Onur Öymen nerede yanlış yaptı?
Bence başlıktaki soruya açık, samimi bir yanıt vermek gerekirse: SİYASETEN yanlış yaptı. Parti tabanı olarak, bir kısmı o travmayı yaşamış insanlar topluluğundan oy alan bir siyasi partinin sözcüsünün, eğer siyaset kariyerine sorunsuz devam etmek istiyorsa, etmemesi gereken lafları söyledi.
Gelelim tepkilere...
Öymen'i Hitler'e benzeten afişler bir günde hazırlandı ve vizyona girdi.
Cumhuriyet tarihinde yanlışlar yapılmamıştır demek, ya tarihi bilmemenin ya da saf olmanın karinesidir. Ancak yaşananlarda NEDEN-NİÇİN ayrımını yapamamak da olsa olsa saftirikliğin göstergesidir.
Bu forumlarda çeşitli kereler Alevi, Kürt, Ermeni yurttaşlarımızın haklarını savundum. Aşık Veysel'e takke giydirmeye kalkanlarla dilim döndüğünce mücadele ettim. Madımak'da katledilenlerin katil zanlıları ile uğraşmayı görev edindim. Ancak bir yere kadar...
1937-1938'de yaşanan acı olayların tek suçlusunu Devlet olarak göstermeye çalışanları kınıyorum. Hele bu acı olayların tek sebebinin Alevi inancına sahip veya Kürt etnisitesine ait insanların asimilasyonu amacına bağlamaya kalkanlardan da açıkça iğreniyorum.
Yeni kurulmuş bir devlet ve hakimiyet gerekliliği ortadayken, Devletin durduk yerde, bir anlık kararla, hakimiyeti altında görünen coğrafyaya saldırı düzenlemesini, mantık ve hafsala almaz. Ortada bir etki olmadan tepki gösterilmesi eşyanın tabiaatına da diyalektiğe de aykırıdır. Başta Musul ve Hatay sorunları olmak üzere, bir de 1937-1938 gibi 2. Dünya Savaşı'ndan 1-2 sene önce olan geçmiş acı olaylar hakkında yaraları daha fazla deşmek istemem ancak herkes durup bir düşünmeli, vicdanı ile yüzleşmelidir. Bu yüzleşme yapılırken, bugün siyasi yelpazenin solunda olduğunu iddia edenlerin de, isyanı çıkaranlar ve isyanın nedenleri konusunda bir kez daha düşünmeleri yararlı olur mu olmaz mı o da şüphelidir. Çünkü bu Devletin isyankar olmayan hiç bir Dini görüş veya inanış, etnisite vb vatandaşı ile sorunu geçmişte olmamıştır,bugünden sonra da olacağını sanmam. Bugün anamuhalefet lideri önemli bir konuya değindi Meclis'te... Türkler Ermeniler'i kesti diyorsunuz dedi Batıya...
Ermenileri kesenleri; bugün istendiği ve alttan alta oyulduğu için etnik tanımla söylememiz mi gerekir?. İroni olacak ama bugün DTP'nin başındaki zatın dedesi Hamidiye Alayı denilen yapılanmanın başıdır. Böyle çarpık bir düşünceyle, Avrupa'da suç işleyen, esrar, eroin satan, her türlü hukuksuzluğa karışan yurttaşlarımızı da TÜRK olarak değil, etnik kimlikleriyle mi değerlendireceğiz? Bunlar Türk değil, aslında şudur, budur mu diyeceğiz?
Herkesin aklını başına toplaması gereken bir dönem varsa, o dönem bu dönemdir. İnsanları dini inanç veya etnisite ile tarif yerine, sınıfsal tasnif etseydik ve haklarını vermeye uğraşsaydık daha mı doğru olurdu diye düşünmeden edemiyor insan… Her üçünü dile getirmenin de Anayasal suç olduğu gerçeği ortadayken hangisi daha doğru çözümdü? Yoksa o dönem şartlarında ve bugün de hiç biri mi?
