Başbakan Erdoğan: İster asar, ister kesersin

Başbakan Erdoğan: İster asar, ister kesersin
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, koltuğunu 4. sınıf öğrencisi Elgin'e bıraktı ve "Artık yetki sende. İster asar, ister kesersin" dedi.

ANKA

Ankara- Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 23 Nisan nedeniyle koltuğunu 4. sınıf öğrencisi Elgin Koçubaba’ya bıraktı.

Başbakan Erdoğan koltuğunu devretmeden önce Türkiye'nin dünyadaki yeri, Türkiye ekonomisi gibi çeşitli konularda açıklamalarda bulundu. Konuşmasının ardından ise 'Artık ben çok yoruldum. Koltuğumu Başbakan'a bırakıyorum' dedi.

Elgin Koçubaba ise heyecanlanarak Başbakan Erdoğan’a döndü ve ‘Ben konuşmama başlayayım mı’ diye sordu. Başbakan Erdoğan ‘Yetki artık senin. İster asarsın ister kesersin. Her şey sende’ diyerek ilginç bir cevap verdi.

Başbakan Elgin Koçubaba, konuşmasının ardından çeşitli bakanlara da talimatlar verdi.



Milli Eğitim Bakanı’na:

'SBS’nin kalkmasını istiyorum. Okula gidemeyen çocuklar için daha fazla çalışma yapılmasını ve satranç’ın zorunlu ders olmasını istiyorum. Bilim ve sanat merkezlerine daha fazla destek olunmasını, bilimsel çalışmaların arttırılamasını istiyorum.'


Çevre ve Orman Bakanı’na:

'Dünya bize atalarımızdan miras kalmadı. Onu çocuklarımızdan ödünç aldık. Ağaçlandırma konusunda çalışmalar yapmasını istiyorum.'


Sanayi Bakanı'na:

'Fabrikalarda üretimin arttırılmasını, kendi ürünümüzü kendimizin üretmesini istiyorum.'


http://www.cumhuriyet.com.tr/?hn=133882

Asmak, kesmek!
Başıma bela açmaktan sıkıldım. Bazı olayları görmezden, konuşmaları duymazdan gelmeye çalışıyorum; olmuyor...

Kavgadan gürültüden ne kadar uzak durmaya çalışırsam çalışayım, beceremiyorum...

Çünkü öyle şeyler yaşıyoruz, öyle inanılmaz sözlere ve olaylara tanıklık ediyoruz ki; bunları “es geçmek” en azından meslek ilkelerine ve tarihe saygısızlık olur...



***


Dün 23 Nisan’dı ya; devlet büyükleri koltuklarını sembolik olarak çocuklara bıraktılar...

Başbakan da her yıl olduğu gibi bu geleneğe uydu ve koltuğunu 4. sınıf öğrencisi Elgin Koçubaba’ya devretti...

Küçük Elgin heyecanlandı, Başbakan’a dönüp sordu:

“Konuşmama başlayayım mı?”

Aldığı yanıt, demokrat Başbakanımızın içgüdülerinin dile gelmesi gibiydi:

“Yetki artık senin... İster asarsın, ister kesersin. Her şey sende...”


***


Devlet büyükleri, her 23 Nisan’da neden koltuklarını sembolik olarak çocuklara devrediyor?

Onlara demokrasi bilincini aşılamak için...

Yani; “Günün birinde siz de bu koltuklara oturabilirsiniz” bilincini vermek için...

Peki; Sayın Başbakan ne diyor?

“Yetki sende... İster as, ister kes!”

İyi de Başbakan’ın bu sözleri söylediği bir ülkede, çocuklarımıza demokrasiyi böyle mi öğreteceğiz?

Demokrasilerde başbakan dahil hiç kimsenin “asmaya ve kesmeye yetkisi olmadığını” nasıl anlatacağız?

