Sahte Adli Rapor Düzenlemek ve Mahkemede Kullanmak

Hasta, ambulansla götürüldüğü hastanede, yoğunluk nedeniyle tedavi edilmez. İçinde bulunduğu acının etkisiyle doktorla tartışır ve güvenlikler gelir. Hastayı, sedyeyle dışarı atarlar ve sonra görülür ki; tartışılan doktor, hasta bana vurdu diye kendi arkadaşı olan doktora adli rapor düzenlettirir. Yüzünde kızarıklık varmış sözde(?)

Daha sonra görülür ki; hastaya da, hiç adli muayenesi yapılmadan rapor düzenlenmiş ve raporu yazan doktor, olayı bizzat görmüş gibi yazmış. " hasta doktora vurdu, görevliler ayırdı, hasta kelepçelendi" gibi şeyler.

Hasta başka hastaneye gider ve adli rapor tutturur, görevlilerce darp edildiğine dair. Adli tıp da, onaylar bunu yani hastanın darp edildiği kanıtlanır.

Doktor da, olaydan 3-4 gün sonra gider ve adli tıptan daha başka bulguların olduğuna dair rapor alır. Fakat ilk raporuyla son raporu arasında acayip farklar vardır.

Bu raporların hepsi de mahkemeye sunulur.

Sorum şu;
- Kendi hakkında sahte adli rapor yazdırıp kullanan doktor, adli nitelikteki bu sahte belgeyi kullanmaktan ceza alır mı?
- Bu raporu düzenleyen ve hasta hakkında da sahte adli rapor düzenleyen doktor, adliyeye Müteallik Görevi Kötüye Kullanmak ve Gerçeğe aykırı adli nitelikli belge düzenlemekten ceza alır mı?

Çünkü bu doktorun, hastayı muayene etmeden adli rapor yazdığı, hastanın diğer raporlarıyla, kanıtlanmaktadır. Olayı, bizzat görmüş gibi rapor yazması da, tarafsızlık, objektiflik vb cmk'ya aykırı değil mi?

- Doktorun, kendi adına aldığı bu sahte rapor, mahkemede delil niteliğinde kabul görür mü?

Ülkem adalet sisteminde, bu durumun sonucu ve hukuki boyutu ve olur acaba?

Saygılarımla

Ortada anlatılana bakıldığı zaman herhangi bir sahte belge gözükmüyor.Çünkü darp sonucu kişi olayın sıcaklığıyla tam olarak nerelerine darbe aldığını farkedemeyebilir.Özellikle kişinin bacak ve bel çevresi gibi kapalı bir yerindeki darp izlerini ertesi gün farketmesi sıkça rastlanan bir durumdur.Zaten şahidi de varmış ve doktor o an görev başındaki memur durumunda.Yazdığınız yazı olayı subjektif olarak doktoru darp eden hastanın ağzından anlatılmış gözüküyor.Doktorun ceza alacağını sanmıyorum ancak doktoru darp eden şahıs yüksek ihtimal görev başındaki memuru darp etmek suçundan şahitlerinde etkisiyle ceza alacaktır.Ayrıca dediğiniz gibi kişinin başka hasteneden daha sonra farklı rapor alması önceki raporu sahte belge haline getirmez ve kişinin o hastanede o anda darp edildiğini göstermez.Sadece vucudunun belli yerlerinde morluk kızarıklık vb. olduğunu gösterir.Kelepçelenecek kadar taşkınlık yapmış bir şahıs ihtimal kendinede farkında olarak yada olmayarak zarar vermiş olabilir.Olayı yazınızdaki şekilde değerlendirirse şahıs mahkemede beklemediği şeylerle karşılaşabilir diye düşünüyorum.Geçmiş olsun.

Kolunda, bacağında, bel çevresinde veya vücudunun kapalı herhangi bir yeri değil bahsedilen. Öyle olmuş olsa tamam derim.
Sözde darp izi, yüzünde oluşmuş. Yani ilk gün sadece yanak kısmında 3x4 cm kızarıklık varmış ve 3 gün sonra aynı yüz bölgesinde 4x5 cm kızarıklık, 2x4 cm ödem, 3x5 cm ödem ve 1 cm çizik, sıyrık falan oluşmuş. Bu, kabul edilebilir bir değişim midir sizce?

Diğer taraftan; müvekkil sanık, elleri arkadan kelepçeli ve ifadeler de bunu doğruluyor. Aynı zamanda müvekkil %87 engelli bir insan. Kelepçelendiği yer ise, sedye üzeri. Ayrıca müvekkil, sadece tek elini aktif olarak kullanabiliyor.

Müvekkilin, elleri arkadan kelepçeliyken, cama yumruk attığı:)) duvara kafa attığı söyleniyor. Fakat muayenesi yapılmadan verilen adli raporunda, kafasında, yüzünde falan hiçbir şey yok.
Ayrıca, madem müvekkil olay sırasında kendine zarar verdi, adli muayenesinde neden tespit edilmedi.( Adli muayenesinin yapılmadığı oldukça açık)

Şahti ifadeleri de başka bir konu. Temel fıkrası gibi.
Olaydan sonra kamera kayıtlarının çıkarılmasını istiyor müvekkil. Gelen cevapta deniliyor ki, kamera kayıtlarını tutmuyoruz çünkü sistem yetersiz. Bu cevabı yazan yetkili ise, müvekkili dövenlerden biri. Bu kişiden karakolda şikayetçi olmuş fakat ne karakolda nede savcılıkta ifadesi bile alınmamış. Yani adam, bizzat içinde bulunduğu adli bir olayın kamera kayıtlarını silmiş. Bu adamın görevi ise, Güvenlik Müdürü :))
Daha neler neler...