Kusura bakmayın ancak, Onur Öymen samimiyetle doğru söyledi...
Cevap: Onur Öymen nerede yanlış yaptı?
..............................................
Cevap: Onur Öymen nerede yanlış yaptı?
Yahu Harun kardeş;
Ben anlayamadım. Yazınızı okudum, bir sonuca ulaşamadım.
Benim anlayışım biraz kıt..
Bu Onur Öymen denilen arkadaş doğru mu yapmış yanlış mı? Biraz açsanız...
Cevap: Onur Öymen nerede yanlış yaptı?
Abbas kardeş, neden bu anlayış kıtlığı?
Biraz da sanal olmamız etkisiyle (en fazla 300 kişi sitemizin portalına dayanır.:DD) Senin olaylar karşısında yapamadığını yapıyor ve her zaman yaptığım gibi çok açık ve net bir tavır ortaya koyuyorum. Bunda bildiğin gibi üst dudağımın fazla enli olmaması ve o tarz bıyığa fiziken de, ruhen de uygun olmamamın etkisi var.
Onur Öymen'in Meclis'teki konuşmasının tamamına, bu konu dahil olmak üzere ki, kastettiği birşey de yok, bila kaydu şart imza koyuyorum.
Umarım açıklayıcı olmuştur...
Cevap: Onur Öymen nerede yanlış yaptı?
Cevap: Onur Öymen nerede yanlış yaptı?
İŞTE DERSİM GERÇEĞİ
Gezilerimde zaman zaman karşıma çıkan bir soru var:
“Dersim isyanının arkasındaki gerçek nedir?”
Özellikle gençlerden gelen bir soru bu.
Gençler, inançlarını savunuyorlar. Bilgileri dışındaki sorularla karşılaştıklarında da, yanıtlarını gazete köşelerinde verilmesini istiyorlar… Hem kendileri, hem de kendileri gibi bilmeyenler öğrensin diye.
Doğu ve Güneydoğu’daki başkaldırmalar içinde iki tanesi önemli: Şeyh Sait ayaklanması ile Dersim ayaklanması.
Şey Sait ayaklanmasının arkasında İngiltere vardı.
İngiltere’nin amacı, bu ayaklanma sayesinde, Musul üzerindeki isteklerini Türkiye’ye kabul ettirmekti. Kuzey Irak petrollerini kendi denetimi altına almaktı.
“Din elden gidiyor” görünümü altındaki ayaklanma bastırıldı. Ama İngiliz emperyalizmi de amacına ulaşmış oldu.
Gerek Moskova, gerekse Türkiye komünistleri, Şeyh Sait ayaklanmasına ( 1925 ) destek vermediler. Komintern ( Komünist Enternasyonal ) belgelerinde; bu tutumun nedenleri şöyle açıklanıyor:
“Mustafa Kemal, genel olarak ulusal kurtuluş hareketini temsil etmekte ve Türkiye’nin demokratlaşması ve feodal kalıntılar ile Müslüman din adamlarının etkisinden kurtarılması için çalışmaktadır. Kemal’e karşı, ilk olarak emperyalizm, ikinci olarak feodal ağalar, üçüncü olarak din adamları ve dördüncü olarak liman şehirlerinin yabancı sermayeye bağlı ticaret burjuvazisi mücadele etmektedir.”
Dersim, bugünkü Tunceli’nin eski adı. Ve Dersim tarihi, ayaklanmalarla dolu.
Padişahlara karşı ayaklanmışlar. Meşrutiyette ayaklanmışlar. Jön Türk hareketinde ayaklanmışlar. Sonuncu olarak da cumhuriyet yönetimine karşı ayaklanmışlar.
Kimler bunlar?
Osmanlının bile Tımar sistemine dahil edemediği şeyhler, ağalar, aşiret reisleri… Yani yargı da kendileri olan, vergiyi de kendileri toplayan gençleri askere yollamayıp kendi muhafızları yapan, haydut çeteleri oluşturan feodal güçler.. Derebeyleri.
Niçin ayaklanıyorlar?
