Nüfus cüzdanımdaki din ibaresini kaldırtmak istiyorum.Bunun için Nüfus Müdürlüğüne gidip dilekçe vermem yeterli olur mu?
Printable View
Nüfus cüzdanımdaki din ibaresini kaldırtmak istiyorum.Bunun için Nüfus Müdürlüğüne gidip dilekçe vermem yeterli olur mu?
Nüfus Müdürlüğünde ancak Din hanesindeki ibarenin çıkarılmasını sağlayabilirsiniz.
Matbu olan nüfus cüzdanındaki Dini hanesi; dini hanesi bulunmayan bir nüfus cüzdanını Nüfus Müdürlüğünden talep ederek, akabinde İdare'nin talebinizi reddi, akabinde idari dava ve Anayasaya aykırılığı ileri sürülerek mümkün olabilir diye düşünüyorum.
Nüfus cüzdanındaki din hanesinin lüzumsuz olduğunu düşünmüyorum. Örneğin ben müslümanım kazara bir yerde ölürsem cenazemin islami usullere göre kaldırılmasını isterim. Dünyanın neresinde ölürsem öleyim böyle olsun dilerim. Din hanesinin de gerçeğe uygun doldurulma serbestisinin de olmasını isterim. Ateist bir insanın cenaze namazını kılmak istemem. O kişinin de inanmadığı bir şekilde cenaze merasimine uğratılmasını istemem. Ailesi müslüman olabilir kendi bir başka din seçmiş olabilir ama kimliğinde islam yazıyodur o kayda istinaden inandığı din veya inancın-inançsızlığın dışında bir uğurlama töreni yapılması saygısızlıktır haksızlıktır. Din hanesi kalmalı ama dileyen dilediği inancı yazdırmalı ve dilediği zaman dilediği gibi değiştirebilmeli...
AİHM: Nüfus Cüzdanlarında Din İbaresi Aihs'ye Aykırı
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Türkiye'de Nüfus Cüzdanlarında Din İbaresinin Yer Almasının, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Aihs) Din ve Vicdan Özgürlüğüyle İlgili 9. Maddesine Aykırı Olduğuna Hükmetti.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Türkiye'de nüfus cüzdanlarında din ibaresinin yer almasının, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (AİHS) din ve vicdan özgürlüğüyle ilgili 9. maddesine aykırı olduğuna hükmetti.
AİHM, Sinan Işık adlı vatandaşın 2005 yılında yaptığı başvuruyu bugün karara bağladı.
Mahkeme, din ya da inancı ifşa etme özgürlüğünün olumsuz bir yönü olduğunu, kişinin din ve inancını açıklamak zorunda olmadığını belirtti.
Hükümetin, ''2006 yılından sonraki uygulamayla, nüfus cüzdanlarında din belirtmenin zorunlu olmadığı'' yönündeki savunmasını yeterli bulmayan AİHM, Işık'ın başvurusunda olduğu gibi, kişinin din ve inancıyla ilgili değerlendirmenin de devletin görevi olmadığı, bunun devletin tarafsızlık ilkesine aykırı sonuçlar doğuracağı görüşüne vardı.
Başvuruda bulunan kişi, talepte bulunmadığı için maddi tazminata gerek görülmedi.
İzmir Mahkemesi, Diyanet İşleri Başkanlığından aldığı görüş doğrultusunda, Aleviliğin başlı başına bir din olmadığı gerekçesiyle başvuru yapan kişinin şikayetini reddetmişti.
Türkiye'de 2006 yılından sonra, kişilerin istemesi halinde din hanesi boş bırakılabiliyor.
Işık, AİHM'ye yaptığı başvuruda, adil yargılanma ve ayrımcılığın yasaklanmasıyla ilgili maddelerin de ihlal edildiğini ileri sürmüştü.
Işık, 2004 yılında Türkiye'de mahkemeye yaptığı başvuruda, nüfus cüzdanındaki din hanesine ''Alevi'' yazılmasını istemişti.
Bir başlığımız vardı, herşey için nüfus cüzdanı fotokopisi alınmasıyla ilgili.
Nüfus cüzdanlarında din hanesi olduğu sürece herkes dinini / dinsizliğini anayasaya aykırı olmasına rağmen ifşa etmek zorunda.