Ya küçük Elgin Başbakan’a dönüp de, “Siz öyle mi yapıyorsunuz” deseydi, acaba alacağı yanıt ne olurdu?
---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
26 Nisan 2010 YENİÇAĞ'dan Mektup
Astığı astık, kestiği kestik Başkanlık mı?Saygıdeğer okuyucularımız;
Başbakan’ın dilinin altından çıkardığı “Başkanlık” baklası da en az Anayasa konusu kadar gündemi meşgul ediyor. Geçen hafta “Başbakan’ın canı Başkanlık mı çekti?” diye sormuştuk. Canının Başkanlık çekmesine bir diyeceğimiz yok... Nefis bu, neler neler ister?... Önemli olan Başbakan’ın “Başkanlık” anlayışının ne olduğudur... Eğer, 23 Nisan dolayısıyla makamına oturttuğu çocuğa söylediği gibi, “Şimdi Başbakan sensin... Yetki sende... İster as, ister kes...” anlayışında bir “Başkanlık” peşindeyse Allah fırsat vermesin. Allah Türk milletini bu anlayıştaki Başkanlık ve Başkanlardan korusun...

M.E.Sezen: Saçı bitmedik yetimlerin,fakirlerin hakkını kim yiyiyorsa.....
"Artık yetki sende ister asarsın. İster kesersin" yetmezse söversin!

TRT KİME İ..E DEDİ
09.12.2010
Meselenin Hakan Şükür ile ne ilgisi var
22 Kasım 2010 akşamı TRT1 kanalında yayınlanan Stadyum programına izleyicilerin elektronik postayla soru sorarak katılabileceklerini duyduğunda,
Hakan Şükür’ün aldığı ücretle ilgili haber geldi.
Bunu bir soru haline getirerek program sunucusu tarafından verilen elektronik posta adresine bir ileti gönderdi.

Bu iletiye TRT’den gönderilen cevap şöyleydi: (Türkçe yanlışları TRT’ye aittir)
“Sanane gerizekali kiskanclik yapma ibne seneyede 2 katini verecez rejiden yaziyoruz binlerce mail geliyor nede olsa turk futbolunun krali ve adami hakan var yayinda raitingler super sen bile seyrediyosun ya ayi”

Odatv.com
İşte o mesajlaşmanın belgeleri: (Belgeleri büyültmek için üzerine tıklayınız)
http://www.odatv.com/n.php?n=trt-kim...edi-0912101200
**************************
11.12.2010

Sözcü Gazetesi’nin usta kalemi Emin Çölaşan, bugünkü köşesinde “TRT KİME İ..E DEDİ” başlıklı haberimizi konu etti. Çölaşan, TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin’in özür dilemesi gerektiğini de yazdı.

İşte “VAY TRT VAY!” başlıklı o yazı:

“Odatv.com internet sitesinde dün okuduğum haber korkunçtu. Bir devlet kurumu olan TRT’nin kimlerin eline kaldığını, adamların kafa yapısını gösteriyordu. Olayı kısaca özetliyorum. Fethullah’ın en yakın elemanlarından eski futbolcu Hakan Şükür var. Bu arkadaş TRT’de Stadyum isimli bir program yapıyor. Sözleşmesinin belgesi daha önce odatv.com’da yayınlanmıştı. Hakan Şükür’e bu devlet kurumu, 2008-2009 yıllarında haftada 14 bin Törkiş lira (Ayda 56 bin lira) net ödeme yapıyordu. Şimdi 2010 yılındayız, bu para büyük olasılıkla arttırılmıştır.

Hakan Şükür parasını güle güle harcasın! Ama esas konumuz bu değil.

Stadyum programında, izleyicilere çağrıda bulunuluyor: “Bize mesaj atarak soru sorabilirsiniz.”

Hayri Günel isimli bir vatandaşımız programı o gece izlerken internet aracılığı ile mesaj gönderip soruyor:

“Sorularımız Hakan Şükür’e. Duyduk ki TRT’den Stadyum programı için her hafta 14 bin lira alıyormuşsunuz. Bu para da HSCB İstanbul Bomonti şubesine yatıyormuş. Eğer böyleyse:

-Bu kadar para size neden veriliyor?

-Bu ücretin vergisi ödeniyor mu?

-Bu ücretin alınmasında cemaatinizin (Fethullah cemaatinin) payı ve gücü nedir? Ya da cemaat bu olayın neresinde, ne kadar vardır?

