Vekil varken Asile Tebligat
Bir yargıtay dilekçemizde dilekçenin tebliği vekil varken asile yapılmış. Karşı tarafın vekili de bunun usulsuz olduğu gerekçesiyle itirazda bulunmuş. Sanığa yapılan tebliğin geçerli olduğunu (TEBLİGAT KANUNU md 11 e RAĞMEN) savunabilmenin bir yolu var mı? Bu konuda bir yargıtay kararı falan?
Cevap: Vekil varken Asile Tebligat.
T.C.
YARGITAY
10. Ceza Dairesi
E:2004/15793
K:2004/12244
T:06.12.2004
7201 s. Yasa m. 11
3167 sayılı Kanuna aykırılık suçundan sanık A.U.'nun yapılan yargılanması sonunda; hükümlülüğüne ilişkin Mersin 5. Asliye Ceza Mahkemesinden verilen 17.07.2003 gün ve 2001/186 esas, 2003/740 karar sayılı hükmün süresi içinde Yargıtay'ca incelenmesi müdahil vekili tarafından istenilmiş olduğundan dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın BOZMA isteyen tebliğnamesi ile 13.04.2004 tarihinde Daireye gönderilmekle incelenip gereği düşünüldü:
KARAR : 4814 sayılı Kanun'un 08.03.2003 tarihinde yürürlüğe girmesi itibariyle karar tarihinde aynı yasanın geçici 2. maddesinde öngörülen 3 aylık sürenin dolmuş olduğu anlaşıldığından, tebliğnamede buna ilişkin olarak gösterilen bozma nedenine iştirak olunmamıştır.
Borçlar Kanununun 32 ve devamı maddelerinde düzenlenen ve " Bir kimsenin hüküm ve sonuçları başka bir şahsın hukuk alanında doğmak üzere, o şahsın ad ve hesabına hukuki işlem yapma yetkisi olarak " tanımlanan temsilde, temsilci temsil edilen yani asil tarafından verilen yetki kapsamında yapacağı hukuki işlemlerde asil adına hareket eder. Bir davanın vekil aracılığıyla açılması ve takibi temsil ilişkisinin en bariz örneği olup, vekil, vekaletnameye istinaden Borçlar Kanunu'nun 388. ve kıyasen uygulanması gereken HUMK 62. maddesi uyarınca hüküm kesinleşinceye kadar davanın takibi için gerekli bütün işlemleri yapabileceği gibi vekaletnamesinde özel yetki bulunması halinde Borçlar Kanunu'nun 388/son maddesinde belirtilen hukuki işlemleri de yapma imkanına sahip olacaktır.
08.03.2003 tarih ve 25042 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 3167 sayılı Çekle Ödemelerin Düzenlenmesi ve Çek Hamillerinin Korunması hakkında kanunda değişiklik yapılmasına ilişkin 4814 sayılı Kanunun Geçici 1. maddesi ile "Bu yasanın yürürlüğe girdiği tarihten önce karşılıksız çekler hakkında açılmış bulunan davalarda, bu yasanın yürürlüğe girmesinden sonra yapılacak ilk duruşmada hazır bulunmayan şikayetçiye, sonraki ilk duruşmada hazır bulunması veya bir vekil ile kendisini temsil ettirmesi, duruşmaya gelmediği veya temsilci göndermediği takdirde şikayetten vazgeçmiş sayılacağı hususunda, şikayetçinin mahkemeye bildirdiği, mahkemede dinlenmemişse şikayet dilekçesinde belirttiği adrese davetiye gönderilmesi, davetiye tebliğine veya tebliğ edilmiş sayılmasına rağmen üst üste iki duruşmaya gelmeyen veya vekil de göndermeyen şikayetçinin şikayetten vazgecmiş sayılmasına karar verileceği" hüküm altına alınmış olup sozü edilen tebligatlar 7201 sayılı Tebligat Yasası hükümleri gereğince yapılacaktır. 7201 sayılı tebligat Yasası'nın 11., Tüzüğun 15. ve Posta Tebligat İşlemleri Rehberinin 47. maddesi geregince vekil ile takip edilen islerde tebligatın vekıle yapılması zorunlu olup, mutlaka asile yapılması gereken ( hukuk davalarında yemin, isticvap gibi ) tebligatlar hariç olmak üzere vekile yapılan tebligat asile yapılmış sayılır. Vekilin Avukatlık Yasası'nın 41. maddesi uyarınca vekillikten çekildiği veya azledildiği ya da ölüm nedeniyle vekalet ilişkisinin sona erdiği belirlenmedikçe, vekil yerine asile yapılan tebligat usulsüz olup, yasal sonuç doğurması mümkün değildir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay irdelendiğinde; müşteki S.C. tarafından verilen Bakırkoy 25. Noterliğince düzenlenmiş 19.03.2001 tarihli vekaletnameye istinaden Av. A.K. tarafından, müşteki adına sanık hakkında 3167 sayılı Yasa'nın 16. maddesi gereğince işlem yapılmasını temin amacıyla Cumhuriyet Savcılığına şikayet dilekçesi verilmesi nedeniyle başlatılan hazırlık soruşturması sonucunda 03.12.2001 tarihinde açılan kamu davasının yapılan yargılaması esnasında, Av. A.K. tarafından 12.07.2002 tarihinde "Müdahale talebinde " bulunulduğu, 12.07.2002 tarihinde yapılan oturumda müştekinin müdahil, Av. A.K.'nin da müdahil vekili olarak dava ve duruşmalara kabulüne karar verildiği, 4814 sayılı Yasanın yürürlüğe girmesinden sonra 13.03.2003 tarihinde yapılan duruşmada hazır bulunmayan müdahile yasa gereğince mesruhatlı davetiye çıkartılmasına karar verildiği, müdahil adına cıkartılan davetiyenin usulune uygun olarak tebliğ edildigı halde, bu tarihten sonra 16.09.2003 tarihinde yapılan ilk duruşmada müdahil vekilinin başkaca duruşmaları nedeniyle katılamayacağını ayrıntılı bilgi vererek bildiren mazeretinin reddine karar verip, 26.09.2003 tarihli duruşmada ise iki duruşmaya da müdahil veya vekilinin gelmediği gerekçesiyle şikayetçinin şikayetten vazgeçmiş sayılmasına ve bu nedenle sanık hakkındaki kamu davasının ortadan kaldırılmasına karar verildiğinin anlaşılması karşısında; 4814 sayılı yasa ile Tebligat Yasasının 11. maddesi hükmünü bertaraf eden veya değiştiren herhangi bir özel düzenlemenin yapılmadığı nazara alınmadan ve Borçlar Hukukunun temel kurumlarından olan "Temsil-vekalet" ilişkisi yok sayılarak, vekil ile takip edilen davalarda, 4814 sayılı Yasa'nın geçici 1. maddesinin amir hükmü gereğince gönderilmesi zorunlu bulunan meşruhatlı davetiyenin, müdahil vekili yerine müdahile gönderilmesinin usulsüz olup, herhangi bir yasal sonuç doğurmasının mümkün olmadığı gibi mazeret bildiriminin sanık hakkındaki şikayetin devam ettiği şeklinde yorumlanarak davaya devam edilerek sonucuna göre hüküm kurulması gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde ortadan kaldırılma kararı verilmesi;
SONUÇ : Yasaya aykırı, müdahil vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükmün isteme uygun olarak BOZULMASINA, 06.12.2004 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.kaynak:meşe içtihat