Profesyonel Orduya Reddiye - 2 (Işık Koşaner'in Konuşması)
İlk yazıda Silahlı Kuvvetler'in kurumsal ve terörle mücadele yapısı hakkında "konuşanın cehaletinin ortaya koyduğu koyduğu mesele" demiştik ve kısa kısa cevaplar ile uygulamalı olarak da göstermiştik. Ama yine de eksik bıraktığımız bazı noktalar varmış ki eskisinin çok çok azı dahi olsa da yine de belli bir çevrenin beslemeleri tarafından bocalamalar devam ediyor. Işık Koşaner'in servis edilen -zannettiğim kadarıyla- iç değerlendirme toplantısındaki konuşma üzerinden açıklamalara devam edelim.
1-) Işık Koşaner'in "itirafları" meselesi
"İtiraf" kelimesi gülümsetiyor. Ortada itiraf değil, değerlendirme toplantısı var. Bu toplantıda hep beraber Harbiye Marşı okuyacak değiller. Elbette yalnızca hatalar ve eksikler konuşulacak ve komutanın da bunu biraz abartması gerekiyor.
İşlenilen konuları kısa kısa ele alacak olursak;
Silahını bırakıp kaçan "komutan" diye aktarılan mevzu, asteğmenlerdir. Işık Paşa bu durumu biraz abartarak aktarmış tedbirli davranılsın diye. ilk teslim olduğumuzda(asteğmen bölüğünde) tabur komutanı bu durumu bizi de ilgilendirdiği için anlatmıştı. Olayın iç yüzü şudur. Bu dağlıca olaylarında 2 tane asteğmen silah bırakıp kaçmış, onun için eğitimlerin çok daha ağır olacağını söylemişti ki dediklerini de yaptılar hem fiziksel hem de psikolojik olarak baya yordular.
Mayın döşenme 90'lı yıllarda yapılan bir hadisedir. Ki o yıllarda daha birçok önlem alınmaya çalışılmış. Dezenformasyon ile bu günlerde yapılmış gibi aktarmaya çalışan malum medyanın laflarına itibar edilmemesi tavsiye olunur.(Medya bile demek doğru değil). İyice isimleri çıktı zaten bu aralar kendi kitlesi dışında kimsenin itibar ettiği de yok da biz gene de yazalım.
onun dışında münferit bazı hadiseler üzerinde değerlendirmeler yapılmış. Fakat bir konu var ki işte bu çok çok önemli. Bu yazıda asıl değinmek istediğim nokta bu. Işık Paşa şöyle demiş:
"Ancak geçen seneden beri biraz daha mantıklı olarak bu işi yapmaya karar verdik. Eskiden büyük bölgeleri aramak için taburlar, hadi araziye diziliyorduk. Hadi arıyorduk tarıyorduk bu arada. 10 kişi mayına basıyordu.5 kişi bilmem ne oluyordu. Düşüyordu kalkıyordu yaralanıyordu. Neticede de hiçbir şey bulamıyorduk. Verdiğimiz zaiyatla kalıyorduk. Onun için dedik ki istihbarata dayalı gerçek duyuma dayalı birşey elde ettiğimiz zaman operasyon yapalım. Artık bunu jandarma mı yapar, beraber mi yaparız. Yani boşu boşuna birlikleri sevk etmektense bir bilgi alıp bir istihbarat alıp ona yönelmek, ha o da boş çıkabilir."
2-) Doğuda arazi arama taramada zayiyat veren birlikler meselesi
Çok kabaca terörle mücadele veren birlikleri 3'e ayıralım.
a. Piyade: Devamlı arazi arama tarama yapar. Erden generale kadar her türlü rütbelisi vardır. Haftalarca dağda kalır.
b. Komando: Komando da arazi arama tarama faaliyeti icra eder. Pusu atar bekler, bildiğimiz kadarıyla piyadeden biraz daha serbest hareket eder. Erden generale kadar her türlü rütbelisi vardır.
c. Özel Kuvvetler Komutanlığına Bağlı Birliker: İstihbarat dahilinde operasyon, çatışmaya giren birliğe yardım ve daha bilmediğimiz bir çok şey yapar. En düşük rütbe astsubay ile başlar.
Burada asıl mesele piyadenin devamlı olarak arazi arama tarama yapmasıdır. Özellikle geceleri. Ve asıl zifir karanlıkta. Neden?
Çünkü pkklı zifiri karanlığı bekler. Mehmetçik öyle havada operasyona çıkar ki, ki çıkmak zorundadır, bırak heronu meronu gözündeki gece görüş çalışmaz. Görüş mesafesi 1 metreye kadar iner. Yani kendi ayağını göremezsin. Kaybolmasınlar diye birbirlerine ip bağlarlar. İşte pkk da o havayı bekler. O havada Türkiye'ye giriş yapar. Mehmetçik o durumda pkklıyı kaçırmamak zorundadır. İşte terörle mücadelede ana nokta budur. Eğer kaçırırsa adamlar istedikleri yerde eylem yaparlar ve zayiyat büyük olur. Ve zaten yaptıklarını da bu şekilde yapıyorlar.
