Annemin vesayetini almak için
Merhaba,1980 yılında babamın vefatından beri anneme ben bakmaktayım.4 kardeşiz ve en küçükleri benim. Annemin babamdan aldığı emekli maaşının dışında hiçbir geliri ve üzerinde mal varlığı yok.1923 doğumlu ve bakıma muhtaç olup tek başına yaşamını sürdürecek durumda değil. Evden dışarı dahi çıkaramıyorum.
Tek başına yaşamını sürdürmesi mümkün değil. Sulh hukuk mahkemesine vesayetini üzerime almak için dilekçe verdim. Fakat bakımında maddi sıkıntı çekiyorum. Kardeşlerimin hiç biri yaşlı bir insanı anneleri de olsa bakmak istemiyorlar. Onların hiçbir maddi ve manevi destekleri olmadığı gibi yıllardır halini hatırını dahi sormuyorlar. Yani üzerlerine kalır diye kaçıyorlar.
Bunların kanunen hiçbir sorumluluğu yok mu? Maddi olarak bize nasıl yardımcı olmalarını sağlayabilirim. Yani onlara karşı nasıl bir dava açabilirim. Bilginize ihtiyacım var. Avukat tutmak istiyorum fakat gücüm yetmiyor. Benim için vereceğiniz bilgiler çok önemli. Teşekkür ederim.
Cevap: Annemin vesayetini almak için....
MADDE 364.- Herkes, yardım etmediği takdirde yoksulluğa düşecek olan üstsoyu ve altsoyu ile kardeşlerine nafaka vermekle yükümlüdür.
Kardeşlerin nafaka yükümlülükleri, refah içinde bulunmalarına bağlıdır.
Eş ile ana ve babanın bakım borçlarına ilişkin hükümler saklıdır.
Cevap: Annemin vesayetini almak için....
ALINTIDIR.....
Medeni Kanunumuzun yardım nafakası ile ilgili düzenlemesi şu şekildedir: “Herkes, yardım etmediği takdirde yoksulluğa düşecek olan üst soyu ve alt soyu ile kardeşlerine nafaka vermekle yükümlüdür. Kardeşlerin nafaka yükümlülükleri, refah içinde bulunmalarına bağlıdır”
Medeni Kanunumuzun düzenlemesine göre yardım edilmediği takdirde yoksulluğa düşecek altsoy, üstsoy ve kardeşler diğerinden yardım nafakası talep edebilir. Kısacası yardım nafakası talep edilebilmesi için nafaka talep edenin yoksulluğa düşmüş olması, nafaka yükümlüsünün de ödeme gücünün bulunması gerekir.
Kanunumuz nafaka ile yükümlü olanları teker teker saymıştır. Bunun dışındaki kimselerin nafaka verme yükümlülüğü yoktur. Buna göre kanunla nafaka vermeye yükümlü olanlar anne-baba, çocuklar, evlat edinenler, erkek ve kız kardeşler, büyükanne ve büyükbabalardır. Bunların dışında kalan hala, teyze, amca, dayı, kayınpeder, kayınvalide gibi yakınlardan yardım nafakası istenemez.
Yardım nafakası, yoksulluğa düşen kişiyi bu zaruret halinden kurtaracak miktarla sınırlıdır. Çalışma imkanı varken çalışmayan, ergin olduktan sonra eğitim görmeyen çocuklar ve yine malvarlığı olan kişiler yardım nafakası talep edemez. Eğer talep edenin bir malvarlığı varsa yoksulluğunu öncelikle bu malvarlığından gidermek zorundadır.
Yani yardım nafakası talep edilebilmesi için öncelikle talep eden kişinin yoksul olması gerekir. Yoksulluk halinin kabulü içinse nafaka talep edenin çalışma gücü kaybı, eğitim görmesi, hastalık, iş bulamama vb. nedenlerle çalışmaması nedeni ile yoksulluğa düşmüş olması ve nafaka talep edenin menkul ve gayrimenkul malları ile hak ve alacaklarının bulunmaması gerekmektedir. Kısaca yardım nafakası talep edenin, kendisine yardım edilmediği takdirde yoksulluğa düşecek olması gerekmektedir.
Kanundaki ifadesi ile, kardeşlerin nafaka yükümlükleri, refah içinde bulunmalarına bağlıdır. Refah içinde olmak deyince aklımıza ilk gelen zenginliktir. Ancak burada kanunun amaçladığı yardım edecek kardeşin zengin olması değil, yardım etmesi halinde yaşam koşullarında değişiklik olmamasıdır. Kendisinden yardım talep edilen kardeş, kendi eşinin ve çocuklarının ihtiyaçlarını ancak karşılayabiliyor ve kardeşine yardım ettiği takdirde kendisi yoksulluğa düşecekse yardım yükümlülüğü bulunmamaktadır.