Bu geri düzen değiştirilmek istendiği için.
Komintern belgelerinde ( 1937 ), son Dersim ayaklanmasına neden olan ortam şöyle anlatılıyor.[1]
“Feodal unsurlar, Kemalist parti tarafından gerçekleştirilen reformlara rağmen, bugüne kadar ülkenin bu sapa bölgesinde barınmayı başarmışlardır… Dersim, Türkiye’nin ulusal ekonomisinin dışında kalmaktaydı. Öyleki başka bir vilayetten hiçbir tüccar, Dersim’de iş yapmayı göze alamazdı. Devletin Dersim’de askerlik yükümlülüğünü gerçekleştirmesi ve yasal vergileri toplaması, bugüne kadar mümkün olmamıştır.”
Ve ekleniyor:
“İsyanın arefesinde tapu kadastro idaresi, feodal aşiret reislerinin elinde bulunan halka ait malların incelenmesi ve saptanmasına ilişkin hükümet önlemlerini uygulamaya başlamıştı. Bu durumda feodalizm, kendi yasadışı egemenliğinin iktisadi temellerini yitirme tehlikesiyle karşı karşıya bulunduğunu hissetti. İşte, özellikle bu önlem, isyana yol açan neden olmuştur.”
Son Dersim ayaklanmasının çok kanlı bir biçimde bastırıldığı doğrudur. Hareketi yöneten komutanın, bu nedenle görevden alındığı da bilinmektedir. Ama Dersim ayaklanması nedeni ile Atatürk’ü ve Kemalizmi suçlamaya çalışanların öncelikle şu soruyu yanıtlamaları gerekir:
“Suçlamalar doğru ise Tunceli – yani Dersim – niçin yıllar boyu Atatürk’ün partisine oy vermiştir? Türkiye’de Kemalist partiye – ya da başka bir partiye – verilen oyların yüzde 70’leri aştığı başka bir il var mıdır?”
İşte Dersim gerçeği!.. Gerisi “laf-ı güzaf.”
Ahmet Taner Kışlalı
(Cumhuriyet, Mart 1996)
[1] “Komitern Belgelerinde Türkiye – Kürt Sorunu”, Kaynak Yay., İstanbul, 1994
*****************
Onur Öymen'in söylemlerinin bir kısım CHP lilerce yanlış anlaşıldığı,AKP lilerce de gündemi değiştirmek için çarpıtıldığına inanıyorum.Onur Öymen'i anlayabilmek adına yukarıdaki yazının okunması gerektiğini düşündüm.
Bence Onur Öymen,yansıtıldığı gibi Dersim'de ayaklananlarla PKK'lı teröristleri aynı kefeye koyduğu için değil,haksız bir ayaklanmayı bastırmak için alınan askeri önlemler neticesinde hayatını kaybedenlerin annelerinin ağlamasının,isyancılara taviz verilmesinin bahanesi olamayacağını vurgulamak istediği için meclisteki konuşmasını yapmıştır.
Cevap: Onur Öymen nerede yanlış yaptı?
Alıntı:
Gençler, inançlarını savunuyorlar. Bilgileri dışındaki sorularla karşılaştıklarında da, yanıtlarını gazete köşelerinde verilmesini istiyorlar… Hem kendileri, hem de kendileri gibi bilmeyenler öğrensin diye.
Merakla, "Acaba gençlerin yaptığı yanlış ne ola ki "diye okumaya başladım fakat,
Alıntı:
Dersim, bugünkü Tunceli’nin eski adı. Ve Dersim tarihi, ayaklanmalarla dolu. Padişahlara karşı ayaklanmışlar. Meşrutiyette ayaklanmışlar. Jön Türk hareketinde ayaklanmışlar. Sonuncu olarak da cumhuriyet yönetimine karşı ayaklanmışlar.
buraya kadar sürdü, ondan sonrasını okumaya bile gerek görmedim, çünkü Dersim için Tunceli demek bile tek başına büyük bir yanlıştır.
O zaman İç Anadolu'ya da Ankara diyelim!..
