Cevap: YSK Ne Demek İstedi?
YSK, 7 bağımsız adaydan 6'sına onay verdi
21.04.2011 - 18:15 Yüksek Seçim Kurulunun (YSK), bazı bağımsız milletvekili adaylarının adaylıklarının iptaline ilişkin değerlendirme toplantısı sona erdi. Yapılan açıklamada, BDP'den bağımsız olarak müracaat eden 7 adaydan İsa Gürbüz hariç diğer adayların seçime katılabileceği belirtildi.Yüksek Seçim Kurulu (YSK)'nun, bazı bağımsız milletvekili adaylarının adaylıklarının iptaline ilişkin değerlendirme toplantısı sona erdi. Toplantı sonrası yapılan yazılı açıklamada, BDP'nin desteklediği bağımsız adaylar arasında yer alan Hatip Dicle, Leyla Zana, Gültan Kışanak, Ertuğrul Kürkçü, Sebahat Tuncel'in milletvekilliğine adaylık konusunda bir engellerinin olmadığı bildirildi.
Cevap: YSK Ne Demek İstedi?
Şimdiye kadar; bu konu başlığına; yüzlerce cevap gelmeliydi...Anladığım kadarıyla, konuyu; "can alıcı" noktalarını belirterek anlatamamışım.
O zaman; geniş anlatmak zorundayım...
Galiba; bu siteye üye oluş sebebim; bir tanıdığımın yaşadıkları ve de; buna bağlı olarak; ilk açtığım konu başlığı; "hukukta çelişki" olmalı...
Konuyu dünden başlayarak; bugüne getireyim:
Kişi; "zimmet" suçu işler ve Eski TCK gereğince cezalandırılır. 1.Temmuz 2005 te Yeni TCK yürürlüğe girince; aynı Ağır Ceza Mahkemesi; 02.07 2005 tarihinde,yeni EK KARAR alır.
Kararda şöyle denmektedir:
5237 sayılı TCK.nun 247/1 maddesi uyarınca sanığın daha önceki karardaki gibi alt sınırdan alınrak 5 yıl hapis ile cezalandırılmasına,
Sanığın davaya konu zimmetine geçirdiği parayı 26.09.2002tarihinde ...Belediyisine savcılığa bildirilmeden evvel savcılık soruşturmaya başlamadan evvel yatırdığı anlaşıldığından 5237 sayılı kanunun 248/1 maddesi uyrınca cezasından 2/3ünün indirilmesiyle 1 yıl 8 ay hapis ile cezalandırılmasına,
Sanığın mahkemedeki iyi hali göz önüne alınarak TCK.nun 62. maddesi uyarınca cezasından taktiren (takdiren demeliydi) 1/6 oranında indirim yapılarak 1 yıl 4 ay 10 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına,
5237 sayılı TCK.nun 53/1-2 gereğince sanığın:
a) Sürekli, süreli veya geçici bir kamu görevinin üstlenilmesinden; bu kapsamda, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliğinden veya Devlet, il, belediye, köy veya bunların denetim ve gözetimi altında bulunan kurum ve kuruluşlarca verilen, atamaya veya seçime tâbi bütün memuriyet ve hizmetlerde istihdam edilmekten,
b) Seçme ve seçilme ehliyetinden ve diğer siyasî hakları kullanmaktan,
c) Velayet hakkından; vesayet veya kayyımlığa ait bir hizmette bulunmaktan,
d) Vakıf, dernek, sendika, şirket, kooperatif ve siyasî parti tüzel kişiliklerinin yöneticisi veya denetçisi olmaktan,
e) Bir kamu kurumunun veya kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşunun iznine tâbi bir meslek veya sanatı, kendi sorumluluğu altında serbest meslek erbabı veya tacir olarak icra etmekten, yoksun bırakılmasına, busuç dolayısıyla mahkum olduğu hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar bu hakları kullanmamasına,
5237 sayılı yasanın 53/5 maddesi uyarınca sanığın memuriyet görevi sırasında bu suçu işlediği anlaşıldığından cezanın infazından sonra verilen ceza miktarının yarısı olan 8 ay 5 gün süreyle yukarıda sayılan haklardan yoksun (mahrum demek istiyor) bırakılmasına... Mahkeme heyeti filân; devam ediyor.
