141 madde ile ilgili

öncelikle teşekkür ederim tüm hocalarıma ve arkadaşlara.benim sorunum 2009 yılında internetten aracımı satılığa çıkarmıştım.bi müşteri çıktı beni aradı ve anlaşırız dedi.bende aracımın değeri 1750 lira ettiğni söyledim.ve çıkarıp bana 100 lira verdi.gerisini 2 ay içerisinde vereceğini söyleyip bende iyi niyetlikten verdim tabbiiki bir sürü dil döktü bana çoluk çocuğumun rızkını kazancam arabayla v.s diye.arac ile ilgili hiçbir sözleşme yapmadık .bende kendisine arabayı verirken güvenmiştim.aracın ruhsatı eşimin dedsinin üzerine kayıtlı ama bendede vekaleti vardı.aracı verdikten sonra 4 ay geçmesine rağmen ne aradı ne sordu benim aradığımda telefonlara çıkmadı.bu arada cezalar geldi ben ödedim.bi süre sonra aracı verdiğim şahsı bularak aracı elinden aldım .ama aracı verdiğim şahıs aracım çalındı diye suç duyurusunda bulunmuş ve gittim polise ifade verdim.daha sonra mahkemeden duruşma kağıdı geldi.şimdi soruyorum kendi malımızın hırsızlığı oluyomu diye.hem aracımın parasını alamadım hemde yemediğim halde cezalarını ödedim.bu davadan ne çıkar ?bilgisi olan varmı? lütfen yardım edin!...

yokkmu yardımcı olacak bu konu hakkında bilgisi olan?

Belirtelim k,Tck.141 de hırsızlık suçunun yasal tanımında,zilyetinin rızası olmadan taşınır bir malı egemenlik alanından çıkarmasıyla suçun tüm unsurlarıyla tamamlandığı anlaşılmaktadır.Başta medeni hükümler çerçevesinde maliki ve zilyeti olduğunuz malın zilyetliğini başka bir kimseye rıza doğrultusunda devretmiş olduğunuzu anladım...Somut olayın verilerinden anladığım kadarıyla aranızda sözleşmesel bir ilişkiye dayanmayan,güven temelinde bir zilyetlik devri gerçekleşmiş..Karşı taraf ise bu zilyetlik olgusunu inkar ederek tck.155 de güveni kötüye kullanma suçunu işlemiş görünmektedir.Kanımca,141.md de tanımlanan hırsızlık suçu bir kimsenin zilyetliğindeki malın egemenlik alanından çıkarılması ile suçun tamamlanmış sayılacağı kabul edilirse,hernekadar karşı taraf haksız bir şekilde de olsa malın zilyetliğini elinde bulundurduğu için medeni hukuk esasları doğrultusunda zilyetliğin geri alınması talebinde bulunmadan(MK.md.994/995 vd.) salt kendi müdahelenizle malı almanız durumunda hırsızlık suçu oluşabilecektir.Önem teşkil eden husus,hırsızlık suçunda malik olmak gerekmez,ZİLYET olmak yeterlidir.Somut olayın verilerinde de karşı taraf her nekadar malik olmasa da,kendisine hukuken ve rıza ile geçirilmiş bir zilyetlik olgusu sözkonusudur.Bu sebeple kendi malımın hırsızlığı olur mu şeklindeki savunmanız hırsızlık suçu açısından önem teşkil etmez.Çünkü,suçun oluşması için malik olmak değil,zilyet olmak gereklidir.

Eğer ceza yargılaması sırasında karşı taraf malın zilyetliğinde bulunduğunu ispatlayabilirse ve zilyetliğinde bulunan malın hukuka aykırı olarak elinden alındığını,egemenlik alanından çıkarıldığını ispatlayabilirse kanımca hırsızlık suçu oluşabilecektir.Ancak aranızda salt güven ilişkisine dayanan bu zilyetlik devri olgusunu inkar ettiği için sizde savcılığa şikayette bulunarak,güveni kötüye kullanmak suçunun oluştuğunu ileri sürebilirsiniz.

teşekkür ederim. Eylül 2009 tarihinde yaşamıştım bu olaYı şu anda süresi geçmişmidir acaba (güveni kötüye kullanma ile ilgili suç duyurusunda bulunabilmem için)

açıklamalarınız içinde çok teşekkür ederim.

arkadaşlar dava açma konusunda yardım(bilgi) edebilecek var mı?