Yargıtay bir kararında davacı babanın kusuru ile yardıma muhtaç duruma gelmiş ve bu sebeplerle aile bağlarının zayıflamış olmasına rağmen babaya nafaka ödenmesine karar vermiştir. Bu ilginç kararda şu ifadelere yer verilmiştir: “Yardım nafakası, zarurete düşen hısmın yaşamını sürdürebilmesi için zorunlu yardım isteğidir. Yardım nafakası isteyenin kusuru ile yardıma muhtaç duruma düşmüş olması, yükümlüyü borcundan kurtarmamaktadır. Aile bağlarının herhangi bir nedenle zayıflamış olması da yükümlülüğü ortadan kaldıran bir neden olarak düzenlenmemiştir. Yardım nafakasının koşulları objektiftir ve bu koşulların gerçekleşmesi halinde nafaka borcu doğmaktadır. Aileye karşı vazifelerini ağır surette ihmal edenlerin, nafaka isteyemeyeceği Medeni kanun’un 510. maddesi uyarınca kabul edilmektedir. Uygulamada, aile bağlarının temelinden sarsılması halinde nafaka yükümlülüğünün ortadan kalkacağı kabul edilmektedir. Davacı 70 yaşlarında, nafaka yükümlüsü oğul refah içerisindedir. Aile bağları babanın kusuru ile zayıflamıştır. Ne var ki, Medeni Kanun’un 2. maddesindeki dürüstlük kuralı, bu koşullarda davalı oğlun nafaka yükümlülüğünü ortadan kaldıran bir neden olarak kabul edilmemelidir. Oğlun, yardıma muhtaç duruma gelmiş olan babasına karşı asgari yaşama giderlerini karşılama borcu, dürüstlük kuralı gereği ortadan kaldırılamaz. Aksini gerektirir. Zira, altsoyun (oğlun) üstsoya(babaya) karşı yardım yükümlülüğü ile üstsoyun altsoya karşı olan yardım yükümlülüğünün ahlaki, geleneksel ve toplumsal nedenleri farklıdır.”
Yardım nafakası davalarının sayısının artması toplumdaki yardımlaşma duygusunun azalması ile aslında ahlaki ve insani bir yükümlülük olan yardımın kanun zoru ile yerine getirilmesi anlamına gelmektedir. Bu sebeple dileğimiz yardım nafakası davalarının uygulamada hiç olmaması ve herkesin yardıma muhtaç aile fertlerine bir mahkeme kararı olmaksızın yardım etmesi.
YARGITAY 3.HD
E: 2007/19271 K: 2008/860 T: 22.01.2008 kararından bir kesit sunmak istiyorum " ......... Nafaka yükümlülüğünün ortadan kaldırılması, MK. m. 365/3'te düzenlenmiştir. Bu hükme göre, "nafakanın, yükümlülerin bir yada birkaçından istenmesi hakkaniyete aykırıysa, hakim, onların nafaka yükümlülüğünü azaltabilir veya kaldırabilir." O nedenle, kural olarak nafaka yükümlülüğünün kaldırılması için birden çok nafaka yükümlüsünden talep edilmesi ve yükümlülerden birinin nafaka yükümlülüğünü yerine getirmesi halinde, diğerinden talep edilmesinin hakkaniyete aykırı bulunması gerekir....
Yardım nafakası, ahlak kuralları ile geleneklerin zorunlu kıldığı sosyal ödevdir ve kanun koyucu, kişinin ve toplumun vicdanına bırakmamış, kanuni bir ödev olarak düzenlemiş, bu ödevin ortadan kaldırılmasını ise, MK. m. 365 ile sınırlamıştır. Yardım nafakası, zarurete düşen hısımın yaşamını sürdürebilmesi için zorunlu yardım isteğidir. Yardım nafakası isteyenin kusuru ile yardıma muhtaç duruma düşmüş olması, yükümlüyü borcundan kurtarmamaktadır. Aile bağlarının herhangi bir nedenle zayıflamış olması da yükümlülüğü ortadan kaldıran bir neden olarak düzenlenmemiştir. Yardım nafakasının koşulları objektiftir ve bu koşulların gerçekleşmesi halinde nafaka borcu doğmaktadır Uygulamada da aile bağlarının temelinden sarsılması halinde nafaka yükümlüğünün ortadan kalkacağı kabul edilmektedir.
Y.2.HD. 02.02.1995 gün ve 12296/1222 sayılı kararında, aile bağlarının temelinden sarsılması halinde, kurumun sağladığı hak ve mükellefiyetlerin de ortadan kalkmasının MK. m. 2 uyarınca dürüstlük kuralı gereği olduğunu ifade etmiştir (nafaka borçlusunu döven altsoy). Buna karşılık, uygulamada altsoyun yardım nafakası yükümlüğüne daha fazla önem verilmiş, annenin nafaka yükümlüsü karşısında çocukluğunda görevlerini yapmaması, oğlunu küçük yaşta ona buna terk etmesi, oğlunu başkalarına bırakması, büyüyüp iş sahibi olana kadar onunla ilgilenmemesinin, ananın nafaka hakkını ıskat etmeyeceği kabul edilmiştir (Y.2.HD. 25.12.1947-7584-6786). Davacı 70 yaşlarında, nafaka yükümlüsü oğul refah içerisindedir. Aile bağları babanın kusuru ile zayıflamıştır. Ne var ki, MK.nun 2. maddesindeki dürüstlük kuralı, bu koşullarda davalı oğlun nafaka yükümlüğünü ortadan kaldıran bir neden olarak kabul edilmemelidir. Oğlun yardıma muhtaç duruma gelmiş olan babasına karşı asgari yaşama giderlerini karşılama borcu, dürüstlük kuralı gereği ortadan kaldırılamaz. Aksini gerektirir. Zira altsoyun (oğlun) üstsoya (babaya) karşı yardım yükümlülüğü ile üstsoyun altsoya karşı olan yardım yükümlülüğünün ahlaki, geleneksel ve toplumsal nedenleri farklıdır. MK. m. 364 bu şekilde yorumlanmalıdır. Mahkemece yapılacak yargılamaya göre, davacı babanın yardıma muhtaç olduğu, yoksul olduğu (MK. m. 364) saptandığı takdirde, MK. m. 365 uyarınca "davacının geçinmesi için gerekli" yardım nafakasına hükmedilmelidir."