-
Re: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
Parti tercihine göre örtünme biçimi değişiyor
Araştırma, siyasi tercihlerle örtünme ve örtünme biçimleri arasındaki ilişkiyi de çok net şekilde ortaya koyuyor. Özellikle türbanla ilgili veriler dikkat çekici.
AKP seçmeninin başını örtmeyenleri yalnızca yüzde 14 iken CHP seçmeni arasında başını örtmeyenler yüzde 59.3, MHP seçmenleri arasında yüzde 32.4 oranında çıktı. Başörtüsü kullananlar ise AKP seçmenleri arasında yüzde 58.9, CHP seçmenleri arasında yüzde 31.6, MHP seçmenleri arasında yüzde 41.8 oranında.
Türban kullananlar AKP seçmenleri arasında yüzde 21.3, CHP seçmenleri arasında yüzde 2.7, MHP seçmenleri arasında yüzde 11.7 oranındadır. Çarşaf, peçe kullananlar ise SP seçmenleri arasında yüzde 6.7, AKP seçmenleri arasında yüzde 1.7 oranındadır.
AKP başını örtenlerden ortalaması üzerinde oy alırken, CHP örtmeyenlerden ortalaması üzerinde oy almaktadır. Başını örtenler arasında AKP seçmeni yüzde 62.3, CHP seçmeni yüzde 9.4 iken; türban kullananlar arasında AKP seçmeni yüzde 72, CHP seçmeni yüzde 2.6 çıkıyor.
Başörtüsü kullananlar ağırlıklı olarak AKP seçmeni iken, türban kullananların öncelikli partilerinin AKP ve SP olduğu görülüyor.
http://www.milliyet.com.tr/2007/12/03/guncel/agun.html
Tüm araştırma için;
http://www.milliyet.com.tr/2007/12/0...l/axgun01.html
http://www.milliyet.com.tr/2007/12/05/guncel/agun.html
http://
www.milliyet.com.tr/2007/12/06/guncel/agun.html
http://www.milliyet.com.tr/2007/12/04/yazar/asik.html
http://www.milliyet.com.tr/2007/12/08/guncel/agun.html
http://www.milliyet.com.tr/2007/12/09/guncel/agun.html
Yorumlar;
http://www.milliyet.com.tr/2007/12/05/yazar/pulur.html
http://www.milliyet.com.tr/2007/12/05/yazar/bila.html
http://www.milliyet.com.tr/2007/12/04/yazar/asik.html
http://www.milliyet.com.tr/2007/12/0...r/zbirand.html
http://yenisafak.com.tr/yazdir/?t=07...27&y=fehmikoru
http://www.milliyet.com.tr/2007/12/09/yazar/gursel.html
http://www.milliyet.com.tr/2007/12/10/yazar/akyol.html
http://www.milliyet.com.tr/2007/12/11/yazar/akyol.html
http://www.milliyet.com.tr/2007/12/0...emelkuran.html
http://www.ilkhavadis.net/haberler/40777
-
Re: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
Bir şarkıyla bitirmişim giderken o zaman ilgisizde olsa bir şarkı anısıyla başlayalım.
TRT İstanbul radyosu Harbiye'de dir. Ne işim varsa bir gün gitmiştim. Daha doğrusu bir arkadaşın sınavı vardı bende bakayım ne var diye gittim. Oradakilere müzik hakkında ki dahiyane fikirlerimi söylemezsem ayıp olurdu :)
Tanıdık gibi gelen birisinin odasında oturup konuşurken ben müthiş müzik bilgimi döktürüyordum...
Ne kadar güzel bir ney....
O ney değil sipsi delikanlı...
Pardon pardon neye benziyorda....
Ama zu zurnada hoşmuş...
Devirmeseniz! O da zurna değil obua....
Bu çok özel yapım bir saz sanırım....
Ben size bir dergi vereyim orada resimler var bakarsınız o saz değil Tambur...
Diğer aletler hakkında da fikrimi belirteceğim ama adamla anlaşamıyoruz ki... Ne bilgisiz se herdediğime başka birşey diyor... Benimde canım sıkılıyor gitgide... Neyse ben durumu toparlayayım derken çam üstüne çam deviriyorum. Zaten bir kere başladımı saçmalama durdurayım dedikçe daha beter olur. Adam durduk yere sorulacak en salak sorulardan birisini soruyorum.
Siz burada mı çalışıyorsunuz ?
Aslında bu sorunun mantıklı bir yanı yok adamın odasında sorulacak sorumu bu . Deseki yok ben hırsızım soymaya girdim siz geldiniz bende çaktırmıyorum diyecek lafım yok... Ama adam kibar ...
Evet
Ne iş yapıyorsunuz ?
Radyo konserlerini ayarlıyorum.Metin yazarlığı ve içerik sağlıyorum. Danışmanlık yapıyorum...
İlginç sanki ben sizi bir yerde gördüm !! Bestekar sanmıştım...
Bir ikide bestem vardır....
Öyle mi ne güzel bildiğimiz var mı acaba ?
Bir çok varda siz Hiç bir şeyde gözüm yoku bilirsiniz....
O an yerimden zıplayabilirdim. Karşımda duran gerçekten bir bestekardı ve ben o ana kadar sadece saçmalamıştım som bir toparlama gayreti ile....
O muhteşem bir aşk anlatımı ne kadar sevmiş olmalısınızda böyle sözcükler dökülmüş ne güzel büyük bir aşkmış dedim...
Baktı bu sefer cidden gülmeye başladı. Ben şaşırdım.
