-
Avukata saldırı Barolar ne yapıyor
Polisten avukata ’Benim yanımda nasıl telefonla konuşursun’ dayağı 2 Ağustos 2007
İsmail AKTAŞ/İSTANBUL
http://www.hurriyet.com.tr/_newsimages/3833308.jpg
İstanbul Üniversitesi avukatlarından Muammer Öz, 29 Temmuz pazar günü Nevşehir’den kendisini ziyarete gelen ailesiyle Kadıköy’de Moda sahilinde bir çay bahçesinde otururken yanlarına iki polis geldi. Polislerden biri ağabeyi İbrahim Öz’e "Seni birine benzettim çıkar kimliğini" dedi.
BİBERGAZI SIKTILAR
Muammer Öz’ün iddiasına göre bu sırada telefonu çaldı. Muammer Öz’ün telefonla konuştuğunu gören polis memuru, "Kapat o telefonu. Nasıl telefonla konuşuyorsun" dedi. Muammer Öz ise "Ben avukatım. Bakın kimliğime. Böyle kimlik sorma olmaz. Biz ailece burada oturuyoruz" dedi. Bunun üzerine polis memuru, Muammer Öz’ü yakasından tutarak tartaklayıp yumruk attı. Ağabeyinin araya girmeye çalıştığını belirten Muammer Öz, "Bu arada olay yerine birçok polis ekibi geldi. Bahsettiğim polis memuru onlar gelince bana tekrar vurmaya çalıştı. Cebinden biber gazı çıkarıp yüzüme üç defa sıktı. Beni dayak yediğim polis memurunun aracıyla, ailemi ise başka bir araçla Kadıköy İskele Karakolu’na götürdüler" dedi. Karakola gidene kadar da dayak yediğini söyleyen Muammer Öz şöyle konuştu:
"Yolda bana çokça darbeler indirdiler. Burnum kırıldı, gözüm şişti, omzumda, boynumda ve karnımda çürükler oluştu. Bana yol boyunca ’Biz senin gibi çok avukat s....., seni de s...... Biz 15 yıldır bu işi yapıyoruz. Bize hiçbir şey olmaz’ dediler. Karakolda ifademiz alındıktan sonra serbest bırakıldık."
BURNUNU KIRDILAR
Olaydan bir gün sonra Avukat Öz, Adli Tıp Kurumu’ndan rapor aldı. Raporda, Öz’ün burnunda kırık olduğu, sağ ve sol omuzunda, boynunda, sağ göz altında ve karnında morluklar olduğu belirlendi. Muammer Öz, Fatih Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvurarak olaya karışan
Kadıköy İlçe Emniyet Müdürlüğü, Önleyici Hizmetler Büro Amirliği’nde görevli polis memurları Bülent Okumuş ve Uğur Yıldırım hakkında savcılığa suç duyurusunda bulundu.
-
Başkaları ne yapıyor
68 polis adliyelik oldu!
Van'da İl Seçim Kurulu Başkanı da olan Hâkim Mesut Kundakçı, seçim günü adliyeye girerken kimlik soran polisleri şikâyet edince savcılık, ifadelerini almak üzere 68 polisi adliyeye çağırdı
FAHRETTİN GÖK Van DHA
Van'da seçim günü adliyede görev yapan 68 Çevik Kuvvet polisi, aynı zamanda İl Seçim Kurulu Başkanı olan 2. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Mesut Kundakçı'ya kimlik sorunca ifade için adliyeye çağrıldı.
22 Temmuz 2007 günü otomobiliyle adliye bahçesine girmek isteyen İl Seçim Kurulu Başkanı Kundakçı'yı tanımayan polisler kimlik sordu. Kundakçı, 2. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı olduğunu, bu yüzden kimlik göstermeyeceğini söyledi. Polisler, adliyede görevli olduğunu söyleyen Kundakçı'ya, verilen listede isminin olmadığını söyleyince tartışma çıktı. Bu sırada öfkelenen Kundakçı, iddiaya göre kendi otomobilinin camını yumruklayarak kırdı. Şikâyetçi olan Hâkim Kundakçı, ertesi gün Cumhuriyet Savcılığı'na başvurarak, seçim günü adliyede ve adliye çevresinde görev yapan tüm Çevik Kuvvet polislerinin ifadelerinin alınmasını istedi. Savcılık bunun üzerine görevli polislerin ifadelerine başvurulmak üzere Adliye'ye çağırdı. Tebligat üzerine polisler salı gününden itibaren her gün adliyeye giderek ifadelerinin alınması için bekledi.
Ancak, sayının fazlalığı ve savcılıktaki yoğunluk nedeniyle polislerin ifadelerinin alınmasına başlanamadı. Kundakçı'nın şikâyetinden vazgeçmesi üzerine polislerin ifadesinin alınmasından vazgeçildi.
-
Aydın Adliyesi'nde avukatları ve gazetecileri döven polislerin
Radikal 13 Şubat 1999 tarihli gazeteden çok fazla bir değişiklik olmamış galiba
Bazı davalar rüyada görülür!
Aydın Adliyesi'nde avukatları ve gazetecileri döven polislerin yargılanması girdi rüyama. Otosansür rüyalarımızda da vardı.
Yargıç, rüyasını gördüğüm duruşmada 'gizlilik' kararı veriyordu
Celal BAŞLANGIÇ
Bu binayı bir yerden mutlaka tanıyorum.
Çevrede gördüğüm insanlar, koridordaki polisler, salonun kapısındaki kameralı, fotoğraf makineli gazeteciler, cüppeli avukatlar hiç de yabancı değil.
Salona girince neredeyse donup kalıyorum; çünkü ben bu duruşma salonunu da çok iyi tanıyorum.
Hayırdır inşallah!
Herkes yerini alıyor salonda. Ama bu işte bir terslik var.
Sanık sandalyesine oturan polisler daha önce izleyici sıralarında oturuyordu yanlış hatırlamıyorsam. Bir süre sonra avukatlar ve gazeteciler dolduruyor izleyici sıralarını. Nereden geliyor bu terslik?
Kâbusa dönüşecek neredeyse rüyam.
Babaannem, "Kötü bir rüya görürsen, git musluğu aç, su akarken kendi kendine anlat, kimseye de söyleme" derdi. Ama şu ana kadar gördüklerim pek öyle 'gizli' kalacak vahamette değil.
Ama bir türlü kafamdan atamıyorum 'ben bu binayı, bu salonu, bu insanları daha önce nerede görmüştüm' sorusunu.
Tam da rüyamın ortasında bir şimşek çakıyor kafamda.
Neredeyse uyanacaktım.
Elbette ya, burası Aydın Adliyesi'ndeki Ağır Ceza Mahkemesi'nin duruşma salonu. Gördüğüm avukatlarla, gazetecilerle yan yana duruyorduk kürsünün önündeki köşede.
Çünkü, rüyamda sanık sandalyesinde gördüğüm polislerin de içinde olduğu 50-60 kişilik sivil polis topluluğu doldurmuştu salondaki izleyici sıralarını. Bize yer kalmadığı için de avukatlarla, insan hakları savunucularıyla kürsünün o köşesine sıkışıvermiştik.
Kararla birlikte 'ağır tahrik'
Geçen yılın 21 Nisan'ıydı.
Aydın Ağır Ceza'da 1993'te gözaltındayken öldürülen Baki Erdoğan adlı gençle ilgili karar duruşması vardı. Altı sanık polis, yıllar süren yargılama sürecinde mesleklerinde yükselmişler, hatta biri Aydın Emniyet Müdür Yardımcısı, diğeri de Terörle Mücadele Şube Müdürü olmuştu. İşte bu nedenle olsa gerek, kendi müdürleri hakkında verilecek kararı izlemek için, önceden tasarlandığı belli olan bir uygulamayla, çoğu terörle mücadeleden gelen sivil polisler doldurmuşlardı salonu.
Duruşma yargıcı kararını okuyacaktı ama, belli ki bir tereddütü vardı. Önce uzun uzun bunun kesin karar olmadığını, Yargıtay'a itiraz haklarının bulunduğunu anlattı. Sonra da kararını açıkladı: Altı polise, beşer yıl altışar ay yirmişer gün hapis ceza...
İşte o anda "Bizi tahrik ediyorlar" diye arka sıralardan gelen bir bağırtı salonda kıyametin kopmasına yetti. Saldırının hedefinde gazeteciler, avukatlar ve insan hakları savunucuları vardı. İşte bu 'ağır tahrik'in de etkisiyle fotoğraf çeken gazeteciler dövülüyor, mahkûmiyet kararında etkili oldukları düşünülen insan hakları savunucuları, avukatlar yerlerde sürükleniyordu.
Salona Çevik Kuvvet polisleri girdi. Müdahillerin bulunduğu bölümle sivil polislerin 'konuşlandığı' sıraların arasına önce bir duvar ördü. Ama kalkanları saldıranlara değil, saldırıya uğrayanlara dönüktü.
Salonda bulunanları iterek, kakarak ya da karga tulumba dışarı atıyorlardı.
İçeride bulunan sivil polisler ise koridora çıkmış, adliye binasının ana kapısına kadar 'dayak tüneli' oluşturmuşlardı.
Milliyet'ten Mert İlkutluğ dört polisin arasında dışarı çıkartılırken üzerindeki yırtık gömleği kan içindeydi. Radikal'den Ahmet Şık dövüle dövüle çıkartıldığı adliye binasının dışında kafasına bir telsizle vurulunca düşüp bayılıyordu alnında bir delikle.
Adliye binasında yaşanılan linç girişiminin dehşeti Aydın sokaklarına da yansımıştı. Yaklaşık 60 kişilik polis grubu adliyenin karşısındaki alanda önüne geleni dövüyor, Avukat Ufuk Güneş tabelasının asılı olduğu büroya doğru ağıza alınmayacak küfürlerle saldırıyordu. Avukat bürosunun önü neredeyse Sivas'taki Madımak Oteli'nin önüne benziyordu.
