-
Ege'nin İncisi
http://032d95a.netsolhost.com/WordPr...eninincisi.png
İzmir Hemşehriliği
İzmirliler Atatürk´e 14 Eylül 1922 tarihinde hemşehrilik teklif ettiler.
Bu teklif Atatürk tarafından sevinçle karşılandı ve kabul edildi.
Atatürk, 24 Eylül 1922 tarihinde İzmir Muhterem Hamiyetli Ahalisine hitabı ile yazdığı mektup:
�İzmir Belediye ve Yönetim Meclisleri aracılığı ile bana İzmir Hemşehriliği sanı verildiğini öğrendim. Ülkemizin Akdeniz´e karşı ışığı olan, düşman işgalinden kurtulması için bütün ülkeyi seve seve yıllarca sıkıntılara sürüklemiş bulunan İzmirimiz´in hemşehrileri arasında sayılmak bana sonsuz bir sevinç ve övünç olmuştur.
Bundan yaklaşık üç yıl önce İzmir felaketi ile yüreği en büyük üzüntü ve aynı zamanda en güçlü bir inanç kararlılığı ile çarpmış; başladığımız bağımsızlık savaşında bana en güçlü umutları vermiş olan yiğit Erzurum halkı da beni hemşehrileri arasına almakla ödüllendirmiş oluyordu.
Bana ulusal savaşımızın, önemli bir girişiminin başlangıcını anımsatmakta bulunan Erzurum hemşehriliğine, savaşımızın zaferini müjdeleyen İzmir hemşehriliğini ekleyerek, değerli bir ödül vermiş oluyorsunuz.
İzmirli hemşehrilerime sevgi ve bağlılıkla teşekkürlerimi sunarım. İzmir´in acılarını gidermek için genel görevlerimizin verdiği zorunluluktan başka özel ve içten bir ilgi ile çalışmak, benim için bir ülkü olacaktır.
Hepinize selam ve sevgi hemşehrilerim�
Mustafa Kemal ATATÜRK
Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk
´Hemşehrilerim´ deyip bağrına bastıktan sonra,
Gavur İzmir deseler kimin umrunda..
Dökülen her kavak yaprağının yerine
Güçlenerek binlercesi çıkar
Ege´nin incisi İzmir´de.
İzmir´i içlerine sindiremeyenler,
Bu güzel şehirle uğraşanlar,
İyi baksınlar Konak Meydanı´ndaki
Gazeteci Hasan Tahsin´in
Dimdik ayakta duran Heykeline�
Erhan Yurdayüksel Köşe Yazıları
Belçika YeniHaber Gazetesi - Erhan Yurdayüksel
-
Cevap: Ege'nin İncisi
Biz onu Hasan Tahsin olarak tanıyoruz.
Gazeteci, yazar ve istihbaratçı. Gazeteci veyazar tamam da istihbaratçılık de neyin nesidir diye soranlar olabilir.
Kalıplaşmış ve gelişmemeye ant içmiş bilgilerimize göre “İzmir’i işgal eden Yunan’a ilk kurşunu sıkan kişi!”
Belleğimize kazınan kimi bilgiler zamanla kanıksamaya yol açıyor! Çok doğal bir eylemmiş gibi anımsar ve dile getiririz bunları.
Oysa, 15 Mayıs 1919 İzmir’inde Yunan’a kurşun atmak için herhalde Hasan Tahsin olmak gerektir!
Ordusu dağıtılmış, resmi görevlisi tutsaklığı içselleştirmiş insan yığınından bir tane de olsa Hasan Tahsin çıkması efsanevi bir durum olsa gerek.
Kurşun atma konusunda deneyimlidir. İstihbaratçı olarak bulunduğu Bükreş’te ülkesinin çıkarlarını korumak adına da silaha sarılmaktan geri durmamıştır.
Hukuk-u Beşer (İnsan Hakları) gazetesinin de yayımcısı.
İnsan Hakları deyince aradan geçen bir asıra yakın süreden sonra günümüzün “insan hakları” algısını düşünmeden edebilir misiniz?
“İnsan Hakları” kavramını yozlaştırmaksızın “insan hakları savunuculuğu” yapanları bu eleştirilerden bağışık tutalım!
Bugünün insan hakları savunucularının önemli bölümü (bunlara insan hakları bezirgânı demek o yüce kavramı korumak adına daha doğru bir yaklaşım olacaktır) neredeyse bir iki konuya odaklanmış durumdadır. Ülkemizde tırmandırılan dil ve din eksenli ayrılıklar bu grubun önde gelen uğraş alanı olmuş durumdadır.
Hasan Tahsin döneminde vatanseverlik insan hakları savunuculuğu yapmaya engel olmazken; günümüzde ulusal çıkarları korumak ve vatansever bir tutum içinde olmak bir yana bu kavramları dile getirmek bile boy hedefi olmanıza ve çağdışı sayılmanıza yetecektir.
İlerleme ve gelişmeyi zamanın geçmesi, takvim yapraklarının değişmesi zannedenlerin düştüğü yanılgı “insan hakları” kavramının içinin boşaltılarak, egemen güçlerin hedeflerine alet edilmesiyle de kendini göstermiş oluyor!
İnsanı seven, “insan hakları”nı önemseyenlerin önceliğinin “anti emperyalizm” olması gerekmez mi?
Şimdilerde insan hakları diye diye yeri göğü inletenlerin ağzından “emperyalizm” sözcüğünü duy duyabilirsen!
Bundan bir asır önce, “insan hakları” adına “antiemperyalist” olmaktan kaçınmayan ve bu uğurda silahına sarılmakta ikilem içine düşmeyen Hasan Tahsin’in büyüklüğü ve unutulmazlığı da bu özelliğinden kaynaklanmıyor mu?
Anısına saygıyla…
Ceyhun BALCI
http://www.ilk-kursun.com/2011/05/osman-nevres/