Evet çok büyük bir aşktı delikanlı çok büyük... Kıştı kar yağıyordu. Elektrikler kesilmişti ve evde gaz yağı yoktu o yüzden buz gibiydi. Benim gaz yağı aşkım depreşti ona yazdım... O şarkı gaz yağınadır....
Buyurun size büyük aşk gaz yağı şarkısı.....
Hiçbir şeyde gözüm yok
Sen yanımda ol yeter
Kapkaranlık odama
Mehtap gibi dol yeter
Sızlayan her yerimin
Şu çileli serimin
Sahipsiz dertlerimin
Çaresini bul yeter
Yağmur vururken cama
Dalarken gece gama
Özleyen kollarıma
Usulca sokul yeter
Büyük üstat Fethi Karamahmutoğlu... Sanırım Öbür taraftan cennetten baktı ve anılmak istedi. Yoksa bu forumda bunun ne işi vardı ???
-
Re: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
AAsıl konunun merkezinde kadın durduğu için konuya girişi resmen şarkıyla yapayım. Geçmişten buyana gelen kadına verilen aşka verilen değer ne işse...
Abdül Hak Hamit Fatma hanımla evlidir. Amma hayat bu Fatma hanım hakkın Rahmetine kavuşur. Amma Abdülhak Hamit harab ve bitap düşer Hayat zindan olur ona Ah Fatma vah Fatma... Mezarının başında 1886 yıllarına doğru şiiri yazar...
"eyvah ne yer ne yar kaldı
gönlüm dolu ah u zar kaldı
şimdi buradaydı gitti elden
gitti ebede gelip ezelden
ben gittim o haksar kaldı
bir köşede tarumar kaldı
baki o enisi dilden eyvah
beyrut'ta bir mezar kaldı
bildir bana nerde nerde ya rab
kim attı beni bu derde ya rab
nerde arayayım o dilrübayı
kimden sorayım bi-nevayı
derlerki unut o aşnayı
gitti tutarak reh-i bekayı
sığsın mı hayale bu hakikat
görsün mü gözüm bu macerayı?
süratle nasıl da değişti halim
almaz bunu havsalam hayalim.
çık fatıma! lahteden kıyam et
yanımdaki haline devam et
ketn etme bu razı söyle bir söz
ben isterim ah öyle bir söz
güller gibi meyl-i ibtisam et
dağı dile çare bul meram et
bir tatlı bakışla bir gülüşle
eyyamı hayatımı temam et
makber mi nedir şu gördüğüm yer
ya böyle reva mı ey cay-ı dilber"
Derlerki bu adam ölecek mezarlıkta... Sonra hemen şarkısı gelir tabiiki..
her yer karanlık pür nur o mevki
mağrip mi yoksa makber mi ya rab
ya habgah-ı dilber mi ya rab
rüya değil bu, ayniyle vaki
kabri çiçekten bir türbe olmuş
dönmüş o türbe bir haclegahe
bir haclegahe dönmüşse türben
aç koynunu aç maşukanım ben"
Sonra üstünden çok çok çok çok çok zaman geçer. Tam iki hafta sonra Abdülhak 17 lik bir kızla evleni verir. Bizede bu şarkısı kalır...
İşin komiği bu şarkıyı söyleyen çok meşhur kişiler olmasına karşın şarkı Hamiyet Yüceses le özleşmiştir... Hamiyet Yüceses ise kocasını Dumlupınar da kaybetmiş ve yasını ömrü boyunca tutmuştur... İşte böyle garip bir ikilem vardır burada diyeyim şarkı konusundan kendi konuma döneyim ....
-
Re: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
Sayın milo; bazı kendini bilmez kişilerden ve hürriyet-milliyet gazetelerinden alıntı yapmışsınız ve bu alıntılarda Peygamberlerle ve Evliyalarla alay ediliyor. Bu alıntıları buraya yazmanız hoş olmadığı gibi yine aynı fikirleri destekleyerek sizin de alay etmeniz çirkin olmuş.
AKP nin dini alet etmesi beni de rahatsız ediyor. Ben de bir AKP karşıtıyım ama bir kaç cahil insanın İslam dini hakkında ki yorumlarına değer vermemek gerekiyor. Bahsettiğiniz isimler dini temsil edemezler.
Lütfen insanların inançlarına saygılı olalım.
-
Re: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
Alıntı:
erdem53 rumuzlu üyeden alıntı
Sayın milo; bazı kendini bilmez kişilerden ve hürriyet-milliyet gazetelerinden alıntı yapmışsınız ve bu alıntılarda Peygamberlerle ve Evliyalarla alay ediliyor. Bu alıntıları buraya yazmanız hoş olmadığı gibi yine aynı fikirleri destekleyerek sizin de alay etmeniz çirkin olmuş.
AKP nin dini alet etmesi beni de rahatsız ediyor. Ben de bir AKP karşıtıyım ama bir kaç cahil insanın İslam dini hakkında ki yorumlarına değer vermemek gerekiyor. Bahsettiğiniz isimler dini temsil edemezler.
Lütfen insanların inançlarına saygılı olalım.
Önce siz bana karşı saygısızlık yapmayın. Zülfüyare her dokunuşta siz ve sizin gibilerin ( İslam' a hakaret, siz müslüman değilmisiniz gibi DÜZ MANTIK ESERİ) aynı basmakalıp savunma ve suçlamalarınızdan artık ikrah gelmiş durumda. Nerede neyi yazacağımı nereden kimden ne alıntı yapacağımı size soracak değilim.