Hastane de yaralılarla dolmuştu. İşin ilginci, gelen 'yaralılar'ın bir bölümü Çevik Kuvvet polisleriydi. Hatta bir ara aldığı darbeler nedeniyle çenesinde irice bir yara olan Çağdaş Hukukçular Derneği İstanbul Şube Başkanı Murat Çelik bir resmi polisi gösterdi, "Demin şunun elinde bir sıyrık yok muydu" diye. Şaşkınlıkla "Evet" dedim. Çünkü eldeki bir sıyrık dirseğe kadar uzanan bir alçıya dönüşmüştü.
Aslında yaşanılan dehşet vericiydi. Yargının bağımsızlığı saldırıya uğramış, savunma özgürlüğüne, işkenceyi cezalandıran yargıya gözdağı verilmiş, halkın haber alma hakkı, basın özgürlüğü ortadan kaldırılmak istenmişti.
Soruşturmalar, suç duyuruları, savcılığa yapılan başvurular, görevsizlik kararları, Memurin Muhakematı Hakkındaki Kanun'un bilinen engelleri nedeniyle 21 Nisan 1998'de gerçekleşen saldırıyla ilgili olarak neredeyse 10 ay sonra, o da eksik sanıklarla dava açılabilmişti. Çünkü Aydın İl İdare Kurulu saldırıya katıldıkları televizyon kameralarıyla, fotoğraflarla, tanıklarla belirlenen polislerin büyük bölümü hakkında 'meni muhakeme' kararı vermişti.
Belli ki işin bu kadar uzamasına canım sıkılmış, geçen gece kâbusla karışık bir tonda rüyama girmişti, gazetecilere, avukatlara, insan hakları savunucularına saldırdıkları için polislere açılan davanın ilk duruşması.
'Malkoçoğlu mu bunlar?'
Rüyamda gördüğüm salonun neresi olduğunu sonunda anlamıştım. Bu avukatların, gazetecilerin, insan hakları savunucularının dayak yediği Aydın Ağır Ceza Mahkemesi'nin duruşma salonuydu. Ama rüyamda, Aydın 2. Asliye Ceza Mahkemesi olarak görüyordum ben o salonu. Ağır cezanın üç hâkimi gitmiş, onun yerine asliye cezanın tek hâkimi oturuyordu. Bir önceki duruşmada salonun izleyici sıralarını dolduran sivil polislerden bazıları sanıklara ayrılan parmaklıklı bölümdeydi. Baki Erdoğan davasının karar duruşmasında 'müdahil' bölümünde bulunan avukatlar, gazeteciler ve insan hakları savunucuları bu kez izleyici sıralarında oturuyordu.
Yani salonda olay çıkarttığı pek çok kanıtla ortaya konulan yedi sivil polis sanık; avkatları, gazetecileri dışarı atan yedi Çevik Kuvvet polisi 'müşteki', saldırıya uğrayan ikisi gazeteci altı kişi 'müşteki- sanık', geri kalan avukat, gazeteci ve insan hakları savunucuları da 'müşteki'ydi.
Amma da karmakarışık rüya ha!
Duruşma başlıyor. Yargıç, Türk Tabipler Birliği ile İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa ve Aydın barolarını davada 'müdahil' olarak kabul ediyor.
Hayırdır inşallah!
Ardından 'duruşma düzenini bozduğu için' salondan kameralar ve fotoğraf makineleri dışarı çıkartılıyor.
Gerçi zaman zaman meslektaşların ölçüyü birazdan da fazla kaçırdıklarını kabul etmek gerek, ama eğer o kameralar olmasaydı,
21 Nisan'da duruşma salonunda yaşanan saldırıdan ortada dava açılmasına yetecek bir kanıt bulunamazdı polisler hakkında.
Neyse, gündüz niyetine...
Rüyam gittikçe karmaşıklaşıyor. Duruşmanın yargıcı, savcının 'aleniyet unsurunun kaldırılarak duruşmanın gizli yapılması' talebini kabul ediyor.
Otosansürümüz o denli gelişmiş ki, düşümüze giren bir 'utancı' bile 'gizli'yoruz.
Bir yanda onlarca avukat, Türkiye'nin önde gelen baroları var, diğer yanda sanık polislerin tek bir avukatı. Dışarıda 20 kadar jandarma, çok sayıda da sivil polis var. Güvenlik için bu kez az sayıda jandarma getirilmiş. Çünkü saldıran sivil polis olunca, resmiler de saldırıya uğrayanları koruyamıyor, hatta bazen onlar da meslektaşlarıyla ortak davranışa giriyorlar doğal olarak. Bu nedenle önlem jandarmayla alınmış.
Sanık polislerin avukatı iddianamenin kendilerine tebliğ edilmediğini söyleyip süre istiyor haklı olarak. Baki Erdoğan'ın davasında dayak yiyen avukatlar ve onların avukatları 'savunma hakkına saygı duyuyoruz' diyerek talebi yerinde görüyorlar.
Sanık polislerden biri haklılıklarını anlatabilmek için karşı tarafta duran onlarca avukatla, kendilerinin tek avukatını gösterdi; "Baksanıza bu avukatların hepsinde dosya var. Bizim avukatımızda bir dosya bile yok."
Sıra 'mağdur' polislere geliyor. Hepsi de Çevik Kuvvet'ten.
Yedi Çevik Kuvvet polisi de ortak ifade veriyor neredeyse: "Bize 'faşist polis', 'şerefsiz polis' diye bağırdılar. Darp yaptılar."
Kimi elinden yaralandığını, kimi göğsüne vurulduğunu söylüyor. Yargıcın "Kim yaptı?" sorusuna yedisi de iki gazeteciyi gösterip "Ahmet'le Mert" diyorlar. Sonuncu polis de "Beni darp ettiler" diye Ahmet'le Mert'i gösterince yargıç dayanamayıp "Ne yani, Malkoçoğlu mu bunlar" deyiveriyor.
Rüyada yapılan espriye de bayılırım hani...
Arada bir yargıç, "Bu iki gazeteci herkese vurmuş gibi görünüyor", diyor, polislere "Siz bu kadar kalabalıkken hepinize nasıl vurdular?" diye soruyor.
Polisler, kendilerine yapılan saldırıyı anlatırken sürekli "Bir elimizde kalkan vardı" diyordu. Ama göğüslerine yumruk yediklerini, tırmıklandıklarını söyleyince bir mağdur avukatı kalkanlarının enini ve boyunu sordu. Çevik Kuvvet polisi günlük yaşamının bir parçası haline gelen kalkanının boyutlarıyla ilgili soruyu "Onu bilemem" diye yanıtlayınca yargıç da şaşırdı: "Nasıl bilemezsin?"
Rüyam giderek mizahi bir hal alıyordu.
Pir Sultan'ın 'hırkası' gibi bir de 'Mert'in kanlı gömleği' meselesi çıktı rüyamda.
21 Nisan'daki dayak olayından sonra Mert'in gömleği yırtılmış ve kan içinde kalmıştı. Televizyonlar, gazeteler yoğun biçimde söz etti bu durumdan. 'Mağdur' polislerden biri, "Mert'le Ahmet bana vurmaya başladı. Elim kesildi, Mert'in gömleğine bulaştı. Sonra, 'doğru haber' diyorlar, benim kanımla kendi reklamını yaptı" deyince gecenin o saatinde pek eğlendim uykumda.
'Aklınıza gelen her şeyi yazın'
21 Nisan'daki duruşmada, olan olaylarla hiç ilgisi bulunmayan Aydınlı Avukat Ufuk Güneş de 'mağdur' olarak salondaydı. Güneş, dava bitince gazetecilerin ve avukatların dövülerek adliyeden çıkarıldığını, bürosunun altındaki çay ocağında bekleyen iki adliye görevlisi salondan çıkan 100'e yakın sivil polis tarafından dövülmeye başlanınca "Bunlar adliye personeli" diye müdahale ettiğini, bunun üzerine saldırının kendisine yöneldiğini, sivil polislerin o sırada, "Şerefsiz avukatlar", "Böyle adalet olmaz olsun" diye bağırdıklarını anlattıktan sonra kendisine de küfür ettiklerini, ölümle tehdit ettiklerini söyledi. Bunun üzerine yargıç, polislerin hangi küfürleri ettiklerini sordu. Avukat Güneş de kısa bir yol önerdi: "Aklınıza gelen her şeyi yazdırabilirsiniz tutanaklara. Çünkü aklınıza gelebilecek her türlü küfürü ettiler."
Rüyamdaki mahkeme düzeninde zaman zaman aksamalar da oldu elbet. Verilen 'gizlilik' kararı nedeniyle salonda yalnızca avukatlar, mağdurlar, mağdur-sanıklar ve sanık polisler kalmıştı. Ancak bir süre sonra sanık bölümünde oturan bir polisin aslında dışarıda olması gereken bir tanık olduğu ortaya çıktı.
Uzadıkça uzuyordu rüyamın duruşması. Bitince sıkıntıyla çıktık salondan. Adliye binasının önünde, karşısında, yakınında
30'a yakın sivil polis bekleşiyordu.
21 Nisan'daki saldırıyı yaşayanlar, "Bütün olanlardan sonra hâlâ mı can güvenliğimiz tehlikede?" diye sormaktan alamıyorlardı kendilerini, Aydın sokaklarının karanlıklarında. Haklarında suç işledikleri iddiasıyla dava açılan meslektaşlarına destek verdiklerini mi anlatmak istiyorlardı acaba? Yoksa bu yargılamayı, suç işleyen bazı görevlilerin değil de, kentteki emniyet teşkilatının tümünün yargılanması gibi yanlış bir kanıya mı kapılmıştı Aydın Emniyeti'nin yöneticileri?