Su baştan bulanır !!!
*
Asıl bu kitap sözlü anlatımlarla örtüşebilen bir kitaptır.
http://www.kitapturk.com/images/book/052009/54105.jpg
Hukukçu-yazar Hüseyin Aygün, 'Dersim 1938 ve Zorunlu İskân' adlı kitabında, 71 yıl sonra elde ettiği 1938 Dersim sürgünlerinin resmi belgelerini ilk defa yayınlıyor.
Kitapta yer alan yüzlerce belge, ağırlıkla İskân Müdürü Dr. Reşad Tanyeri'nin resmi talimatları, sürgün listeleri, telgraflar, sürgün mektupları, hastalık ihbarnameleri, güvenlik, sağlık, nüfus, ölüm, ulaşım konularında gerçekleşmiş resmi yazışmalardan oluşuyor
Aygün'ün bu çalışması, 'Dersim '38 Sürgünleri' üzerine bugüne kadar yapılmış en kapsamlı araştırma niteliğini taşıyor. Dersim 1938 trajedisini tüm çıplaklığı ile okurun ilgisine sunuyor.
Kitaba yazdığı önsözde Doç. Dr Mesut Yeğen, 'Dersim'in önce Osmanlılaştırılması, ardından da Türkleştirilmesi yolundaki teşebbüsün yüzyıllık hikâyesini Osmanlının ve Cumhuriyetin Dersim raporları üzerinden veren Hüseyin Aygün'ün bu çalışması, bu hikâyenin son halkasını teşkil eden 1938 İsyanının ardından takip edilen devlet siyasetinin resmi dökümünü yapan kimi belgeleri de ilk kez bilgimize sunuyor. Devrin iskan müdürü Reşad Tanyeri'nin resmi yazışmalarından oluşan belgeler Dersim İsyanının karanlıkta kalmış bir yüzüne ışık tutuyor. Kitap boyunca konu edilen Dersim raporları ve son Dersim isyanının ardından gerçekleşen sürgünlere dair belgeler iki temel hususa işaret ediyor.
İlk husus şu: 1937-8 Dersim İsyanı, Cumhuriyet dönemi Kürt ayaklanmaları içerisinde sivillere yönelik eziyetin ve kıyımın en şiddetlisine sahne olmuş gibidir. İsyan açıkça kışkırtılmış, ardından da isyancılarla beraber aileleri ve hatta isyana iştirak etmeyenler eziyete ve kıyıma maruz kalmıştır. Binlerce isyancı ve sivil vatandaş öldürülmüş, kalan on binlercesi sürgün edilmiştir. Zannımca, Dersim İsyanı esnasında gerçekleşen kıyımın hacmini en açık biçimde bir resmi belge gösteriyor. Genelkurmay Başkanlığı Harp Dairesince yayımlanan Türkiye Cumhuriyetinde Ayaklanmalar adlı meşhur kitap (Reşat Hallı, 1972), Dersim İsyanı esnasında 17 günde yapılan tarama harekatında ölü ve diri 7954 kişinin ele geçirildiğini ve 1019 silahın toplandığını rapor etmektedir.
Topu topu birkaç on bin kişinin yaşadığı bir havaliden 7954 kişinin ölü ve diri ele geçirilmiş olması kadar, ele geçirilen kişilerle yakalanan silahların sayısı arasındaki bariz örtüşmezlik, isyan esnasında vuku bulan eziyetin derecesi hakkında yeterince şey söylüyor olsa gerek. Raporların ve belgelerin işaret ettiği ikinci önemli husus da şu: Dersim (ve belki Kürt) meselesinin hallinde Osmanlı ve Cumhuriyet devirleri arasında bariz bir süreklilik mevcuttur. Dersim ıslahat raporları ve Tanyeri belgeleri, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemleri arasında mantık, terminoloji, enstrümanlar ve failler açısından açık bir devamlılığa işaret ediyor.' diyor.
kitapyurdu.com
*
Onur Öymen yanlış yaptı, sözlerinin çarpıtıldığına da inanmıyorum. Teknoloji çağında yaşadığımızı unutmuş olmalılar. Nasıl oluyor da tekrar tekrar izlenen ses ve görüntülere yanlış anlaşıldı denilebiliyor anlamak mümkün değil. Meclis'te de anında gürültü kopmadı mı?! Masalaradan çıkan o sesler de alkış değildi herhalde...
