Yeraltında ölmek kadermiş!
Yeraltında ölmek kaderse,
o zaman kaldırın yollardaki trafik ışıklarını,
açın cezaevi kapılarını ,
kaldırın efendim kaldırın tüm kuralları ,
kaldırın ki güç kadere daha bi hınçla hükmetsin!...
Bizim ilçe çıkışında bir keskin kavşak vardı dar ve uzun,
her yıl ortalama 10 kişi o kavşakta kurban giderdi,
on yıl önce o kavşak uluslar arası bir norma kavuşturuldu, on yıldır bir kişinin bile burunu kanamadı daha,
kadere bak! kaderse bu da kader,
hadi ilgililer bunuda izah edinde bizi günahkar olmaktan kurtarın.
ayazoglum
Cevap: Yeraltında ölmek kadermiş!
KABULLENDİĞİN KADER DEĞİLDİR.
KABULLENDİĞİN DOĞMADIR,FESAT bir dairedir.
Kozasını ören tırtırdır.
Sorgulayıp ,mücadele edip ,sonuçta değiştirdiğin ve değiştiremediğin kaderdir.
Ya masa kırılacak ya elin kanayacak
Kader düşünmektir.
Düşünmenin yanında ayağa kalkmak
Omuzlarından bastıranlara direnmektir.
BAŞARISIZ OLACAĞINI BİLSEN DE ADIM ATMAKTIR.
DEĞİŞTİREMEYECEĞİNİ BİLSEN DE YOLA ÇIKMAKTIR.
KADER boynuna geçirilen ilmiğe gülüp ,sandalyeye tekme atmaktır.
Cevap: Yeraltında ölmek kadermiş!
RAKAMLAR MI KADER?
BU Türkiye iş kazaları bakımından dünyanın en güvensiz ülkeleri arasında. Milli geliri bakımından dünyada 16'ıncı sırada olmakla övünmek yanında keşke iş kazalarında da 16'ıncı sırada olmakla övünüyor olsaydık… Oysa iş kazaları ülke sıralamasında Türkiye dünyada 3'üncü, Avrupa’da ise 1'inci sırada! Başbakan acaba bunu da kadere mi bağlayacak?
AKP döneminde, 2003’ten itibaren sadece TTK’da yaşanan ölümlü 45 iş kazasında, Karadon’da geçici olarak açıklanan 28 kaybı da eklersek, 84 can kaybına ulaşıldı. Yaralananların sayısı ise 14 Bin 379’u buldu. Türkiye’de özel sektör dahil tüm maden kazaları dikkate alındığında ise 2003 sonrasında toplam 257 kayıp verildi. Uzun dönem istatistikleri ölü sayısını binlerle ifade etmektedir. Tersane kazalarının gene AKP döneminde nasıl patladığını da unutmamak gerekiyor.
Kuşkusuz bu kazalar AKP döneminde başlamadı. Ama AKP döneminde “her şeyi satma, her işi özelleştirme” zihniyetiyle daha da tırmandırıldı. Nitekim TTK’nın Karadon Müessese Müdürlüğü’ne ait kömür ocağında kazayı tetikleyen ana nedenin özelleştirme ve taşeronlaştırma olduğu apaçık ortadadır. Devlete ait bu işletmede bazı katlarda kömür çıkarma işinin özel taşeron firmalara verilmesi ve bunların da en az maliyetle yani en az güvenlik önlemiyle en çok kömürü çıkarmak üzerine bir kar stratejisi geliştirmeleri sonucunda bu vahim kazanın ortaya çıktığı anlaşılmaktadır. Bu ve buna benzer kazaların arkasında, işçi sağlığı ve iş güvenliğinin hiçe sayılması veya göstermelik yapılması, devlet adına yeterli denetim işlevinin yerine getirilmemesi, her türlü tedbirsizliğin ve ihmalin kol gezmesi ve bütün bunların bileşkesinde işçinin sendikalaşmasının önünün kesilmesi vardır. Kayıt dışı, deneyimsiz ve sigortasız işçi çalıştırma da örgütlenme önündeki engellerin bir sonucudur.
