına çağırttı. Bir ara Süreyya bey, Paşaya şöyle bir soru yöneltti: “ Paşam, başarıya ulaştıktan sonra da iş bitmiyor. Memleketin sonsuza dek çalışmaya ve devrimler yapmaya ihtiyacı var. Neler yapmayı düşünüyorsunuz ?' Mustafa Kemal bu soru üzerine Mazhar Müfit’e, gidip odasından not defterini getirmesini söyledi. Sonra da, 'Şimdi not et bakalım', dedi. 'Ama defterin bu yaprağını kimseye göstermeyeceksin. Sonuna kadar gizli kalacak. Bir ben, bir Süreyya, bir sen bileceksin.
Şartım bu. Önce tarih koy: 7-8 Temmuz 1919. Sabaha karşı. Şimdi yaz:
Bir: Zaferden sonra hükümet biçimi Cumhuriyet olacaktır.
İki: Padişah ve hanedan hakkında zamanı gelince gereken muamele yapılacaktır.
Üç: Tesettür (örtünme) kalkacaktır.
Dört: Fes kalkacak, uygar milletler gibi şapka giyilecektir.'
Bunu duyunca Mazhar Müfit’in kalemi elinden düştü. Paşa, 'neden durakladın?' diye sordu. 'Darılmayın ama Paşam, sizin de hayalperest yanlarınız var.'
'Bunu zaman tayin eder, sen yaz.
Beş: Latin harfleri kabul edilecek.'
'Paşam yeter, yeter. Cumhuriyet ilanını başaralım, üst tarafı kolay.'
Mazhar Müfit, bundan sonra defterini kapayarak koltuğunun altına aldı ve ayağa kalkarak, 'Paşam sabah oldu', dedi. 'Siz oturacaksanız hoşça kalın.'
(Kaynak:Hıfzı Topuz-Gazi ile Fikriye)__________________________________________ ___
Saffet Arıkan, anılarında, Atatürk’ün şapka devrimini Kastamonu’da gerçekleştirme kararını ve bunun sebebini kendi sözleriyle şöyle özetliyor: 'Niçin Kastamonu’yu seçtiğimi bilmezsin. Dur, anlatayım. Bütün vilayetler beni tanırlar,,, ya üniformayla veya fesli, kalpaklı sivil elbiseyle görmüşlerdir. Yalnız Kastamonu’ya gidemedim. İlk önce nasıl görürlerse öyle alışırlar, Türkiye beni öyle görür, yadırgamazlar. Üstelik, bu vilayetin hemen hepsi, asker ocağından geçmişlerdir, itaatlidirler, munistirler. Bunun için şapkayı orada giyeceğim.' der
__________________________________________________ ____
24/08/1925 İnebolu/Kastamonu
"İşte takke, üzerinde fes, onun üstünde de ağbani sarık…
Bunların hepsinin ayrı ayrı parası yabancılara gidiyor.
Bunu söylemekten maksadım şudur: Biz her açıdan medeni insan olmalıyız.
Çok acılar gördük, bunun sebebi dünyanın durumunu anlayamayışımızdır. Fikrimiz, zihniyetimiz tepeden tırnağa kadar medeni olacaktır. Şunun bunun sözüne önem vermeyeceğiz.
Bütün Türk ve İslam alemine bakın. Zihniyetlerini fikirlerini medeniyetin emrettiği değişim ve yükselişe uydurmadıklarından ne büyük felaket ve ıstırap içindedirler.
Bizim de şimdiye kadar geri kalmamız ve en nihayet son felaket çamuruna batışımız bundandır.
Beş altı sene içinde kendimizi kurtarmışsak, bu, idaremizdeki değişimdendir.
Artık duramayız, ne olursa olsun ileri gideceğiz, çünkü mecburuz.
Millet açık olarak bilmelidir:
Medeniyet öyle kuvvetli bir ateştir ki, ona kayıtsız kalanı yakar, mahveder. İçinde bulunduğumuz ailede layık olduğumuz mevkii bulacak ve onu koruyup sürdüreceğiz. Refah, mutluluk ve insanlık bundadır!
