-
Askerlikte nafaka
İYİ AKŞAMLAR.
Şuan özel bir durumum var.Bunu sizlerle paylaşarak,görüş ve tavsiyelerinizi bekliyorum.
Eşim ile boşandık.Aylık 250 ytl Nafaka baglandı.5 ay sonra 15 aylık uzun dönem ASKERLİK vazifemi yapacagım.Şimdi kamu kurumunda Sözleşmeli personel staüsünde çalışıyorum.Başka bir gelirim durumum yok.
Askere gidince gelirim olmayacağı aşikardır.Bu ÖZEL durum için Nasıl neşekilde ve nereye başvurmalıyız.Saygı ve hürmetlerimle
-
Askerlik görevinizn başladığını icra dairesine bildi,rirseniz, bu dönemde nafaka ödemezsiniz
-
Bu duruma benzer bir konuda bende madur kaldım bir kaç gün önce bu ve diğer konuları "Anlaşmalı boşanma sonrası anlaşmanın iptali" başlıklı soruma; askerlik süresince yükümlülüğümün devam ettiğini ve ödemem gerektiğini cevap olarak yazmışlardı.
Bayan şu anda beni bu sürede ödemediğim nafakalardan dolayı icraya verip maaşıma el koymak hazırlığında. Giderken ben icra dairesine böyle bir bildiride bulunmamıştım. Bulunmam gerektiğinide söylememişlerdi.
Soru: Bu sürede hiç nafaka ödenmezmi? Yada borç devam eder. Döndükten sonramı ödenir?
Çalışmalarınızda başarılar.
-
Sayın Hiddenman32,
Sizin açmış olduğunuz forumda sorunuza cevap veren bendim, askerlik hizmeti boyunca nafaka ödeme yükümlülüğünüz yoktur ancak bazı şartlarda nafaka işlemeye devam eder, örneğin geliriniz ya da kendinize ait bir işyeriniz bulunmakta ise nafaka ödeme yükümlülüğünüz askerlik hizmeti boyunca kalkmasına karşın kesilmez. Yargıtay kararları da bu yöndedir. Yargıtay'a göre, kocanın askerlik hizmetini yapıyor olması eşi ve varsa çocuğuna bakma yükümlülüğünü ortadan kaldırmaz. Bu nedenle de sadece askerlik hizmetinizle sınırlı olarak nafaka ödeme yükümlülüğünüz kaldırılmakta ancak maddi durumu iyi olan geliri ya da kendine ait işyeri bulunan biri için nafaka işlemeye devam etmektedir.
Saygılar.
-
Sayın Avukat hanım;
Verdiğiniz bilgiler için teşekkür ederim. Bana vermiş olduğunuz cevabı okumuştum ama açıklama olmadığı için ve yükümlülüğümün devam edeceğini söylediğiniz ve diğer avukat beyinde kalkar demesi üzerine yeniden sorma ihtiyacı hissetmiştim.
Ben bir devlet memuruyum. Sadece üzerime kayıtlı bir evim var ve miras olarak kalan bir kaç küçük gayrimenkul dışında mal varlığım yok. Askerlik süresi içinde de evimin bir kısmını ev taksitleri (kooperatif olduğu için) devam ettiğinden dolayı kiraya vermiştim. Buradan gelen para sadece kooperatif giderlerine yetmiyor bile. Avukatım ile görüştüğümde net bir cevap veremedi bu konu ile ilgili. Şİmdi sizden net olarak öğrenmek istediğim konu şu.
Yukarıda açıkladığım gibi devlet memuruyum. Kooperatif ödemelerim var, evim kirada, başka gelir getiren mülküm yok.
Bu durumda ödeme durumum ne olur. Bu konu ile ilgili hakime sunacağım bir yargıtay kararı veya emsal teşkil edecek bir dava varmıdır. Bu konuda son olarak bilgilendirirseniz sevinirim.
Yardımlarınız için teşekkürler.
-
DAVA TEDBİRLERİ VE AYRILIK
KAYIT NO : 973
**************
Esas Yılı : 1966
Esas No : 5
Karar Yılı : 1966
Karar No : 11
Karar Tarihi : 12.12.1966
Daire No :
Daire : BG
**************
**************
(743 S. K. m. 137, 152, 161)
DAVA: Hiç bir geliri ve serveti olmayan kocanın mecburi askerlik ödevini yaptığı sırada karısı ve çocuklarının iaşe ve nafakası ile sorumlu tutulup tutulmayacağı hakkında Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun iki ilamı arasında içtihat aykırılığı bulunduğu bildirilmiş, kararlar ve İkinci Hukuk Dairesi Başkanının yazılı mütalaası Kurulumuza tevdi edilmiş olmakla İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunda durum görüşüldü:
KARAR: Gerçekten Hukuk Genel Kurulunun 17.10.1956 gün ve 2/43-40 sayılı ilamında "halen askerlik mükellefiyetini ifade eden ve hiç bir geliri mevcut olmadığı anlaşılan davalı kocanın nafaka ile mesuliyeti caiz bulunmadığı" kabul edildiği halde aynı kurulun 27.12.1961 günlü ve 2/59-51 sayılı ilamında, "davalı kocanın davanın görülmesi sırasında askerlik görevini yapmakta bulunması ve hiç bir geliri olmaması, onu karısına bakmak yükümlülüğünden kurtaramayacağı, uygun bir nafakaya hükmedilmesi gerektiği" içtihat edilmiştir.