Kararı okudunuz. Sayılı haklardan mahrumiyet süresi ne kadar? Toplam; 24 ay 15 gün. Peki; bu süre sonunda ceza bitti mi? Ne mümkün... Bu sefer 13/A maddesi işe girmekte...O madde de; TCK.nın dışında, yeni bir ceza süresi tesbit etmekte.Yani; Ceza Kanunu gibi işlemekte. Ne demekte; "İnfazı tamamlayanlar, infazı tamamlandıklarından itibaren; üç yıl süre ile suç işlememiş olmaları..." demekte...Bunu yazış sebebini; 13/A nın gerekçesinde bulabilirsiniz. Orada demekte ki: "kişi; iyi vatandaş olduğunu, pişman olduğunu, ıslah olduğunu v.s. ortaya koymalı..." demekte.
Bu vatandaş; 13/A daki üç yılı da suç işlemeden geçirdi ve "ıslah olmuş vatandaş" olduğunu ortaya koydu. Bu sefer; sayılmış haklarını kullanabilmek için ilgili Ağır Cezaya müracaat etti. Mahkeme ne dedi: " Hukukumuzda; yasaklanmış hakların iadesi diye birşey yoktur. Mahkememiz; böyle bir işlem yapamaz." Tıpkı; BDP destekli bağımsızlara, Diyarbakır mahkemelerinin dediği gibi. Demirtaş'ın; "bizden; mahkemelerin veremeyeceği belge istiyorlar" demesi gibi... Sözü edilen kişi, bu sefer C. Savcılığı'na gitti ve "infazdan sonraki üç yılı suç işlemeden geçirdiğine dair belge" aldı. Peki; bu belgeden sonra; sayılı hakları kullanması mümkün mü oldu? Hayır!... Bu sefer 657 s. Kanunun 48. maddesindeki "memur olabilme şartları" karşısına çıktı.
Neymiş efendim; ne yaparsanız yapın; mahkeme ne kadar süre ile kısıtlarsa kısıtlasın, ne kadar pişman olmuş vatandaş davranışı gösterseniz de; önünüze; 657 çıkıyor.Ama; "Milletvekli Seçim Kanunu'nun 11/f maddesi" çıkmıyor. Yani; hukuk bir taraftan "AK" derken; aynı müesses nizamın diğer hukuku da "KARA" diyor.
Ama; bu AK-KARA kuralı YSK da yok. Şöyle ki: Yukarıda yazdığım 2007 seçimiyle ilgili kararını okudunuz. Affa uğramış olsalar bile; 11/f deki suçu işlemiş olanlar milletvekili olamazlar hükmüne rağmen; YSK; o kararında ne diyor: "infazın tamamlandığına dair belge" istiyor. 13/A daki süreyi suç işlemeden geçirip geçirmediğini sormuyor. 657 nin ilgili hükmünü hatırlayan "müesses nizam" bu sefer; Milletvekili Seçim Kanunu'nun 11/f maddesini hatırlamıyor.
SON SAHNE İTİBARİYLE;
a- Demirtaş'ın; "bizden Mahkemelerin veremeyeceği karar isteniyor" demesine; Diyarbakır Mahkemelerinin "veremesine" rağmen; "memnu hakların iadesi" kararı alınabiliyor. Ki; YSK, yukarıdaki 2007 yılındaki kararında bile; o tarih itibariyle verilmesi mümkün olamayan -Tanıdığım kişi yaşadığı için biliyorum- "memnu hakların iadesi kararı isteyebilmekte...
b-Suç işledikten sonra; üstüne bir de "polis tokatlayan" kişinin 18 aylık cezası; yıllardır içeride yattığı halde; niçin yattığını bilmeyen birçok insan varken; Hizbullah davası 10 yılda bitirilememişken, bir duruşmada 6 aya indirildi ve de; HAGB oldu...
Galiba; ne demek istediğimi anlatabildim.
T.C. DEVLETİ; BİR "HUKUK" DEVLETİDİR!...
Yazan; müesses nizamın "bürokrasi ve yargısıyla" ırzına geçtiği, yurdum insanı...Son cümlemden dolayı; gerçekten özür dilerim. Ama; başka türlü; yaşadıklarımı ifade etmem mümkün değil.
İyi günler...Mümkünse; tabii...
Cevap: YSK Ne Demek İstedi?
Merhabalar;
Sayın @sakac, öncelikle bu konuyu gündeme taşıdığınız için teşekkürlerimi sunarım. Konuyla alakalı haberleri görünce gerçekten bu ülkede olmaktan utanıyorum.
