Cevap: Çiğ ette büyük tehlike
Cevap: Çiğ ette büyük tehlike
Az pişmiş dana etinden korkun
Acıbadem Kayseri Hastanesi Mikrobiyoloji ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Bülent Sümerkan, Almanya'dan başlayarak Avrupa'nın birçok ülkesini etkisi altına alan EHEC salgınının büyük bir kısmının, iyi pişirilmemiş sığır kaynaklı gıdalarda (kıyma, tütsülenmiş et, süt) oluştuğunu, hastalığın insanlara, pişmemiş veya az pişmiş etler, özellikle hamburgerler aracılığıyla bulaştığını bildirdi.
Sümerkan, yaptığı açıklamada, “Entero-Hemorajik Escherichia coli” bakterisinin kısaltılmış ismi olan EHEC'in, medyada çoğu kez yanlış bir kullanımla “virüs” olarak tanıtıldığına dikkati çekti.
EHEC'in, genelde çeşitli tip ishallere neden olabilen bir grubun üyesi olduğunu ifade eden Sümerkan, çok daha hafif seyredebilen ve “turist ishali” olarak bilinen hastalığa da farklı bir Escherichia coli tipinin neden olduğunu anlattı.
Sümerkan, EHEC'in en önemli özelliğinin diğer Escherichia coli bakterilerinden farklı olarak güçlü bir toksin meydana getirmesi olduğunu vurgulayarak, bakterilerin vücuda girip bağırsakta çoğalmaya başladığında, toksin üreterek hem bağırsakta kanlı ishale neden olduklarını hem de bağırsak sisteminden dolaşıma geçerek organlara zarar verdiklerini söyledi.
Sitotoksin adını verilen bu toksinlerin, kan dolaşımına geçtikten sonra damar duvarını oluşturan endotel hücrelerine, böbreklerde bulunan bazı hücrelere, alyuvarlara bağlandıklarını ve bu hücrelerde hasar meydana getirdiklerini belirterek, “Bunun sonucunda pıhtılaşmaya neden olan bazı faktörler salınıyor, trombosit adı verilen pıhtılaşma pulcukları kümeleşiyor. Ardından, başta böbrekler olmak üzere organlardaki kılcal damarlar tıkanıyor ve bu organların görevlerinde bozukluk meydana geliyor. Ayrıca alyuvarların tahrip olması sonucu anemi (kansızlık) oluşuyor” dedi.
KANLI İSHAL UYARIYOR
Sümerkan, özellikle 10 yaşın altındaki çocuklarda ve erişkinlerin yaklaşık yüzde 10'unda toksinlerin oluşturduğu organ bozukluğu nedeniyle ağır bir tablo ile karşılaşıldığına dikkati çekerek, ishal belirtileri için kuluçka döneminin genellikle 3-4 gün olduğunu, bu dönemin 1-2 gün kadar kısa olabileceği gibi 5-8 güne kadar uzayabileceğini de kaydetti.
Başlangıçta kanlı olmayan ishalin bir iki gün içerisinde kanlı olmaya ve karın ağrıları varsa artmaya başladığını belirten Sümerkan, toksinin neden olduğu ve organları etkileyen belirtilerin, genelde ilk belirtilerin ortaya çıkmasından bir hafta-on gün sonra ortaya çıktığını ifade etti.
Prof. Dr. Bülent Sümerkan, EHEC bakterisinin ana kaynağının başta sığır olmak üzere çiftlik hayvanlarının, kendi dışkıları ile kirlenmiş etlerinin iyi pişirilmeden tüketilmesi olduğunu vurgulayarak, “Bunun yanında, hastalığı belirtili ya da belirtisiz geçiren insanların, dışkıları ile kirlenmiş ortam ve iyi yıkanmamış elleriyle gıda hazırlamaları. Özellikle, hastalığı geçiren kişilerin bir kısmında, bakterilerin dışkılarında uzun süre bulunduğu görülüyor. Salgınların büyük bir kısmı, iyi pişirilmemiş sığır kaynaklı gıdalar (kıyma, tütsülenmiş et, süt) yoluyla oluşuyor. Hastalık insanlara, pişmemiş veya az pişmiş etler, özellikle hamburgerler, aracılığı ile bulaşıyor.