Rüyamda bu soruya bir yanıt ararken birden bire uyandım. Önce Aydın Adliyesi'nin duruşma salonu geldi aklıma; mekânlar ne kadar birbirine benziyordu. Sonra davaları düşündüm; yoksa 'zaman'ları mı birbirine karıştırdım. 'İnsan'ları birbirine karıştırmam sonucu mu bazı polisleri, avukatları, gazetecileri tanıdığımı sandım?
Rüya işte bu! Gündüz niyetine... Hayırdır inşallah!
-
Barobirlik forumlarında bir meslektaşımız uyarmış
Barobirlik forumlarında bir meslektaşımız uyarmış
http://www.barobirlik.org.tr/forum/f...ts.asp?TID=387
Daha önce ''CMK Çökertildi Polis Dayağı Başladı'' diye yeni bir başlık açmıştım bu gün bir polis dayağı iddiası haberi daha var onu da ''CMK Çökertildi Polis Dayağı Başladı-2'' başığı ile size aktarmak istiyorum.
Durum gerçekten vahim arkadaşlar kasti olarak Yeni Cmk na karşı çıkan zorunlu müdafiiliğin sona ermesi için elinden geleni yapan GÜÇLER! olduğu sürece bu tip olaylar artacak,maalesef üzülerek söylüyorum ''Zorunlu Müdafiilik''sistemi ila karakolda sağlanan insan haklarına uygun ortam,''Zorunlu Müdafiliğin' çökertilmesi ile yok edilmiştir...
Açık ve net söylüyorum bundan sonra Karakolla düşen yoksul vatandaşlarımızın Allah Yardımcısı olsun çünkü artık Etkin Müdafiilik Hizmeti Sunacak Cmk Avukatları Yok!!!!
Haber:
Dövüp rapor aldılar, sonra yine dövdüler
Otomobilleriyle giderken polis tarafından çevrilen üç genç, karakolda feci şekilde dövüldü. Sağlık raporu alındıktan sonra ikinci kez karakola getirilen gençler yine dövüldü. Birinin beyninde ödem oluştu
Beyoğlu'nda, eğlence çıkışı evlerine dönerken otomobilleri durdurulan Alper Mensur, Osman Türker ve Saim Öztürk'e polisler tarafından işkence yapıldığı iddia edildi. Beyninde ödem ve vücudunda darp izleri meydana gelen Mensur hastaneye kaldırılırken taraflar birbirlerinden şikâyetçi oldu.
Bir internet kafede çalışan Mensur'la arkadaşları Türker ve Öztürk, çarşamba akşamı iş çıkışında buluşarak Beyoğlu'na gitti. Gecenin ilerleyen saatlerine kadar eğlenen gençler, Fındıkzade'deki evlerine dönmek üzere yola çıktı. Karaköy Perşembe Pazarı'na geldiklerinde otomobilleri durdurulan gençlerle polisler arasında tartışma çıktı.
Gençlerden Öztürk, karakolda ve tutuklanma istemiyle çıkarıldığı mahkemede verdiği ifadede olayı şöyle anlattı:
"Arabayı durdurduğumuzda bir polis memuru kapıyı açarak, 'İnin lan aşağı' dedi. İndiğimizde polis memurlarınca hırpalanmaya başladık. İçkili olmamıza rağmen, polis memurlarına herhangi bir direnişte veya hakarette bulunmadık. Ancak polisler bizi kelepçelemeye çalıştı. Birden 8-10 polis aracı daha geldi ve çıkan bütün polisler bizi dövdü. Beni ekip aracına bindirirken, arkadaşım Alper yerde yatıyordu. Polis ekibiyle önce Karaköy Polis Merkezi'ne geldik. Burada polis memurları tarafından ben ve Alper coplarla dövüldük. Daha sonra polis memurlarıyla hastaneye rapor almaya gittik. Beni döven polis memurlarından davacı ve şikâyetçiyim."
İkinci dayak iddiası
Gençlerden Alper Mensur Taksim İlkyardım Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde müşahede altında tutulurken, Mensur'un kardeşi Ayşın Mensur, "Ağabeyim önce karakola götürülüp burada polislerden dayak yemiş. Daha sonra ağabeyimi alıp hastaneye getirmişler. Sağlık kontrolünden sonra tekrar karakola götürülmüş ve yine dayak yemiş. Bu sefer vücudunda ağır darp izleri ve beyninde ödem oluşmuş. O sırada bizim haberimiz oldu. Avukatla karakola gidip kardeşimi polisler eşliğinde hastaneye tekrar götürdük. Polisler bir doktordan ağabeyimin hastaneye ilk gelişindeki durumuna göre rapor tutmalarını istedi. Doktor da bu isteği kabul etti. Hem doktor hem de polisler hakkında şikâyetçiyiz" dedi.
Kaynak :http://www.milliyet.com.tr/2007/05/19/guncel/agun.html
Bu şekildeki saldırılar artıyor ve maalesef görünen o ki daha da artacak Barolarımızın yetkili kurumları lütfen harekete geçsinler...
Av.Gökhan Karakaş
-
Re: Avukata saldırı Barolar ne yapıyor
Sayın Av. Tayfun Eyilik,
Bu bir facia! Elim ayağım titredi. Dur bakalım Sn. Kolcuoğlu'nu bekleyelim. Ne yapacak? Ondan sonra biz ne yapabiliriz? Hadi meslektaşlarım birşeyler yapalım. Takip edelim.
-
Re: Avukata saldırı Barolar ne yapıyor
Neyi takip edeceksiniz? Ne değişecek ki? Bakarsınız kısasa kısas dönemi başlar asıl haber de bu olur o zaman. Poliste avukata bakış açısı değişmediği sürece bu olaylar sürüp gidecektir. "Ben avukatım" sözüne tüyleri diklenmediğinde sorun çözülmüş demektir.(hayal elbette...)Benim önerim henüz bu hak da avukatların elinden alınmadan önce birer tabanca rusatı ve 45lik colt veya browning almalarıdır, hiç değilse meşru müdafadan yırtarsınız.
-
Re: Avukata saldırı Barolar ne yapıyor
BAROLARIMIZDAN TBB'NE GÖNDERİLEN BİLGİLER IŞIĞINDA MESLEKTAŞLARIMIZA YAPILAN SALDIRILAR (yalnızca 2007 yılı aktarılmıştır.)
156 MEHMET AYDENİZ KONYA 18.07.2007 YARALI
155 UMUT SÖNMEZ TEKİRDAĞ 20.07.2007 YARALI
154 MÜJDAT ÖZ GİRESUN 31.05.2007 YARALI
153 ZAFER KORKMAZ İSTANBUL 23.05.2007 YARALI
152 CELAL GÜRKAN İZMİR 16.05.2007 YARALI
151 MURAT DEMİR KAYSERİ 24.04.2007 YARALI
150 YILMAZ KELEŞ KOCAELİ 27.03.2007 YARALI
149 BARIŞ ELÇİ ANKARA 25.03.2007 YARALI
148 KAMİL SEZGİN AKSARAY 20.03.2007 YARALI
147 SEVİNÇ GÜMÜŞ KOCAELİ 19.03.2007 YARALI
146 AHMET KOPARAN SAMSUN 04.03.2007 VEFAT
145 ABDULLAH ÇELİK VAN 16.02.2007 YARALI
144 AV. HÜSEYİN TEOMAN DEMİRCİ KONYA 09.02.2007 YARALI
143 AV. LEVENT AKABA KONYA 07.02.2007 YARALI
-
Re: Avukata saldırı Barolar ne yapıyor
Bu tür olaylarda polis hakkında açılan soruşturmalarda dişe dokunur bir sonuç hatırlayananız var mı ? Polisler bu şekilde kendi amirleri, siyasi erk ve adalet mekanizması tarafından korunduğu sürece hiçbir şey değişmez.
-
Re: Avukata saldırı Barolar ne yapıyor
Vay Be Polİsİn Nekadar Cok Dostu VarmiŞta Haberİmnİz OlmamiŞ Benden Sİze GÜzel Bİr Önerİ "avukatlar Gecen DÖnem Cogu Polİs Oldu Muhakak Sİzİ Çekemİyenlerdendİr Sİzİn Avukati DÖven Polİsler"!!!!!
-
Re: Avukata saldırı Barolar ne yapıyor
Alıntı:
Cemaldemirci rumuzlu üyeden alıntı
Vay Be Polİsİn Nekadar Cok Dostu VarmiŞta Haberİmnİz OlmamiŞ Benden Sİze GÜzel Bİr Önerİ "avukatlar Gecen DÖnem Cogu Polİs Oldu Muhakak Sİzİ Çekemİyenlerdendİr Sİzİn Avukati DÖven Polİsler"!!!!!
Hangi polisin dostu? .......NE?.........Avukatı döven polisle mi dostluk yapacağız?.........."sizin avukatı döven polisler" !!! ..ne demek? .......bizim polise düşman olduğumuzu mu iddia ediyorsun?....avukatı dövenin polis olduğunumu zannediyorsun?
-
Re: Avukata saldırı Barolar ne yapıyor
-
Re: Avukata saldırı Barolar ne yapıyor
Zaten avukatların karşı taraflarca veya haciz mahallinde veya başka sebeplerle sürekli saldırıya maruz kaldığını biliyoruz. Temel olarak hukukun uygulanmasına hizmet eden bir kısım polis'in yine hukuka hizmet eden avukatlara düşmanlığını anlamakta zorluk çekiyorum.
Yaşayacak başka bir ülke yok. Buna sessiz kalan meslek kuruluşlarımıza , kendilerine kimlik sorduğu için tüm teşkilatı ifade vermeye çağıran hakimlerimize , basına avukatlara yapılan bu saldırılar karşısındaki tavırlarına inanamıyorum
-
Avukata bunu yapan polis vatandaşa ne yapar?
Polis yetkileri ne kadar daha artsın?