Bu ülkede İncil bastı diye birilerinin kafası kesiliyor, bir başkası rüyasında vahiy alıp kilise papazını öldürüyor, ramazanda oruç tutmayan bir meslektaşıma taksi şoförü saldırıp yaralıyor v.s.
Din/dinsizlik nüfus cüzdanı fotokopileriyle bu kadar ifşa olurken, canım vatandaşım da kendisininkinden farklı inançlara bu kadar tahammülsüzken kim bilir daha neler olabilir canım ülkemde.
Başkasını bilemem ama ben dinimi inancımı kimseden saklayacak değilim. İnancımın her türlü riskini de mertçe göğüslerim.
Türkiye'de kimse kimseye kimlik göstermiyor. Kimlik emniyete, kurum ve kuruluşlara ibraz ediliyor genelde. İnanç nedeni ile işe almada ayrımcılık yapılan yerde çalışılmaz zaten
Provakatif örnekler dışında kimse kimseye inancı nedeniyle saldırmıyor.
Benim komşularım farklı dini ve siyasi görüşlere sahip kimselerden oluşuyor. Kimse birbirini bu ayrık durumlar için ne kınar ne buğzeder.
Ülkemizde gerçekten din ve vicdan hürriyeti vardır, eksikler yanlışlar olsa da vardır. Hoş görü vardır, kötü örnekler olsa da vardır.
Din, dil vs farklılığımız zenginliğimizdir. Gizlilik daha kötüdür. Kişi siyasi görüşünü de inancını da alenen ifşa edebilmelidir.
Nüfus cüzdanlarında ve sürücü belgelerinde kan gurubu hanesi de var acil durumda bu bilgiye ihtiyaç duyulabilir diye.
Din hanesi de luzumlu hallerde ihtiyaç gösterebilir. Yukarıda saydığım örnekler bugün verdiğiniz diğer örneklerden daha yoğun yaşanıyor.
Bir vakit için camiye gidiyorsunuz sonrasında bakıyorsunuz cenaza namazı, hele Şişli camiinde sık rastlarım değişik dernek ve sivil toplum kuruluşlarından çelenkler filan, herkes geride... yakalarında rozetler gözler ağlamaklı cemaat namaz kıldırsın diye bekliyorlar. Ben hep kuşkuya düşerim bu kişi bu merasimden memnunmudur diye? ayrıca islam inancında da herkesin namazı kılınmaz. Yakınlarının dahi katılmadığı bir namaza cemaati zorlamak da doğru değildir. Din hanesi bu gibi durumlarda önem taşıyabilir. Kişi hangi dini benimsemiş kimliğinde taşımış ise ona göre muamele edilebilir. Cenazeyi defnetmekle yükümlü kurum yakınlarının keyfine bakmaksızın bunu re'sen gözetebilir.
Prof. Dr. Av. Metin Feyzoğlu, Ankara Barosu DSA ön seçimi için kendisini tanıtıcı bir broşür göndermiş.
Sabah sabah ilk sayfasını okuyunca okuduklarımdan fazlasıyla hoşlandım.
Yazıyı paylaşmak istedim. Önce "Sihirli bir değneğiniz olsaydı" başlığı için düşündüysem de sonra buraya daha çok yakışacağına karar verdim.
"Devlet ve bütün kurumlar, insan içindir.
Yüzyıllardır idealleştirilen ancak hiçbir zaman tam olarak gerçek karşılığını bulamayan "insan olmak" değeri ve bu değerden doğrudan türeyen bütün hakların, hak edildikleri şekilde kullanılmaları hukukun üstünlüğüne inanmış hukukçular eliyle mümkündür.
Hukukçunun pusulası, bireylerin inançları veya kültürel kimlikleri değil, evrensel ve tarihsel insani değerlerlerdir. "İnsana yakın olmak", inanış biçimleri, toplumsal sınıflar, alt kültürler veya başka herhangi bir sebeple ayrımcılık yapmamayı zorunlu kılar. Bu yönüyle insan olmanın kapsayıcılığı, hiçbir bireyi dışarıda bırakmamayı gerektirir.
Uygarlık tarihi, insanın birey olma mücadelesidir.
Her avukat, binlerce yıldır devam eden bu mücadelenin vazgeçilmez öznesi, itici gücüdür. Çünkü avukat hak savunur. Statükocu değildir. Değişim ister. İlerleme ister."