Ülkemi İNANÇLI-İNANÇSIZ nitelemesiyle tam ortasından ikiye yaran eylemler, söylemler, uygulamalar, okullar vs. gündeme geldikçe pire için yorgan yakasım geliyor. Bir kez daha tekrarlayım, sizin allahınız benim Allahım değil, sizin kitabınız benim Kitabım değil, sizin peygamberiniz benim Peygamberim değil artık. Siz Allah'a şirk koşan, bağnazlığın, yobazlığın yolunda şahsi ve cemaat menfaatleri peşinde koşarken, alnınız secdedeyken dahi günah işlemeye devam ederken,insanları bir torba kömür, 3 kilo bulgura mahkum ederken, İslamın içini, özünü safsata ve hurafelerinizle boşatırken, İslamı ticaretinize araç kılarken, anamızdan atamızdan aldığımız İNANCI katmerliyorsunuz, tıpkı Dedem Korkut' un Tepegöz destanı gibi.
Buyrun okuyun...
Alıntı:
BASATIN TEPEGÖZÜ ÖLDÜRDÜĞÜ DESTANI BEYAN EDER HANIM HEY
MEĞER hanım bir gün Oğuz otururken üstüne düşman geldi.
Gece içinde ürktü göçtü. Kaçıp giderken Aruz Koca'nın oğlancığı düşmüş. Bir
aslan bulup götürmüş, beslemiş.
Oğuz yine zamanla gelip yurduna kondu. Oğuz Han’ın at çobanı gelip haber
getirdi, der: Hanım sazdan bir aslan çıkıyor, at vuruyor, sallana sallana
yürüyüşü adam gibi, at basarak kan sömürüyor. Aruz der: Hanım, ürktüğümüz zaman
düşen benim oğlancığımdır belki dedi.
Beyler bindiler, aslan yatağı üzerine geldiler. Aslanı kaldırıp oğlanı tuttular.
Aruz oğlanı alıp evine getirdi. Şenlik yaptılar, yeme içme oldu.
Amma oğlanı ne kadar getirdilerse durmadı, geri aslan yatağına vardı. Tekrar
tutup getirdiler. Dedem Korkut geldi, der: Oğlanım sen insansın, hayvanla
arkadaş olma, gel güzel ata bin, güzel yiğitlerle at sür, at koştur dedi. Büyük
kardeşinin adı Kıyan Selçuk'tur, senin adın Başat olsun, adını ben verdim,
yaşını Allah versin dedi.
Oğuz bir gün yaylaya göçtü. Aruz'un bir çobanı var idi. Adına Konur Koca Sarı
Çoban derlerdî. Oğuz'un önünce bundan evvel kimse göçmezdi. Uzun Pınar denmekle
meşhur bir pınar var idi. O pınara periler konmuştu. Ansızın koyun ürktü. Çoban
erkeçe kızdı, ileri vardı. Gördü ki peri kızları kanat kanada bağlamışlar,
uçuyorlar. Çoban, keçesini üzerine attı, peri kızının birini tuttu. Tamah edip
derhal temasta bulundu. Koyun ürkmeğe başladı. Çoban koyunun önüne koştu. Peri
kızı kanat vurup uçtu, der: Çoban yıl tamam olunca, bende emanetin var, gel al
dedi. Amma Oğuz'un başına felaket getirdin dedi. Çobanın içine korku düştü.
Amma, kızın derdinden, benzi sarardı.
Zamanla Oğuz yine yaylaya göçtü. Çoban gene bu pınara geldi. Gene koyun ürktü.
Çoban ileri vardı. Gördü ki bir kütle yatıyor, parıl parıl parlıyor. Peri kızı
geldi, der: Çoban emanetini gel al, amma Oğuz'un başına felaket getirdin dedi.
Çoban bu kütleyi görünce dehşete düştü. Geri döndü, sapan taşına tuttu. Vurdukça
büyüdü. Çoban kütleyi bıraktı kaçtı. Koyun ardına düştü.
Meğer o sırada Bayındır Han beylerle gezinti için ata binmişlerdi. Bu pınarın
üzerine geldiler. Gördüler ki bir alamet şey yatıyor, başı kıçı belirsiz.
Etrafına toplandılar. İndi bir yiğit bunu tepti. Teptikçe büyüdü. Bir kaç yiğit
daha indiler teptiler. Teptiklerince büyüdü. Aruz Koca da inip tekmeledi.
Mahmuzu dokundu, bu kütle yarıldı. İçinden bir oğlan çıktı, gövdesi adam,
tepesinde bir gözü var. Aruz aldı bu oğlanı eteğine sardı. Der: Hanım bunu bana
verin, oğlum Başat ile besleyeyim dedi. Bayındır Han senin olsun dedi.
Aruz Tepegözü aldı evine getirdi. Buyurdu, bir dadı geldi. Memesini ağzına
verdi. Bîr emdi, olanca sütünü aldı. İki emdi kanını aldı, üç emdi canını aldı.
Bir kaç dadı getirdiler, helak etti. Gördüler olmuyor, sütle besleyelim dediler.
Günde bir kazan süt yetmiyordu. Beslediler büyüdü, gezer oldu, oğlancıklar ile
oynar oldu. Oğlancıkların kiminin burnunu, kiminin kulağını yemeğe
başladı. Hasılı, halkın bunun yüzünden çok canı yandı, aciz kaldılar.
Aruza şikayet edip ağlaştılar. Aruz Tepegözü dövdü, sövdü, men etti, o
dinlemedi. Nihayet evinden kovdu.
Tepegözsün peri anası gelip oğlunun parmağına bir yüzük geçirdi, oğul sana ok
batmasın, tenini kılıç kesmesin dedi. Tepegöz Oğuz’dan çıktı, bir yüce dağ
vardı. Yol kesti, adam aldı, büyük harami oldu. Üzerine bir kaç adam
gönderdiler, ok attılar batmadı, kılıç vurdular kesmedi, mızrak sapladılar
işlemedi. Çoban çoluk kalmadı hep yedi. Oğuz'dan dahi adam yemeğe başladı.