Efendiler, Türkiye Cumhuriyetini kuran Türk halkı medenidir.
Tarihte medenidir, gerçekte medenidir.
Fakat ben sizin öz kardeşiniz, arkadaşınız, babanız gibi size diyorum ki;
Türkiye Cumhuriyeti halkı fikriyle, zihniyetiyle medeni olduğunu ispat etmek ve göstermek zorundadır;
Medeniyim diyen Türkiye Cumhuriyeti halkı aile hayatıyla, yaşayış tarzıyla, medeni olduğunu göstermek zorundadır.
Kısacası medeniyim diyen Türkiye’nin gerçekten medeni olan halkı baştan aşağı dış vaziyetiyle de medeni ve olgun insanlar olduklarını fiilen göstermek zorundadırlar.
Bu son sözlerimi açıkça ifade etmeliyim ki, bütün memleket ve dünya ne demek istediğimi kolayca anlasın. Bu açıklamalarımı, bir sualle yöneltmek istiyorum, soruyorum:
Bizim kıyafetimiz milli midir?
O halde kıyafetsiz bir millet hiç olur mu?
Arkadaşlar, böyle nitelendirilmeye razı mısınız?
Çok kıymetli bir cevheri çamurla sıvayarak aleme göstermekte mana var mıdır? ve
'bu çamurun içinde cevher gizlidir fakat anlayamıyorsunuz'? demek isabetli midir?
Cevheri gösterebilmek için çamuru atmak gerekli ve doğaldır.
Cevherin korunması için bir kutu lazımsa, onu altından veya platinden yapmak gerekmez mi?
Bu kadar açık gerçek karşısında tereddüt caiz midir?
Bizi tereddüde sevk edenler varsa, onların ahmaklığına alıklığına hükmetmekte hala tereddüt mü edeceğiz?
Arkadaşlar, Turan kıyafetini araştırıp canlandırmaya gerek yoktur.
Medeni milletlerarası kıyafet, milletimiz için layık bir kıyafettir.
Onu giyeceğiz.
Ayakta iskarpin veya potin, üstünde pantolon, yelek, gömlek, kravat, ceket ve doğal olarak bunların tamamlayıcısı olmak üzere başta 'siperi şemsli serpuş', bunu açık söylemek isterim, bu başlığın ismine 'şapka' denir.
Şapkaya itiraz edenler vardır.
Yunan başlığı olan fesi giymek caiz olur da şapkayı giymek neden olmaz?
Ve yine onlara ve bütün millete hatırlatmak isterim ki, Bizans papazlarının ve hahamlarının özel kılığı olan cüppeyi ne vakit, ne için ve nasıl giydiler???'
__________________________________________________ _______________
1 Eylül 1925 te Ankara'ya dönen Mustafa Kemal, 2 Eylül 1925'te Bakanlar Kurulunu toplayarak üç önemli kararname çıkartır,
1. Tekke ve zaviyelerin kapatılmasına ilişkin kararname,
2. İlmiye sınıfının kılığına ilişkin kararname,
3. Devlet memurlarının kılığına ilişkin kararname
25 kasım 1925 te TBMM de *Şapka Kanunu kabul edilir.
__________________________________________________ ___________
'Şapka giydirdim anlasınlar ki insan,
kisve ile din değiştirmez ve dini, herhangi bir kisveye alet etmez!
Kısa bir zamanda bunu anlayacaklardır.
Din ile kisvenin farkının ne olduğunu idrak edeceklerdir. Ben bu hesapları bir *gardrop mevzuu üzerinde duracak kadar basit görmüş veyahut üzerinde durarak, onu inkılap kabul etmiş bir insan değilim.
Şapka giydikten sonra bu iş ayrı, o iş ayrı diyecekler.
Anlayacaklar ki, şapka giymekle kimse dinini değiştirmez..."
Mustafa Kemal ATATÜRK
__________________________________________________ ____________
Alıntı:
myimran rumuzlu üyeden alıntı
Bunu düşünürken benim aklıma başka bir şey geldi.