Mehmetçik yakalarsa hemen etkisiz hale getirmek için çatışmaya girer. Birliğe haber verir destek güçleri, helikopterler gönderilir. Çok kaba hali ile meselenin özü budur.
Şimdi şu Akpnin yaptığı hakzsızlığa bakın.
Sırtlarında 25-30 kilo teçhizatları ile haftalarca arazi arama tarama yapan piyade ve komandolardır. Piyade ve komandolar her meslek gurubunda insan barındırır. Herhangi bir ayrımcılık yapılmaz. Zaten bu çok büyük hakzsızlık olur. Öyle mi?
Öyleydi ama öyle değil artık. Siyasi çıkarlar için büyük bir eşitsizliğe imza atmış hükümet ve polisin askerlik görevini kaldırmıştır.(Ve aynı zamanda "askerlikten yırtı yani" gafı ile) Yani askeriyenin en zor görevi olan haftalarca arazide arama tarama yapan, pkklı bulmaya çalışan yada sığınak bulmaya çalışan birliklerde her meslek gurubundan, her kesimden insan vardır ama ne hikmetse polis yoktur.
Pkk konusunda hükümet fena halde çuvallayınca -biraz da gaz almak için- polisler terörde etkin olarak kullanacak muhabbeti çıkardılar ki ilk duyduğumda sevindim iyi ya dedim operasyona çıkacaklar mehmetçiğin yükü hafifleyecek. AMA O NE!!! Sonradan ortaya çıktı ki:
Polis "nokta"(?) operasyonu yapacakmış. Yani öyle dağlarda teçhizatı giyip dolaşmayacakmış. Yine tüm iş mehmetçikte yani.
İyi de nedir bu "nokta" operasyonu.
Bu nokta operasyonu nokta operasyonu dedikleri şey, -istihbarat gelirse tabi- senede bir defa ya olur ya olmaz. (Yahu pkk sana randevu mu verecek). Onu da yapacak özel kuvvetlere bağlı birlikler zaten var. TSK'nın o konuda bir sıkıntısı bir sorunu zaten yok. Sana mı kaldı demezler mi!
İşte bizim anlatmaya çalıştığımız mesele bu; Akp hiçbirşey yapmıyor. Birşeyler yapıyormuş gibi gözüküyor. Pot üstüne pot kırıyor.
Önce, polise askerlik yaptırtmıyor. Büyük bir adaletsizliğe imza atıyor.
Sonra polisi terörde kullanacam diyip, terörün ana işi ve ana merkezi olan arazi arama taramada kullanmayacam diyor. Eee ne yapacak bunlar. Hiçbirşey. Sadece birazcık görüntü veriyorlar. O kadar. Yerseniz.
Polisi askere alırsın, hatta yenilik yapıp direk asteğmen olarak piyade yada komando birliklerine alırsın, hem polisi kullanmış olursun terörde hem de kendi meslek hayatlarında da çok işe yarar komando birliğinde bulunmak. Ama nerde!!!
İşte o zifiri karanlıkta, gece görüşün bile işe yaramadığı zifiri karanlıkta, pkk ülke içinde eylem yapmasın diye Mehmetçik başlarında komutanları ile birlikte dağlarda dolaşır, pkklı tespit etmeye, sığınak tespit etmeye çalışır. Burada zayiyat olur mu olur. (Ne mutlu onlara kötülerle müadele ederken ölmüşler. Ne güzel bir ölüm.) Çünkü öbür türlü içerde daha büyük zayiyat verirsin. İşte Saddam döneminde, TSK bu işe Kuzey Irak'ta yapıyordu orada üsleri vardı. Ama ilk yazıda uzun uzadıya anlattığımız gibi Amerikan işgalinden sonra artık devir değişti.
Pkk'nın rahat hareket etmesini engelleyen, dağda araziyi devamlı olarak kontrol altında tutan mehmetçiğin varlığını bilmektir bundan taviz verilemez. Eğer verilirse hasar daha büyük olur. Elbette ben yada sen Işık Paşa'dan bu işleri daha iyi biliyor değiliz. Tam olarak yukarıda alıntıladığım metinde ne kastettiğini anladığımı da söyleyemem. Ama umarım böyle birşey yoktur.