Polisten ’Benim yanımda nasıl telefonla konuşursun’ dayağı 2 Ağustos 2007
İsmail AKTAŞ/İSTANBUL
İstanbul Barosu avukatlarından M... Öz, 29 Temmuz pazar günü Nevşehir’den kendisini ziyarete gelen ailesiyle Kadıköy’de Moda sahilinde bir çay bahçesinde otururken yanlarına iki polis geldi. Polislerden biri ağabeyi İ... Öz’e "Seni birine benzettim çıkar kimliğini" dedi.
BİBERGAZI SIKTILAR
M... Öz’ün iddiasına göre bu sırada telefonu çaldı. M... Öz’ün telefonla konuştuğunu gören polis memuru, "Kapat o telefonu. Nasıl telefonla konuşuyorsun" dedi. M... Öz ise "Ben avukatım. Bakın kimliğime. Böyle kimlik sorma olmaz. Biz ailece burada oturuyoruz" dedi. Bunun üzerine polis memuru, Muammer Öz’ü yakasından tutarak tartaklayıp yumruk attı. Ağabeyinin araya girmeye çalıştığını belirten M... Öz, "Bu arada olay yerine birçok polis ekibi geldi. Bahsettiğim polis memuru onlar gelince bana tekrar vurmaya çalıştı. Cebinden biber gazı çıkarıp yüzüme üç defa sıktı. Beni dayak yediğim polis memurunun aracıyla, ailemi ise başka bir araçla Kadıköy İskele Karakolu’na götürdüler" dedi. Karakola gidene kadar da dayak yediğini söyleyen M... Öz şöyle konuştu:
"Yolda bana çokça darbeler indirdiler. Burnum kırıldı, gözüm şişti, omzumda, boynumda ve karnımda çürükler oluştu. Bana yol boyunca ’Biz senin gibi çok avukat s....., seni de s...... Biz 15 yıldır bu işi yapıyoruz. Bize hiçbir şey olmaz’ dediler. Karakolda ifademiz alındıktan sonra serbest bırakıldık."
BURNUNU KIRDILAR
Olaydan bir gün sonra Avukat Öz, Adli Tıp Kurumu’ndan rapor aldı. Raporda, Öz’ün burnunda kırık olduğu, sağ ve sol omuzunda, boynunda, sağ göz altında ve karnında morluklar olduğu belirlendi. M... Öz, Fatih Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvurarak olaya karışan
Kadıköy İlçe Emniyet Müdürlüğü, Önleyici Hizmetler Büro Amirliği’nde görevli polis memurları Bülent O.... ve Uğur Y.... hakkında savcılığa suç duyurusunda bulundu.
YÖNETİMİN NOTU: Kişi adları kişilik haklarına halel getirebileceğinden hukuki.net yönetimince kısaltılmıştır.
-
Re: Avukata bunu yapan polis vatandaşa ne yapar?
Şimdi olay öyle bir anlatılmışki sanırsınız polis memuru değil adamlar sokak çetesi...
Böyle bir olay meydana gelmiş olabilir...
Ama mantıklı düşünmek gerekirse de "benim yanımda cep telefonuyla niye konuşuyorsun" diye adama tekme tokat dalıp dövmez bizim hiçbir polis memurumuz...
Belki de olayı onların ağzından dinlesek çok farklı sonuçlar çıkar...
Ben burda ortaya atılan iddiaların yalan olduğunu kesinlikle savunmuyorum...
Ama polis memeurlarını birer cani, mağdur kişileri de sütten çıkmış ak kaşık olarak göstermek olayın objektifliğine zarar verir...
BElki bu polis memurları da aynen olayda belirtildiği üzere davranmış olabilirler ama bunu "avukata böyle yapaan polisler vatandaşa neler yapmaz" başlığı altında lanse ederek polislerin genel davranışları böyleymiş gibi göstermek yanlış...
Zaten kimsenin kimseye güveninin kalmadığı bu devirde kamu güvenliğinden sorumlu polislerimiz hakkında da böyle kanılarımız olursa gerisini düşünmek bile istemiyorum...
Teşekkürler...
-
Alperduncan'ın Dikkatine !!!
Kardeşim alper valla arkadaşın anlattığı gibi polisler var kendim görmesem neyse ya sana denk gelmemiş yada bana ve avukat arkadaşa denk geldi.Kamu gücünü arkasına alan polis bunun bir çok vakasına raslatık ve rastlıyoruz göz altında ölenler,karakolda dayaklar,kızlara tecavüzler ve daha neler neler...Ülkemizde polis olmak kolay adam hiç bişe olmasam bile polis olurum diyo daha neyi savunuyorsun ki? Bak geçen gün misafirimizin kız kayboldu sağolsunlar karakola götürmüşler abisiyle ben karakola gittim kız orda korkmuş abisi ben korkmuşuz ben kızı teslim alıyorum abisinin yaşı küçük laf anlamıyor 13-14 yaşında kız kardeşine tokat attı polisler 40-45 yaşında vardı biri çocuğa hemen şiddete başladılar ben orada olmasam kim bilir neler yaparlar genç bi polis te bana yeltendi ama sonra caydı nedense düşün canımız kimlere emanet.Şimdi kalkıp polyannacılık oynamayalım polisin ruh hali belli.Görüyo arkadaşlarını her haltı yiyolar noluyo meslekten azıcık uzalaştırma sonra yine dönüyo al sana adalet.
-
Re: Avukata bunu yapan polis vatandaşa ne yapar?
Muhakkak olacaktır kardeş böyle durumlar...Her meslekte çıkar ama ben genelin böyle olduğunu düşünmüyorum...Ben de çok polisle karşılaştım tabi eskiden oturduğum yerde her gece durdurur kimlik sorarlardı kaba davrandıkları olurdu bunları da kamu gücünü arkalarına alarak yaptıklarını da biliyorum ama durum abarttığınız -ki ben böyle düşünüyorum- kadar değil yani...sen bana canlı örneklerini sunmuşsun ama bilirsin ki her zaman ön plana olumsuzluklar çıkar bu da durumu sanki içler acısıymış gibi gösterir...bu yüzden işin olumlu yanları göz ardı edilir...Kısacası durum o kadar kötü değil kanaatimce...
-
Re: polis yetkisini kullanırken Avukat bunu yaparsa?
adaletin timsali...ne
bir avukat düşününki kendisini kanunların üstünde görüp ukalalık yapıyor.ve kimlik soran polise "evet hemde insanların içinde bunun böyle bir yetkisi yok sakın kimlik göstermeyin diyerek ortalağı velveleye veriyor. sonra polislere mukavemet ediyor ,yetmiyormuş gibide yanındaki şehir eşkiyalarına bir lider edasıyla saldırın diyerek 5 polis mumerunundan 2 polis memurunu darp ettiriyor,sonrada cebindeki kendisine layık olmayan avukat kimliğini çıkartarak ben avukatım diyerek sıyrılmaya çalışıyor , bir poliste düşününki ;kendisini avukat denen ancak ne idüğü belli olmayan cebinde sadece bir avukatlık kimliği ile gezen bir saldırgana karşı yetkisi dahilinde zor kullanıyor,
evet benim güzel ülkem .. sen böyle avukat yetiştirmeye devam et bunlar yarının bağımsız diyerek nara attığımız adalet sistemi içinde yer alacaklar ne trajedi ama . siz avukatlar kanun üstünde değilsiniz ve olmayacaksınız hukukun üstünlüğü biz var oldukça daim olacaktır.sizlere cevap kanun çerçevesinde dünkünden daha farklı olmayacaktır
gerçek avukatlara saygılarımla...
-
Re: polis yetkisini kullanırken Avukat bunu yaparsa?
Alıntı:
tolgaatak rumuzlu üyeden alıntı
adaletin timsali...ne
bir avukat düşününki kendisini kanunların üstünde görüp ukalalık yapıyor.ve kimlik soran polise "evet hemde insanların içinde bunun böyle bir yetkisi yok sakın kimlik göstermeyin diyerek ortalağı velveleye veriyor. sonra polislere mukavemet ediyor ,yetmiyormuş gibide yanındaki şehir eşkiyalarına bir lider edasıyla saldırın diyerek 5 polis mumerunundan 2 polis memurunu darp ettiriyor,sonrada cebindeki kendisine layık olmayan avukat kimliğini çıkartarak ben avukatım diyerek sıyrılmaya çalışıyor , bir poliste düşününki ;kendisini avukat denen ancak ne idüğü belli olmayan cebinde sadece bir avukatlık kimliği ile gezen bir saldırgana karşı yetkisi dahilinde zor kullanıyor,
evet benim güzel ülkem .. sen böyle avukat yetiştirmeye devam et bunlar yarının bağımsız diyerek nara attığımız adalet sistemi içinde yer alacaklar ne trajedi ama . siz avukatlar kanun üstünde değilsiniz ve olmayacaksınız hukukun üstünlüğü biz var oldukça daim olacaktır.sizlere cevap kanun çerçevesinde dünkünden daha farklı olmayacaktır
gerçek avukatlara saygılarımla...
Bir avukat, ben avukatım dediği anda polis kimliğine bakmalıdır. O sizin beğenemediğiniz avukat, adalet sisteminin tıpkı polis gibi çeşitli yetkilerle donatılmış ferdidir. Kanundan üstün değildir, tıpkı polis gibi. Dahası da var ama ben anlatmayım anlayamazsınız.
Sizin gibi ne üdüğü belirsiz insanların avukat, polis, doktor vs. gibi meslek guruplarına çamur atıp da ulaşamadığınız mevkilere laf söylemekten başka çaresi olmayan insanların malzemesidir bunlar. Atasözünü söylememe gerek yok, kelimeleri vereyim siz anlarsınız: Kedi, ciğer, mındar...
Şimdi kendinizi ne zannedip de hakim ve savcı yerine geçtiğinizi bilemeyeceğim ama zavallı fikrinizi alıp hukuk sitesinden ilişiğinizi kesiyorum.