Henüz 19 yaşında bir öğrenciyim. 16 yaşında suç kastım olmadan arkadaş tuzağıyla işlemiş olduğum bir suçta halen yargılanmaktayım. Arkadaşım ise bu dava dosyasından çıkarıldı. Şimdi düşündükçe gerçekten vatandaşlık değişmek bile istiyorum.
Daha öncesinde Terör Örgütü sempatizanlığı yapmış ve suç kayıtları olan biri(leri), benim verdiğim vergiyle maaş alacak, benim ülkemin, benim bayrağımın altında hizmet veren meclise girecek. Yazıklar olsun bunların adı da sözde Milletvekili olacak.
Ben işlediğim bu suç nedeniyle, bırakın milletvekilliğini, memur olamama endişesi taşırken birileri yasaları istediği gibi yönlendiriyorlar.
Takdir-i ilahi. Ha evet dünyamı yaktım bu yaptığım arkadaş hatasıyla ama ahiretimi yakmayı düşünmüyorum.
Saygılar.
Cevap: YSK Ne Demek İstedi?
Şimdi, size; 2006 tarihi itibariyle bir konuyu aktarıyorum:
657 sayılı Kanunun 48. maddesinin A/5 bendinde yer alan hüküm şu şekildedir:
"(Değişik: 10/1/1991 - 3697/1 md.) Taksirli suçlar ve aşağıda sayılan suçlar dışında tecil edilmiş hükümler hariç olmak üzere,ağır hapis veyahut 6 aydan fazla hapis veyahut affa uğramış olsalar bile Devletin şahsiyetine karşı işlenen suçlarla, zimmet, ihtilas, irtikap, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanma, dolanlı iflas gibi yüz kızartıcı veya şeref ve haysiyeti kırıcı suçtan veya istimal ve istihlak kaçakçılığı hariç kaçakçılık, resmi ihale ve alım satımlara fesat karıştırma, Devlet sırlarını açığa vurma suçlarından dolayı hükümlü bulunmamak."
Belirtilen bu şuçlardan birisi dolaysıyla ceza alan kişiler memur olamamaktadır.
Ancak, bu sınırlama ilanihaye değildir. Konuya ilişkin olarak 5352 sayılı Adli Sicil Kanununda, 2006 yılında, düzenleme yapılmıştır. Bu düzenlemenin gerekçesi, Kanunun plan ve bütçe komisyonunundaki görüşmeleri sırasında şu şekilde ifade edilmiştir.
"Madde 34- Maddeyle, 5352 sayılı Kanuna 13/A maddesi eklenmiştir. 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 53 üncü maddesindeki düzenlemeye göre, belli bir suçtan mahkumiyete bağlı süresiz hak yoksunluğundan söz edilemez. İşlediği suç dolayısıyla toplumda kişiye karşı duyulan güven sarsıldığı için suçlu kişi, özellikle güven ilişkisinin varlığını gerekli kılan belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılmaktadır. Ancak, bu hak yoksunlukları süresiz değildir. Cezalandırılmakla güdülen asıl amaç, işlediği suçtan dolayı kişinin etkin pişmanlık duymasını sağlayıp tekrar topluma kazandırılması olduğuna göre, 53 üncü maddede suça bağlı hak yoksunluklarının da belli bir süreyle sınırlandırılması yönünde düzenleme yapılmıştır. Türk Ceza Kanununda, belli bir suçu işlemekten dolayı cezaya mahkûmiyetin sonucu olarak ömür boyu devam edecek bir hak yoksunluğu söz konusu olmadığı için, yasaklanmış hakların geri verilmesi müessesesine ilişkin düzenleme yapılmamıştır.
Ancak, 5352 sayılı Adlî Sicil Kanununun Geçici 2 nci maddesinde, diğer kanunlardaki kasıtlı bir suçtan dolayı belirli süreyle hapis cezasına veya belli suçlardan dolayı bir cezaya mahkum olan kişilerin, belli hakları kullanmaktan süresiz olarak yoksun bırakılmasına ilişkin hükümleri saklı tutulmuştur. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu dışındaki çeşitli kanunlardaki süresiz hak yoksunluğu doğuran bu hükümlere rağmen, yasaklanmış hakların geri verilmesi yolunun kapalı tutulması, uygulamada ciddi sorunlara yol açacaktır. Bu sorunların çözümüne yönelik olarak, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu dışındaki çeşitli kanunlardaki kasıtlı bir suçtan dolayı belirli süreyle hapis cezasına veya belli suçlardan dolayı bir cezaya mahkum olan kişilerin süresiz olarak kullanmaktan yasaklandıkları hakları tekrar kullanabilmelerine imkân tanıyan bir düzenleme yapılmasına ihtiyaç duyulmuştur."