İşbu iki ilam arasında içtihat uyuşmazlığı bulunduğu oybirliğiyle kararlaştırıldıktan sonra işin esası konuşuldu; neticede: Nafaka borcu kanundan doğan borçlar grubuna dahil olup aile hukuku ile ilgilidir. Bu borç tamamen şahsa yöneltilmiştir. Kanunda iki çeşit nafaka borcu göz önünde tutulmuştur. Birincisi, evlilik birliğinde özellikle kocaya yükletilen ve bütün zaruri ihtiyaçların sağlanmasını amaç tutan sorumluluktur. (Medeni Kanun, Madde: 137, 152/2 ve 161).
İkincisi ise, belli kan hısımlarına yükletilmiş olan ve konusu yardımdan ibaret bulunan karşılıklı dayanışma borcudur. (Medeni Kanun, Madde: 315, 316). Gerek dayandıkları hukuki sebep, gerek şümulleri itibariyle birbirinden farklı bu iki çeşit borçtan Türk Kanunu Medenisinde (nafaka) olarak bahsedilmektedir. Kurulumuza tevdi edilen ilamlar birinci kısımda sözü geçen kocanın karı ve çocuklarına karşı olan nafaka sorumluluğu ile ilgili bulunduğundan bu kararda bu kısım nafaka borcu tartışma konusu yapılmıştır.
Gerçekten Türk Kanunu Medenisinin 152/2. maddesinde "karı ve çocukların münasip veçhile iaşesi kocaya aittir" hükmü konulmuştur. Evlenme devam ettiği süre erkeğin karısını ve çocuklarını geçindirmekle sorumlu tutulması münakaşa götürmeyen kanun emridir. Prensip itibariyle koca yeter derecede servete ve kazanca malik olmadığını veya başka alacaklılar tarafından icra takibine maruz kaldığını ileri sürerek nafaka borcundan kurtulamaz.
Kocanın kendisine isnat olunamayacak bir sebepten dolayı çalışamayacak bir hale gelmesi, bu suretle nafaka borcunu yerine getirmekte imkansızlığa düşmesi takdirinde yapılacak işlem hakkından kanunda açık bir hüküm bulunmamaktadır. Ancak kadın müşterek saadeti temin hususunda gücü yettiği kadar kocanın yardımcısıdır. Kocanın karısını ve çocuklarını iaşe borcu mali durumu ile orantılı olmalıdır. Mali durum bir hiçten ibaret ise iaşe ve nafaka borcundan bahsedilemez. Ancak mali durumun o hale gelmesinden kocanın hiç bir kusuru olmamalıdır. Çalışma kudreti olduğu halde çalışmaktan kaçındığı için mali durumu bozulmuş olan koca nafaka borcundan kurtulamaz. Fakat çalışamayacak derecede hasta veya sakat olan ve başkaca geliri ve serveti de bulunmayan koca nafaka ile sorumlu tutulamaz. (Yargıtay İkinci Hukuk 24.1.1950, 1934/103-İkinci Hukuk 7.6.1957 tarih ve 3187/3365) "Kusur ile müterafik olmayan tam bir imkansızlık nafaka mükellefiyetine son verir." (Dr. A. Egger.- Aile Hukuku 1. cilt, sahife 293.)
Mecburi askerlik ödevini yapmakta olan kocanın aldığı er aylığı çok cüzidir. Başkaca çalışıp kazanç sağlaması kendi elinde olmaksızın imkansız hale getirilmiştir. Eğer başkaca bir geliri veya paraya çevrilebilecek malı ve serveti bulunmuyorsa, askerlik ödevi devam ettiği süre nafaka ile sorumlu tutulmaması icap eder.