Size veya bu forumu okuyanlara da şunu söylüyorum: "Polise mukavemet" suç ise bunun cezası dayak değildir! En azından hukuk devletinde bu değildir. Bunu sizin söyleminizle gerçek polis de gerçek avukat da gerçek vatandaş da bilir. Sizin amacınız provakasyon ve bu ülkenin insanı avukatını da polisini de çok seviyor. Kimseyi kimseye karşı kinlendiremeyeceksiniz. Siz sadece zavallı, kendini ispat edemeyen, edemeyecek, zavallı tiplerdensiniz. Bu ülke asıl sizin gibi insanlar yetiştirdiği için üzülmeli. Bir de utanmadan profilinize POLİS yazmışsınız. Yalan ama polisin kimseyi dövemediğinden haberiniz yok muydu? Yoksa siz de mi dövdünüz? Yukarıda bir üyemizin dediği gibi bu konular genelleşirilmemeli, bunlar kişisel olaylar. Ancak siz bir zümreye saldırdınız. Ben de olay her ne olursa olsun adalet mekanizmasının birer parçası olan emniyet ve avukatlık meslekleri onuru adına size şunu söylüyorum; Burası bir hukuk sitesi, gayri hukuki söylemlere izin vermeyiz.
Üyeliğinize son verilmiştir.
HAYDİ GÜLEGÜLE.
-
Re: Avukata bunu yapan polis vatandaşa ne yapar?
Polis arkadaşlar niçin alınganlık gösteriyor.? Anlamakta güçlük çekiyorum. Siz neyi savunuyorsunuz.? Bizim bu forumda tüm polisleri aynı kefeye koymadığımız açıktır. Eğer siz avukata dayak atan arkadaşınızı savunuyorsanız ....evet...o zaman sözümüz aynı zamanda sizedir.Bütün bir meslek mensuplarına "ukala.." demek ne demek? Bunun hukuki sonuçlar doğuracağı muhakkak, aynı zamanda muhtemeldir de........
-
Re: Avukata bunu yapan polis vatandaşa ne yapar?
Konular birleştirilmiştir.
Öncelikle bu konuda yazılmış ve açılmış eski forumların linkleride aşagıda verilmektedir. Konuyu tartışacak arkadaşların ilgili forumlarıda okumalarını rica ediyorum.
https://www.hukuki.net/forum/showthread.php?t=23050
https://www.hukuki.net/forum/showthread.php?t=19627
Tüm ziyaretçilerimizin anlamısını önemle rica ediyorum. Bu başlıklar özel olarak belli bir kurumu belli bir mesleği hedef alan yazılar değildir. Burada yapılan eleştiri doğrudan eylemi işleyen kişilere ve o eylemi destekleyen düşüncelere yöneliktir.
Kendi görüşüm olarak söylemek gerekirse özellikle bu tip olayların münferit olduğu düşüncesi oldukça iyi niyetli birazda safça bir yaklaşım olsa gerekir. Bu konuda ata sözü haline gelmiş deyim ve deyişlerimizi hatırlamanızda fayda var.
Demek istediğim şudur. Polislik vazifesi bizlerin canlarını ve mallarını emanet ettikleri kutsal bir görevdir.
Polislerimiz kimin hırsız kimin katil kimi vatan haini olduğuna karar veremezler. Bu kararı yargı verir . Sorunda zaten burdadır. Bir kısım polis arkadaşlarımız kendilerini hakim savcı polis yerine koymakta, hatta bazıları tüm kanunların üstünde görmektedir.
Sadece kendi yaşadığımız olayları yazsak emin olun buraların sayfaları yetmez.
Konuyu özetlemek gerekirse Tangör Evren'in iletilerinde belirtilen "nasıl bir polis istiyorum" diye tarif edilen polisi istiyorum.
Asıl işaret etmek dikkatleri çekmek isteğim konu ise; Meslek kuruluşlarının, Baroların haberde geçen olayın gerçek olup olmadığını gerçek ise Avukatlık mesleğine yönelik kin ve nefretlerinin hesabını Avukatların meslek kuruluşu adına sormaları için niçin hala bekledikleri
Diğer işaret etmek istedğim konu ise
Polis meslek ve etik ilkelerinin oluşturulmaya ve bu konuda İstanbul Emniyet Müdürlüğünün çok yoğun bir şekilde faaliyet gösterdiği ve bu konuda oldukça hassas olduğu bir dönemde bu ilkelere uymayan kişilerin polislik mesleği ile bağlarının hemen kopartıldığı ve bu nedenle en azından benim takdirimi kazandıkları bir dönemde Emniyet müdürlüğünün de bu olaya karışan personeli hakkında da aynı duyarlılığı göstermesidir.
-
Re: Avukata saldırı Barolar ne yapıyor
sN.Av.Aydın bey,sizin meslektaşlarınızdan yani avukatlardan polis olan cok oldu benim tahminim sizin avukat arkadaş'ı darp edenler polis olan meslektaşlarınız olmasın dedim?
-
Re: Avukata saldırı Barolar ne yapıyor
Cemal bey bildiğiniz birşey mi söylüyorsunuz ?
Bu hassas konuda espri mi yapmaya çalışıyorsunuz ?
Yoksa provakasyon yaratmaya mı çalışıyorsunuz?
Eğer olayı tasvip ediyorsanız bunu açıkça söyleyin ?
-
Re: Avukata saldırı Barolar ne yapıyor
Alıntı:
Cemaldemirci rumuzlu üyeden alıntı
sN.Av.Aydın bey,sizin meslektaşlarınızdan yani avukatlardan polis olan cok oldu benim tahminim sizin avukat arkadaş'ı darp edenler polis olan meslektaşlarınız olmasın dedim?
Hukuk Fakültesi'ni bitirenlerin polis oldukları(nadir de olsa) doğrudur. Keşke sayıları artsa .......
Siz fiil yerine faile bakıyorsunuz... Ben fiile bakıyorum..
Anlaşılan bayağı bir neşelendirmiş! sizi bu vaka...
Aklıma sahip ol Allahım!
-
Emniyet Müdürlüğünden açıklama
Avukat Öz'ün "Dayak yedim" iddiasına Emniyet Müdürlüğü'ünden cevap
2 Ağustos 2007 21:08
İstanbul Emniyet Müdürlüğünce, avukat Muammer Öz'ün ''polislerce darp edildiği'' iddiasına ilişkin yapılan açıklamada, ''habere konu dövülme olayının olmadığı, aksine görevli memurların görevini ifa ederken mukavemetle karşı karşıya kaldıkları'' belirtilerek, konuyla ilgili olarak inceleme başlatıldığı bildirildi.
İstanbul Emniyet Müdürlüğünce yapılan yazılı açıklamada, bugünkü bazı yazılı basın organlarında ''Polisten 'Benim yanımda nasıl telefonla konuşursun' dayağı'' ve ''Avukata kimlik dayağı'' başlıkları altında yayınlanan haberlerde bir avukatın polis tarafından dövüldüğü iddiasına yer verildiği belirtildi.
Kadıköy'de 29 Temmuz 2007 tarihinde suçların önlenmesine yönelik görev yapan ekiplerin, Moda sahilinde bir arada bulunan 5 şahıstan kimlik istediği dile getirilen açıklamada, içlerinden M.Ö. isimli şahsın, ''kimliklerinizi vermeyin, polislerin böyle bir yetkisi yok'' diyerek kimlik verilmesini engellemesi üzerine şahısların polis merkezine davet edildiği kaydedildi.
Bu kişilerin polis merkezine gitmemek için zorluk çıkardığı, içlerinden M.Ö. isimli şahsın, ''kendisinin avukat olduğunu'' söyleyerek tehdit ve küfürler savurduğu ve etrafta bulunan halkı galeyana getirmeye çalıştığı dile getirilen açıklamada, şöyle denildi:
''Görevlilerimiz kademeli olarak zor kullanarak şahısları etkisiz hale getirmiştir. Olay anında yaşanan arbede sonucunda görevli 2 polis memuru muhtelif yerlerinden yaralanmıştır. Olaya şahit olan 3 vatandaşımız da olayın yukarıda anlatıldığı şekilde geliştiğini, avukat olduğunu söyleyen bir şahsın yanındaki arkadaşları ile birlikte polis memurlarını tehdit ettiğini, defalarca uyarılmasına rağmen hakaretlerini sürdürerek, görevli polis memurlarına saldırdığını, kaçmaya çalışırken yere düştüğünü gördüklerini ifade etmişlerdir.'' Olayla ilgili olarak günün nöbetçi Cumhuriyet savcısına telefonla bilgi verildiği, şahıslar hakkında, ''görevli memura direnmekten işlem yapılarak evrakın ikmalen gönderilmesi'' talimatı doğrultusunda gereğinin yapıldığı anlatılan açıklamada, ''Yukarıdan da anlaşılacağı üzere, habere konu dövülme olayının olmadığı, aksine görevli memurların görevini ifa ederken mukavemetle karşı karşıya kaldıkları görülmüş, konu ile ilgili olarak da inceleme başlatılmıştır'' denildi.
http://www.memurlar.net/haber/84055/
-
Re: Emniyet Müdürlüğünden açıklama
Memurlar net sitesinde yapılan yorumları yorumsuz olarak aktarıyorum
bu adam avukat ise eli ayağı düzgündür. birşey mi yapmış ta polis kimlik sormuş. bu aydınlatılmamış. 5 şahıs varmış ta kimlik sormuşlar gerekçe bu mu? 5 kişinin bir arada olması mı? polisler bu kadar antipatik olmasa kimlik göstermek te sorun olmaz, ama keyfi olmaz mutlaka gerekçe olmalı.
3 Ağustos 2007 00:47lazanya61
--------------------------------------------------------------------------------
Tabi tabi yedik bizde.
Polisler şöyle mi dedi acaba 'Sayın avukat bey lütfen kimliğinizi gösterir misiniz?Lütfen arabaya biner misiniz?''
Polis devletiyiz sosyal-hukuk devleti falan palavra.