Şapka devrimiyle ithal ettiğimiz şapkaların maliyeti.
Ahalinin aklına biri devenin boynunu sokmuş, 'neden eğri' diye, bir türlü çıkamamışlar işin içinden, eh bari devenin bi kendine soralım en iyi kendi bilir demişler, neticede bir deve bulup sormuşlar..,
Boynu eğri olan deve de 'Nerem Doğru ki?' deyince ahali donup kalmış,
Deve'nin ahaliye verdiği 'bakmakla / görmek' arasındaki farkın 'anekdotu'dur bu deyim,,,
REALİTE'NİN ucunu, kenarını, zihnine sokulanı bilmenin kafi olduğunu sananların 'realite' yüzleştikleri an'ın fotoğrafıdır,
Hatta işine geldiği gibi bir mevzuyu evirip çevirebilmenin ve ahalinin fikrine
'şu devenin boynu neden eğri' merakını sokabilmenin, böylece günler günler boyunca baştansona bir deve resmini zihninde canlandırmayı bir 'an' bile akıl edemeyen kitle yaratılabilirliğin 'anonim' öyküsüdür....
Türban gündeminin her daim
a) fikri sabit tarafları olmuştur,,,keskindir..,mesele kadın başörtüsü/türban 'ismi' ile anılsa da..,çözüm Cumhuriyet'in temel unsurlarına müdahale ile sağlanmıştır.
b) Güncel Ahali 'devenin boynu neden eğri' diye düşünedurmuyor artık, cevabı dahi aramıyor, biliyor ki 'Allah öyle buyurmuş'
Bu yüzden hatta Türban için bu kadar kıyamete ne luzüm var, kızlar başını örtmek istiyor, örtsünnn
'islam böyle diyor', 'Allah'ın emri' fikrinde...
Türbana anayasal referans vermek..., türban'ın sokakta, markette, cafede, hasta ise hastanede, anne ise çocuğunu götürdüğü okulda, müracaatı/muamelesi var ise kamu kuruluşlarında, düğünde, dernekte, cenazede, üniversite öğrencisinin ebeveyni ise kampüste ÖZGÜRCE dolaşmasının kendi politikalarına, yaratmak istedikleri Türkiye modeline kifayetsizliğinin TELAFİSİDİR.
Banko'dur, gerekçe.., eğitim HAKKI'dır. Ve 'değişmeyen tek şey değişimdir'
Eğitim 'anlık' bir tatmin sağlayıcısı, kullan unut bir faaliyet değildir..,
Eğitim.., bir maliyet'tir aynı zamanda. Maddi, manevi ve hatta süre olarak kişisel maliyeti vardır. Eğitimin 'kurumsal' icrasından doğan kamusal ve sosyal maliyeti de vardır.
Bugün HİÇBİR ÜLKE HÜKÜMETİ Ortalama bir oranından hiç bir zaman faydalanamayacağı, mesleki bilgi ve birikimini vatandaşının lehine sunamayacağı,
öğretmen, doktor, hakim, savcı, vali, hemşire, mühendis, memur, hizmetli olarak işe alamayacağı yasalarla sabit iken böylesi bir 'macera'ya önce ülkesini sonra da kendi siyasi kişiliğini alet etmez.
Bugün Eğitim hakkı'na kavuşanlara görevimiz yarım kaldı. Hak bir ayakları felç doğdu,,,tedavisi yapılmalı...,üniversetelerde eğitim gören ve mezun olan herkes 'aynı' işe başvurma hakkı'na da haiz olmalı.
Üstelik diplomasını meşrulaştırdığınız bir meslek sahibinin, mesleğini icra etme alanlarını kısıtlamak bence de hak ve hukuka açık tecavüzdür.
