Yargıtayın sadakat ölçütü..
Erdemli 2. Asliye Hukuk Mahkemesi'nden Yargıtay'ın gündemine gelen bir boşanma davasında 2. Hukuk Dairesi, eşler arasındaki kusur belirlemede sadakatin önemine dikkat çeken bir karara imza attı. Anlaşamayan çift boşanma davası açtı. Erdemli 2. Asliye Hukuk Mahkemesi çiftin boşanmasına hükmederek kocayı kusurlu buldu. Koca O.G. de boşanma kararı kesinleşmeden karısının kendisini aldattığını öne sürerek kusurun kendisinde olmadığını savundu. İtiraz üzerine dosya Yargıtay'ın gündemine geldi. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi'nde görülen davada, O.G., boşanma davası öncesinde eşiyle ayrı yaşadığını belirttiği temyiz dilekçesinde boşanma kararı kesinleşmeden eşi Zeliha'nın kendisini aldattığını bir başka erkekle beraber yaşadığını ve bu erkekten çocuk sahibi olduğunu ileri sürerek, eşinin doğum yaptığına dair belgeyi Yargıtay 2. Hukuk Dairesi'ne sundu.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi ise yargılama sırasında ileri sürülmeyen hususların temyizde dikkate alınmayacağına ancak eşlerin sadakat yükümlülüğünün önemine işaret etti.
Daire, "Eşlerin sadakat yükümlülüğü, boşanma yönünde oluşan karar kesinleşinceye kadar devam edeceğine göre, davacı kadının bu yükümlülüğüne aykırı davranışı, kanıtlanması halinde tarafların boşanmadaki kusur durumlarına ve boşanmanın fer'i sonuçlarına etkili olacaktır" dedi. Daire, yeni beyanların davanın sonucuna etki edeceğine işaret ederek, olaya ilişkin delillerin değerlendirilmesine hükmetti. Yerel mahkemenin kararını bozan Daire, sonucun delillerin incelenmesinden sonra kurulmasına karar verdi.
Cevap: Yargıtayın sadakat ölçütü..
Boşanma davaları 3 ay içinde kesinleşip sonuçlanıyorsa Yargıtayın verdiği karar doğrudur.3 yılda kesinleşip sonuçlanıyorsa doğru değildir.
GEREKÇE....
Kişi ,kafasında bitirmiş olduğu evliliği ,boşanma reddedilmiş olsa da fiili olarakta bir araya gelmeyeceğinden ,kişiyi CİNSEL PERHİZE sokmanın hiçbir anlamı yoktur.Bunu karda yürüyüp izini bırakmayanlar için hak teşkil etmesi, diğer izini belli edenler için yada karşı tarafın tuttuğu dedektif ile PUSUYA düşürülenler açısından ele aldığımızda ise yakalanması nedeniyle kusurlu sayılması anayasanın eşitlik ilkesine aykırıdır.
Davadan önceki eylemler esas olmalıdır.