Adam istediği yerde istediği kişiye 'çıkar lan kimliğini' diyebiliyor.Ama bir milletvekili görünce karşısında süt dökmüş kedi,vatandaşa gelince kaplan kesiliyor.Ülkede elinde silah olan kral zaten.
3 Ağustos 2007 00:41deübef
--------------------------------------------------------------------------------
haberi hürriyet gazetesinde okudum. Adı geçen avukat istanbul üniversitesi avukatlarındanmış ve bu avukata adli tıptan burnunun kırıldığı ve vücudunun çeşitli yerlerinden darp aldığı yönünde rapor verilmiş. Bu da gösteriyorki yere düşmeyle bu şekilde darp ve burun kırılma olamaz. Avukata dayak atıldığı gün gibi ortadayken emniyet neden bu olayda suçlu olan polislere soruşturma açması gerekirken bunları koruyor anlamış değilim. Hem olay moda da avukat yakınlarıyla gezerken oluyo. Polisler durduk yere neden bi insana gidip kimlik sorarki ortada suç teşkil edecek bi durum veya asayişi bozacak bi durum yokken. Kendi haklarımızı bilmediğimiz için bize kimlik sorulurken hemen ya korkudan veya başka sebeplerden kimliğimizi gösteririz. Söz konusu kişi avukat olduğundan durduk yere kimlik sormaya hakları olmadığını bilip ve buna karşı geldiği için polislerin zoruna gitmiş olmasından kaynakalandığını düşünüyorum. Bir insan bu en temel hakkını polise karşı savunurken bunları yaşamamlı. velev ki avukat suçlu olsa da (hiç inanmıyorum) polislerin dayak atmaya hakları yokki. Suçluysa tuatanağını zabtını herneyse tutarsın karakola götürüp gereken işlemi yaparsın (insani olan işlemler tabi) Sivilleşmeye çalışan bir toplumda gün geçtikçe bu tür olayların olmaması gerekirken aksine artıyor. Umarım bir daha böyle olaylar yaşanmaz ve polisler gereken cezayı alırlar.
2 Ağustos 2007 23:55chemicalist
--------------------------------------------------------------------------------
tek kelimeyle kimse yoğurdum ekşi demez.calalettin carrahın kendi ilçesi maç oynarken taraftarlara dayak atmayın dediğinide ben çok iyi bilirim.böylemi savunuyorsun sen vatandaşını sayın cerrah? birde avukat zaten darp raporu almış.acaba o raporu ne yapacaksınız? eminimki şahitlik yapanlarda sivil polislerdir.açıklasınlarda kimliklerini,mesleklerini görelim bakalım.geçin bu ayakları.kalın selametle...
2 Ağustos 2007 23:19kızılakrep49
--------------------------------------------------------------------------------
avukatlar başta kanunları bilmiyor nasıl avukatlık yapıyorlar anlamadım
2 Ağustos 2007 23:16kaan366
--------------------------------------------------------------------------------
Egoist avukatlara verilen cevap umarım yeterli olmuştur.
2 Ağustos 2007 22:18serkan_vatan
--------------------------------------------------------------------------------
hep böyle oluyor nedense hep vatandaş suçlu hep devlet görevlileri haklı.birileride bunu alkışlıyor
2 Ağustos 2007 22:07tembel
--------------------------------------------------------------------------------
kardesim avukatsan polisin kimlik sorna yetkisinin olduğunu bilirsin. poliste kendisi için bu8 uygulamayı yapmıyor. vatandasımızın basına bela gelmesin diye. önemli olan avukatlık değil kanunlara uyup uymamak. anladınmı sevgili kardesim.
2 Ağustos 2007 22:03Mustafa60
--------------------------------------------------------------------------------
-
Re: Avukata saldırı Barolar ne yapıyor
Alıntı:
Cemaldemirci rumuzlu üyeden alıntı
sN.Av.Aydın bey,sizin meslektaşlarınızdan yani avukatlardan polis olan cok oldu benim tahminim sizin avukat arkadaş'ı darp edenler polis olan meslektaşlarınız olmasın dedim?
Cemal Bey, kişilerin tercihleri zaman içinde değişebilir. Önce avukat olan birisi sonradan polis olmak isteyebilir; önce öğretmen olan birisi sonradan mühendis olmak isteyebilir. Kişilerin meslek tercihleriyle görevlerini olması gerektiği gibi yapmalarının bağlantısı nedir? Bu kanıya nereden vardınız? Evet, avukatlıktan polisliğe geçen kişiler de olabilir ama olmayabilir de. Bütün meslekler önemlidir, kutsaldır, kamu görevlilerinin hepsi istisnasız kamuya hizmet amacıyla çalışmaktadır. Ama bence öğretmenler, kolluk kuvvetleri ve yargı mensupları kamu için en kutsal görevi ifa etmektedir. Ve bu kişilerin işlerinde çok titiz davranmalarının gerekliliği muhakkaktır, hata yapmamalıdırlar. Bu kişiler mesleklerini yaparken kendi egolarını, duygularını, sinirli hallerini asgari düzeye indirmelilerdir.
Ankara Emniyet Müdürlüğü binasında "herkesin polisi kendi vicdanıdır" yazar ya, polislerin de polisi amirinden önce kendi vicdanı olmalı, değil mi?
-
Re: Avukata saldırı Barolar ne yapıyor
Hala köhnemiş bir anlayışın esiriyiz. Hiçbir zaman bu ülkede devletin halk için olduğu anlayışı olmadı, hatta memurlar.net te yapılan bazı yorumlar da bu anlayışın yansıması,devlet kutsaldır bunun karşısında birey özgürlüklerinin bir önemi yoktur. Sözkonusu faaliyetlerin asayiş için yapıldığı söyleniyor peki İstanbul'un asayiş sorunu çözüldü mü Kadıköy'de oturan avukata kimlik sorarak ve sonra döverek veya Taksim'de yemek yiyen vatandaşı döverek. Düşünürsek asayişin sağlanmasına yönelik faaliyetlerin ne olduğu, yöntemleri ve bu sorunların merkezi olan bazı semtler belli ama İstanbul hala suç cenneti. Esas polisin bunlar üzerine odaklanması lazım.
-
Re: Avukata saldırı Barolar ne yapıyor
önleyici ve caydırıcı bir yöntem izlenmelidir savclık tarafından. bugün bana yarın sana, bunu anladıkları zaman geç olmaz umarım.
-
Re: Avukata saldırı Barolar ne yapıyor
Hakimlerin ve savcıların avukatlara yapılan saldırlar konusunda duyarlı olmadıkları, kendilerine yapılan saldırılarda göstedikleri tepkiden anlaşılmaktadır. Yasal olarak aynı yaptırıma tabi olan bu olaylarda farklı işlem yapılması çok rastlanan bir durumdur. Kendileri ile ilgil çok küçük olaylarda dahi aşırı tepki gösteren hakim ve savcılar, avukatlar söz konusu olunca oldukça duyarsız kalmaktadır. Seçimlerin yapıldığı gün eline verilen listeye göre hakimi içeri almayan bir polisin tutumu sonucu 65 tane polisi sorguya çeken hakimlerve savcılar, avukatlar söz konusu olunca (avukatın ağzı burnu kırılmasına rağmen) rağmen, bir şey olmaış gibi davranıyorlar. Bu konuda biraz daha duyarlılık beklemek sanırım fazla bir hak talebi değildir.
-
Re: Avukata saldırı Barolar ne yapıyor
Sayın Abbas Bilgili,
Düşüncelerinize katılıyorum.
Duyarlılık beklemek yerine hakkınızı yasal yollardan talep ederek sonuç alın, kamuoyunda güven bunalımına olumlu bir gösterge olsun.
Emniyet avukatı yalanlayan açıklamalarda bulundu.
Yargılamada hakim ve savcılar kadar önemlisiniz.
-
Re: Avukata saldırı Barolar ne yapıyor
Kanımca sorun, tartışmalarımızdan çok daha kapsamlıdır: Avukatın toplumdaki yeri, toplumun avukata bakış açısı.
Sorunun belki de en temel nedeni "avukatlık mesleğinin" toplumda hak ettiği saygıyı görmemesidir. Genel kanıya göre, Avukatlık saygın bir meslek değildir.
Eminim ki, tüm meslektaşlarımın hemen her gün karşılaştığı çok basit, gündelik örnekler bu bakış açısını rahatlıkla ortaya koymaktadır.
Önceliğimiz, mesleğimize saygınlık kazandırmanın yolunu bulmak olmalıdır.
-
Re: Avukata saldırı Barolar ne yapıyor
Beni yanlış anlayıp yanıt vermeye yada fırsat bu fırsattır diyip bu sözden yararlanmak isteyenlere çok ağır yanıt vereyim öncelikle uyarayım dedim. Çünkü avukatlar hakkında düşüncelerimi bilir bilen...
Sayın Av.Esin Kılıç Erdoğan' ın sorusunu şöyle soralım doğrusnu bulalım bence Esin hanımefendi demiş ki ''Sorunun belki de en temel nedeni "avukatlık mesleğinin" toplumda hak ettiği saygıyı görmemesidir. Genel kanıya göre, Avukatlık saygın bir meslek değildir.'' Peki soru şu ? Avukatlık gerçekte saygın bir meslek midir ? ( Kütfen yazmak için yazmayınız avukatlar nedenleriyle yazarsa daha memnun olacağım çünkü yanıtlara sorum var. )
-
Re: Avukata saldırı Barolar ne yapıyor
Tüm meslekler saygındır Sayın commodore1tr ve elbette avukatlık da saygın bir meslektir. Yargının olmazsa olmaz 3 unsurundan biri olan savunma unsurunu üstlenen mesleğin ve mensubunun, en az diğer unsurlar yani iddia ve karar makamları kadar saygın olduğunu kabul etmek gerekir. Mesleğimizin tarihini ve gelişimini incelediğimizde aynı zamanda kutsal (Bu ibareyi meslekler için kullanmayı pek sevmem ama başka türlü ifade edemedim.) bir meslek olduğunu da görüyoruz.