Eğitim HAKKI TANINMIŞTIR. Eğitim hakkı 'çıplak' bir hak değildir. Eğitim hakkı.., öncelikle müracaat ettiği eğitimin kendisine kazandıracağı kimliğin, statünün, görevin gerekliliklerini idraki ve kabulü, özel fikri ve vicdani kişiliğini
sirayet ettirmeme kabiliyetini, bilincini ve olgunluğunu uhdesinde barındıran bir haktır. HAK'ların kudreti kadar kuvvetli MESULİYETLERİ vardır.
Türkiye Cumhuriyeti kurucusu Atatürk'ün hem Cumhuriyet, hem Ulus vizyonu ile
(ki Türk Ulus'unun fikri, kültürel, ahlaki, ilmi, idari yapılandırılmasına hedef aldığı olmaz ise olmaz ölçüt çağdaşlıktır)
Devleti temsil etme yetkinliğine, Legal ve demokratik üstelik alternatiflerinden hayli yüksek bir tercih oranı ile sahip olan siyasi parti'nin, örgütü'nün, sponsorları'nın vizyonu çok büyük farklılıklara sahip,,,
Atatürk'ün Türkiye Vizyonu açıktır,
Misyonu'nu;
Tüm adımlarını, ilkelerini, yasaları, devrimleri, idealleri, gerçekçi, dürüst biçimde ortaya koyma ve Millet'e izah etme mükellefiyetinin idrakinde, çağdaşlık ısrarında, ülkeye ve millete az zamanda çok yüksek bir atılım yaptırarak gerçekçi bir ikna tercihinde oluşturmuştur.
AKP hükümeti'nin VİZYONU HEM ALENİ HEM ZİMNİ karakterlidir,
Genele mutaf açıkladığı Hedefleri, ilkeleri ile..,
stratejisi ve misyonu çelişkilidir.
(hitap etmeyi tercih ettiği kitle/kamu hizmetlerini ve *Yasama*yürütme*yargı vazifelerini arz etmekten aleni/tehditkar beyan ve eylemlerle imtina ettiği kitle)
Bugün..,
AKP'nin Türkiye Vizyonu hala ve hala demoktatik, hak, hukuk aksesuarları ile betimlenmeye çalışılsa da..,
Atatürk'ün Türkiye Vizyonu'na aykırı adımlarını Devrim Yasalarına müdahale ederek atmayı tercih eden icraatleri, çoğalması için her türlü imkanı seferber ettiği ve sonuçlarını test ettiği türban'landırdığı kafa adedi, ulusal ve global medya'ya yansıyan Türkiye resimleri, yasama organının ülkeye verdiği yasal şekli, yürütme organının kadrolarının oluşturulmasındaki siyasi önceliği, demokrat devlet erk'inin olmazsa olmaz üçüncü ayağı olan ve Devlet'in 'hukuk' ehliyetine sahipliğini tescil eden yargı organını Millete şikayeti, Yargı ile Millet arasında husumet yaratma gayreti ile rotamızın AKP TÜRKİYE'Sİ'ne yöneldiği kat'i bir gerçek...
ve..,
BİR HAK'KI koşulsuz şartsız, Hak'kın özündeki mükellefiyetleri de anayasa ile muaf kılarak 'erk' haline getirmek, bu hak'kı varetmek için Cumhuriyet'in temel ilkelerini feda etmek İhtilal'dir.
Re: Yargıtay: Türban laikliğe aykırıdır...
1.Yargıtay: "Türban laikliğe aykırıdır" derken;
(YARGITAY BAŞKANI: ERKLER UYUMLU ÇALIŞMALI
Cumhuriyeti korumak Yargıtay'ın görevi
Anayasa Mahkemesi'nden hiçbir üyenin katılmadığı törende konuşan Yargıtay Başkanı Arslan, "Cumhuriyeti, kazanımlarını, Atatürk ilke ve inkılaplarını korumak konusunda her kurum ve her yurttaş kendisini görevli saymalıdır" dedi.7.Eylül.2007)
2. Uysal olmayan koyunlar "türban laikliğe aykırı değildir" diyor.
Ben vatandaş olarak, hukukun üstünlüğü ilkesinden görevli ve sorumlu tutulmuş Yargıtay'ın kararına inanıyorum.