-Toplamda (yıllık) 728 bin milyarlık bir tutar bir hayli iyi. Öyle değil mi? Siz ne düşünüyorsunuz? Bakalım bu sorularım bir cevap bulacak mı.”

Bu sorulara TRT’nin, yani programın internet sitesinden yazılı yanıt (!) gönderildi. Aynen şöyle idi. Türkçe hatalarını düzelterek veriyorum:

“Hakan Şükür geldikten sonra sponsorluğu gelirleri 10 kat arttı. Bunu da yazsaydınız. Rıdvanlar (Rıdvan Dilmen) Mustafa Denizliler üçer beşer trilyon alırken müsaade ederseniz Türk futbolunun en başarılı ismi de onların altıda birini alsın. Cemaatle ne alakası var. İdeolojik yaklaştığınız belli.”

xxx

Vatandaş Hayri Günel bunun üzerine TRT’ye yeni bir mesaj daha atıyor:

“Sorun da bu ya. Neyin karşılığı bu paralar? Hangi işin? 17 milyon işsizin kıvranarak süründüğü bir ülkede üstelik. Bunun neresi ideoloji? Üstelik ben hala sorularıma cevap alamadım…Yuh olsun mu size, bana, bizlere, hepimize olsun mu? Hatta yazıklar olsun mu? Bence olsun.”

TRT bir daha yazıyor:

“Vicdanı rahatmış. Arz talep meselesi. NTV Spor (kanalı) ve Lig tv üç katını veriyor, gitmiyor Hayricim.”

Vatandaş Hayri üşenmiyor, TRT’ye bir mesaj daha atıyor:

“Cevap bu, öyle mi? Bu kadar ayağa düştü yani Hakan Şükür. Böylesine orta malı oldu desenize. Bir de Hayricim değil, Hayri’ciğim olacaktı. Laubaliliği ise hiç hesaba katmıyorum. Arz talep meselesi, öyle mi?”

Eee, vatandaş Hayri işi artık iyice uzatmış, koskoca TRT’ye karşı haddini aşmaya başlamıştı!

Şu adresten kendisine, fazlasıyla hak ettiği (!) yanıt geldi: “stadyum@trt.net.tr”

Aynen vermek zorundayım, özür dilerim:

“Sana ne geri zekalı. Kıskançlık yapma İBNE. Seneye de iki katını verecez. Rejiden (TRT’de programın yönetildiği yerden) yazıyoruz. Binlerce mail (internet mesajı) geliyor. Ne de olsa Türk futbolunun kralı ve adamı Hakan var yayında. Raitingler (programın izlenme oranı) süper. Sen bile seyrediyorsun ya AYI.”

xxx

Gerçi bütün yazışma belgeleri ekranda idi ama, yine de bu haberi odatv.com’da okuyunca gözlerime inanamadım. Gazeteci kuşkuculuğu ile hemen sitenin sorumlusu Barış Pehlivan’ı aradım. Kendisi de aynı şeyleri söyledi:

“Tüm yazışmalar elimizde. Kaldı ki, biz bu haberi siteye dün gece koyduk. Bugün akşam saatlerine kadar ne TRT’den, ne de Hakan Şükür’den herhangi bir yalanlama gelmedi.”

Bunca yıllık gazeteciyim, bir devlet kurumundan vatandaşa böyle bir yazı, mektup, internet mesajı gönderildiğini duymadım. Vatandaş Hayri Günel gerekli yasal işlemleri herhalde yapacaktır.

Bu nasıl bir rezalettir, nasıl bir kepazeliktir. TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin bu konuda hem bir açıklama yapmak, hem de kamuoyu önünde özür dilemekle yükümlüdür.”

http://www.odatv.com/n.php?n=bu-nasi...ir--1112101200

Başbakan Erdoğan: İster asar, ister kesersin= ister tıkarsın

"Bizim içeri tıktığımız bir tane aydın yoktur"

Başbakan Erdoğan onlar için "Aydın değiller" dedi. Onlar ise, Türkiye'nin son 50 yılına damgasını vuran ve Türkiye'ye önemli katkılarda bulunan biliminsanları, siyasetçiler, yazarlar, gazeteciler... Aydın değil denen kişilerin, Erdoğan'ın boyunu aşan kitapları bulunuyor.