Şimdi tekrar değerlendirir misiniz?

Saygılarımla

Arkadaşım ödem dediğimiz bulgu zaten olay anında değil genellikle olayın akşamı veya ertesi gün oluşur(yüzde buyunda vücütta vb.).Kızarıklık tabir ettiğimiz durum ise anlıktır.Benim burda sadece demek istediğim raporda ertesi gün değişiklik oldu diye rapora sahte damgası vuramayız.Sahtecilik çok ciddi bir suçtur.Sahte rapor demek doktor olmayan birinin sahte kaşe ile rapor hazırlama durumunu ifade eder.Onun dışında görevi başındaki devletin doktoru zaten o an için gördüğü durumu yazar ve imza eder.Dünkü kızarıklık bugün geçti diye, yada ödeme dönüşüp moraradı diye dünkü rapor sahteydi derseniz bir sonuç alamazsınız.Sizin dediğinize göre %87 engelli bir vatandaş hastaneye tadavi olmak için geliyor, sadece kendisiyle ilgilenilmediği için doktorla tartışmaya yaşıyor ve bunun üzerine orada güvenlik, güvenlik müdürü ve doktor tarafından kelepçeleniyor, dövülüyor, daha sonra sedye ile dışarı atılıyor ve bir de üstüne sahte raporlarla dava açıyor.Olay savcılığa intikal etmiş zaten.Savcılarımız bu gibi durumlarda oldukça tecrübelidir zaten.Olay bütün detaylarıyla ortaya çıkacak ve gereken taraf yada kişiler ceza alacaktır diye düşünüyorum.Ayrıca şunu söylemeliyim ki %87 engelli bir kişi, her ne yapmış olursa olsun dövülmesi üzüntü verici bir durumdur insanlık için.Engelli insanlarımıza daha hoş görülü olmalıyız diyorum toplum olarak.Tekrar geçmiş olsun.

Sahte rapor dediğimiz olay şu ki; asıl mağdur olan hastaya, o kadar dövülmesine rağmen adli muayenesi yapılmadan sağlam yazılıyor Bu raporu yazan doktor ise, olayı ilk ağızadan görmüş gibi ve şahsi yorumlarını da katarak anlatıyor. Burada, gerçeğe aykırı evrak düzenlemek suçu mevcut. Yani sahte rapor. Yani resmi evrakta sahtecilik. Bir de adliyeye müteallik bir görev olan, adli rapor düzenleme işlemi sırasında yapılıyor bu. Bu gerçeğe aykırı düzenlenen rapordan sadece birkaç saat sonra bu mağdur hasta, karakolun önünden alınarak ambulansla başka hastaneye götürülüyor. Burada; ilk düzenlenen raporun aksine aksine morluklar, sıyrıklar, cilt altı kanamalar tespit ediliyor ve adli tıp tarfından da onaylanıyor. Sonuç olarak, ilk raporu veren doktor tarafından adli muayenesi yapılmadan rapor verildiği, resmi belgelerle de sabit. Gerçeğe aykırı adli rapor dediğimiz bu. Yani sahte rapor. Adliyeye müteallik bir görevi savsaklama ve kötüye kullanmak da var işin içinde.

Doktorun aldığı rapor ise sadece tutarsız bir rapor. Çünkü olaydan sonra, dediğiniz gibi morarma veya ödemler olabilir ama bu morluklar, asla sıyrık ve çizik halini alamaz, tıp ve mantık bunu kabul etmez.

Diğer husus ise, Resmi Gazetede yayımlanan Özel Güvenlik Hizmetlerine Dair Kanun'a aykırı işlem yapılarak, deliller muhafaza edilmemiştir. Fakat bu görevi savsaklayan görevlinin ise, kendisinden şikayetçi olunmasın rağmen ne karakolda, ne de savcılıkta ifadesi bile alınmamıştır.

Devletimin sayın savcısı, mağdur hastanın bütün yazılı ve sözlü ısrarlarına rağmen, hiçbir işlem yapmadan, karakol tahkikat evraklarını, aynen geldiği haliyle mahkemeye göndermiştir.

Şu anda dava ertelendi ve tanıklar dinlenecek. Gelişme ve sonuç hakkında da, paylaşım ve açıklamalarda bulunacağım.

Yorumunuz için de teşekkür ediyorum ayrıca

Gönüllü bir şekilde yorum yaptığımız ve hiç bir menfaat beklemediğimiz bu forumda teşekkürünüz için sağolun.Görev başındaki devletin doktorunun yazdığı raporu fazla hafife almayın.Zaten dava süresince hafife almamanız gerektiğini anlayacaksınız, şu an ne desek boş.Olaylar şimdiden sizin istediğiniz çizginin dışında ilerlemeye başlamış gözüküyor(Görevlilerin karakolluk olmaması, sizin deyiminizle savcının yazılı ve sözlü ısrarlara cevap vermemesi vb.).Gelişmeleri yazarsanız size de burdaki hukuk sever arkadaşlarada bir tecrübe olur tabi ki.Umarım adelet yerini bulur ve suçlular cezalarını çekerler.Kolay gelsin.