Okudunuz. Adli Sicil Kanunu'na 13/A madesi niye eklenmiş. Kimse; ömürboyu; TCK 53/! de sayılı haklardan; mahrum kalmasın... Yeter ki; "TCK 53 ve birlikte 13/A da belirlenen sürelerde suç işlemeden; "iyi vatandaş, pişman olmuş vatandaş" olduğunu ortaya koysun, yeterlidir demiş.
AK-KARA hukumuz; bu sefer ne yapmış;
5. (Değişik alt bent: 10/01/1991 - 3697/1 md.;Değişik altbent: 23/01/2008-5728 S.K./317.mad) Türk Ceza Kanununun 53 üncü maddesinde belirtilen süreler geçmiş olsa bile; kasten işlenen bir suçtan dolayı bir yıl veya daha fazla süreyle hapis cezasına ya da affa uğramış olsa bile devletin güvenliğine karşı suçlar, Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, (İptal ibare: Anayasa Mah.nin 25/02/2010 tarihli ve E. 2008/17, K. 2010/44 sayılı Kararı ile.) zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli iflas, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama veya kaçakçılık suçlarından mahkûm olmamak.
şeklinde; daha önce yazdığım 657 48/A-5 maddesini,2008 yılında, yukarıdaki şekilde değiştirmiş. Ne eklemiş; "Türk Ceza Kanununun 53 üncü maddesinde belirtilen süreler geçmiş olsa bile..."
Yani; kim ne şekilde düzenleme yapmışsa yapmış; (sanki; son düzenlemeyi; 2008 de başka meclis yapmış gibi) ben; şu tür insanları (Süreleri suç işlemeden geçirmiş olsa da, pişman olduğunu ortaya koysa da; ağzıyla kuş tutsa da) memur yapmam demiş.
Öyle ise; 13/A maddesinin gerekçesi havada kalmış olmuyor mu? Oluyor da, olmuyor da...
Milletevekili adayı isen; süreleri suç işlemeden geçirip geçirmediğin bile, önemli değil. Ama; memur olacağım dersen; süreleri suç işlemeden geçirmiş olman ise; umurumda bile değil, demek istiyor.
Yani; AK-KARA hukuku. Siz, yine de; "herkesin kanun önünde eşit olduğu"na inanmaya devam ediniz."Hiçbir kişi, sınıf ve zümreye imtiyaz tanınamayacağı"na da...
Yine de; "T.C.DEVLETİ BİR HUKUK DEVLETİDİR." diye dinlemeye devam ediniz.
Nasıl ki; "yurdum insanı..." diyorsak; "yurdum hukuku..." deyip, bırakayım.
Beni tanıyan bazıları da; "sakar hocam, kafayı mı yediniz?" diyorlar. Ne "halt" olayım;
bu ahvâl ve şerait altında?...
"bu ahvâl ve şerait altında" tanımına nedense; bayılıyorum, çok seviyorum. Bana; bazı şeyleri hatırlattığı için mi, acaba?...
İyi günler... Ne mümkün!...
Cevap: YSK Ne Demek İstedi?
mrb
bır insan dusunun kendıne zarar vvermıs ne devlet ne mılletle zarar yok simdi soruyorum bu hukuk poroforslerıne evet ben uyusturucu kullandım evet yanlısda yaptıgımın bilincindeyim ama ben sukurku kendı irademle kurtuldum fakat hukuk koyucu senın ehliyetine suresız el koyuyorum dedi simdi benım hayatta ekmeyımı kazanacagım baska bır mesleyımde yok ben nasıl bu toplumda yasayacagım devlete kursun sıkanlar terorusler bıle bu kadar cezaya captırılmıyoken ben sıradan bır vatandas olarak omur boyu sefalete mahkum oldum iki cocuk babasıyım benım tanıdıgım arkadasım aldı fakat ben alamadım her mahkeme baska yorum getırıyor insanın insan gibi yasaması icin insana fırsat verilmesi lazım detılmi
Cevap: YSK Ne Demek İstedi?
Şimdi, konuya; Hulki Cevizoğlu'nun yazdığını ekleyeceğim ve sonra da; toparlayacağım.