Oğuz toplanıp üzerine vardı. Tepegöz görüp kızdı, bir ağacı yerinden kopardı,
atıp elli altmış adam helak eyledi. Alplar başı Kazan'a darbe vurdu. dünya basma
dar oldu. Kazan'ın kardeşi Karo Göne Tepegöz'ün elinde perişan oldu. Düzen oğlu
Alp Rüstem şehit oldu. Uşun Koca oğlu gibi pehlivan elinde şehit oldu. Zayıf
canından iki kardeşi Tepegöz'ün elinde helak oldu. Demir giyimli Mamak elinde
helak oldu. Bıyığı kanlı Bügdüz Emen, elinde perişan oldu. Ak sakallı Aruz
Koca'ya kan kusturdu. Oğlu Kıyan Selçuk'un ödü patladı. Oğuz Tepegöz'e kar
etmedi, ürktü kaçtı. Tepegöz çevirip önünü kesti. Oğuz'u bırakmadı, geri yerine
kondurdu. Velhasıl Oğuz yedi kerre ürktü, Tepegöz önünü kesip yedi kerre yerine
getirdi. Oğuz Tepegöz'ün elinde tam perişan oldu.
Vardılar Dede Korkut'u çağırdılar, onunla konuştular, gelin kesim keselim
dediler.
Dedem Korkut'u Tepegöz'e gönderdiler. Geldi selam verdi, der: Oğul Tepegöz, Oğuz
elinde perişan oldu, bunaldı, ayağının toprağına beni attılar, sana haraç
verelim, derler dedi. Tepegöz der: Günde altmış adam verin yemeğe dedi. Dede
Korkut der: Bu şekilde sen adam bırakmaz tüketirsin dedi, amma günde iki adam
île beş yüz koyun verelim dedi. Dede Korkut böyle söyleyince Tepegöz der: Pekala
öyle olsun, evet hem bana iki adam verin yemeğimi benim pişirsin, ben yiyeyim
dedi.
Dede Korkut döndü, Oğuz'a geldi. Der: Yünlü Koca ile Yapağılı Koca'yı Tepegöz'e
verin yemeğini pişirsin dedi ve hem günde iki adam ile beş yüz koyun istedi
dedi. Bunlar da razı oldu.
Dört oğlu olan birini verdi, üçü kaldı Üç olan birini verip
ikisi kaldı. Kapak Kan derler bir adam var idi. İki oğlu var idi. Bir
oğlunu verip biri kalmıştı. Tekrar sıra dönüp dolaşıp ona gelmişti.
Anası feryat edip ağladı, figan etti. Meğer hanım, Aruz oğlu Basat
gazaya gitmişti, o sırada geldi. Yaşlı kadıncağız der: Basat şimdi
akından geldi, varayım, belki bana bir esir verir, oğlancığımı
kurtarırım dedi.
Basat altınlı gölgeliğini dikip otururken gördüler ki bir hatun
kişi geliyor. Geldi içeri Basat'a girdi selam verdi, ağladı, der:
Avucuna sığmayan karaçalı oğlu
İri teke boynuzundan katı yaylı
İç Oğuzda Dış Oğuzda adı belli
Aruz oğlu hanım Başat bana medet
dedi. Basat der: Ne istiyorsun? Yaşlı kadıncağız der: Yalancı dünya yüzünde bir
er ortaya çıktı, otlağında Oğuz elini kondurmadı, kara çelik öz kılıçlar
kesilecek kılını kesmedi, kargı mızrak oynatanlar saplayamadı, kayın oku atanlar
kar etmedi, alplar başı Kazan'a bir darbe vurdu, kardeşi Kara Cöne elinde
perişan oldu, bıyığı kanlı Bügdüz Emen elinde perişan oldu, ak sakallı baban
Aruz'a kan kusturdu, meydan üzerinde kardeşin Kıyan Selçuk ödü patladı can
verdi, kudretli Oğuz beylerinin de kimisini perişan edip kimisini şehit eyledi,
yedi defa Oğuz'u yerinden sürdü, haraç dedi kesti, günde iki adam beş yüz koyun
istedi. Yünlü Koca ile Yapağılı Koca'yı ona hizmetkar verdiler, dört oğlu olan
birini verdi, üçü olan birini verdi, ikisi olan birini verdi, iki oğlancığım var
idi, birini verdim biri kaldı, döndü sıra tekrar bana geldi, onu da istiyorlar,
hanım bana medet dedi. Basanın karanlıklı gözleri yaşla doldu. Kardeşi için
söylemiş, görelim hanım ne söylemiş :
Der:
Kenar yerde dikilmiş otağlarını
O zalim yıktırdı demek kardeş
Koşucu olan atlarını tavlasından
O zalim seçtirdi demek kardeş
Cins cins develerini katarından
O zalim ayırdı demek kardeş
Şöleninde kestiğin koyununu
O zalim kesti demek kardeş
Güvencimle getirdiğim gelinciğini
O zalim senden ayırdı demek kardeş
Ak sakallı babamı oğul diye ağlattın demek kardeş
Akçe yüzlü anamı sızlattın demek kardeş
Karşı yatan kara dağımın yükseği kardeş
Akıntılı güzel suyumun taşkını kardeş
Güçlü belimin kuvveti kardeş
Karanlıklı gözlerimin aydını kardeş
Kardeşimden ayrıldım
diye çok ağladı, feryat figan kıldı.