BAŞBAKAN NASIL BÖYLE KONUŞUR
Önlem alınmasını sağlamayan, denetim görevini layıkıyla yapmayan bir iktidarın başbakanı şimdi kalkıp nasıl “bu mesleğin kaderinde maalesef bu var” diye sorumsuz açıklamalar yapabilir? “Bu bölgenin insanı zaten bu tür olaylara aslında alışık” gibi insanların acılarına acı katan mazeretler öne sürebilir? Hükümet olmak ne demektir? Sizin işiniz nedir? Türkiye’yi Avrupa’nın sicili en kötü iş kazaları ülkesi konumundan çıkarmak değil midir sizin göreviniz? Kaza olduktan sonra olay yerinde boy gösterip, iki bakanı da nöbetçi bırakıp bir sonraki kazaya kadar arazi olmak mıdır hükümet etme görevi?
İnsana yatırım yapmak yerine din ve duygu sömürüsü yapan iktidarlara bu ülkenin emekçilerinin ihtiyacı yok. Boş sözlere milletin karnı tok.
Hükümet ne yapmalıdır?
1. Her şeyden önce iş güvenliği ve işçi sağlığı konusunda mevzuatı yeniden düzenlemeli ve bugüne kadar imzalanmamış olan İLO’nun 176 sayılı “Madenlerde İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Sözleşmesi”nin imzalayarak yürürlüğe koymalıdır.
2. Taşeron uygulamasına hemen son vermelidir.
3. Kaza ile ilgili hukuk sürecini başlatmalı ve sorumluları cezalandırmalıdır.
4. Ölen ve yaralanan işçilere ve ailelerine gecikmeden ve sembolik olmayan düzeylerde tazminat ödemeye hemen başlamalıdır. Gerisi boş laftır.
Prof. Dr. Oğuz Oyan
CHP İzmir Milletvekili
Odatv.com
Cevap: Yeraltında ölmek kadermiş!
Bu dünya garibdir garib,
Bilim adamları deli gibi peşine düşmüş nerden geliyoruz diye araştıra dursun.
Bizim memlekette yeraltında ölmek kader, üstünde ölmek eceldir.
Artık sobaya kömür atarken düşünmek gerek,
Artık iskeleden gemileri seyrederken Tuzla’yı hatırlamak gerek,
Artık somunu bölerken ,
Elektriği yakarken ,
Belediye otobüsüne binerken ,
Kırmızı ışıkta beklerken
Yahu !
Bir sınır kasabasında postalları tektipin altında kaybolmuş meçhul bir askere bakarken,
…
Mahcup olmak gerekmezmi?
Ah! felek kahpe felek ,
Kimine kavun yedirdin kimine kelek….
Not;
Hakkaten felek kim diye soranlara açıklama
laf aramızda sanırım yönetenlerdir…
ayazoglum
Cevap: Yeraltında ölmek kadermiş!
İsterdimki 3 gündür en az bir milyon işçi protesto etsin bu ''kader'' kaytarmasını,
Demokratik yaptırım ancak böyle olur.
gerisimi timsahın gözyaşları……..
ayazoglum
Cevap: Yeraltında ölmek kadermiş!
Alıntı:
ayazoglum rumuzlu üyeden alıntı
İsterdimki 3 gündür en az bir milyon işçi protesto etsin bu ''kader'' kaytarmasını,
Demokratik yaptırım ancak böyle olur.
gerisimi timsahın gözyaşları……..
ayazoglum
Sayın ayazoglum tüm yazılarınıza duygularınıza katılıyor kafalarını biryerlere sokmuş tüm Sendikacılarıda kınıyorum.
Melih Aşık Açık Pencere
m.asik@milliyet.com.tr
Erdoğan madenci ölümleri için “Kader” diyor.
“Güvenlik ihmallerinin önemi yoksa” kendileri niye milyon dolarlık zırhlı araçlara binip, koruma ordusuyla geziyorlar...* * *
,Gülhan Elmas
"Hava olsun diye"
Cevap: Yeraltında ölmek kadermiş!
Almanyada, son 50 yılda bir tek maden kazası olmamış. Olay tamamen tedbirsizlik ve gelişmemişlik..
Cevap: Yeraltında ölmek kadermiş!
Teşekkür mü istiyor!
Çalışma Bakanı Dinçer, grizu kurbanlarının vücutlarında yanık bulunmadığı için “Güzel öldüler” demiş.