Pastörize edilmemiş süt ve süt ürünleri, klorlanmamış içme suları, hatta doğal gübre ile yetişmiş çiğ tüketilecek sebzelerin iyi yıkanmadan veya bu tip gıdaların dışkı (kanalizasyon) ile kirlenmiş su ile yıkanmaları sonucu oluşuyor” diye konuştu.
Tedavide, bağırsak hareketlerini azaltan ilaçların kullanılmasının doğru olmadığını, bu tip ilaçların kullanılmasının, bağırsakların EHEC'den temizlenmesini geciktirip toksin emilimini devam ettirerek organlara zarar verme riskini artırdığını kaydeden Sümerkan, şunları anlattı:
“Bakterilerin düşük enfektif dozu nedeniyle (10 ile 100 bakteri enfeksiyon oluşturabilir) insandan insana da bulaşabiliyor. Özellikle çocuk yuvalarında veya yaşlı bakımevlerinde bakterinin bulaşması sıklıkla yaşanıyor. EHEC enfeksiyonları, genel hijyen önlemlerinin alınmasıyla önlenebiliyor. Enfekte olması muhtemel hayvanlarla temastan sonra ellerin yıkanması, gıdaların hazırlanmasında hijyen kurallarına uyulması çok önemli. Pastörize edilmemiş
sütler mutlaka kaynatıldıktan sonra içilmeli. Özellikle hamburgerlerin et
kısımları iyi pişirilmeli. Sebzeler uygun şekilde yıkanmalı. Hastalar ve nekahet döneminde olanlar (bakteri enfeksiyon düzeldikten sonra 8 hafta kadar dışkıda bulunabiliyor) gıda işlerinde ve özellikle risk altında bulunan çocuk yuvası, yaşlı bakımevi gibi yerlerde çalıştırılmamalı. Bakterinin dışkı ile bulaşabileceği sularda yüzülmemeli. Kapalı su tüketilmeli, eller sıkça yıkanmalı. Çiğ tüketilecek sebzelerin, çok iyi ve güvenilir sular ile yıkanmasına özen gösterilmeli. Dışarıda, çiğ sebze içeren salata gibi yiyecekler, bu aralar tüketilmemeli.”
http://www.hurriyet.com.tr/yasasinha...23.asp?gid=381
Cevap: Çiğ ette büyük tehlike
Domuz eti yedi, hayatı karardı
İki çocuk babası 46 yaşındaki adam domuz etini yedikten sonra öldürücü bir beyin virüsüne yakalandı. Uzunca bir süre yürüyemeyen ve konuşamayan Ashall, 5 ay boyunca hastanede tedavi oldu.
Tüm bağışıklık sistemine saldıran listerja memenjiti virüsü aynı zamanda genç adamın beyninde apseye de yol açtı. Doktorlar Ashall´un hayatta olmasının bile bir mucize olduğunu söylüyor.
Ashall tabağındaki eti ağzına atar atmaz düzgün pişmediğini anladığını ve pişman olduğunu söylüyor. Bir ay sonra kalp krizi geçirdiğini düşünerek hastaneye giden Ashall üç gün sonra yüzünün bir tarafını kıpırdatamamaya başladı ve felç geçirdiğini sandı.
ÖLECEĞİNE KESİN GÖZÜYLE BAKILIYORDU
Bir alet yardımıyla nefes alan Ashall için denenen bir çok tedavi de işe yaramadı ve bu sebeple yaklaşık 5 ay hastanede kaldı.
Hayatını kaybetmesine kesin gözüyle bakılan Darren Ashall hastalıkla savaşmaya karar verdikten sonra doktorlarını da şaşırtarak tekrar yürümeye ve konuşmaya başladı.
Bu süreçte eşinden de çok destek gören Ashall, maalesef bu virüsten hayatı boyunca kurtulamayacak ve ömrünün sonuna kadar antibiyotik kullanmak zorunda. Başından tüm geçenlere rağmen şimdiki hali için şükrettiğini belirten Ashall; ´Hayat çok kıymetli ve kırılgan, kocaman bir evin ve lüks bir araban olabilir ama günün sonunda hiçbiri kalmayabilir.´ diyor.
Ashall yaşadıklarını kitap haline getirmeyi ve elde ettiği gelirle bağış yapmayı düşündüğünü belirtiyor.
http://www.yenihaber.be/go.php?go=31...last_news&pg=1