Kalp krizine karşı mucize aşı
Kalp krizine karşı mucize aşı
Biri kalp krizine diğeri saman nezlesine çare olacak iki aşı üretildi. 3 ile 5 yıl içerisinde kullanılabilecek ‘kalp aşısı’ vücuda yüklenen kötü kolesterolü etkisiz hale getirerek, krizi önleyecek. Saman nezlesini bitiren aşı ise önümüzdeki yıl piyasada olacak.
İSVEÇLİ bilim insanları, kalp krizinden ölümleri üçte iki oranında azaltma iddiasındaki aşıyı tanıttı. Karolinska Enstitüsü’nce yapılan araştırma sonucunda üretilen ve şimdilik yalnızda fareler üzerinde denenen aşı, insanlar üzerindeki testlerde de olumlu sonuç verirse, 3 ile 5 yıl içerisinde kullanılabilir hale gelecek.
T hücrelerini durduracak
Aşının özelliği, vücuda yüklenen kötü kolesterolü etkisiz hale getirmesi. Bağışıklık sistemimiz, vücuttaki kötü kolesterolü tespit ettiği anda, bir savunma mekanizması olarak T hücreleri göreve koşuyor ve bu şekilde, bu kolesterolün kana karışmasına engel olmaya çalışıyor. Ancak T hücrelerinin ciddi bir olası yan etkisi var: Kalbe kan pompalanmasını engellemek suretiyle kalp krizine sebep olmak. İsveçli bilim insanları da, işte bu nedenle, kötü kolesterole doğrudan saldıran ve onu yok eden bu aşıyı geliştirdiler. Aşı yapıldığı anda bağışıklık sistemimiz, kötü kolesterol tehlikesinin ortadan kalktığını algılayıp, kalp krizine neden olabilecek T hücrelerini görevlendirmiyor ve böylece de ölümcül rahatsızlık önlenmiş oluyor
(Hürriyet/09.06.2010)
Cevap: Kalp krizine karşı mucize aşı
Kalp krizi sinyali ağızda başlıyor
Araştırmalar, 45-55 yaşları arasında kalp krizi geçiren erkeklerin yüzde 60 ile 70'inde diş eti problemi olduğunu gösteriyor.
Yavaş ilerleyen ve çoğunlukla belirti vermeyen diş ve diş eti enfeksiyonlarının, önemli sistemik hastalıklara neden olduğunu belirten Diş Eti Hastalıkları Uzmanı Dr. Dt. Sibel Öznur Örsal, diş enfeksiyonlarından özellikle kalp ve böbreklerin etkilendiğini söyledi.
NTV'nin haberine göre, aiş eti enfeksiyonlarının düşük ve düşük kilolu doğumla da ilişkili olduğunu vurgulayan Örsal, diş sağlığı ile sistemik hastalıklar arasında nasıl bir bağ olduğunu şöyle anlattı:
"Dişteki enfeksiyon kan dolaşımı ile vücut geneline yayılır ve özellikle de kalp ile üriner sistemde problemlere neden olur. Son 10 yıldır ABD'de yapılan çalişmalarda, kalp krizi geçiren erkeklerin kalp dokusundan alınan kesitlerde, diş eti hastalığına neden olan gingivalis bakterisine rastlanmıştır. İlerlemiş diş çürüğünün oluşturduğu enfeksiyon, kalp krizinde tetikleyici faktörlerden biri olabilir. Diş çürüğüne yol açan etken patojenler lenf dolaşımı ile tüm vücudu dolaşıyor ve özellikle kalp kasına yerleşiyor. Hastanın genel durumu da yatkınsa kalp krizi riski ciddi oranda artıyor. Araştırmalar, 45-55 yaşları arasında kalp krizi geçiren erkek hastaların yüzde 60 ile 70'inde diş eti probleminin olduğunu gösteriyor."
AĞRI YAPMAYAN ÇÜRÜK DAHA TEHLİKELİ
Ağrı yapan çürüklerin hastayı mutlaka hekime yönlendirdiğini belirten Dr. Örsal, asıl tehlikenin ağrı yapmayan ve sinsi ilerleyen diş eti hastalıkları olduğunu söylüyor. Örsal'a göre, dişteki çürük ve enfeksiyon sadece kalbi tehdit etmiyor:
KALBİ VE BÖBREKLERİ VURUYOR
"Kanı pompalayan organ kalp, temizleyen organ ise böbreklerdir. Dolayısıyle diş çürüğünde böbrekler de çok ciddi risk altındadır. Araştırmalar, diş eti enfeksiyonlarının böbrek hastalıklarına da neden olduğunu gösteriyor. Diş eti enfeksiyonlarının, Alzheimer ve demans gibi nörolojik hastalıklarda da büyük rol oynadığı biliniyor. Bu nedenle enfeksiyon odağı olan dişin tedavi edilmesi ve bu etkenlerin ortadan kaldırılması büyük önem taşıyor."
GÜNDE İKİ KEZ VE BİR DAKİKA
Çürük ve enfeksiyonun hem dişlerde hem de diğer organlarda sorun yaratmaması ve sitemik hastalıkları tetiklememesi için ağız bakımının önemine değinen Diş Eti Hastalıkları Uzmanı Dr. Dt. Sibel Öznur Örsal, sağlıklı bir ağız için önerilerini ise şöyle özetliyor:
"Diş etinde görülen en önemli sorun "Periodontitis" dediğimiz yaygın enfeksiyondur. Bu enfeksiyon, diş ve diş etini saran kemik dokusunun iltihaplanarak erimesine ve diş etlerinin çekilip, dişlerin kaybına yol açar. Gingivitis, yani diş etinin başlangıç iltihabında hemen hekime başvurulmalı ve diş taşı temizliği ile tedaviye başlanmalıdır. Tedavi mutlaka iyi bir ağız hijyeni ile desteklenmeli ve daha ileri durumlarda cerrahi yöntemlerle enfekte dokular bertaraf edilmelidir. Çok basit gibi düşünülen diş fırçalamanın eksik yapılması, yavaş ilerleyen ve çoğunlukla sinyal vermeyen ciddi sorunlara sebep olur. Dişleri günde 2 kez, en az 1 dakika fırçalamak, diş ipi kullanmak ve 6 ayda bir hekim kontrolünde olmak, hem diş ve diş eti enfeksiyonlarını engeller hem de ortaya çıkan sorunlar, başka organlara zarar vermeden başlangıçta çözülür."
(Gazeteport/10.06.2010)