"Devlet, hükümet ve ana muhalefetin çabasıyla çözüldü sanılan BDP’li bağımsızlar sorunu başka boyut kazandı.
Ankara 1. Bölgede de bir adayları var. Hem bana siyasal rakip hem de T.C.(!) yasalarını takmadıkları için şunu bir inceleyeyim dedim.
Tahminim doğru çıktı, yine yasalara uymamışlar.
Durum şu:
BDP’li adayların bir kısmı hâlen partili ve yasaya göre bağımsız aday olamıyor!
2820 Sayılı Siyasi Partiler Kanunu’nun 40. Maddesinin 3. Fıkrası, “Bir kimse, .... partisinden istifa etmedikçe bağımsız aday olamaz” demektedir.
Partilerden istifa ise, istifa eden kişinin parti genel merkezi tarafından Yargıtay’a bildirilmesi ve orada parti defterine işlenmesi ile kesinleşmektedir.
Oysa, BDP’li bağımsız adaylar 22 Nisan 2011 tarihi itibariyle hâlen partilerinin resmi internet sitelerinde yönetici ve üye olarak görünüyordu. (Örneğin: Gültan Kışanak: BDP Eş Genel Başkanı; M. Salih Yıldız: Genel Sayman; Sebahat Tuncel: MYK Üyesi ve Hasip Kaplan da BDP Parti Meclisi Üyesi olarak görülmektedir.)
Durumu netleştirmek için aynı gün (22.04.2011) Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na (Siyasi Partiler Masası’na) resmi başvuru yaptım. Yargıtay’dan gelen resmi yazıda da, adı geçen BDP’li bağımsızların, hâlen parti üyesi ve yöneticisi olduğu bildirildi.
Sonuçta, bu kişiler hem kendi resmi belgelerinde hem de özellikle Yargıtay belgelerinde resmen BDP’li.
Milletvekilleri geçerli olur mu?
Böyle bir durumda, bu adaylar milletvekili seçilse bile geçerli olur mu?
Türkiye teröre, yasa dışılığa boyun eğerek mi demokrasi ve barış sağlanacak bu ülkede?
Tüm Türkiye’de insanların, kurumların, yasaları uygulayacak ve uygulatacak devlet kurumlarının ve anayasaya göre görev yemini eden siyasal partilerin korkutulup susturulduğu bir ortamda;
Atatürk ve ilkelerinin yılmaz savunucu ve korkmayan bir milletvekili adayı olarak hukuk ve adalet istemek görevimdir diye düşünüyorum.
Önceki gün elimdeki belgelerle YSK’ya başvursaydım ne sonuç çıkacaktı bilmiyorum.
Bu yüzden, durumu belgeleyerek anında kamuoyu ve medya ile paylaştım. Amacım, AKP İktidarının ülkeyi nasıl bir seçime götürdüğünün bilinmesi ve tescilidir.
Hepsini cılkı çıkan hukuk sistemine değil, tarihe havale ediyorum." demiş, 24 Nisan tarihli Yeniçağ Gazetesindeki yazısında.
Lütfen; "cılkı çıkan hukuk sistemine" ifadesi bana ait değil.
Cevap: YSK Ne Demek İstedi?
Kardeş,
Daha önce açmış olduğunuz konu başlığına verdiğim aşağıdaki cevaba; bir cevap verseniz de, konuyu tartışsak...
"2918 sayılı K. sadece 138 maddedir. 2918 de; 191/1 maddesi yoktur. Ancak; 5237 sayılı TCK'nın 191/1 diye:"MADDE 191. - (1) Kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alan, kabul eden veya bulunduran kişi, bir yıldan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Kendisi tarafından kullanılmak üzere uyuşturucu veya uyarıcı madde etkisi doğuran bitkileri yetiştiren kişi, bu fıkra hükmüne göre cezalandırılır."
şeklinde bir maddesi var. Buradaki cümleye dikkât edin:"içmiş olan" dememekte...
Anladığım; Siz; araba kullanırken;
Ya; uyuşturcu bulundurduğunuz için,
Ya da; uyuşturcu kullanmış halde yakalandığınız için mi, cezalandırıldınız? Bana göre; net cevap verebilmek için; durmunuzu net anlatmalısınız... Çünkü; uyuşturcu bulundurmakla; "ehliyetin süresiz alınması" ilgisiz gibi görünüyor.
İyi günler..."