Aynı saftaki insanlar nasıl oluyor da birden bir başka safta bulabiliyor kendini?!
Keşke de yanlış anlaşılma olsaydı; içeriden ve dışarıdan bizleri temsil etmiş ve etmekte olan birinin, bırakın o zaman ki katliamın masallarını, bu günün şartlarıyla neler yapabiliriz diye düşünmeksizin ileri sürdüğü çağ dışı örneklemeler abesle iştigaldir.
Gençlerin her okuduğuna inandığını ileri sürmekte bir o kadar var.
Sosyal olguları küt diye değiştirmek o kadar kolay değil, korku ve baskılar kısa süreli ancak o sürenin de bin katı kadar acı dolu geçici çözümler olabilir fakat kanser devam eder...
Öncelikle isyan ettirilmeyecek...
Kökten çözüm şart olduğu gibi bölünme korkusu da bir o kadar gecikmesine neden olmaktadır, ne yazık ki !!!
Cevap: Onur Öymen nerede yanlış yaptı?
Bu arada hiçkimse bugün dile getirilmiş olanları Atatürk ile ilişkilendirmeye kalkışmasın , kurban olsunlar Atatürk'e...
Sorumlusu İnönü'dür...
Cevap: Onur Öymen nerede yanlış yaptı?
Ne kadar doğru bilmiyorum fakat asker dersime ilk girdiğinde hezimete uğradı ve geri çekildi sonrasındaki hırsla ve nası yapacaz düşüncesiyle devlet nası yenilir düşüncesiyle dahada hırslandığı ve sonrasında düşünerek ilk baaşta havadan baya bir bombalandığı söyleniyor doğrumu acaba bilginiz varmı?
Cevap: Onur Öymen nerede yanlış yaptı?
Ne oldu da Alevi'den çok Alevici kesildiler? Arslan Bulut
Demek ki Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni çözmeyi planlayanlar, bölücü tabanı genişletmek için Alevileri de kendi hedeflerine alet etmeye çalışıyor. İyi ama Dersim isyanını Kürt aşiretleri çıkarmıştı! Konu ile ilgili yorumlarda isyanın reisi Seyit Rıza’nın idam edilmeden önce “Kerbela evladıyız” dediği de sık vurgulanıyor ki Alevilerin vicdanı rahatsız olsun ve propagandalara destek versinler! Seyit Rıza Kürt idi. Bu duruma göre Hz. Ali de Arap değil Kürt oluyor! Seyit diye Hz. Ali soyuna denildiğine göre ikinci ihtimal Seyit Rıza’nın Arap olmasıdır ki bu da mümkün değil!
Seyit Rıza, Tunceli’de devlet otoritesini kabul etmemiş, bağımsız bir devlet kurmak istediğini açıkça söylemişti. İngiltere’den de mektupla yardım istemişti! 30 bin silahlı adam ile devlete meydan okumuş, jandarmalara saldırarak, köprüleri yıkarak çatışmayı başlatmıştı.
Devlet, bölgeye ancak 25 bin asker sevk edebilmişti. Olay basit bir aşiret isyanı değil, ciddi bir kalkışma idi. Onun için sertlikle bastırıldı. İsyancı aileleri ise sürgün edildi. İsyana kalkışan, sonucuna da katlanacaktı.
Şimdi Cumhuriyet ile hesabı olanlar, Alevileri de kendi emellerine alet edebilmek için Dersim isyanını bir Alevi isyanı gibi göstermeye çabalıyor. Fotoğraf budur.
YAZININ TAMAMI:http://www.yenicaggazetesi.com.tr/a_...p?hityaz=10896