3-) Profesyonel Ordu meselesi (yazılmamışlar)
Bu arazi arama tarama çok zahmetli çok yorucu ve aynı zamanda terörü kontrol eden tek güçtür. Bunu da 20 yaşında askeri eğitimini alarak uzmanlaşmış mehmetçikten daha iyi kimse yapamaz. 12 ay 15 ay neyse, dağda bu faaliyeti yapar ve yerini bir sonrakilere teslim eder. İşte bunun için mehmetçiğin ne alternatifini bulabilirsiniz ne de bu işi yapacak "profesyonel" yani paralı ordu oluşturabilirsiniz.
Bu arazi arama taramanın zorluğunu aktarma açısından kapalı kapılar adında konuşulan birşeyi aktarayım. İlker Paşa zamanında yaşanan bir iki terör hadisesinden sonra, bölgeye gitmiş komandolarla görüşmüş. Komandolar arazi arama tarama yapmak yerine yerleri tespit edilen pkklılar ile çatışmaya girme durumunu talep etmişler. Tabi ki de İlker Paşa böyle birşeyin olamayacağını söyleyip biraz moral vermiş ve ayrılmış. Yani şunun için söylüyorum terörle mücadele etmek istiyorsan alacaksın sırtına teçhizatı haftalarca dağlarda dolaşacaksın bunun dışındakiler çelik çomaktır, insanları kandırmaktır.
Bu faaliyeti de en iyi mehmetçik yapar. Ki 20 senede zaten pkkyı bitirmiş ama ne yazık ki Amerikanın müdahelesinden sonra, pkk kendini toparlamış, Mehmetçik başladıkları yere geri dönmüştür. Ne yazık ki!
Yani askeri sistemin, mehmetçiğin yada TSK'nın hiçbir hatası yoktur. Üstelik Amerika Irak'a girerek bir taşla iki kuş vurmuş hem pkkyı yeniden toparlanmasını sağlamış, hem de paravan -sözde- Kürt devleti kurdurtmuştur Kuzey Irak'ta. (Belki de Amerikanın Irak işgali TSK'yı Kuzey Irak'tan çıkartmak içindi, düşünmeye değer)
Toparlarsak;
Profesyonel ordu yada polisin etkin kullanımı falan bu işleri bilen insanlar için gülüp geçilecek konulardır. Birşeyler yapıyormuş gibi gözükme amaçlıdır.
Işık Paşanın konuşmasının kayıt edilmiş olması çok tehlikeli bir durumu ortaya çıkarmaktadır:
- GenelKurmay başkanını dahi dinleten ve bunu servis eden bir çete bulunmaktadır.
- Bu çete içerden midir (teknolojik olarak)dış destekli midir
- Genelkurmay başkanın gizli emirleri daha doğrusu gizli kalması gereken operasyon emirleri de bu çete tarafından pkk yada benzeri örgütlere gönerilmiş midir
Bunların çok ciddi bir şekilde araştırılıp halledilmesi gerekmektedir.
Cevap: Profesyonel Orduya Reddiye - 2 (Işık Koşaner'in Konuşması)
Profesyonel Orduya Reddiye - 3 ( Işık Paşa'ya Teşekkür )
Yok hayır bu reddiye olmayacak. Son söz ve teşekkür.
Silahlı Kuvvetlere yapılan beş para etmez saldırıların ne kadar ucuz ve avam olduğunu izah ettik ilk iki yazımızda. İnsanların istifadelerine sunduk inşallah.
Az evvel Işık Paşa'nın son kasetini dinledim internetten ve şu anda şu kayıtları yapan çeteye teşekkür edesim var. Bu son yazı ile hem seriyi bitirelim inşallah hem de -nacizane- bu seriyi Işık Paşa'ya ithaf etmiş olalım. Konuşmada görüldüğü gibi polisin askere karşı nasıl kullanılmaya çalışıldığı ve bunun ne kadar tatsız sonuçlar doğurduğu mevzularına artık değinmeyeceğim.
Seri boyunca katkıda bulunan arkadaşlara teşekkür ederim özellikle bir sitede bir arkadaşımızın Amerikan ordusunun dahi -baştan aşağı paralı olmasına karşın- kendisine profesyonel ordu olarak anmadığını "gönüllüler birliği"(an all-volunteer military) olarak lanse etmeye çalıştığını göstermesi güzeldi.
Evet;
İzahatların sonunda serinin ikinci yazısında ne demişiz:
"Profesyonel ordu yada polisin etkin kullanımı falan bu işleri bilen insanlar için gülüp geçilecek konulardır. Birşeyler yapıyormuş gibi gözükme amaçlıdır."
Işık Paşa ne denmiş:
"IRAK SINIRINA SİVİLLER BAKACAKMIŞ. NASIL BAKABİLİRLER Mİ? GÜLÜYORSUNUZ DEĞİL Mİ? BU KADAR SAÇMA ŞEYLERLE MÜCADELE EDİYORUZ. ŞAKA GİBİ."
