Hayatına kastedilen eşin dava açma hakkını 6 ayla sınırlamak ne kadar doğru?
Türk Medeni Kanunu'nun ilgili maddesi şöyle:
MADDE 162.- Eşlerden her biri diğeri tarafından hayatına kastedilmesi veya kendisine pek kötü davranılması ya da ağır derecede onur kırıcı bir davranışta bulunulması sebebiyle boşanma davası açabilir.
Davaya hakkı olan eşin boşanma sebebini öğrenmesinden başlayarak altı ay ve her halde bu sebebin doğumunun üzerinden beş yıl geçmekle dava hakkı düşer.
Affeden tarafın dava hakkı yoktur.
Hayatına kastedilen kadınların kaçı, derhal Cumhuriyet Savcılığı'na veya Aile Mahkemesi'ne başvurmaya cesaret edebiliyor? Kaçı, çocuğunu yanına alıp, hayatının tehlike altında olduğu evinden kaçabiliyor? Kaçı eşini evden uzaklaştırabiliyor? Kaçının gidecek bir yeri, sığınabileceği yakınları var?
Gerçek şu ki, kadınların pek çoğu, eşi tarafından öldürülme korkusu, gidecek yerinin olmayışı, maddi imkansızlık, toplum baskısı, cehalet, daha önce devlet tarafından korunmamış olmasının getirdiği korkunç tecrübeler nedeni ile ne yapacağını bilemiyor. Kaldı ki biz hukukçular dahi, bu durumdaki bir kadına cesaret vermeye korkuyoruz. Zira, son derece ağır işleyen mevcut sistemde, eşi evden uzaklaştırabilmek, kadın ve çocuk için nafaka alabilmek, kadının ve çocuğun can güvenliğini ve sonra yaşamsal ihtiyaçlarını gidermesini sağlayabilmek için mutlaka bir süre gerekiyor.
Tüm bunlar göz önüne alındığında, kadının bu gerekçe ile boşanma davası açabilmesini, 6ay gibi kısa bir süre ile sınırlandırmayı da son derece yanlış buluyorum.
Bunun yanında, "Affeden tarafın dava hakkı yoktur." şeklindeki düzenlemeyi de son derece anlamsız ve mağduriyeti artırıcı bulduğumu belirtmeliyim. Yukarıda sözünü ettiğim üzere, kadının korku, çaresizlik ve kaygılar nedeniyle evini terkedememesi, çok büyük ihtimalle "affetmek" olarak nitelendirilecek ve kadının dava açma hakkı bu nedenle elinden alınacaktır.
Peki hayata kast affedilebilir mi?
Cevap: Hayatına kastedilen eşin dava açma hakkını 6 ayla sınırlamak ne kadar doğru?
Bugün dünya kadınlar günü... Kutlu olsun.
Cevap: Hayatına kastedilen eşin dava açma hakkını 6 ayla sınırlamak ne kadar doğru?
Psikolog E.K eşinden gördüğü ve 6 yıl süren “şiddeti” anlattı. Evliliğinin üçüncü ayında eşinden fiziki şiddet görmeye başladığını ifade eden E.K, şöyle konuştu.
“İlk fiziksel şiddet, bir gece sabaha kadar sürdü. Kapılar kilitlendi, anahtarlar alındı, telefon kabloları söküldü, cep telefonları kırıldı, ağzım yüzüm paramparça oldu, tokatla değil yumrukla vuruyordu. 9 saate yakın eşimden şiddet gördüm. Eşi tarafından öldürülen Ayşe hanımdan daha beter hale geldim; yolunmuş saçlar, ağzım, yüzüm paramparça olmuştu. Bunun ardından şoka girdim, ardından depresyon... Sabah kalkamadığımı fark edince, kış dönemiydi dışarıdan kar getirdi, küveti karla doldurup olası bir iç kanama geçiriyorsam iç kanama dursun diye beni küvete soktu. 1-2 ay evden dışarı çıkamadım. Şikayet etmek istedim ama aileme zarar vereceği tehdidinde bulununca edemedim. Bir de sürekli (profesöre mi inanırlar sana mı inanırlar, şikayet etmeye kalkma) diyerek hep vazgeçiriyordu. Bu ne depreme benziyordu, ne de başka bir olaya, şiddet bambaşka bir şeydi. İlk şiddetten sonra değişeceğini söyleyerek, araya ailesini de koyarak beni ikna etti. Kadın hep maalesef yuvayı koruma iç güdüsüyle hareket ediyor.”
