Hukuk Makaleleri ve Mevzuat Kısmına yeni bir hukuki kaynak eklendi, üzerinde tartışmak ister misiniz :
İlgili veri linki - Konu: Boþanma Davasý - Kusur
Printable View
Hukuk Makaleleri ve Mevzuat Kısmına yeni bir hukuki kaynak eklendi, üzerinde tartışmak ister misiniz :
İlgili veri linki - Konu: Boþanma Davasý - Kusur
Boşanma Davası - Kusur
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 2009/2-156
K. 2009/194
T. 13.5.2009
• BOŞANMA ( Daha Fazla Kusurlu Bulunan Tarafın Dahi Dava Hakkı Bulunmakla Beraber Boşanmaya Karar Verilmesi İçin Davalının Az da Olsa Kusurunun Varlığı Gerektiği )
• KUSUR ( Boşanmayı İsteyebilmek İçin Daha Fazla Kusurlu Bulunan Tarafın Dahi Dava Hakkı Bulunmakla Beraber Boşanmaya Karar Verilmesi İçin Davalının Az da Olsa Kusurunun Varlığı Gerektiği )
• AZ KUSURLU EŞİN BOŞANMAYA KARŞI ÇIKMASI DURUMU ( Evlilik Birliğinin Devamı Eşlerden Beklenmeyecek Derecede Temelinden Sarsıldığı - Bu Duruma Ulaşılması Tamamen Davacının Tutum ve Davranışlarından Kaynaklandığından İsteğin Reddi Gerektiği )
• EVLİLİK BİRLİĞİNİN DEVAMI EŞLERDEN BEKLENMEYECEK DERECEDE TEMELİNDEN SARSILMASI ( Bu Duruma Ulaşılması Tamamen Davacının Tutum ve Davranışlarından Kaynaklandığından Boşanma İsteğinin Reddi Gerektiği )
4721/m.166
ÖZET : Yerel Mahkeme tarafların boşanmasına karar vermiştir. TMK’nın 166. maddesine göre boşanmayı isteyebilmek için tamamen kusursuz ya da az kusurlu olmaya gerek olmayıp, daha fazla kusurlu bulunan tarafın dahi dava hakkı bulunmakla beraber, boşanmaya karar verilmesi için davalının az da olsa kusurunun varlığı ve bunun belirlenmesi kaçınılmazdır.
Az kusurlu eş boşanmaya karşı çıkarsa bu halin tespiti dahi tek başına boşanma/boşanma kararı verilebilmesi için yeterli olmaz. Az kusurlu eşin karşı çıkması hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olması eş ve çocuklar için korumaya değer bir yararın kalmadığı anlaşılmalıdır. Mevcut olaylara göre evlilik birliğinin devamı eşlerden beklenmeyecek derecede temelinden sarsıldığı kuşkusuzdur. Ne var ki, bu duruma ulaşılması tamamen davacının tutum ve davranışlarından kaynaklanmış olup, davalıya atfı mümkün hiçbir kusur gerçekleşmemiştir. Bu durumda isteğin reddi gerekir.
DAVA : Taraflar arasındaki “Boşanma” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Bakırköy 1. Aile Mahkemesi’nce davanın kabulüne dair verilen 20.12.2006 gün ve 2005/399 E. 2006/809 K. sayılı kararın incelenmesi, taraflarca istenilmesi üzerine, Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 13.03.2008 gün ve 2007/5793-2008/3315 sayılı ilamı ile;
( … Toplanan delillerden evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına neden olan olaylarda eşine şiddet kullanan, hakaret eden ve birlik görevlerini yerine getirmeyen davacı koca tamamen kusurludur.
Türk Medeni Kanunu’nun 166. maddesi hükmünü tamamen kusurlu eşin de dava açabileceği ve yararına boşanma/boşanma hükmü elde edebileceği biçiminde yorumlamamak ve değerlendirmemek gerekmektedir. Çünkü böyle bir düşünce, kimsenin kendi eylemine ve tamamen kendi kusuruna dayanarak bir hak elde edemeyeceği yönündeki temel hukuk ilkesine aykırı düşer. Diğer taraftan yine böyle bir düşünce tek taraflı irade ile sistemimize aykırı bir boşanma/boşanma olgusunu ortaya çıkarır. Boşanmayı elde etmek isteyen kişi karşı tarafın hiçbir eylem ve davranışı söz konusu olmadan, evlilik birliğini, devamı beklenmeyecek derecede temelinden sarsar, sonra da madem ki birlik artık sarsılmış diyerekten boşanma/boşanma doğrultusunda hüküm kurulmasını talep edebilir.
Öyle ise Türk Medeni Kanunu’nun 166. maddesine göre boşanmayı isteyebilmek için tamamen kusursuz yada az kusurlu olmaya gerek olmayıp daha fazla kusurlu bulunan tarafın dahi dava hakkı bulunmakla beraber, boşanmaya karar verilebilmesi için davalının az da olsa kusurunun varlığı ve bunun belirlenmesi kaçınılmazdır.