Seri yazımız boyunca profesyonel yani paralı ordunun büyük bir fitnenin önemli bir parçası olduğunu izah ettik.
Ve Işık Paşa ne demiş:
"BİZ MİLLETİN ORDUSUYUZ. ONUN BUNUN PARALI ASKERİ DEĞİLİZ. BUNUDA HER ZAMAN GÖSTERMEK ZORUNDAYIZ BİZ MİLLETİN ORDUSUYUZ. BUNUNLA ÖVÜNÜYORUM. ONUN BUNUN PARALI ASKERİ ORDUSU BİMEMNESİ BİZ OLAMAYIZ. BİZ BUNUN İÇİN ASKER OLDUK. ONUN İÇİN BU GÖREVİ SEÇTİK. ONUN İÇİN FEDAKÂRLIĞA KATLANIYORUZ. BİZ MİLLETİN ORDUSUYUZ"
.
Cevap: Profesyonel Orduya Reddiye - 2 (Işık Koşaner'in Konuşması)
Koşaner özeleştiri yapmış samimi bir ortamda...İçerikte o kadar takılacak birşey yok..
Ama başta hükümet olmak üzere bu dinlemeyi yapanlar ve sızdıranların peşine düşen yok.
Sanırım bunlar bu tür kasetlerden memnun..
Çünkü malum medya atışlara başladı bile!
Cevap: Profesyonel Orduya Reddiye - 2 (Işık Koşaner'in Konuşması)
Koşaner'den açıklama
'Kimseden kaçırdığımız sakladığımız ve gizlediğimiz konular değil'
Eski Genelkurmay Başkanı Emekli Orgeneral Işık Koşaner, bir yabancı internet sitesinde kendisine ait ses kayıtlarının
yayımlanmasıyla ilgili olarak, "İfade edilen konuların tamamı, devletin ilgili kurullarında üst düzey devlet yetkilileriyle yaptığım görüşmelerde de kendileriyle paylaştığım, hukuki olarak gereğinin yapılması için emir verdiğim konulardır.
Kimseden kaçırdığımız, sakladığımız ve gizlediğimiz konular
değildir" ifadelerini kullandı.
Koşaner, yaptığı yazılı açıklamada, görev süresi içerisinde Türk Silahlı Kuvvetlerine (TSK) yönelik yoğun saldırıların olduğu dönemde, çeşitli birlikleri ziyaret ettiğini ve bir kısmı ses kayıtlarında da yer alan konuşmaları yaptığını
ifade etti.
Ancak bu konuşmaların, vicdan sahibi bazı yazarların da belirttiği gibi bir "itiraf" değil, tamamen bir "özeleştiri" ve TSK’nın geleceği açısından
önemli gördüğü bazı konularda personelin dikkatini çekme, son derece hassas bir dönemde hata yapmamaları konusunda kendilerini uyarma ve motive etmeye yönelik olduğu belirtti.
Koşaner açıklamasında şunları kaydetti:
"İfade edilen hususlar zaten kurum içinde tartıştığımız, özeleştirisini yaptığımız, hatalardan dersler çıkarmaya yönelik bir çabanın sonuçlarıdır. İfade edilen konuların tamamı, devletin ilgili kurullarında üst düzey devlet
yetkilileriyle yaptığım görüşmelerde de kendileriyle paylaştığım, hukuki olarak gereğinin yapılması için emir verdiğim konulardır.
Kimseden kaçırdığımız, sakladığımız ve gizlediğimiz konular değildir. İfadelerde zaman zaman marjinelleşen uslup ise bazı noktaların dramitize edilerek, dinleyicilerin dikkatlerini çekilmesine yönelik bir gayretin ürünüdür.
Bir kısım medya tarafından abartılan, istismar bölümler de bu bölümlerdir. Unutulmamalıdır ki samimiyet içeren, kibirden uzak ve gerektiğinde canı acıtan özeleştiri de bir erdemdir. Ancak bir insanın hatta bir kurumun kendi
içinde yaptığı bu özeleştiriyi izinsiz olarak kaydedip, yayınlamak ise ahlaksızlık ve hukuksuzluktur.
Dün olduğu gibi bugün de bu açıklamaların noktasına ve virgülüne kadar arkasındayım. Ancak üzüntüm, konuşmalarımın çarpıtılarak kamuoyuna sunulması ve aldığım karar nedeniyle şahsımın gayrı ahlaki ve hukuki bir tartışmanın içine çekilmeye çalışılmasıdır. Ancak buna alet olmayacağım.
http://www.hurriyet.com.tr/gundem/18593840.asp
Okuyucu Yorumları
Her fırsatta askeri eleştiren arkadaşlar biraz insaf ya, koskoca komutan generalleri ile dertleşip özeleştiri yaparken bir kansızın sesleri kaydetmesini normal karşılayacak kadar anormal olmuşsunuz.