O hatun kişiye bir esir verdi, var oğlunu kurtar dedi. Hatun aldı, oğlunun
yerine verdi. Hem oğlun geldi diye Aruz'a müjdeledi. Aruz sevindi, kudretli Oğuz
beyleri ile Basata karşı geldi. Basat babasının elini öptü, ağlaştılar
bağrıştılar. Anasının evine geldi. Anası karşı geldi, oğlancığını bağrına bastı.
Basat anasının elini öptü, görüştüler ağlaştılar. Oğuz beyleri toplandı. Yemeler
içmeler oldu.
Basat der: Beyler kardeş uğruna Tepegöz île buluşacağım, ne buyurursunuz dedi.
Kazan Bey burada söylemiş, görelim hanım nasıl söylemiş:
Kara ejderha oldu Tepegöz
Gök yüzünde çevirdim yenemedim Basat
Kara kaplan oldu Tepegöz
Kara kara dağlarda çevirdim yenemedim Basat
Kükremiş aslan oldu Tepegöz
Kalın sazlarda çevirdim yenemedim Basat
Er olsan bey olsan da bre
Ben Kazan gibi olmayasın Basat
dedi.
Ak sakallı babam ağlatma
Ak bürçekli ananı sızlatma
Basat der: Elbette varırım. Kazan der: Sen bilirsin. Babası ağladı, der: Oğul
ocağımı sahipsiz koyma, kerem eyle, varma dedi. Baaat der: Yok ak sakallı aziz
baba varırım dedi, dinlemedi. Okluğundan bir tutam ok çıkardı beline soktu,
kılıcını omzundan çaprazlama kuşandı, yayını koluna taktı, eteklerini kıvırdı,
babasının anasının elini öptü, helalleşti, hoşça kalın dedi.
Tepegözün bulunduğu Salahana Koyasına geldi. Gördü Tepegöz güneşe karşı yatıyor.
Çekti belinden bir oç çıkardı. Tepegöz'ün sırtına bir ok vurdu. Ok geçmedi,
parçalandı. Bir daha attı. O da parça parça oldu. Tepegöz ihtiyarlara dedi: Bu
yerin sineği bizi usandırdı dedi. Basat bir daha attı. O da parçalandı. Bir
parçası Tepegöz'ün önüne düştü. Tepegöz sıçradı baktı. Basat'ı gördü, elini
yarıldı, yedi yerden kapı açıldı. Birinden dışarı çıktı. Tepegöz künbede elini
soktu, öyle kaçtı ki künbet altüst oldu. Tepegöz der: Oğlan kurtuldun mu? Basat
der: Tanrım kurtardı dedi. Tepegöz der: Sana ölüm yokmuş, şu mağarayı gördün mü?
Basat der: Gördüm. Der: Orda iki kılıç var, biri kınlı biri kınsız, o kınsız
keser benim basımı, var getir, benim basımı keş dedi.
Basat mağara kapısına vardı. Gördü bir kınsız kılıç durmaz iner çıkar.
Basat der: Ben buna hemen tedbirsizce yapışmayayım deyip kendi kılıcını çıkardı
tuttu, iki parçaya böldü. Vardı bir ağaç getirdi kılıca tuttu, onu da iki parça
eyledi. Sonra yayını eline aldı, ok ile o kılıcın asıldığı zinciri vurdu. Kılıç
yere düştü gömüldü. Kendi kılıcını kınına soktu. Sapından o kılıcı sımsıkı
tuttu. Geldi, der: Bre Tepegöz nicesin dedi. Tepegöz der: Bre oğlan daha ölmedin
mi? Basat der: Tanrım kurtardı. Tepegöz der: Sana ölüm yokmuş dedi. Çağırıp
Tepegöz söylemiş, görelim hanım ne söylemiş:
Gözüm gözüm yalnız gözüm
Sen yalnız göz ile
Ben Oğuzu kırıp geçirmiştim
Ela gözden ayırdın yiğit beni
Tatlı candan ayırsın Kadir seni
Öyle ki ben çekerim göz acısını
Hiç bir yiğide vermesin kadir Tanrı göz acısını
dedi. Tepegöz gene der:
Memleketten doğum yerinden yiğit yerin neresidir
Karanlık gece içinde yolu kaybetsen ümidin nedir
Büyük sancak tutan hanınız kim
Savaş günü önden at tepen alpınız kim
Ak sakallı babanın adı nedir
Alp erenin erden adını saklaması ayıp olur
Adın nedir yiğit söyle bana
dedi. Basat Tepegözce söylemiş, görelim hanım ne söylemiş :
Memleketten doğum yerinden yerim güney
Karanlık gece içinde yolu kaybetsem ümidim Allah Tek.
Büyük sancak tutan hanımız Bayındır Han
Savaş günü önden at tepen alpımız Ulaş oğlu Salur Kazan
Babamın adını sorar olsan koca ağaç
Anamın adını dersen kükremiş aslan
Benim adımı sorarsan Aruz oğlu Basattır
dedi. Tepegöz der: Şimdi kardeşiz, kıyma bana dedi.