“BAYRAMLARI HİÇ SEVMEM”
6 yıl süren evliliği boyunca sadece fiziksel şiddete değil, sözsel şiddete de maruz kaldığını anlatan E.K, “Bütün şiddet olaylarını hafta sonu yapardı, özellikle bayram gibi uzun süreli tatillerine denk getirirdi ki resmi yerlere başvurmayayım diye. Resmi makamlara yansımayan pek çok şiddet olayı yaşadım” dedi.
Şiddetin dozunun dönem dönem değişerek devam ettiğini ileri süren E.K, eski eşinin asla şiddet uyguladığını kabul etmediğini vurguladı.
E.K, üç kere boşanma davası açtığını, üçüncü davadan sonra evliliğini bitirebildiğini ifade ederek, evliliklerinin üçüncü yılında olan kızının da babasından ilk şiddeti anne karnında 9 aylıkken gördüğünü anlattı. E.K, kızının 3 yaşında iken babasının şiddetine tekrar maruz kaldığını ve üzerinden 2 yıl geçmesine rağmen konuşma bozukluğu yaşadığını söyledi. E.K, fiziki şiddetin yanında psikolojik şiddetle de mücadele ettiğini, eşinin aldatmalarına da maruz kaldığını dile getirerek, “Evliliğimizin 3. yılında kızım oldu. Onun isteğiyle oldu. (Böyle bir adamdan çocuk yapılmaz) dedim, ama onun ısrarı, annemin olayları bilmediğinden dolayı torun ısrarı üzerine bebeği yaptım. Hamileliğimin 9. ayında yine şiddete uğradım” diye konuştu.
Yaşadığı şiddeti ilgili makamlara bildirmesine rağmen ilk defa 2007'de eşinin evden 6 ay uzaklaştırma cezası aldığını dile getiren E.K, “Fiziki şiddete uğradıktan sonra polise başvurdum, adli tabibe gittik, başımdan yaralandığım için bütün ısrarıma rağmen tomografi çekilmedi, o sırada hamileydim bebeğim kontrol edilmedi, istememe rağmen bu yapılmadı. Eşim bu olaydan sonra 6 ay uzaklaştırma aldı, ancak raporda '100 metre' ibaresi yer almadığı için kapının önüne kadar gelip beni yine taciz etmeyi sürdürdü” diye konuştu.
Eşinden gördüğü şiddet nedeniyle mesleğini yapamaz hale geldiğini belirten E.K, “Kocamdan gördüğüm şiddet nedeniyle mesleki kariyerim bitti, hasta potansiyelim baltalandı” dedi.
TOPLUMA REZİL OLMA KORKUSU
Psikolog E.K'ye göre toplumun tüm kesimlerinde kadın yoğun bir şekilde şiddete maruz kalıyor. Eğitimli, meslek sahibi kadınlar maddi gücü olmasına rağmen şiddete maruz kalıyor ancak 'topluma rezil olma', 'kariyeri bitme' kaygısıyla gördüğü şiddeti şikayet bile edemiyor.
Toplumda eğitimli kadınların da yoğun olarak şiddete maruz kaldığını belirten E.K, “Eğitimli kadınların yüzde 90'ı benim kadar olmasa da eşinden şiddet görüyor. Şiddet gören kadın, gelenekler, (yuvam yıkılmasın) ve (çocuklarım babasız büyümesin) anlayışı, çalışıyorsa toplumun yüzüne bakamama ve kariyer sahibi ise (kariyerim bitmesi) anlayışı ile şiddet gördüğünü saklıyor” görüşünü dile getirdi.
http://www.hurriyet.com.tr/gundem/17214486.asp?gid=373
Cevap: Hayatına kastedilen eşin dava açma hakkını 6 ayla sınırlamak ne kadar doğru?
Sabaha kadar fiziksel şiddete maruz kalıp, kanlar içinde kaldıktan sonra kocasının elinden kurtarılabilen kadın, karakol ve hastaneden sonra evine geldikten sadece birkaç saat sonra, yerdeki kan ve et parçaları henüz kurumadan, o koca da eve gelebiliyorsa;
Bu kadından "kocasından şikayetçi olmasını", hele ki boşanma davası açabilmesini nasıl bekleyebiliriz?
Ne korkunçtur ki, bir hukukçu olarak, bu durumdaki müvekkilime, hayatının emniyette olacağını dahi garanti edebilmem mümkün değil!