O madenciler de ölürken son yolculuğun eşiğine geldiklerini bilmek ve yaradana şükür edecek zamana sahip olmak isterlerdi herhalde.
İktidar sorumlularının bu ölümleri “güzel” göstermeye çalışmaları, kusurlarını örtmenin beyhude gayretleridir.
Teselli değil bu sözler, gevezelik!
Sorumluluklarında başa gelen ölümleri bile metheden bir iktidar görülmüş müdür acaba?
Güngör Mengi 30-05-2010 Vatan Gazetesi
Maden ocağının dibinde
Hava yok ışık yok
Besin yok karın yok
Oğlun bile yok
Bir sen varsın direnen…
Alıntı.
Cevap: Yeraltında ölmek kadermiş!
Ölüm güzelmiş
Yerin yüzlerce metre altında ,gaz dan ,grizu patlamasından kavrulup ölmek güzelmiş
La havle vela kuvvete illa billa ........
Cevap: Yeraltında ölmek kadermiş!
Zonguldak’ta kömür madeni ocağında bir yıl önce(mayıs 2010’da) patlama olmuş, 30 madenci diri diri gömülmüştü.
Bunlardan ikisinin cesedi hala bulunamadı. Patlamanın olduğu gün; topluma önderlik edenler; Cumhurbaşkanı, Başbakan, 3 Bakan, işçi temsilcileri, basın, sivil toplum “acılarını üzüntülerini” belirtiler.
Şöyle söylendi:
“Kömür hep çıkartılsın ama patlama hep olmasın” diye haklı eleştiri yükseltildi. İşçi emeğini çok ucuza sömürme peşinde; “üç-beş kuruş” az harcayarak madenciler genç yaşlarında bile bile ölüme gönderilmesin istendi
Hep aynı hikaye!
Birkaç ay geçti.
Başka madenler patladı.
Yeni işçiler öldüler.
Cesetleri çıkartılmadı.
Bedenleri toprakta unutuldu.
Xxx
İşte bu “testere ile damar kesmeye” benzeyen haber, geçen hafta “cesetleri patlama sonrası bulunamayanların dünyasından” herkesi sallayıp sarsmak üzere geldi
Haberde anlatılıyordu:
Kocası madende ölmüştü.
23 yaşındaydı. Ölenle ölünmüyor. Çocuğunu doğurdu. İki çocuklu dul genç bir kadın oldu.
Köyde kocasının babası-annesi yani çocuklarının nenesi-dedesi ile birlikte yaşıyorlardı. Dul maaşı da alıyor, evin geçiminden sorumlu dedeye veriyordu.
Çocuklarının dedesi; “kocan öldü bana kaldın” diye sözlü sataşmaya başladı. Tecavüz etmeye kakıştı, 73 yaşındaki kayınvalidesi önlemeye çalışınca onu da dövdü, “Baba yapma diye yalvardım, durmadı” diye ifade verdi jandarmaya…
Ben şahsen bekledim.
Eminim. siz de; Kadından ve Aile’den sorumlu bakanlık harekete geçecek ve bu dul kalmış talihsiz, çaresiz, sahipsiz kadın ile çocuğuna sahip çıkacak diye umut ettiniz.
Hiçbir haber duymadık.
Xxx
Reklam ve övgü duyduk.
Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanı Selma Aliye Kavaf, kimsesiz çocuklar için “koğuş tipi yurtlardan vazgeçilerek villa tipi sevgi evleri modeline geldiklerini” açıkladı.
Bakan anlatıyor.
Türkiye genelinde 35 ilde 235 villa tipi Sevgi Evleri bulunuyor. Şuanda 96 tanesinin de bakımı devam ediyor. 8 ile 12 çocuk, en az lise mezunu bakım elemanı ile birlikte kalıyorlar. Böylelikle annesiz-babasız-sahipsiz çocuklar “huzurlu bir ev ortamında ve toplum içinde sağlıklı sosyal ilişkiler” ortamına kavuşuyorlar.
Güzel bir anlatım.
Alkışlanacak bir hizmet.
Fakat patmada ölmüş madencinin dul kalmış 2 çocuklu kadını; “Baba yapma diye yalvardım, durmadı” diye ağlamıştı, siz ne yaptınız?
Necati Doğru