Basat der:
Bre kavat ak sakallı babamı ağlatmışsın
İhtiyarcık ak bürçekli anamı sızlatmışsın
Kardeşim Kıyanı öldürmüşsün
Akça yüzlü yengemi dul eylemişsin
Ela gözlü bebeklerini öksüz koymuşsun
Bırakır mıyım seni
Kara çelik öz kılıcımı çekmeyince
Tepeli börklü başını kesmeyince
Alca kanını yer yüzüne dökmeyince
Kardeşim Kayanın kanını almayınca
Bırakmam
dedi. Tepegöz de burada söylemiş, der:
Kalkıp yerimden doğrulayım derdim
Kudretli Oğuz beyleriyle ahdimi bozayım derdim
Yeniden doğanını öldüreyim derdim
Bir defa adam etine doyayım derdim
Kudretli Oğuz beyleri üzerime toplanıp gelsin derdim
Kaçıp Salahana Kayasına gireyim derdim
Ağır mancınığı taşla atayım derdim
İnip taş başıma düşerek öleyim derdim
Ela gözden ayırdın yiğit beni
Tatlı candan ayırsın Kadir seni
dedi. Tepegöz bir daha söylemiş der:
Ak sakallı yaşlıları çok ağlatmışım
Ak sakalının bedduası tutmuş olacak gözüm seni
Ak bürçekli ihtiyarcıkları çok ağlatmışım
Gözünün yaşı tutmuş olacak gözüm seni
Bıyıcığı kararmış yiğitcikleri çok yemişim
Yiğitlikleri tutmuş olacak gözüm seni
Elceğizi kınalı kızcağızları çok yemişim
Bedduaları tutmuş olacak gözüm seni
Öyle ki çekerim ben göz acısını
Hiç bir yiğide vermesin kadir Tanrı göz acısını
Gözüm gözüm ey gözüm yalnız gözüm
dedi. Basat kızıp yerinden kalkıverdi. Erkek deve gibi Tepegöz'ü dizi üzerine
çökertti. Tepegöz'ün kendi kılıcı ile boynunu vurdu. Deldi, yay kirişini taktı.
Sürüye sürüye mağara kapısına geldi. Yünlü Koca ile Yapağılı Koca'yı Oğuz'a
müjdeci gönderdi.
Ak boz atlara binerek koşturdular. Kudretli Oğuz ellerine haber geldi. At ağızlı
Aruz Koca evine dört nala geldi, anasına Basat'ın sevinç haberini verdi,müjde,
oğlun Tepegöz'ü tepeledi dedi.
Kudretli Oğuz beyleri yetiştiler. Salahana Kayasına geldiler. Tepegöz'ün başını
ortaya getirdiler. Dedem Korkut gelip neşeli havalar çaldı, gazi erenlerin
başına ne geldiğini söyleyi verdi Hem Basat'a dua verdi:
Kara dağa seslendiğinde cevap versin
Kanlı kanlı sulardan geçit versin
dedi. Erlikle kardeşinin kanını aldın, kudretli Oğuz beylerini yükten kurtardın,
kadir Allah yüzünü ak etsin Basat dedi.
Ölürn vakti geldiğinde arı imandan ayırmasın. Günahınızı adı güzel Muhammed
-
Re: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
Bu işi gerçekten anlayamıyorum ülkemiz ne hallerde..
-
Re: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
Herşey 19 yaşındaki Kirsten adlı bir genç kızın Amstetten’de hastaneye kaldırılması ile başlamıştı. Hastaane yetkilileri kızın durumundan şüphelenmiş ailesine ulaşamamış. Kızın hiç güneş yüzü görmediği kapalı bir ortamda kaldığı anlaşılmıştı. Doktorlar polise başvurdu. Polis yaptığı araştırma sonrası kızın annesi sandıkları kişiye ulaştı. Rosemarie'nin hiç birşeyden haberi olmaması kızı tanımaması üzerine şaşıran polis araştırmayı derinleştirince ortaya korkunç bir gerçek çıktı.
Rosemarie'nin öz kızı Elisabeth 18 yaşında eevden kaçmış bir tarikata katılmıştı. Anne öyle diyordu ama gerçek kızın evden kaçmadığı 24 yıl boyunca evin mahzeninde kapalı kaldığı ve öz babasının tecavüzüne defalarca uğradığıydı. Baba emekli elektrikçi Josef Fritzl müthiş bir plan yapmıştı. Kızı adına mektup yazmış sonra kızını bir barda sarhoş edip uyuşturucu vererek bayıltıp evin bodrumunda hazırladığı gizli sığınağa kapatmıştı. Anne mejtubu okuyunca çok üzülmüş ama yıllar geçtikçe duruma alışmış kabullenmişti taki olay ortaya çıkana kadar.
Sapık baba 24 yıl boyunca öz kızına tecavüz etmiş ve öz kızından yedi çocuk sahibi olmuştu. Çocuklardan birisinin doğumdan sonra ölmesi üzerine baba hiç çekinmeden çocuğu evin arka bahçesinde yaktığı da ortaya çıkmıştı. Baba suçunu itiraf etmişti ama Avusturya'lılar buna inanamadı DNA testi yapıldı ve acı gerçek tm çıplaklığı ile ortaya çıktı.
Fritzl'in ifadelerinde "Ben çocuklara cinsel tacizde bulunacak biri değilim... Elisabeth'in onunla yaptığım şeyi istemediğini biliyordum. Ona zarar verdiğimi biliyordum ancak bu uyuşturucu gibiydi" dediği ve devamla "karanlık barlarda içki ve sigara içtiği için, o zamanlar 18 yaşındaki kızını dış dünyadan, gerekirse zor kullanarak, koruması gerektiğini" , "Elisabeth'den çocuklarımın olmasını istedim, çocuklarla mutluydum. Bodrumda bir kadın ve çocuklarla gerçek bir ailenin olması da hoştu" "24 yıl boyunca yaptığımın iyi olmadığını biliyordum ancak aynı zamanda bodrumda ikinci bir aileye sahip olmak tamamen normal hale gelmişti..."Nazi döneminde büyüdüm, disiplin ve itaatin hüküm sürdüğü dönemde. Bilinçsizce bunu kabullenmiş olabilirim ancak canavar değilim" demesi bardağı taşıran son damla oldu. Avusturya ayağa kalktı.... Bu haberler dünyaya da Türkiye'ye de bomba gibi düştü.....