Erdoğan'ın Bitlis'teki açıklamaları çok açık. "Bizim içeri tıktıklarımız aydın değil" Peki, "aydın" olmanın ölçütü ne? Tutuklu akademisyenler, siyasetçiler, gazeteciler, yazarlar ne yaptılar?

40 KİTAP, BİNLERCE MAKALE
İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek... Hukuk doktoru... Tam 40 kitabı, 4 çevirisi, 3 yayına hazırladığı kitap, yayınlanmış binlerce sayfa makalesi var. Türkiye siyasetinde tam 45 yıldır söz sahibi. Emperyalizmin Türkiye'yi sömürgeleştirme faaliyetlerine karşı hayatının her döneminde kararlılıkla mücadele etti. Tüm Amerikancı darbelerin hedefi oldu, toplam 11 yıl hapis yattı. 14 Aralık'ta tutukluluğunun bin gününü doldurdu.

BİN 730 BÖBREK, 320 KALP NAKLİ
Prof. Dr. Mehmet Haberal... Üniversite kuran biliminsanı... Türkiye'ye, Başkent Üniversitesi'ni armağan etti. Bin 730 böbrek, 320'den fazla karaciğer nakli yaptı. 22 ulusal ve uluslararası kongde düzenledi. bin 428 Türkçe ve İngilizce bilimsel yayının yazarı. 2 İngilizce, 4 Türkçe kitabı var. Son olarak, Amerikan Cerrahlar Birliği'nin ödülüne layık görüldü.

YAKIN TARİH HAKKINDA 13 KİTAP
Yeni Parti Genel Başkanı Tuncay Özkan... Türkiye'nin son 20 yılına damgasını vuran gazetecilerden... Türkiye'nin yakın tarihiyle ilgili 13 kitabı, binlerce haber ve makalesi var.

BİR GAZETECİ
Mustafa Balbay... Cumhuriyet gazetesi yazarı... Tutuklanmadan önce yaptığı haberlerle gündem yaratan Cumhuriyet Gazetesi Ankara Temsilcisi. 24 kitap yazdı. Gezi yazıları da ilgiyle takip edildi. Kitaplarının büyük bir bölümü gezdiği ülkeler üzerine... Ergenekon tertibiyle gözaltına alındığı zamlan sadece sarı basın kartını gösterdi.

CUMHURİYETİN REKTÖRÜ
Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu... Eski Malatya İnönü Üniversitesi Rektörü... Cumhuriyetin rektörü... Görevi döneminde, üniversitede gericilikle etkin şekilde mücadele ettiği için tarikatların ve cemaatlerin hedefi durumuna geldi. 29'ü uluslararası dergilerde olmak üzere 80 makalesi ve 150 tebliği bulunuyor. Çok sayıda ulusal ve uluslararası kongerelerde konuşma ve oturum başkanlığı yaptı.

Peki, Bitlis'de "Bizim içeri tıktığımız bir tane aydın yoktur" diyen Tayyip Erdoğan Türkiye için ne yaptı?

SON OSMANLI PADİŞAHI I. RECEP TAYYİP ERDOĞAN!
Erdoğan, 1973'te "ranza aralarında ağlardık" dediği İstanbul İmam Hatip Lisesi'nden mezun oldu. 1969'dan 1982'ye kadar top peşinde koştu.

1976 yılında MSP İstanbul Gençlik Kolları Başkanlığı'na seçildi. 12 Eylül 1980 darbesinden sonra siyasete ara verdi ve özel sektörde çalıştı.

1985 yılında Refah Partisi İstanbul İl Başkanı oldu. 1994 Yerel Seçimlerinde kendi deyimiyle "İstanbul'un İmamı" oldu.

Erdoğan, 12 Aralık 1997'de Siirt'te halka hitaben yaptığı konuşma sırasında, halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmekten hapis cezasına mahkum edildi ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı görevine son verildi.

2002'de iktidara gelen Erdoğan, Türk kültürüne şu veciz sözleri armağan etti.
Yazının tamamı:http://www.ulusalkanal.com.tr/index....ber&Itemid=175