Ha, ülkemizde saygın mıdır diye sorarsanız (ki sanıyorum bu yanıttan sonra o soru gelecek) Esin Hanım zaten bu konuda açıklama yapmış, bizim memleketimizde avukatlık maalesef saygın bir meslek değil, bu bizlerce de kabul edilen hatta bunda biz avukatların da büyük etkisi olduğuna inanılan bir gerçek.
Yalnız ne hikmetse, bu saygın olmayan meslek en çok tercih edilen meslekler arasındadır. Çoğu anne-baba çocuklarının avukat olmasını istemektedir, adliyede üzerinizde gıpta ile dolaşan bakışları hissetmektesinizdir. Ben de bunu anlayabilmiş değilim...
-
Re: Avukata saldırı Barolar ne yapıyor
Peki sayın Av.Dilek Kuzulu Yüksel ;
Demişsiniz ki '' Yargının olmazsa olmaz 3 unsurundan biri olan savunma unsurunu üstlenen mesleğin ve mensubunun, en az diğer unsurlar yani iddia ve karar makamları kadar saygın olduğunu kabul etmek gerekir.'' Ne kadar inanmak istediğim bir cümle olduğunu iyi bilirsiniz ama sormam lazım ben en az 10-15 kere mahkeme salonlarında '' Hakim kisvesi ''altında bazı kişilerin '' Avukat tutmak zorunda değilsin kardeşim kendi savunmanı kendin de yapabilirsin...'' diye kuyruğu kopmuş dana gibi bağırdığını maalesef duydum siz bizzat avukat olduğunuza göre çok daha fazla duymuşsunuzdur. Ama hiç bir zaman '' Savcıya gerek yok... hakime gerek yok... '' diye bir söz işitilmemiştir bırakın işitilmesini ima etmek tutuklanma nedenidir güzel yurdumda ama avukatı versan avukat olması ''hafifletici neden ''sayılacak neredeyse...
Şimdi ....
1. Bu söylem saygınlıkla ne kadar bağdaş... Saygınlık bu sözden sonra olur mu?
2. Hakim olan zat böyle saçmalarken orada (Kusura bakmayın ) Unutulmuş bavul gibi dikilen avukatların tepki göstermemesi, şikayette bulunmaması ,
başlarını önüne eğmesi olayı kabullenmesi saygıyla bağdaşık mı ?
3. Gelişmiş ülkelerde Avukat yok diye davaya bakılmazken bizde böyle pervasızca konuşmalardan sonra saygınlık olur mu ?
Daha yeni başlıyoruz değerli arkadaşlar bu hiç beklemediğim bit yanıttı ondan sorular hafif geldi ... hele hele gelin... Saygınlığınız için gelin bari 10 ar on beşer ben razıyım size karşı kaybetmeye gelin ...
-
Re: Avukata saldırı Barolar ne yapıyor
Sayın commodore1tr;
Avukatlık mesleği ile ilgili oldukça önemli ve kanayan bir yara diyebileceğimiz bir hususu deşeliyorsunuz. Ben de bir avukat olarak bu yaranın kurcalanmasında yarar görüyorum. Kendi deneyimlerim ve gözlemlerim ışığında bu mesleğin olumlu-olumuz yönlerini iredelemeye çalışacağım.
1) Ben her zaman hukukçu olmayı ve Hukuk Fakültesi mezunu olmayı bir ayrıcalık saymışımdır. Diğer meslek mensuplarını küçümsediğim ya da önemsemediğim zannedilmesim. Her mesleğin kendine göre önemi ve özelliği vardır. Hukukçuların dünyaya bakışının ve dünyayı algılayışının daha farklı olabileceği şeklinde bende bir kanı var, belki yanılıyor, ya da meslek taassubu içinde bulunuyor olabilirim. Ama şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki hukukçuluk iyi bir meslektir. En az diğer meslekler kadar saygındır.
2) Avukatlar, hukukçular içinde önemli bir grubu oluştururlar. Yargının üç ayağının biridir ve yasal anlamda (teoride) diğer ayaklarla eşittirler. Bu anlamda, hakimler ve savcılar kadar önemlidirler ve en az onlar kadar saygın olmaları gerekir. Demokratik hukuk devletlerinde avukatların saygınlıklarının hakimler ve savcılar düzeyinde olduğunu zannediyorum.
3) Bizim devletimiz "devletçilik" yönü ağır basan bürokratik bir devlettir. Hakimler ve savcılar da devletin memuru, yani bürokratıdırlar. Bizim gibi bürokratik devletçi ülkelerde bürokratlar çok önemlidirler. Çünkü devleti arkalarına almışlardır. Bırakın hakim ve savcıyı, devlette iş bulmuş bir kapıcı veya bekçi dahi bizde çok önemlidir. Çünkü, arkasında devlet vardır. Devletin gücünü arkasına almıştır. Elindeki küçük yetki ile dahi vatandaşa zorluk çıkarır ve bundan da zevk alır. Avukat ise devletin memuru değildir. Yargının sivil ayağı olan savunmayı oluşturur. Sivil olduğu için de devletçi karekteri ağır basan bizim gibi ülkelerde çok fazla önemsenmez.
4) Ancak, şu da bir gerçek ki, normal yaşamda avukatı küçümseyen ve ona kötü gözle bakanlar dahi (bunlar hakim savcı, general vs. olabilir), kendileri yargı önüne çıktıklarında, avukatın ne kadar önemli ve gerekli olduğunun farkına varıyorlar. Bu duruma düşen çok önemli mevkilerdeki insanların, normal zamanda avukatı adam yerine koymadıkları, ama kendileri yargılandıkları (ya da cezaevine düştüklerinde) tek tutunacakları dalın avukat olduğunu anladıkları görülmektedir.
5) Avukatlık mesleğini kötüye kullanan, imajı bozan bazı meslektaşların yanlışları ve bu yanlışların abartılması, bu meslek hakkında genel anlamda olumsuz bir kanı yaratmıştır. Değerli meslektaşım Av. Esin Kılıç Erdoğan, "avukatlık saygın bir meslek değil" derken, sanıyorum bu durumu anlatmaya çalışmaktadır. Yine çok değerli meslektaşım Av. Dilek Kuzulu Yüksel de, "tercih edilen meslek" olduğunu vurgulamaktadır. Bir tarafta "saygın olmayan" ve bir tarafta ise "tercih edilen" bir meslek olması tam bir paradoksal durumdur. İnsanlar saygın olmayan bir mesleği neden tercih ederler acaba? Bu husus irdelenirse, bu mesleğin aslında çok saygın, çok gerekli, çok değerli bir meslek olduğu sonucuna götürür bizi.
6) Pratikte bir imaj sorunu var sa da teoride oldukça düzeyli bir yeri vardır avukatlığın. Pratiği düzeltmek de biraz biz meslektaşlara kalıyor.
Saygı ve sevgilerimle.
-
Re: Avukata saldırı Barolar ne yapıyor
Sayın commodore1tr,
Sorunuz "Avukatlık gerçekte saygın bir meslek midir?" şeklinde olduğu için, evet gerçekte saygın bir meslektir diye yanıtladım ki hala da bu görüşümün arkasındayım. Yani "gerçekte" kelimenizi, "aslında" olarak algıladığım için yanıtım bu şekilde oldu ve sizin de avukatlık mesleğinin "gerçekte" (son zamanlarda ülkemizde değilse de) saygın bir meslek olduğuna inandığınızı düşünüyorum.
Aslında görüşlerimiz birbirine paralel, şöyle ki; Dikkat ederseniz ben de avukatlığın "gerçekte" saygın bir meslek olduğunu belirttikten sonra, ülkemizde maalesef saygınlığını yitirdiğini dile getirdim. Daha doğru deyimle, Sayın Bilgili'nin belirttiği gibi bir imaj problemi yaşamaktayız. Bunda genel olarak vatandaşın avukatlığa bakış açısından tutun da bizzat biz avukatlar ve meslek kuruluşlarımızın tutumlarının, verdiğiniz örnekteki gibi diğer yargı personelinin (Tabii ki hepsini aynı kefeye koymak haksızlık olur.) tutumlarına kadar birçok etken bulunmaktadır. 3 madde halinde yönelttiğiniz sorular da, yine ülkemizden yola çıkılarak sorulmuş sorulardır ki bir kez daha avukatlık mesleğinin ülkemizdeki durumu hakkında sizinle hemfikir olduğumu yinelemek isterim. Çoğu meslektaşımın da aynı düşüncede olduğunu biliyorum, dolayısıyla aslında 100'er hatta 150'şer de gelsek değişen bir şey olmayacaktır çünkü temelde aynı düşüncedeyiz.
O halde, saygınlığımızı neden ve nasıl kaybettiğimizi, kaybettiğimiz bu saygınlığımızı nasıl geri kazanabileceğimizi tartışmaya ne dersiniz? Ama öncesinde şu sorularınızı da yöneltmenizi rica edeceğim, zor soruları severim ama çok da kazık olmasın. :)
-
Re: Avukata saldırı Barolar ne yapıyor
Sayın Bilgili Sayın Yüksel ;
Gayet iyi bilirsiniz ki ben aslında avukatları severim şalgam suyumu gönderemeyenler dahil... Avukatların en azından çoğu avukatların hak ettiği değeri alamadığı konusunda hem fikirim. Zaten sorularımın amacı da bu yönde Avukat arkadaşların NEDEN ? sorusu üzerine görüşlerini almak tepkilerini görmekti ama gördüğünüz gibi TEPKİSİZ BİR GRUP olmaktan öteye gidemeyen bir durumdasınız ki buda sorunları beraberinde getiriyor....