Az kusurlu eş boşanmaya karşı çıkarsa bu halin tespiti dahi tek başına boşanma/boşanma kararı verilebilmesi için yeterli olamaz. Az kusurlu eşin karşı çıkması hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olmalı, eş ve çocuklar için korunmaya değer bir yararın kalmadığı anlaşılmaktadır.
Mevcut olaylara göre evlilik birliğinin devamı eşlerden beklenmeyecek derecede, temelinden sarsıldığı kuşkusuzdur. Ne var ki bu sonuca ulaşması tamamen davacının tutum ve davranışlarından kaynaklanmış olup, davalıya atfı mümkün hiçbir kusur gerçekleşmemiştir. Bu durumda açıklanan nedenle isteğin reddi gerekirken Yasa hükümlerinin yorumunda yanılgıya düşülerek boşanmaya karar verilmesi usul ve Kanuna aykırıdır… ),
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire Bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı HUMK’un 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 13.05.2009 gününde oybirliğiyle karar verildi.
2. Hukuk Dairesi 2005/17867 E.N , 2006/5233 K.N.
BOŞANMA DAVASI
KUSURLULUĞUN TESPİTİ
Özet
BOŞANMA DAVASININ AÇILMASININ ARDINDAN DAVACI ÖLDÜĞÜ İÇİN DAVA SONA ERMİŞTİR. ÖLEN DAVACININ MİRASÇISI, DAVALININ KUSURUNUN TESPİTİ YÖNÜNDEN DAVAYA DEVAM ETMİŞTİR. DEVAM EDEN DAVA BOŞANMA DAVASI DEĞİL TESPİT DAVASIDIR. DAVALININ KUSURU KANITLANAMADIĞINDAN MAHKEME TESPİT İSTEMİNİ REDDETMİŞTİR. BU NEDENLE VERİLEN KARAR KUSURUN TESPİTİNİN REDDİNE MÜNHASIRDIR.
İçtihat Metni
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hükmün temyizen murafaa icrası suretiyle tetkiki istenilmekle dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
Boşanma davası 08.06.2004 tarihinde açılmış, davacı 11.08.2004'te ölmüştür. Bu durumda, evlilik davacının ölümüyle sona ermiştir. Davaya, ölen davacının mirasçısı (ilk eşinden olma oğlu) Ş....., davalının kusurunun tespiti yönünden devam etmiştir.
Devam edilen dava boşanma davası değil, boşanmada davalı eşin kusurlu olduğunun saptanmasına yönelik tespit davasıdır.
(TMK. md. 181/2) Toplanan delillerden; davalının boşanmayı gerektirecek ağırlıkta bir kusurunun varlığı kanıtlanamamıştır.
Mahkemece verilen, davanın reddine dair olan karar; yukarıda açıklanan sebeple kusurun tespiti davasının reddine münhasır olmakla davacının yerinde görülmeyen temyiz itirazlannın reddi ile usul ve kanuna uygun olan hükmün onanmasına karar verilmesi gerekmiştir.
Sonuç: Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple (ONANMASINA), işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün İçinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 11.04.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Yargıtay 2.Hukuk Dairesi kararında; Davacının açtığı boşanma davasında -Her ne kadar davacının ölümü ile boşanma davası tespit davasına dönüşse de- ; "davalının boşanmayı gerektirecek ağırlıkta bir kusurunun varlığı kanıtlanamamıştır." gerekçesiyle mezkur daire, davacının kusura ilişkin tespit davasının reddi yönünde karar almıştır.
Öte yandan forumda yer alan ve üzerinde tartışılacak mevzuatta - Yargıtay Hukuk Genel Kurulu; yerel mahkemenin direnme kararını bozma yönünde isabetli bir karar vermişse de; Yargıtay 2.Hukuk Dairesi "
Türk Medeni Kanunu’nun 166. maddesine göre boşanmayı isteyebilmek için tamamen kusursuz yada az kusurlu olmaya gerek olmayıp daha fazla kusurlu bulunan tarafın dahi dava hakkı bulunmakla beraber, boşanmaya karar verilebilmesi için davalının az da olsa kusurunun varlığı ve bunun belirlenmesi kaçınılmazdır." gerekçesiyle verdiği karar, Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2007/5793-2008/3315 sayılı ilamı ile; 2005/17867 E.N , 2006/5233 K.N.'nin verdiği kararın gerekçesini oluşturan, (TMK. md. 181/2) Toplanan delillerden; davalının boşanmayı gerektirecek ağırlıkta bir kusurunun varlığı kanıtlanamamıştır." şeklindeki kararla, düşünceme göre çelişki oluşturmaktadır.