-
Re: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
Avusturya ilk şoku atlatır atlatmaz tüm çocukları bakıma aldı sapık baba tutuklandı. Yetmedi anne ve çocuklar daha çabuk adapte olsun diye psikoloklar atandı. İşin daha garibi çocuklara bakan hemşire ve ifadeleri alan polislerinde psikolojisi bozuldu onlarada psikolojik destek verildi. Babanın daha öncede bir tecavüz suçu olduğunun ortaya çıkması insanları iyice çileden çıkardı. Avusturya müferit bir sapık yüzünden tüm dünya ya rezil olmuştu ama infial dinmiyordu.
Kanunlar en fazla 15 sene hapis cezası alabileceğini belirtmesine rağmen dinmeyen öfke devleti harekete geçirdi. Babanın konacağı hapis bile sorun oldu. Sonunda şimdilik tek kişilik hücreye kondu, devlet bu olaya özel ''kanun'' yapmak için harekete geçti. Olay tam bir şoktu Avusturya temellerinden sarsılıyordu.
Avukatı ''akli dengesinin bozuk olduğunu çift kişilikli olduğunu ''savunuyordu ama öfke dinmek bilmiyor tam tersine artıyordu. Çocukların sağlık durumlarının iyiye gitmesi tek sevindirici haberdi. Baba birde 3 milyon borç yapmıştı bu ailenin asla ödeyemeyeceği bir miktardı tüm kent seferber oldu bankalar faizleri sildi devlet tüm çocukların bakım ve okul masraflarını üstlendi eve gelen ipotek kaldırıldı babasız bir aile yapılması için seferber olundu...
Dava ne olur ne biter bilemeyiz tabiiki bundan sonra ama bu olay ülkemizde de infial yaprattı her nekadar Avusturya Avusturalya orası burası karıştırılsada bu olaya tepki gösterildi hatta RTE durduk yere
Avrupa bize ahlaksızlığını veriyor
dedi. O hırala gürelede anlaşılamadı ne demek istediği ama bu münferit acı olayın ithal nasıl edileceği ortada kaldı. Acıydı çok acıydı ama buradanda kel alaka bir yere gitmişti bizim RTE sanki biz çok iyiymişiz gibi....
-
Re: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
19 yaşındaydı altı aylık hamileydi üç aydır kaçarak yaşıyordu. Kah parkta kalıyor kah günü birlik akrabalara gidiyor yarı aç yarı tok kaçıyordu. Kaçtığı hukuk değildi kanun kaçağı değildi genç kız ''Töre'den kaçıyordu. O batası töre kendisi hakkında ''ölüm'' kararı vermişti. 19 Yaşında bekar ve hamileydi ''Töre'' nin ölüm kararı vermesi için başka ne gerekliydi ? Küçük abisi ''aile meclisi'' kararı gereği töreyi ''icra''ile görevlendirilmiş kardeşinin peşine düşmüştü. Kendisi kaçıyor ufak abi kovalıyordu. Ne abiydi ama ne töreydi ama....
Doğu'da ufak bir köyde doğmuştu, 1989 un çok sıcak bir Temmuz günü. Hayatta sanki bu sıcak Temmuz ayına nazire yaparcasına sıcağın yanına acıda katarak bir yaşam sunmuştu kendisine yaşa diye... Ne Türk , ne müslüman olmayı nede Türkiye'nin en sorunlu yumuşak karnı olan Doğusunda doğmayı kendisi seçmişti. Cinsiyetinide kendisi seçmemişti ki!!! Ama doğumuyla birlikte hepsi bir anda kendisini bulmuş yetmezmiş gibi birde ne olduğu, kimden,neden, nereden çıktığı belli olmayan bir ''töre''de başına kalmıştı.
Annesi babası ve iki abisiyle ufacık köyünde o malum şartlar altında büyümüştü. İlkokulu okumuş liseye anneciğinin ısrarı üzerine yan köye gönderilmişti. Okuyor makus talihini yenmeye kaderini değiştirmeye çalışıyordu ama bilmediği birşey kader in ona çok ama çok kötü bir oyun hazırladığıydı , hayatının en kötü oyununu....
Sonra o meşum gün geldi. 2007 nin Haziranı Anneciği birden fenalaşmış doktor hastane yokluğu, araç bulup yetiştirememe yüzünden bu dünyadan göçüp gitmişti Bir şekilde biricik kızınıda kendisiyle birlikte ölüme mahkum ettiğini bilemeden.... Kız yıkıldı duygusal olarak çöktü ölü gibi oldu ama bu duygusal ölümün yanında bir çok ciddi orunların ekleneceğini bilemezdi yaşamına bilemedide....
Önce okuldan alındı annesinin yokluğunda ev işleri ve yemek yapma yükü ona kalmıştı. Okulunu ağlayarak bıraktı eve kapandı. Abileri ve babası gaddardı çok kötü davranıyorlardı . Zaten tek göz odalı evde hayat zordu iyice zorlaştırıyorlardı....
Kasım 2007 nin sonuna doğru karnı şişmeye başlayınca hamile olduğunu tüm aile anladı ve hakkında karar verildi '' Ölüm'' Kasım ı aralığa bağlayan gece evden köyden kaçtı. Yaşamak herkes kadar onunda hakkıydı. Ama her gittiği yerde erkekler kendisine sadece bir et bir cinsel obje olarak bakıyordu. Akrabalarında fazla kalamıyor bir gün içinde abisi geliyordu haydi gene kaçmak... Polise başvurmuştu ama aldığı yanıt abin rahatsız ederse bizi ara oldu... Zaten abisi topu topu bir kere rahatsız edecekti...