Abbas bey iletisinde '' Bizim devletimiz "devletçilik" yönü ağır basan bürokratik bir devlettir. Hakimler ve savcılar da devletin memuru, yani bürokratıdırlar. Bizim gibi bürokratik devletçi ülkelerde bürokratlar çok önemlidirler. Çünkü devleti arkalarına almışlardır.'' demiş. Çok da doğru demiş . Ama benden çok daha iyi bildiği bir kanun var oda avukatlık kanunu O kanunun bir yerinde '' avukatlar kamu görevi yaparlar....'' diye başlayan bir madde olduğunu bu madde ile avukatların devlet korumasında hakim ve savcıyla eşit konuma getirildiğini en az benim kadar iyi bilir. Ama nedense ne barolar nede bizahiti avukatın kendisi bu maddeyi hiç kullanmaz... Ama ilgili birimler işlerine geldiğinde enteresan bir biçimde bu maddeyi AVUKATA KAZIK ATMAK İÇİN kullanırlar... Özetle avukatlar kendi haklarına kendileri sahip çıkmazlar size daha acı bir gerçek söyleyeyim AVUKATLAR MESLEKİ DAYANIŞMADA SINIFTA KALMIŞ BİR GRUBUN ÜYELERİDİR.
Adapazarı mı İzmit mi ne anımsayamıyorum şimdi ama ikisinden birisinde adamın birisi Adliye de kadınlar tuvaletinde hemde hamile bir bayan avukata tekme tokat saldırıp döver yerlerde sürür bu gazetede sadece üçüncü sayfada sıradan bir olay olur... Ankara Belediye başkanı ve çocukları korumalarla dolaşır bu koruma denilen hiç bir sıfatı olmayan yaratıklar şehrin göbeğinde iki avukatı evire çevire döverler polis te seyreder ve olay kapanır barolar sessizdir. Kadıköy ün göbeğinde Bahariye adliyesine yakın bir kapalı otoparkta ( adını vermiyorum ) arabasına binmek isteyen kadın avukata tecavüz edilir gazeteye ''min etek giyen avukat tecavüzcüye davet çıkardı...'' gibi iğrenç bir şekilde manşet olur İstanbul barosundan tık yok... Ki İstanbul barosunun bütçesi dev bir bütçedir dudak uçurtan cinsinden.. Bu örnekleri uzatır giderim...
Şimdi saygınlık kazanılır. Saygı duyulur. Bunu sağlayacakta bizzat o kişi ve kurumun duruşudur. Kurum olarak ele almak gerekirse Avukat olduğunuza göre bu kurum bir ilgili şehrin barosu iki barolar birliğidir. Ankarada ki olayda hem Ankara barosu hem barolar birliği ÜZERİNDEKİ ÖLÜ TOPRAĞINDAN KURTULAMADIĞINDAN sessiz kalmıştır. Bu gelişmiş bir ülkede olsaydı muhtemelen Ankara büyük şehir binası Melih Gökçeğin başına yıkılırdı. O koruma bozuntularıda tutuklu yargılanr inanılmaz bir ceza alırlardı. O zaman ne olurdu insanlar avukatlara daha dikkatli bakarlardı.. Şimdiyse sanki canı sıkılan yoldan bir avukat yakalayıp dövme hakkına sahip izlenimi uyandırıldı.
Ne baro birlik dediğiniz kurum nede baroların uluslararası anlaşmalardan haberi olmadığıda aşikar. Türkiyenin taraf olduğu yani imza attığı anlaşmaları uygulanmasını diretseler olacak değişime kendiniz de inanamazsınız ama nerede ... Hangi avukat bir hakimi yukarıdaki iletiden dolayı mahkemeye verdi ? Mahkemeler kilitlendi ? Hangi baro protesto etti ? Hangi avukat saat 0920 duruşmasına gidip öğlenden sonra duruşmaya girince şikayette bulundu ? Bir hakiimin 0920 de 15 duruşmaya aynı anda bakması fiilen mümkün değil bu ne kepazelik biz burada maymunmuyuz ? diye kim birlik halinde hareket etti ? Kim bir mahkemede hakim bey konuştuğunuz avukat farkında mısınız ? diye ikaz etti ?
Bakınız bunlar sadece dış etkenler size saygı duyulmasını sağlayacak ve sadece başlangıcı... Bir de kendi iç etkenleriniz var ki oda ayrı bir bölüm olsun ve çok özet olacak söz....
-
Re: Avukata saldırı Barolar ne yapıyor
Alıntı:
Gayet iyi bilirsiniz ki ben aslında avukatları severim şalgam suyumu gönderemeyenler dahil...
Evet Sayın commodore1tr, bunu çok iyi biliyoruz, bilmesek dahi avukatları kendi sorunlarını tartışmaya teşvik etme çabanız bile bunun göstergesi.
Ne var ki, sizin de belirttiğiniz üzere bizler sanırım hep başkalarının sorunları ile ilgilenmekten ne kendi kişisel sorunlarımızla ne de mesleki sorunlarımızla ilgilenebiliyoruz. Terzi sökük meselesi... :)
Ama ben mesleğimizin geleceği ile ilgili olarak fazlasıyla ümitliyim, bu meslekte 3 ay sonra 5. yılını dolduracak yeni sayılabilecek bir avukat olarak fazlasıyla mı iyi niyetliyim bilemiyorum ama en azından buna inanmak istiyorum. Bu süreçte biz avukatlara büyük görev düştüğünü de biliyorum. Biz kendi haklarımızı aramaz, biz kendimizi ve mesleğimizi savunmazsak kimsenin hakkını arayamayacak, kimseyi savunamayacak konuma geliriz.
-
Re: Avukata saldırı Barolar ne yapıyor
Ne yazık ki bu tarz olaylara karşı duyarlılığımızın artması için bizlerin de mağdur olması gerekiyor anlaşılan. Bu bilinçte hareket etmeye de kimse kimseyi zorlamadıkça küfür de yeriz dayak da. Baromuzun etkisizliği bizlerin de etkisizliğimiz anlamına gelmemeli ciddi bir baskı grubu oluşturabilmeyi ve sonuç çıkartabilmeyi de öğrenebilmeliyiz. Peki nerede toplanıyoruz?
-
Re: Avukata saldırı Barolar ne yapıyor
POLİSİN HUKUK VE İNSAN HAKLARI TEMELİNDE GÜVENLİĞİ SAĞLAMASI, TEMEL YAKLAŞIM OLMALIDIR.
Av. Muammer Öz’ün İstanbul’da saldırıya uğraması sonucunda baromuzca bir basın açıklaması yapıldı. Açıklamada meslektaşımız Av. Muammer Öz’ün İstanbul’da uğradığı “polis saldırısı”nın ortaya çıkardığı sonuçlar, geleceğe ilişkin ciddi kaygılar beslememize neden olmuştur. Kaygılarımızın kaynağında, saldırıya uğrayan kişinin avukat olmasını aşan bir duyarlılık vardır, denildi.
Açıklamanın tam metni aşağıda yer almaktadır.
Basın Açıklaması
02.08.2007
Geride bıraktığımız gün, meslektaşımız Av. Muammer ÖZ’ün İstanbul’da uğradığı “polis saldırısı”nın ortaya çıkardığı sonuçlar, geleceğe ilişkin ciddi kaygılar beslememize neden olmuştur. Kaygılarımızın kaynağında, saldırıya uğrayan kişinin avukat olmasını aşan bir duyarlılık vardır.
Üzülerek ifade ediyoruz ki, Polis Vazife ve Selahiyetleri Yasası (PVSK) daha TBMM Komisyonunda görüşülmekte iken, tasarının felsefi temellerinin yanlış örüldüğüne ilişkin yaptığımız uyarılar nazara alınmamıştır. Güvenlik kaygılarının özgürlüklerin tırpanlanması ile aşılabileceğine ilişkin idarede oluşan yaygın kanının geldiği nokta, bir hukuk kurumu olarak Baromuzu ciddi bir endişeye sevk etmiştir.
Yürürlüğe giren yasanın uygulama aşamasında, avukat olduğunu belirten meslektaşımıza karşı gösterilen tavır, yurttaşların hangi yakın tehditler altında bulunmakta olduğunu göstermesi bakımından ayrıca ilginçtir. Savunma görevinin temsilcisi olan ve yurttaşların “adil yargılanma” hakkının güvencesi konumunda bulunan avukatlara karşı bile bu cesareti edinen güvenlik güçlerinin, 1 Mayıs özelinde yaşanan uygulamalara benzeyen daha hangi gücü sergileyeceklerini tahmin etmek zor değildir.
İstanbul Barosu olarak, meslektaşımıza sonuna kadar sahip çıkmak ve sorumlu polislerin soruşturma ve kovuşturma evrelerini izlemek kararlılığındayız. Bu kararlılığımızın temelinde, meslek kuruluşu olarak olayı sahiplenme anlayışının yanında, özgürlüklerin kısıtlanması yönündeki uygulamaya itiraz anlayışımız yatmaktadır.
Bu tavrımız bütün güvenlik güçlerini değil, bu saldırıyı gerçekleştirenleri kapsamaktadır. Bu noktada özellikle mesleğe yeni başlamış polis memurlarından kaynaklanan olumsuzluklara işaret ederek, kurumsal bir eğitim ve denetimin gerekliliğine vurgu yapmayı, geleceğin doğru biçimlenmesi bakımından koşul olarak görmekteyiz.
Polisin hukuk ve insan hakları temelinde güvenliği sağlamasının “görev tanımını” oluşturduğuna ilişkin bir bilinç içinde görev yapması, temel yaklaşım olmalıdır. Her basit olgu karşısında, - yasanın olanak vermesinden yararlanarak – orantısız güç kullanımına yönelmesi asla kabul edilemez.
Yaşanan bu örnekle birlikte, yaşanmasını “muhakkak” gördüğümüz gelecekteki olumsuzlukların, serinkanlı bir algılama ile PVSK’da yapılması zorunlu bulunan değişikliklere yol açmasını talep ediyoruz.
İSTANBUL BAROSU BAŞKANLIĞI