Genel kurulda görüşme sırasında kanundan doğan bu borcun askerlik gibi bir sebeple asla sakıt olamayacağı, koca askere gideceğini göz önünde tutarak bu ödevin ifası sırasında karısının ve çocuklarının nasıl geçinebileceğini düşünmesi, ona göre tedbirli davranması gerektiği, böyle tedbirli davranmamış ise kusurlu sayılacağı, veyahut askerlik ödevini yaptıktan sonra evlenmesi gerektiği, bu itibarla bu kimselerin nafaka ile sorumlu tutulacakları, hükmedilen nafaka askerde bulunması hasebiyle tahsil edilememiş ise kanundan doğan bu borcun ileride imkan sağlandığı zaman tahsil edilebileceği ileri sürülmüştür. Nafaka borcu o günkü geçimin sağlanması için kocaya yükletilmiştir. Bu geçim zamanında giderilmediğine göre ileride tahsil edilmek üzere önceden tahakkuk ettirilmesinin anlamı kalmaz. Kaldı ki böyle bir hal kocayı askerlik görevi biter bitmez birikmiş ağır bir borç altına sokmuş olur. Diğer taraftan askerlik hayatından sivil hayata geçerken normal ekonomik sarsıntılar arasında İcra ve İflas Kanunlarının ceza hükümleri ile karşı karşıya gelmesine sebebiyet verir. Askerlik ödevini yapmadan evvel evlenmemeyi tavsiye etmek de medeni haktan istifadeye engel olmak demektir ki hukuki bir görüş olmaktan çok uzaktır. Askerlik ödevi bir kimseye her zaman belli bir devrede belli bir süre için yükletilmez. Fevkalade hallerde ve harp halinde belli olmayan bir zamanda dahi koca askerlik hizmetine çağırılabilir. Kadının kocasına muavin olması borcunun bir sonucu da, kocanın askerlik dolayısıyla nafakayı sağlayamayacak duruma düşmesi halinde kadının aile geçimini sağlaması ve müşterek saadeti bu suretle korunmasıdır. Ailenin ve askere gidenin başka bir geçim vasıtası ve imkanı bulunmaması halinde amme kanunları ile devletin yardımından faydalanmak dahi mümkündür (4109 sayılı Kanunda olduğu gibi).
SONUÇ: Türk Kanunu Medenisinin 152/2 ve 161. maddelerinin uygulamasında mecburi askerlik görevini yapan ve başka hiçbir geliri ve serveti olmayan kocanın nafaka ile sorumlu tutulmaması gerektiğine ilk görüşüne ve oylamada üçte iki oyçokluğu elde edilemediğinden 12.12.1966 tarihinde yapılan ikinci görüşme ve oylamada hazır bulunanların salt çoğunluğu ile karar verildi.
**************
TEDBİR NAFAKASI - YARGILAMA SIRASINDA KOCANIN ASKERDE OLMASI - GEREKLİ ARAŞTIRMANIN YAPILMASI GEREĞİ - EŞLERİN BOŞANMADA KUSURU - EVLİLİK BİRLİĞİNİN TEMELİNDEN SARSILMASI - BOŞANMA DAVASI
KAYIT NO : 65591
**************
Esas Yılı : 2003
Esas No : 15969
Karar Yılı : 2003
Karar No : 17104
Karar Tarihi : 22.12.2003
Daire No : 2
Daire : HD
**************
ÖZET : Yargılama sırasında kocanın askerde olduğu ileri sürülmüştür. Davacının askere gidişi ve terhis tarihi ile malı ve gelirinin bulunup bulunmadığının araştırılması, nafaka ödeyecek mal ve gelirinin bulunmadığının anlaşılması halinde askerlik süresi içerisinde tedbir nafakası ile sorumlu tutulamayacağının dikkate alınmaması hatalıdır.
**************
(743 S. K. m. 134) (4787 S. K. m. 4/1)
DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm nafakalar ve manevi tazminatlar yönünden temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : 1- 4722 sayılı kanunun 1.maddesi hükmü de dikkate alındığında olaya 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi hükümlerinin uygulanması gerekir.
2-Geçimsizliğe yol açan olaylarda başkasıyla yaşayan koca tam kusurludur. Anlaşmalı boşanma koşulları yoktur.
Bilindiği gibi genel boşanma nedeniyle ilgili Medeni Kanunun 134.maddesinin eski şeklinde ( ifadesinde )şiddetli geçimsizliğe ilişkin boşanma davası,ilke ( unsur )olarak doğrudan kusura dayanmıyor görünse de ikinci fıkrası ile dava hakkını kusuru olmayan yada, daha az olan tarafa tanımak suretiyle kusuru gizli bir unsur haline getirmiştir. Nitekim ilk bakışta dava hakkına yönelik görünse de, söz konusu 134.maddenin eski biçiminde, kusura ilişkin hükmün böylesine "katı bir tarzda uygulanması şikayetlerin odak noktasını teşkil etmişti" ( 3444 sayılı kanunun Hükümet tasarısı 4. madde gerekçesi )İşte bu ve benzer düşüncelerle 3444 sayılı kanun, Medeni Kanunun 134.maddesini değiştirirken, kusur unsurunun boşanmada yarattığı güçlüğü önemli ölçüde hafifletmiş; kusur yerine evlilik birliğinin onarılmaz bir biçimde sarsılmasına önem vermiş,özetle kusurlu eşe de dava açma hakkı tanımıştır.