Soğuk bir Şubat günü İstanbul a gelmek üzere otogarda beklerken otobüsten önce azrail ile randevusu oldu. Ufak abisi nereden öğrendiyse öğrenmiş otogarda bitivermişti. Zaman ve dünya durruverdi. Genç kız sadece Abi diyebildi... Patlayan silahtan çıkan kurşunlar yorgun ve çelimsiz bedenini parçalarken gözlerindeki yaşam ışıltısı söndü gitti....
Abisi kaçamadan yakalandı hiç pişman değildi Allah ın verdiği bir canı hatta iki canı aldığından polislerin arasında giderken bağırıyordu
Ailenin şerefini iki paralık ettin Orospu bu sana az bile....
-
Re: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
Cumhuriyet savcılığı soruşturmayı açmıştı. Olay sıradan basit bir töre ve namus cinayetiydi. Aile meclisi kararı uygulanmış ufak abi kardeşini hayatının baharındayken öldürmüş yaşam nefesini hiç yetkisi yokken hayvanca elinden almıştı. Tutuklu yargılanacaktı. Savcı iddianameyi bitirmek üzereyken Jandarmadan bir not geldi. Birisi Jandarmaya bir not bırakmış Jandarmada C.Savcılığına iletmişti. Savcı notu okudu okudu bir anlam veremedi. Not kısacık bir bilgi taşıyordu
'' Annesinin ölümünden sonra evden dışarı adımını atmadı....
Okudu okudu bir anlam veremedi. İşte hamileydi kaçmıştı öldürülmüştü... Ama akşam iyice kafasına takıldı bu basit olayda üzücüde olsa bu ne demekti ? Sabah ilk iş Jandarmaya Notun sahibini bulmaları için talimat verdi. Notu çaktırmadan bırakanda acemi olduğundan Jandarma kolayca buldu . Cumhuriyet Savcısının karşısına dikiverdiler...
Cumhuriyet Savcısı şöyle bir baktı karşısındakine 20 yaşlarında sevimli bir kızdı.
Sende kimsin ? dedi.
Karşı komşularıyım en yakın arkadaşımdı....
Anladım başın sağolsun dedi Savcı...
Kızcağız önüne bakıyord. Sessizlik çöktü sonunda Savcı
Kızım üzüldüğünü anlıyorum ama anlamsız bir not yazmışsın bir şey diyeceksen açıkça de bir bildiğin mi var abisi zaten suçunu itiraf etti daha ne ? dedi...
Kız yere bakarak inançlı ve ısrarcı bir şekilde nottaki yazıyı tekrarladı...
Annesinin ölümünden sonra evden dışarıya adımını atmadı....
Savcının canı sıkıldı anlamamıştı gene ne demek istiyordu bu kız ?
Eeeeee ne olmuş yani dedi .....
Kız kızardı bozardı titrek bir sesle....
Hiç evden çıkmayan arkadaşım Hamile kaldı diye öldürüldü savcı bey diyebildi ağlamaya başladı......
Cumhuriyet Savcısı yumruk yemiş gibi oldu... Gözleri faltaşı gibi açıldı sadece
Tanrım.... diyebildi....
Hemen Adli tıbbı aradı otopsi raporunun yanında DNA testinin yapılmasını istedi.... Sonra kıza döndü...
Kimseye bir şey deme dedi...
Ertesi gün baba ve büyük ağabey Cumhuriyet Savcısının karşısındaydılar. Cumhuriyet Savcısının o anlayışlı yumuşak yüzü gitmiş çok sert bir ifade gelip yüzüne oturmuştu. Hapishaneden ufak tutuklu kardeşte gelmişti.
İfadelerde eksik kalan yerler için ek ifadenizi alacağız ancak yeni kanun gereği bir muayeneden geçeceksiniz malum işkence filan yaptı olayları dedi....
Doktorun haberi vardı kısacık muayenede ayrı ayrı istediğin herbirinden aldı. Üçüde anlamadı ne olduğunu.... Tekrar Savcının karşısındaydılar...
Savcı öylesine havadan sudan sorular sorduktan sonra babayı tek aldı
Anlamadığım bir şey var bu kız nasıl hamile kaldı kimdi sevgilisi ? dedi...
Baba kızardı yanıt veremedi
Sürtük kırıştırıyordu herkesle dedi...
Cumhuriyet savcısı kafa salladı peki dedi aynı soruyu abilerede sordu her kafadan bir ses çıktı....
Sonunda DNA raporu geldi. Cumhuriyet savcısı bu sefer resmi yazı ile baba ve büyük abiyi çağırttı ufak kardeş hapisten çağrılmamıştı...
Önce baba sonra büyük abi savcılıkta ifade verdiler ama alışılmadık sorularla sonra tutuklu yargılanmaları talebiyle mahkemeye sevkedip tutuklandılar.....
Bu üç aşağılık kişinin aile meclisi olarak ölüm kararı verdikleri orospu kardeşleri ile gerçek asllında şu olduğu çıktı ortaya...
Tek göz evde yaşanırken babada iki abide sırayla kız kardeşlerine tecavüz ediyorlardı ve herbiri diğerinin tecavüz ettiğini biliyordu. Ama sonunda olan olmuş kız hamile kalmıştı karında şişince en kolay yol seçilmiş önce Orospu ilan edilmiş sonra Töre gereği ölüme mahkum edilmişti...
Bundan sonrası gizli mahkeme kızın karnında ölen çocuk üç hayvandan birisinin
Peki hangi olay çok daha kötü ? Avusturya'mı Bizimki mi ?.... Sakın yanıt vermeyin.... Konuyu dağıtmayalım... Konumuz kadın.....