Ne var ki, bu değişikliği tamamen kusurlu eşin de dava açabileceği ve yararına boşanma hükmü elde edebileceği biçiminde yorumlamamak ve değerlendirmemek gerekmektedir.Çünkü böyle bir düşünce, kimsenin kendi eylemine ve tamamen kendi kusuruna dayanarak bir hak elde edemeyeceği yönündeki temel hukuk ilkesine aykırı düşer.Diğer taraftan gene böyle bir düşünce tek taraflı irade ile sistemimize aykırı bir boşanma olgusunu ortaya çıkarır. Boşanmayı elde etmek isteyen kişi karşı tarafın hiçbir eylem ve davranışı söz konusu olmadan, evlilik birliğini, devamı beklenmeyecek derecede temelinden sarsar, sonrada mademki birlik artık sarsılmış diyerekten boşanma doğrultusunda hüküm kurulmasını talep edebilir.
Öyle ise Medeni Kanunun 134.maddesine göre boşanmayı isteyebilmek için tamamen kusursuz yada az kusurlu olmaya gerek olmayıp daha fazla kusurlu bulunan tarafın dahi dava hakkı bulunmakla beraber, boşan maya karar verilebilmesi için davalının az da olsa kusurunun varlığı ve bunun belirlenmesi kaçınılmazdır.
Az kusurlu eş boşanmaya karşı çıkarsa bu halin tespiti dahi tek başına boşanma kararı verebilmesi için yeterli olamaz. Az kusurlu eşin karşı çıkması hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olmalı, eş ve çocuklar için korunmaya değer bir yararın kalmadığı anlaşılmalıdır.(M.K.134/2 )
Mevcut olaylara göre evlilik birliğinin, devamı eşlerden beklenmeyecek derecede, temelinden sarsıldığı kuşkusuzdur. Ne var ki bu sonuca ulaşılması tamamen davacının tutum ve davranışlarından kaynaklanmış olup, davalıya atfı mümkün hiçbir kusur gerçekleşmemiştir. Bu durumda açıklanan nedenle isteğin reddi gerekirken yasa hükümlerinin yorumunda yanılgıya düşülerek boşanmaya karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır.Ancak bu yön temyiz edilmediğinden bozma sebebi sayılmamış yanlışlığa değinilmekle yetinilmiştir.
3-Temyiz sebeplerine hasren dosyanın incelenmesine gelince;
a )Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
b )Yargılama sırasında kocanın askerde olduğu ileri sürülmüştür. Davacının askere gidişi ve terhis tarihi ile malı ve gelirinin bulunup bulunmadığının araştırılması, nafaka ödeyecek mal ve gelirinin bulunmadığının anlaşılması halinde askerlik süresi içerisinde tedbir nafakası ile sorumlu tutulamayacağının dikkate alınmaması usul ve yasaya aykırıdır.(12.12.1966 gün ve 5/11 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı )
4- 4787 Sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun 4/1 maddesi; 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun ikinci kitabından ( MK. md. 118-494 )kaynaklanan bütün davaların Aile Mahkemesinde bakılacağını, geçici l. maddesi de; sonuçlanmamış davaların yetkili ve görevli aile mahkemesine devredileceğini hükme bağlamıştır. Karar bozulmakla sonuçlanmamış hale gelmiştir. Bu açıklama karşısında işin görev yönünün de düşünülmesi zorunludur.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün 3/b bentte gösterilen sebeple tedbir nafakası yönünden BOZULMASINA, kararın bozma kapsamı dışında kalan yönlerinin ise ONANMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 22.12.2003 gününde oybirliğiyle karar verildi.
-
Avukat hanım yardımlarınız için teşekkür ederim.
Çalışmalarınızda Başarılar Dilerim
-
Avukat Dilek Hanımın yardımları ile vermiş olduğu bilgiler doğrultusunda icra müdürlüğüne dilekçe ile başvurdum fakat aldığım cevap şu oldu.
Böyle bir konunun emsali yok. Yargıtay kararlarını dikkate almamız gerekmiyor. Sizin bu sürede ödeme yapmanız gerekli ve hesapladılar 850 maaşımın 450 sini nafaka ile birlikte keseceklerini söylediler. Sadece dilekçeme verdikleri red cevabına karşılık benim itiraz hakkım olduğunu sonrasında mahkemeye gidebileceğimi söylediler.
Daha doğrusu bu işle uğraşmak istemeyeceklerini, diğer hiçbir icra dairesininde uğraşmayacağını, bu konu ile ilgili emsal olmadığını söylediler.
Bu durumda ne yapmalıyım?